Yalçın Bayer

Manastırdan Lozan’a

7 Eylül 2003
<B>BİR </B>ulus, sahip olduğu kazanımların hangi koşullarda, nasıl ve kimlerce elde edildiğini bilmek durumundadır. Değer tanır bir açılım bunu gerektirir. Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğini hazırlayan savaş ve barış aşamalarıyla devrim ve demokrasiyi kapsayan süreç iyi irdelenmeli ve esaslıca incelenmelidir. Akıl ve insaf ölçütü içinde ele alınan her olay nesnel olarak tarihte yerini bulur.

‘Gül ve Tavus ülkesi’ olarak tanımlanan Makedonya Cumhuriyeti'ne yerel yönetici sıfatıyla ve kültür etkinliklerine katılmak üzere birkaç yıl önce gittim. Dağılan Yugoslavya'nın kan ve ateşinden kendini alabildiğince sıyırmaya çalışan Makedonya, etnik kesimlerin çatışmasını önlemeye çalışıyordu. Dışarıdan ise Yunanistan'ın hoyratça baskıları altındaydı.

Resmi bir program içinde Manastır kentine gezi kararlaştırılmıştı. Hükümette yer alan Türk kökenli ve Sosyalist Parti üyesi Kültür Bakanı Güneri İsmail de yanımızdaydı. Atatürk'ün okuduğu ‘askeri idadi’ ziyaret edilecekti. Son derece iyi korunmuş ve müze durumuna getirilmiş okula ulaştık. Görkemli bir yerdi. Türkiye'nin kurucusunun okuduğu sınıfa girerken; büyük kapının her iki tarafında yer alan ve camekánlarda sergilenen kıyafetler çok ilgimi çekti. Bir tarafta Mareşal üniforması ve kılıcı diğer tarafta silindir şapkasıyla birlikte smokini duruyordu. Müze müdürü açıklama yaptı. Tüm Makedon halkının olduğu gibi Türkiye'deki Büyükelçi Troyan Petrovski'nin de Atatürk hayranı olduğunu, Anıtkabir'deki kıyafetlerinin aynen kopya edilerek buraya konulduğunu ve özel bir ışınlanmayla hafif eskitilerek orjinaline yaklaştırıldığını belirtti. Açıklamasını şöyle bitirdi: ‘‘Makedonya, büyük Atatürk'ü topraklarında okutmaktan dolayı mutlu ve gururludur.’’

Aynı anda aklımdan geçen şuydu: ‘‘Müze müdürü, gurur ifade ederken gözleri yaşardı ama benim ülkem Türkiye'de bir kesim; Atatürk'e anlaşılamaz karşıtlıklarla, bilinçsiz tepkilerle, hınçla dopdolu...’’

Lozan Antlaşması nedeniyle, resmi bir çağrı kapsamında bu kez konuşmacı sıfatıyla İsviçre'ye ulaştığımda heyecanlıydım. Öyle ya, Türkiye Cumhuriyeti'nin ‘hukuksal’ varlığını tanıyan bir antlaşmanın imzalandığı yerdeydim. ‘Quichy’ şatosunun hemen yanında, elinde bir albüm bulunan yaşlıca bir bayan ‘‘Bu albümü sizlere göstereceğim ama elinizi sürmeyeceksiniz’’ dedi.

ATATÜRK VE İNÖNÜ

Bayan Müller'in özenle çevirdiği sayfalarda İsmet Paşa'nın güleç yüzü, TBMM heyeti ve diğer konferans katılımcıları beliriyordu. Başlarımızı uzatarak izledik. Bayan Müller, ‘‘Lozan'ın ve İsmet İnönü'nün değerini iyi biliniz’’ şeklindeki uyarısını da eksik etmedi.

Atatürk ve İnönü bu ülke bağrından çıkmış iki seçkin kişiliktir. Ömürleri engin yurtseverlik çabalarıyla geçmiştir. Ama her ikisi de Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşayan birtakım insafsız, aymaz ve sapkın kalemlerin ve dillerin hedefleri olmuşlardır. Saldırganlar, Manastır'daki müze müdürü ve Lozan'daki bayan Müller kadar değer tanır, saygın ve bilinçli olamamışlardır. Yazık olan ve şaşılması gereken de budur.

Av. Ertuğrul KAZANCI

ADD Genel Başkanı


Kültür ve Turizm’de 42 birimden 26’sı vekaletle yürütülüyor


KÜLTÜR ve Turizm Bakanlığı'nda neler olup bittiğini uzun süredir izliyoruz.

Ağustosu saymazsak bu yıl turizm sezonu ölü geçti... Sadece ‘kültür’de fark edilecek şekilde, tarihi kazılarla ilgili çalışmalarda geçen yıllara oranla belirgin bir faaliyet gözleniyor. Asıl önemli olanı ‘milli sektörümüz’ün bilançosu; deniz ve güneş için kaç milyon turist geldi, Hazine'ye ne kadar döviz girdi?

Tarihi mekánlarımızı görmeye gelenlerin sayısı neden azalıyor; yoksa yağma nedeniyle mi? Ayrıca turistlerin içinde Irak, İran, Kosova, Saray Bosna ve Bulgaristan'dan gelenlerin oranı ne?

Bakan Erkan Mumcu bu rakamları elbette açıklayacaktır.

Ama bugünkü yazının konusu ‘‘kadrolaşma''.

Bir turizmci gönderdiği faksta ‘‘Size bir liste gönderiyorum. Sanırım sizin tanıdığınız birçok isim göreceksiniz. Bu kişilerin ortak paydası ise Fethullahçılık... Bunların çoğunun atama kararnamesi Cumhurbaşkanı'ndan geri dönmüştü!’’ diyor.

Uzun listede ilginç isimler var. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 42 biriminden 26'sının vekaletle yürütüldüğü dikkat çekiyor. Bunlardan bazılarının gönderilen kararnamelerinin ‘köktendinci' diye geri gönderildiği biliniyor.

DİNCİ KADROLAŞMA

Bakanlığın beş müsteşar yardımcısından dördü de (İbrahim Atalay, Alpay Pasinli, İsmail Kökbulut ve Ali Alp) vekaleten görev yapıyor. Teftiş Kurulu Başkanı Mehmet Ölçel, APK Kurulu Başkanı Mustafa Büyük, Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Şükrü Demiryürek de aynı durumda. Diğer daire başkanlarını merak ediyorsanız onları da yazalım:

Osman Nalbant (Güzel Sanatlar), Tuncel Acar (Milli Kütüphane), Tolga Tüylüoğlu (Dış İlişkiler ve AB Koordinasyon), Gülser Bayar (Personel Daire), Hacı Hafız Kendigelen (İdari ve Mali İşler), Remzi Buharalı (Devlet Opera ve Balesi), K. Lemi Bilgin (Devlet Tiyatroları), Cesim Çelebi (Döner Sermaye İşletmeleri), Selami Karaibrahimgil (Tanıtma), Raci Karaca (Tanıtma), Fethullah Gündüz (Tanıtma), Mehmet Akyapı (Enformasyon ve Değerlendirme), Cemal Tekkanat (Reklam ve Seyahat Geliş- Tanıtıcı Yayınlar), Cengiz Dönmez (Gösteriler ve Kongreler), Levent Kırcan (Kont. Krl.), Muzaffer Yavuz (Seyahat Acentaları), Hakan Yazıcı (Tesisler ve Deniz. Turizmi), Cihangir Cihanoğlu (Proje İnşaat).

Birleştirilmiş iki bakanlıkta bütün işlerin vekaleten atanan kişiler tarafından yürütülmek istenmesinin sonuçları ne olur? Ama bu durum herhalde pek olağan bir şey değil. En önemlisi ‘atama' sözcüğünün içeriğine aykırı bir uygulama. ‘‘Vekalet’’le amaç kadrolaşma... İmam hatiplilere yol verme.

Peki ‘turizmi' bilen, buna layık kamu personeli nerede?

MESAJ


KAMUOYUNDA bisikletli savcı olarak tanınan Kayseri Yeşilhisar Cumhuriyet Eski Savcısı İsmet Tuncer, 4 yıldır bitirilmeyen davasını protesto etmek ve 19 Eylül'de Kayseri Develi Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmasına yetişmek için yarın ikinci kez İstanbul'dan bisikletiyle yola çıkıyor.

(0 532 724 72 81)

AZİZ Nesin artık yok. Üzerinde çocukların koşuştuğu bir bahçenin kimsenin bilmediği bir köşesinde uyuyor. Çok sevdiği çocukları için kurduğu vakıf ise zor durumda; yardım bekliyor.

Mehmet Sözen-İSTANBUL

(Nesin Vakfı
- 0212 783 60 51-58, YKB Çatalca Şubesi Hesap Numarası: 1030154-9)
Yazının Devamını Oku

AKP çalışıyor

6 Eylül 2003
<B>CHP 80. kuruluş yıldönümünü sade(ce) bir kokteylle kutluyor!</B> İSTANBUL'dan okurumuzun söylediklerini aktarıyoruz:

‘‘CHP silkinmelidir’’ (4.9.2004) başlıklı yazıyı kaleme alan Ufuk Batum'a teşekkür ediyoruz. CHP'nin bütün rahatsızlıklarını gayretli çalışmasıyla ortaya koymuş. Genel Merkez'in ne diyeceğini merak ediyorum. Batum, öyle iddia edildiği gibi milletvekili listesine konulmadı, bu nedenle kızgınlığından ötürü bun değerlendirmeyi yaptığını düşünmek istemiyorum. Çünkü ifade ettikleri gibi CHP hazırlıksız, isteksiz, halktan ve çağın gereklerinden kopuk.... Yerel seçimlerle ilgili olarak ne yapıyorlar?

Önceki gün Beylikdüzü'ndeki Cebit Eurasia Bilişim Fuarı'nda AKP'nin çalışmasını gördüğümde diğer partiler nerede diye kendi kendime sordum. AKP İstanbul İl Başkanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu'nun broşürleri dağıtılıyor. Partinin eğitim, özürlü çocuklar ve yerel yönetimler konusunda hedefleri açıklanıyor; ‘Ülkemiz hızla büyüyor’ deniliyor. Ayrıca AKP İstanbul İl Gençlik Kolları, anket formları dağıtıyor; bunlar değerlendirilmek üzere dolduruluyor.

Ülkenin sorunlarına çözüm getirmek üzere sorulan bazı sorulara dikkatinizi çekerim:

'Hangi siyasal anlayış tarzını kendinize yakın görüyorsunuz? (Seçenekler; Muhafazakarlık, liberalim, sosyal demokrasi, radikal demokrasi, bütün eğilimlerin birleştirilmesi.) Sizce en önemli ekonomik sorun nedir? KİT'lerin özelleştirilmesi konusundaki düşünceniz nedir? Bankacılık sektörüne nasıl bakıyorsunuz? Borsanın ekonomiye katkısı hakkında ne düşünüyorsunuz? Eğitimde fırsat eşitliği nasıl sağlanmalıdır? Sizce yüksek öğretimde öncelikli olarak yapılması gereken nedir? Türkiye'nin geleceğini belirlemek açısından üniversite eğitiminde en önemli gördüğünüz branş hangisidir. Hangi tür kitapları okumayı seviyorsunuz? vs. AKP, tam bir parti olmuş diye düşünüyorum.'

CHP, DYP, ANAP, MHP'de böyle bir çalışma var mı? Hiç sanmıyorum.

CHP CUMHURİYET'LE ÖZDEŞ AMA...

Düşünün, Atatürk'
ün 9 Eylül 1923'te kurduğu CHP, önümüzdeki salı günü 80 yaşına basıyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihiyle özdeş bir parti CHP... Ama genel merkezi hangi hazırlığı yapıyor? CHP'nin saltanatı kaldırdığını, cumhuriyeti kurduğunu, hilafete son verdiğini, ulusal birliği sağladığını; hukuk, eğitim ve toplumsal alanda gerçekleştirdiği reformlarla çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'ni biçimlendirip, kökleştirip, geliştirdiğini unuttular mı?

Gerçi bugün ne Türkiye Cumhuriyeti, ne de CHP bu anlatılanların hiçbirine uymuyor.

Nerede büyük kutlama törenleri ve şenlikler!

CHP kendi tanımıyla baştan 'devlet partisi'ydi, sonra 'halkın partisi', şimdi de 'değişimin partisi' olmuşmuş...

İsmet İnönü'nün deyimiyle 'hadi canım sende!..'

SADECE BİR KOKTEYL

Koca CHP'nin, 80. kuruluş yıldömünde ne büyük bir kutlama var; ne de büyük şenlikler... Bunu bırakın nerede paneller, açık oturumlar, konferanslar? Sadece, İstanbul ilinin 'CHP'nin, 80. kuruluş yıldönümü kokteyline onur vermenizi dilerim'' yazısıyla duyurulan bir kokteyl ve bu arada Şişli Belediyesi'nin katkılarıyla İsmet İnönü'nün büstünün yeniden açılması...

Yazıklar olsun!

CHP'deki 'değişim' sünnet düğünlerine kaldı.

AKP de 'solcu' oldu.

Yazıcıoğlu’nu Güzel’den dinleyin


ESKİ Bakan Hasan Celal Güzel'in 'Duaya davet 'yazısından öğreniyoruz; bitkisel hayata giren Denizli Valisi Recep Yazıcıoğlu'nun, 36 yaşındayken Tokat'a atanmasına Cumhurbaşkanı Kenan Evren karşı çıkmış, AKP geldiğinde ilk valiler kararnamesinde İstanbul Valiliği'ni beklerken Denizli'ye atanmış...

Yazıcıoğlu artık son dönemlerde siyaseti düşünmeye başlamış ve AKP'den kendisine ciddi bir teklif gelmesini son ana kadar beklemiş. Ancak AKP, pek oralı olmamış. Reformist, çalışkan bir vali olarak bilinen Yazıcıoğlu'nun dürüstlüğüne Güzel şu örneği veriyor:

‘‘Devletin parasını, milletin parası olarak görmüş ve üzerine titremiştir. Özel ziyareti için makam arabasını kullanma hassasiyeti olmasaydı (ki Taşıt Kanunu valiler için buna imkan vermektedir), belki de başına bu müessif kaza gelmeyecekti.’’

Ne yazık ki, Yazıcıoğlu'nun kaza geçirdiği Ankara-İstanbul Karayolu'nun 36. kilometresinde önceki gün yeni bir kaza daha oldu, direksiyon hákimiyetini kaybeden Dr. Gürcan Akgül istinat duvarına bindirdi. Kazada araçtaki 4 yaşındaki Mert Akgül, annesinin kucağında feci şekilde can verdi...

Son iki kazada şoförler kusurlu bulunuyor; ancak bu kusur karayolundan meydana gelmiş olamaz mı? Birde bu yönden araştırma yapmak gerekiyor.

Yazıcıoğlu'nu sevenlere sabırlar diliyoruz.

Bir ilan


KIBRIS'tan bir soru:KTHY gazetelere ilan vererek, 2004 yılı için 3 veya 4 adet kiralık uçak arıyormuş. Üç sütunluk küçük sayılabilecek ilanın, küçük ilanlar sayfasında yayınlanması ilginç... KTHY otomobil mi alıyor Allah aşkına! Bu tür teklifler, büyük uçak firmalarıyla yapılır. Türkiye'de elinde kiralık uçak olan özel firma var mı? Avrupafirmaları ile görüşülüyor mu? Yoksa birilerine mesaj mı veriliyor? Demek ki, laf olsun, torba dolsun.

Ü.R.-İSTANBUL

Kaf dağı


HADEP'le ilgili Yargıtay kararı bekleniyor. Sonra da YSK seçimlerle ilgili kararını verecek.

Bugün bu kararı heyecanla bekleyen CHP ve Meclis dışındaki partiler, yasaklı Tayyip Erdoğan'ın ismi oy pusulalarına konulurken neredeydiler?

Niye itiraz etmediler.

Erdoğan bile böyle bir yasakla karşı karşıya kalacağını düşünüyordu.

Kemal Unakıtan'ı bu nedenle yerine saklamıştı.

YSK'dan umut bekliyorlarsa, o dağın ardında kaldı.

Akmerkez’de neler oluyor


AKMERKEZ'de çalıştığım için her gün arabamı otoparkına park ediyorum. Temmuz ayında otoparktaki arabamın içinden müzik seti ve çantam çalındı. Olaydan sonra bina yönetimini defalarca arayarak genel müdür Zeynep hanım ile görüşmek istedim. Fakat görüşmedi. Sonra Halkla İlişkiler'den Ülker Melek isimli hanım geldi. Benimle gayet pişkin bir tarzda konuşarak kendi anılarını anlattı. Bir aydır şikayetimle ilgili bir gelişmeden haber alamadım. Akmerkez'de sadece ofis katları her ay 4 bin dolar aidat ödüyor. Avrupa'da çarşı konseptinde iddialı bir kurumun daha profesyonelce yönetilmesi gerekmiyor mu? Demet Akbağ ve eşinin başına gelenler sonucu yönetimin zaafları göz önüne çıkmış oldu. Akmerkez gibi bir kuruma böyle bir yönetim hiç yakışmıyor.

Dilara ŞENCAN

MESAJ


BÜYÜKŞEHİR ve Beşiktaş Belediyesi'ne: ‘‘Nispetiye Caddesi'nden Ulus'a sapıldığında Belediye Sitesi önünden Akmerkez'e yaya olarak geçmek gerçekten zor. Yayalar sürücüler tarafından dikkate alınmıyor. Gazeteci Ercan Arıklı'nın ölümüne neden olan olay neden hatırlanmıyor? Buraya ihtiyaç halinde trafiği durduracak düğmeli bir trafik ışığı acilen konulmalıdır.’’

Bir grup okurdan

GÖZTEPE F. K. Gökay Caddesi'nde bulunan tüm oto galerileri sürekli arabalarını yıkıyor ve kaldırımları kirletiyor. Bu olay kimsenin dikkatini çekmiyor mu?

Binnur YILDIRIM
Yazının Devamını Oku

‘Radar’ genelgesi neler getiriyor

5 Eylül 2003
<B>TRAFİKTE </B>radar kontrolleri nedeniyle köşemizde başlayan tartışma üzerine İçişleri Bakanı <B>Abdülkadir Aksu</B>'nun 10 gün kadar önce yayınladığı genelgeden habersiz bazı trafik polislerinin eski uygulamaya devam ettiklerini bildiriyor okurlarımız... Bazı bölgelerde 'tuzak' sürüyormuş.

Trafik denetiminin nasıl yapılacağı konusunda Bakanlığın genelgesini polislerimize ve okurlarımızın dikkatine sunuyoruz.

‘‘(...) Karayolu, trafik denetimlerinin nasıl ve ne şekilde yerine getirileceği konusunu düzenleyen mevzuata ilave olarak ilgide kayıtlı emir ve talimatlar yürürlüğe konulmuş olmasına rağmen, özellikle hız denetimi işlemleri sırasında bazı aksaklıkların yaşandığı gerek basınımızda yer almakta gerekse vatandaşlarımız tarafından Bakanlığımıza intikal ettirilen yazılı başvurulardan anlaşılmaktadır.

Bu nedenle, trafik denetimleri ilgide kayıtlı genelgeler ve aşağıda belirtilen hususlar çerçevesinde yürütülecektir.

Trafik ceza işlemleri sürücülerin aracının yanında yapılacaktır.

Yapılan kontroller (radar, yakın takip, hatalı sollama vs.) tuzak tabir edilecek şekilde görüşe müsait olmayan yerlerde değil, sürücülerin rahatlıkla görebileceği açık ve net noktalarda yapılacaktır.

Trafik kaza analizleri sonucu Karayolu güzergáhında tespit edilen 'kara nokta'larda yapılan kontroller, trafikte seyredenlerin rahatça görebileceği alanlarda yapılacak ve trafik kazalarını önlemeye yönelik olacaktır.

İKAZ LEVHALARI KONULACAK

Radarla yapılan hız kontrolleri, radar ikaz levhalarının bulunduğu güzergáhlarda yapılacak, levha bulunmayan bölgelerde ise Karayolları Genel Müdürlüğü yetkilileri ile koordine kurularak bu bölgelere levha konulması sağlanacaktır.

Trafikte seyreden araçların basit şekilde teknik kontrolleri yapılarak karayolu trafiği güvenliğini tehlikeye düşürmeyen ışık donatımı vs. gibi eksikliklerin sürücü tarafından anında giderilmesi sağlanacaktır.

EMNİYET KEMERİ

Özellikle yerleşim yeri içerisindeki sinyalize edilmiş kavşaklarda bulunan yaya görevlilerimiz zorunlu kalmadıkça sinyalize sistemine aykırı olarak trafiği yönetmeyecek, bu kavşaklara gelen sürücülerimizi hatalı dönüş, emniyet kemeri takılması gibi konularda ikaz edecektir.

Emrin uygulanmasında başta valilerimiz olmak üzere sıralı birim amirlerince, yukarıda belirtilen konuların hassasiyetle takip edilerek, herhangi bir aksaklığa meydan verilmemesini rica ederim.

İmza; İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu.’’

Bazı okurlarımızın beklediği gibi hız konusunda da yeni bir uygulama yapılacak mı?

Erdoğan’ın gafı Ağar’ın mesajı

ALMANYA'dan telefon eden bir okurumuz, Başbakan Erdoğan'a, Alevilikle ilgili sözleri üzerine sitem ediyor:

‘‘Sayın Tayyip Erdoğan, Berlin'de Türk örgütlerinin temsilcileri ile yaptığı toplantıda biz Alevileri rencide etti. Almanya'nın gözetim altında tuttuğu Milli Görüş'ün başkan ve dört temsilcisini toplantıya kabul etti. Cemalettin Kaplan'ın iadesini ister misiniz, sorularına yanıt vermek istemedi nedense... Bu arada Anayasa'nın 10. maddesindeki hükme aykırı şekilde, ayrımcılık göstererek, Alevileri yok saydığını gösterdi. Tayyip Bey, Anayasa'da bu maddede ne denmek istediğini hukukçulara sormalıdır. Cemevlerini ibadet yeri saymadığını gösterdi ve bunlar bir kültürevidir, ibadet yeri camidir, diyerek elma ile armudu birbirine karıştırdı. Bir Başbakan böyle gaf yaparsa, ülkenin birlik ve beraberliği nasıl korunacak? Laik Cumhuriyet nasıl ayakta kalacak? Buna haklı olarak Alevi örgütlerinin temsilcileri tepki gösterdi ancak kendilerine söz verilmedi. Bu anlayış AKP'nin gerçek yüzünü göstermiyor mu?

Biz 15 Ağustos'ta Hacıbektaş'taydık. DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar'ın, törene gönderdiği 'Hünkar Hacı Bektaş Veli yalnızca bir millete mal edilemeyecek dünya çapında önemde bir düşünce inanç eridir' diyen mesajını herkesin okumasını isterdim.

Ne diyor Ağar?

-
Medyada görmediğimiz mesajında 'Hünkar Hacı Bektaş Veli ölmemiştir! Duyalım ve duyuralım ki bu bir gerçektir. Gerçekler sadece maddi değil, aynı zamanda itikadidir. Bu, bir itikadi gerçektir. Ne mutlu bu itikatle onu ölümsüzleştirenlere, ne mutlu bu toprakların insanlarına, diyor. Ancak törenlere gelemeyişinin de herhangi bir başka programdan kaynaklanmadığını, fakat bu yüce makamı bir siyasi propaganda vesilesine dönüştürmemek endişesiyle gelmediğini bildiriyor. Sanırım bu mesajıyla çok şeyler ifade ediyor. Kim anladı acaba?

Üniversite harçları

ÜNİVERSİTE harçlarına %25 zam yapıldı. Bunu nasıl öderiz diye düşünürken; biz de acı haber aldık ki, ayrıca her üniversite de %20 kadar bu zamlara ilave zam yapacakmış; yani çifte kavrulmuş zam olacak. Bu büyük bir haksızlıktır. Başında belirtilen uygun rakamla öğrencileri 2. öğretime çekenlerin sonradan rakam yükseltip bizleri mağdur etmelerini anlamış değiliz. Paramız çok olduğundan değil puanımız düşük olduğundan 2. öğretimi seçtik. Çocuğumuzun geleceğini çıkmaza sürükleyenleri bir kez daha düşünmeye davet ediyoruz.

Ata AĞRILI-İSTANBUL

Biliyor musunuz?

CHP Genel Sekreter Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen'in, Deniz Baykal'ın kirveliğini yapacağı oğlu Berke'nin İstanbul Polat Oteli'nde cumartesi gecesi yapılacak olan sünnet düğününe, milletvekilleri, tüm Kurultay delegeleri başta olmak üzere 2000 konuğu davet ettiğini; düğünde Mehmet Ali Erbil, Ebru Güneş ve İzzet Yıldızhan'ın sahne alacaklarını...

Biliyor musunuz?

MESAJ PANOSU

CERRAHPAŞA Hastanesi Onkoloji Polikliniği'nde kemoterapi tedavisi gören bir grup hasta yazıyor: ‘‘Bizim üzülmememiz, sinirlenmememiz ve sakin bir ortamda tedavi görmemiz gerekiyor. Ancak gelin görün ki burada sağlam insan hasta oluyor. Polikilinikte doktor ve hemşire yetersiz, görev yapanlar da kime yetişeceğini şaşırmış vaziyette. 09.00'da sıraya giriyoruz beş altı saat bekledikten sonra ancak tedavi başlıyor. Sesimizi duyun.’’

BABAMIZ Nazım Kırbıyık (65; 1.65m) geçen pazar 13.00'de Bağcılar-Güngören arasında kayboldu. Geçirdiği bir beyin ameliyatı sonucu hafıza sorunu yaşayan babamızı arıyoruz.(0212- 657 90 12 veya 155)

Kazım KIRBIYIK
Yazının Devamını Oku

CHP silkinmeli

4 Eylül 2003
<B>BİR </B>sosyal demokrat olarak <B>CHP'</B>deki gelişmeleri büyük bir kaygıyla izliyorum. Sadece izlemiyor, aynı zamanda da iş ve tatil amaçlı yaptığım birçok seyahatte farklı il ve ilçelerde karşılaştığım sosyal demokrat tandanslı ve/veya <B>CHP'</B>li kişilerle görüşüyor, konuşuyor ve görüşlerini alıyorum. Son 5-6 ay içerisinde görüş aldığım kişi sayısı 240. Bunlar çok farklı meslek ve yaş grubuna ait kişilerden oluşmaktadır. Bu kişilerden aldığım görüşler her ne kadar bilimsel veri olarak algılanmamalıysa da yine de ortaya önemli bir durum tespiti koymaktadır.

1) CHP'nin durumundan genel olarak memnun olan sosyal demokratların oranı %21.

2) CHP'nin genel başkan ve kadrolarından memnun olan sosyal demokratların oranı: %12.

3) CHP'nin yeni düşünce ve akımlara açık olduğunu düşünen sosyal demokratların oranı %25.

4) CHP'de parti içi demokrasinin bulunduğunu düşünen sosyal demokratların oranı %11.

5) CHP'nin gençlere, kadınlara, teknolojiye bakışını olumlu bulan sosyal demokratların oranı %14.

6) CHP'nin iktidar talebi olduğunu ve projelerle hazırlandığını düşünen sosyal demokratların oranı %18.

7) CHP'nin yaklaşan yerel seçimlerde oy oranının azalacağını düşünen sosyal demokratların oranı %78.

DERSLER ÇIKARMALIYIZ

Unutmayalım ki gayri resmi görüş alınan bu kişilerin tamamı kendilerini sosyal demokrat olarak tanımlamaktadır. İlk 6 soruya verilen yanıtların %100'lere yaklaşıyor olması beklenirdi. Demek ki Atatürk'ün kurduğu CHP bugünlerde ne yazık ki hazırlıksız, isteksiz, halktan ve çağın gereklerinden kopuk bir performans sergilemektedir. Bir CHP'li olarak bu durumdan önemli dersler çıkarmamızın gerekli olduğunu düşünüyorum. Derhal topluma umut ve güven veren bir siyasi oluşum haline dönüşmemizi diliyorum. Düşünülmesi gereken bazı konuları aşağıda özetliyorum:

NELER YAPILMALI

3 Kasım seçim sonuçlarının gerçekçi bir gözle değerlendirilmesi gerekmektedir.

Parti yönetimi özeleştiriden korkmamalıdır. Yaklaşan kurultayda Deniz Baykal ve dar kadrosu parti yönetimine aday olmamalıdır.

Yönetime gençlerin, kadınların ve farklı görüş sahiplerinin katılımı sağlanmalıdır.

Halkın ve sosyal demokratların CHP'den istek ve taleplerini doğru ölçen tarafsız ve bilimsel bir kamuoyu yoklaması yapılmalı ve bu çalışma her ay yenilenmelidir.

CHP'nin siyaseti ve istikameti çağdışı ve partizan yaklaşımlarla değil, Türkiye'deki diğer tüm partilere ışık tutacak tarzda yenilikçi, atılımcı ve rasyonel olmalıdır.

CHP'nin çizgisi ve siyaseti somut proje ve çalışmalarla ortaya konmalıdır.

Kıbrıs, Ege, Kuzey Irak, şeriat ve bölücülük, AB, insan hakları, milli eğitim, özelleştirme ve benzeri konularda partinin net ve anlaşılır görüşü oluşturulmalı ve halka anlatılmalıdır.

CHP, teknolojiyi ve bilgiyi etkin kullanabilmelidir.

CHP, sadece 1000 civarındaki delegeye dönük siyasetten çıkıp tüm partilileri, sosyal demokratları ve halkı kucaklayabilmelidir.

Ufuk BATUM

CHP Bilim-Yönetim-Kültür Platformu Üyesi


Batum kimdir?


BİLGİSAYAR Mühendisi Ufuk Batum, bir yazılım şirketinin genel müdürü... 3 Kasım seçimleri öncesinde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın kapısını çalarak 'gönüllü çalışmak' istediğini söyledi. Mesleğindeki başarıları nedeniyle kendisinden Hindistan'daki bilgi teknolojilerindeki gelişmeleri anlatan bir rapor istendi. Bu arada CHP Bilim-Yönetim-Kültür Platformu üyeliğine getirildi. Yazılım faaliyetlerinden ötürü yılda 10 milyar dolarlık bir gelir sağlayan Hindistan'a gönderilerek, bilgisayar teknolojisi üzerinde bir Türkiye modeli hazırlaması istendi. Baykal bu raporu bir basın toplantısı ile kamuoyuna açıkladı. (Ne yazık ki bu rapor şimdi CHP'nin raflarını süslüyor.) Seçimlerden sonra Bilim-Yönetim-Kültür Platformu bir kez bile toplanıp çalışma ortaya koymadı.

Milletvekili adayı olması beklenirken, listelerde adının yer almamasına karşın küsmedi Batum... Genel Merkez'in kendisini unutmasına karşın o partisinin durumuyla ilgili olarak bir anket çalışması yaptı.

Ve bu çalışma sonunda 'vahim' tabloyu ortaya koydu.

Hanzoluğa verilsin


ANTALYALIYIM. Almanya'da ikamet ettiğim bölgedeki dost ve tanıdıklarımdan her yıl 20-30 arası Almanı (amatörce uğraş vererek) Türkiye'ye göndermeye çalışırım. Geri döndüklerinde, ‘‘Bana Türkiye'de neyi beğendiğinizi değil, neyi beğenmediğinizi anlatın’’ derim. İlk başta, en beğenmedikleri hatta iğrenç buldukları şey, kollarından, yakalarından tutulup çekilerek zorla bir şeyler almaya mecbur bırakılmaları.

'Bild am Sontag'da okuduğuma göre; bu tür zorbalıkları yapanlara bundan böyle para ve hapis cezası verilecekmiş. Bu uygulanabilirse inanın Türkiye'ye gelen turistleri çok rahatlatır. Türkiye'ye karşı yapılan anti-propagandanın da önüne geçer.

Şevki UYANIK-ALMANYA

MESAJ


KADIN Araştırmaları Derneği Başkanı Gülsevil Erdem'den: 84 yıl önce bugün Sivas'ta Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde Türk ulusunun kurtuluşu ve bağımsızlığını hazırlayan kararlar verilmiş, demokratik laik cumhuriyetin ve devrimlerimizin temeli atılmıştır. 84 yıl sonra bugün, Sivas'ta toplanacak olan Bakanlar Kurulu'nun bu gerçeği hatırlamasını ve unutmamasını diliyoruz.

İZMİR, Balçova'da belediye tarafından satılan arsalardan 300 M2'lik bir parsel aldım. 30 yıldır tapu verilmedi, belediye arsaların üzerine yattı. Bu nasıl adalet, kanun ve vicdan? Yerel seçimler gelirken hatırlatmak istedim.

A. Halim ÖZGÜLTEKİN ADANA

ANKARA Trafik Denetim Müdürlüğü, Ankaralılarla sanki dalga geçiyor. Trafik ışıklı kavşakların altında trafik polisi bulunduruluyor, ışıksız kavşaklarda ise trafik polisi yok.

Ali TAN-ANKARA
Yazının Devamını Oku

Başbakan’ın gözde adasına ek sefer

3 Eylül 2003
<b>BAŞBAKAN Erdoğan </B>oğlunu evlendirdikten bir gün sonra yani 11 Ağustos'ta <B>Marmara'</B>daki <B>Ekinlik Adası'</B>nda iki günlük tatil yaptı.Avşa'ya en yakın ada olarak bilinen Ekinlik'te, Erdoğan'ın çocuklarına yurtdışındaki eğitimlerine mali katkıda bulunan 'Ramsey'in sahibi Remzi Gür'ün villası var.

Ramseyler'in villasında Başbakan'dan başka bakanlar Murat Başesgioğlu, Abdullah Gül, Osman Pepe, Binali Yıldırım ve Erkan Mumcu da tatil yaptı.

TDİ, Ekinlik'e en yakın liman olarak Avşa'ya yaz tarifesi ile haftada üç sefer yapıyor. Ancak, muhafazakar kesimin Ekinlik Adası bir anda gözde olunca 15 Ağustos'tan itibaren sefer sayısını Avşa'ya pazar hariç 6'ya çıkartıverdi Türkiye Denizcilik İşletmeleri...

Ve geçen cumartesi günü, 2000 yolcu kapasiteli 'Mavi Marmara' gemisi, İstanbul'dan Avşa'ya 139 yolcu ile gitti.

Gemi, saatte 1 ton mazot yakıyor; Avşa'ya 7 saatte gidiyor. 20 milyonluk bilet fiyatıyla hesap yapıldığında, öteki maliyetlerle zararın boyutu ortaya çıkabilir. TDİ, zarar ediyor diye 'Ankara' feribotunu, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın eski genel müdürlük yaptığı şirkete kiralamış, olayın etik olup olmadığı günlerce kamuoyunda tartışılmıştı. Bakan bu kiralamayla TDİ'nin zarardan kurtarıldığını savunurken inandırıcı olamamıştı. Yaz biterken konulan ek sefer, 20 Eylül'e kadar süreceğine göre Sayın Bakan veya Öİ, bu zarara karşı nasıl bir gerekçe gösterecekler; Tayyip Erdoğan bunu öğrendiğinde ‘‘Biz tasarruf yapın diye genelge yayınlarken acente para kazanacak diye ek sefer mi konulur?’’ diye sorarsa ne cevap verecekler acaba?

MEB’de torpil

DÖRT yıllık bayan öğretmen, eş durumundan Ankara'nın dış ilçelerinden birinde görevli. Dört yıldır 06.00'da kalkarak, iki saatte okuluna gidiyor. Günde 10 milyon yol parası ödüyor. Tayin istiyor ancak 2 yıldır dikkate alınmıyor. Ankara'da torpil çok; sıra gelmediğinden çile sürüyor. Devlet katında yakını olanlar göreve yeni başlasalar da 'görevlendirme' adı altında kendilerini merkeze kolaylıkla aldırabiliyorlar. Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü böyle torpillilerle dolu. Her göreve başlayan bakan gibi Hüseyin Çelik de, kesinlikle torpil yapılmayacağını açıkladı. Ama güvenlik gerekçesiyle polis ve asker eşlerine öncelik tanınıyor. Ankara'da polis veya asker eşlerinin ne gibi bir güvenlik sorunu olabilir, merak ediliyor. Bakan bu adaletsizlikleri düzeltmeyecek mi?

AKP ve Atatürk

KADIKÖY'
deki ‘‘Atatürk'ün o resmini indir’’ (31.8.2003) yazısı üzerine kendisini ‘‘AK Parti'liyim; asla AKP değil. Ak Parti'nin gençlik kollarında aktif olarak görev yapıyorum’’ diye tanıtan okurumuz şunları yazıyor:

‘‘Atatürk'e yapılan saldırıların Ak Parti ve yöneticilerine mal edilmesine dayanamadığım için yazmak gereği hissettim. Ben kendini Atatürkçü diye niteleyip de isminden kendilerine çıkar sağlamak isteyen Atatürkçülerin kendilerini kontrol etmelerini istiyor, Atatürk'ü İslamiyet düşmanı bir lider gibi gösterip, toplumda ayrımcılık yaratmaya çalışmalarından nefret ediyorum.

Onlara göre ya Atatürkçüsündür ya da Müslüman...

Hayır kardeşim bu böyle değil; ben iyi bir Müslüman olmaya çalışan bir Türk vatandaşıyım. Ama bu benim Atatürk'e duyduğum sevgi ve saygıya hiçbir engel teşkil etmiyor.

Atatürk'ü anma şekillerimiz farklı olabilir ama ben (ve teşkilatımızın tümüne yakın bölümü) mezarına veya büstüne mum dikip, çiçek koymak yerine ruhuna bir Fatiha okumanın daha doğru olduğuna inanıyorum.

O yakılan mumlar sönüp gidecek, atılan çiçekler solacak ama benim inancıma göre okuduğum dua bir şekilde Atatürk'ün ruhuna hediye olacak.

Böylesi saçma ve tamamen uydurma haberlerle hükümet yıpratılmaya çalışıyor ve bunun sonucunda zarar görecek olan yine bizler olacağız maalesef... Ülkemizi elbirliği ile mutlu günlere çıkarabilmek için bu insanları sadece objektif olmaya davet ediyorum.’’

Bu nasıl fahri müfettiş cezası

ADANA
'da ikamet etmekteyim. İzmir Menemen Bölge Trafik Kontrol Amirliği'nden evime, bir fahri trafik müfettişinin ihbar tutanağına istinaden 01 HF 102 No'lu plakama kesilmiş 20.7.2003 tarihli trafik ceza ihbarnamesi geldi. O tarihte evimdeydim ve üstelik tutanakta ceza kesilen arabanın kırmızı Renault Laguna olduğu yazıyor, ancak benim arabam beyaz Renault Spring... Olayda bir kusurum olmadığı halde bana ait olmayan 64.7 milyon TL'lik cezayı ödemek zorunda bırakılıyorum. Trafik müfettişleri bu cezaları kafalarına göre mi kesiyor? Hakkımızı nasıl arayacağız?

Mehmet YILDIRIM-ADANA

mehmetyildirimxQyahoo.com


Dümen suyu

BASINDA Irak'a asker gönderme yanlısı herkes ağız birliği etmişçesine ‘‘ABD, Irak'ta başarısızlığa uğrarsa bu Türkiye'nin çok aleyhine olur’’ ya da ‘‘Komşudaki yangına ilgisiz kalamayız’’ şeklinde konuşuyor. İyi de, Irak'ın tek komşusu Türkiye mi. İran, Ürdün, S. Arabistan, Suriye ve diğer uzak komşular içinde en akıllı biz miyiz?

Lütfen, ABD'nin dümen suyuna gidenler kamuoyunu yanıltmasınlar.

S.KILIÇ-İSTANBUL

Sıra nerede?

TRT 1'de 30 Ağustos günü 'Yaban' adlı Türk filmi gösteriliyor. Çanakkale'de kolunu yitirmiş, eski bir subay köylülere:

- Sizler Türk değil misiniz? Düşmana karşı koymayacak mısınız? diye soruyor. Köylüler:

- Biz Müslümanız. Sizin Türk dedikleriniz, karşı köyde yaşarlar.

İşte Ata'nın mucizesi... Ümmetten ulus yarattı. Osmanlı kimliğinin, siyaset, hukuk ve psikolojik üçlemesinden, 'Ne mutlu Türk'üm' diyen, Türk kültürüyle laik demokratik cumhuriyeti, üniter sosyal hukuk devletini kurdu. Ne yazık ki yaşatamadık, soluksuz solu da, sağlıksız sağı da vurdu. Rejimin içini boşaltma, temelini oyma operasyonları, 10 Kasım 1938'den bugüne dek sürdü. Laiklik karşıtları iktidar oldu. Ata'm seni yitirdik, sıra ülkemizde mi?

Nurettin KAPTAN-ANKARA

Kayıt ve ikametgáh

OKUL kayıtları sürerken, çocuklarını vermek istedikleri okul yakınında, tanıdık arayan veliler ile muhtarlar arasında olmadık sorunlar başgösteriyor. Bazı okul müdürleri kayıt sırasında muhtarlardan alınan ikametgáh yanında su, telefon, elektrik faturaları da istiyor. Yeşilköy Muhtarı Bülent Yurtsever ‘‘Bu davranış kesinlikle, muhtarların verdiği ikametgáhlara güvensizlik duyulmasından başka bir şey değildir’’ diyor. Okul müdürlerinin, neyin ispatını aradıklarını soran Yurtsever şöyle söylüyor: ‘‘Daha sonra kayıtların son bir haftasında anlamsız bir şekilde kontenjanım dolmadı diyen okullar, diğer ilçelerden gelen öğrencileri yakınlık ve tanıdık kontenjanına göre ikametin okul yakınındaki sınırlarda olmasına bakılmaksızın kaydını yapıyor! Yani muhtar ikametgáhına güvenme, bir hafta içinde git elektrik, telefon sözleşmesi yap ya da son bir haftayı bekle yakın veya torpil bul bunlar geçerli olsun!’’

Konu hassas, ilgililerin bilgisine.

Biliyor musunuz?

BEYOĞLU
'nun 40 yıllık ünlü akordiyon sanatçısı Anahit Terziyan'ın (78) önceki gün vefat ettiğini ve cenazesinin dün 'Beyoğlu' gazetesinin öncülüğünde yakınlarının katıldığı Üç Horon Kilisesi'ndeki dini ayinden sonra Şişli Ermeni Mezarlığı'nda toprağa verildiğini...

Biliyor musunuz?

Mesaj Panosu

MİMAR Sinan'ın ünlü eseri Küçükçekmece'deki köprüye iki yıl önce onarım yapıldı. Ancak araç trafiğine kapalı olan ve yaya yolu olarak kullanılan köprünün bugün hiçbir orijinalliği kalmadı. Bu restorasyona karşın köprü bugün üzerinde yürünemeyecek durumda, yürürken cambazlık yapmak gerekiyor. Lambaları yanmıyor. Lütfen, bu restorasyonu kim yaptıysa hesap sorulsun.

Lütfi TENGİZ-İSTANBUL
Yazının Devamını Oku

Atatürk'ün resmini keşke indirmeseydin

2 Eylül 2003
<I>(31.8.2003'te çıkan 'Atatürk'ün o resmini indir!' yazısı üzerine...)</I> BEN de senin gibi 72 yaşındayım; Ordu'dan emekliyim. Senin duygularını paylaşıyorum ve senin duygularınla büyüyüp bugünlere geldim ve bugünlerdeki yobazlıkları gördüğün için de üzülüyorum.

Keşke Atatürk resmini oradan indirmeseydin, diyorum. Onlar şimdi bundan cesaret alarak daha çok yerde Atatürk posterleri indirtmeye başlayacaklardır.

Bugün geldiğimiz nokta, Atatürk sayesinde kavuştuğumuz hürriyet ve demokrasi dolu noktadır. Bunlar eğer biraz insaflı düşünmüş olsalar, Atatürk'ün ne kadar ilerici, hür ve demokrat, hatta Müslüman olduğuna çok daha iyi inanırlar. Ama işlerine gelmez. Kafaları yıkanmıştır bir kere, Atatürk, cumhuriyeti Hacıbayram Camii'nde kıldığı cuma namazı sonrası ilan etmiştir. Hem de o günkü Meclis'te 93 tane sarıklı imam bulunmasına rağmen... Çünkü Atatürk tek bir şeye inanmıştır; 500 senelik Osmanlı İmparatorluğu zamanında din ve devlet işleri bir arada yürüdüğü müddetçe, devlet ve millet olarak hep gerilemişizdir. İşte bu cümleden yola çıkarak ilk Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri atılmış ve bugün 80. yılına gelinmiştir. Ama yobaz dediğimiz o insani düşüncelerden uzak bazı insan görünümlü adamlar, işte böylesine Atatürk düşmanlığını fırsat buldukları zeminde yaymak için çaba sarf etmektedirler.

ÇANAKKALE'Yİ GÖRSELER

Bu zavallıları Çanakkale ve Gelibolu tabyalarına götürüp, başlarını o mezar topraklarına sokmak gerekir. Çünkü orada tarih konuşur ve tarih yazılır. Nereden nereye geldiğimizin en büyük ifadesi orada dile getirilir.

Kim bu yobazlar ki, kimden cesaret alarak dükkánına astığın Atatürk posterinin indirilmesi için sana tehdit telefonları yağdırıyorlar? Bunlar insan olamaz, eğer insan olsalardı, aramızdan yıllarca evvel ayrılmış bir fani için bu derece büyük suç işleme cüretini gösteremezlerdi.

Siz moralinizi bozmayın, sizin de arkanızda milyonlarca Atatürkçü nesil var. Bu nesli asla ve asla sindiremezler.

Ey güzel Türkiyem, nereden nereye geldi, görülen odur ki, bu insanlar bir yerlerden güç ve kuvvet alıyorlar. Ama biz sinmeyeceğiz ve onlara varlığımızı ve Atatürkçülüğümüzü her vesileyle göstereceğiz. Eğer böyle üç beş yolunu şaşırmışa taviz verirsek çok şey kaybederiz.

ATATÜRK'E BORÇLULAR

Evet, sevgili dost, keşke o Atatürk resmini köşenden indirmeyip daha büyükçe bir posterini bu sefer dükkán grişine assaydın bakalım ve görelim ne yapacaklardı? Hiçbir şey yapacakları yoktur. Onlar bugünkü bu hürriyetlerini ve sizin buyurduğunuz gibi telefon konuşmalarını bile Atatürk'ün sunduğu demokrasiye ve sınırsız hürriyete borçludurlar.

Müsterih ol, hiçbir zaman güçlenemezler ve güçlü olamazlar. Çünkü her geçen gün Atatürkçü nesil çoğalmaktadır. O halde endişemiz yersiz, biz her yeri Atatürk posterleriyle dolduracak Türk bayrağının o güzel saltanatı altında hür ve müstakil cumhuriyetimizle hep iftihar edeceğiz. Yerini bilsem, elimdeki kocaman Atatürk fotoğraflarıyla dükkánına gelecek, sabahtan akşama kadar dükkán kapısında bu tehditkár insanları bekleyeceğim. Zira böylesine bir oluşumu Türkiye'de doğmuş ve Türk ulusunun geldiği noktalardan faydalanmış, nüfus cüzdanında TC yazılı bir vatandaştan asla ve asla beklemiyorum.

Nejat TAŞKIN-İSTANBUL

Baydur’dan açıklama


TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Refik Baydur, 16.8.2003 günü köşemizde yer alan ve 29 Ekim'de Mexico City'de açılışı yapılacak olan Atatürk heykeli ile ilgili olarak Dr. Yüksel Cavlak (Almanya) adlı okurumuzun görüşlerini paylaşmadığını, hatta fevkalade tehlikeli bulduğunu belirterek şu açıklamayı yaptı:

‘‘Kısaca ifade etmek isterim ki, 'bırakın Atatürk heykelini, uygulamaya bakalım' türünden yorumları öncelikle 'laubali' yaklaşımlar olarak değerlendirmekteyim. İlk bakışta haklılık payı varmış gibi görülen bu tür tuzakların altında çok defa gizli bir Atatürk düşmanlığının yattığını görmüşüzdür.

Kısaca bir kere daha vurgulamak isterim ki, bütün dünya lider ve önde gelen kişilerin yer aldığı bir uluslararası açık hava müzesinde büyük Atatürk'ümüzün çoktan hak ettiği yeri almasını arzuladık ve ne mutluyuz ki onu gerçekleştirmek üzereyiz, gerisi vatandaşlarımızın takdiridir.’’

Mavi Masa


SAMATYA'dan bir okurumuz uyarıyor: SSK Hastanesi karşısında sahilde Bizans'ın restore edilen tek deniz surları vardır. Ama orada daha sonra baraka gibi bir şey ortaya çıktı; oturanlar çamaşır asıyor, hatta tavuk besliyorlar. Çatısı da yeşil. Onun karşısında Yedikule'ye doğru da müzikli bir gazino var; bu da gürültüsüyle bir felaket.

Fatih Belediyesi'ni bıraktık, Büyükşehir'e, Mavi Masa'ya telefon ettik. Sanki onları hiç ilgilendirmiyor. Anıtlar Kurulu'na mı söylememiz lazım?

İstanbul'un protokol yolunda bir yer vesselam.

Manzarayı beğeniyor musunuz?

Zehirleniyoruz


GOP Sultançiftliği'nde bölgesindeki Taşocakları ve 2.Cebeci Mahallesi civarında yer alan dökümcüler ve işyerleri tam manasıyla insanları zehirliyor. İnsanlar sağlık sorunları yaşıyor. Peki Belediye ve muhtarlık bunlara neden göz yumuyor?

Mehmet ÇELİK-GAZİOSMANPAŞA

Sezer’e dokunma


AKP'nin, Cumhurbaşkanı'na yönelik tavrına hem üzülüyor, hem de kınıyorum.

Yoksul çocukların özel okullarda eğitilmesi iyi niyetli olabilir mi? Ben ve çevrem bunu asla inandırıcı bulmuyoruz. Peki okullarımız yetersizse, diğer çocukların eğitimleri nasıl olacak acaba? Madem bu kadar iyi niyetlisiniz, niçin tüm okullar yeniden düzenlenip, kaliteli, sistemli, çağdaş bir eğitime geçilmiyor?

Ayrıca B2 konusuna değinmek istiyorum. Ormanlar bir ülkenin yaşam kaynağıdır. İnsanların hem geleceğinin hem de ruh ve beden sağlığının en büyük sigortasıdır. Ormanlar yurdun gücüdür. Bir TC vatandaşı olarak Cumhurbaşkanımın vetosunu anlıyorum ve ona inanıyorum. Sayın Cumhurbaşkanımı eleştirmeye kimsenin hakkı yoktur.

Burcu ÖZEN

MESAJ


‘BİLİYOR MUSUNUZ’’ (23.8.2003) başlıklı yazıya açıklama gönderen TDİ Genel Müdürü Burhan Külünk, Akdeniz seferinden dönerken Karadeniz gemisinin Çanakkale'ye uğramadığını öne sürerek, ‘‘TDİ'den bedelsiz olarak hiçbir hizmet alınamaz. Eşim, çocuklarım ve sekreterim, şirketimizin prosedürleri çerçevesinde gezinin bedelini ödeyerek biletlerini almışlardır. Kısaca bedelsiz ya da bedava seyahat etmeleri söz konusu değildir. Ayrıca; TDİ Karadeniz yolcu gemisinde hiçbir yolcumuz bedava veya bedelsiz seyahat etmemiştir’’ dedi.

BEYOĞLU'nda tarihi Galatasaray Hamamı'nın bulunduğu Turnacıbaşı Sokağı'nda zemin bozuk olup ve tretuvarlar da biçimsiz bir şekilde çift bordür taşları ile kaplanmış bulunmaktadır. Bir de esnaf tretuvarlara yayıldığından yayalar sokak ortasından yürümek zorunda kalıyor; Beyoğlu Belediyesi, sorunla ilgilenir mi?

Özcan KALELİ-BEYOĞLU

SAYIN Ankara Valisi, TESK'in Kızılay'da yaptığı eylem nedeniyle, Ankara halkının ulaşım özgürlüğünü kısıtlama hakkını nereden alıyor? Yetkileri arasında böyle bir uygulama var mı? Varsa neden önce ulaşıma kapattığı güzergáhlarda önlem almayıp ‘‘Herkes başının çaresine baksın’’ mantığıyla davranıyor? Sayın Vali, makam aracından inip de halkın arasına karışsaydı, yaşanan rezaleti bizzat görmüş olurdu.

Cevdet ERARSLAN ANKARA

APARTMAN
önlerinde düğün, nişan, kına gecesi gibi organizasyonlar, şehir kültürüne aykırı olduğu gibi toplu yaşanan apartman vb. yerlerde oturanlara da büyük saygısızlıktır. Keçiören'de oturuyorum, haftada 5 gece bu bangırtıları dinlemekten bıktım. Yetkililerden rica ediyorum, bu gürültü kirliliğine bir son verilsin. Kent kültürü bu mu?

Canan DEMİROK-ANKARA
Yazının Devamını Oku

‘Atatürk’ün o resmini indir!’

31 Ağustos 2003
<B>Bazı yobazlar, dükkánlara telefon ederek tehdit savuruyorlar</B> TELEFONU açtığımızda heyecanlı bir ses önce Kadıköy'de bir pasaj içinde küçük bir dükkánda esnaflık yaptığını, 72 yaşında olduğunu, devletten emekli olduğunu belirterek şunları anlatıyor:

‘‘Rica ediyorum, ismimi açıklamayın, size önemli bir şey anlatacağım. Önceki gün telefonla bir kadın aradı. 'Sizin arkanızda bir resim var, onu kaldırın, yoksa başınıza iş alırsınız' dedi. Masamın arkasında resim, 25x40 ebatındaki Atatürk resmiydi.

'Siz kimsiniz?' dedim, tabii ki kendisini tanıtmadı. Uyarısına (!) devam ederken, 'Bakın bu telefonu edebiliyorsanız bunu rahmetli Atatürk sayesinde edebiliyorsunuz' dedim. Aynı şeyleri söylerken fazlaca dinlemedim ve telefonu yüzüne kapattım. Düzgün konuşan birisiydi.

Olayı ciddiye almadım. Ama dün bu sefer bir erkek aradı; konuşması kaba-saba birisi... O da aynı 'talimatı' veriyor:

'Arkanda bir resim var, onu indir, yoksa gelir biz indiririz, indirmezsen orasını darmaduman ederiz!'

Ne kadar cüretkár olduklarını görebiliyor musunuz?

Sinirlerim bozuldu, sizinle paylaşmak için aradım.

Türbanı artık bıraktılar; şimdi Atatürk düşmanlığına başladılar.

Halimiz ne olacak, nereye varacak bu iş, kim dur diyecek bunlara?.. Cumhuriyet'in aydınları, laikleri nerede? Bunları aramızda konuşarak hiçbir şey yapmayacak mıyız?’’

Bu kez biz soruyoruz?

‘‘Ne yaptınız, resmi indirdiniz mi?’’

‘‘Maalesef ellerim titreyerek indirdim; evime götürüp astım. Ben pasaj içinde nafakasını çıkartmak isteyen yaşlı bir adamım. Bunlar yobaz, bağnaz, cahil, gözü dönmüş insanlar... Cumhuriyet karşıtı ve Atatürk düşmanı bunlar... Atatürk'ten ne isterler; aslında mevcudiyetlerinin bu büyük adam sayesinde olduğunu bilemiyorlar. AKP hükümeti geldi, yobaz takımı azdı, pasaja gelenlere bakıyorum sıkma başlılar arttı. Bunlara kim dur der?’’

Başka bir şey söylemeye hiç gerek yok.

Kandil ve Atatürk


PERŞEMBE gecesi Regaip Kandiliydi. Gündüzden Karadeniz kıyısındaki Karaburun'ndan İstanbul'a geliyorum, GOP'a bağlı Arnavutköy beldesinden geçerken bir bez afişte; ‘‘Mübarek Regaip Kandilinizi kutlarız’’ yazıyor. İmza yok; yalnız afişin bir yanında AKP'nin ampullü amblemi, diğer yanında da Atatürk'ün resmi... Ne demek istiyorlar? 'Din tacirliği'ne Atatürk'ü de alet etmelerini kabullenemiyorum. Bunlar takıyyenin Allahını yapıyorlar, uyanık olalım.

Soykan S.-İSTANBUL

Turizm nasıl baltalanıyor?


YALÇIN Bey, ben Datça'dan arıyorum. Adım; Coşkun Akarcalı... İzmirliyim, Datça turizmine katkıda bulunmak üzere 'Radika' adlı bir balıkçı restoranını işletiyorum. Buradaki yöneticilerin üç yıldır keyfe keder turizm anlayışlarından rahatsızım ve artık burayı terk ediyorum.

Sahilde gitar çaldırılmak istenmez, gece 24.00'te elektrikler kesilmeye kalkışılır, turizm okulu öğrencileri yatlarda veya lokantalarda çalıştırılmak istenmezse turizmimizin akıbeti ne olur?

Başıma gelen olay şu:

Buraya karşımızdaki Simi Adası'ndan haftanın iki günü feribotla Yunanlılar, İngilizler ve İtalyanlar günübirlik gelirler. Turist akını olduğu gün (cumartesi) bir turizm okulu öğrencisini akşam servisinde ayak işleri için yardıma çağırdık. Bu arada rakı aldırmaya bakkala gönderdim. İki polis gelerek 'Hakkınızda 18 yaşından küçük çocuk çalıştırdığınız için ihbar var' dediler. Biraz sonra da çocuk elinde poşetle bakkaldan geldi. 'Peki Öğretmenevi'nde de bu öğrenciler çalıştırılıyor' dedim. Tamircilerde çalıştırılan küçükler ne oluyor? 18 yaşından küçük çocuklar, ailesiyle birlikte bir restoranda oturamazmış. Hepsi şaşırılacak şeyler; kabul ediyorum, bunlar yasalarda var. Ama burası turizm bölgesi... Bu beldeler küçük yerler, okul veya caminin 200 metre uzaklığı koşulu getirilirse, lokanta, bar ve kafe gibi yerler hiç açılamaz. Zaten son yıllarda gerileyen turizmimiz iyice baltalanmış olur. Sonra, müşteri adisyonlarını bardak içinde müşterinin önüne koymuyormuşum... Emin olun ben böyle davranıştan ötürü turistten utanıyorum. Ama kasada masanın üzerinde adisyon açılmış mı açılmamış mı, dikkate alınmadı bile.

Sonuçta yasalara dayandırılan iki nedenden ötürü, yani turistin önüne adisyonu bardakta koymadığımızdan ve itirazımıza rağmen tutanakta çocuğa rakı servisi yaptırdığımız gibi gerekçelerle beş gün kapatıldık. Datça'nın İskele kesiminde de dört yerin daha kapatıldığını öğrendim.

Benim, kişilerle sorunum yok...

Eğer, turistik bölgeler özel bir statüye kavuşturulamazsa, anlayış göstermeyen yöneticilerin iki dudağından çıkacak fermanlarla burada turizm yapılamaz; Datça'ya da artık kimse gelmez.

İyimser bir yapıda olmama rağmen beni karalar bağladı. Legal bir iş yaptığıma pişmanım. Dokuz çalışanımı bırakıp ayrılıyorum artık buradan. Eğer bu tür yerlerde turizm için neler yapılması gerektiği merak ediliyorsa, eski bakanlar Mustafa Taşar ve Güldal Akşit'e gönderdiğim ancak okunmadığını sandığım raporlardan öğrenilebilir.

Arınç’a tepkiler


TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın, 30 Ağustos'ta Genelkurmay'da yapılan törene gri pantolon-lacivert ceket ile gelmesini kınıyorum. Bu törene saygısızlık değil midir? Devletin tepesindekiler bu tür törenlere siyah takım elbise ile gelmezler mi? Yoksa bugüne kıymet mi vermiyor?

Nurcan DUMLU

MESAJ


TELEVİZYONDA izledim, Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın katıldığı Torbalı Şenlikleri'nde halk 10. Yıl Marşı'nı ayakta ve hep bir ağızdan söylediler. Ancak Arınç'ın buna karşılık ‘‘Ölçüyü fazla kaçırmamak lazım. Bizim kutsal ve ortak değerlerimiz vardır. Milli marşımız İstiklal Marşımızdır. Ayakta söylenip ve dinlenecek tek marş İstiklal Marşı'dır. Hiçbir şarkıyı ayakta dinlemek ve söylemek mecburiyetinde değiliz’’ diye tepki göstermesini doğru bulmadım. Ulusumuzun, cumhuriyet rejimiyle kucaklaşmasını simgeleyen başka bir övünç kaynağımız var mı bu parçadan başka?

Can ERGÜVEN-ANKARA
Yazının Devamını Oku

Kulak verin

30 Ağustos 2003
<B>İki yıllık eğitim neden önemsenmiyor?</B> YAKLAŞIK 30 yıldır ABD'de yüksek öğrenimin içinde olan biriyim. 20 senedir de Mühendisik Fakültesi Dekanlığı yapıyorum. Dolayısıyla söyleyeceklerime biraz olsun kulak verilmesi yerinde olur.

Türkiye'de halen, üniversitelerle hükümet arasındaki üzücü çekişmeleri çok yakından takip ediyorum. Bu kavgayı maalesef zaman, para ve gelecek nesillerin, hatta memleketin geleceği için büyük bir kayıp olarak görüyorum. Söylediklerim hem bugünkü durum, hem de YÖK'ün bir zamanlar her istediğini yaptığı günler için de geçerli.

Dünyanın en ileri teknolojisine sahip ve en ileri okulları içinde barındıran Amerika'da 1956 yılında, Federal Hükümet'in yayınlarına göre, işgücünün % 20'si 4 yıllık lisans ve daha üstü derecelere sahipti; % 20'si 2 yılık meslek okulları mezunu, % 60'ı da lise mezunu idi.

1996'daki verilere bakılınca, 4 yıllık lisans ve daha üstü dereceler yine % 20... Lise mezunları % 20'ye düştü, 2 yıllık meslek okul mezunları ise % 60'a çıktı.

Amerika parasını 2 yıllık meslek okullarına yatırıyor ve ekonomisini onlar vasıtasıyla yürütüyor. Ayrıca teknolojisi de, geri kalmış teknik elemanları da gene bu okullarda yenileniyor.

4 yıllık ve daha üstü üniversitelerde eğitim pahalı ve uzun bir iş... Türkiye'nin bugün ne tip ve ne kadar yüksekokul mezununa ihtiyacı var? Acaba hiç belirlenmiş mi? Mezunların yüzde kaçı kendi sahalarında çalışıyor? Mezunlar arasında işsizlik durumu nedir? Yeni üniversiteler açılırken fizibilite çalışması yapılıyor mu? Üniversite mezunlarının kalitesini veya bilgisini ölçecek, üniversitelerin verimini inceleyecek ve ona göre tedbir alacak sistemler var mı?

Harcanan, ziyan edilen ve şuursuzca savrulan para halkın emeğinden alınan vergilerdir.

YÖK ve hükümet, politika yüzünden çekişecekleri yerde bu sahalarda bilgisi ve tecrübesi olan elemanlara danışarak Türkiye'nin geleceğini ve yeni nesilleri kurtarsınlar. ‘‘Bu işi nasıl yapacağız’’ diye kapalı duvarların arasında saçma sapan fikirler üretmeye lüzum yoktur. Dünyada verimli çalıştığı ispat edilmiş sistemler hálá mevcuttur. Başkasında akıl almak veya yeni şeyler öğrenmek ayıp değildir.

Dr. Emin TÜRKER-DEAN, State University of New York

Alkış’tan açıklama


ÜNİVERSİTELERARASI Kurul Başkanı ve Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Ayhan Alkış, YÖK yasa taslağı üzerine Başbakan Erdoğan'la yaptıkları toplantıda, İstanbul'daki Sait Halim Paşa Yalısı'nın üniversiteye tahsisi konusunun da gündeme gelebileceği yolundaki ifadeye karşılık şu açıklamayı yaptı:

‘‘Biz bu yere daha önce talip olmuştuk. Nitekim DSP'li Kültür Bakanı Suat Çağlayan'la bir protokol de imzalanmıştı, ancak bu dönemde bu konu gündemden düştü. Yanlış anlamalara yol açmamak için ifade etmek istiyorum: Böyle bir şey yok. Üniversitelerarası Kurul Başkanı olarak böyle bir şeyi gündeme getirmem, zaten Sayın Başbakan'la konuşmadık bile... Böyle bir konuyu gündeme getirmeyi nüfuz ticareti sayarım. Bir kurul başkanı hakkında böyle bir şey çıkarsa insanların güveni sarsılabilir.

Dereler artık kızıl akıyor


MARMARA Ereğlisi Sultanköy sahili takriben 2000 metre uzunluğunde geniş ve temiz kumsalı ile yaz aylarında cazibe merkezidir. Kınıklı Deresi ise buradan denize dökülüyor ve isteyen derede balık avlıyor, isteyen bu güzel denizin tadını çıkarıyor. Binlerce kişinin yazlığının olduğu gibi bizim de yazlığımız burada bulunuyor. 24.08.2003 Pazar günü saat 11.00 sularında sahile indiğimizde ne görelim; bu 2000 metrelik sahil kızıl renge boyanmış. Etraf sıcaktan kavruluyor, denizde bir tane insan yok ve herkes seyrediyor. Tekirdağ Çevre Müdürlüğü acaba ne iş yapar, faaliyet alanı nedir? Dere boylarında bu fabrikalara nasıl izin verir? Çevre Bakanlığı böyle 'havaya' bakarsa, görevini ihmal ederse Sultanköy belde belediyesi nasıl söz geçirir bunlara?.. Yapabileceği derenin önüne kepçe ile kum yığmaktı, nitekim onu yaptı, o kadar.

Bu perişanlığın sizlerin vasıtanızla duyurulmasını diliyoruz.

Yakup SANCAK-M.Ereğlisi

Ecemiş, geriye hoş bir şöhret bırakmıyor


ANKARA'dan bir bürokrat telefonda şunları söylüyor:

‘‘İçişleri Bakanlığı Müsteşarı ve 3 Kasım seçimleri öncesinin 'tarafsız' İçişleri Bakanı Muzaffer Ecemiş'in, yaş haddinden 15 Ekim'de emekliye ayrılmadan önce, birer haftalık Paris'te yapılacak vali ve kaymakamların 'tetkik' gezisi ile Madrid'de yapılacak uluslararası mesleki nüfus işleri toplantısına başkanlık edeceğini biliyor musunuz?’’

‘‘Bilmiyoruz’’ dedik. Devam etti:

‘‘Sayın müsteşarımız bu arada Kemer'de de bir haftalık tatil yapacak.’’

‘‘İznini kullanıyor olabilir’’ dedik.

‘‘Peki emekliliğine beş kala Sayın Ecemiş, yurtdışındaki gezilerde edindiği bilgi ve becerileri emekliliğinde mi kullanacak? Başbakanlığın tasarruf genelgesi nerede kaldı? Emekli olacak bir adamın, bu geziler sonunda kamuya nasıl bir yararı olabilir; bu kadar genç personel varken...’’

Ecemiş, Dışişleri mensuplarının emekli olma yaşı yine 65 olarak kalırken, istisnai memur olmalarına karşın valilerin emeklilik yaşının 61'e indirilmesine karşı çıkamadığından İçişleri Bakanlığı bünyesinde eleştiriliyor... Her iki meslek grubu da, dışarda ve içerde devlet ve hükümeti temsil ediyor. Muhatabımız diyor ki:

‘‘Sayın Ecemiş'in 'tarafsız' bakan iken, nasıl taraflı davrandığını biliyoruz. Giderayak prestijini kurtarmak için mesleki dergilerde lehine yazı yazdırtma girişimlerinin de hoş karşılanmadığının bilinmesini istiyoruz.’’

Sayın Ecemiş'e iyi harcırahlar.

MESAJ


KAYMAKAMLAR günün 24 saati esasına göre görev yapan kişilerdir. Bu anlamıyla mesai saati kavramını kaymakamlar için bu kadar dar yorumlamamak gerekir. Nasıl ki, mesai saatinde su kayağı yapan valilerimiz ve dağ tırmanışı yapan bakanlarımız normal karşılanıyorsa, 09.30'da sahilde bulunan bir kaymakam da normal karşılanmalıdır.

Tuğrul DURKAYA

TÜRKİYE'
ye yönelik ciddi tehditler karşısında ulusalcı güçlerin ve partilerin de birleşmesi, işbirlikçi gaflet ve hıyanet içindeki etkili güçleri bertaraf için elzemdir. Türk Ordusu'na her zamankinden daha fazla sahip çıkılması ve yıpratılmaması önem arz etmektedir.

Bülent KOCABAŞ

Gazipaşa Turizm ve Çevre Derneği Başkanı-ANTALYA
Yazının Devamını Oku