‘‘Hayrola!’’ diyoruz.
Anlatıyor:
- Geçen pazar günü yapılan
Bursa kongresinden sonra
DYP'nin nasıl karıştığını anlatacağım size.... Önce
Mehmet Ağar'ın canını sıkan bazı gelişmeler dikkat çekiyor. Perşembe akşamı
Beşiktaş'ta İstanbul örgütünün iftar yemeğinin cılızlığı karşısında yanındakilere
Mehmet Ağar ‘‘Ben Anadolu'da 1500 kişi ile iftarlar yapıyorum’’ diye gönderme yapmış.... Neyse, biz gelelim
DYP'deki gelişmelere...
Evet...
-
Ağar genel başkan olduktan sonra Genel Başkan Yardımcısı
Mehmet Ali Bayar ile
MKYK üyesi ve Başdanışman
Lokman Kondakçı bir ekip oldular... Onların karşısına da Teşkilat Başkanı
Mümtaz Yavuz yer aldı. Ve pek su yüzüne çıkmayan bu çekişme
Bursa kongresinde ortaya çıktı.
Bayar-Kondakçı ikilisine karşı
Mümtaz Yavuz-Turan Tayan-İlhan Parsaker liste kavgası yaptı. Sabaha kadar süren kulisler sonucu
Mümtaz Yavuz grubu listesini çekmek zorunda kaldı. Buna tepki gösteren
Yavuz, Bursa'yı terk ederken Teşkilat Başkanlığı'ndan istifa ettiğini bildirdi. Ertesi gün yapılan il başkanlığını da
Bayar ve
Kondakçı'nın desteklediği
İlker Özarslan kazandı. Bu arada Kongre Başkanı
M. Ali Bayar'ın, genel başkan
Ağar'a kongrenin sonlarına doğru salon boşalırken söz vermesi herkesin dikkatini çekti.
BAYAR-KONDAKÇI
Sonra...
- Kongredeki gelişmeler üzerine
Mümtaz Yavuz'un istifadan vazgeçirebilmek için
Ağar devreye girdi;
‘‘Bu işi telafi edeceğim’’ dedi. Bunun üzerine
Yavuz, gelişmeleri beklemek üzere istifadan vazgeçti.
Ağar Lokman Kondakçı'nın istifasını istedi.
Kondakçı da istifa ettiğini açıkladı. Bunu duyan
M.Ali Bayar da genel merkeze giderek istifa etti. Nitekim;
Ağar'ın dünkü
Çorlu gezisinde
Bayar ve
Kondakçı yoktu.
DYP'nin yarın da İzmir kongresi var.
- Evet...
İzmir'den büyükşehir belediye başkanı adayı olacağı söylenen
Bayar'ın kongrede alacağı tavrı herkes merak ediyor.
Bayar her ne kadar, genel başkanının önünü açtığını ifade ediyorsa da, niyetinin yerel seçimler sonrasında genel başkanlık yarışı olabileceği konuşuluyor. Belki de Prof.
Süheyl Batum'la birlikte
Ağar'ın karşısına çıkabilecekleri belirtiliyor. Ancak partide belirli bir kesimin hem
Ağar, hem de
Bayar'dan vazgeçmeyeceği de bir gerçek.
Ödüyorum, ödeyeceğim
LAPİS Şirketler Grubu adına
Apel Çelik'ten 3 sayfalık bir açıklama geldi.
Çelik, TYT Bank'ın,
Lapis Holding AŞ'ye ait bir kuruluş olduğunu, bu kuruluşlardaki hissesinin (1/3, %33 hisse oranı) üzerinde olmadığını belirtip şöyle diyor:
‘‘Bankanın hiçbir kademesinde görev almadım, imzamla ve fiilen hiçbir işleme katılmadım.
TYT Bank'ın sahibi olduğum yönündeki haberler yalandır. Bankayla bağlantılı hakkımdaki tek ceza davası bankanın iflası ile ilgilidir. Hissedarlık sıfatımdan ötürü bankanın diğer ortak ve yöneticileriyle yargılanıyorum.
(Hileli iflas iddiasıyla İstanbul 6. Ağır Ceza'da 3.5 yıl hapse mahkum oldu, ancak Yargıtay 'usul' yönünden kararı bozdu.YB)’’
TYT Bank'ın kapatılmasından dolayı holding, bankanın tüm borçlarını ödemiştir. Hiçbir yargı merciinde
‘‘Lapis, TYT Bank'ı zarara uğrattı’’ şeklinde bir tespit yoktur.
İş, Finansbank, Demirbank, Demirhalkbank, Pamukbank, Halkbank, Arap İslamic Bank, Family Finans ve diğer kişilerin
TYT Bank'taki alacaklarının tamamına yakını tarafımızdan ödenmiş, geriye çok küçük bakiyeler kalmıştır. Üç ayrı takas ve mahsup yoluyla 120 milyon dolar,
TYT Bank kapatıldıktan sonra, grubun üstlendiği 116 milyon dolarlık borç ödemesiyle birlikte toplam 236 milyon dolar ödenmiştir.''
Apel Çelik yurtdışındaki yatırımlar konusunda şöyle diyor: ‘‘1999'daki krize bağlı çözümsüzlük nedeniyle
Meksika, İtalya ve
İspanya'da
Hazine Müsteşarlığı'nın bilgisi dahilinde yatırımlarda bulunduk. Bu yatırımlar henüz meyve vermeye başlamıştır.
Türk el işçiliği ile hazırlanan mücevherat ve dokuma halı ihraç işlerinden ülkemize 26 milyon dolar döviz kazandırdık. 75'i yurtdışında olmak üzere 1000 işçi çalışmaktadır.
Cumhuriyet Bayramı'nda
Meksico City'de, üç bakanın -
Akşit, Başesgioğlu, Gönül- havaalanında
Lapisci'ler tarafından limuzinle karşılanmalarından söz etmeksizin mağazalarını ziyaret etmelerininin çarpıtılarak kamuoyuna yansıtılmasından üzüntü duyduğunu belirten
Çelik, ‘‘Hakkımda ceza davası var diye suçlu muamelesi mi görmeli miyim? Hiçbir siyasi parti ve kişilikle ticari iş veya sorunlarımız hakkında bir münasebet kurulmamıştır’’ diyor.
Çelik, hakkında
'ilk hortumlayıcı' deyimini haksızlık olarak nitelendiririyor ve
‘‘Yoksa bizi hukuk dışı yollarla tüketip yatırımlarımızın üstüne konmak isteyenler mi var?’’ diye soruyor.
Çelik, açıklamasını şöyle bitiriyor:
‘‘Ticari faaliyetlerimle elde ettiğim gelirlerden şahsım veya ailem için yatlar, katlar almadım. Lükse kaçan hayat sürmedim. Sadece yatırım yaptım, borç ödedim, ödüyorum, ödeyeceğim.’’
Evet, açıklama böyle... Ama paranın bir miktarını ödemiş olmak suçu ortadan kaldırır mı? Eğer bir kapkaççı, bir kadının çantasını çalıp içinden parayı alırsa ve ardından polis tarafından enselendiğinde parayı geri verirse suç ortadan kalkmış olur mu?
Zaruri bir düzeltme
PARİS'ten, önce temsilcimiz Muammer Elveren, ardından gazeteci dostumuz Tansu Sarıtaylı uyardılar... Elveren, ‘‘Atatürk'ü, 10 Kasım'da Fransız Senatosu'nda değil Paris Büyükelçiliğimizde andık’’ diye uyardı. Paris Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Dr. Demir Onger, 12.11.2003'te köşemizde çıkan ‘‘Paris'te bir toplantı' başlıklı yazının Prof. Ahmet Taner Kışlalı'ya ait olduğunu ve Atatürk'ün ölümünün 60. yılında -5 yıl önce- Fransız Senatosu'nda yaptığı konuşma ile ilgili olarak Cumhuriyet'te çıkan yazısının bir özeti olduğunu bildirdi. 'İmza sahibi' gösterdiğimiz Nusret Özgül ise Brüksel'den şu notu geçti:
‘‘10 Kasım münasebetiyle üyesi olduğum Belçika'da Yaşayan Türkler, Amerika'da Yaşayan Türkler, AT gibi yahoo iletişim öbeklerine özellikle göndermiş ve altında da Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan yazıyı, rahmetlinin kızları Altınay Kışlalı ve Dolunay Kışlalı Uluç ile Cumhuriyet'ten, fikri mülkiyet yasası çerçevesinde izin almadan kullandığım için hoşgörülerine sığındığıma dair bir not düşmüştüm. Yeğenim uyarınca ve şimdi de görünce başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Eminim size de kopyalayarak gönderilmiş ve altına da Tanrı bilir benim imzam atılmış veya elektronik posta adresim konulmuştur. Konuyu takdirinize bırakır ve rahmetlinin bu güzel yazısını çalıntı yapmış duruma düşmekten beni kurtaracağınızı ümit ederim.’’
Ne yazık ki, internetten gelen yazılarda bazen böyle tuzaklara düşülebiliyor.
Şirvan Kaymakamı'ndan tekzip
“PARTİZAN kaymakam” başlığıyla yayımladığınız yazı esef verici. Şahsım adına yaralayıcı, ucuz ve üzücü bir isnattır.
Göreve başladığımdan bugüne partili partisiz, iktidarda olsun olmasın tüm siyasi partilerle iyi ilişkilerim olmuş. Bugüne kadar hiçbir parti ayrımında bulunmadım.
Hakkımdaki iddialara gelince.
İlk iddianız tamamen asılsız olmakla birlikte Anayasamızın ilgili maddesinde ifadesini bulduğu gibi “Hiç kimse dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. Bu inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz” denilmektedir. Belli bir eğitimden geçen bir kaymakam işini, inanç ve kanaatlerini birbirine karıştırmayacak kadar profesyoneldir, zekidir, akıllıdır.
Ben “AKP iktidara gelince ülke şimdi rahatladı'' diye bir beyanda bulunmadım, tamamen iftiradır, iftira atan iddiasını ispatla mükelleftir.
Köye dönüş projesi kapsamında, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından vatandaşa çimento tuğla ve biriket dağıtılmaktadır.
Patlak çimento veya kırık biriket ve tuğla, %5 fireli olarak hesaplanmakta, eğer fire olmazsa tamamı dağıtılmaktadır. Kaymakamlık gönderilen parayla taş dağıtmamaktadır.
Kaymakamlığımızın Nissan aracı ''Jip'' olmayıp 4x4 arazi aracıdır. Lüks bir araç değildir, pikaptır. 56 köyüme bu araçla gidebilmekteyim.
Makam şoförüm vardır. Korucu Kaymakamlık korumasıdır. Şoförlüğümü yapmamakta, okuma yazması vardır.
Kendime alt Kırıkkale tabancam yoktur. Kaymakam olduğumdan İçişleri Bakanlığının verdiği Baretta tabancam vardır.
Orta zekalı, makul, vasat düşünen biri, sebze ve meyve diyarı olan, sebzenin ve meyvenin bazen yollara bile döküldüğü Adana’ya Şirvan’dan ucuza gelsin diye sebze ve meyve götürülemeyeceği bilinmelidir. Araçla annemi ve babamı getirdiğim yalandır. İftiradan başka bir şey değildir.
Bölgemizde bulunan Nissan marka araçların periyodik bakıma alındığı günden bugüne, Adana’da yapılmıştır. Araçların Pervari, Eruh ve Baykan kaymakamlıklarının araçları gibi Birliğimizin aracı da Adana’ya gitmiştir.
Sayın Muhdi Koyuncu ile bir sorunum yoktur. 2 yıldır kendisinden akaryakıt alınmaktadır. 5.8.2003 ve 6.8.2003 tarihinde toplam 2.338.000.000 lira para akaryakıt istasyonuna ödenmiştir. Hala akaryakıt alınmakta ve para ödenmektedir. Böyle bir iddianın nedeni anlaşılamamıştır.
Hiçbir hukuki dayanağı olmayan konularda, iftiralarla mesleğinin başında olan bir kaymakamın yıpranmasına sebep olmak siz sayın Yalçın Bayer’e ve tarafsızlığına inandığım Hürriyet gazetesinin yayın ilkelerine uymamaktadır.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
İskender Yönden