TÜRKİYE enerji sektöründe çok çarpık uygulamalarla karşılaştı; özellikle ANAP dönemindeki uygulamalar ibretle izlendi.
Bütün Avrupa yenilenebilir enerjiye (hidroelektrik, rüzgar, jeotermal, bio-mas gibi..) yönelirken; AB’de ‘2010 yılına kadar AB genelinde %22’sine ulaşılması hedeflenmektedir’ denmesine karşın bazı siyasetçi ve bürokratlar kulak tıkadı.
Keban, Atatürk, Karakaya, Birecik ve Berke barajlarını hala ‘yenilenebilir’ sınıfına sokulup bazı şeyler gözden kaçırıldı.
Esen rüzgardan, akan sudan yararlanılmadıkça, kaynaklar ekonomiye kazandırılmadıkça petrol, doğalgaz ve kömür aldığımız ülkelere daha çok döviz ödemeyeceğiz.
Doğalgazda her bir KWH için bu fakir ülke 4 cent ödüyor ancak yenilenebilir enerjiye uzak duruluyor. Çarpıcı bir örnek verelim:
TEİAŞ NEDEN KARŞI
Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), enerji piyasalarını düzenleyen Enerji Kurumu’na diyor ki:
‘Ülkemizin çok büyük coğrafik alanını kapsayacak bir yüksek basınç sistemi etkisine girmesi durumunda topluca üretim yapamayacaklarının dikkate alınması gerekir. Bunun için kurulan rüzgar santrallarının kapasitesi kadar yedek (termik santral) güç bulundurulması gerekir.’
İTÜ’nün meteoroloji bölümü hocalarına sorulsa bu mantığın ‘bilim dışı olduğu’ söylenecektir.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dr. Hilmi Güler’in AB’deki rüzgar enerjisi ile ilgili verilerden mutlaka haberi olmalı ama biz bir şeyi hatırlatalım:
Rüzgar enerjisiyle ilgili olarak her ülke yatırımlarını artırıyor. Birçok ülke önemli mesafeler almış durumda. Yunanistan’ın 2002’de rüzgar enerjisinde 276 MW kurulu gücü var; bu da yaklaşık 400 kule demek... Yunanistan 2003’de gücünü 375 MW’ye çıkarmış; yani kapasitesini yaklaşık %133 arttırmış... Bu süre içerisinde Avusturya gücünü 139’dan 415’e; Almanya da 12.000’den 14.600’e, İspanya 4.800’den 6.200 MW’ye çıkartmış...
Türkiye’nin 2001’de 19 MW kapasitesi var, ne yazık ki 2004’te (bugün) de aynı kapasitede. Yeni bir tek rüzgar türbini kurulmamış/kurulamamış...
AVRUPA ÖRNEĞİ
Geçmiş iktidarların enerji politikalarının ülkemizde nelere malolduğunu eleştiren AKP iktidarı, akıp giden suya, esen rüzgara selefleri gibi bakmış olmuyor mu?
Türkiye’yi doğalgaza boğduran, gezer-yüzer mobil santralların kurulmasına yolaçan TEİAŞ şimdi de rüzgar enerjisinin önünü kapatıyor; yatırım yapmayı düşünenleri ürkütüyor.2020 yılına kadar ancak 900 MW’lik rüzgar santralı kapasitesine çıkılabileceği konusunda görüş belirtiyor; yani vizyonuna göre, İtalya’nın bugünkü gücü kadar olsun istiyor. İtalya 2020’de kaç MW’lik güce kavuşacak, hiç hesap edilmiyor?
Bu mantığa ne denmesi gerekiyor?
Başbakan Erdoğan’ın sık sık gündeme getirdiği güçlü ekonomiye bu kafalarla mı ulaşacağız?
TEİAŞ’ın ‘toplu basınç’ iddiası gerçekleşip rüzgar esmezse Avrupa ‘karanlıkta’ kalmaya mahkum olacak demek ki!
Enerji Kurumu lisans verilmesi işlemlerini yürütürken, TEİAŞ’ın karşı görüşüne anlam verilemiyor. İşte burada nükleer santralların gündeme getirilmesi bazı çevrelerce soru işaretine neden oluyor. ‘Rüzgar enerjisinin önünün kesilmesi nükleer santralların kurulmasının nedeni olmamalı’ deniyor.
Meclis’te bugün ‘yenilenebilir enerji’ konusu tartışılırken dileriz bunlar da tartışılır.
Dikkat
SOKAKTAKİ kapkaç telefon hırsızlığı, hastane odaları, lokanta ve kafelere kadar uzandı. Okurlarımız uyarıyor: ‘İyi niyetle sizden acil görüşme yapmak üzere telefonunuzu rica edenlere vermeyin, o arada kaybolup gidiyorlar.’
Balkanlar’a cemevi
BULGARİSTAN’daki Şişe-Cam A.Ş.’nin yatırımını anlattığımız dünkü ‘Deliorman’dan yükselecek cam fabrikası’ başlıklı yazımız üzerine Bal-Göç Genel Başkanı Doç. Emin Balkan şunları yazmış:
‘Türk azınlığın varlığını duyurmanızdan ve Bulgaristan’daki yerleşim alanlarının Türkçe isimlerini yazmış olmanızdan büyük mutluluk duydum.’
Bu arada bazı okurlarımız haltercilerimiz Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu’yu da Deliormanlı sanıyorlar. Her iki sporcumuzun Kırcaali bölgesinden olduğunu hatırlatalım. (Mutlu bundan bir süre önce, Deliorman’dan ritmik jimnastikçi bir sporcu ile evlenmiş.) Av. Bozkurt Deliorman ise ünlü Türkler arasında, dedesi gazeteci Necmettin Deliorman ile babası gazeteci-yazar, tarihçi, fikir adamı Altan Deliormanlı’nın da unutulmaması gerektiğini söylüyor. Bu arada Alcomet aluminyum fabrikasının Razgrad’ta değil Şumnu’da olduğunu hatırlatalım.
Razgrad’ta Cem Kültür Evi’nin temel atma törenine, Türkiye’den katılan işadamları 200 bin dolar bağış yapmışlar. Kültür inançlarını koruyan bölgedeki Türkler, Cem Vakfı Başkanı Prof. İzzettin Doğan’ın başkanlığındaki heyete büyük sevgi göstermişler. Azerbaycan ve Kırgızistan Büyükelçileri ile Hak ve Özgürlükler Partisi lideri Ahmet Doğan ve Türk kökenli milletvekilleri de bulunmuş. Türkler konuk heyet için sofralar kurmuş, dualar edilmiş, yöresel müzik ve folklor gösterileri ile dostluk ve sevginin temelleri pekiştirilmiş... Yurtdışında ilk kez bir Cemevi’nin Bulgaristan’da açılması sıradan bir olay sayılmamalı... Bulgar hükümetinin kendi Türk kökenli yurttaşlarına karşı Avrupa İnsan Hakları Antlaşması’nın 9. maddesinde ve anayasasında, yurttaşlarına ayırım yapmadan tanıdığı inanç özgürlüğünün somut bir göstergesi sayılıyor bu gelişme... Prof. Doğan, ‘Alevi-Bektaşi-Mevlevi İslam anlayışının ateşi Balkanlar’da yeniden yanmaya başlamıştır. 1000 yıldan beri Orta Asya ve Anadolu’da, 500 yıldan beri Balkanlar’da uygulanan en sade, Kuran’ı Kerim’e en uygun yorumu Bulgar kardeşlerimizce ifade ve icra edilecektir. Hepimize, AB’nin temel değerlerini benimseyen herkese kutlu olsun’ demiş. İki ülke arasındaki ilişkiler, Erdoğan’ın gezisiyle daha da gelişiyor.
Biliyor musunuz?
TÜKETİCİ Hakları Merkezi’nden yapılan açıklamada, tüketicinin yoğunlukla şehiriçi görüşme yaptığı ve standart hattı kullanacağı baz alınırsa Telekom’dan indirim diye kamuoyuna sunulan tarifelerin koyun postuna gizlenmiş kurt misali ‘yeni bir zam tarifesi’ olduğunun bildirildiğini... SİVAS’a yarın kalabalık bir toplulukla çıkartma yapacak olan Mustafa Sarıgül’ün ‘CHP Bayrağını Sivas’ta dalgalandıracağım’ dediğini...