Yalçın Bayer

Asker Aydoğan ve kahramanlar

2 Haziran 2017
ŞIRNAK kırsalında düşen helikopterde şehit olan askerlerin en üst rütbelisi olan Tümgeneral Aydoğan Aydın, askerlerine yakınlığı nedeniyle ‘Asker Aydoğan’ olarak anılıyormuş.

Darbe teşebbüsünden sonra, sapla samanın karıştırıldığı dönemde gözaltına alınmış, darbeye direndiği, ‘kimse birliği terk etmeyecek’ emrini verdiği anlaşılınca, serbest bırakılmış.

Aynı emri, Ankara’dakiler vermiş olsaydı, bu kadar insan ölmeyecek, yaralanmayacaktı.

Aynı sofrayı paylaşmaktan aynı cephede göğüs göğüse vuruşmaya kadar, askerinin yanında olan bir komutanını kaybetti Türkiye...

Türkiye’nin ilk kadın jandarma komutanı Songül Yakut da düşen helikopterde hayatını kaybetti, görev yaptığı yerlerde, aile içi şiddet ile de mücadele etmiş. Bir dönem, orduyu Yeniçeri ocağına çeviren dinbazların kumpasına alınmış, iftiralardan sıyrılmış, görevine dönmüş. Her ikisinin de FETÖ’cülerin radarlarında olması tesadüf değil, Ergenekon kumpasındakiler gibi...

Helikopterdeki diğer askerler de millet olarak minnet duymamız geren kahramanlar...

Askerlik de kendine özel fıtratı olan bir meslek; ölmek var, öldürmek var... Vatan için, millet için.

Aynı envanterde bulunan bir başka helikopter, 2003 yılında bir eğitim uçuşunda, yine yüksek gerilim hatlarına takılarak düşmüş. Kaza nedeni, Engel Tespit Sistemi yokluğu...

Bu sistem, uçuş rotasındaki engeller konusunda pilotları uyarıyor.

Yazının Devamını Oku

Trakya’ya 2. İkitelli geliyor

1 Haziran 2017
1980’lerin İstanbul Belediye Başkanı Bedrettin Dalan, ANAP iktidarında yaratılmıştı İkitelli OSB...

Perşembe Pazarı, Sultanhamam, Rami, Bayrampaşa, Sirkeci ve Eminönü’nün ‘üretici’ esnafı, buralara taşınmıştı. Büyük yatırımcılar da geldi. En büyük özelliği, farklı alanlarda üretim yapan ve hizmet sunan firmaların bir araya gelmesiydi... Bölgede insansız uçak da Mercedes yedek parçası da üretiliyor, çorap da ayakkabı da... Yaklaşık 30 yıl içinde, sayısal verilere bakıldığında Türkiye’nin en büyük organize sanayi bölgesi oldu İkitelli... OSB 700 dönüm içinde 39 koooperatif, 11 müstakil parselden oluşuyor, 30 bin işyeri var, çalışan sayısı da 300 bin kişiyi buluyor.

İkitelli Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Şaban Gülbahar önceki akşam iftar verdi; binanın hareketliliği ‘bakanlık faaliyeti’ varmış gibi hissediyor insan.

Gülbahar’la konuşurken, ‘sorunların büyük’ olduğunu anlıyorsunuz. İktidara güveniyorlar.

Mevcut işyerleri artık ihtiyaçları karşılayamıyormuş. Geçmişte teknik ve Anadolu liselerinin yetiştirdiği nitelikli ara elemanları bulmak çok zormuş. İşçi oranı yüksek fakat buna rağmen vasıflı eleman bulunamıyormuş. Üretimden çok masa başı üretim, masa başı iş daha cazip hale gelmiş bu eğitim modeliyle... Eğitimimiz hep çıkmaz sokağa sokulur, sonra her şey yeniden başlar.

Dev bir OSB neden Trakya’ya yapılır? Niye başka bölgelere değil.

Şaban Gülbahar diyor ki:

“1985’de kurulan İkitelli artık İstanbul’a yetmiyor. Adım atacak yer kalmadı.

İftar konuşmasında üyelere

Yazının Devamını Oku

TBMM’yi istiskal etmek

31 Mayıs 2017
GENELKURMAY Başkanı, aylardır kendisinden talep edilen ‘tanık’ beyanlarını, Araştırma Komisyonu raporu açıklandıktan sonra, yazılı olarak ve kurye aracılığıyla bildirdi.

Komisyon araştırmalarında ‘tanık’ olarak geçmesine rağmen Genelkurmay Başkanı karargâhta derdest edildiği için mağdur tanık ve hatta olayların kronolojisinin ortaya koyduğu olağan gelişme bakımından, şüpheli, mağdur tanık konumunda...

Komisyon Başkanı, MİT tarafından Genelkurmay’a, zaman zaman darbeye teşebbüs ihtimalinin not edildiği bulgusunu açıkladı.

Genelkurmay’ın, istihbarat notlarına rağmen kurum içi yeterli önlemleri almakta zaaf gösterdiği anlaşılıyor. Kamu idaresinin güvenirliği ve işleyişi bakımından, görevin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle kişilerin mağduriyeti ve kamunun zarara uğraması halinde, görevi kötüye kullanma suçunun unsurlarının oluşması tehlikesi ortaya çıkıyor.

Sonuç itibarıyla ağır bir can kaybı, yaralanmalar ve kamu zararı söz konusudur. TSK bu kadar zilletli bir fotoğrafa girmemeliydi. Bütün bunların üzerine rapor açıklandıktan sonra ifade göndermek, milletin Meclis’ini istiskal (küçümseme) etmektir. Takdir muhalefet partilerinindir ama bu şekilde teşekkül ettirilmiş bir rapora, şerh yazmak, münderecatına katkıdan ziyade, meşruiyet kazandırır ki, Meclis’in istiskaline dolaylı iştirak anlamına gelebilir.

Gonca KARA

 

AKM’NİN KAPATILIŞININ 9’UNCU UTANÇ YILI!

 

Yazının Devamını Oku

Demek ki böylesi de yapılabiliyormuş...

30 Mayıs 2017
TURİZM Türkiye’de tarihin en ağır krizini yaşıyor.

Sektör adına konuştuklarını söyleyenler bunu belirtmese de bu acı gerçeği artık herkes biliyor.

Türkiye için hele hele bu dönemde önemi tartışılmaz olan turizmde çok sıkıntılı bir dönemden geçilirken küçük de olsa güzel şeyler yapılabiliyor.

Hafta sonunda katıldığımız, bu yıl ikincisi yapılan ‘Bizim Thales’ etkinliği buna örnektir.

Didim Belediyesi’nin ilkini geçen yıl yaptığı ‘Bizim Thales’ etkinliğinin ikincisi bu yıl da Milet Antik Tiyatrosu’nda, ‘Müzik ve Felsefe’ adıyla yapıldı. Çinli, Hintli, İranlı ve Türkiyeli felsefeci ve biliminsanları 2.500 yıl önce Anadolu topraklarında bulunan Milet Okulu’ndan (Söke Güzelbahçe) çıkan Thales’i tartıştı.

Toplantının açılışında konuşan eski Turizm Bakanı ve Turizm Araştırmaları Derneği (TURAD) Başkanı Bahattin Yücel, Thales’in bu topraklara ait bir filozof olduğunu söyledi. Yücel, Didim’in dönemin gelecekbilimcileri olan kâhin-füturistler merkezi olduğuna işaret ederek amaçlarının Didim’i tarihi kökleriyle buluşturmak olduğunu, Didim’in bu tarihi ve kültürel değerleri ile öne çıkarılacağını söyledi.

Toplantıda konuşan Çin, Hindistan, Türkiye ve İran’dan felsefeci ve akademisyenler hem Thales’i hem de yakın dönem filozofları olan Buda, Konfüçyüs, Zerdüşt ve bunların ortaya çıkardığı felsefe sistemleri hakkında katılımcılara bilgiler verdi.

Toplantıda konuşan Fest Travel’in sahibi Faruk Pekin, Thales’le ilgili olarak şu noktaların altını çizdi:

“Tarihte ortaya çıkan bazı kişiler toplumsal tarihte derin izler bırakmış, insanlığın düşünsel evrimine damga vurmuştur. Bunu Batı’dan Doğu’ya şu şekilde sıralayabilirim;

Yazının Devamını Oku

Aydın’da neler oluyor

26 Mayıs 2017
KAMUOYUNDA FETÖ ile ilgisi olmadığı açıkça bilinen flaş isimler FETÖ’cülükle suçlanarak gerçek FETÖ’cüler perdelenmek algısı yayılıyor.

Aydın’da Haldun Haşmet Aysan adlı eski İçişleri Bakanlığı bürokratının Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nu FETÖ ile ilişkilendirmek için yerel gazete ve internet sitelerinde büyük gayret sarf ettiği ortaya çıktı. Ege’deki bir bölge gazetesi ile yerel internet sitelerinde 15 Temmuz’dan sonra bine yakın FETÖ tarzı haber yapılması dikkat çekti. Çercioğlu bunlara karşı da yüze yakın dava açtı.

Bu arada FETÖ karşıtı araştırmacı yazar Ergün Poyraz’ın bir yazısı gündeme düştü. Poyraz, FETÖ kumpası ile Ergenekon davasında Silivri’de 7 yıl cezaevinde yatmış, sonra da beraat etmişti. 8’i cezaevinde olmak üzere şimdiye kadar 35 kitap yazan ve bunların çoğu en az ortalama 8-10 baskı yapan Poyraz, Türkiye’de Gülen ve cemaatinin bütün oyunlarını ve tertiplerini en iyi bilen ‘uzman gazeteci’ olarak tanınıyor.

Halen Aydın’ın bir köyünde yaşayan Ergün Poyraz’ın ciddi bir iddiası var:

“FETÖ ile mücadele yalan!..”

Poyraz’la Facebook sayfasındaki yazısı üzerine görüştük:

“Burada FETÖ ile mücadele ediyoruz diye oyunlar oynanıyor. Bazı iddialara göre, Haldun Haşmet Aysan bir işadamından Özlem Çerçioğlu’nun FETÖ’cülerle irtibatlı olduğuna dair yalancı şahitlik yapmasını istiyor... Ve bu kişilerden o yönde ifade aldırılma girişiminde bulunuyor, ancak teklif edilen isimler buna yanaşmamışlar ve kabul etmemişler. ‘Özlem Çerçioğlu’nun FETÖ ile bir ilgisi yoktur demişler.’ Ben bunu yeni çıkacak ‘Tehlikeli İlişkiler’ adlı kitabımda gündeme getireceğim, 37’nci kitabım olarak yayınlayacağım.”

Facebook’taki bu yazı üzerine Belediye Başkanı Özlem Çercioğlu dün savcılığa suç duyurusunda bulundu ve tertibi bilen ve kabul etmeyen işadamlarının tanık olarak dinlenmesini istedi.

 

Yazının Devamını Oku

Osmanlı ve Cumhuriyet tarihine yeni satırlar

25 Mayıs 2017
ATLAS Tarih dergisinin eski Yazı İşleri Müdürü Behice Tezçakar Özdemir’in kaleme aldığı ‘İmparatorluk’tan Cumhuriyet’e Siemens Tarihi- Devlet Arşivlerinden Belgelerle’ adlı çalışma Koç Müzesi’nde sergilenen Berlin 65 Vagonu’nda verilen bir davette tanıtıldı.

Özdemir, Siemens Şirketi’nin global ve yerel kimlikleri sebebiyle kitabı Türkçe ve İngilizce olarak iki dilde kaleme almış. Osmanlı dönemi Türk-Alman ilişkileri üzerine uzmanlığı bilinen Tezçakar kitabında, Siemens Şirketi’nin Osmanlı ve erken Cumhuriyet topraklarında yürüttüğü faaliyetleri Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi ve Siemens Şirket Arşivi’nden çıkardığı 1856-1942 tarihli daha evvel ulaşılmamış, yayımlanmamış resmi belgeler üzerinden ele alıyor.

Yazar kitabında araştırması sırasında ulaştığı, Gazi Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Kostaki Musurus Paşa, Charles William Siemens gibi önemli imzaları taşıyan içeriği ilk kez gün ışığına çıkan 58 adet arşiv evrakının tıpkıbasımlarına, Osmanlı alfabesinden Latin alfabesine transkripsiyonlarına, günümüz Türkçesine sadeleştirilmiş hallerine, İngilizce çevirilerine de yer veriyor.

Üç kıtaya yayılmış olan Osmanlı coğrafyasının ve erken Cumhuriyet topraklarının endüstriyel gelişimine Siemens üzerinden bir okuma yapıyor. Osmanlının ilk kara ve denizaltı telgraf hatlarından telefona, ilk demiryollarından, ilk elektrik santralından fabrikalara iletişim, ulaşım, enerji ve endüstri, şehir ve bina teknolojileri, insan kaynağı ve eğitim, savunma, sağlık olarak isimlendirip yedi başlık altında tasnif ettiği hizmetlerin geniş Osmanlı coğrafyasının ve Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi bölgelerine hangi tarihlerde ulaştığını anlatıyor.

Tezçakar’ın ortaya çıkardığı yeni bilgiden bazı başlıklar: Basra Körfezi Telgraf hattı (1873), Trablusgarp Telgraf Hattı (1904), Dolmabahçe Elektrik Santralı (1906), Zeytinburnu Siemens Çelik Döküm Ocakları (1892). Meraklıları satışa sunulmayacak olan 430 sayfalık kaynak kitap mahiyetindeki bu önemli çalışmaya üniversite kütüphanelerinden ve araştırma enstitülerinden, dijital versiyonuna ise internet üzerinden ulaşabilecekler.

Yazının Devamını Oku

'Garo (Zakaryan) neredesin?'

24 Mayıs 2017
YABANCI ülkelerde ringe Türk bayrağı sarınarak çıkmayı âdet edinmiş bir milli sporcu, Türkiye’nin ilk profesyoneli, seksenli yaşlarını sürerken Milli Takım arkadaşının cenazesine gider ve üzerinde al bayrak örtülü tabutu görür, “Adım Garbis Zakaryan, ben de milli sporcuyum, öldüğümde tabutuma Türk bayrağını örterler mi?” der gazetecilere.

Nusaybin doğumlu, YTÜ mezunu, Şişli Belediyesi’nde şehir planlamacısı olarak çalışan, aynı zamanda lisanslı boks hakemi olan Emina Temel, o sözlerin peşine düşer ve ilginç bir yaşamla, yaşanmışlıkla karşılaşır. O hayatı bizlere romanında lirik bir üslupla nakleder.

Romanın adı ‘Garo Neredesin’ (ETON Yayıncılık). ‘6-7 Eylül Olayları’na bir başka pencereden bakan Zakaryan’ın ilköğrenimini bile tamamlayamadığını, beş dil bilen bir İtalyan kızı olan Ersilya ile arasındaki ölümsüz aşkı da öğreniyoruz.

Yazar Emina Temel, romanının kahramanı Garbis Zakaryan (87) huzurunda, ‘Garo Neredesin’ romanını bugün Pera Palas Jumeirah’ta konuklarına kısa pasajlar okuyarak tanıtacak.


Yazının Devamını Oku

Ve eninde sonunda yine ‘Cumhuriyet’

23 Mayıs 2017
CUMHURİYET gazetesinin temel taşlarından Ali Sirmen’in anıları sonunda kitap oldu. İlhan Selçuk ve Uğur Mumcu ile birlikte Cumhuriyet’in ‘alametifarikası’ sayılan yazarlardan biri olan Ali Sirmen’le, yine eski bir Cumhuriyetçi olan Ümit Aslanbay konuştu. 300 sayfayı aşan nehir söyleşi, geçtiğimiz haziran ayından bu yana süren yaklaşık bir yıllık çabanın ürünü.

Kitap, İmge Yayınları’ndan ‘Bir Eski Cumhuriyet İçin’ adıyla çıktı.  Ali Sirmen’in anılarında ve Ümit Aslanbay’ın yazdığı geniş önsözde bunun bir açıklaması mevcut. Geldiğimiz noktada, ‘Cumhuriyet’ ve adını taşıyan gazetesini savunma hattı ‘eski’ sözcüğü üzerine kurulabiliyor. 27 Mayıs 1960’dan bu yana gelen çalkantılı yılları ve gazeteyi anlatmak için, yine 27 Mayıs düşünsel kuşağının bir diğer ‘ünlüsü’ Yalçın Küçük’ün bir zamanlar attığı ‘Bir Yeni Cumhuriyet İçin’ başlığına da gönderme yapılıyor. Çünkü zaman değişti, bu nazire hepimize çok uyuyor.

Kitapta anlatılanlara gelince. Beyoğlu ve Kadıköy zemininde Galatasaray Lisesi ve Galatasaraylılıkla başlayarak, 27 Mayıs günleri, ilk mahkûmiyetler ve koğuş arkadaşları Doğan Avcıoğlu, Cemal Madanoğlu ile başlamak gerekiyor. Aynı koğuşta geçenler, konuşulanlar ilk kez açığa çıkıyor, sayfalara dökülüyor. İhtilalin ve her sonrakinin beyni olarak gösterilen Doğan Avcıoğlu ne düşünüyordu, askeri lider olarak görülen Madanoğlu ile konuşuyorlar mıydı, koğuşta günler nasıl geçiyordu? Sert bir asker olan Madanoğlu, koğuşta Genelkurmay Başkanı’na nasıl, neden küfretti? Denizleri astıran hâkim Ali Elverdi’ye ne dedi? Tahliye dilekçesi vermeyi neden reddetti? Madanoğlu, cezaevinden nakledilirken askerler nasıl ve kimlere selama durdu?

Barış Davası ve yine tutukluluk yılları. Emekli Büyükelçi Mahmut Dikerdem’in ‘devlet adamı’ duruşu.

İlhan Selçuk, Uğur Mumcu... Dostlukları ne zaman, nerede başladı? Neden hiç ayrılmadılar? İlk kez gün yüzüne çıkan renkli ve hüzünlü anılar...

Elif Naci, Turhan Selçuk, Çetin Altan, Doğan Özgüden, Doğan Koloğlu, Hüseyin Baş, Oktay Akbal, Sami Karaören, Orhan Veli, Kemal Tahir, Sait Faik, Melih Cevdet Anday, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Aziz Nesin, Altan Öymen... Ve Cumhuriyet’ten geçenler; Mehmet Barlas, Emine Uşaklıgil, Hasan Cemal, Okay Gönensin, Şahin Alpay, Yalçın Doğan, Gencay Şaylan... Tadına doyulmaz iğnelemeler, espriler...

Yaşanılan, inanılması güç olaylar!...

Ve tabii Nadir Nadi ile özel anlar, konuşmalar...

Ali Sirmen

Yazının Devamını Oku