Yalçın Bayer

Atamalara tarikatçı güçler mi onay veriyor

23 Mayıs 2006
GÜMRÜKLERDEN Sorumlu Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, bilindiği gibi gümrük kadrolarını üçüncü kez değiştirdi.

Gümrük Müsteşarlığı'na Mehmet Şahin'i, Müsteşar Yardımcılıklarına Nadide Ünlü'yü ve Bülent Ertem'i; Gümrükler Genel Müdürlüğü'ne Umman Hamitoğulları'nı, Muhafaza Genel Müdürlüğü'ne Cemil Emre'yi getirmişti. İstanbul, İzmir, İzmit, Antalya, Gaziantep ve Sinop başmüdürlüklerine de yeni isimler verilmişti.

Bu atamalar üç aydır Başbakanlık'ta bekliyor; dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı'na onay için gönderilmiyor.

Bu isimler 'vekâletin' de 'vekâleti' durumunda görev yapıyorlar.

Ancak durum karşısında başka gelişmelerin olduğu anlaşılıyor. Cumhurbaşkanı geçmişteki gümrükteki atamaların çoğunu geri çevirmişti. Bu isimlerden bazısı, AKP Genel Merkezi'nden gönderilen 'dinci' isimlerdi.

Gümrüklerde yolsuzluk ve usulsüzlüklere dönük sıkıntılar sürünce Bakan Tüzmen, 'gümrük kökenli' atamalarla yeni bir kadro oluşturdu.

Başbakanlık üzerinden Cumhurbaşkanlığı'na gönderilmesi gereken kararname Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer tarafından üç aydır masasında tutulurken, Tüzmen hakkında 'fırtınalar' kopmaya başladı.

Gümrük örgütüne yakın bir kaynak, "Cumhurbaşkanı'nın bu isimleri geri çevireceğinden mi korkuluyor yoksa Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'in kafasında başka bir şey mi var?" diye soruyor.

Sonuçta Dinçer'in, bakanın belirlediği isimleri 'beğenmediği' ve 'baraj' koyduğu anlaşılıyor.

Yazının Devamını Oku

Herkesin gözü Kazakistan'da

21 Mayıs 2006
KAZAKİSTAN'ın yeni başkenti Astana'ya indiğinizde, olimpiyatlara hazırlanan Pekin kadar olmasa da çok sayıda vinç dikkati çekiyor.

Yine İstanbul kadar olmasa da 'çılgın' bir yapı faaliyeti sürüyor. 15.5 milyon nüfuslu bir ülkenin 'başkent'i inşa ediliyor; Atatürk'ün Ankara'yı ortaya çıkardığı gibi... Devlet Başkanı Nazarbayev, Kazakların asırlar boyunca 'Çin tehdidi' altında yaşamasından duyduğu tedirginlikle biraz da Turgut Özal'ın önerisi ile başkenti 2 milyonluk Almatı'dan Astana'ya taşımış. 15 yıl öncesine kadar 100 bin olan nüfusu bugün çeşitli teşviklerle 600 bini aşan Astana'da geleceğin Şikago'sundan bugünün Dubai'sine kadar izler yakalanabilir.

15.5 milyon nüfuslu bir ülkede 35 bin konut inşa edilmesi önemli bir gelişmişlik göstergesi..

Milli Geliri 5 bin dolar olarak bildirilirken, iki yıl sonra Türkiye'nin üstüne çıkacağının beklendiğini söylediler bize.

Devlet Başkanı Nazarbayev'in, hedef koyduğu 2030 yılında Moskova'ya bile rakip olabilir. Çünkü bu yıla kadar devlet ve özel sektör kaynaklı 72 milyar dolar yatırım hedefleniyor.

Sovyetlerden ayrılan Türk Cumhuriyetleri arasında böyle bir ekonomik gelişmeyi gösteren başka bir ülke yok... Ah "canım petrol..." sözcüğü en iyi cevap sayılabilir buna...

Kazakistan'ın nüfusu ancak 15.5 milyonu zor buluyor. Coğrafi olarak Türkiye'nin yaklaşık 4 katı büyüklüğündeki toprakları göz önüne alınırsa, petrol ve maden zenginlikleri ile elbette dünyanın gözü Kazakistan'da olacak.

Tek çiçekle bahar olmuyor.

Kazakistan, Türklerin

Yazının Devamını Oku

Amerika’nın nezdinde AKP'nin profili düşüyor

20 Mayıs 2006
CENGİZ Çandar, Bugün Gazetesi’nde Amerika-Erdoğan ilişkilerine dönük ilginç yorumlar yapıyor.

Filistin seçimlerini Hamas'ın kazanmasından dili yanan, Irak'ta hırpalanan Amerika'nın artık Ortadoğu'da 'demokrasi merakının' pek göze çarpmadığını vurgulayan Çandar, AKP'nin 'meşruiyeti' konusunda Washington'un eskisine oranla daha 'umursamaz' gözüktüğünün altını çizdikten sonra şöyle diyor:

"Nereye, nasıl bir Washington'a gelmek istiyor? Ortadoğu'da demokrasi' eskisi kadar umurunda olmayan Washington için Tayyip Erdoğan ne, kim?" (17.5.2006) Çandar, Amerika'nın nazarında AKP ve Erdoğan'ın profilini şöyle çiziyor:

"Kendimizi aldatmayalım: Tayyip Erdoğan ve Ak Parti'nin 'profili' resmi Washington'da geçen yıldan bu yıla gerilemiş. İki yıl öncesine oranla çok, üç yıl öncesine oranla ise kıyaslanmayacak ölçüde bu gerileme. Dolayısıyla, Washington'dan, Tayyip Erdoğan'ı bir an önce görüp dinlemek için 'can atar' bir halde değil. (...) Washington, Tayyip Erdoğan'ın Beyaz Saray'da gözükmesinin, kendisini 'Türk iç politika denklemi'nde 'meşruiyeti'ni sağlama aldığı anlamına geleceğinin farkında. Ve, bu 'imaj'a yardımcı olmak konusunda özellikle bir istek duymuyor."

Çandar, bazı ipuçlarını da ortaya koyuyor:

"2002 yılında aynı Washington, her vakit ilişkisinin 'belkemeği'ni oluşturan askerlerle sürtüşmeye başlamış ve Tayyip Erdoğan'ı 'kollamaya' karar vermişti.

 

 

Yazının Devamını Oku

Tesettür aklın mı örtüsü

19 Mayıs 2006
HATIRLANACAĞI üzere yıllar önce Gümüşhane Baro Başkanı Ali Günday türbanlı avukatlara tavır koyduğu için öldürülmüştü.

Bugünkü gazetelere göre Günday’ın katili olan İzzet Kıraç, Danıştay’a yapılan saldırının yıllardır başörtüsüne yönelik zulmün beklenen sonuçlarından biri olduğunu söyleyerek bu işin arkasının geleceğini ima

etmiş.

İzzet Kıraç’ın aslında birinci tercihi Gümüşhane Baro Başkanı değilmiş, önce Ankara’ya , yıllarını Hacettepe Üniversitesi’ne vermiş değerli bilim adamı Prof. Dr. Tekin Kanra’yı öldürmeye gelmiş. Tekin hocanın katline gerekçe olan olay şuymuş:

Tesettürlü iki hemşire, Hacettepe Acil Servis'te yatan ve kan verilmesi gereken arkadaşları için Kan Bankası'na gitmişler. Kollarını sıyırmalarını isteyen görevlilere karşı çıkmışlar. Kan alacak bayan hemşireye demişler ki:

"Biz kolumuzu açamayız. El üzerindeki damarlardan da kan alınabilir, kolumuz açık iken ya odaya bir erkek girerse..."

Bu konuşmayı duyan Tekin hoca tesettürlü hemşireleri kovmuş, hastaya kendi imkanları ile kan bulmuş... Bir süre sonra Gümüşhane Baro Başkanı’nı öldürecek olan katil, hocayı öldürmeye gelmiş. Karşılıklı otururken hocanın kan arayan hasta ve hasta sahipleri için nasıl çırpındığını görünce

öldürmekten utanmış, vazgeçmiş, otobüse atlayıp Ankara’dan Gümüşhane’ye gitmiş ve Baro Başkanı’nı öldürerek 'tesettür hıncını' almış..

Yazının Devamını Oku

Uyan Türkiye uyan

18 Mayıs 2006
TÜRKİYE nereye gittiği belli olamayan karanlık bir geleceğe sürükleniyor. Bazı kirli eller silahlarını Türk yargısına yönelttiler. Ve perşembenin gelişi çarşambadan belli oldu.

Daha önce bir gazetenin Danıştay 2.Dairesi başkan ve üyelerini hedef gösterir nitelikle yaptıkları yayın hafızalarda tüm tazeliğini korurken, kısa süre sonra bir avukat silahını Danıştay üyelerine doğrultup ateşliyor.

İşin sonunu karanlığa götüreceği şimdiden belli olan bu olayın failini hiç kuşkusuz bir kişinin yaptığı ferdi davranış olarak kabul etmemek lazım.

Bu ülkede işlerine gelince 'hukuk'a sığınanlar, hoşlarına gitmediği kararları acımasızca eleştiriyorlar.

Şimdi esas olan Türkiye'nin içten kuşatılmışlığına hizmet eden unsurların, olayları nereye vardırmak istedikleri... Saldırıda bulunan avukatın hangi sivil toplum örgütüne kayıtlı olduğunun iyi araştırılması gerek. Hedef gösteren gazetenin misyonu nedir? Türkiye'yi demokratik yolla bölme hedefini iyice hissettiren AB ülkeleri fonlarından hangi gazete ve örgütler 'fonlanıyor' ona iyi bakmak gerek.

Türkiye'de bir suskunluk hakim... STK'lar etkisizleştirildi. Bir çoğu geçmişte AB'yi şiddetle reddediyordu. Bazı yazarlar AB'yi 'Gavur Birliği' diye nitelendiriyordu. Şimdi onlar da AB'nin ipine sarılmaya başladılar. Bilderberg'i en ağır eleştirenler şimdi onun müdavimi oldular.

Endişem şu ki; bu olayda yine mütedeyyin insanımıza zarar gelecek. Ama onların üzerinden geçinenler yollarına devam edecek.

Türkiye'nin artık uyanması gerek...

Yazının Devamını Oku

TMSF'den Dündar ve Kasadolu'na plaket

17 Mayıs 2006
"BATIK bankalar nedeniyle kamunun uğraştığı zararları telafi etmek ve kamu olacağını tahsil etmek amacıyla yapmış olduğumuz çalışmalara verdiğiniz destek nedeniyle teşekkürlerimizi sunarız."Yazıda imza olarak da Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet Ertürk'ün imzası bulunuyor. Gönderilen kişi de işadamı Doğan Kasadolu.

TMSF'den bu plaketi getirenlere bu nedir diye soruyor Kasadolu "Başkanımız, devletin kaynaklarını kurtarmada bir çok dosyaya ulaşılmasında karşılıksız gösterdiğiniz çabalardan ötürü size bu plaketi gönderdi" diyorlar.

Kasadolu, bu anlamda bir plaketin de Uğur Dündar'a verildiğini de hatırlatıyor.

Kasadolu, 'hak arama zanaatçısı' olarak biliniyor. Bir işadamı ama hak arama konusunda en az avukatlar kadar deneyimli. Pek çok dava açması, bunu bizzat takip etmesi, bu uğurda büyük emek ve harcama yapmasını da 'Yeni Hukuk' dergisinde öğreniyoruz. Kendisiyle yapılan röportajda şöyle diyor:

"Hukuka sahip çıkarsan hukuk da sana sahip çıkar. İnsanların beni dava rekortmeni olarak anması hiç hoşuma gitmiyor. Ben sadece hukuk mücadelesi veriyorum, hakkımı arıyorum ve inançlıyım. İnsanların kaba kuvvetle çözmeye çalıştıkları mevzuları ben hakim önünde çözme taraftarıyım."

Kasadolu, kendi davalarını bizzat kendi takip ediyor.

Bir boşanma davası ile başlayan 'hukuk aşkı' sonucu daha da öğrenmeye ve araştırma yapmaya başlamış, çevresine 'hukuk yolu' göstermeye başlamış.

Gelen arkadaş ve iş çevresinden dostlarına şu yolu gösteriyor:

Yazının Devamını Oku

Domuz yetiştiriciliği hükümetçe yok ediliyor

16 Mayıs 2006
AB sürecinde Türkiye'nin domuz yetiştiriciliği önemli sorunlarından biri olarak çok yakında ortaya çıkabilir. 20 milyon dolayında yabancı turistin ziyaret ettiği ülkemizde bir kaç milyon gayrimüslim de yaşamaktadır.

Bu insanların domuz eti ihtiyaçlarını bazı illerimizdeki (Trakya, İstanbul, Balıkesir, Mersin vb) domuz yetiştiricileri karşılamakta idi. Bu işletmelerin çoğu yoğun baskılardan dolayı kapandı.

Hükümet, 29.1.2004 tarih ve 25361 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanunu'nda değişiklik yapılmasına dair kanunun 32/A maddesi ve bu kanuna bağlı 5.3.2004 tarih ve 25393 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren "Hayvancılık İşletmelerinin Kuruluş, Çalışma, Denetleme, Usul ve Esaslarına Dair, Yönetmelik" hükümlerini taşımadığı gerekçesiyle, bu tip domuz üretimi yapan işletmelere acil olarak Valiler tarafından; bu yönetmeliğe uymadıkları gerekçeleriyle, ellerinde ki hayvanların kesilerek işletmelerin derhal kapatılması resmi yazılarla bildirilmektedir. Adı geçen yönetmelikle birlikte çıkan bir diğer yönetmelikte, sığır ve koyun yetiştiriciliği işletmeleri için kriterlere uyum süreci bir yıl olarak belirtilirken domuz yetiştiricileri için bir ay gibi çok kısa bir süre tanınmıştır.

 

Tarım Bakanlığı'nın, İzmir'de yaşanan Trişin (kaçak satılan-sağlık kontrolü olmaksızın kesilen yaban domuzlarından insanlara çiğ köfte ile bulaşmıştı) olayından sonra ülkede kontrollü yetiştirilmeye çalışılan domuz yetiştiriciliğini yok etme seferberliğini başlattığının açık göstergesidir. Bakanlığın ileri sürdüğü sorun domuz kesimi için ruhsatlı bir mezbahanın olmadığıdır. Balıkesir'de ruhsatlandırılmış mezbaha olmasına rağmen Valilik, yetiştirici İhsan Hitay'a ait 2000 başlı domuz çiftliğini 10 Mayıs 2006 tarihine kadar domuzların kesilerek kapatılmasını aksi takdirde hayvanların imha edileceğini 28.4.2006 tarihli bir uyarı yazısı ile bildirmiştir. Bir yıl içinde bu gibi birçok çiftlik kapanmıştır. Aslında yasalarımıza göre AB kriterlerine uyan ruhsatlı mezbahaların devlet tarafından kurulması öngörülmektedir. Varolan özel sektör mezbahaların denetimlerini ve ruhsatlandırılmalarını da Tarım Bakanlığı yapmaktadır. Aslında sığır ve koyunların kesildiği mezbahaların (Devletin işlettiği) %80'inin dahi ruhsatsız ve veteriner hekim denetimsiz olduğu bir ülkede böyle bir uygulama abesle iştigaldir. Burada aklımıza ülkemizdeki domuz çiftliklerini yok ederek domuz eti ithalatı ile birilerine rant mı sağlanmak istenmektedir. AB bu uygulamadan haberdar olacak olursa Türkiye'nin başına işler açabilir.

Prof. Dr. Tahsin YEŞİLDERE

İstanbul Veteriner Hekimler Odası Başkanı

 

 

Yazının Devamını Oku

Konteyner ve cruise devi yatırıma geliyor

14 Mayıs 2006
İSTANBUL Metropoliten Planlama Merkezi'nin çalışmaları arasında Tekirdağ ilinin çevre planı da önemli bir yer tutuyor. Atatürk Havalimanı'nın genişletilerek Sabiha Gökçen ile koordineli hale getirilirken, Çorlu Havaaalanı da sivil havacılığa açılacak. Bu arada, özel sektör eliyle Tekirdağ'ın Barbaros beldesinde Türkiye'nin en büyük konteyner limanı yapılması için sürdürülen çalışmalar da son aşamaya geldi. Hükümet, yerel yönetim ve belde halkı arasında böyle önemli bir yatırım için işbirliği sağlandığı belirtiliyor.

Dünyanın en büyük ikinci konteyner yük ve cruise yolcu taşımacılık şirketi olan İtalyan kökenli 'Mediterranean Shipping Company' (MSC) ile Türkiye'deki partneri Asya Port Ltd'nin stratejik ortaklığıyla gerçekleştirilecek yatırım için ilk etapta 200 milyon $ harcanacak. Barbaros Belediyesi, liman sahasında lojistik ihtiyacı karşılamak üzere 5 bin dönümlük konut dışı kentsel planlama çalışmalarını tamamlama aşamasına geldi.

Tek ünite altında 1 milyon konteynır (TEU)/yıllık kapasiteli olacak ve 2000 kişinin çalışacağı limanın, Ankara'daki bürokratik işlemlerin sonuna gelindiğini ifade eden Asya Port yetkilileri, "Bu limanla Haydarpaşa ve Ambarlı'nın yükü ile İstanbul trafiğinin hafifleyeceğini, ihale aşamasındaki Muratlı-Tekirdağ demiryolu hattının tamamlanmasıyla da Barbaros'a indirilecek yüklerin buradan Balkanlar ve Doğu Avrupa'ya taşınabileceğini söylüyorlar.

 

 

 ANNELER GÜNÜ

 

"Çocuğu beşiğinde sallayan anne, hükümeti yönetenlerden daha önemli bir iş yapıyordur."

(Samuel Smiles)

Yazının Devamını Oku