Ata’ya nankörlük

NE yazık ki halkın %70'inin istemediği bir parti, idareyi ele geçirip başımıza çöreklendi.

Geçmişte beceriksiz hükümetlerden canı yanan insanlar, (denize düşen yılana bile sarılır hesabı) kerhen bunlara oy verip, şimdi de pişmanlık içinde mutsuz, umutsuz, huzursuz durumda yaşamaya uğraşıyorlar.

Bunlarınki dine düşkünlük, ibadete saygı falan değil. Düpedüz örümcek kafalılık, gericilik, bir nevi inat... Düzene karşı gelmek, başkaldırıda bulunmaktır. 'Başörtüsü bizim namusuzdur' diyecek kadar gülünç düşüncelere sahiptirler.

Atatürk kadın hakları, harf ve kıyafetle ilgili önemli devrimler yaptı; acaba bunların farkındalar mı? Laik cumhuriyete karşı direnip ‘‘Atatürk'ü kim dinler, biz şeriat istiyoruz’’ diyerek nankörlük yapanları gördükçe bu ülkeden daha çok endişe ediyorum, çok...

Süheyla FİDAN-ANKARA

Resepsiyon bahane

ÜLKEMİZ
gündemine oturan davetiye krizi dün akşam (önceki akşam) gerçekleşen resepsiyonla son mu bulacak? Bence son bulmamalı; hatta konu yeni baştan ele alınmalı! Resepsiyona katılmayan milletvekilleri, eşleri ve yakınları, çocukları, bu büyük coşkuyu, sevinci ve şerefi, neden bilimle on binlerce, yüz binlerce insanla birlikte Kadıköy'de, Şişli'de, Taksim'de kutlamadılar?

Madem amaç Cumhurbaşkanı'nı protesto idi; o zaman neden bu protestoyu aynı zamanda bir coşkuya çevirerek bizlerle bu ortamlarda paylaşmadılar?

Ben Göztepe'den kalkıp Kadıköy'de son bulan konvoyun hiçbir safında elinde bir meşale, bir bayrak, yüreğinde bir coşku ve mutluluk ile 10. Yıl Marşı'nı, 80. Yıl şarkısını söyleyen bir türbanlayı rastlamadım? Neden?

Cumhurbaşkanı'nı protesto eden bu insanlar böylesi bir coşkuyu yaşıyoruz diye bizi de mi protesto ettiler acaba?

Ya da söylemeye dilim varmıyor ama bunlar gerçekten laiklik karşıtı, 'cumhuriyet düşmanı' kişiler mi? Türkiye laiktir ve laik kalacaktır.

Özlem AYSOY

Çankaya’ya gölge düşmedi, aydınlandı

GAZETENİZİN dünkü 1. sayfasında iki yerde Çankaya Köşkü'nde Cumhuriyet'in kutlandığı geceye türbanın gölge düşürdüğünden bahsedilmektedir. Eğer Atatürk inkılap ve ilkelerine bağlı isek türban giyilse idi gölge düşerdi... Tam aksine gösterilen özen ve giyilmeyen türbanla Atatürk'ün ve Cumhuriyet'in ilkeleri korunmuş ve gece aydınlanmıştır. Bu gibi önemli konularda büyük bir gazetenin kasıtlı yaptığına inanmadığım Türkçe hataları çok şaşırtıcı ve üzücüdür.

Bundan böyle gerekli dikkatin gösterileceğini umarım.

Prof. A.Yüksel BOZER

Selçuk Üniversitesi’nde ilginç rektörlük seçimi

KONYA
Selçuk Üniversitesi'nde Rektör Abdurrahman Kutlu'nun iki dönem devam eden görev süresinin sona ermesiyle yapılan rektör adaylığı seçiminde Prof. Süleyman Okudan 365, Prof. Cevat Özpınar 221, Prof. Orhan Demir 84, Prof. Cemalettin Akyürek 55, Prof. Orhan Gökçe 51 ve Prof. Uğur Erongun 42 oy almışlardı.

YÖK bugün ilk üç adayı belirleyerek Cumhurbaşkanlığı'na gönderecek.

Kendilerini çağdaş, laik, Atatürkçü öğretim üyeleri olarak tanıtan bir gruptan aldığımız bir notta, aday seçimleriyle ilgili olarak şunlar aktarılıyor:

Tıp Fakültesi'nden Prof. Okudan, cemaatlerin, tarikatların ve Milli Görüş çizgisindeki öğretim üyelerinin hiç fire vermeden eksiksiz olarak oy verdikleri kişidir. Üniversitede bu desteğin tamamıyla bir pazarlık sonucu olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Bu pazarlıkta Prof. Okudan'ın rektör olarak atanması durumunda, bu cemaat ve tarikat mensuplarına her türlü asistan, yard. doç., yüksek okul müdürlükleri ve dekanlık atamalarının şimdiden bölüşüldüğü bilinmektedir. Bunların tek hedefleri kadrolaşarak üniversiteyi tepeden tırnağa ele geçirmek, böylece sayısı 60 bini bulan Selçuk Üniversitesi öğrencilerinin beyinlerini kendi görüşleri doğrultusunda yıkamaktır.

Bu seçim döneminin ve seçim oyunlarının tam Cumhuriyet'in 80. yılı kutlamalarına rastlamaları ayrıca bizleri daha çok üzmektedir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın bu dengeleri bilerek atama yapmasını diliyoruz.''

Pepe’ye kozalak uyarısı

‘BEN Amasya'nın üzgün bir vatandaşıyım’’ diye yazmış faksında Coşkun Çiftçi, üzgün olduğunu anlatıyor:

‘‘Niye derseniz, iki gündür Amasya'da Yeşilırmak nehrinden ölü balık akmaya devam ediyor. Bunun sebebi ise arıtma tesislerini çalıştırmayan Turhal Şeker Fabrikası'dır’’ dedikten sonra çok önemli mesajlar veriyor:

‘‘Bu fabrika ülkenin; ya balıklar kime ait! Ama bu katliamı yapan fabrika yetkilileri de biliyorlar ki, bu ülkede insanlar kendilerini korumaktan aciz durumda... Nasıl olacak ki balıkları korumayı başarsınlar. Dünyada başka kaç tane ülke vardır acaba kendi öz kaynaklarını yok eden. Bir yandan ormanlar, bir yandan nehirler ve de sorumsuz sorumlu müdürler.

Bu ülkede daha çok orman yanar. Bunun sebebi sabotajlardan ziyade çamların kozalakları ve dikenleri ya da kuruyup düşen ince dallar... Bunların toplatılmasına izin verilse inanın ki yakacak sıkıntısı ortadan kalkar. Ormanların içi dolu ama toplamak yasak. Sonra da en ufak bir kıvılcım ve yanan koca bir yer... Eğer zahmet edip bunlar toplansalar bakın ormanlarda yangın o kadar kolay çıkar mı? Fakirlikten beli ikiye kırılan yoksul vatandaşlarımıza bari bu şekilde bir katkıda bulunabilsin. Bu kış gününde şeker fabrikaları hangi bakanlığımıza bağlı bilmiyorum ama bir zahmet edip de şu Turhal'a bir uğrasa...’’

Sanıyoruz olayın muhatabı Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe; biz de ona ithaf ediyoruz.

Açıklama

DOKUZ
Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müdürü Prof. Gülser Eryümlü köşemizde kurumlarıyla ilgili olarak çıkan yazıya (28.10.2003) şu açıklamayı yaptı:

‘‘Konservatuvarımızın tüm anasanat dallarında eğitim kesintisiz sürmektedir. Akademik ders programları, Konservatuvar Yönetmeliği'ne göre; Anasanat Dalı Başkanı'nın önerisi bölüm başkanının onayı, müdürlüğün onay ve duyurusu ile yürürlüğe girer. Akademik program bu yıl da her yıl olduğu gibi aynı aşamadan geçerek yürürlüğe girmiştir. Ders programlarının akademik temelden yoksun olduğu savının, akademik ortamlarda, bizzat bu programın uygulayıcıları olan yerli ve yabancı öğretim görevlileri ve uzmanlarca değerlendirilmesinin daha doğru olacağı kanısındayız.

Çocuklar siyasete

ÜÇGÖL
Havzası Belediyeler Birliği tarafından Cumhuriyet'in 80. yılının 40 gün, 40 gece kutlanması etkinliklerinde düzenlenen 'Cumhuriyet Çocuk ve Gençlik Balosu'nun yapıldığı 10 bin kişilik Tatilya çadırında konuşan Esenyurt Belediye Başkanı Dr. Gürbüz Çapan, çocuklara siyaset yapmalarını önerdi; ‘‘Hepiniz yarın bir Cumhurbaşkanı ya da Başbakan olabilirsiniz. Bu ülkede kesinlikle hürriyet var. Önünüzdeki hayatta fırsat eşitliğini yakalamak için siyasi kavga kurmanız gerekir. Fazla taraftar olmayın ama mutlaka taraf olun. Siyaset yapın, hakkınızı arayın’’ dedi.

Soruşturmaysa soruşturma

KARTAL Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ndeki güvenlik görevlilerinin, haber yapan gazetecilere saldırıp yaralamalarından sonra başlatılan soruşturma, geç postaya verilmiş bir ifadeye davet yazısıyla kötü kokular saçmaya başladı.

Maltepe'de bıçaklanan bir kadının haberini yapmak isteyen gazeteciler, 1 Ekim Çarşamba günü, Kartal Hastanesi'nde güvenlik görevlilerinin saldırısına uğradı. Ellerinde neşter ve bıçaklarla saldırıp gazetecilerin fotoğraf makineleri ile telsizlerini de kırdılar. Kendilerini engellemeye çalışan polisleri de tehdit ettiler. Adeta savaşı andıran saldırı sırasında Milliyet'ten İsmail Polat ve M.Yusuf Türkacan, CHA'dan Ercan Yıldız, Sabah'tan Ayhan Şimşek ve Yalçın Bel, Vatan'dan Aziz Özen ve Akşam'dan Sevgi Özdemir saldırıda yaralandı. Gözaltına alınan 4 güvenlik görevlisi serbest bırakıldı. Hastane Başhekim Yardımcısı Recep Demirhan da hastanenin güvenlikçilerine arka çıkıp gazetecileri, hastaneyi basmakla suçladı.

Saldırıdan günler sonra komşu Pendik Devlet Hastanesi'nin Başhekimi Op. Dr. İdris Kurtuluş, İl Sağlık Müdürlüğü tarafından incelemeci olarak atandı. O da, muhabirlerin bilgisine başvurmak için harekete geçti. Saldırıda tesadüf eseri yaralanmayan Hürriyet muhabiri Cem Kerpiççiler'e, gönderilen resmi yazı 30 Ekim Perşembe günü eline geçti. 17 Ekim tarihli mektupta, muhabirin 20 Ekim Pazartesi 13.00'te bilgisine başvurulmak üzere Pendik Devlet Hastanesi'nde bulunması isteniyordu. Zarfın üzerindeki mühür, 22 Ekim'i taşıyor nedense! Yazının, Kerpiççiler'in bilgisine başvurulmak istenen tarihten 2 gün sonra postaya verilmesi, kimin işine yarar?

Migros’ta skandal

MİGROS'
un Ataköy Atrium'daki merkezinde inanılmaz bir olay yaşadım ve hálá olayın şokunu üzerimden atmış değilim. Sürekli alışveriş yaptığım bu yerde aldığım ürünlerin parasını Koçbank kredi kartımla ödedikten sonra yanıma yaklaşan ancak kimliğini göstermeyen bir yetkili, herkesin içinde beni 'hırsızlıkla' suçladı. Kızlarımın çağırması üzerine olay yerine hemen polis geldi. Suçlamanın asılsız ve iftiradan ibaret olduğu gecikmeden ortaya çıktı. Ancak Migros yetkilisinin ‘‘Kendisini, tanımadığı bir kişinin yönlendirdiğini’’ itiraf etmesi beni şaşkına çevirdi. Bu bir skandal değil midir?

Şahsıma yapılan bu haksızlığı, köklü firma bildiğimiz Migros'un ciddiyeti ve sorumluluk anlayışı ile bağdaştıramıyorum.

Songul ŞENCIVAN ATAKÖY

Biliyor musunuz?

CHP
Genel Başkan adayı Bedri Baykam'ın, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak, Kurultay'ın yönetiliş biçiminin demokrasiye ve hukuka aykırı olduğunu, baskın 'tüzük' değişikliğinin antidemokratik, çağdışı ve Anayasa karşıtı haksız bir lider egemenliğini körüklediğini öne sürerek, gerekli hukuki müdahalelerin yapılarak elkonulmasını istediğini... Biliyor musunuz?

Mesaj Panosu

BİZLER
maaşlarını Halkbank'tan alan Bağkur emeklileriyiz. Ama bu kez sorun var. Birkaç gündür banka emekli maaşlarımızı veremiyor. Bankalar bakkal dükkanı olmadığına göre, bankacılık sisteminde insanlarla alay etmek diye bir şey var mıdır? Kuyrukta parasını bekleyenler adına 'imdat' diyorum.

Mehmet ÖZDEN

ERENKÖY'de 'park edilmez' yazısının bulunmadığı bir sokağa arabamı park ettim. Reptur taksi şirketi şoförlerinin hakaretine uğradım. Çağırdığım polis de bir müdahalede bulunmadı. Hepsini kınıyorum.

Fatma CENGİZ-ERENKÖY
Yazarın Tüm Yazıları