Yalçın Bayer

Esnafa kredi kartı geliyor

26 Eylül 2003
<B>TÜRKİYE </B>Esnaf Sanatkárları Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez Birliği'nin (TESKOMB) 943 kooperatifine bağlı 1.1 milyon üyesi var. Sekiz ay önce birliğin başına yönetim kurulu kararıyla 4 yıllığına getirilen Kadir Akgül olağanüstü genel kurula gitti ve dün oy çokluğuyla birliğin genel başkanı seçildi.

Akgül birliği hantallıktan kurtararak dinamik bir yapı oluşturmak amacıyla 32 kişi olan yönetim kurulu üye sayısını 21'e indirdiklerini söylüyor. Ayrıca esnaf-sanatkar için 'sicil affı' çıkartmak ve üyelerinin elektrik, su ve doğalgaz faturalarını 'sanayi'den 'hane' sınıfına çevirtmek için çalışacaklarını söylüyor.

Kendisiyle konuşuyoruz:

Pek bilinmez ama bu birlik nedir, ne yapar?

-
Esnafın can damarıdır. Esnafımız yıllarca ekonomik kriz yaşıyor. Biliyorsunuz, Başbakanlık önünde arabasını yakan, yazar kasasını atan, ödeyemediği krediler, faturalar yüzünden işyerinde kendini asan esnafımız kan ağlıyor... Artık esnafımızı ayağa kaldırmak, yüzünü güldürmek istiyoruz. Nitekim görevde bulunduğumuz 8 aylık süre içinde esnafımıza nefes aldırmak için çalıştık. Bunun sonucunda Halkbank'tan %59'lardan alınan kredi oranı %30'lara kadar düştü. Bankadan çekilen kredide %10 olan bloke miktarı %5'e indi. 10 milyar kredi çekmek için banka kuyruklarında vaktini geçirmeyecek artık; bunun yerine Halkbank'ın 'Özel TESKOMB' logolu kredi kartlarını kullanacak arkadaşlarımız.

Bu kredi kartı ile ne yapacak esnaf?

-
Kooperatif üyesi esnaf ve sanatkarımızın dönemimizde kullandığı kredi miktarı % 155 artarak 450 trilyona ulaşmıştır. Esnafımız artık % 5.5 faizle kredi alabilecektir. Daha sonra bu faiz oranının %2-2.5 seviyesine düşmesini bekliyoruz. Bu faiz oranı Türkiye'nin hiçbir bankasında yoktur. Biliyorsunuz diğer faiz oranları % 8.5'a kadar çıkarken, esnafımızın ne kadar rahatlamış olacağı gayet önemlidir. Bu özel kartlardan ilk olarak 100 bin kişiye göndereceğiz; daha sonra bu sayı 1 milyonu aşacaktır.

Y.O’nun ailesi AİHM’ye gitsin

GAZETE ve TV'lerde maalesef üzücü bir olayla sarsılıyoruz. İzmir'de yaşanan Y.O. adlı suçsuz ve melek kadar temiz bir çocuğun daha 7 yaşında medyada mağdur durumda çıkması, olayların stresi ile kekeme olması ve yalnızlığa itilmesi hoş mu sizce? Bakın Amerika'da bir bayan Türkiye'de çok yaygın bir hamburgerciden kahve alıyor ve kahvenin çok sıcak olması nedeni ile kağıt bardağın yumuşması ve yırtılması sonucu eli yanıyor. Ve bayan 3 milyon dolara yakın tazminat alıyor. İşte adalet bu olmalı bence.

Bırakın el yanmasını; hiç günahsız yeni doğan bir yavruya HIV virüsü taşıyan kan verilsin ve bunun bedeli sadece 52 milyar TL olsun!.. Bence Y.O.'nun ailesinin gerekirse AİHM'ye gitmesi ve yüklü tazminat alması gerekir. TV spikerine ‘asker olucam ben’ dediği halde belki de askerliğini bile yapamaması, belki sevdiği bir insanla hastalığı sebebi ile evlenemeyecek olması... Bu kadar ucuz mu masum bir çocuğun yaşayacağı tüm güzellikleri silmek, gençliğini ve paylaşım isteğini elinden almak.

D.AKGÜN-ANKARA

Şemsiye hikayesi

BAHTİYAR Kılaç adlı okurumuz hesap yapmış; ‘‘Bankalar kuru havada şemsiyeyi veriyor, yağışlı havada alıyor’’ diyor. İstemini şöyle aktarıyor:

Tüketici kredisinin faizi aylık % 3, yani yıllık 36'ya geliyor. Aynı şekilde otomobil kredisi de neredeyse % 2'lere düştü.

Kredi kartının faizi ise % 7.2; yıllık %84.4.'ü buluyor.

İşte şemsiye hikayesi burada başlıyor.

Bankalar, vatandaşa hálá enayi gözü ile bakmaya devam ediyor.

Hükümet, bedelsiz kitap, kömür verdiği kadar vatandaşa faizler konusunda neden yardımcı olmuyor?

Tüketici kredisi alıp kredi kartı borcumu ödemek istiyorum; ama çok ağır koşulları var. Hükümetin bankalar üzerinde bir etkisi olabilirse, kredi kartı borçlarımızın tüketici kredileriyle ödenmesi konusunda bir karar alamaz mı?

AKP ve kırmızı ışık

AKP
ilginç bir parti; Cumhuriyet'in kurumları ile savaşıyor.

Yurttaş kırmızı ışıkta duruyor; ama AKP durmuyor. Bilim, gençler için yeşil, AKP için kırmızı ışıktır. Öğrenim Birliği Yasası vatandaş için yeşil, AKP için kırmızı ışıktır. Laiklik halk için yeşil, AKP için kırmızı ışıktır. Cumhuriyet Tayyip Erdoğan'a değil, Tayyip Erdoğan Cumhuriyet'e uymalıdır. AKP kırmızı ışıkta durmayı öğrenmelidir, öğrenmek zorundadır.

S.S.

Anayasa Mahkemesi doğru yapmadı

EK Taşıt Vergisi için Anayasa Mahkemesi'nin yeni bir çalışma yapması gereği yokken önce bu konuda bir karar vermişken, ikinci taksidin ödenme sürecinin 30 Eylül olduğu belli iken görüşme gününü Ekim ayına bırakmaları asla doğru değildir. Ne yazık ki...

Kararları geriye yürümediği için iptal etseler de hiçbir yararı yoktur.

İktidara uygun adım sayılan tutumu, mahkeme başkanı ve kimi üyelerinin yıl içinde altıncı olduğu söylenen yurtdışı gezilerini asla uygun bulmadığımı bir yurttaş olarak belirtiyorum.

Aslan T.-ANKARA

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘KİMSENİN 8.5 milyar dolara itirazı yoktur; 80 yıllık tarihimizde böyle bir paranın ilk kez şarta bağlanmasını AKP içine sindirebilir ama bizler, Türkiye sindiremez. ABD Senatosu'nda Edward Kennedy bile Irak dış politikasının 'bahşiş' ve 'rüşvet' ödeyerek böyle askeri şart koşmasını 'Ben böyle ABD politikası istemiyorum' diyerek karşı çıkarken, krediyi veren içine sindiremezken biz bunu tartışmayacak mıyız?’’

(CHP Genel Başkanı Deniz Baykal)
Yazının Devamını Oku

İstanbul’a Sarıgül modeli

25 Eylül 2003
<B>CHP, acil eylem planı ile yerel seçimlere start verdi</B> ‘ULUSAL birlik... CHP kültürü... Kuvayı Milliye Hareketi... Çağdaş demokrasi... Kişiler değil CHP... Güç CHP'nin, biz noktayız.. CHP büyürse biz de büyürüz... Öz güçler+yan güçler... Yağcılara ve sağcılara teslim olmadık; evet efendimcilere, her devrin adamlarına taviz vermedik.’’

Bu sloganlarla Şişli'de dört yıl içinde neler yaptığını fotoğraflarla sergilemiş Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül... Yer; Kumburgaz'daki Marin Princess Oteli... CHP'nin üç gün süren 'Yerel Yönetim Programı Oluşturma Stratejik ve Teknik İletişim Eğitim Toplantısı'nın en etkileyici ismi olmuş... Sarıgül'ün, CHP İstanbul milletvekilleri, PM üyeleri, yeni ve eski ilçe başkanları, belediye başkanları ve kadın ve gençlik kolu başkanlarından oluşan 300 partiliye yerel hizmetlerini 'ders' gibi anlattığı konuşma salondakilerin hepsini etkilemiş... Yaşam tarzını, 06.00-24.00 saatleri arasında halkla birlikte olmak amacıyla düzenlediğini belirten Sarıgül, onlarla acılı-sevinçli günlerinde birlikte olduğunu anlatmış... Örneğin, sivil toplum örgütlerinden muhtarlara, cami derneklerine kadar nasıl bir hizmet ilişkisi kurduğunu, bu arada eğitime yönelik çalışmaları sırasında da 9 bin 500 kişinin okuma-yazma öğrendiğini, 22 bin kişinin de el sanatları ve beceri kurslarından geçirildiğini söylemiş...

TARİH YAZACAĞIZ!

Birçok partili, ‘‘Büyükşehir adayımız sen olmalısın’’ diye yanına gelerek kutlamışlar. Sarıgül'ün yanıtı ise ‘‘Şişli'ye bir dönem daha hizmet edeceğim’’ olmuş... Nitekim İl Başkanı Şinasi Öktem, aynı grupa dün yaptığı konuşmada, örgütlere ‘‘Hepimiz bir Sarıgül olacağız. Değişimi Sarıgül'le yapacağız. Tarihi şimdiden yazacağız’’ talimatını verdi. ‘‘Şişli'de bugün yerel seçim olsa’’ sorusunun yönetildiği bir ankette CHP % 78, AKP % 5 ve diğer ve kararsızların oyu ise % 17 gözüküyormuş.

Bu tabloda Sarıgül'ün oylarının CHP'ye azımsanmayacak bir güç verdiğini kimse inkár edemiyor.

17 İLÇEDE ACİL EYLEM

Partinin ağır topları, her zamanki gibi Meclis'te ve örgütlerde yaptıkları muhalefetin medyada yeterince yer almadığından yakındılar bize... Bu eleştirilerin, Şinasi Öktem'in, kongre ile il başkanlığına seçilmesinden sonra ciddi bir 'acil eylem' programı hazırlanmasında etkisi olduğu muhakkak... Oluşan olumlu hava nedeniyle Baykal, yerel seçimlerle ilgili bu toplantıların aynısını 10 ilde daha yapmaya karar vermiş.

Öktem, ‘‘Büyükşehir'i özledim’’ diyor; son seçimlere göre AKP ile aralarındaki 685 bin oy farkının bulunduğunu, iptal edilen 350 bin oyun da dikkate alınmasıyla bu farkın kapatılamayacak bir durum olmadığını savundu. Yerel seçimlere hazırlık aşamasında, geçmiş dört seçimin analizleri ortaya çıkartılmış... İlk olarak RP/FP/SP ve AKP'nin oylarının ağırlıklı olduğu Bağcılar, Káğıthane, Gaziosmanpaşa, Fatih, Eyüp, Eminönü, Beyoğlu, Bayrampaşa, Üsküdar, Ümraniye, Sultanbeyli, Pendik, Beykoz, Zeytinburnu, Küçükçekmece, Güngören ve Esenler'de değişik bir yapı oluşturulup yeni model uygulanacak... Öktem, bu ilçe başkan adaylarının belirlenmesi için 'eğilim' yoklaması yapılacağını söyledi; Kadıköy, Beşiktaş, Bakırköy gibi yerlerin adayları ise 'atama' yöntemiyle belirlenecekmiş...

KONUŞMANIZI DÜZELTİN

Öktem, ‘‘Kapı kapı dolaşacaksınız, ilçe parti binaları en az 6 saat açık kalacak. Göç edilen illerin, il başkanları ile yakın temasta bulunulacak. Herkes konuşma becerisini geliştirecek, temel davranış biçimlerini çağdaş yöntemlere uyduracak’’
diyerek tonu sert bir uyarı da yaptı. (Öktem, bu tür toplantıları káğıt-kalemsiz izleyen partilileri uyarmayı düşünür mü?)

Her ilçe adayı 'hayal'den ve 'palavra'dan uzak hizmet amaçlı 100 proje üretecek; bunun kaynağını göstermek zorundaymış... Böylece 3200 proje ile İstanbulluların karşısına çıkacaklarını söylüyor İl Başkanı.. Sözlerinin bir yerinde ‘‘Kemal Bey'i İstanbul'da uçuracağız...’’ diye bir sözcük kullanırken, gülmek zorunda kalan Kemal Derviş aklından kimbilir neler geçirdi?


Atıf Hoca’dan siyaset dersleri


‘‘CHP malını satamıyor’’ dedi gazetemiz yazarı Ali Atıf Bir... Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi'nde öğretim üyesi olan Prof. Bir aynı üniversiteden Prof. Haluk Gürgen, Doç. Ferruh Ustuğ ve öğretim üyesi Necati Özkan, CHP'nin Kumburgaz'daki kampında üyelere örgütlenme, siyasal iletişim, reklam ve pazarlama gibi konularında ders vermişler. Bir'e soruyoruz:

CHP ne yapıyor, sizler ne dediniz?..

- Bir parti iyi örgütlenir, motive edilirse, lideri etkin olursa, doğru ilkeleri olursa iyi şeyler olur. Bir strateji belirlemiyoruz, üniversitede gençlere hangi dersleri verdiysek onları anlattık. Bir 'Siyaset Akademisi'nde olduğu gibi kendilerine işin teorisini anlattık. Bir partinin yapması gerekenleri yani.

RUHLARINI KAYBETMİŞLER

Sadece bunlar yetiyor mu?

- İlkelerinden başka idelojisi de olacak tabii. Bunlar bugünün dili ile gençlerden varoşlara kadar iletişim kurularak anlatılacak. Doğru şeyler söylerseniz merak etmeyin karşı taraf bu mesajı alıyor.

AKP'nin iki yıldır yaptığı bu çalışmalara karşı CHP'nin hazırlığı geç kalmış değil mi?

- Hayır, bu yapı üç ayda kurulur. CHP'nin kemik gibi bir tabanı var. O ruhu ateşlemek, kalplere yerleştirmek önemli.

Bugünkü CHP'de bunu görüyor musunuz?

- Önce CHP'li olmadığımı söyledikten sonra şunu anlatayım: Toplantıda bıyıklı, demode insanlar göreceğimi sanıyordum, ancak karşımda çok düzgün ve hassas, çağdaş, iyi insanlar gördüm, gözleri parlıyordu adeta. Ancak ruhlarını kaybetmişler, yönetilemiyorlar. Baktığımızda hepsi tutarlı, sorumlu, ülkenin durumu karşısında bir şeyler yapmak isteyen örgüt mensuplarıydı. Ama motivasyonları kaybolmuştu. Yol yöntem bilmiyorlardı, bunları anlattım.

PEKER'İN REKLAMI

Sedat Peker örneği nereden çıktı.

- Siz bir Sedat Peker kadar olamıyorsunuz, kendinizi anlatamıyorsunuz, dedim kendilerine. O, bir meselesi olduğu zaman hiç olmazsa ilan verip derdini söylüyor.

CHP'lileri gaza mı getirdiniz böylece!

- Karşılarında iman gücüyle çalışan bir parti var; bu nedenle aynı şekilde çok çalışmaları gerekiyor; sokak sokak; ev ev... Tabii adam gibi üyelerin olacak önce. Gerçekten yüreğini açıp, zamanını verip özverili çalışacak. 50 yıllık adamı ilçe başkanı yapmayacaksın, belediye başkanlığına rantçıyı aday göstermeyeceksin.

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Prof. Kemal Gürüz, başında bulunduğu kurumu savunuyor; bunu Gürüz ile siyasi iktidarın sorunu haline getirmek yanlıştır. Sayın Gürüz'ü 1. ve 2. defa YÖK'ün başkanlığına ben getirdim. 8 senedir ne yaptığını biliyorum. Üniversite, siyasetin emrine girmemelidir.’’

(Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel)
Yazının Devamını Oku

Tasarrufa bak

24 Eylül 2003
<B>‘THY, </B>11 yıl aradan sonra 29 Eylül'den itibaren haftada üç kez <B>Yeni Delhi </B>seferlerine başlayacak. Bunun tanıtımı için Airbus 310 uçağı ile geçen perşembe gidenler pazartesi döndü. 12'si AKP'li, 2'si CHP'li 14 milletvekili, 9 bürokrat, 40 THY görevlisi, geri kalanı turizmciler ve gazeteciler ile bazı yolcularla birlikte 150 kişi, Sheraton'da dört gün kaldılar.

Trilyonlarca lira zarar ettiği açıklanan THY'nin bu gezi için en az 150 bin dolar harcandığı konuşuluyor genel müdürlüğümüzde... Bizler daha önce ANAP döneminde yapılan ünlü New York ve Singapur gezilerinden sonra nasıl 'ballı gezi' öykülerinin gazetelerde yazıldığını daha unutmadık.

Hiç olmazsa Hürriyet'in geçmiş sayılarına bakın sonra başınızı önünüze eğin ve düşünün.’’

THY Genel Müdürlüğü'nden telefonla bunları anlatan bir personele ne denilebilir ki...

BU DA EĞİTİMDE TASARRUF!

ANKARA'
dan Suat Kalender yazıyor:

Hükümet sessiz sedasız bir biçimde bir okulun kapatılması için kararname hazırladı. Söz konusu olan Keçiören'de bulunan ve Devlet Personel Başkanlığı'na bağlı bulunan Devlet Lisan Okulu'dur. Okulun kapanma gerekçesi çok ilginç ve bildik bir gerekçe; 'tasarruf'... 30 yılda 20 bin memura 6 farklı yabancı dil öğreten ve Türkiye'de memur standardını ve kalitesini yükselten bir kurum sessiz-sedasız kapatılıyor. Hiçbir memur sendikası bu konuyla ilgilenmiyor ve dahası hiçbirinin bu konudan haberi yok... Ayrıca, memurların bir özlük hakkı kimseye duyurulmadan ellerinden alınıyor ve sendikalar buna sessiz kalabiliyorlar. Bu çok daha üzüntü verici.

Son olarak söylemek istiyorum ki.. Sayın Bayer, kimi devlet kurumları memuruna yabancı dil öğretmek için şunu yapıyorlar. Bütçelerinden ödenek ayırıp yabancı dil öğreten kimi özel kurumlara ücretini ödeyerek memurlarını gönderiyorlar. Bu uygulama 'tasarruf' oluyor. Devlet Lisan Okulu 'israf'... Okul kapatarak hangi devlet, hangi ülke ve hangi bütçe refaha ermiş ki Türkiye de ersin!''

DYP, AKP’yi ayçiçeğiyle de vuracak

TRAKYA'da ayçiçeği üreticisi perişanız diye haykırıyor; aynı şekilde çeltik üreticisi de... Mazot, ilaç, gübre ve işçilik gibi % 30'a varan maliyetlere karşın ortaya çıkan fiyat geçen yılın gerisinde...

Ayçiçeği ürününe özel sektör dün 380 bin lira fiyat veriyordu. Trakyabirlik ise 420 bin... Kooperatif birliği, beyannameli çiftçinin üretiminin ancak yarısını alıyor; parası da peşin değil.

Geçen yıl 550-600 bin liraya kadar çıkan fiyatlar bu yıl çöktü. Üretici ‘‘AKP bizi fındık üreticisi kadar anlamadı’’ diyor.

Necmettin Sönmez M. Ereğli Sultanköy'den sesleniyor:

‘‘Köylü, canından bezmiş durumda; perişan, traktörünü ve tarlasını satıyor. AKP, memur, işçi, emekliden sonra üreticiye de sahip çıkmıyor. Maalesef köy ve köylüye rağmen iktidar olunamayacağını AKP bilmiyor.’’

Nitekim bu tepkiler üzerine DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, fındıktan sonra ayçiçek için de meydanlara çıkıyor; Uzunköprü'de cumartesi günü 11.00'de üretici mitingi var.

Hırsızı atarım

ANAP Genel Başkanı Ali Talip Özdemir, ‘‘Kamuoyunda adı yolsuzluğa, hırsızlığa, uğursuzluğa bulaşmış ANAP'lıları partiden atıyoruz. Tutuklanan ve yerine gelen Beylikdüzü/Kavaklı'nın iki belediye başkanını partiden ihraç ettik; Şile Belediye Başkanı'nın da yargı sonuna kadar kaydını dondurmuştuk... Artık partimizde pisliğe bulaşmış kimse olmayacaktır. Çatalca'ya bağlı Hadımköy'ün gözaltına alınan Belediye Başkanı Savaş Öcal yazıldığı gibi ANAP'lı değildir. 1994'te bizden seçilmiş, ancak çalışmalarındaki tutarsızlıktan ötürü 1999'da aday gösterilmeyeceğini anlayınca DTP'den aday olmuş ve seçilmiştir. Bundan bir süre önce yine bize gelmek istemiş, ancak reddedilmiştir.’’

Geziyorsunuz, Anadolu nasıl?

-
AKP'ye karşı inanılmaz bir güvensizlik ve mutsuzluk var.

Yerel seçimler...

-
Biliyorsunuz, pazar günü İstanbul İl Kongremiz var. Şimdiki başkanımızŞeref Ekşi ile bir-iki aday çıkabilir. Daha sonra büyük kongremiz yapılacak. Hükümet bu yerel reformu ile seçimlere gitmemelidir. Dayatmak istedikleri yasa, bir reform değildir, ciddi sıkıntılar getirecektir. Bizim daha önce hazırladığımız taslak bile bundan ileriydi. Valilere yine fazla yetki veriliyor. Ciddi manada bir transformasyon gerekiyor yerel yönetimlerde.

CHP ve Sedat Peker

AKADEMİSYEN ve yazar Ali Atıf Bir'in, Kumburgaz Marin Princess Otel'de yerel seçim stratejileri toplantısında 'pazarlama' dersi verirken CHP'lilere ‘‘Reklamı iyi kullanamıyorsunuz; Sedat Peker kadar da olamıyor musunuz?’’ diyerek takıldığını...

Biliyor musunuz?

ANKARA'dan Faruk Aktürk'ten; Konutkent-Çayyolu'ndaki ters durağı bir telefonumuz üzerine doğru yere nakleden EGO İstatistik Şube Müdürü Sayın Mustafa Ilıcan'a semt sakinleri ve şahsım adına teşekkür ederim.

MESAJ PANOSU

KADIKÖY'den İrem ve Serra kardeşler diyor ki: K.Bakkalköy, Kozyatağı ve Erenköy'de güzel köpekler başıboş geziyorlar; bazıları da Kangal. Okula giderken korkuyoruz; acaba kuduz olabilirler mi diye. Kadıköy Belediyesi bunları bir yerde barındırsa olmaz mı? Aman öldürmeyin.
Yazının Devamını Oku

Okullardan kaç trilyon bağış toplandı acaba?

23 Eylül 2003
<B>OKULLARIN </B>açılmasıyla birlikte bağış, yakacak, onarım, servis, kitap-dergi vs. gibi harcama bedelleri velilerin canlarını yaktı; hálá birçoğu kábus geçiriyor. Nitekim bu konuda bazı velilerden ilginç yakınma ve şikáyetler alıyoruz.

Bir velinin ‘‘Hükümet, ücretsiz kitapların acısını kat kat çıkardı’’ sözü, bu tepkilere en güzel örnek olmuyor mu?

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'e bunları özetle sunuyoruz:

l Türkiye'deki ilköğretim ve liselere kayıt yapılırken milyarlarca lira bağış yapıldı; söylendiğine göre bunların tutarı yüzlerce trilyon tutuyormuş. Gerçek miktar ne kadardır?

l Şeffaf olduğunu savunan bir iktidarın bunları kamuoyuna açıklaması gerekmez mi?

l Okul aile derneklerinin kasasına ne kadar para girdi; Milli Eğitim Vakfı'nca ne kadar bağış makbuzu kesildi?

l Bu bağışlardan bakanlık hesabına % 25 kesinti yapıldığı doğru mudur?

l Bakanlık bütçesine kalan paranın miktarı ne kadardır?

l Öğrencilere 'bedava' verilen ders kitaplarının maliyeti basında yer aldığı gibi gerçekten 150 trilyon mudur?

l Bu kitaplar hangi yayınevlerine bastırılmıştır?

l Bu kitapların maliyeti söylendiği gibi 10 milyon lira dolayında mıdır?

l Kitap basımında sponsor var mıdır? Varsa kimdir?

Velilerin bunları öğrenmek hakkı olsa gerek...

İyi ki bedava kitap verildi!


MERSİN'den ilköğretimde iki çocuğu okuyan dar gelirli bir vatandaş 'bedava kitap'ın faturasının arkasındaki 'bedeli' şu cümlelerle anlatıyor:

‘‘Öğretmenler sanki anlaşmış gibi verilen kitapları beğenmiyor ve her biri uçuk fiyatlardaki yardımcı kitapları almayı zorunlu koşuyor. Bu isteğin sonunda ise sihirli bir cümle ‘‘Nasılsa bu yıl kitap parası ödemediniz!’’ O bitiyor, 25 milyon kilima parası -iki çocuk için ayrı ayrı-, arkasından 10'ar milyon beden dersi için top parası... Bu okulda en az 3 bin öğrenci okuyor; 10.000.000 ile 3.000'i çarpın... Bu öğretmenlerin matematiği biraz zayıf galiba! 30 milyarlık top olur mu?

Ama olsun nasıl olsa kitap parası vermedik...

Lütfen, hükümetimizden ve daha sonraki yıllarda hükümet olmayı hedefleyen tüm siyasilerden rica ediyorum; ne olur bir daha ücretsiz bir şey vermeyin.’’

Bu arada bir örnek daha... Şişli'den bir veli de, 2000 kişilik okulun öğrencilerinden de 15'er milyon TV ve CD parası istendiğini bildiriyor.

Örnek o kadar çok ki...

Fatih köprüsü


FATİH Köprüsü'nü her gün kullanan bir okurumuz soruyor: Bir yıl önce bakıma girdi, 3-4 ay bakım yapıldı. Hepimiz çile çektik. Bir yıl sonra köprünün Asya'dan Avrupa'ya geçişinde 2 şeridinde de asfaltın ortasında delikler var. Yollar yıpranmaya başladı. O kadar para harcanarak yapılan köprünün bu hale gelmesi normal midir? Suçlu kim; Karayolları mı, müteahhit mi?

Tren rezilliği


HAYDARPAŞA 1. Bölge Müdürlüğü'ne bir ‘vatandaş’ sesleniyor: Haydarpaşa-Gebze arasındaki banliyö trenlerine 20 yıldır binerim; ama son birkaç yıldır vagonlar son derece bakımsız, bir çoğunun camları kırık, kapılarını 10 yaşındaki bir çocuk bile açabiliyor. Yol ve çevresinin pisliği, yolcularını ve personelin can ve mal güvenliği olmadığı gibi bedava binenleri kontrol eden de yok. Elektronik turnike sistemi konuldu sonra vazgeçildi. Trilyonluk malzemeyi işletemediğiniz gibi muhafaza etmesini de beceremediniz; hepsi ziyan oldu.

Devleti bu hantallıktan ne zaman kurtaracaksınız; standartları yükseltmeden AB'ye girmenin hayal olduğunu ne zaman anlayacaksınız?

İpsala’nın hesabı


İPSALA gümrük kapısının yapımı için kurulan İpsala-UMAT A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı ve 8 yıldır Bandırma Ticaret Odası Başkanlığı'nı yürüten Osman Kocaman, İpsala'daki inşaatı yapan müteahhit İsmail Bayol'un vurulması olayıyla ilgili olarak şu açıklamayı yaptı:

‘‘TOBB Başkanı'nın ricası ile bu görevi kabul ettim. Göreve başladığımızda müteahhit Bayol A.Ş. ile ilgili sıkıntıları kucağımızda bulduk. TOBB yönetimi tarafından bizden önce belirlenen aksaklıklar neticesi kendisine 200 milyarlık iade faturası kestik, bakiye kalan alacağını (217 milyar) öyle ödedik. Ayrıca hasarlı ve noksan işlerin yaptırılması için bir yıl vadeli 275 milyarlık teminat mektubu ile şirketimiz güvenceye alınmıştır. Bizim dönemimizde Bayol A.Ş. ile ilgili olan tüm ilişki bu kadardır. Yaşanan olaylarla benim ve yönetimimin hiçbir ilgisi yoktur.’’

Bu arada Tekirdağlı müteahhit İsmail Bayol'un ayağından kurşunlanması olayıyla ilgili olarak gözaltına alınan akrabası, ETSO Başkanı Bülent Alamut ile Uğur Can adlı otopark çalışanının delil yeterizliğinden serbest bırakıldığını, buna karşılık Edirneli otopark işletmecisi Ali Yıldırım Dadakçı'nın 'adam öldürmeye azmettirmekten' Tekirdağ'da tutuklandığını hatırlatalım.

Daha önce de yazdığımız gibi olayın, inşaatı yapan müteahhit ile Edirneli oda başkanı arasında alacak-verecek hesabına dayalı anlaşmazlık sonucu meydana geldiği bildirilmişti.

Bu ihale olmadı


ALAÇATI (Çeşme) Belediyesi, kendisine ait kafeterya, restoran, plaj ve karavan yerlerini ihale etmiş... Kim almış; 4 milyar ile belediye başkanının kardeşi ve yeğenleri... Güya belediye hopörlörleri ile ilan yapılmış ama kimse duymamış! Nerede kaldı şeffaflık! Oradan gelecek gelir ile sörf merkezine giden tozlu yollar yapılır, halka ve turistlere toz yutturulup çile çektirilmezdi. Bir belediye Başkanı 3. dereceye kadar akrabalarına hiçbir ihale verilemeyeceği bilinmiyor mu? Yan taraftaki özel bir şahsa ait olan sörf merkezinin sadece kafeteryasının kirasının 60 milyar olduğunu söylersem ne demek istediğimi sanırım anlarsınız.

Emekli bir maliyeci-İZMİR

Valim, bilardo zeká oyunudur


ÇORUM Valisi Erhan Tanju'nun, bilardo masası ile ilgili ‘‘Rulet masası da koysaydınız’’ içimindeki benzetmesine dayalı talihsiz sözlerine çok üzüldüm. Bilardo, 10 yıllık geçmişe sahip federasyonu olan (TBF), binlerce kişinin oynadığı zekáya dayanan bir spor dalıdır. Bilardo eğitimcisi olarak Sayın Valimizin bu anlamsız benzetmesine bilardocular adına üzüntülerimi belirtirim.

Erkan ARIK-EDREMİT

BİLİYOR MUSUNUZ?


BÜYÜKÇEKMECE'ye bağlı, ANAP'den seçilmiş olan Hadımköy Belediye Başkanı Savaş Öcal ile İmar Müdürü Adnan Savaş Kutlu ve meclis üyesi Cahit Balmut'un, Mülkiye müfettişlerinin raporu üzerine imar yolsuzlukları ile ilgili olarak Büyükçekmece Savcılığı tarafından dün gece tutuklandıklarını...

Biliyor musunuz?

MESAJ


BODRUM'da Telekom'un 121 arıza servisi vatandaşa hizmet yerine eziyet ediyor. Gündoğan'daki TRT Dostlar Sitesi'nin arızalı telefonları 20 gündür defalarca not edilmesine rağmen yapılmadı. Arızalı geliyor; benimkini bozdular, komşununkini bozdular. Müdürüne söylüyorsunuz lakayit adamlar.

Rahmetulluh Karakaya-BODRUM

BAHÇELİEVLER, Soğanlı, Mimar Sinan Caddesi'ne yapılacak bir üst geçit birçok kişinin hayatını kurtaracaktır. Okullar açıldı, karşısında Şirintepe İlkokulu bulunan bu caddede devamlı ölümlü kazalar yaşanıyor. Minik yavrularımızın can güvenliğini dikkate alalım.

T.H.-İSTANBUL

MİMAROBA Batıköy
'deki ilköğretim okuluna öğretmen ataması ne zaman yapılacak? Çocuklarımız bir haftadır sokakta geziyor.

Cantürk KAYA-BÜYÜKÇEKMECE

DÜZELTME

GEÇEN
pazar günkü ‘‘Atatürkçülük konsepti değişiyor; Atatürk’ü bilimsel değil duygusal sevdireceğiz’’ başlığındaki 'bilimsel 'sözcüğü 'zihinsel' olacaktır. Düzeltir özür dileriz.
Yazının Devamını Oku

Atatürk'ü bilimsel değil duygusal sevdireceğiz

21 Eylül 2003
<B>MİLLİ </B>Eğitim Bakanlığı'nın yeni Talim Terbiye Kurulu Başkanı Doç. <B>Ziya Selçuk, </B>köşemizde yer alan <B>‘‘Yıllık ders programlarından Atatürkçülük kaldırıldı’’ </B>(19.9.2003) yazısı üzerine aradı. ‘‘Biz Atatürkçülük politikalarını yeni konsept geliştirmek için <B>MGK </B>ile çalışırken, bu yazıya üzüldüm’’ dedi. Ancak şunu da eklemeyi ihmal etmedi: ‘‘Tabii bir yerde haklısınız ama bunlar korsan ders planları...’’

Gazi Üniversitesi'nden Talim Terbiye Kurulu'nun başına getirilen Doç. Selçuk konunun hassas olduğunu belirterek şunları söylüyor:

‘‘Programımızda Atatürkçülükle ilgili bir değişiklik kesinlikle yoktur. Zaten okuların resmi plan formatı Tebliğler Dergisi'nde yayınlandığından bütün okullar bunu uygulamak zorundadırlar. Ancak özel sektörün bazı dergilerinin hatası şu; 10 yıl önce Tebliğler Dergisi'nde yayınlanmış belirli format dışında kendilerine göre format belirlemeleri... İşte sizin yazdığınız bu gibi ünite dergilerinin, takvim gibi hediyelerle verdiği yıllık ders planları var, haklı olarak eleştirilere yol açıyor.’’

‘‘Peki bunların okullara girmesine nasıl izin veriyorsunuz?’’ sorusuna Kurul Başkanı Selçuk'un yanıtı şöyle oluyor:

‘‘Dergilerin yanında verilen hediyeleri denetleyemiyoruz. Ancak korsan planlar üzerinde duruyoruz. Ama asıl plan formatında her dersin Atatürkçülüğü içerdiğini bakanlığın internet sitesinde (meb.gov.tr) görülebilir.’’

BİLİMSEL DEĞİL

Bu konudan yola çıkarak Atatürkçülük konusunda planlanan yeni hedefleri de şöyle anlatıyor Doç. Ziya Selçuk:

‘‘Atatürkçülük bu ülkede hiçbir zaman reddedilemez. Ben meseleye böyle bakıyorum. İddia ediyorum; bizim asgari müştereklerimiz çok az... Bir referans noktamız varsa, bu Cumhuriyet'in başıdır, Osmanlı'nın da kendisidir, ama esas olarak Atatürk'tür. Bunun aksini kimse düşünemez.

- Milli Güvenlik Kurulu'nun etkisi....

- Zaten MGK'da alınan kararlar gereğince Talim Terbiye Kurulu tarafından ders programları belirleniyor. MGK Genel Sekreterliği'nden üç arkadaşla her hafta bir araya geliyoruz. Yani çalışmalar MGK'nın koordinasyonluğunda yapılıyor. Atatürkçülük ile ilgili politikalarda, biraz daha az propagandist olan, biraz daha az doğrudan sunulan şey yerine daha yeni ve çağdaş bakış açısı nasıl getirilebilir? Eğitim psikolojisinin ilkelerine daha uygun, ancak duygu temelli ‘‘affective’’ içerikli yaklaşımın olması daha uygun olacak; böyle düşünüyoruz.

- Biraz daha açar mısınız?

- Atatürkle ilgili olarak halihazırda, zihinsel ve bilişsel (kognitiv) yaklaşım var. Biz ise bunu duygusal bir tona çekmek istiyoruz... Biliyorsunuz birini sevmek duyguyla ilgilidir. Biz öğrenciye kuru bilgi veriyoruz, sevdirme noktasını es geçiyoruz. Yani Atatürk, Türkiye'nin geleceği ile ilgili neyi hayal etti, düşündü veya kaygılandı... Yani kuru bilgilerle Atatürk bu tarihte şunu, bu tarihte bunu yaptıdan öte bir şey bu... Yeni Atatürkçülük politikalarının ana eksenini bunlar oluşturacak. Biliyorsunuz, beynimizin sol yarım küresi bilgi, sağ yarım küresi ise daha çok duygu yüklüdür.

- Yeni Atatürkçülük anlayışı ne zaman sunulacak?

- Mutabakat neticesinde bir yıl sonrası için düşünülüyor; uzun bir çalışma oluyor. Yeni müfredata ve kitaplara eklenecek, bir yıl içinde gerçekleşecek.

- Tartışma çıkar bundan...

- Asla endişe etmeyin, bu ülkenin hamurunda da çamurunda da hepimiz ortağız, asgari koşullarda. Ben Türk çocuklarının gözüne rahatlıkla bakmak için buradayım. Rahat bakamazsam, ülke varoluşuna ters bir iş yapmış olurum.

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘İlim tercüme ile değil tetkikle olur.’’ (Atatürk, 1932)
Yazının Devamını Oku

Pamukbank’ın müdürü neden intihar etti

19 Eylül 2003
<B>İPSALA'</B>da <B>TOBB </B>öncülüğünde yaptırılan İpsala gümrük kapısının inşasını yapan ve aynı zamanda Tekirdağ Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı olan <B>İsmail Bayol'</B>un ayağından tek kurşunla vurulması ve bu olaya dayalı olarak <B>Bayol'</B>un akrabası Edirne Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı <B>Bülent Alamut'</B>un, iki kişi ile birlikte gözaltına alınmasından sonra ilginç iddialar ortaya atılıyor. Tekirdağ'dan bir işadamı dün bizi telefonla aradı.

Konunun sadece silahlı saldırı olarak değerlendirilmemesi gerektiğini söyledi. Bir intihar olayının bununla bağlantılı olabileceği ihtimalini ortaya attı.

Söyledikleri şu:

‘‘Siz, Tekirdağ'da geçen cumartesi günü 18.00 sıralarında meydana gelen kurşunlama olayının perde arkasını yazıyorsunuz. Ama bu olaydan iki saat sonra Pamukbank Tekirdağ Şube Müdürü, 40 yaşındaki Tamer Çakar'ın intihar ettiğini biliyor musunuz? İbribey Köyü sınırları içinde otomobilinde başına tek kurşun sıkan Çakar, geride bıraktığı mektupta ‘‘Bir kez dolandırıldım, arkası geldi... Bunun arkasında bir sebep aramayın. Beni affedin, iki çocuğuma iyi bakın’’ dedi. Dolandırıldım demekle neyi kastediyor acaba? İpsala inşaatının müteahhit paraları bu bankaya yatırılmış olamaz mı? Bu nedenle, Tekirdağ ve Edirne'deki bazı bankaların müdürleri karşı çıkmış olabilir. Ama bu para trafiği mutlaka izlenmelidir.’’

Ayrıca aşağıdaki iki ismin mutlaka dinlenmesi gerektiğini de söylüyor:

‘‘Oda ve borsaların kurduğu İpsala-UMAT şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı'yken görevden alınan Tekirdağ Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Öner Özen ile gözaltındaki Bülent Alamut'tan sonra bu görevi üstlenen Bandırma Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kocaman... ’’

Akıl vermeyelim ama polis belki de bunları araştırıyordur.

Açıklama

DÜNKÜ ‘‘Kurşunun Adresi İpsala mı?’’ yazımızda İpsala'daki gümrük kapısını işleten şirketin adı UMAT-Umumi Mağazalar Alışveriş A.Ş. olarak belirtilmişti. Ancak UMAT-Umumi Mağazalar Türk A.Ş. Genel Müdürü Mustafa Koç Coşkun bir açıklama yaptı ve İpsala'daki şirketin adının 'UMAT Gümrük ve Turizm İşletmeleri Ticaret A.Ş.' olduğunu bildirerek, ‘‘Şirketimiz 1937'de Atatürk tarafından kurulmuştur. Umumi Mağazalar, makbuz ve rehin senedi verme karşılığında serbest, gümrüklenmemiş veya tekel altında bulunan malları emanet olarak kabul etmek ve mal sahiplerine de bu senetlerle malları satabilme veya rehin olarak verebilme imkánını sağlayan kuruluştur. Bu açıdan Umumi Mağazalar Türk A.Ş., yurda mal ithalinde ve mal ihracında, transit mal geçişinde büyük önem taşımaktadır. Şirketimizin adının, adı geçen İpsala şirketiyle özdeşleşmiş olması nedeniyle bu açıklayı yapma gereğini duyduk’’ dedi.

Bu arada biz 'milli' UMAT'ın, İpsala UMAT'ına % 10.7 ortak olduğunu bildirelim.

İran fıkrası

OKURUMUZ T. Yılmaz, İranlı yazar Daryush Shayegan'ın 'Yararlı Bilinç' adlı kitabından alınma bir İran fıkrası göndermiş. Yorum sizin.

Yıllarca ülkesinden uzak kalmış genç bir adam İran'a döndüğünde Tahran Havaalanı'ndan evine gitmek için taksiye biner.

Yarı yolda şoföre ilk tütüncüde durmasını söyler.

Tütüncüde ne yapacakınız beyim, diye sorar şoför.

- Sigara alacağım.

- Sigarayı artık camide satıyorlar beyim.

- Camide mi? Yahu cami Allah'ın evidir, oraya ibadet etmeye gidilmez mi?

- Hayır beyim! İbadet etmek için artık üniversiteye gidiliyor.

- Peki o zaman öğrenim nerede yapılıyor?

- Öğrenim hapiste yapılıyor beyim.

- Hapiste hırsızlar yok mu?

- Var, artık bize hükmediyorlar.

Yıllık ders planlarından Atatürkçülük kaldırıldı

ANKARA'da özel bir okulda eğitim uzmanı olarak çalışan bir okurumuz, Milli Eğitim Bakanlığı'nın Atatürkçülüğü yıllık ders planlarından kaldırdığını bildiriyor:

Diyor ki:

‘‘Öğretmenlerimizin yapmış olduğu yıllık ders planları üzerinde Atatürkçülük adı altında bir bölüm var. Fakat 31 Temmuz tarihi itibarıyla bu bölüm kaldırıldı. Kimse sesini çıkartmadı. Böyle tepkisiz kaldığımız sürece daha neleri kaldıracaklar, biliyor muyuz?’’

Bakalım daha neler göreceğiz.

Çağrı

ADANA
Valisi Kemal Önal, Adanalılara çağrıda bulunuyor:

‘‘İlköğretimde 5 bin, lise ve dengi okullarda ise bin dersliğe ihtiyaç var. Derslik açığının giderilmesi için hayırseverlerin desteğini bekliyoruz.’’

Cevap ve düzeltme

EMLAK
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş.'nin gölet ihalesi ilanındaki 150 milyon dolarlık iş yapma koşulunun Hürriyet Gazetesi'nce Emlak GYO A.Ş.'nin izni olmaksızın ve yanlış olarak 15 milyon dolar olarak yayınlandığı, bu hatanın ve kusurun Hürriyet Gazetesi'nden kaynaklandığı, Emlak GYO A.Ş'ye bu nedenle bir kusur ve sorumluluk isnad edilemeyeceği kamuoyu bilgisine saygıyla sunulur.

EMLAK GYO A.Ş. VEKİLİ

Av. M. Nafiz ÖZEL


MESAJ PANOSU

TURİZMCİLERE ve turizme ilgili duyan herkese kaynak kitap; 'Türkiye Turizm Yıllığı' çıktı. Ekin Yazım Grubu, 496 sayfa, 75 milyon. 0212-233 97 54.

ADA Dostları Derneği Başkanı Perihan Ergun, yeni kış tarifesindeki 13 seferin 8 sefere indirildiğini belirterek; memur, öğrenci, esnaf ve adada daimi oturan 17 bin kişinin bu tarife ile ana karaya ulaşmakta zorluklarla karşılaşacağını söylüyor. Ergun ‘‘Bu durum, kışlıkçı adalıların cezalandırması anlamına gelecektir.’’ diyor.

DENİZLİ Kapalı Cezaevi'nde kátip olarak görev yapıyorum. Görev sürem 23 yılı geçti. Şu anda 5. derecenin karşılığı olan % 56 adalet tazminatı alıyorum. Bakanlığımız tarafından gerekli sürede başvuruyu geçiktirdiğim için 4. dereceden yararlanamıyorum. Bu konuda bir işlem yapılabilir mi?

Ramazan AKPINAR DENİZLİ
Yazının Devamını Oku

Kurşunun adresi İpsala mı?

18 Eylül 2003
<B>TEKİRDAĞ </B>Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı <B>İsmail Bayol </B>geçen cuma günü işyerinden çıkıp eve giderken yolda ayağından tek kurşunla <B>'mafya usulü' </B>vuruldu. Neden?

Yaşanan 'sıkıntıları' ortadan kaldırmak üzere İpsala gümrük kapısının, önceki hükümetin talebiyle yap-işlet-devret modeli ile yenilenmesi görevi TOBB'a görev verildi. TOBB, inşaat için Trakya'daki oda ve borsaları da ortak ederek Umumi Mağazalar Alışveriş Ticaret A.Ş. (UMAT) adlı bir şirket kurdurdu. Yönetim Kurulu Başkanlığı'na da, Tekirdağ Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Öner Özen getirildi.

Ancak ihale aşamasında şirket yönetiminde beklenmedik şekilde bir iç darbe gerçekleşerek, Özen'in yerine Edirne Ticaret ve Sanayi Odası (ETOB) Başkanı Bülent Alamut'un getirilmesi dikkat çekti.

İş, ihale sonucunda 5 milyon keşif bedelle Tekirdağlı müteahhit İsmail Bayol'a verildi. 3 trilyonluk ek iş de ihalesiz olarak gene Bayol'a verildi.

Bu arada inşaatla ilgili olarak çeşitli yolsuzluk iddialarının ortaya atılması TOBB'un başını sık sık ağırttı. Hesaplar bağımsız bir denetim şirketi tarafından incelendi ve 'sır' gibi saklanan rapor sonucunda Bülent Alamut, 5 dakikalık bir genel kurul sonucunda görevden alındı.

Bu arada UMAT şirketine ait hesaptan çekilen ve müteahhide ödenmesi gereken, yaklaşık 3 trilyon olduğu ifade edilen paranın bir bankada vadeli hesapta tutulduğu iddiası ortaya atıldı. O günlerde ilgili çevrelerde ‘‘Müteahhide geç ödenen paranın faizi nereye gitti?’’ söylentileri aydınlatılamadı.

GENE ÇETECİLİK

Gümrük kapısı açıldı ama beklenenler sonunda patladı ve müteahhit Bayol vuruldu.

ETSO Başkanı Alamut, müteahhit Bayol'a sıkılan kurşunla ilgili olarak yürütülen soruşturma kapsamında polis tarafından Edirne'de gözaltına alınarak Tekirdağ'a getirildi.

Bize söylenene göre, müteahhit Bayol'un kız kardeşi, Edirneli Alamur'un erkek kardeşi ile evli... Bu yakınlığın sonucunda taraflar arasında parasal bir ilişki olduğu, nitekim Bayol'un, Alamut'a 75 milyarlık neyin karşılığı bir 'hatır senedi' verdiği henüz bilinmiyor.

Çek daha sonra başka ellere geçiyor ve kurşunlama olayı da bir 'çete' eliyle gerçekleştiriliyor.

Tekirdağ polisinin, 'Otoparkçı Yıldırım' ile 'Lastikçi Hüseyin' adlı kişileri gözaltına aldığına göre, olayın İpsala'daki 8 trilyonluk inşaat ile bağlıntılı olup olmadığı ortaya çıkacak.

Trakya bölgesinde pek alışılmadık bu tür olaylar, bu bölgede de başlarsa vay Türkiye'nin haline...

Çelik’in haksızlığı


MİLLİ Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, 16 bin İngilizce öğretmen açığı olduğunu söylerken, ‘‘İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu, öğretmenlik niteliğini taşıyan taş çatlasa 1000 kişi buluruz. Bilgisayar ve İngilizce konusunda Maliye Bakanlığı ile görüşeceğim, usta öğreticiliğin bu alanlarda da uygulanmasını istiyoruz. Aksi takdirde bizim piyasadan alacağımız bu vasıfta öğretmen yok’’ diyor. Okurumuz Lale Altınbaş ise buna karşı şöyle diyor:

‘‘Kolej mezunu olarak Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birini dereceyle bitirmiş ve yüksek lisans derecesi olan bir İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu olarak en ücra kasabada bile görev yapmayı göze almışken.. Niçin KPSS'de barajın birkaç puan altında kaldığım için öğretmenlik başvurusu yapamıyorum? Bu, önce bana, sonra Türkiye genelinde İngilizce öğretmeni açığı olan okullardaki öğrencilere haksızlık değil de nedir?’’

Her şeyi neden askerden bekliyoruz


İKİNCİ Cumhuriyetçi ile ümmetçi basın el ele verip her fırsatta askere saldırıyor. Bu saldırıları kınıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti daha ayaktaysa, bunda en büyük rolü askerin oynadığı yadsınamaz. Zaten bu çirkin saldırıların nedeni budur. Saldırganlar amacına biraz ulaştı gibi... Eskiden bir komutan konuştuğunda yer yerinden oynardı, yanlış yapanlar uygun adım gitmeye başlardı. Şimdi durum farklılaştı gibi. TSK'ya saldırmak prim yapmaya başladı. Komutanların uyarı niteliğindeki açıklamaları gereken etkiyi yapmıyor. Elbette demokratik bir ülkede vatandaşların TSK'yı laikliğin tek (!) güvencesi olarak görmesi, toplumda, yanlış bir yapılanmanın olduğunu gösteriyor. Demokrasinin ve Atatürk ilke ve devrimlerinin birinci güvencesi sivil toplum örgütleri olmalıdır. Ama bu tür örgütlerde yer alanlar ve etkinliklerde bulunanlar hükümetlerce genellikle tehlikeli sayılıyor ve saldırılara uğruyor. Zaten büyük olanaksızlıklar içinde kıvranan insanlar, kendilerini riske sokmamak için kabuğuna çekiliyor, olan bitene karşı tepkisiz kalıyor, yapması gerekeni askerden bekliyor.

Prof. Tahir BALCI

Çukurova Üniversitesi-ADANA


Çankaya’da ağaçlar ölüme mahkûm edildi


ÇANKAYAMIZDA asırlık çınarların bulunduğu iyi bir yeşil örtü mevcuttur. Ancak bu yılın çok kurak geçmesi nedeniyle birçok ağaç susuzluktan ölmek üzeredir. Bir de sanki yırtılan káğıt dekorlar gibi maalesef kaldırımlarımız her yönetimle yenilenmekte, bilinçsiz ve sorumsuz kaldırım montajcıları da köklerini ve gövde boğazını tamamen örtecek şekilde beton atarak ağaçları susuz bırakıp ölüme mahkûm etmektedirler. Bir Allah'ın kulu da (görevli!) ne yapıyorsun diye yapılan işi kontrol etmemektedir.

Acilen durumu incelemek, ağaçların kök boğazlarının açılarak hava ve su alabilecek şekle getirilmesi gerekmektedir. Ankara Büyükşehir Belediyesi ilgilenmezse durum Çevre Bakanlığı, TEMA ve basın yoluyla takip edilecektir.

Mahmut Erhan ÖZEN/ANKARA

Biliyor musunuz?


BAZI duraklarda, İETT görevlilerinin, bir paket sigara karşılığında uzak hatlara sefer yapan, kurumunun kendi araçlarından önce 'halk otobüsleri'ne yol verdiklerini, bu yolla İETT'nin darbe aldığını... Bahçeşehir Belediyesi'nin sabit pazar yerlerini ihale etmeyip, bazı mankenlere tahsis ettiğini... Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün hakkında ‘‘Belediye parasıyla Dr. Hasan Akgün İlköğretim Okulu' inşa ettiğini yazdığı habere 'Olur mu böyle Hasan' manşetini kullanan yerel 'Haberdar' gazetesi muhabiri Mehmet Mert'in önceki günkü okul açılışında tören yerinden zabıtalarca kovulduğunu... B. Çekmece-K. Çekmece-Çatalca yöresindeki 17 belediye başkanını Güneydoğu bölgesine 5 günlük bir tanıtma gezisine götüren Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan'ın ‘‘Deniz Baykal; SHP'yi, DSP'yi, YTP'yi ve dışarıdaki sol partileri almalı ve kurucu meclis gibi herkesi akort etmelidir’’ dediğini...

Biliyor musunuz?

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Özelleştirme adı altında kirli oyunlar oynanıyor. Hükümet PETKİM, TÜGSAŞ, TÜPRAŞ'ı iç ve dış hortumculara 'gümüş tepsi' ile sunuyor. Patates, soğan satar gibi 'bu ülkede her şey satılık, gelin alın' diye bağıra bağıra geziyor.’’

(Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın)
Yazının Devamını Oku

Almanyalı Türk de bize kızıyor

17 Eylül 2003
<B>ALMANYA'</B>da yaşayan <B>Meral Zaim </B>adlı okurumuz, <B>Antalya'</B>daki bazı rehber ve esnafın <B>'ayıp'</B>larını yüzlerine vuruyor: Antalya'ya havaalanı yoluyla gidiyorsunuz. Bir rehber Türkiye'yi tanıtıyor. Konuşma bir şeye benzemiyor, neyse konu bu değil. Rehber sözünün sonunda; ‘‘Sakın bahşiş vermeyi unutmayın, çünkü biz sadece bahşişe çalışıyoruz. Ha bir de sakın metal para koymayın, Türkiye'de metali geçmiyor’’ diyor. Yani en azından 5 Euro vereceksiniz. Bu ne biçim konuşma, bu ne biçim turist karşılama, ayıp değil mi?

Bütün Alman arkadaşlara ne diyeceğimizi şaşırdık.

Sonra gördük ki, otellerde bahşişi Euro metal de aldılar.

Bu olay çok çirkin; buna biri dur desin artık.

Biz Bulgarlara kızıyoruz, yolda para istiyorlar diye. Biz kendimiz daha çirkinini yapıyoruz.

Bir de çarşıda gezemiyorsunuz, dükkán sahiplerinden. Lütfen düzeltsin Türkiye bunları.''

Görüyorsunuz, 'Almancı' ya da 'Gurbetçi' diye küçümsediğimiz Almanyalı Türkler bize nasıl dersler vermeye başladılar.

Derin düşünelim.

Biri hırsız biri dilenci


OKULLARIN açıldığı gün bindiğimiz taksi şoförü trafikten yakınıyor. İki çocuğu olduğunu, 250 milyon lira tutan servis ücretinin kendisini zorladığını anlatırken, sözü 14 yaşında bir çocuğa getiriyor:

‘‘Geçenlerde bir çocuk yanıma yaklaştı, 'Abi Çağlayan'a gideceğim ama 4 milyon liram var' dedi. Olmaz dedim ama kapıyı açıp içeri girdi. Çocuğun hali dikkatimi çekince ne iş yaptığını sordum.

'Hırsızım' dedi... İradem dışında hemen kendimi toparladım, arabadan bir şey aldı mı diye baktım.

'Abi ben Doğulu (...) abiler için çalışırım. Biri bugün cezaevinden çıkıyor, bana 'sigaralık' verdiler, onu götürüyorum kendisine...' Çaldığı eşyaları onlara teslim ediyor, karşılığında küçük harçlıklar alıyormuş. Tabii okula gitmiyormuş; işte İstanbul'daki 'bombalar'dan biri!’’

Yine aynı gün bu kez bir başka taksideyiz. Şoför geçinemediğini, karısının da iki yaşlı kadına bakarak evlerine katkıda bulunmaya çalıştığını anlatıyor.

Etiler'e geldiğimizde ışıkta duruyoruz. Camdan, yanında 5-6 yaşında bir çocuk bulunan bir kadın geliyor. ‘‘Gönlünüzden ne koparsa’’ diye avucunu açıyor.

Şoför ‘‘Haydi, çalış...’’ diyor.

Kadın, şoförün tepkisini görünce ‘‘Dileniyorum ya...’’ deyip yanımızdan uzaklaşarak arkadaki araca yöneliyor.

Olayları bizzat yaşadık.

Manzara vahim.

Gelecek AB sözü şimdiden hazır


‘‘TÜRKİYE'nin AB'ye üye olması durumunda, AB'nin kimlik bağı yok olur. Anadolu'daki çiftçi, kendisini Paris ya da Londra'da yaşayan insanla bir mi görüyor? Avrupa bilinci kaybolursa Avrupa'da sık sık farklı eksenler oluşacaktır. Bunun son örneğini Irak konusunda yaşadık.’’

(Avrupa Parlamentosu'ndaki en büyük grup olan Avrupa Halk Partisi (Hıristiyan Demokrat) ve Avrupalı Demokratlar'ın (PPE-DE) Başkanı Hans-Gert Pöttering'in, Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesine yaptığı açıklamadan.)

İstemeyen hastaya MR tetkiki yapılmaz


KÖŞENİZDE 'İbretlik bir olay' (16.9.2003) başlıklı yazının sahibi Sn. Şelale Ağralı gerçekleri yansıtmamaktadır.

22.8.2003 günü gece yarısından sonra saat 02.51 dolayında geçirdiği trafik kazası sonucu hastanemiz acil servisine getirilen Sn. Şelale Ağralı'ya yapılan ilk müdahale sonucunda hastanın çekilen grafiklerinde kaburga çatlağı tespit edilerek, ileri tetkik için MR istenmiştir. Hastanın ileri tetkik ve MR istememesi üzerine, hasta aynı gün kendi isteği üzerine taburcu edilmiştir. Zaten yazısında da Şelale Ağralı'nın ileri tetkik yapılması gerektiği kendi ifadesinde de yer almıştır.

Aynı kazada yaralanan ve Sn. Şelale Ağralı ile gelen hastada ileri tetkik gerçekleştirilmiş, L1 kompresyon fraktürü tespit edilmiş ve gerekli tedavisi yapılmıştır.

Ayrıca yine aynı kazada yaralanan Sn. Ender Mermerci'nin de tedavisi yapılmış ve taburcu edilmiştir. Sn. Mermerci'nin hiçbir şikayeti olmamış ve memnun ayrıldığı ifade edilmiştir.

Sn. Şelale Ağralı ise ileri tetkiki ve MR'ı kabul etmemiş, tüm ısrarlarımıza rağmen İstanbul'da ileri tetkiklerini yapacağını belirterek kendi arzusu ile aynı gün taburcu edilmiştir.

Hastanemiz en modern cihazlarla donatılmış olup şu anda kalp ameliyatlarının da yapıldığı bir düzeyde bulunmaktadır. Sn. Ağralı'nın beğenmediği görüntüleme merkezimiz pek çok Avrupa ülkesindeki görüntüleme merkezlerinden daha üst seviyelerdedir. Bunlar bizim değil, hastanemize hasta olarak gelenlerin kendi ifadeleridir.

MR tetkikini kabul etmeyen bir hastaya zorla bu tetkiki yaptırmak elbette bizden beklenemez. Nitekim, Sn. Ağralı'nın İstanbul'da da ileri tetkik için benzer dirençler gösterdiği öğrenilmiştir.

Durumu sizin ve okuyucularınızın takdirine bırakıyorum.

Dr. Ersin Süha VURAL Universal Hospital

Başhekimi BODRUM
Yazının Devamını Oku