<B>Adalar'</B>ın 1994-99 dönemi Belediye Başkanı <B>Can Esen, </B>yangını <B>Bostancı'</B>dan izlediğini söylüyor; <B>‘‘İçim yanıyor’’ </B>diyor herkes gibi.
Esen'i dinliyoruz:
‘
Adalar’da çöp sorunu yıllardır vardır;
Orman'dan yer tahsisi almak zordur. Boğaziçi Üniversitesi'nden çevre uzmanı rahmetli Prof.
Kriton Curi'yi danışman yaptık; bu konuda çok çalışmamız oldu. Belirli çöp alanları için önlemler tespit ettik; bunların çevresini beton duvarlarla çevirdik; tel örgüler çektik. 1995 de havalandırma bacaları kurduk. Ancak bundan sonra
Orman İdaresi kullanım hakkını verdi. Bunun için Belediyeden çok da para harcadık. Lodoslu havalarda nöbetçi arazöz araçı bırakıyorduk. Şimdi duyduğuma göre, çöp alanlarına moloz dökülmüş, bacalar kapanmış. Gaz sıkışması olduğunda için için yanar çöplükler... Nitekim 3-4 gündür duman çıkıyormuş zaten. Ama dört yılın en şiddetli lodosu patlayınca, havanın da kurak olması faciayı doğurdu.
Can, çöp projesini Habitat II toplantısında anlattıklarını; Prof. Curi'nin ölümünden sonra düzenledikleri uluslararası bir panelde bu projeyi tanıttıklarını anlattı. ‘‘Çöp için iki kural var; ya çöp fırını kurulup yakılacak, ki çevre açısından uygun görülmüyor, ya da başka yere taşınacak. 1998'den sonra çöpleri
Tuzla Aydınlı'ya sevketmeye başladık.’’ dedi.
Heybeliada ve
Burgaz'da daha önce de
PKK'nın yangınlar çıkarttığını anlatan
Can, bir endişesini de şöyle iletti:
‘‘Büyükada için ilerde endişem var; onun da üstünün kapatıldığı söyleniyor; metan gazı sıkışınca
Ümraniye gibi patlayabilir. Çünkü bunlar 40-50 yıllık çöplükler. Zaman zaman yanması iyidir ancak rüzgarlı havalarda hep arazözlerle kontrol altında tutulması gerekiyor.
Ağlamak yetmiyor
ADALARIN ne kadar sahipsiz olduğu dünkü yangınla ortaya çıktı.
Burgazada cayır cayır yanarken, insanlar kadar kurtarma ekipleri de çaresizlik içindeydiler. Boğaz geçişleri için onlarca milyon dolarlık radar cihazlar kuranlar, güzelim
Adalar için bu tür doğa felaketlere karşı hiçbir önlem geliştirmemişti.
Silahlı Kuvvetleri zaafiyete uğratmak isteyenlere dünkü lodos yangınları, ders olmalıdır. Bu arada gözler İtfaiye Daire Başkanı
Sabri Yalın'ı aradı. Ne yazık ki, 10 gün kadar önce istifa ettiği öğrenildi. Neden acaba; itfaiyenin araç gereç ve personel sıkıntılarını, İstanbul'un yangın haritasındaki eksiklikleri anlatmak için Belediye Başkanı
Ali Müfit Gürtuna'dan randevu mu alamamıştı?
Gürtuna belki de görüşmek için açılış törenlerinden vakit bulamamıştır. Gece yangını kontrol altına almak tam bir zaafiyettir; kimse kimseyi de ucuz suçlamaya kalkmasın; ders çıkartsın.
Allah korusun bu lodosta ya bir petrol gemisi yansaydı!
Uyanın demek çözüm de değil. Doğal güzelliklerimiz, kültür varlıklarımız birer birer giderken... 2B'ler, imar afları, SİT alanlarına hoyrat davrananlar daha acı tablolarla yüzyüze kalacaklardır.
Bize ise gözyaşı dökmek kalacaktır.
Rizeli her yerde hazır ve nazır
'ZÜMRÜT Rize' Gazetesi sahibi
Faik Bakoğlu, değil bölgesindeki
Türkiye'deki tüm
Rizeli siyasetçi ve bürokratları yakından tanır; çoğu ile de dosttur. Onlarla sık sık haberleşir.
Rize'de görev yapmış olanları da unutmaz.
Rizespor gibi
Galatasaray'ın da yenilgisine kahrolur.
Bakoğlu ile dün görüşürken, ‘‘Rizeliler bürokrasiye egemen oluyor; Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı'na da bir Rizeli atandı’’ dedik.
Dedi ki:
‘‘Biliyorum. Sayın Müsteşar
Fahri Kasırga, Çayeli'nin eski ismi
Agolos Deresi olan
Çilingir Köyü'ndendir.
Mesut Yılmaz'ın hemşerisidir. Daha önce
Diyarbakır'da görevliydi; buradan
Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı'na getirildi. 2000 yılında
Ecevit hükümeti döneminde, yine
Yılmaz'ın desteğiyle
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na atandı. Geçen hafta sonu
'Yeni Çayeli' Gazetesi'nin sahibi
A. Talip Saklı'ya
(Ki kendisi koyu GS'li ve MHP yanlısıdır), Sayın
Fahri Kasırga'nın, Adalet Bakanlığı Müsteşarı olduğunu müjdeledim.
'Bizdendir, bizden' diye sevindi. Tabii biz de bölgemizden bir hemşerimizin böyle yüksek bir göreve getirilmesinden mutlu oluruz. Ayrıca bir başka hemşerimiz
Kenan İpek, İş Yurtları Daire Başkanlığı'ndan
Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü'ne atandı.
Mesut Yılmaz'dan sonra Tayyip Erdoğan döneminde de Rizeliler etkin görevlere getiriliyor.
- Her zaman olduğu gibi...
Rizeli her yerde hazır ve nazırdır. Dürüst olduğu bilinir ve siyasi yörüngesi de bellidir Sayın
Kasırga'nın...
Yılmaz'dan sonra
Erdoğan'ın da kıymetli hemşerilerimize gereken değeri verdiği ve hızla yükseldikleri görülüyor.
REFAHYOL TAKIMI GELİYOR
Rize'de bürokrat atamaları ne oluyor?
- İl müdürlüklerine
'vekáleten' atamalar sürüyor. 20 yıla yakın Rize Turizm İl Müdürü olan
Atilla Karahasanoğlu, baskılar sonucu emekliliğini isterken, yeni oluşturulan Kültür ve Turizm Bakanlığı'na da
'vekáleten' 20 yıllık Kültür İl Müdürü
Gürkan Avcılar getirildi.
Mesut Yılmaz'ın hemşerisi olan
Avcılar'ın da görevden alınarak yerine
İsmail Kocaoğlu'nun getirilmek istendiği ancak Cumhurbaşkanı'nca kararnamesinin henüz imzalanmadığı ortaya çıktı.
Kocaoğlu, 28 Şubat sürecinde
Ankara'da üniversitedeki görevinden uzaklaştırılmıştı. Kültür ve Turizm İl Müdür Yardımcılığı'na da
Refahyol döneminde öğretmenlikten Kültür Bakanlığı'na geçirilen
Enver Toprak'ın; birçok teşekkür ve takdir belgesi almış olan
Enver Kasap'ın yerine getirilmesi de siyasi çevrelerde sürpriz olarak karşılandı.
Gelenlerin çoğu Milli Görüşçü galiba...
- Kafalarının içini bilemem... Buna bir örnek verilirse;
RP'li
İsmail Karaman'ın döneminde imamlıktan
Kültür Bakanlığı'na yatay geçiş yapan ve daha sonra Rize Kültür İl Müdürlüğü'nde Galeri Müdürü yapılan Artvinli
İsmet Sivrikaya da şube müdürlüğüne terfi ettirildi. Atamalar karşısında mağdur olanlar yargıya gittiler.
İşte size çoğu yasa ve yönetmelik dinlenmeden yapılan
'kadrolaşma' harekátına yeni bir örnek.
‘Çan’ mağdurları af bekliyor
ERZURUM Atatürk Üniversitesi'nin çeşitli fakültelerinde okuyan bir grup öğrencinin
YÖK ve rektörlükten istekleri var:
Üniversitelerimizin bazı fakültelerinde geçen yıl uygulanmaya başlayan ve ne ya da nasıl bir sistem olduğu hocalar tarafından dahi tam olarak açıklanamayan
(bunu bütün hocalar itiraf ediyor.) 'Çan eğrisi' sistemi nedeniyle yaklaşık 150 öğrenci
'geçer not' aldığımız halde
(bütünlemelerde bize sistem dışı olduğumuz ve ortalama değerlendirme yapılmayacağı söylendi; 71-77 arası not aldık) sınıfta kaldık.
Üniversiteye geldiğimizde acı gerçekle karşılaştık. Bize sınav sonuçlarında
'Çan eğrisi' sisteminin kullanıldığı ve sınıfta kaldığımız söylendi. Ayrıca hocalarımız,
‘‘neyse bekleyin, af çıkar’’ dediler. Fakat yeni eğitim yılının başlamasına karşın hiçbir değişiklik olmadı. Hepimiz tek dersten sınıf tekrarı yapmak zorunda kaldık. Yani haftada iki saat ders için, evimizden binlerce kilometre uzaklıkta bir yıl geçireceğiz.
‘‘Maddi durumunuz yeter mi, veya paranız var mı?’’ diye soran yok. Af beklediğimizi söylersek bizimle ilgilenirler mi?
Toplumu germeyin
VAKIF-Sen ile din görevlisi yurttaşlarımızın şunu bilmeleri gerekir ki
Diyanet, mevcut düzenin bir anayasal kuruluşudur ve çalışanları da birer memurdurlar. Bunun içindir ki bir namaz kıldırma memuru, tabutun içinde kimin cesedinin bulunduğuna ve kimlerin namaz için saf tuttuklarına bakmaksınız, görevini yapmak zorundadır. Üstelik,
İslam'ın bize önerdiği fikri disiplinin ön şartı, haddimizi bilmektir. Ya
Diyanet memurluğuna baştan talip olmayacaksınız ya da böylesine anlamsız sözlerle toplumu germeyeceksiniz.
İsmail NACAR-ANKARA
BEYLER size ne, ister Allah'a inanır ister inanmaz. Siz Allah'ın avukatı mısınız? Allah'ın avukata ihtiyacı yok, hele sizin gibilere... Dünya hangi çağda yaşıyor, vatan taş devrine dönüş yolunda. Allah oradaki insanlara sabır versin.
Meral ZAİMBir soru
OĞLUM sordu: ‘‘Baba,
DEHAP % 10 barajını geçip 66 milletvekilini çıkarmış olsa ve
Yargıtay DEHAP'la ilgili aynı kararı almış olsa idi,
YSK nasıl bir karar alırdı? Bu karar alma sürecinde, Sayın Adalet Bakanı,
AKP ve
CHP kararın oluşması için hangi istikamette görüş ve temayüllerini izhar ederlerdi?’’
Ben bir cevap veremedim.
Nurhan MOTUGANGÜNÜN SÖZÜ
‘‘Türkiye'nin derdi, sağda ve solda yuvalanan hödüklerdir.’’
(Prof. İlber Ortaylı)MESAJ
BİR fatura yatırmak için
Halk ve
Vakıfbank'a gidiyorsunuz ve 12.00'den sonra tahsilat yapmadıklarını; çek tahsil etmek istediğinizde ise şu anda para olmadıklarını söylüyorlar. Acaba bu kadar görev zararı olan bankalar nasıl bir anlayışta çalışıyorlar? Kaldı ki bu
BDDK, bankaları nasıl denetliyor? Bu görevi de yapmayacaklarsa, kapatın gitsin bu bankaları.
Mustafa ÖZTAŞ/ İSTANBUL