10 KASIM'ı bu kez Paris'te yaşadık. Fransız Senatosu'nun ClemenceauSalonu'nda...
Tıklım tıklım dolduran bir kalabalığın önünde... Yaklaşık üçte ikisi Fransız olan bir dinleyici kitlesi... On kadar Fransız senatör... İçerde yer kalmadığı için Senato binasının kapısında umutsuzca bekleyen iki yüz kadar insan...
Toplantıyı, Dr. Demir Öngen'in yıllardır özveri ile yaşattığı Anadolu Kültür Merkezi (Centre Culturel Anatolie) ile Senato'daki Fransız-Türk Dostluk Grubu birlikte düzenlemişlerdi. Başlık ‘‘Regards Sur Atatürk’’ (Atatürk'e Bakışlar) idi. Önce yabancı uzmanlar, sonra da bizler konuştuk. Amaç ‘‘Üçüncü bin yılın şafağında’’ Atatürk'ün nasıl göründüğünü tartışmaktı. Atatürk olayı 20. yy'ın başında neydi? 21. yy'ın eşiğinde ne anlam taşıyordu? Ve asıl ilginç olan da, bizlerin değil onların Atatürk'ü bugün nasıl gördükleriydi?
Alexandre Jevakhoff, Atatürk'ün bir ‘iletişim sanatçısı’ olduğunu savundu. Günümüzde artık kitle iletişiminin önemini bilmeyen devlet adamı yok. Ama Atatürk bunu daha yüzyılın başında anlamıştı. Ve ‘olağanüstü’ bir başarıyla değerlendirmişti. Bu konudaki bir araştırması kitap haline gelmiş olan Jevakhoff şöyle dedi: ‘‘Atatürk bir büyük iletişim ustasıydı. Bunu sanat haline getirdiğini, yaşamının ve yapıtının her aşamasında öyle büyük bir istek ve etkililikle gösteriyordu ki, bir soru kaçınılmaz olmuştur; Nasıl başardı?’’ Soruya verdiği yanıtın ise üç temel öğesi vardı: Gerçekliği, etrafında topladığı insanların niteliği ve psikolojisi...
Ve ekledi: ‘‘Görüntü gücü ve çekiciliği ile, eğer bugün yaşamış olsaydı, TV'yi nasıl olağanüstü bir ustalıkla kullanabileceğini tahmin etmek hiç de zor değil!’’
Çok sayıdaki ilginç konuşmalardan birisi de, Jean-Louis Bacque-Grammont'a aitti. Bir Osmanlı ve Türkiye uzmanı olan konuşmacı, özellikle bir noktaya dikkati çekti. Atatürk'le tanışmış ya da ‘‘Kemalist Türkiye’’ye gitmiş olan bütün Batılı gazeteci ve bilim adamları etki altında kalmışlardı. Ülkelerine döndükten sonra yazdıkları yazıların hepsi de övgü doluydu. Ama daha önemlisi, bu insanların tümünün de ‘özgürlük ve demokrasi’ yanlısı kişiler oluşuydu. Onların yazılarında, Atatürk'ün 'hümanist'(insancıl) ve 'uygarlıkçı' yanı hep asker kişiliğinin önündeydi. Hepsinin, okurlarına bir de ortak tavsiyesi oluyordu:
‘‘Kemalist Türkiye'yi tanımak gerekir!’’
Nusret ÖZGÜL-PARİS
Korkmamak gerekli
KABUL etmek istesek de istemesek de global bir dünyada yaşamaya başladık. Bu dünyada ‘vatan, millet, sakarya’ edebiyatlarına yer yok. Günümüz, konulara stratejik yaklaşmayı gerektiriyor. Bunu ne yazık ki Kıbrıs politikamızda başaramadık. Bugün, Rum'un en büyük korkusu bizi yanında AB'de görmektir. Rum da Annan Planı'nı istemiyor. Çünkü Annan Planı, yıllardır karşı karşıya olan iki toplumu bir araya getirecektir. İçimize bilmem kaç bin Rum gelecek diye korkuyoruz. Allah aşkına hangi Rum, yaşadığı toprakları terk edip Türk idaresi altında seçme ve seçilme hakkı olmadan yaşamaya yanaşacaktır. Rum, kırk yıl öncesi gibi adada istediğini yapamıyor. Elleri kolları AB ile yaptığı uluslararası anlaşmalarla bağlandı. Biz belki göremiyoruz ama tanınmamış olmamız bize, bu içinde bulunduğumuz dönemde daha çok politik manevra hakkı veriyor. Bunu göremiyor olmamız bizim en büyük eksikliğimiz.
Cemal İNCE-ABD
Önce içimizdeki AB’yi kuralım
NÜFUSUMUZUN yarısına yakınının eğitim düzeyi düşük, yetersiz ya da hiç yok. Bu durum ülkemizde çok büyük sosyal sorunlar yaratıyor. Bir çok yerde yasalar geçmiyor. Daha çok şeyh, hacı hoca, töre ve aşiret kanunları uygulanıyor.
Haydi girelim Avrupa'ya.
AB bence kim ne derse desin en önce ticarettir. Ticarette yatırım yapılmadan önce o yatırımın ne getireceği hesaplanır. Gücüne göre pazarlığa oturursun. Ülkemizin gücüne bakalım. Arkadaş biz kiminle, neyle nasıl pazarlığa oturacağız?
Neyse şimdi ekonomimiz birazcık olsun düzeliyor. Enerji AB'ye göre daha pahalı olmasına rağmen ucuz işgücü sayesinde az çok malımızı satabiliyoruz.
Ama esas olan eğitim düzeyimizi çağdaş seviyeye getirmek.
Yoksa bazı yazarların dediği gibi yok efendim şunu yaparsak tarih verecekler, bunu çözersek balıklama AB'ye gireceğiz gibi hayallerle AB'ye girilemez.
Bunlara kafa yoracağımıza önce kendi içimizdeki Avrupa'yı nasıl kuracağız ona bakalım. Ondan sonra bizim için her taraf Avrupa olur.
M.AĞLAMAZ-İSTANBUL
Biliyor musunuz?
KURAN'ı Kerim'de en çok merak edilen konu ve kavramların www.kurandaara.com'a göre sırasıyla oruç, kurban, Kuran, zina, namaz, cünüp, cinsel, evlilik, başörtüsü, cuma, büyü, kadın, ölüm, kıyamet, içki, faiz, cin, zekat, nikah ve cennet olduğunu...
Harran Üniversitesi Rektörü Uğur Büyükburç'un vilayet önünde düzenlenen Atatürk'ü anma törenine geç geldiğini, kendisinin yerine Atatürk anıtına çelengin kurumdaki iki memur tarafından konulduğunu...
Biliyor musunuz?
MESAJ PANOSU
HALKALI Zeynebiye caddesinde oturanlardan belediye 12 milyon lira yol asfaltlama bedeli alıyor. Ödemeyenlere % 50 faiz tahakkuk ettiriliyor. Belediyelerin böyle bir yetkisi var mıdır? Seçimlere 5 ay kaldı diye tüm yollar neredeyse gece-gündüz süpürülmektedir. Bunun ile ilgili de yol bakım ücreti tahsil edileceği bildirilmiştir. Resmen haraç alınmaktadır. Esra ACAR-KÜÇÜKÇEKMECE
IHLAMUR Kasrı'nın bulunduğu alanda, göbekten Mecidiyeköy yönüne bağlanılan yol en ufak bir yağmurda su altında kalıyor Geçen yıl burada uzun süren bir kanal çalışması yapılmıştı. Yetkililer, meydanı inşaatla kapatırken su tahliyesi için bir mazgal düşünemediler mi hiç? Aydan ÖZYURT-BEŞİKTAŞ
ANKARA Büyükşehir Belediyesi'nin sanığı olarak Yargıtay 4. Ceza Dairesi'ndeki duruşmada salondan çıkartılan Hatice Hasdemir'in, belediyenin avukatlarından olup kamu alanı olan belediyeye türbanı ile gelip gittiğini okurlarınızın bilgisine sunmak isterim.