Paylaş
Birlikte Şişli Camisi'ne gittik. Yolda iki bombanın kim veya kimler tarafından atıldığı konusunda ihtimalleri sıraladık.
Polisin elinde henüz bir ipucu yoktu.
Milliyet'in 56. kuruluş yıldönümü dolayısıyla verilen davette İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ile karşılaştık; İstanbul'un turizm sezonu başlarken sakin olduğunu söyledik kendisine.
"Ama bir grup bombacıyı yakaladığımızı unutmayın. İstanbul'u kana bulayabilirlerdi. Yeni bir bombacıyı daha yakaladık, sorgusu için savcılıktan 4 gün süre aldık" dedi. Bir takım şeylerden endişe ettiği belliydi.
ESKİ TÜFEKLER
Şişli Camisi’nin avlusunda çok sayıda 'eski tüfek' toplanmıştı; eski TKP'liler, İP’liler ve yeni ÖDP'liler, yazarlar, çizerler... 1918 yılında Yanya'da (Yunanistan) doğan İşmen, ilk, orta ve lise öğrenimini İstanbul'da tamamlamış, Ankara Ziraat Fakültesi'ni bitirmişti. 'Bitki hastalıkları uzmanı' olarak Tarım Bakanlığı'nda çalışmış, İngiltere ve Kanada'da araştırmalar yapmıştı. İngilizce, Fransızca, Almanca ve Latince bilen İşmen, yaşamı boyunca sosyalist mücadelenin içerisinde yer almıştı.
M. Ali Aybar ile siyasete girmiş; 1966-75 yılları arasında Cumhuriyet Senatosu üyeliğinde bulunmuştu. AP iktidarı sırasında Sendikalar Yasası üzerinde yapılan değişikliklere karşı çıkmış, 'sarı sendika' olarak nitelediği Türk-İş'in 'gerici iktidar'lar işbirliği yapmasını sık sık eleştirmiş, bununla demokrasinin tehlikeye gideceğini savunmuştu.
Nitekim, bir süre sonra 12 Mart darbesi olmuştu; yüzlerce aydın cezaevine gönderilmişti.
KİMLER VARDI
Cenaze töreninde bir araya gelen eski TİP'liler birbirleriyle kucaklayıp anılarını tazelerken, Fatma İşmen'in bir sosyalist olarak onurlu bir yaşam mücadelesi verdiğini söylüyorlardı. Yeğeni Cem Kaygı, "Teyzem, Atatürk'ün Türkiyesi'nin meyvelerinden biriydi" diye konuşuyordu.
Cenazesinde kimler mi vardı?
Gözümüze çarpanlar arasında ÖDP Genel Başkanı Hayri Kozanoğlu, Nihat Sargın, Adalet Ağaoğlu, Gencay Gürsoy, Ufuk Aras, Tarık Ziya Ekinci, Sönmez Targan, Akın Birdal, Sıdıka Su, Mete Sönmez ve Cumhuriyet çalışanları...
İşmen'i Zincirlikuyu Mezarlığı'na uğurlarken biz de Çetinkaya ve Çalışlar ile 'Cumhuriyet'e döndük. Gazete binası bir süre önce Cağaloğlu'ndan, eski HAVAŞ binasına kiracı olarak taşınmıştı.
Önceki geceki olayı araştırmak üzere gelen polislerin çokluğu dikkati çekiyordu. Kalabalık bir okur kitlesi de gazete yönetimine 'geçmiş olsun' ziyaretine geliyordu.
Bu arada emekli general Doğu Silahçıoğlu da yazısını getirmek üzere Cumhuriyet'e gelmişti.
BiZİ BİR GÜN
TARAYACAKLAR
İlki geçen Cuma 21.18'de, ikincisi Çarşamba 23.24'de atılan bombalar pimi çekilmediği için şans eseri patlamamıştı. Cuma gecesindeki saldırıyı kameralar tespit etmişti; ancak ikinci saldırı yan sokağın içinden yapıldığı için karanlık nedeniyle bir görüntü alınamamıştı. Her iki bomba da parça tesirliydi...
Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız'a ve öteki arkadaşlarımıza
'geçmiş olsun' dedikten sonra 14.30 sıralarında gazete binasından ayrıldık.
Saat 16.30 sıralarında 3. patlamanın haberini aldık Hürriyet’teki odamızda...
Beş dakika sonra da Çetinkaya ile konuştuk; hayli heyecanlaydı:
"Bizi bir gün tarayacaklar diye söylemiştim sana... Göz göre göre bu kez gündüz attılar; bazı camlar kırıldı. Can kaybı yok. Resmi korumam, saldırgan üç kişiyi arkasından kovaladı ama kaçmayı başardılar" diyordu.
Fikret Dağlıoğlu, ikinci kattaki odasından, saldırganlardan birinin 'Allahü ekber' diye bağırdığını anlatıyordu.
Cumhuriyet'i koruyan sivil polislerinin gözleri önünde böyle bir saldırıyı gerçekleştirmek büyük cesaret işi değil mi?
MÜDÜR GİTTİKTEN SONRA
Olaydan bir süre önce, 2. bomba ile ilgili araştırmasını yapan Şişli Emniyet Müdürü Şeref Aytekin, Cumhuriyet'ten ayrılmış. Saldırganlardan birinin elinde silah varmış, 4-5 el de ateş edilmiş...
Ne tesadüf ki, bombanın atıldığı yere, arabamızı park etmiştik.
Patlamayan ilk iki bombanın MKE üretimi el bombası olduğu tespit edilirken, sonuncusunun da ‘1991 yapımı MKE menşeili ses bombası' olduğu bildiriliyordu.
Cumhuriyet, 83 yıllık yaşamında ilk kez böyle bir saldırıya uğruyordu; Cumhuriyet düşmanları tarafından....
Atatürk tarafından kurdurulan, laik ve çağdaş rejimi savunan 'Cumhuriyet'in yayınlarından kimler rahatsız acaba?
ZEKİ Sezer önderliğindeki DSP gümbür gümbür geliyor. Türkiye'nin çıkış yolu ortanın solu... Zeki Sezer yakında tüm Türkiye'yi kaplayacak solu da toplayacak, kendini sağcı sanan ezilmişleri de. Sizden isteğimiz görmezden gelmemeniz. Zeki Sezer'e sadece dikkat edin yeter. DSP hızla güçleniyor örgütü olan, daha önemlisi Genel Başkanından memnun olan tek örgüte sahip parti DSP... Kamuoyu araştırmaları gerçeği yansıtmıyor. Sezer'in gençliği ve yakışıklılığı, Ecevit'ten yıllar boyu aldığı tecrübe, dürüstlüğü DSP'yi iktidara taşıyacak. Biz çalışıyoruz dah da çalışacağız.
Ayhan KAVAS
Cezayir-Fransa anıtı
FRANSA'nın Ermeni tasarına karşı İstanbul'da bir 'Cezayir Anıtı' dikilemedi.
Fadime Özkan, kafe ve barların bulunduğu Galatasaray'daki Cezayir Sokağı'nı Fransız Sokağı olarak değiştirildiğini hatırlatarak "Cezayir'e ve Cezayir Sokağı'na Türk olarak mı bakacağız, yoksa Fransız olarak mı?" diye soruyor.
Balkonlara
FB-GS bayrağı
PAZAR günü hem FB hem de GS bayraklarını yan yana asalım balkonlarımıza. Bu saatten sonra kimin şampiyon olduğu pek de önemli değil. Ben bunu bir FB'li olarak, bir gerçek futbolsever olarak, içinden aynı şeyler geçen milyonlar adına istiyorum. Son dakikaya kadar puan puana gelen bu eşsiz heyecanı hep beraber imzalayalım. Bu belki de Türk ve dünya tarihinde bir ilk olur.
Haydi omuz omuza.
Levent AKINCI
GAZETECİ, Ecevit Kılıç yeni çıkan 'Politik Goller' adlı kitabında Türkiye'nin gündemini değiştirme gücünü sahip futbolun perde arkasında dönen oyunlara ışık tutuyor.
Kılıç "Türkiye'de futbol tarihi siyasi hesaplaşmaların tarihi olarak da okunabilir. Sadece hesaplaşmaları değil; siyasi arenadaki değişimleri ve iktidardaki etkin politik hedeflerini görmek de mümkündür futbol tarihine bakarken" diyor.
Deniz Baykal, küme düşen Samsunspor ve Diyarbakırspor'un affedilmesini isterken; herkes, küme düşünen Ankaragücü'nün Kenan Evren'in talimatıyla 1. Lig'e terfi ettirildiği örneğini veriyor. Kılıç bir başka örnekte şöyle diyor:
"1984-85 sezonunda küme düşen Denizlispor, Özal'ın talimatıyla affedildi. Böylece bir sonraki sezon 1. lig 19 takımlı oldu."
Kayserispor, Erciyesspor, Antalyaspor, Sivasspor, Bursaspor, Ankaraspor ve Malatyaspor'u AKP'li milletvekillerinin ve belediye başkanlarının kendi siyaset tarzlarıyla bu takım yönetimlerini nasıl ele geçirdiği anlatılıyor.
Bu arada örneğin, Özal'ın, 1984-85 sezonunda küme düşen Denizlispor'u 1. lige nasıl aldığını; Konyaspor'a şampiyonluk sözü veren ANAP'lı Mehmet Keçeciler'e, takım şampiyon olamayınca nasıl tepki gösterildiğini de hatırlıyoruz kitaptan.
Özetle; Ecevit Kılıç, Türkiye'de gündemi bir anda değiştirme gücüne sahip olan futbol sektöründeki 'politik çalımları' da ortaya koyuyor.
¦ TEMA Vakfı'nın, Ziraat Mühendisleri Odası ve Bursa Barosu ile birlikte verimli tarım arazilerine yönelik hükümetin vahim bir uygulamasını bugün 1907 Fenerbahçe Derneği'nde bir basın toplantısı ile kamuoyuna açıklayacağını...
¦ KAMUYA ait işyerlerinde çalışan 4857 yasaya tabi çalışan özürlü işçileriz. Hükümetten, tayin ve nakil yönetmeliğimizin bir an önce yasalaşmasını talep ediyoruz. Çünkü bizler halen tayin ve nakil hakkımız yok, bu ayrımcılık değil midir?
Bir grup özürlü
Paylaş