PaylaÅŸ
Bildiğim kadarıyla bu yöre tarihi doğal park statüsünde ancak
yapılaşmanın önüne geçilemezse yakında anıtın yanında da binalar göreceğiz. Zaten Settülbahir de, şehitliğe 100 metre kalmış.
Yani, Gelibolu Yarımadası da yakında rant kurbanı olabilir.
İstanbul Boğazı'ndan sonra galiba sıra Çanakkale'ye geliyor.
Dönüşte son bir yıl içerisinde yapılan Gelibolu Yarımadası ana tanıtım merkezini ziyaret ettik. Tam göstermelik kocaman bir bina yapılmış; biraz ticaret merkezine benziyor.
Üst katta kocaman bir yiyecek içecek satılan kocaman bir dükkan ve bunun yanında aynı büyüklükte bir hatıra eşya satan dükkan ile Çanakkale Zaferi'ni ve çevreyi fotoğraflarla tanıtan bir bir sergi salonu bulunuyor.
Binanın önünü ise masa ve sandalyeler kaplıyor.
Alt katta kütüphane ve sinema salonu (her ikisi de kapalıydı) var. Bunların fuayesinde 40 kadar resim ve altyazıları konulmuş.
Bir oda ise mescide olarak ayrılmış, yanında da tuvaletler var.
Biz oradayken SP Zeytinburnu teşkilatının düzenlediği 5-6 otobüslük
bir ziyaretçi grubu geldi.
Abartmıyorum, tek bir kişi bile ne üst salona, ne de fuayeye girdi. Tek bir fotoğrafa ve rölyeflere bakmadılar.
Gelen önce tuvalete gitti sonra mescide; peşinden de yemeğe koştular.
Ben de kabahat bu manzarayı görüntülemedim.
İşte Gelibolu Yarımadası'nın son yıllardaki hali.
Feza T.-Ä°STANBUL
> 'BOĞAZ yağmalanıyor' diye yazılar yazıyorsunuz. Sarıyer, Tarabya Oteli yanındaki restoranın üstüne büyükçe bir kat atılıyor; yeşil beyaz kundaklı... Reşitpaşa'da İsmar Market'in yanında 500 m2'lik kaçak bina yapıldı. Boğaziçi İmar Müdürlüğü'ne, Büyükşehir ve Sarıyer belediyelerine kaç defa şikayet ettik, netice yok. Büyükşehir İmar Daire Başkanı Mehmet Şimşek de, Sarıyer Belediye Başkanı Yusuf Tülün de görmüyorlar.
Yazıklar olsun.
A.Y./K.T.-SARIYER
> FETHİPAŞA Korusu'nun hemen bitişindeki (Münir Ertegün Sokak) 48, 50, 21, 42 numaralı yapıların kaçak teraslarını Belediye Başkanı Mehmet Çakır,
görmezlikten geliyor; Boğaziçi İmar Müdürlüğü de... Bu kaçakların sahipleri de mi, Korkut Özal'da olduğu gibi Çakır'ın 'manevi' bir şeyi oluyorlar?
E.KÖSE-ÜSKÜDAR
Dördüncü'yü kaç avukat savunacak
ŞEMDİNLİ'de PKK yandaşı diye nitelendirilen ve dükkanı bombalanan kişinin savunmasını yapmak için 300 avukatın başvurduğunu gazetelerden okumuştum.
Çok merak ediyorum, ifade özgünlüğünün var olduğunu düşündüğümüz, bazı kesimlerin ısrarla var olduğunu iddia ettiği ancak kendilerine dokunulduğu zaman bunu yok saydığı ülkemizde acaba Selanik'de Atatürk'ün doğduğu evdeki şeref defterine içini döken, 82 yaşında ki Atatürkçü Mehmet Dördüncü'yü kaç avukat savunmak için başvuracak?
Zahide NOYAN
DoÄŸuda bizim halimiz budur
BEN, Doğu Anadolu Bölgesi’nde birçok meslektaşım gibi Veteriner Hekimlik mesleğimi icra etmeye çalışıyorum. İşimiz masa basında kravatlı tertemiz giysiler içinde yapılan bir iş deĞil... Yılda 4 ay, sabah 5'te terör korkusuyla (ki evden çıkarken ailemizle helalleşip çıkıyoruz), iklim ve doğa şartları, hayvan sahiplerinin kültür düzeyi ve çok kötü ahır şartlarında (özlük haklarımız, maaş durumumuz, yüksek lisanlı olmamıza rağmen aynı kurumdaki ziraat mühendislerinden daha az maaş almamız gibi faktörlere hiç girmiyorum) işimizi yapmaya çalışıyoruz.
Size gönderdiğim fotoğrafta görüldüğü gibi derme çatma bir ahırda lüks lambası ışığında, ayağında çizme olduğu halde bir hayvana küpe takıyoruz. Halimize ne olduğunu sanıyorum anlarsınız.
Mesleğime verdiğiniz destekten dolayı bir kez daha teşekkür ediyorum...
Zafer KAYA- Veteriner Hekim-Bingöl İl Müdürlüğü
KUŞADASI'nda 1996 yılından bu yana turizm işi ile iştigal etmekteydim.
Çocukluğumda hiç unutmam Kuşadası, İstanbul'dan sonra en çok döviz girdisi
olan bir belde idi. Maalesef şu anda vergi dairesine en fazla borcu olan bir belde haline dönüştü. Benim her zaman kendime Kuşadalı olarak sorduğum bir soru var. Eğer ben turist olsam Kuşadası'na gelir miyim?
Maalesef 5 seneden bu yana verdiğim cevap hep aynı. Hayır!..
Üzgünüm ama bu politikalar turizm sektörünü bitirmek için elinden geleni yaptı.
Ahmet ReÅŸit YAKAN
MERSİN Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nden Sanat Tarihçisi Doç. Candan Ülkü sorunlarını şöyle dile getiriyor:
Ülkemizde 20 civarında üniversitede Sanat Tarihi lisans eğitimi veriliyor. Yüzlerce öğrenci hem birinci, hem de ikinci öğretim programlarında öğrenim görüyor. Son günlerde anlaşıldı ki, aslında devletimiz "Sanat Tarihçisi" diye bir meslek tanımlamamış ve dolayısıyla mezun olanlar, bir anda unvansız kalıyor. Eş değer sayılan Arkeoloji bölümlerinden mezun olanlar Arkeolog unvanı alıyor ve teknik kadrodan maaş alabiliyor. Örneğin, müzelerde yan yana çalışan personelin arasında epeyce bir maaş farkı doğabiliyor.
Doç. Candan ÜLKÜ-Sanat Tarihçisi-Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi
HADİ arkadaşlar gelin bir hareket başlatalım. Hepimiz cuma 21.05'de 2 dakikalık ışık söndürme eylemi yapalım. Bu başlangıç olsun...
Fransızların, Türk ve Ermenilere yaptığı oyuna karşı eylem yapalım ve yeni daha aktif eylemlerle olayı geliştirelim.
Fransa'da beni hapse tıkacak bir ülkenin ekonomisine katkıda bulunmak niyetinde değilim.
ADA Dostları Derneği, Türkiye Yazarlar Sendikası, Darüşşafaka Cemiyeti ve Adalar Belediyesi'nin katkılarıyla evrensel öykücümüz Sait Faik Abasıyanık anılıyor. CRR'de yarın 12.30'da sergi ve konser etkinliğinden sonra cuma günü Burgazada Kalpazankaya'da iki yıl önce kaybettiğimiz Vedat Günyol ve 100 yaşındaki Abasıyanık birlikte anılacaklar. Pazar günü Burgazada'daki panelin konuşmacıları; Prof. Talat Sait Halman, Prof. Yücel Aşkın, Perihan Ergun ve Ahmet Miskioğlu. 0216-381 17 05.
KÖŞEMİZDEN İNTERNETE TAŞIDIĞIMIZ YAZILAR
(Gelen tepkileri, suç unsuru bölümlerini ve saygısız ifadeleri atarak veriyoruz. Bize dönük de haksız ve gerçeğe aykırı eleştiriler yöneltilmiştir. Bu satırların yazarı, kimsenin yandaşı değildir; gördüklerini aynen kaleme almıştır. Bunun değerlendirmesi gayet tabiidir ki, okurlarımızındır.)
SAYIN yazar! Hiç bir çevre size kızmaz kızamaz da, bunun böyle olduğunu biliyoruz bizler. Siz görevinizi yapıyorsunuz, yaptınız da daha da yapacaksınız ama tarih sizlerden ne diye bahsedecek bunu kestirmek güç olsa gerek.
Ne dedi Sarıgül, Amerika'yı yeniden mi keşfetti, sosyal demokrasinin evrensel görüşüne bir katkıda mı bulundu, sol değerleri günümüz koşullarına mı getirdi ne yaptı? Sizler de aklınızca ortalığı karıştırıyorsunuz.
Bir ilçe belediye başkanı bu kadar kampanyanın kaynağı nereden buluyor?
Biz bu filmleri çok gördük.
Haydi işine ancak varırsın.
Ferda BOZKURT- CHP Aksaray İl Başkanı
> MUSTAFA Sarıgül denen vizyonsuz, sığ, bilgi birikimi olmayan, belediyeci olarak hiç bir temel meseleyi çözemeyen ambalajı olan ama içeriği hiç olmayan bu adamı CHP'nin lideri gibi göstermeye çalışmanız, en azından 'aracı' olmanız sizin gibi ilkeli gazeteciye hiç yakışmadı.
Kaya ÃœRÃœN
> BİZ solculardan hiçbir şey olmaz Yalçın Bey...
M. KÜÇÜKDERE
> 'SARIGÜL'e dikkat' ve 'Bazı çevreler bu başlığa kızabilirler' cümleniz doğru ama metin Belediye Başkanlığı seçim öncesi bu şahısla ilgili
propaganda yazılarını anımsatıyor. Daha ciddi olayları yazmanızı, 'abur cubur' adamları köşenize taşımamanız istemimdir.
Ali Kemal AYTAÇ
> SARIGÜL gibi adamlara destek niteliğindeki yazıyı size yakıştıramadım.
Siz ki bu ülke için birçok güzel olayı yazıp çizen bir yazarsınız.
Yoksa sizde de mi bazı değişiklikler oldu?
Oktay AKSU
> SAYIN Sarıgül ile ilgili olarak bir tek geçen haftanın başında Sayın Demirel ile Güniz Sokak'ta yaptığı görüşmeyi yazmayı unutmuşsunuz. Orada Sayın Sarıgül, Sayın Demirel'e ''Sizden destek istiyoruz'' dedi.
Turgay ÇEPNİ
> ATATÜRK ilkelerine gönülden bağlı birisi olarak, Sarıgül kişiliğinde birisini CHP'nin başında görmeyi hiç istemem. Bence Sarıgül, ANAP, AKP ve DYP çizgisinde bir politikacı.
Şişli'de oturan birisi olsaydım herhalde önceliği belediye ile ilgili işlere vermesinde ısrarlı olurdum. Bir de bu kadar yurtiçi gezilerinin masraflarının nasıl karşıladığını da merak etmiyor değilim.
Baykal da beklentileri karşılamaktan uzak. Umuyorum, CHP'nin başına ilkeli dünya görüşü olan ve ekip çalışmasına ağırlıkÂveren ve en önemlisi boÅŸ vaatler veya eleÅŸtirilerden çok ülkenin sorunlarının çözümü konusunda planları olan uygar birisi gelir.
Bülend TERZİOĞLU
'Kent-Planlama'= Mimarlık mıdır?
KELİMELERİN, ya da kelimelere karşılık gelen kavramların birbiri yerine rahatlıkla (parantez) içinde kullanılmasına daima temkinli yaklaşmışımdır.
(Bkz. Çalgüner T., 'Çevre mi? Ekoloji mi?', Nobel Yayıncılık, 2003, Ankara)
Son donemde 'yapay' olarak tekrardan alevlendirilen, 'Mimarlık' ve 'Åžehir Planlama' tartışmalarının bilimsel bir zemine oturtulmadan, arabesk bir piyasa söylemini dillendiren kalemşörler tarafından gündeme sokulduÄŸunaÂÅŸahit oluyoruz. Aslında buÂtartışma; 1960’ların 'plan mı, pilav mı?' söyleminin günümüzdeki post modernist bir versiyonudur. Yine 1960‘larda yayımlanan Prof. Dr. Ä°lhan Tekeli'nin 'Kent Planlama, mimarlık veÂmühendislik üzerine sürülen bir krema deÄŸildir' makalesinin üzerinden 45Âsene geçmesine raÄŸmen; bu tartışmanın yeniden gündeme getirilmesini anlamsızÂbuluyorum. 'Planlama' kavramının (fiziksel, ekonomik,Âsosyal) içinin boÅŸaltılarak, AB direktifleri çerçevesinde, ancak AESOP- Avrupa Planlama Okulları BirliÄŸi kararlarının aksine 'projecilik' (düzenleme) adı altında liberal birÂsöylemin mekansal dayanaklarının oluÅŸturulduÄŸu, kamusal akıldan yoksun bir toplum mühendisliÄŸi yapılmaktadır. Her ÅŸeyden önce 'planlama' kamusal yarar odaklı bir uÄŸraÅŸ alanıdır.
'Mimarlık' ve 'kent planlama' meslek disiplinleri birbirleri ile ortak çalışma alanlarına sahiptir. Bu ortak alanın adı (3. kulvar) 'kentselÂtasarımdır'. Kentsel tasarım, 1|500 ve daha altı ölçekteki mekansal çalışmalar ile sınırlıdır.
Ä°nce bir zeka kıvraklığı ile; 'Kentsel tasarım alanını, Kentsel planlama adıÂaltında deÄŸiÅŸtirerek; Kentsel planlama + Mimarlık = Mimarlık ÅŸeklinde birÂdenklem kurup, mekansal ölçek kayması yaratılmasının; zaten mimarlık eÄŸitimi formasyonu içinde mümkün olamadığı, bu iÅŸin eÄŸitimini verenler ve alanlar Âaslında çok iyi bilmektedirler.
Sorun; kanımca, mimarlıkÂeÄŸitiminin (mesleÄŸinin) kendisiniÂyenileyememesinden ve yaratıcılığının artık doygunluk noktasına gelmesindenÂkaynaklanmaktadır.
Mimarlığın, 'kent planlama alanına' ilgisi de iste bundan kaynaklanmaktadır.
Kentsel Tasarım alanı; (kentsel planlama deÄŸil!) geleneksel imar planına alternatif bir yaklaşım olması açısından yeni ve geliÅŸtirilmesi gereken birÂkulvardır.
Çevremizdeki herkesin gözlemlediÄŸi çirkin yapılaÅŸmaların da aslında 'plansızlıktan' kaynaklanmadığı nedeninin ise, binalara cephe bile giydirme estetiÄŸinden uzak müteahhit-mimarlık geleneÄŸi olduÄŸunu rahatlıklaÂsöyleyebiliriz.
Kent planlaması ya da ÅŸehir planlaması adı altındaki disiplin bir çok Avrupa ülkesinde mimarlık ve kentsel tasarım disiplininin bir üst dalıdır. Bağımsız bir bilim alanı olarak eÄŸitim sistemi içinde yeriniÂalmıştır.
Çin'de bir çokÂüniversitede mimarlık ve kentsel tasarım; kent planlama disiplininin bir alt dalı olarak kabul görmektedir. 'Ä°lim Çin’de de olsa gidin alın' sözünü üstüne alınması gerekenler umarım alınır. Kent planlama mesleÄŸi, önümüzdeki dönemin yıldızı parlayan disiplin alanlarının öndeÂgelenlerinden biridir.
Bundan sonra da, ileri bir tarihte birileri çıkar da; 'ÅŸehircilik', 'ÅŸehirsel çalışmalar' (urbanÂstudies) ve 'ÅŸehir planlama' kavramları arasındaki farkları da!.. büyüteç altında incelemeye kalkar, ortalığı karıştırır veÂyasalarda, yönetmeliklerde deÄŸiÅŸiklik yaparsa hiç ÅŸaşırmayın.
Bunun cevabı da, bir başka yazıda.
Meslek örgütlerinin bu tartışmalarını akademisyenler olarak dikkatleÂizliyoruz. YOK BaÅŸkanlığı, bu noktada seçimini yapmalıdır.
Planlı kentler ve 'güzel' binalar dileğiyle.
Tahir ÇALGÜNER- Gazi Üniversitesi Şehir Planlama Bölümü Öğretim Elemanı.
ZİRAAT Odaları Başkanlarının üretici sorunlarına yönelik yazılarımız arasında yer alan 'Pancarcının yakınması' (3.5.2006) başlıklı yazıya Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Basın Danışmanı Mehmet Davut Özülker şu açıklamayı yaptı:
"Kırşehir, Mucur Ziraat Odası Başkanı Hacı Çoban'ın dekardan 6 ton pancar alındığı, pancar alım fiyatının 60 YTL/ton olduğu ve 11 bin ton pancarın tarlada kaldığı konusundaki iddiaları incelenmiştir.
Teşekkülümüz Kırşehir Şeker Fabrikası Mucur Ziraat Bölge Şefliğine bağlı pancar üreticilerine 2005 yılı için 124.520 ton pancar üretim kotası tahsis edilmiş ve 26.763 dekar sahada pancar ekimi yapılmıştır. Pancar üreticilerinden 124.023 ton A kotası, 7.273 ton C pancarı olmak üzere toplam 131.296 ton pancar satın alınmış olup, dekara ortalama pancar verimi 4.9 ton olarak gerçekleşmiştir.
2005 yılı ürünü %16 polar şeker ihtiva eden, firesi düşürülmüş 1 ton A kotası şeker pancarı baz alım fiyatı 99.00 YTL olarak belirlenmiş iken, Mucur Ziraat Bölge Şefliği'nde üreticilerden satın alınan A kotası pancarın ortalama alım fiyatı, polar şeker varlığındaki artış nedeniyle 108.80 YTL/ton olarak gerçekleşmiştir.
4634 sayılı Şeker Kanunu ve bu Kanun'a istinaden çıkarılmış olan Hammadde ve Şeker Fiyatları Yönetmeliği ile Kanun ve Yönetmelik doğrultusunda hazırlanmış olan Şeker Pancarı Üretim Sözleşmesi gereği, üreticilerin toplam kota miktarı üzerinde ürettikleri pancar C pancarı olarak alınmaktadır. C pancarının fiyatı, C şekerinin ihracatından oluşan fiyata göre belirlenmekte olup, bu doğrultuda 2005 yılında üretilen C pancarı 22.50 YTL/ton'dan satın alınmıştır. Mucur Ziraat Bölge Şefliği'ne bağlı üreticilerden satın alınan 124.023 ton A kotası ve 7.273 ton C pancarı olmak üzere toplam 131 296 ton şeker pancarı için 13 656 891 YTL bedel ödenmiş olup, A kotası pancar ile C pancarı toplamının ortalama alım fiyatı 104.02 YTL/ton olarak gerçekleşmiştir.
Ziraat Odası Başkanı Hacı Çoban'ın belirttiği gibi, 2005 yılında Mucur Ziraat Bölge Şefliği'nde dekara pancar verimi 6 ton olmayıp 4.9 ton, ortalama pancar alım fiyatı 60 YTL/ton değil 104.02 YTL/ton olarak gerçekleşmiş ve üreticilerin ürettiği pancarın tamamı şirketimizce satın alınmış olup, tarlada pancar kalmamıştır."
'Kep'e bir de veliler gözüyle bakılmalı
İZMİR, Konak İlçesi Kaymakamı Ali Muhsin Nakiboğlu'nun yönelik bazı haberler dikkatimizi çekti. Kaymakamın okullarda kep giyme törenine getirdiği yasak kararına bir de velilerin gözüyle bakılması gerektiğini düşünüyorum.
Çocuklarını okutanlar bilir. Daha ana okulundan başlayarak, ilköğretim 5'te, 8'de ve liselerin son sınıflarında kep giyme törenleri yapılıyor.
Lüks restoranlarda, yıldızlı otellerde veda geceleri düzenleniyor.
Okullarda, keplerin, cüppelerin nereden alınacağı öğrencilere söyleniyor.
Veda geceleri için paralar toplanıyor.
Kız öğrencilere şık giyseler, erkek öğrencilere takım elbiseler almak gerekiyor.
Bu işe alışverişin canlanması, esnafın memnun edilmesi açısından da bakılabilir ama ya kıt kanaat geçinen veliler...
Alsan bir dert almasan bir dert...
Çoğunuzun böyle bir geceye ya da törene katılamamasının üzerinde yaratacağı etkiyi düşünebiliyor musunuz?
Üstelik işin içine bir de öğretmenlere pahalı hediyeler giriyor.
Olup bitenler eğitimin etiğiyle bağdaştırılabilir mi?
Milyonlarca veliyi cendereye sokmaya kimsenin hakkı var mı?.
Kaymakamın söylediği doğru.
Bizim eğitim geleneğimizde böyle kep törenleri yok.
Yanılıyor muyuz? Yoksa siz devletin okullarından mezun olurken kep giydiniz mi, veda partisine katıldınız mı?
Ayrıca bu başıboşluğu çeki düzen vermeye çalışan, Atatürkçü, eşinin başı açık bir kaymakam hangi kriterlere göre 'o kafa' oluyor."
PaylaÅŸ