Yalçın Bayer

Piliç fiyatında bir şeyler oluyor

17 Temmuz 2004
<B>PİLİÇ</B> piyasasında bugünlerde yeni oyunlar dikkat çekiyor. Üreticilerin büyükleri, <B>AB’</B>ye ihracata hazırlanmak için üretimlerini % 38 dolayında artırdılar. Yani haftalık üretimlerini 14 bin tondan 19.5 bin tona çıkardılar. Ancak beklentiler umulduğu gibi çıkmadı. AB’nin, ihracat kapısını geçen mayısta açması bekleniyordu, fakat bu süre ‘ürün kalıntı’ ve ‘kesimhane’ analizlerinin henüz sonuçlanmaması nedeniyle uzadı. İki komisyonun sürdürdüğü çalışmalardan sonra kararın AB Resmi Gazetesi’nde yayınlanması için sıraya gireceği, iznin ancak yılbaşına doğru çıkabileceği belirtiliyor. Bu nedenle üretim artışı sonucu ortaya çıkan stok nedeniyle üreticiler arasında kıyasıya bir rekabet sürüyor.

Geçen mart ayında kilosu toptan 1.7 milyondan itibaren başlayarak mayıs ayında 3.1 milyona (perakende de 5.5 milyon) liraya kadar çıkan piliç fiyatları, AB’nin ihracatı askıya alması nedeniyle toptan 1.7 milyona kadar düştü.

FİYATLARDA OYUNLAR

Tüketici düşüşten yararlanamıyor. Çünkü market ve kasaplarda 2.7-4.5 milyon arasında değişen yüksek sayılabilecek fiyattan pazarlanıyor.

Piliç eti piyasasında gerçek bir rekabetin olmadığı anlaşılıyor; geride piyasayı elde tutan ‘büyükler’in, ‘küçüklerin’ üzerine çeşitli oyunlar oynadıkları belirtiliyor.

Bolu yöresinden arayan ve kendisini ‘küçük’ olarak tanıtan bir üretici bakın ne diyor:

KARTELLEŞME Mİ

‘Kartelleşmeye doğru gittikleri gözlenen bazı firmaların amaçları, bizleri ortadan kaldırmak. Fiyat düşüşü bir yerde onlara yarıyor; çünkü rekabete dayanamayacağımız için yaşayamayacağız. Bu durumda fiyatların daha da yükseleceğini ve kırmızı et fiyatlarıyla dengeleneceğini duyurmak isterim.’

Özellikle Uzakdoğu ve Amerikan sermayeli bazı firmaların günde yaklaşık 300 ton pilici dökme olarak plastik kasalarda ambalajsız piyasaya sürmesi, bunu alan market ve kasapların kendi tezgáhlarında parçalayarak satması, sağlıklı ürün sorununu da gündeme getiriyor.

Böyle firmaların Tarım Bakanlığı’nca yeterince denetlenmediğine dikkat çeken okurumuz, ‘Yıllık 900 bin tonu bulan piliç pazarının 700 bin tonu açıkta satılıyor. Piyasaya hálá vur-kaççılar mı egemen olacak? Bakanlık bunların poşetli ve ambalajlı satılmasını, hijyenik olma koşulunu neden uygulatmıyor?’ diyor.

Bu başıboşluk yarın çeşitli hastalıklara yol açarsa, ihracata başlandığında AB’ye karşı mahcup olmaz mıyız?

Nihat Erim-Kemal Derviş

BİR dostumuz ilginç bir benzetme yapıyor: Prof. Nihat Erim, 1950’lerde Halkçı’da Yeni Sabah Gazetesi sahibi Sefa Kılıçlıoğlu’na yazdığı bir yazıdan ötürü para cezasına mahkûm olmuştu. Cezasını ödeyemeyince Başbakan Adnan Menderes’in himayesine sığınmış ve Kıbrıs danışmanlığına getirilmiş, Londra ve Zürih anlaşmalarında Menderes adına görüşmelerde bulunmuştu.

Bugünkü Kemal Derviş’in AB müzakereciliğine soyundurulacağı yolundaki haberleri gibi...

Derviş’in ‘Türbanı başörtüsüne tercih ederim’ biçimindeki sözleri ve ardından tevil yoluna sapması; olayı gündeme taşıyan Milliyet yazarı Serpil Yılmaz’ın ise gerçeği gözler önüne sermesi, kendisinin anti-laik söylemi ile Türkiye’yi kimlerle nerelere taşımak istediği hakkındaki kuşkuları daha da artırdı.

İkinci bir Nihat Erim vakası ile karşı karşıya değil miyiz?

(Not: Prof. Erim, hürriyetlerin üzerine şal örteriz demiş; başbakan olduğu 12 Mart döneminde de solculara yönelik ünlü ‘Balyoz Harekátı’nı başlatmıştı.)

Başoğlu tartışması

CHP Adana Milletvekili Kemal Sağ, AKP’ye geçen Atilla Başoğlu’nun şirketinin denetimiyle bir ilgisi olamayacağını belirterek, ‘Böyle bir olay eski defterdar (Adana) olan bana kesinlikle yakışmaz ve uymaz. Maliye müfettişi değil, hesap uzmanı incelemektedir. Kaldı ki bunlar milletvekili olsam da böyle bir istekle inceleme yapamazlar. Başoğlu ile kişisel hiçbir sorunum yoktur, sadece CHP’de Atatürkçülüğün yeterli olmadığını öne sürerek AKP’ye geçmesini içime sindiremiyorum’ dedi.

Biliyor musunuz?

DSP başkan adaylarından Şükrü Sina Gürel’in, Rahşan Ecevit’i PM listesine almayacağını açıklamasından sonra Orhan Birgit’in Cumhuriyet’de dün yazdığına göre, DSP örgüt ve sayman sorumlusu Mecit Şekercioğlu’nun Rahşan Ecevit’in 25 temmuzdaki Kurultay’da genel başkan yardımcılığından ayrılacağını açıkladığını... Hükümetin, ‘AB korkusu’ ile komisyonlardan geri çektiği doğalgaz ve elektrik piyasalarının düzenlenmesine ilişkin yasa tasarıları arasında Yenilenebilir Enerji Yasa Tasarısı’nın da bulunduğunu, buna rüzgar enerjisi için yatırım yapmayı bekleyenlera tarafından tepki ile karşılandığını...

Biliyormusunuz?

Mesaj panosu

MALTEPE,
Aydınlıkevler Dervişbey Sitesi, bölgenin en gözde yerleşim birimi idi. Büyükşehir’in bir müteahhidi, kanalizasyon ve Büyükyalı deresinin islah çalışmalarına bir başladı, sitemizi rezil etti. Sayın Kadir Topbaş, bu müteahhidin özensiz işlerine lütfen müdahale edin.

Site sakinleri

İDO’da ayakta yolcu taşınır mı? Taşınıyor, oturacak yer bittiği zaman ayakta bilet satılıyor. Ayakta binenler için can yeleği doğal olarak yok; havalandırma yetersiz, çalışanlar sivil kıyafetle dolaşıyorlar; TV’nin kumandaları elden ele dolaşıyor. İDO’yu eritmeyin.

Cihan GÖZÜKIZIL

DİGİTÜRK abonesi M.M.’den fatura şikayeti: Her gelen faturada verilmeyen 15 günlük hizmetin bedeli neden peşin alınıyor?

GÜNÜN SÖZÜ

Derviş ne yaptığını bilmiyor. Türbana destek laiklik karşıtlığını destektir. İktidarın değirmenine su taşımak CHP çatısı altındaki hiç kimseye yakışmaz. İçerden hançerlenmemize izin vermeyeceğiz.’

(CHP Kadın Kolları Genel Başkanı, İstanbul Milletvekili Güldal Okuducu)
Yazının Devamını Oku

Siyaset hangi araçlarla yapılıyor

16 Temmuz 2004
<b>CHP’</B>den istifa edip <B>AKP’</B>ye geçen Adana Milletvekili <B>Atilla Başoğlu, </B>dünkü <B>‘Atılan Her Zar Yere Düşmez’ </B>başlıklı yazımıza teşekkür ederek şöyle diyor: ‘CHP çatısı altında nasıl bir hevesle, nasıl bir çalışma şevkiyle siyasete başladığımı, bir sene önce yapmış olduğumuz sohbetten hatırlayacaksınız. Bu bir senelik süre zarfında yaşanılanları, örgüte dışarıdan bakmanıza rağmen üzücü hadiseleri köşenizden büyük bir vukufiyetle yansıtmışsınız.

Sayın Bayer, gelişmelerin bu şekilde yaşanmasını arzu etmezdim. Hadiselerin bu aşamaya varmasını istemezdim. Bazen dışarıdan görerek hayranlık duyacağım bir yapıyı keşke içeriden görmeseydim, keşke bu çatı altında siyasetin hangi araçlarla yapıldığını bilmeseydim diyorum.

Yazınızın eleştirinin ötesinde tahlil niteliği taşımasından ve hadiselerin içyüzünü anlayıcı ve anlatıcı üslubundan ötürü tekrar teşekkür ediyor, diğer yazarların bu üslubu örnek almasını diliyorum.’

NASIL BİR ADAY

25 yıldır tekstil işi ile uğraştıklarını, üretimlerinin %75’ini ihraç ettiklerini belirten Başoğlu, ‘Her şeyim açıktır. Ama her işletmede bir şeyler olabilir’ dedi. Kendisine yönelik eleştiriler karşısında ‘karalama kampanyasına’ girmediğini belirterek, yerel seçimlerde çalışmadığı iddialarını kabul etmediğini, çünkü hangi gün nerede kaç saat çalıştığını iadeli taahhütlü mektupla Genel Sekreter Önder Sav’a bildirdiğini anlattı. Genel Başkan Baykal’la adaylık konusunu görüşürken, ‘Adana’ya bir akademisyen adayın yakışacağını’ söylediğini, bu görüşe Prof. Gaye Erbatur’la katıldıklarını bildiren

Başoğlu daha sonra telefonda şunları söyledi:

ROTARY ÖZÜLKÜ’YE KARŞI

‘Ben yasaklanmış bir cemaatin üyesi değil Adana Rotary Kulübü’nün 18 yıllık faal üyesiyim. Rotaryenler, CHP’den Bülent Özülkü aday olursa destek verilmeyeceği görüşünü dile getirdi. Bu arada baktım, benim desteklediğim adaylar biçildi, bazı örgüt üyeleri görevden alındı. Ben genel başkana, CHP için çalışacağımı ancak adayın arkasında çalışmayacağımı söyledim. Nitekim seçim süresince Bülent Özülkü ile çekilmiş bir tek resmim yoktur. İşte o gün benim idam fermanım çizildi. Ben her şeyi açık kalplilikle yaptım.’ Başoğlu, gerekirse ilerde bazı şeyleri kamuoyuna açıklayacağını bildirdi.

Bu arada AKP’li Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak gelişmeler karşısında adının geçmesi üzerine bize ‘Başoğlu, aday tespitinde beni CHP’ye istiyordu. Ancak ben yaptığım anket sonucundaki eğilime göre, biraz da DP ve AP kökenli olmamız nedeniyle AKP’yi tercih ettim’ dedi. Başoğlu’nun CHP’nin aday tespitinde örgüte karşı tepkili olduğunu da ekledi.

Bu arada Bülent Özülkü’ye yakın ‘5 Ocak’ gazetesinde, seçimlerden 18 gün sonra (16 Nisan) tarihli ‘Sus!.. Konuşma’ başlıklı haberde, Atilla Başoğlu’nun, CHP adayı Özülkü’nün, AKP adayı Durak’a karşı Büyükşehir seçimini kaybetmesi üzerine ‘Adana’da kaybederek kazandık’ diyerek şampanya patlattığı ve ‘CHP’yi eleştirerek AKP’ye kaçmanın hesaplarını yaptığı’ yazılıyor.

Ford-Otosan: İşte toplu sözleşmemiz

FORD-Otosan’dan, bazı işçilerin yakınmasını dile getiren ‘Ford işçisinin yüreği yanıyor’ başlıklı yazıya bir açıklama yapıldı. 1 milyar $’a yakın yatırım yapılarak Gölcük’te kurulan fabrikada haftada 6 gün olmak üzere iki vardiya halinde günde 7.5 saat çalışıldığının, fazla mesailer için %100; 20.00-06.00 arasındaki çalışmalar için de %10 zamlı ödeme yapıldığı belirtilen açıklamada;

‘Şirketimiz adına Metal Sanayicileri Sendikası ile Türk Metal Sendikaları arasında imzalanmış olan Toplu İş Sözleşmesi’ne (TİS) tabi olan işyerimizde saat ücretli personelimizin işe girişte alacağı ücret, devam eden dönemlerde alacağı yeni ücret zamları ve sosyal hakları, TİS’e tabi olan işyerimizde saat ücretli personelimizin işe girişte alacağı ücret zamları ve sosyal hakları TİS’te tanımlanmış durumdadır. 1 Eylül 2004 tarihi itibarıyla yenilenecek olan mevcut iş sözleşmemize göre sendika üyesi çalışanlara ücret dışında yılda 4 maaş ikramiye tutarında ikramiye ile yakacak yardımı, bayram harçlığı, izin harçlığı adı altında yıllık brüt 685.113.970 TL ödenmekte olup, TİS’te görüleceği üzere yasaların çok üstünde sağlanmış sosyal haklar bulunmaktadır.

Toplu İş Sözleşmesi ve Grev Lokavt Kanunu’na göre TİS’e tabi olan işyerimizde, TİS’in sunmuş olduğu ücret ve sosyal haklardan yaralanılabilmesi için işçi sendikasına üye olunması gereklidir. Sendikaya üye olunduğu takdirde ise TİS’in 9. maddesi gereği ve 2821 sayılı Sendikalar Kanunun 61. maddesi gereği, sendikalı üyeden ‘üyelik aidatı’ kesilmektedir. Gene aynı yasaya göre sendikaya üye olunmadığı takdirde sendikaya dayanışma aidatı ödenmesi söz konusu olmamaktadır. Bu yöntemlerden hiçbirini yapmayan çalışanın yasadan ve toplu iş sözleşmesinden yaranlanması mümkün değildir.

Ford-Otosan’ın açıklamasında Koç Holding Emekli ve Yardım Sandığı’na yapılan kesintilerin işçilerin tercihine bırakıldığı hatırlatıyor.

Kamusal alan nedir?

ATATÜRK, düşmanı vatanın harim-i ismetinde boğacağız, demişti.

Günümüzde ise kamusal alan; laik demokratik cumhuriyet, üniter sosyal hukuk devletinin harim-i ismetidir.

Nurettin KAPTAN

MESAJ PANOSU

BEYOĞLU Gazetesi’nin ‘Kültürler Birbirine Bakıyor’ projesi kapsamında ‘Tanıdık Ezgiler’ adıyla Rum, Ermeni, Süryani ve Sefarat müziğinin seçkin örneklerinden oluşan CD’yi bu hafta sonu okurlarına bedava veriyor.

beyoglu@beyoglugazetesi.com

ÇEVREMDE Digitürk’
ten şikayet eden insanların sayısı gitgide artıyor ve Digitürk’ten kimse cevap verme zahmetinde bile bulunmuyor. Benim tek istediğim, üyeliğimin iptali ve izlemediğim döneme ait 30 milyon tutarındaki faturanın iptal edilmesi.

Osman ÇOLAK

BAĞDAT
Caddesi’ndeki yarışcıların yeni yerleri Kalamış-Fenerbahçe ve Kalamış’taki Münir N.Selçuk Caddeleri.. Kalamış artık ‘bir tatlı huzur’un alındığı yer değil. Gece uyuyabilirsen uyu; polis mi ortalıkta yok.

Arif İHSAN

ADALAR
Belediyesi, Kültürlerarası İletişim Derneği, PPR ve Adalar Vakfı İşbirliği ile düzenlenen 1. Uluslararası Adalar Festivali 22-23 Temmuz tarihleri arasında dört adada gerçekleştirilecek.

ÖSYM, KPSS soru ve cevaplarını yayınlamaması ‘ÖSYM’nin bir prensip meselesiymiş’, bir ÖSYM görevlisi böyle diyor. Ben de AKP hükümetini böyle bir evlat yetiştirdiği için tebrik ediyorum.

Bahar KAMAN ANKARA
Yazının Devamını Oku

Atılan her zar düşeş gelmez

15 Temmuz 2004
<B>KEŞAN’</B>da çıkan <B>‘Önder’ </B>gazetesi sahibi <B>Feyzullah Aktan </B>günlük fıkrasında şöyle diyor: ‘CHP’nin mevcut siyasi yapısı içerisinde bölgemin ve ülkemin sorunlarını çözmeye yönelik siyaset üretme inancımı kaybetmiş bulunmaktayım.’

Edirne Milletvekili, Keşanlı Prof. Necdet Budak’ın CHP’den istifa dilekçesi böyle.

Sayın Budak adaylığa karar verdiğinde CHP’yi tanıyor muydu? Hayır. Çünkü o güne kadar bir tek gün bile CHP içinde çalışmamıştı. Belki CHP’nin tüzüğünü ve programını bile okumamıştı.

Peki onu aday gösteren ve listenin birinci sırasına oturtan CHP örgütünün, onu tanımak adına, oturup birlikte bir çay içmişliği var mıydı? Yoktu.

Bir de şu sorunun yanıtını arayalım:

CHP mevcut siyasi yapısı ile halkın beklentileri doğrultusunda çözümler üretebiliyor mu?’

LİSTE BİRİNCİSİ OLDU

Prof. Budak’ın ailesinin yaşadığı Karlı Köyü, Keşan’ın sosyal demokrat ağırlıklı ve okuyanların çok olduğu bir köy... Budak, İzmir Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde öğretim üyeliği yaparken bir gün Keşan’a çıkıp geliyor. CHP İlçe Başkanı’na aday olmak istediğini söylüyor. Kendisini CHP’nin 50 yıllık üyesi, eski belediye başkanlarından, bir gıda firmasının sahibi olan Metin Çırpan’la görüştürüyorlar.

Gerisini Çırpan’dan dinliyoruz:

‘Kariyer sahibi olduğu için kendisine mal bulmuş magribi gibi sarıldık. Yemeğe götürdüm; bana ‘Milletvekili olmak istiyorum ama Edirne’de önseçim var’ dedi. Bizim Uzunköprü’lü bir başka hemşerimiz vardır; ODTÜ Uluslararası İlişkiler profesörü Hüseyin Bağcı... Ona durumu açtığında Bağcı kendisine ‘Önseçim varsa harcanırsın’ demiş. Bana önseçim tereddüdünü aktardı. ‘Bu bir yarış’ dedim. Daha sonra adaylığını koydu. İnsanlar inanılmaz şekilde kendisine sarıldı, önseçimde listebaşı oldu ve kazandı.’

YÜZÜMÜZE NASIL BAKACAK

AKP’ye geçmesi...

- Başta köy halkı olmak üzere kendisine oy vermiş olan CHP’liler büyük üzüntü duyuyor ve tepki gösteriyoruz. Dün köyüne gittim, sanki yangın yeri gibi karalar bağlamış... Doğrusu ben dahil kimse bir şey anlayamadı. Yüzümüze nasıl bakacak? AKP ile yıldırım aşkı nasıl başladı; ülkesi ve bölgesi adına neler getirecek merak ediyoruz. Hayatta böyle şeyler oluyor, bunları 50 yıldır yaşıyoruz. Hoş bir şey değil tabii. CHP’nin birtakım ilkeleri vardı, şimdi yok. Halk artık namusludan yana tavır koyma eğiliminde değil.

İLGİNÇ BİR KONU

Metin Çırpan,
1976-80 arasında belediye başkanlığı yaptığını, güzel hizmetler verdiğini anlatırken, tarım alanları konusunda çok önemli bir konuya parmak basıyor:

‘Toprak reformu dendi, kimse üzerinde durmadı. Fransa’da, de Gaulle zamanında, en küçük toprak 50 dönümden aşağı olamaz diye bir kanun çıkartıldı. Yani toprak, miras ve satışla bölünemez, dendi. Bizde ise tarlalar neredeyse bir dönüme kadar düşmeye başladı. Demirel, tapuyu deldirmeyiz dedi, böyle oldu. Bir şapka ile milleti arkasına taktı. Sağ iktidarlar tüketim toplumu yaptı Türkiye’yi... Keşan’ın 49 köyünden 3’ünde genç nüfus kaldı; geri kalanı emeklilik yaşını doldurmuş insanlar. Tarımdan nasıl verim alınacak; herkes kentlere kaçıyor.’

Vergi denetiminden değil örgütün gazabından kaçtı

CHP’den AKP’ye geçen Atilla Başoğlu, CHP kökenli bir aileden geliyor. Atatürkçülüğünü kimse inkar etmiyor. Deniz Baykal olsun arkadaşları olsun istifaya neden olarak Maliye müfettişlerinden gördüğü baskı öne çıkarılmak isteniyor.

Bu tarifle istifanın gerçek nedeni gözden kaçırılmasın sakın. Kendisini yakından tanıyan bir dostu bize şunları anlatıyor:

‘Başoğlu en çalışkan üyeyken bir süre sonra genel merkezin uygulamalarından rahatsızlık duymaya başladı. Nitekim ilk 9’lar hareketi içinde yer aldı; sonra 30’ların içinde yer aldı. CHP’nin Adana’da çıkarttığı 6 milletvekilinden sonuncusuydu. Diğer 5 milletvekilinden ayrı hareket ediyordu. Önceleri Aytaç Durak’ın transfer girişiminden, daha sonra da Bülent Özülkü’nün Adana Büyükşehir Belediye Başkan adayı gösterilmesinden rahatsızlık duymuştu. Hatta Özülkü’nün atanması karşısında istifayı bile düşünmüş ancak arkadaşları tarafından engellenmişti. Sonuçlar tepkisinin ne kadar haklı olduğunu gösterdi. O da bu kadronun içinde yer almak istemedi, yerel örgütün baskılarına karşı güçlü olabilmek için iktidar safını seçti. Başoğlu, AKP’ye geçecek en son CHP’li olabilirdi aslında.

SIRADAN TEFTİŞ

İşyerinin müfettişlerce denetlenmesi...

- Özel bir teftiş değil... Yaz döneminde Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi 10 trilyonun üzerinde cirosu olan bütün işyerleri vergi incelemesine alındı. Başoğlu’nun müessesesi de bu arada denetlendi. İstifasının buna bağlanması maksatlıdır. Ancak başka bir iddia da var; Genel Merkez’e karşı muhalefete başlayınca, aynı listeden milletvekili olan Adana eski Defterdarı Kemal Sağ güya kendisine gözdağı vermek amacıyla tanıdığı müfettişler vasıtasıyla aile şirketi Yüksel Tekstil’e vergi incelemesi yaptırmış!.. Ama ne denirse densin birilerinin gazabından kurtulmak yolunu, CHP’den kaçmakta buldu. Denilebilir ki, AKP’ye geçecek en son adam olmasına rağmen... Kayseri kökenli olması nedeniyle dostları tarafından transferi hemen gerçekleştirildi. Başbakan AKP rozetini takarken yanında Aytaç Durak’ın da bulunması siyasetin bir cilvesi sayılamaz mı?

PARALI ADAY

CHP Genel Merkezi’nin tutumu...

- Baykal, seçim öncesinde Yavuz Donat’a, partinin adaylarından söz ederken Atilla Başoğlu’na hayran kalacaksın, demişti. Adaylarını ‘pırlanta’ olarak nitelendirmişti. Baykal bilmeli ki, seçim kampanyasında ‘Şimdi CHP zamanı’ diyen başka milletvekillerinin de ‘Şimdi AKP zamanı’ deyip yanından ayrılacaklarını görebilir.

Biliyor musunuz

TEMELİ
atılan, 20 yıldan beri süren İstanbul tüpgeçit projesi çalışmalarını yürüten DLH Genel Müdür Yardımcısı Simin Pehlivan’ın emekliliğini istediğini... Doğalgaz müteahhitlerinin kuruma tahsis ettiği Honda marka jeep’i bizzat kullandığı için adı ‘jeepli müdür’e çıkan Botaş Genel Müdür Yardımcısı ve 22 Mayıs’tan beri Botaşspor Kulübü Başkanlığı’nı yürüten Kerim Taşkıran’ın görevden alındığını...

Biliyor musunuz?

GÜNÜN SÖZÜ

Sayın Ecevit’in genel başkan adayı tavsiye etmesi doğru değildir. Adaylık yarışında Rahşan Ecevit’i parti meclisi listeme almayacağım.

(DSP Genel Başkan adaylarından Prof.
Şükrü Sina Gürel)
Yazının Devamını Oku

Botaş’taki kafa

14 Temmuz 2004
<B>BOTAŞSPOR </B>bayan basketbol takımının kapatılmak istenmesi üzerine <B>Adana’</B>daki sporcular hem tepkili, hem üzüntülü. Bu takım, ilk kez Avrupa’da final oynamış, üç kez Türkiye Şampiyonu, iki kez Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı kazanmış ve her zaman ‘kafaya’ oynayan bir takım.... Ama artık sahipsiz; cuma gününe kadar parasal kaynak konusunda bir girişim yapılmazsa ligden ayrılmış olacak. Botaş Yönetim Kurulu sportif faaliyetin sürmesi için bütçedeki fondan paranın aktarılması için bugüne kadar bir girişimde bulunmamış... Bu süre de cuma günü doluyor.

Bu durum karşısında bayan basketbolcular çil yavrusu gibi dağılmış, yabancı oyuncular da ülkelerine dönmüşler.

Altyapısıyla antrenörler, yüzlerce oyuncu yetiştirmiş; kız ve erkeklere 6-16 yaş arasındaki gençler için spor okulları açmış, orta ve lise takımları Türkiye Şampiyonası’nda başarılar göstermiş ve en önemlisi de Türkiye liglerindeki 13 takımın tümünde Botaş kökenli oyuncular bulunan bir takım... Botaş’ın Yumurtalık bölgesi merkezi; bu yönüyle Adana’nın, Çukurova bölgesinin vitrini sayılıyor.

ÇUKUROVA TEPKİLİ

Yener Aydın
1991’den beri Botaş’ın başında başarılı bir antrenör. Aynı zamanda Milli Takım’ın yardımcı antrenörü; hocanın yetiştirdiği altı antrenör bugün liglerde görev yapıyor.

Botaş yönetiminin bir bayan takımına duyarsızlığı karşısında Adana Valisi Kemal Önal başta olmak üzere sivil toplum örgütleri, medya çeşitli girişimler yapmış, bildiriler yayınlamış, yürüyüşler yapılmış ama Botaş hep kulaklarını tıkamış...

Bu sonuçla 20 yıllık kulübün kapısına kilit vurulmuş olacak.

GENEL MÜDÜRÜN TAVRI

Botaş
Genel Müdürü Mehmet Bilgiç; eski siyasetçi Sadettin Bilgiç’in oğlu... Yönetim Kurulu’nun, genel bütçeden pay istenmesi için her yıl olağan yazıyı bugüne kadar imzaya açmamış... Ve bununla da kulübün tarihe gömüleceği kanısı doğmuş kamuoyunda... Adana’daki genel kanaat ‘Genel Müdürün bayanlardan oluşan böyle bir takıma sıcak bakmadığı’ biçiminde yorumlanıyor. Nitekim, yakın çevresine ‘Kulübü kapatacağım, bu parayı bir bayan basket takımı için harcamam’ dediği ileri sürülüyor.

Kamu kurumlarının sporu teşvik için bütçede ayrılan bölümden Botaş’a yaklaşık 1-1.5 trilyon veriliyormuş bugüne kadar. Böyle bir kaynak olmayınca takımın yaşaması olanaksız.

Hükümetin bir bayan takımına karşı tavrı anlaşılır gibi değil; aynı orkestra ve operalara baktığı gibi.

Yedikule’ye ihanet

KÜLTÜR ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Yedikule Hisarı’nın 18 nolu parselini, kültürel turistik ve sanatsal amaçlı etkinliklerde kullanılmak üzere 1.5 yıl önce kurulan Uluslararası İç ve Dış Tic. Ltd. Şti’ye (STI) yıllık 142 milyar bedelle kiralıyor. Şirket, Yedikule’nin yeniden düzenlenmesi ve kullanılması amacıyla İstanbul 1 nolu Koruma Kurulu’na bir proje öneriyor. Ancak projenin Yedikule’ye geri dönülmez zararlar vereceğine karar veren kurul, uzun süreli kiralama ve irtifak hakkı tesis edilmesine karşı çıkar. Ancak, Eurovision etkinliklerine dönük sökülebilir hafif malzeme ile sınırlı bir alanda ve sınırlı bir sürede, özgün zemin dokusuna kalıcı hiçbir inşaat yapılmamasına karar veriyor. Kurulun kararından bir gün sonra Yedikule Hisarı, Defterdarlık ile 30 yıl süre ile irtifak hakkı tesis ediliyor.

‘Şehristanbul Derneği’ denetmenleri, şehirde düzenli olarak yaptığı denetlemeler sonucu korkunç bir manzara ile karşılaşır:

90 yıllık ağaçlar kesilmiş, Osmanlı mahallesi tahrip edilmiş, cami adeta traş edilmiş, hazine yok edilmiştir. Hisar, adeta bir helikopter pisti görünümündedir. Dernek bunun üzerine STI aleyhine Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunur.

CHP İstanbul milletvekili Bihlun Tamaylıgil, yanıtlaması istemiyle Bakan Erkan Mumcu’ya sorular yöneltir.

Ortada bir çok soru vardır: Kurul kararı oldukça açık olmasına karşın, Maliye Bakanlığı’nca neden yok sayılmıştır? Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Topkapı Sarayı Müzesi, Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nin görüşü neden sorulmamıştır? Şirket bu işin ehli midir?

Bu konunun altında bakalım neler çıkacak?

Komşun aç iken

ATASAY Kuyumculuk’un sahibi Cihan Kamer’e sorabilir miyim? Başbakan Erdoğan ilk oğlunu evlendirirken gazeteciler kendisine takıları sormuştu, o da ‘Sayesinde altın piyasasını hareketlendirecek kadar...’ demişti.

Gerçi bu seferki düğünün damat tarafı Sadık Albayrak... Böyle görkemli bir düğün sonrasında altın piyasasına yansıyan bir hareketlenme olmuş mudur?

Yakup ÖZEROĞLU

DÜNKÜ yazınızda, düğünle ilgili eleştirisinde bir okurunuz ‘Eğer cennete bu kadınlar girecekse, ben o cenneti de istemiyorum’ diyor. Siz bu kafa ile cennete istesiniz de giremezsiniz.

Halit KELEŞ-FATİH

BENİM de sorularım olacaktır. Düğünde görev yapan 5 bin polise mesai ücreti verilecek midir? Salon kirası, Pelit firmasının hazırladığı ‘nikah şekeri’ zarif ama bunun bedelinin kamuoyuna açıklanması gerekmiyor mu? Hatta altınların miktar ve değerini de kamuoyu öğrenmek ister. Cumhuriyet bir kenara bırakılıp padişahlık dönemine mi dönülmek isteniyor? İnsanların karnını zor doyurduğu bir dönemde bu kadar şaşaaya gerek var mıydı? Müslümanlıkta ‘komşun aç iken sen tok yatmayacaksın’ diye bir söz var. Sayın Başbakanıma hatırlatmak istedim; bu koşuşturmada unutmuş olabilir.

Ülkü K.

İlkesizliğin bu kadarı

GÜNEŞ batıdan doğabilir, nehirler tersine akabilir. Bunlara inanırız! Ama CHP’li iki milletvekilinin kalkıp bir gün AKP’ye geçeceğini söyleselerdi herhalde gülüp geçerdik. Necdet Budak, Atilla Başoğlu... Düşünceniz nedir, savunmanız nedir bilemiyoruz ama adınız ve soyadınız sonsuza değin Türk halkı tarafından hep hatırlanacak ve inanın hiç unutulmayacaksınız! Biz CHP’ye oy verenler ve siz bizim oylarımızla bizim düşüncemizi orada temsil etmeye namus ve şerefi üzerine ant içenler, sizleri dilimizin ucuna kadar gelen kelimelerle değil yalnızca üzüntü ve şaşkınlıkla kınıyor ve AKP’yi de sizin kadar ilkesiz insanları bünyesine kabul ettiği için hayretle izliyoruz. Eğer sizleri hazmedebilecekse AKP’nin de eski partilerden bir farkı kalmamış demektir. Geçmiş olsun Türkiye.

Temiz siyaset umutları yine başka bahara kaldı!

B.Uğur BANOĞLU

Mustafa KOLKAN-İSTANBUL


Çayyolu’nda cami inşaatı

ÇAYYOLU,
Ankaralılar Caddesi üzerinde 200 m. arayla iki inşaat var; birisi cami diğeri ise tiyatro binası... Tiyatro binası inşaatı sanırım ödenek yetersizliği nedeniyle hiçbir şey yapılmadan öylece dururken, cami inşaatı Büyükşehir ve Yenimahalle Belediyeleri’nin iş makinelerinin desteğiyle sürüyor. Çevreye, gürültüye bakan, saygı gösteren yok.

Metin ALTAY-ANKARA

Bu kadar çok istasyon varken para kazanılmaz

‘BİR ülkede bu kadar akaryakıt istasyonu olur mu?’ diyor bir dostumuz: ‘Neredeyse KKTC coğrafyası kadar yer tutuyor.’

‘İstanbul’a gelin, Topkapı’ya bakın; kaç benzin istasyonu var; Cevizlibağ’da üç istasyon yan yana... Kasımpaşa’da, 2 km. uzunluğundaki Piyalepaşa Bulvarı’nda hiç benzin istasyonu yoktu, sanırım bugün beş tane oldu.

Şimdi zam istiyorlar; bu kadar çok akaryakıt istasyonu olursa hiçbiri para kazanamaz.

Tabii en kolay şekilde vatandaşın cebine el atıyorlar.

Peki bayilik bu kadar kársız ise neden bu kadar çok benzin istasyonu açılıyor?

Günde 5 ton benzin satan bir bayi, ‘komisyonum az’ diye ağlıyor. Tüketimini 10 tona çıkartmayı, hizmet vermeyi düşünmüyor.

Bir tuğlacı, bir kasap kazanamıyorum, kárıma zam istiyorum diyebilir mi?

Türkiye’nin sınırları kevgir gibi... Habur’un halini anlatmaya gerek yok, Karadeniz’de kaçak mazot tankerleri vızır vızır gelip gidiyor. Daha utanılası da İran üzerinden demiryolu ile kaçak mal getirilmesi...’

Serbest ticaret bu değildir.

MESAJ PANOSU

GÜVERCİNEVİ
internet sitesinin çağrısı üzerine DSP Genel Başkan adaylarından Prof. Şükrü Sina Gürel ve Atilla Mutman, Kadıköy Aden Otel’de bugün 19.00’da Orhan Birgit’in yöneteceği açık oturumda ‘Nasıl Bir DSP’ sorusunu yanıtlamaya çalışacaklar. Zeki Sezer yurt gezisinde bulunduğunu gerekçe göstererek açık oturuma katılmayacağını bildirdi.

KADIKÖY Belediyesi’nin 2. Kadıköy Tiyatro Festivali, Selamiçeşme Özgürlük Parkı Amfi Tiyatrosu’nda dün başladı. 31 Temmuza kadar sürecek festivalde 15 tiyatro grubu sahne alacak.
Yazının Devamını Oku

Batı Trakya ve Ruhban Okulu

13 Temmuz 2004
<B>YUNANİSTAN </B>Başbakanı <B>Karamanlis’</B>in düğün jestine karşılık <B>Batı Trakya’</B>da neler oluyor? <B>Yunanistan, AB </B>kriterlerini Müslüman <B>Türk</B> azınlığın eğitim, vakıf ve müftülük seçimi için de geçerli sayıyor mu? Saymıyor ki Batı Trakya dernekleri ‘Ecdat yadigarı vakıf mallarımız talan ediliyor’ diye tepki gösteriyor.

Gümülcine kent planında öngörülen sokak ve cadde açılmasına ilişkin imar planlarının uygulamaya konularak başta Celal Bayar Lisesi Erkek Yurdu’nun bulunduğu bina olmak üzere birtakım azınlık vakıflarına ait gayrimenkullerin yıkılacağına dair bilgilerin su yüzüne çıkması yeni endişelere yol açıyor.

Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Av. Burhaneddin Hakgüder, ‘1967’de cunta döneminde başlayan ayak oyunları ile uluslararası anlaşmalar hiç sayılarak Türk azınlığın mülklerinin haciz, istimlak yoluyla yok edilme girişimleri yeniden başlatılmak istenmektedir’ diyor. Batı Trakya Vakfı Başkanı Başkanı Dr. Sabahattin Meriç, Türk-Yunan dostluğunun en hararetli savunulduğu, Ruhban Okulu’nun önümüzdeki öğretim yılında açılması çalışmalarının yapıldığı bir zamanda Batı Trakya Türk azınlığının vakıflarını yönetememesi, kimler tarafından yönetildiği, gelirlerinin ne olduğu, nereye harcandığının bilinmemesi çok üzücü bir durumdur.’

40 istasyon

BÜYÜKŞEHİR Belediyesi 40 akaryakıt istasyonunun açılması için ruhsat verdi.

Kimler açıyor bunları acaba? Zarar ediliyorsa neden bu kadar istasyon açılıyor? Litre başına 30 lira zam isteyenler asıl bu sorunun yanıtını vermesi gerekiyor. Yoksa onları istasyon açmaya mecbur eden bir durum mu var?

THY sahipsiz bırakılmamalı

TEMPO geçen haftaki sayısında THY’deki sıkıntıları gündeme getirince ortalık karıştı. THY Genel Müdürü Abdurrahman Gündoğdu, buna karşılık basın toplantısı yapıp gerekçeler sunmaya çalıştı. Aynı gece dolmuşa döndüğü için uzun süre bekletilen THY uçağında kavga çıktı, bir milletvekilinin de aralarında bulunduğu yolcular ve ekip karakolluk oldu.

Başbakan Erdoğan eski İstanbul belediye İETT-ulaşım ekibine teslim ettiği THY’nin plansızlık programsızlık sonucu 2004’ün ilk üç ayında 87 trilyon zarar etti. Daha da beteri azalan RJ’lerin seferden çekilmesiyle azalan uçak sayısı ile yakalanınca hatlar karıştı, rötarlarda patlama oldu. Uçaklar adeta ‘charter’ seferine döndü.

Bu arada Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım devreye girerek, ‘THY yönetimi hata yaptı, imaj kaybetti. Kár yapacağız derken yanlış yaptılar. Kár odaklı anlayış, hizmetin aksamasına neden oldu’ dedi.

Büyükşehir’de, THY Genel Müdürü Gündoğdu Ulaşım Daire Başkanı’yken, Binali Yıldırım da İDO Genel Müdürü’ydü.

Bakan’ın, THY’nin 10 yıldır özelleştirilmediğini eleştirmesi, milli havayolumuzun önümüzdeki dönem Öİ’den alınıp yeniden Ulaştırma Bakanlığı’na bağlanmasını istediğini gösteriyor.

Zaten THY’nin blok satışından vazgeçildiği açıklandı. Halka arz için Öİ’de kalmasına gerek yok. Öİ’nin yükü fazla; bakanlık bünyesinde de bu iş yapılabilir. Hiç değilse THY bugünkü başıboş ve denetimsiz durumundan kurtulmuş olabilir, hesap vereceği bir makama kavuşmuş olabilir.

Peki, THY’ye 42 uçağın alınması için AB’nin tarih vereceği 15 Aralık mı bekleniyor.

Havacılık çevrelerinde bunlar konuşuluyor.

Turiste eziyet

YURTDIŞINDAN geldiğimde pasaport kontrolünde tam 35 dakika bekledim. Gişelerin yarısı boş, görevli komiser tüm elemanların bu kadar olduğunu söyledi. Hadi bizi bırakın ama gelen turistlere bu eziyeti yapmaya kimin hakkı var.

Göksel SAVCI

Düğün için ne diyorlar

BAŞBAKAN Sn. Erdoğan’ın kızının düğününe temas edemeyecek kadar şoktayım. Sadece böyle bir lükse ne dinen, ne de ülkemizin içinde bulunduğu şartlar sebebiyle hakkı yoktu, demek istiyorum. Bir ülkenin saygınlığı düğünlerde ağırlanan yabancı devlet adamlarının sayısı ile değil ancak ve ancak ülkenin hak ve çıkarlarının layıkıyla savunulması ile sağlanır.

Yunanistan Başbakanı, İstanbul Valisi tarafından karşılanırken, Pakistan Devlet Başkanı’na Vali Yardımcısı’nın uygun bulunması beni rahatsız etmiştir. Pakistan bizi her platformda desteklerken; ev sahibi olarak Yunanistan Olimpiyat Meşalesi’nin KKTC’ye gitmesini engelleyen Rum yönetimine sessizce destek vermemiş midir? Bir yerlerde yanlışlık var ama nerede?

Sevgi DERİN-ANKARA

ALLAH
mesut etsin; Başbakan kızını evlendirdi. Mesaj veriyor: Batılı ve Doğulu devlet adamları burada birleşti... Türkiye için büyük gün!...

‘11 Temmuz 2004’ tarihimize, ‘Esra Zirvesi’ diye mi, yoksa ‘Esra-Berat Paktı’ mı diye geçecek? Gerçekten merak ediyorum?

Gün boyu TV’lerde; yumurta biçimindeki kafaları ve kara çarşaflıları izledik. Erkekler de beyaz entari ve beyaz takkeli olsalardı muhteşem bir Türkiye tablosu oluşturulurdu. Tüm dünya bizi alkışlardı. İşte o zaman AB kapıları ardına kadar açılırdı.

73 yaşındayım. Kaç iktidar, kaç başbakan gördüm. Ömrümün son yıllarında, tanık olduğum bu manzaraları görmeden ölmeyi isterdim. Gelecek nesiller için içim kan ağlıyor. Eğer cennete bu kadınlar girecekse, ben o cenneti de istemiyorum.

Nuran BÖKE-İSTANBUL

AKP’
li değilim ama Başbakan’ın düğününün Türkiye’nin tanıtılmasında çok hoş bir organizasyon olduğunu düşünüyorum. Bir okurunuzun aktardığının aksine Türkiye ile Finlandiya’daki bir düğün karşılaştırılamaz. Çünkü onlar AB üyesi, tanıtıma ihtiyaçları yok; terör yok. Böyle bir gösteriye Türkiye’nin ihtiyacı vardı, iyi de oldu.

Emel ÖMEROĞLU-BALIKESİR

MESAJ PANOSU

MAHMUT
Hocamızı (Mahmut Yerlikaya) Burgazada’daki Öğretmenevi Müdürlüğü’nden aldılar. Adalarımıza büyük hizmet veren bir öğretmendir. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın evini restore ettirip kitabını yazmış; inanılmaz bir şekilde bu bu evi Adalara kazandırmıştır. Bu dürüst ve çalışkan insandan Adalar Milli Eğitim Müdürü Mihriban Aslanbüyük ne istiyor; AKP’ye mi hizmet etmek istiyor? Bu haksız uygulamaya Kaymakam Orhan Arasan niye müdahale etmiyor?

Adalardan 18 imza

HAYDARPAŞA-Gebze tren hattı boyunca beton ve demir çerceveler çekerek ne ne yapılmak isteniyor? Bizi hapishaneye mi tıkmak istiyorsunuz?

Feyhan TÜNEY MALTEPE

TÜRSAB üyesi Pekin Turizm’in klasik ABD gezisi için Kasım 2003’te 400, Volga gezisi için de Ocak 2004’te 400 dolar peşinat verdim. Mart 2004’te ABD gezisini iptal ettiklerini söyleyip, peşinat verdiğim 400 doları da Volga gezisine aktardıklarını söylediler. Benim sağlık sorunum çıktığı için Volga gezisine katılamayacağımı söyledim, 800 dolarımın iadesini istedim. O tarihten bu yana oyalanıp paramı ödemiyorlar.

R.Erol KADIOĞLU BURSA

NEZİH
bir ortamda film izlemek için şehrin 14. km dışındaki Masera Sinemalarını tercih ediyoruz. Bütün sinemalarda ön sıralar biletini kaybedenlere mi ayrılır, yoksa birtakım hatırlı müşterilere mi?

Keziban KARAMAN
Yazının Devamını Oku

İktidar orkestra ve operaları eritiyor

11 Temmuz 2004
<b>ŞU </B>an devlete bağlı 6 senfoni orkestrası ve 5 opera bulunmaktadır. Bunun yanında birkaç belediye <I>(<B>Eskişehir </B></I>Belediyesi Senfoni Orkestrası gibi), birkaç da özel orkestra var. <I>(<B>Tekfen </B></I>Filarmoni, <B><I>Borusan </B></I>Filarmoni gibi). Ancak ne yazık ki devlet orkestraları büyük bir kadro sorunu yaşamaktadır. Bugün Türkiye’deki tüm opera ve orkestraların çok büyük boyuttaki bu sorunu ne yazık ki devlet tarafından çözülmemektedir.

AB’ye girme hazırlığında olan ülkemizde bu konuda ilginç bir politika izlenmektedir. Var olan orkestraların eksik kadroları doldurulmamakta, buralarda emekliliği gelenler hemen emekli edilerek daha büyük bir açık yaratılmakta, bu orkestraların kapatılması yolunda tasarruf adı altında bir politika işlemektedir.

Opera ve senfoniler birleştirilerek bu politikaya yeni bir halka eklenmiştir. Antalya Senfoni Orkestrası ve Operası birleştirildi. Adana Senfoni Orkestrası ile Mersin Operası da birleştirilmek istendi ama halktan aşırı tepki alınca vazgeçildi.

NEDEN KAPATILIYOR

Bütün bunlarla beraber ülkemizde 9 adet devlet konservatuvarı bulunuyor. Bunun yanında özel üniversitelerin de konservatuvarları var. Konservatuvar eğitimi tıp fakülteleri ile beraber en pahalı eğitimdir. Branşına göre 4 ile 10 yıl arası değişen eğitim sonrası öğrenci müzik alanında en yüksek okulu bitirip profesyonel orkestra ya da opera sanatçısı olur.

Aynı zamanda uzman eğitici vasfına da sahiptirler. Maalesef orkestralarda ve operalarda kadronun açılmaması nedeniyle yer alamayan bu genç sanatçılar üniversitelerin de kadro açmaması sonucunda konservatuvarda hocalık da yapamamaktadırlar. Konservatuvar eğitimi sırasında formasyon dersi alamadıkları için Milli Eğitim’e bağlı kurumlarda da yapamazlar. Bunun için yıllarca sanat eğitimi almış kişilerden LES sınavına girip tekrardan 2 yıl formasyon okumaları istenir.

Atatürk’ün bile ‘Her şey olabilirsiniz ama sanatçı olamazsınız’ dediği bir sanatçılara izlenen bu bitirme politikasının anlamı nedir? Neden yeni orkestralar kurulup mevcut kadro eksiklerinin tamamlanması yerine orkestralar kapatılıyor? Zaten büyük bir kültür yozlaşması yaşayan ülkemizde bu politikayla daha çok gerilemeye sebebiyet veriliyor. Her yıl yeni mezunlar veren konservatuvarların yetiştirdiği bu genç yetenekler ne olacak? Kıraç Erkin KORAY

AB’de bir düğün

FİNLANDİYA’dan bir okurumuz, bir yakınının bir Finlandiyalı bakanın kızı ile evlendiğini bildirerek, düğünü şöyle anlatıyor: ‘Düğünde ne koruma ordusu vardı. Ne de miting gibi davetli ordusu. Sadece iki tarafın en yakın arkadaşları ve aileler vardı. Nikah şahidi gelin ve damadın çok sevdiği iki arkadaşıydı. Avrupa’da takı denen bir adet zaten yok; öyle torbalar dolmadı.

Gazetelerde, Başbakan Erdoğan’ın kızının evlilik haberlerini okuyunca Avrupa’da şoka giriyoruz. Sanki hanedanlık gibi... Ürdün Kralı da şahit olarak çağırılmış. Bizzat Ürdün’e gidip davetiye vermişler.Hürriyet’te yayınlanan o resim Avrupa’da epey konu oldu.

Arkadaşımın kayınpederi işine belediye otobüsüne binerek gidiyor. Burada başbakan olmuşsun, bakan olmuşsun gayet sade yaşarsın. Evlilik haberi gazetelerde yer almadı. Buradaki Türk muhabirlerinin haber yapmaması için de gizli tutuldu. Kimsenin de haberi olmadı. İnsanın içi yanıyor, bu zat mı Türkiye’yi AB’ye sokacak?’

TSK-Emniyet

GENELKURMAY 2. Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, ‘DEP’liler hakkında yasal işlem yapılmalı’ dedi. Asker duyarlılığını gösterdi. Bir gün sonra Emniyet Genel Müdürlüğü, eski DEP milletvekillerinin Güneydoğu mitinglerinde yaptıkları konuşmalar nedeniyle haklarında suç duyurusunda bulundu.

Ankara’dan bir okurumuz soruyor:

‘Emniyet örgütü, biraz geç kalmadı mı?

Daha önce Diyarbakır’da savcılıkça soruşturma açıldığı bilinmiyor mu?’

Cesurca savaşmalıydı

CHP Adana Milletvekili Atilla Başoğlu sözde inandığı Atatürk ilkelerine nasıl bir darbe vurduğunun farkında değil herhalde. Bu CHP’yi terk etme zamanı değil, bilakis tam içinde kalıp cesurca savaşma zamanıdır. Bu durumda partiden korktuğu gibi ihraç edilmek istifa etmekten daha onurlu olurdu. Başoğlu’na oy vermiş olan Adanalı üçüncü nesil bir CHP’li olarak bu korkak hareketi kınıyorum. Levent ARPAÇ-SEYHAN

Bağdat’ın yarışcıları akıllanmıyor

SAAT 00.45. Kadıköy, Cemil Topuzlu Caddesi’nde spor araçlar yarışıyor. Sürücünün yanındaki daha keyifli. 155’i ancak ikinci aradığımda açıldı. Olanları anlatıp bu işin takipçisi olacağım dedim. Adam beni resmen azarladı. Az ilerdeki ekip otosuna durumu anlattım, bakalım haddini bildirecekler mi? Üstü açık beyaz BMW (sanırım); plakası 06 AAE 73 Karakola şikayetçi olsam başım derde girerdi, bunun için size yazdım... Ben bir cerrahım ve sanırım ellerim ve gözlerim bana hayat boyu lazım olacak. Kaza yapmasalar da bunların elinden ehliyeti, arabayı alabilecek bir güç var mı merak ediyorum. Dr. Yeşil YÜCEL

GÜNÜN SÖZÜ

‘Eğer Ortaçağ karanlıklarında bir gergef gibi işlenmiş olmasaydı, Rönesans yaratılamazdı.

(Yazar Vedat Günyol)

Biliyor musunuz

32 yıllık CHP üyesi, eski milletvekili ve bakan Erol Çevikçe geçmişte yakın arkadaşı olan Baykal’ın genel başkan kaldığı sürece parti üyeliğini askıya aldığını, ayrıca Genel Sekreter Önder Sav’a yazdığı mektupta ‘Sen istersen, CHP’yi bu genel başkandan kurtarabilirsin’ dediğini... Van’da eski RP ve ANAP milletvekili Mustafa Bayram’ın, polisin elinden kaçırılan oğlu Hamit Bayram’ın dışında bir diğer oğullarından Hecer Bayram’ın AKP Edremit (Van) İlçesi Belediye Başkanı olduğunu... TBMM’de eski Bayındırlık Bakanı Koray Aydın’la ilgili meclis soruşturma komisyonunun çalışmalarının sonuna gelindiğini; en son bürokratlar Ali Helvacı, Dinçer Yiğit, Sedat Aban ile bazı müteahhitlerin dinlendiğini...

ANKARA’da akaryakıt istasyonları, komisyonların düşüklüğü nedeniyle eyleme kalkışırken, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde AKP’lilerin oylarıyla 40 akaryakıt istasyonu açmak için izin çıkartıldığını... Başbakan’ın yakını ‘Ramsey’in sahibi Remzi Gür’ün yazlık villasının bulunduğu Ekinlik Adası’nda bir süredir harfiyat işleri yapan Gaziosmapaşa Belediyesi’ne ait iş makinalarının, kimin özel inşaatlarında çalıştıklarının merak konusu olduğunu... Van’da eski RP ve ANAP milletvekili Mustafa Bayram’ın, polisin elinden kaçırılan oğlu Hamit Bayram’ın dışında diğer oğullarından Hecer Bayram’ın AKP Edremit (Van) İlçesi Belediye Başkanı olduğunu... TBMM’de eski Bayındırlık Bakanı Koray Aydın’la ilgili meclis soruşturma komisyonunun çalışmalarının sonuna gelindiğini; en son olarak bürokratlar Ali Helvacı, Dinçer Yiğit, Sedat Aban ile bazı müteahhitlerin dinlendiğini...Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin, Başbakan hakkında Birlik Vakfı’nda yaptığı konuşma nedeniyle suç duyurusunda bulunduğunu... Uluslararası Tuzla Kültür ve Sanat Festivali’nin 14-18 Temmuz tarihleri arasına yapılacağını... Biliyor musunuz?

MESAJ PANOSU

TURİZMİN
gözbebeği olan Antalya’nın otobüs terminalinin peronlarının tavan badana ve boyalarının çirkin görünümü kimsenin dikkatini çekmiyor mu?

İsmail DÜNDAR
Yazının Devamını Oku

Enerjide devrim

10 Temmuz 2004
<B>ENERJİ </B>ve Tabii Kaynaklar Bakanı <B>Hilmi Güler</B> dünkü <B>‘Rüzgarı bırak, nükleere bak’ </B>yazımız üzerine ‘Yazdıklarınız gerçekleşiyor, artık rüzgar eserken bakmayacağız’ diyor gülerek... Keyifli bir şekilde Yenilenebilir Enerji Yasa Tasarısı’na kendisinin özel önem verdiğini, göreve geldiğinden beri üzerinde bir teknisyen gibi çalıştığını belirterek, ‘Nihayet komisyondan geçti, genel kuruldan da geçecek. Küresel ısınmayla ilgili Kyoto (Japonya) protokolüne de uygun bir yasa bu... Çok önemli teşvikler getiriyoruz, artık Türkiye rüzgar, jeotermal, güneş, nehir tipi hidrolik enerji üretim merkezi olacaktır. Türkiye olarak büyük bir açılım yapıyoruz’ diye konuşuyor.

Yenilenebilir enerjiler konusunda bazı bürokratların eski alışkanlıkları nedeniyle doğalgazdan başka bir enerji kaynağına önem vermedikleri biliniyor. Bakan Güler’in, rüzgar enerjisiyle ilgili yatırımı yapmak üzere bekleyen sanayicilerle aynı yönde düşünüyor. Rüzgar enerjisi üzerinde 1.5 milyar dolarlık lisans almış, irili ufaklı 50-60 işadamı veya grubun, bu yasayla rüzgar çiftlikleri yatırımına hemen başlayacakları anlaşılıyor.

RÜZGAR ÇİFTLİKLERİ

Nasıl bir yapı oluşacak bu sektörde?

Önemli teşvikler sağladık. Girişimcilerin bir an evvel tesislerini kurmasını istiyoruz. Bunun iki faydası olacaktır; bir elektrik enerji üretilecek, en önemlisi de konuda bir sanayi, yeni bir sektör doğacak. Rüzgar çiftliklerini oluşturan pilonların jenaratörü, kanatları ve bunlara bağlı bağlı ekipmanlar... Daha doğrusu bambaşka bir teknoloji ortaya çıkacaktır bu sektörde... Özellikle jeotermal konusu pek ele alınan bir enerji türü değildi; bu gelişecek, güneş enerjisi de aynı şekilde gelişecek.

Yeni teknoloji için yabancı yatırımcılarla görüşüyoruz.

ÇATILARDAN ELEKTRİK

Hayatımızda değişen bir şey olacak mı?

İlk kez söylüyorum, güneş enerjisinin kullanılmasıyla konutlar için elektrik üretimi başlayabilecek. Çatılara, kiremitlere fotosel elemanlar konularak binalar kendi elektriklerini üretebilecek; camlar için de aynı şey söz konusu... Kendi enerjisini üreten bir toplum olmakla hem kalkınmada, hem tüketimde çok önemli bir avantaj sağlayacaktır bu yasa.

Bakan bu arada Akçakoca’da doğalgaz sondajını yapacak platformun geldiğini müjdeleyerek ‘Nükleer santral çalışması dahil bununla bütün topları ateşlemiş olduk’ dedi.

NÜKLEER SANTRAL

Niye nükleer santral...

Bütün kaynakların kullanılması halinde yine nükleer santrala ihtiyacımız olacak. Zaten bütün dünyanın kullandığı bir yakıt türü... Ama Amerika kullanmıyor, diyorlar; Amerika bunların ömürlerini uzattı; 30 yıllıkken 60 yıla çıkardı; bu nedenle yenisini yapmaya gerek duymuyorlar. Zaten onlar gelişimlerini tamamladılar, yeni yatırım yapmamaları normal. Bu ülkelerin enerji tüketimlerine bizim katımız olduğu düşünülürse biz de ilerdeki açığı kapatmamız için mutlaka nükleer santrala gerek duyacağız.

Çamsan’ı uzlaştıracağım

BAKAN Hilmi Güler, Ordu’daki ağaç sanayii firması Çamsan’ın ortakları arasında, geçen mart ayından beri süren ciddi anlaşmazlığı aktardığımız yazımız üzerine de şunları söylüyor:

‘Ben de bir dönem Çamsan Yönetim Kurulu’nda görev yaptım. Hem bölgenin hem de Türkiye’nin önemli çok ortaklı bir firmasıdır, ekonomiye büyük katkısı vardır. Önceki hafta kendileriyle görüştüm, tekrar bir araya geleceğim. Poyraz ve Bodur grupları ile mutlu sona varacak bir uzlaşma noktasına ulaşacağımızı sanıyorum.’

Polis telsizine mikrofon gerek

SON terör olayları ve NATO toplantısı nedeniyle alınan güvenlikleri sırasında çok sayıda polisin resmi medyada yer alıyor; hepsinin de ellerinde birer telsiz... Buna ilaveten de cep telefonları var. Acaba bu aygıtlar bir güç gösterisi için mi kullanılıyor; yoksa adam dövmek için mi?

Bir okurumuzun önerisi şöyle: Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bir öneri getirebilir miyim; polisler ellerindeki bu büyük aygıtlar nedeniyle hareket kabiliyetleri yarı yarıya düştüğünden şu telsizlere bir yaka mikrofonu ve kulaklık taktırabilir misiniz? Batı’da bütün ülkelerde öyle çünkü. Beş-on dolarlık bir maliyeti çok görmeyin. Bakınız, verimlerinin nasıl arttığını göreceksiniz.

Dikkat

AMERİKA’
da yaşayan ünlü kalp cerrahı Prof. Mehmet Öz’ün, CNN’nin ‘Manşet’ programında ne dedi biliyor musunuz?

Güneşte 20 dakikadan fazla kalmanın sağlık açısından zararlıdır!

Ormanlara böyle bakılırsa tabii ki yanar kül olur

GELİBOLU Yarımadası’ndaki ormanı hiç bu kadar bakımsız görmedim.

(Gönderilen resimlerden bu açıkca görülüyor. Y.B.) Kış boyu kırılmış dallar ağaçların üzerinde ve yerlerde bırakılmış. Hiçbir budama, temizleme çalışması yapılmamış. Böylelikle en ufak bir cam kırığı, bir kıvılcımla mangal ateşi gibi yansın diye özellikle hazırlanmış gibi. Çok yakında buradan büyük bir yangın haberi gelecektir. Orman Müdürlüğü’nün bu inanılmaz ihmalinin nedeni nedir? Sanki yanması için özellikle bir çaba varmış gibi görünüyor. Manzara ormanın her köşesinde aynı. Lütfen bu kez yanmadan feryat edelim.

(Not: Size bu e-maili gönderene kadar maalesef karşı yakadan (Çanakkale tarafından) kara bulutlar yükseldi, yine 15.7.1994’deki gibi şiddetli rüzgar var, Tanrı ciğerlerimizi korusun.)

Dr. Serap ÖZER-KADIKÖY

Tezatlık

ANKARA’daki çeşitli benzin istasyonlarında asılı olan ‘Yeter artık batıyoruz. 12 Temmuz’da kapatıyoruz’ afişlerinin Konya Devlet Karayolu üzerinde ve yine bir BP benzin istasyonu karşısında olan; inşaatı yeni bitmiş ve açılmak üzere tüm ekipmanları hazırlanmış bir BP istasyonunda da olması büyük bir ironi. Sormazlar mı; ‘Madem bu iş karlı değil, yeni bir istasyona niye gerek duydunuz? Madem kapatacaktınız, niye açtınız’ diye. Bir tezatlık yok mu?

Taygun ÖZ

Biliyor musunuz

32 yıllık CHP üyesi, eski milletvekili ve bakan Erol Çevikçe geçmişte yakın arkadaşı olan Baykal’ın genel başkan kaldığı sürece parti üyeliğini askıya aldığını, ayrıca Genel Sekreter Önder Sav’a yazdığı mektupta ‘Sen istersen, CHP’yi bu genel başkandan kurtarabilirsin’ diye dediğini... Meclis’ten geçen Belediyeler Yasası’nda yeralan ‘belediye başkanları parti başkanı olamaz’ hükmünün AKP’lilerden çok CHP milletvekillerince benimsendiğini; bunun Mustafa Sarıgül’ün muhtemel bir girişimine karşı engelleme olarak yorumlandığını..

Biliyormusunuz?

MESAJ PANOSU

ALMAN
Konsolosu’na... Vize başvurusunda her randevudan 9 Euro alıyorsunuz; belgeler eksikse bir daha 9 Euro... Dört kişilik bir aileye, 4 günlük seyahat sigortası için 238 milyon da ödeyeceğimizi düşünürseniz, bu seyahattan vazgeçersiniz. Ben de öyle yaptım; bizi sömürüyorsunuz sayın başkonsolos... İsmimi yazmayın bir daha vize alamam.

DARICA’daki hayvanat bahçesine giriş 15 milyon; geçen gün Antalya’dan gelen yakınlarımı götürmek istedim. 9 kişi 135 milyon tutunca vazgeçtim. Öğrenci indirimi de yok. Sizce konuklarımı içeri sokamadığım için kendimden utanmalı mıyım?

Özkan OKUDAN

ÜSKÜDAR
Meydanı’ndan geçmeye cesaret edemiyorum. 3. Ahmet Çeşmesi ve Mihrimah Sultan Camii’nin çevresi minibüs, otobüs ve dolmuş duraklarının işgali altında. Ekip otoları bunları hiç görmüyor mu?

Memati EKŞİ-ÜSKÜDAR


ANTALYA’da Finike-Demre arasındaki güzelim karayolu özensiz yapılan yol genişletme çalışmaları nedeniyle bir moloz ve taş yığınına döndürülüyor. Turizm açısından önemli olan bu yola dikkat edilmez mi? (Kemer’de turistleri perişan eden rezaletten sonra...)

Cenk KUDAT-Dişhekimi
Yazının Devamını Oku

Rüzgarı bırak nükleere bak

9 Temmuz 2004
<B>TÜRKİYE</B> enerji sektöründe çok çarpık uygulamalarla karşılaştı; özellikle <B>ANAP </B>dönemindeki uygulamalar ibretle izlendi. Bütün Avrupa yenilenebilir enerjiye (hidroelektrik, rüzgar, jeotermal, bio-mas gibi..) yönelirken; AB’de ‘2010 yılına kadar AB genelinde %22’sine ulaşılması hedeflenmektedir’ denmesine karşın bazı siyasetçi ve bürokratlar kulak tıkadı.

Keban, Atatürk, Karakaya, Birecik ve Berke barajlarını hala ‘yenilenebilir’ sınıfına sokulup bazı şeyler gözden kaçırıldı.

Esen rüzgardan, akan sudan yararlanılmadıkça, kaynaklar ekonomiye kazandırılmadıkça petrol, doğalgaz ve kömür aldığımız ülkelere daha çok döviz ödemeyeceğiz.

Doğalgazda her bir KWH için bu fakir ülke 4 cent ödüyor ancak yenilenebilir enerjiye uzak duruluyor. Çarpıcı bir örnek verelim:

TEİAŞ NEDEN KARŞI

Türkiye Elektrik İletim AŞ
(TEİAŞ), enerji piyasalarını düzenleyen Enerji Kurumu’na diyor ki:

‘Ülkemizin çok büyük coğrafik alanını kapsayacak bir yüksek basınç sistemi etkisine girmesi durumunda topluca üretim yapamayacaklarının dikkate alınması gerekir. Bunun için kurulan rüzgar santrallarının kapasitesi kadar yedek (termik santral) güç bulundurulması gerekir.’

İTÜ’nün meteoroloji bölümü hocalarına sorulsa bu mantığın ‘bilim dışı olduğu’ söylenecektir.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dr. Hilmi Güler’in AB’deki rüzgar enerjisi ile ilgili verilerden mutlaka haberi olmalı ama biz bir şeyi hatırlatalım:

Rüzgar enerjisiyle ilgili olarak her ülke yatırımlarını artırıyor. Birçok ülke önemli mesafeler almış durumda. Yunanistan’ın 2002’de rüzgar enerjisinde 276 MW kurulu gücü var; bu da yaklaşık 400 kule demek... Yunanistan 2003’de gücünü 375 MW’ye çıkarmış; yani kapasitesini yaklaşık %133 arttırmış... Bu süre içerisinde Avusturya gücünü 139’dan 415’e; Almanya da 12.000’den 14.600’e, İspanya 4.800’den 6.200 MW’ye çıkartmış...

Türkiye’nin 2001’de 19 MW kapasitesi var, ne yazık ki 2004’te (bugün) de aynı kapasitede. Yeni bir tek rüzgar türbini kurulmamış/kurulamamış...

AVRUPA ÖRNEĞİ

Geçmiş iktidarların enerji politikalarının ülkemizde nelere malolduğunu eleştiren AKP iktidarı, akıp giden suya, esen rüzgara selefleri gibi bakmış olmuyor mu?

Türkiye’yi doğalgaza boğduran, gezer-yüzer mobil santralların kurulmasına yolaçan TEİAŞ şimdi de rüzgar enerjisinin önünü kapatıyor; yatırım yapmayı düşünenleri ürkütüyor.2020 yılına kadar ancak 900 MW’lik rüzgar santralı kapasitesine çıkılabileceği konusunda görüş belirtiyor; yani vizyonuna göre, İtalya’nın bugünkü gücü kadar olsun istiyor. İtalya 2020’de kaç MW’lik güce kavuşacak, hiç hesap edilmiyor?

Bu mantığa ne denmesi gerekiyor?

Başbakan Erdoğan’ın sık sık gündeme getirdiği güçlü ekonomiye bu kafalarla mı ulaşacağız?

TEİAŞ’ın ‘toplu basınç’ iddiası gerçekleşip rüzgar esmezse Avrupa ‘karanlıkta’ kalmaya mahkum olacak demek ki!

Enerji Kurumu lisans verilmesi işlemlerini yürütürken, TEİAŞ’ın karşı görüşüne anlam verilemiyor. İşte burada nükleer santralların gündeme getirilmesi bazı çevrelerce soru işaretine neden oluyor. ‘Rüzgar enerjisinin önünün kesilmesi nükleer santralların kurulmasının nedeni olmamalı’ deniyor.

Meclis’te bugün ‘yenilenebilir enerji’ konusu tartışılırken dileriz bunlar da tartışılır.

Dikkat

SOKAKTAKİ kapkaç telefon hırsızlığı, hastane odaları, lokanta ve kafelere kadar uzandı. Okurlarımız uyarıyor: ‘İyi niyetle sizden acil görüşme yapmak üzere telefonunuzu rica edenlere vermeyin, o arada kaybolup gidiyorlar.’

Balkanlar’a cemevi

BULGARİSTAN’daki Şişe-Cam A.Ş.’nin yatırımını anlattığımız dünkü ‘Deliorman’dan yükselecek cam fabrikası’ başlıklı yazımız üzerine Bal-Göç Genel Başkanı Doç. Emin Balkan şunları yazmış:

‘Türk azınlığın varlığını duyurmanızdan ve Bulgaristan’daki yerleşim alanlarının Türkçe isimlerini yazmış olmanızdan büyük mutluluk duydum.’

Bu arada bazı okurlarımız haltercilerimiz Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu’yu da Deliormanlı sanıyorlar. Her iki sporcumuzun Kırcaali bölgesinden olduğunu hatırlatalım. (Mutlu bundan bir süre önce, Deliorman’dan ritmik jimnastikçi bir sporcu ile evlenmiş.) Av. Bozkurt Deliorman ise ünlü Türkler arasında, dedesi gazeteci Necmettin Deliorman ile babası gazeteci-yazar, tarihçi, fikir adamı Altan Deliormanlı’nın da unutulmaması gerektiğini söylüyor. Bu arada Alcomet aluminyum fabrikasının Razgrad’ta değil Şumnu’da olduğunu hatırlatalım.

Razgrad’ta Cem Kültür Evi’nin temel atma törenine, Türkiye’den katılan işadamları 200 bin dolar bağış yapmışlar. Kültür inançlarını koruyan bölgedeki Türkler, Cem Vakfı Başkanı Prof. İzzettin Doğan’ın başkanlığındaki heyete büyük sevgi göstermişler. Azerbaycan ve Kırgızistan Büyükelçileri ile Hak ve Özgürlükler Partisi lideri Ahmet Doğan ve Türk kökenli milletvekilleri de bulunmuş. Türkler konuk heyet için sofralar kurmuş, dualar edilmiş, yöresel müzik ve folklor gösterileri ile dostluk ve sevginin temelleri pekiştirilmiş... Yurtdışında ilk kez bir Cemevi’nin Bulgaristan’da açılması sıradan bir olay sayılmamalı... Bulgar hükümetinin kendi Türk kökenli yurttaşlarına karşı Avrupa İnsan Hakları Antlaşması’nın 9. maddesinde ve anayasasında, yurttaşlarına ayırım yapmadan tanıdığı inanç özgürlüğünün somut bir göstergesi sayılıyor bu gelişme... Prof. Doğan, ‘Alevi-Bektaşi-Mevlevi İslam anlayışının ateşi Balkanlar’da yeniden yanmaya başlamıştır. 1000 yıldan beri Orta Asya ve Anadolu’da, 500 yıldan beri Balkanlar’da uygulanan en sade, Kuran’ı Kerim’e en uygun yorumu Bulgar kardeşlerimizce ifade ve icra edilecektir. Hepimize, AB’nin temel değerlerini benimseyen herkese kutlu olsun’ demiş. İki ülke arasındaki ilişkiler, Erdoğan’ın gezisiyle daha da gelişiyor.

Biliyor musunuz?

TÜKETİCİ Hakları Merkezi’nden yapılan açıklamada, tüketicinin yoğunlukla şehiriçi görüşme yaptığı ve standart hattı kullanacağı baz alınırsa Telekom’dan indirim diye kamuoyuna sunulan tarifelerin koyun postuna gizlenmiş kurt misali ‘yeni bir zam tarifesi’ olduğunun bildirildiğini... SİVAS’a yarın kalabalık bir toplulukla çıkartma yapacak olan Mustafa Sarıgül’ün ‘CHP Bayrağını Sivas’ta dalgalandıracağım’ dediğini...
Yazının Devamını Oku