Antalya'ya havaalanı yoluyla gidiyorsunuz. Bir rehber
Türkiye'yi tanıtıyor. Konuşma bir şeye benzemiyor, neyse konu bu değil. Rehber sözünün sonunda; ‘‘Sakın bahşiş vermeyi unutmayın, çünkü biz sadece bahşişe çalışıyoruz. Ha bir de sakın metal para koymayın,
Türkiye'de metali geçmiyor’’ diyor. Yani en azından 5 Euro vereceksiniz. Bu ne biçim konuşma, bu ne biçim turist karşılama, ayıp değil mi?
Bütün
Alman arkadaşlara ne diyeceğimizi şaşırdık.
Sonra gördük ki, otellerde bahşişi Euro metal de aldılar.
Bu olay çok çirkin; buna biri dur desin artık.
Biz
Bulgarlara kızıyoruz, yolda para istiyorlar diye. Biz kendimiz daha çirkinini yapıyoruz.
Bir de çarşıda gezemiyorsunuz, dükkán sahiplerinden. Lütfen düzeltsin Türkiye bunları.''
Görüyorsunuz,
'Almancı' ya da
'Gurbetçi' diye küçümsediğimiz Almanyalı Türkler bize nasıl dersler vermeye başladılar.
Derin düşünelim.
Biri hırsız biri dilenci
OKULLARIN açıldığı gün bindiğimiz taksi şoförü trafikten yakınıyor. İki çocuğu olduğunu, 250 milyon lira tutan servis ücretinin kendisini zorladığını anlatırken, sözü 14 yaşında bir çocuğa getiriyor:
‘‘Geçenlerde bir çocuk yanıma yaklaştı, 'Abi Çağlayan'a gideceğim ama 4 milyon liram var' dedi. Olmaz dedim ama kapıyı açıp içeri girdi. Çocuğun hali dikkatimi çekince ne iş yaptığını sordum.
'Hırsızım' dedi... İradem dışında hemen kendimi toparladım, arabadan bir şey aldı mı diye baktım.
'Abi ben Doğulu (...) abiler için çalışırım. Biri bugün cezaevinden çıkıyor, bana
'sigaralık' verdiler, onu götürüyorum kendisine...' Çaldığı eşyaları onlara teslim ediyor, karşılığında küçük harçlıklar alıyormuş. Tabii okula gitmiyormuş; işte İstanbul'daki 'bombalar'dan biri!’’
Yine aynı gün bu kez bir başka taksideyiz. Şoför geçinemediğini, karısının da iki yaşlı kadına bakarak evlerine katkıda bulunmaya çalıştığını anlatıyor.
Etiler'e geldiğimizde ışıkta duruyoruz. Camdan, yanında 5-6 yaşında bir çocuk bulunan bir kadın geliyor.
‘‘Gönlünüzden ne koparsa’’ diye avucunu açıyor.
Şoför
‘‘Haydi, çalış...’’ diyor.
Kadın, şoförün tepkisini görünce
‘‘Dileniyorum ya...’’ deyip yanımızdan uzaklaşarak arkadaki araca yöneliyor.
Olayları bizzat yaşadık.
Manzara vahim.
Gelecek AB sözü şimdiden hazır
‘‘TÜRKİYE'nin AB'ye üye olması durumunda, AB'nin kimlik bağı yok olur. Anadolu'daki çiftçi, kendisini Paris ya da Londra'da yaşayan insanla bir mi görüyor? Avrupa bilinci kaybolursa Avrupa'da sık sık farklı eksenler oluşacaktır. Bunun son örneğini Irak konusunda yaşadık.’’
(Avrupa Parlamentosu'ndaki en büyük grup olan Avrupa Halk Partisi (Hıristiyan Demokrat) ve Avrupalı Demokratlar'ın (PPE-DE) Başkanı Hans-Gert Pöttering'in, Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesine yaptığı açıklamadan.)
İstemeyen hastaya MR tetkiki yapılmaz
KÖŞENİZDE 'İbretlik bir olay' (16.9.2003) başlıklı yazının sahibi Sn.
Şelale Ağralı gerçekleri yansıtmamaktadır.
22.8.2003 günü gece yarısından sonra saat 02.51 dolayında geçirdiği trafik kazası sonucu hastanemiz acil servisine getirilen Sn.
Şelale Ağralı'ya yapılan ilk müdahale sonucunda hastanın çekilen grafiklerinde kaburga çatlağı tespit edilerek, ileri tetkik için MR
istenmiştir. Hastanın ileri tetkik ve MR
istememesi üzerine, hasta aynı gün kendi isteği üzerine taburcu edilmiştir. Zaten yazısında da
Şelale Ağralı'nın ileri tetkik yapılması gerektiği kendi ifadesinde de yer almıştır.
Aynı kazada yaralanan ve Sn.
Şelale Ağralı ile gelen hastada ileri tetkik gerçekleştirilmiş, L1
kompresyon fraktürü tespit edilmiş ve gerekli tedavisi yapılmıştır.
Ayrıca yine aynı kazada yaralanan Sn.
Ender Mermerci'nin de tedavisi yapılmış ve taburcu edilmiştir. Sn.
Mermerci'nin hiçbir şikayeti olmamış ve memnun ayrıldığı ifade edilmiştir.
Sn.
Şelale Ağralı ise ileri tetkiki ve MR'ı kabul etmemiş, tüm ısrarlarımıza rağmen
İstanbul'da ileri tetkiklerini yapacağını belirterek kendi arzusu ile aynı gün taburcu edilmiştir.
Hastanemiz en modern cihazlarla donatılmış olup şu anda kalp ameliyatlarının da yapıldığı bir düzeyde bulunmaktadır. Sn.
Ağralı'nın beğenmediği görüntüleme merkezimiz pek çok
Avrupa ülkesindeki görüntüleme merkezlerinden daha üst seviyelerdedir. Bunlar bizim değil, hastanemize hasta olarak gelenlerin kendi ifadeleridir.
MR
tetkikini kabul etmeyen bir hastaya zorla bu tetkiki yaptırmak elbette bizden beklenemez. Nitekim, Sn.
Ağralı'nın
İstanbul'da da ileri tetkik için benzer dirençler gösterdiği öğrenilmiştir.
Durumu sizin ve okuyucularınızın takdirine bırakıyorum.
Dr. Ersin Süha VURAL Universal Hospital
Başhekimi BODRUM