Büyükşehir'e bağlı olarak hemen her daldan 600 mimar ve mühendisle İstanbul'u ve çevresini dizayn ediyorlar. Başında bulunduğu kurumun adı; 'İstanbul Metropoliten Planlama ve Tasarım Merkezi'...
Bir vesile ile Prof. Kaplan'la karşılaştık.
¦ Hocam çalışmalar nasıl gidiyor?
- Hemen müjdeyi vereyim, İstanbul'un 'Çevre Düzeni Planı'nı bitirdik; Büyükşehir Belediyesi'ne sunduk. Kimse bizim bitiremeyeceğimizi sanıyordu ancak çok iyi şeyler ortaya çıkardık geleceğin İstanbul'u için... Bu bir 'İstanbul Anayasası' sayılabilir; alt planları da parça parça sunacağız; Nazım Plan çerçevesinde...
¦ İmar mı, çevre mi?
- Günümüzde ekonomik-ekolojik savaşı yaşanıyor. Bu savaşta dileriz ekoloji kazanır. Ekoloji hayatın sürekliliği demektir.
¦ İstanbul'un 1/100.000'lük planlarını hazırladığınıza göre İstanbul'un hattı nereden başlayıp nerede bitiyor.
- Çevre Düzeni Planı, İstanbul'un il genel meclisi sınırlarını kapsıyor. Arazi kullanım kararlarının stratejik değerlendirmeleri ile birlikte Avrupa yakası 4, Anadolu yakası ise 2 alt bölge olarak planlanıyor.
Birlikte Şişli Camisi'ne gittik. Yolda iki bombanın kim veya kimler tarafından atıldığı konusunda ihtimalleri sıraladık.
Polisin elinde henüz bir ipucu yoktu.
Milliyet'in 56. kuruluş yıldönümü dolayısıyla verilen davette İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ile karşılaştık; İstanbul'un turizm sezonu başlarken sakin olduğunu söyledik kendisine.
"Ama bir grup bombacıyı yakaladığımızı unutmayın. İstanbul'u kana bulayabilirlerdi. Yeni bir bombacıyı daha yakaladık, sorgusu için savcılıktan 4 gün süre aldık" dedi. Bir takım şeylerden endişe ettiği belliydi.
Kolaylı Neyzen Tevfik'ten girdi, bakan ve bürokratlarını sıraladı, paşalarını saydı. Hatta 1937-38 Türkiye Amatör Futbol birincisi olan ve de şampiyonluk kupasını Ankara'da devrin Başbakanı Şükrü Saracoğlu'ndan (FB'de başkanlık yaptı) alan yıldızlarını anlattı.
1980'den önce terörün alev alev yaktığı o Bafra'dan çeşitli nedenlerle ayrılanlar önümüzdeki günlerde doğduğu topraklara dönecekler. 45. yaş gününü kutlayacak olan Bafra Lisesi'nde anılarını, heyecanlarını, aşklarını ve değerlerini gündeme getirecekler. Yeni mezunlara yarınların ‘yol haritaları’nı sunacaklar. 45 yılda 750’si kız 14 bin 147 mezun veren lisenin müdürü Abdülkadir Aygün eski öğrencilere seslenerek "Haydi, koşun Bafra'ya. Sizi kucaklamaya ve ikinci baharlarınızı yaşatmaya hazırız" diyor. (Bilgi: 0535-722 72 78)
Öğrencilere idari izin kararı alınsın
Lise müdürleri doktorları sahte rapora zorluyor
Bildiğim kadarıyla bu yöre tarihi doğal park statüsünde ancak
yapılaşmanın önüne geçilemezse yakında anıtın yanında da binalar göreceğiz. Zaten Settülbahir de, şehitliğe 100 metre kalmış.
Yani, Gelibolu Yarımadası da yakında rant kurbanı olabilir.
İstanbul Boğazı'ndan sonra galiba sıra Çanakkale'ye geliyor.
Dönüşte son bir yıl içerisinde yapılan Gelibolu Yarımadası ana tanıtım merkezini ziyaret ettik. Tam göstermelik kocaman bir bina yapılmış; biraz ticaret merkezine benziyor.
Üst katta kocaman bir yiyecek içecek satılan kocaman bir dükkan ve bunun yanında aynı büyüklükte bir hatıra eşya satan dükkan ile Çanakkale Zaferi'ni ve çevreyi fotoğraflarla tanıtan bir bir sergi salonu bulunuyor.
Binanın önünü ise masa ve sandalyeler kaplıyor.
Alt katta kütüphane ve sinema salonu (her ikisi de kapalıydı) var. Bunların fuayesinde 40 kadar resim ve altyazıları konulmuş.
Siyaseten 'liderlik' dersine daha sıkı sarılmış; gerçek bir muhalefet tabanı oluşturmak üzere 'kozası'nı örüyor.
Neden Sarıgül...
Son iki hafta içinde, DİSK'in solda birliği amaçlayan '10 Aralık Hareketi' iki toplantısını, DYP lideri Mehmet Ağar'ın Lüleburgaz mitingini izleyen; AKP'nin İstanbul'da geniş çapta yürüttüğü 'Gençler Buluşuyor'
toplantılarının Bayrampaşa'daki toplantısına konuşmacı olarak katılan, TZO'nun AB ile uyum konusundaki önemli tarım toplantısında çiftçi ve köylülerle görüşen, 'Turkuaz Hareketi'nin neyi amaçlamak istediğini Ali Müfit Gürtuna'dan öğrenmeye çalışan ve SHP'nin bir kitapçık haline getirdiği İtalya'daki 'Bir sol ittifak programı-Zeytin Ağacı' programını SHP Genel Başkan Yardımcısı İlhan Göğüş'ten dinleyen biri olarak, Sarıgül de merak edilmez mi?
Geçen hafta Sarıgül’ün avukatı Murat Hazinedaroğlu (O da CHP’den ihraç edilmiş) ile Yeşilköy Atatürk Havalimanı'nda karşılaştığımızda "Sarıgül
Sonraları kimi yurtdışından alınan kimi kendi tersanelerimizde yapılan, fuel-oil yada motorin ile çalışan, daha büyük,daha fazla personele ihtiyaç duyulan ama Boğaz hattı için fazlaca büyük martı gibi yolcu vapurlarımız devreye girdi.
Bildiğiniz gibi, aynı zamanda Beşiktaş-Üsküdar arasında ilk zamanlar, 8-10 kişi taşıyan küçük motorlarda hizmet vermekte idi. Zaman içinde, bu motorlarda büyüyerek şimdilerde birer küçük gemi gibi, 1000 kişilerle ifade edilen sayılarda yolcu taşımaya başladılar. Bu motorlar ta başından beri, az personelle hareket ettirilebilen, daha az yakıt harcayan ama Şehir Hatları kadar, bazen de daha fazla yolcu taşıyan karlılığı yüksek araçlardır.
Gördüğümüz gibi bu rekabet şartlarında Şehir Hatları kapandı, İDO mevcut vapurlara ilaveten bahsettiğimiz motorları da devreye alarak hizmet vermeye başladı.
Şu anda Boğazda oturan bizler, sabahları ve iş dönüşü yarım saatte bir, aralarda saat başı olmak üzere deniz yolunu kullanarak yolculuk yapabilmekteyiz. Gerek Boğaz hattında gerekse diğer hatlarda acil vapur ihtiyacı olmadığı kanaatindeyim. Hele hele eskiye dönerek, çalıştırılması masraflı ve fazla personele gerek duyulan vapurlarla hiç...
Yolcu nakli için vasıtaya ihtiyaç varsa şu anda özel motorlardan daha fazla sefere koymak kabil sanırım zira Turyol ve Dentur'un elindeki motorlar vardiyalı olarak çalışmakta ve haftanın belli günleri boş kalmaktalar.
Hala vapur ihtiyacımız varsa o zaman niye Avrupa tersaneleri aranmakta?
Vatansız, dilsiz, askersiz ve milli marşsız olan bu topluma kalaycı, boyacı, şarkıcı, darbukacı, klarnetçi,-zurnacı, ayıcı, cambaz, çiçekçi, falcı, çerci, bohçacı, demirci ve hurda toplama gibi 'gayrimuntazam' hayata dair işler kalmış. Bu bakımdan Voltaire’nin bu tanımlaması daha çok Çingenelere uygun düşüyor.
Hıdrellez, 6 Mayısta farklı inanışlarla Orta Asya'dan Avrupa'ya kadar bir çok bölgede kutlanıyor. Kısmet ve şansa dönük bir inanışa göre, 'Hızır', o gece dilekleri yerine getirir.
İlk önce şunu belirtelim, iki ana lehçeye ayrılan Çingene dilinde,
'Adam, insan' anlamında 'Rom' sözcüğü kullanılıyor. Bu sözcük bazı dillerde 'Roman' olarak geçiyor.
Romanların'in Hıdrellez kutlamaları daha bir renkli geçer coğrafyamızda.
BM tarafından 2006 Çingeneler Yılı ilan edilmiş.
Bunu İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin Hıdrellez nedeniyle düzenlediği 'Romanateşi Şenliği' ile ilgili etkinliklerde öğrendik.
Diğer açıdan, ülkelerin iki önemli stratejik kaynağı var. İnsan varlığı ve toprak. Türkiye'de insan varlığının ne kadar ussal kullanıldığı ortada(!) Toprak varlığı da sözüm ona imar planı yapan belediyeler tarafından katlediliyor. Birinci sınıf tarım alanları biçimsiz, beton yığını konut yapımına ayrılıyor. Az sayıda ve çok pahalı lüks siteler hariç tutulursa, birbirlerinin güneş ışığını engelleyecek kadar birbirine yakın, yeşil alansız, havasız, tipsiz, kişiliksiz kentleşme... Çocuklar mevsimleri ancak takvimlerden öğreniyor... Bunun adı imar imiş... Yıkılan gecekondular daha kişilikli daha insanca. Hiç olmazsa bahçelerinde ağaç, çiçek, maydanoz vs var...
Ülkesini sevenlerin bu duruma karşı tepki koyması gerekli. İmar planlarını yapan belediyelerin kent insanının yeşil alan, otopark vs gibi gereksinimlerini göz ardı ederek, inşaat yapanların rantı uğruna toprağı ve kentleri katletmesinin önüne geçilmesi gerek. Bence bu ikinci kurtuluş savaşı vermek kadar önemli. Kamuoyunu kişiliksiz kentleşmeye neden olan sözüm ona imar planlarını yapan (çoğu zaman kendi yaptığı plana bile uymayan) yerel yönetimlere karşı duyarlı olmaya ve ulusal değerine sahip çıkmaya çağırıyorum.
Mustafa ÇİÇEK
Vekil müdüre bakın
BOSTANCI'daki Hayrullah Kefoğlu Anadolu Lisesi öğretmenleri ve velileri ilginç şeyler anlatıyorlar:
“Okul müdürümüz Nuri Ergin 2004'te emekliye ayrıldı. O günden bu yana müdürlüğe (okuldaki müdür yardımcıları dururken) edebiyat öğretmeni İhsan Gümüş vekalet ediyor.
İhsan Gümüş, okulun temizlik ve güvenlik hizmetlerinin şirketlere ihale edilmesi gerekirken bir akrabasını temizlik görevlisi olarak işe alıyor. Sigorta primini okul gelirlerinden ödüyor ve okul lojmanında kalmasını sağlıyor. Gümüş'ün eşinin akrabası da okulda sekreter olarak çalışıyor.
Bitti mi? Hayır!