Yalçın Bayer

Adalet çığlığı

30 Haziran 2017
ŞU tablo dikkat çekiyor: ‘Adalet Yürüyüşü’ şimdiye kadar Türkiye’de yapılan en büyük ‘organizasyon’; bir siyasi miting gibi değil, spor etkinliği gibi değil.

Yürüyüşte güvenlik, yemek, kamp, mola, park etme, su, WC gibi hizmetler için 400 kişinin görev yaptığını söyleyen ‘yürüyüş amiri’ Bülent Tezcan...

CHP’li kadrolar, bazı küçük gösteriler dışında Emniyet ve Jandarma’dan çok memnun olduklarını söyledi.

Gerçekten bunu herkesten duyduk. Her şey İçişleri Bakanlığı ile yapılan görüşmelerdeki çerçevede yürüyormuş. Ancak görüştüğümüz bir emniyet görevlisi, “Etaplarda CHP 700-1000 kişi yürüyecekti. Bunun dışındaki kalabalık, kamu ve trafik düzeni ile yürüyenlerin can güvenliği açısından tehlike arz ediyor” dedi. Yürüyüşe katılanların kimlikleri tespit ediliyor; sızmalara izin verilmiyor.



Yazının Devamını Oku

Kalabalıklar artınca Kılıçdaroğlu’nun cesareti, umudu artıyor

29 Haziran 2017
GECEYİ Düzce’de geçirdik, 07.00’de kalktık; kahvaltıdan sonra ‘Adalet Yürüyüşü’nün kampına gittik.

Yaklaşık 200-250 kişi açık havada ve karavanlarda yatmış. Kemal Kılıçdaroğlu çok enerjik ve disiplinli, kimseye de göz açtırmıyor. Kamp içindeki karavanda konakladığından 08.00’de kalkmış ve basın toplantısına hazırlanmıştı. Kılıçdaroğlu günlük değerlendirmesini yaptıktan sonra provokasyon ve protesto gibi eylemlere karşılık “Bizim ellerimiz hiçbir zaman şiddete kalkmadı ve kalkamayacak” dedi. Yürüyüşün artan gücü karşısında şöyle konuştu:

“Yürüyüşümüz her geçen gün daha büyüyor ve daha güzel hale geliyor. Adalet, adalet, adalet dedik ve bu şekilde yürüyüşümüze devam ediyoruz, devam edeceğiz, azimliyiz, kararlıyız.”

Konvoy 08.00’de yürüyüşe başladı. Biz gazetemizin ağaçlık bahçesinde yaptığımız yürüyüşlerden ‘tecrübeli’ olduğumuz,
8 bin-14 bin arasında adım attığımız için tecrübeli sayılırız. Ama
ilk ağızda Kılıçdaroğlu’nun ‘temposu’ hayli yüksekti. Bir süre gerisinde kaldık, sonra aynı ritmi yakaladık. “Alışık mısın?” dedi, 14 binlik adımsayar rakamını gösterince “Hepsi adalet için mi?” diye takıldı; biz de “Adalet ve gazetecilik...” karşılığını verdik.

4 bin adımlık mesafeyi kat etmiştik ki, Barış Bozkurt’un o sesi yükseldi. Zaten kendisi ‘CHP’nin sesi’ olarak biliniyor. “Birleşik Haziran Hareketi yürütme kurulundan ÖDP başkanlar kurulu üyesi Alper Taş, Hakan Günseven, Burak Yücel adalet yürüyüşüne destek vermek üzere aramızda” diye anons etti. Bir başka isim daha vardı; HTKP Genel Başkanı Erkan Baş...

Biraz ileride Demokrat Parti Genel Başkanı

Yazının Devamını Oku

Silivri’den ‘adalet’ mesajları

28 Haziran 2017
CHP’nin gazeteci kökenli milletvekillerinden meslektaşımız Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer bayramın ikinci günü Silivri Cezaevi’ndeki gazetecilerin bir bölümünü ziyaret etti.

Çakırözer, Cumhuriyet’ten Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Ahmet Şık, Musa Kart, Hakan Kara, Güray Öz, Turhan Günay, Akın Atalay, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik ve Emre İper’i; Sözcü’den Gökmen Ulu’yu ve yine tutuklu yazarlardan Şahin Alpay, Ahmet Turan Alkan ve Atilla Taş’ı ziyaret etti.

Çakırözer, görüştüğü tüm gazetecilerin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı ‘Adalet Yürüyüşü’nden heyecanlandığını ve desteklediğini belirtiyor. Cumhuriyetçiler, 24 Temmuz’daki ilk duruşmada yapacakları savunmalara odaklanmış durumda. Hepsi de çok kararlı biçimde “Tüm bu temelsiz, mesnetsiz iddiaları hâkim karşısında tek tek çürüteceğiz. Aylardır haksız hukuksuz yere içeride tutulduğumuzu herkes apaçık gerçekler ile görecek” diyor. Köşemize gönderdikleri mesajları şöyle:

 

ADALET İÇİN YÜRÜYORUM

Ahmet Şık: Yolu yol yapan yolcusudur. Buradan görüyoruz ki Kemal Kılıçdaroğlu çok iyi bir yolculuğa çıktı.

Turhan Günay: Her gün sabah, öğle ve akşam koğuşun önündeki avluda adalet için yürüyorum. Tişörtüme de üzerinde ‘adalet’ yazan bir kâğıt iliştirip öyle yürüyorum ki kameralar da görsün!

Hakan Kara: Biz de adalet için her gün avluda kilometrelerce yürüyoruz.

Musa Kart:

Yazının Devamını Oku

Başka dillerin sözcüklerini niye ‘Türkçeye’ sokalım

27 Haziran 2017
TÜRK olduğunu söyleyemeyenlerin Arapça, Farsça, Fransızca, İngilizce sözcüklerle, ‘karma bir dilimsi’yle konuşur-yazar olmaları doğaldır; ancak Türkçecilerin bu akıntıya kapılmamaları gerek.

Dün, bayram öncesinde bu köşede M. Özener adlı bir yurttaş kimi el sözcüklerinin doğru biçimde sesletilmediğinden yakınmaktaydı.   

“Mühimmatlar, personeller” denmezmiş, bunlara “çoğul eki” getirilmezmiş. Mühimmat, personel, denmesi gerekirmiş.

Bu öneriyi yersiz buluyorum.

Güzel Türkçemize başka dillerden girmiş sözcüklerin doğru sesletilmesini (telaffuzunu) değil, bu el sözcüklerin yerine öz Türkçe sözcüklerin kullanılmasını önermeliyiz. Arapça ‘mühimmat’ın Türkçesi savaş gereçleri, Fransızca ‘personel’in Türkçesi ‘çalışan’ değil midir? Türkçelerini önermek gerekmez mi?

Günümüzdeki yönetimin saygın ulusumuza dayattığı velev ki, istişare, referandum, tedbir, şaibe, mütecanis, hafızayı beşer, iftira, koro, ibare, fenomen, diksiyon, fiksatör, behemehal, kora kor, angaje, terör, arife, istikşafi  gibi el sözcükleri yerine, biz öz Türkçeciler olsa bile; görüş alışverişi, danışma; halkoylaması; önlem, sakını; karadamga; bağdaşık, türdeş; insanlığın belleği; karaçalma; bir ağızdan; sözce; görüngü; demece, söyleyiş; kalıcılaştırıcı; ne yapıp edip, her durumda; başabaş, dişe diş; bağlanım; yılgı; öngün; uzlaşı arayışı gibi apak Türkçe sözcüklerimizle direnelim.

Türk aydını kendine yaraşanı yapmalı; yazılarına, konuşmalarına yerli yersiz başka dillerin sözcüklerini sokuşturmaktan kaçınmalıdır.

Ulusal-kamusal dilimiz Türkçemizin yitip gitmesine izin vermemek, ulusal bir görevdir. Bu görevden kaçınmamak gerek. Tarık KONAL

‘SİYASETTE KANDIRILMIŞ OLMAK BİR MAZERET DEĞİLDİR’

Yazının Devamını Oku

Cemaat (Azınlık) vakıflarının iftarı

23 Haziran 2017
RAMAZANI yarın tamamlıyoruz.

Bu sene havaların serin gitmesi nedeniyle ramazan ‘rahat’ geçti. Yarın arife, ertesi gün de bayram. Uzun tatil olmayınca vatandaşlar pek sevinemiyor. Ramazan süresinde çeşitli kurum ve dostların iftarlarına yeterince katılmaya çalıştık. Bir şeyi vurgulamak isteriz; eski ‘ağdalı iftarlar’ artık mütevazı noktalara geliyor. Dün akşam cemaat (Azınlık) vakıflarının iftar yemeğindeydik. Rum, Ermeni, Musevi, Süryani, Keldani, Bulgar ve Gürcü cemaatlerinin verdikleri geleneksel iftar yemeği Ataşehir’deki Marev Vakfı binasındaydı. Kimler mi katıldı?

Ekümenik Patrik Barthalomeos I - Rum Ortodoks cemaati ruhani lideri; Karekin Bekçiyan - Türkiye Ermenileri Patrik Kaymakamı; İsak Haleva- Türkiye Hahambaşısı, Musevi cemaati Ruhani Lideri; Morfilüksinos Yusuf Çetin– Ankara, İstanbul, İzmir, Süryani Kadim cemaati Ruhani Lideri ve Patrik Vekili katıldı. Davette Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker, İstanbul Valisi Vasip Şahin ile İBB Başkanı Kadir Topbaş da bulundu. Kadıköy’ün 29 mahallesindeki ‘Gönüllüevleri’nin iftarları semt halkını bir araya getirdi. Belediye bir kez resmi iftar verdi; buna da protokol katıldı. Semt iftarlarını ilçe örgütleri düzenledi. Sahrayı Cedit’te, 23 Nisan Parkı’ndaki ‘Yeryüzü Sofrası’ hayli ilgi çekti. ‘Antikapitalist Müslümanlardan İhsan Eliaçık’ın konuşmasında iktidara ‘dersler’ vardı!

KASTAMONU İFTARINDA ÜÇ VALİ

İstanbul’daki Kastamonulular WOW Otel’deki iftarda buluştu. İftarı Remzi Gür’ün başkanı olduğu Kastamonu Kalkınma Vakfı düzenledi. Kastamonu Sanayi ve İşadamları (KASİAD) üyeleri, Ataköy Sheraton’da bir araya geldi. Üçüncü iftar ise Beşiktaş Belediyesi’nin katkısıyla Çilekli Tesisleri’nde Kastamonu Dayanışma Derneği adına düzenlendi. WOW Otel’deki iftarda üç vali vardı; Kastamonu Valisi Yaşar Karadeniz, İstanbul Valisi Vasip Şahin ve Bursa Valisi İzzettin Küçük... Son iki vali Kastamonu’yu unutamadıklarını söyledi, çünkü ilk kaymakamlık görevlerini Kastamonu’ya bağlı ilçelerde yapmışlardı.

‘VALLA KANYONU’NU GÖRMELİSİNİZ

Kastamonu Belediye Başkanı Tahsin Babaş, İstanbul’da 700 bine yakın Kastamonu kökenlinin yaşadığını, ancak illerini turizm ve kültür açısından yeteri kadar tanıtamadıklarını anlattı, “Kastamonu’daki tarihi evlerin turizme kazandırılmasına çok önem veriyoruz. Genç neslin, Küre Dağları Milli Parkı içinde yer alan dünyanın en derin ikinci kanyonu ‘Valla’ kanyonunu görmesini istiyoruz”  dedi. Son anda Gümüşhane’ye yenildikleri için 1. Lig’e çıkamadıklarını ancak iddialarını yeni sezonda da sürdüreceklerini belirterek “Hemşerilerimizin Kastamonuspor’a desteğini bekliyoruz” diye ekledi. İftarda gördüklerimiz arasında AKP İstanbul örgütünün güçlü ismi Kemal Akar, Sudi Topal (Kastamonu Holding), Baki Cengiz Aygün, Bedri İnce, Bekir Baş, mimar Ahmet Erkurtoğlu, milletvekilleri Murat Demir, Hakkı Köylü, Metin Özkan da vardı. Eski Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nu, o günlerde Hürriyet’e verdiği “Kendi yanlışlarımıza fetva verir olduk” röportajı nedeniyle birçok Kastamonu kutladı.

Unutuluyor ama...

Yazının Devamını Oku

Termik santral Trakya’yı mahveder

22 Haziran 2017
İSTANBUL Silivri’de 480 hektar, Tekirdağ Çerkezköy’de 64 hektar alanı kapsayarak yapılması planlanan termik santrala karşı tepkiler giderek büyüyor.

Yöredeki köylülerin de katılımıyla Silivri Belediyesi, Çevre Derneği ve TMMOB Çevre Mühendisleri Odası  İstanbul Şubesi’nin katılımı ile geçtiğimiz günlerde yapılan toplantıda konuşan Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar, termik santral yapımındaki ısrarı “Vahamet, cehalet, vurdumduymazlık” olarak nitelendirdikten sonra

“Atom bombası atılsa bir kente ancak bu kadar zarar verilebilir” dedi.

Çerkezköy Belediye Başkanı Vahap Akay, hukuki mücadeleyi sürdürürken güçlü bir sesle santrala karşı çıktıklarını haykırmak zorunda olduklarını söyledi.

Silivri’nin merkez yerleşiminden daha büyük (10 bin dönüm) yeri kaplayacak santralın yeri Silivri’ye 5 km, Çerkezköy’e 7 km uzaklıkta bulunan Çayırdere Mahallesi’ndeki toplantıda en büyük tepkiyi köylüler gösterdi. Özcan Işıklar, bu konuda karar veren bakan ve bürokratları bölgeye davet etti; “Gördüklerinde nasıl yanlış bir karar verdiklerini anlayacaklardır” diye konuştu.

Başkan Işıklar, şu bilgileri verdi:

“Santralın kapladığı alan Çerkezköy kısmında 600 dönüm, Silivri’de ise 4 bin 850 dönüm olmak üzere 6 bin dönümü buluyor. Burası Trakya’daki yeraltı su havzasının en önemli yeri, yani İstanbul-Lüleburgaz arasındaki 300 km’lik en önemli su havzası. Bu kadar sağlık, ekonomi ve çevre zararı olduğunun bilinmesine rağmen neden bu kadar ısrar edildiğini anlamak mümkün değil. Daha da önemlisi, planlanan santralın Malkara (Edirne) kömürü ile çalıştırılamayacağının bilim adamlarınca ortaya konması...

Santral, Tekirdağ Limanı’ndan taşınacak % 30 verimli kömür 350 km’lik, Trakya havzasının en önemli yeri Hallaçlı bölgesinde olan su havzasından çıkarılarak su ile yıkanarak % 60 kapasite verime çıkarılacak. Kirli su yeraltına bırakılacak.”

Bölgede toplanan 14 bin imzalı dilekçe

Yazının Devamını Oku

Bu kafa ile olmuyor

21 Haziran 2017
2016-2017 eğitim-öğretim yılı için yapılan TEOG sınavı sonuçları geçtiğimiz günlerde açıklandı.

Türkiye genelinde binlerce birincinin çıkması bazı şüpheleri de beraberinde getirdi. Muş’ta gerek okullarda gerekse milli eğitim müdürlüklerinde sendika-siyaset ilişkisiyle yönetici olanlardan bazıları, elde ettikleri koltukları muhafaza edebilmek adına bu TEOG sınavlarına sarıldılar. Yıl boyunca ne yapıp edip netleri yükseltebilmek adına yeri geldi şube müdürleri yaptıkları toplantılarda branş öğretmenlerini azarlayıp aşağıladı, okul müdürleri sürgüne göndermekle tehdit etti. Yeri geldi bazı ilçelerde devamsız ve ders notları düşük öğrenciler sınava sokulmadı.

‘Bakanlıktan ödenek alabilmek için’ sınavlarda birinciler çıkararak ilçelerin, illerin reklamının yapılması isteniyor. Bazı öğretmenlerin sınavlarda öğrencilere yardım ettiği bilgileri geliyor. Okul koridorunda da ‘Bu öğrenci 1’inci oturumda full yaptı, kolaylık sağlayın’ gibi laflar ediliyor.

Fen bilimleri dersinden 2’nci dönem 1’inci yazılıda 40-50 civarı puan alan öğrenciler nasıl oluyor da TEOG Sınavı’nda 90-95 gibi puanlar alabiliyor?

Hiç kimsenin başarısına gölge düşürmek gibi bir niyetimiz yok. Fakat ortada bu şekilde ciddi iddia ve şüpheli durumlar varken devam eden adli soruşturmanın ilçe genelinde şüpheli görünen tüm puanların incelenmesi ve sınavda görev yapan tüm gözetmenlerin ifadesinin alınacağı şekilde genişletilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Şimdi ilimizde herhangi bir işi için gelen her öğretmene –konuyu sendika üyeliğine getirerek- Eğitim Bir Sen üyeliği teklif ediliyor. Başka bir sendikaya üyeyse çeşitli imalarla değiştirmesi teklif ediliyor. Mesela bir köy okulunda bir üyemize ‘Seni önümüzdeki yıl idareye düşünüyoruz, fakat Eğitim Bir Sen’e üye olmazsan kaymakamlık onay vermiyor’ şeklinde açıklama yapılıyor.

 

SENDİKA FARKI

Bu okullarda Türk Eğitim Sen ya da farklı bir sendika üyesiyle neden öğretmenler odasında değil de idarecilerin odasında görüşülür? Orada söylediğiniz lafları tüm öğretmenlerin önünde söyleyecek cesaretiniz mi yok?

Ümit ÇOLAK-Türk Eğitim Sen Muş İl Başkanı

Yazının Devamını Oku

AKM’de Atatürk adı ‘uçuruluyor’ mu

20 Haziran 2017
TAKSİM’deki Atatürk Kültür Merkezi İstanbul’un en önemli kültür ve sanat (opera, tiyatro ve bale) merkezi idi. Dönemin Kültür Bakanı, ekonomik ömrünü tamamladığı gerekçesiyle binanın yıkılmasını önerdi.

Yoğun tepkiler üzerine Kasım 2007’de İstanbul 2 No’lu Koruma Kurulu tarafından 1. grup kültür varlığı olarak tescillendi ve yıkımı gerçekleşmedi. Mimarlar Odası ile Kültür Bakanlığı arasında tamirat ve tadilat projesi için tutanak hazırlandı. Aradan 8 yıl geçmesine rağmen bir çivi dahi çakılmadı AKM’ye; bilgi de verilmedi. Gezi Parkı olaylarından sonra da yıpranmaya ve çürümeye bırakıldı. İçeride ciddi anlamda bir tahribat olması da ilginç bir durum.

CHP İstanbul Milletvekili, Yük. Mimar Yrd. Doç. Dr. Gülay Yedekçi şimdi ortaya bir haber çıktığını duyurdu: “Adrian Smith & Gordon Gill Architecture’ın Taksim’deki AKM’nin yerine yaptığı ‘İstanbul Kültür Merkezi’ adlı proje, World Architecture News’ın düzenlediği WAN Ödülleri’nde ‘Geleceğin Kamu Binaları’ kategorisinde birinci seçilmiş ve internet sitesine de projenin görselleri konulmuştur. Tanıtımında ise ‘Politik gösterilerin de merkezi olan, modern İstanbul’un kalbinde büyük bir turist ve eğlence merkezi olan ve restoran, mağaza ve otelleriyle ünlü Taksim Meydanı’nda...’ ifadeleri yer almıştır.”

 

AKM, TAKSİM’İN SİMGESİDİR

Yedekçi, Kültür ve Turizm Bakanı’na “Atatürk Kültür Merkezi, Taksim’in bir simgesidir. Yıkılarak, Atatürk’ün adı ortadan kaldırılmak istenmektedir. Soruyorum; bu bilgi doğru mudur? İktidarınızın kültür ve sanatla ilgili politikası nedir? Bu projeyi hangi kurumlar veya kimler bu şirketçe hazırlanmasını istemiştir? Cumhuriyet tarihimizin önemli yapılarından biri olan AKM atıl bir halde bırakılıp, etrafı güvenliksiz bölge haline getirilip yerine ekonomik kaygılarla başka bir yapı mı yapılmak isteniyor? Açılan ihaleler hangi aşamadadır? AKM’ye ayrıldığı söylenen 90 trilyonluk bütçe bir fona mı kaydırıldı? Eğer öyleyse hangi gerekçeyle hangi fona kaydırıldı?

(İstanbul Şehitler Köprüsü’nün zemin onarımı yapılacağı açıklanmışken, Sabah gazetesinde köprünün Anadolu yakası çıkışında şehitler abidesinin yapıldığı haberi yer aldı. Anıtın mimarı Hilmi Şenalp, anıtta 3 kemerde 249 şehidin adı olacak; ayrıca anıtta 24 saat sala okunacak. Anıtın kubbe açıklığı 11 metre, yüksekliği 95 metre olacak. Bu arada Ankara’da Cumhuriyet’in önemli bir mimari yapısı olan İller Bankası binası neden yıkılmak isteniyor?)

 

‘ADALETİN OLMADIĞI YERDE HİÇBİR ŞEY YOKTUR...’

Yazının Devamını Oku