Yalçın Bayer

Nemrut’un önüne geçilemez

13 Temmuz 2017
NEMRUT Dağı’nın UNESCO Dünya Kültür Miras Listesi’ne kaydedilmesinin 30. Yılında Adıyaman’da gerçekleştirilen “Kültür Turizmi Zirvesi”nde yapılan konuşmalarda bölgenin ‘Sahabe şehri’ vurgusunun öne çıkarılması istendi.

Panelde konuşan Turizm Yazarları ve Gazetecileri Derneği (TUYED) Başkanı Kerem Köfteoğlu, kentlerin dünya turizminde rakipsiz ürünlerle öne çıktığını anımsatarak “Adıyaman’ın rekabet edilemez ürünü Nemrut Dağı’dır” dedi.

Köfteoğlu, şöyle konuştu:

“Son zamanlarda Adıyaman’da ‘Sahabe şehri’ vurgusu daha fazla öne çıkarılmaya başlandı. Oysa Adıyaman bu alanda rekabet edilemez ve tek değildir. Çünkü İstanbul’daki Eyüp Sultan da sahabedir. Dolayısıyla kent bu alanda ne turizmde ne de inanç turizminde ‘unique’, rekabet edilemez bir önceliğe sahip değildir. Oysa Nemrut Dağı tektir ve Adıyaman’a rekabet edilemez bir üstünlük sağlıyor.”

Kentin sahip olduğu tüm değer ve zenginlikleri Nemrut Dağı çerçevesinde pazarlayıp tanıtması gerektiğini belirten Köfteoğlu şunları söyledi: “Kentin inanç turizmi, gastronomi, doğa ve kültür alanındaki tüm turistik değerleri önemlidir. Ancak bunların hiçbiri kentin bir numaralı ve rekabet edilemez yegâne turizm ürünü Nemrut Dağı’nın önüne geçemez. Kente inanç turu için gelenlerin Nemrut Dağı’nı da görmesini sağlayacak düzenlemeler yapılmalı. Bunların yapılması Adıyaman’a gelen turist sayısını artırır.”

SÖYLENTİLERE DİKKAT!

Adıyaman’da birilerinin bilerek veya bilmeyerek Nemrut’un Hz. İbrahim’i ateşe atan kişi olduğu yalanını yaydığına dikkat çeken Köfteoğlu “Kommagane medeniyetine ait yöneticilerin heykellerini barındıran Nemrut Dağı’nın tarihini dikkate aldığımızda, buranın  Hz. İbrahim’i yakan Nemrut’la hiçbir ilgisinin olmadığını net olarak görürüz. Başta seçilmiş ve atanmış yöneticiler olmak üzere, İpekyolu Kalkınma Ajansı yönetiminin, tarihi gerçeklerle uzaktan yakından ilgisi olmayan, Nemrut Dağı’na düşmanlık körükleyen bu söylentilerle mücadele etmesi gerekiyor. Halkın gerçekleri öğrenmesi için uzman rehberlerden yararlanılarak doğru bilgilendirme kampanyaları düzenlenmeli. Aksi takdirde, gerçeği yansıtmayan bu söylentiler, önümüzdeki dönemde Nemrut Dağı’nda arzu etmediğimiz manzaralara yol açabilir.”

IŞİD’ci kafalar Adıyaman’a nasıl sızdı, o kadar eve nasıl yerleşti, siyasetçilerin hiç suçu yok mu?

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku

İzmir, İstanbul gibi olmasın

12 Temmuz 2017
İZMİR Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İBB meclis toplantısında İstanbul-İzmir imar uygulamalarına değinen dikkat çekici bir konuşma yaptı ve tüm itirazlarına karşın imarda gerçekleştirilen yanlış uygulamaları kamuoyu ile paylaştı; “İzmir’i, dünyanın en güzel kenti İstanbul’un düştüğü duruma düşürmek istemiyoruz” dedi.

Kocaoğlu şöyle konuştu:

- “Koskoca TOKİ, kentsel dönüşümde Kadifekale işinde sözünden döndü. Parayı biz verdik ve Uzundere konutlarını satın aldık. Kadifekale’de yaşayan insanlara mahcup olmamak için ‘Ar bizim, namus bizim’ dedik. Protokoller arşivde duruyor.

- Mavişehir’de planlama yaptığımız yerde 100 dönüm ve 15 dönüm kamuya terk edilecek açık spor alanları ayrılmıştı. TOKİ payına düşen alanı kamuya terk edecekti. İki arsayı sattı. Arsayı alanlar bize gelip gittiler; buraya imar veremeyiz dedik. Maalesef iki gün önce  her ikisinin de imar çalışması geldi. Bir kısmı konut ve ticaret, bir kısmı yeşil alan. Arsa sahipleri, TOKİ’den aldıkları arsanın yüzde 25’ini İller Bankası’na satmış. İller Bankası ortak olmuş. İller Bankası ortak olduğundan, buraya kamu menfaati bulaşmış. Ondan dolayı da kamu yararı oluşmuş, imara açılmış.”

- Hangi birini anlatayım? İBB’nin çevre yolu kenarındaki 100 dönüm tapulu arazisi, ‘Burası meradır, Milli Emlak’a geçmelidir’ denilerek mahkeme kararıyla elimizden alındı, buharlaştı. Şimdi mera dedikleri bizim araziye, Bornova’da yerini sattıkları Karayolları Bölge Müdürlüğü için bina ve lojman yapmak istiyorlar. Aynı Karayolları, çevre yolunun kenarında kamulaştırılan arazilerde AVM yapıyor. Peki nerede yapıyor bu tesisleri? Üçkuyular merkeze 2 km mesafede, Bayraklı’da tünele girmeden yapıyor. Yazıktır bu kente...”

 

İSTANBUL RANT PAZARI

- İstanbul giderek kötü bir görünüme bürünüyor. Ne hale geldiğini giden görüyor. Biz İzmir’in kalkınmasını, İzmir’in yaşanacak bir kent olmasını istiyoruz. Kent rantı peşinde değiliz. Kamu arsasını satma peşinde değiliz. Yani kenti satma peşinde değiliz. Dünyanın en güzel kenti İstanbul’un düştüğü duruma İzmir’i düşürmek istemiyoruz. Çok güzel bir memleketimiz, çok da güzel insanlarımız var. Bu toprak, bu doğa, bu memleket, bu insanlar bunu hak etmiyor kardeşim.

 

Yazının Devamını Oku

‘Çok demokrasi az adalet’ olmaz

11 Temmuz 2017
ADALET Yürüyüşü bitti, bu hafta darbe kalkışmasının ‘sene-i devriyesi’ etkinlikleri gündemi kaplayacak.

İktidar kanadının açıkladığı programa göre, yurt sathında ‘demokrasi nöbetleri’ tutulacak. Halkın sokağa çıkarak püskürttüğü darbe girişimi, geceler boyu meydanlarda tutulan nöbetlerle anılacak, ‘demokratik iman’ tazelenecek.

Üzerinden bir sene geçmiş olmasına rağmen hâlâ darbe tehlikesinin devam ettiği değerlendirmeleri yapılıyor. G-20 üyesi modern Türkiye’de, -kabile devletlerinde görünen- darbe kalkışmasının hazin görüntüleri hafızalardaki tazeliğini koruyor.

Altmış yaşını dolduran demokrasimizi korumak için, millet hâlâ nöbete çağrılıyor, halkın yarısı da adalet için yollarda...

15. yılını doldurmakta olan iktidar, uluslararası demokratik standartlar bakımından, uluslararası kuruluşlar tarafından eleştiriliyor.

Uygulama hatalarını, millet “demokrasi sevdası” ile canını ortaya koyarak kapatıyor.

Demokrasi millete emanet, halkın büyük kısmı da “adalet”in ipine sarılmış vaziyette...

Kimse ham hayallere kapılmasın, demokrasiden taviz olmaz, adaleti de kimse kendi ikbal aracı olarak kullanamaz.

Bakanlar, demokrasi nöbeti için yurtdışında bulunan vatandaşlarımızla bir araya gelemiyor, ilgili devletler izin vermiyor, istiskal ediyor.

Yazının Devamını Oku

‘İşte paşam İstanbul’

10 Temmuz 2017
ADALET, önünde ve arkasında 3 milyon kişiyi bıraktı.

AKP’nin mitingleriyle yarıştı. AKP, Yenikapı’daki 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrası (Kılıçdaroğlu ve Bahçelili) ve 16 Nisan referandum mitinglerinde katılımcıların sayısını 5 milyon olarak ifade etmişti. Dünkü Maltepe mitingini görünce, bu şimdiye kadar yapılan mitinglerin en abartısızıydı; taşıma yapılmıştı ama bireysel anlamda da gelen çok kişi vardı.

Kılıçdaroğlu’nun içerikli, o derece de ağır eleştirel konuşması bütün katılımcılar tarafından çok beğenildi. CNN’deki son konuşması gibi… Kısaca adalet arayan herkesi tatmin etti Kılıçdaroğlu...

Mitinge katılımın yoğunluğunu şöyle hesaplayabiliriz: CHP, bir milyonluk miting diye söylemde bulundu önce… İl Başkanı Cemal Canpolat, bunu 1.5 milyona çıkarttı. İBB’nin koyduğu adıyla ‘Maltepe Sahil Miting Alanı’  92 dönüm (beton ve yeşil alan dahil) olarak hesap ediliyor, Erdoğan ve Davutoğlu’nun mitinglerinde ise bu rakam 2 milyon katılımcı olarak gösteriliyordu.

Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, tam Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının 15’nci dakikasında “Burada 3 milyon kişi olduğunu söylemek durumundayım… Artısı da, Maltepe Merkez Cumhuriyet Camisi’nden dolgu alanına kadar inen yollardaki kalabalığı ise saymıyoruz. Çünkü onları katarsak 3.5 milyona kadar çıkıyoruz” dedi.

Trakya başta olmak üzere İzmir, Ankara ve Eskişehir’den de epey katılımcının olması dikkat çekti. Her kesimden özellikle de kadın ve gençlerin katılımı önemliydi.

‘LİDERLİK VASFINI ŞİMDİ SAĞLADI’

‘Adalet Yürüyüşü’ ve mitingi Kılıçdaroğlu’nun başlı başına bir ‘liderlik’ başarısı sayılabilir. CHP’yi izleyen bazı siyasetçiler hep birlikte “Kılıçdaroğlu liderlik vasfını şimdi sağladı” dedi. Bu görüşe bir çok kişi haklı olarak katıldı. Kılıçdaroğlu vatandaşların gönüllerini yüreklendirdi; güven duygusunu artırdı.

Kılıçdaroğlu’nun, “Bu yürüyüş bizim ilk adımımızdır; herkes şunu çok iyi bilsin; 9 Temmuz yeni bir tarihtir, bir iklimdir, yeni bir doğuştur. Artık bariyerleri yıkıyoruz, yeniden doğuyoruz” sözleri büyük alkış aldı.

Yazının Devamını Oku

‘Paşa yok, general veya amiral var’

7 Temmuz 2017
BAZI gazetelerde yüksek rütbeli subayların Adalet Yürüyüşü’ne katılmamasının eleştiri konusu olması emekli Koramiral Can Erenoğlu’nu etkilemiş; anons otobüsünde bizi görünce “Bu mitinge katılan en yüksek rütbeli subay olarak buna cevap vermek zorundayım” diyerek şöyle konuştu:

İlker Bağbuğ’u bilmiyorum. Özden Örnek kanser... Kalbinden de üç kez ameliyat oldu. Eşi, Çetin Doğan’ın sağlığının iyi olmadığını, bu sebeple yürüyüşe katılamadığını söyledi. Gönlümüz onlarla ve yürüyenlerle beraberdir. Bu unutulmasın. Eylemsiz özgür olunmaz ve kalınmaz. Onun için bu yürüyüşe katılıyorum. Bizim özgürlüğümüz gaspedildi. Ancak ben mağdur değilim, böyle bir şeyi kabul etmem. Vatan mağdur. Ben sağlam girdim, sağlam çıkacağım dedim, nitekim öyle oldu.”

Güney Deniz Saha Komutanı iken 12 Eylül 2011’de ‘adaletin katledildiği’ Beşiktaş Savcılığı’nca gözaltına alındığını, yargılama sırasında hâkimlere ‘Ben sizin adaletinize güvenmiyorum’ dediğini, kendisini dinleyenlere içtenlikle anlattı.

Can Erenoğlu son etaba katılmak üzere otobüsten inerken “Teşekkürler hocam!” diyenlere sert çıktı. Dedi ki:

“Hocam değil amiralim diyeceksiniz. Neden mi? Atatürk’ün 26 Kasım 1934’te yayınladığı ‘Lakap ve Unvanların Kaldırılması’ Hakkındaki Kanun’da ne denir, bilir misiniz? Paşa, hacı, hoca, hafız ve ağa denmesi yasaktır. Paşalara general ve amiral denilecek, deniyor, unutmayın.

Erenoğlu’nun ‘Aldattılar Sizi, Duyun Sesimizi’ (Kaynak) adlı bir kitabı bulunuyor.

 

‘KÜFREDEBİLMEK İÇİN ABDESTLİ OLMAK GEREKİR’

İLAHİYATÇI

Yazının Devamını Oku

Adaletle siyaset yapılmaz

6 Temmuz 2017
EN uzun ve en yüksek katılımın gerçekleştirildiği (önceki akşam itibarıyla) Adalet Yürüyüşü artık toplumun önemli bir kesiminin hedefine oturdu; siyasetten arındırılınca, hedef daha belirgin bir biçimde ortaya çıktı.

Devşirilmiş kalabalıklar değil, lastik pabuç üzerinde, neredeyse bir serap haline geldiğine inandıkları adaleti seslendiriyorlar.

Adalet devasa köprüler, çok şeritli yollar üzerinden varılması mümkün bir ara istasyon değil...

Bugünün Türkiye’sinde ne hazindir ki, adalet için, güneşin alnında, yayan yapıldak yollara dökülmek gerektiğine inanan milyonlar var.

Adalet aranan mahfiller, devlete nüfuz etmiş bir çete tarafından, iktidar enstrümanı haline getirildi.

İktidar gücü, sorunu farklı bir iktidar meselesi olarak değerlendirdi, Olağanüstü Hal ve kararnameler rejiminin yasamayı ve yargıyı baskılaması, ‘Adalet’ mefhumunu sahipsiz bıraktı, adalette ‘miyar’ bulamayan toplumsal kesimlerin itirazı bu bakımdan önemli.

Adalet, iktidarın da sorunu olduğu zaman toplumsal barış sağlanır, dayanışma mümkün olur. Adalet yürüyüşü, üzerinde parti siyaseti yapılacak bir durum değil...

‘KADROLU PROVOKATÖRLER’

-

Yazının Devamını Oku

'Geliyoruz zincirleri kıra kıra...'

5 Temmuz 2017
REFERANDUM’da ‘İzmir’in dağlarında çiçekler açar, altın güneş orada sırmalar saçar, yenilmiş düşmanlar yel gibi kaçar, yaşa Mustafa Kemal Paşa, adın yazılacak mücevher taşa...” sözleriyle başlayan ‘İzmir Marşı’ndan sonra ‘Adalet Yürüyüş’ünde bir parça öne çıktı.

CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun uyarlayarak söylediği “Geliyoruz zincirleri kıra kıra...” şarkısı bir anda öne çıktı.

Bir anlamda yürüyüşçülerin marşı oldu.

Sözleri hatırlatırken geçmiş bir parça ile bağ kurulabilir:

“Kılıçdaroğlu başta; yürüyor dağda taşta /Haklıyız her uğraşta; Geliyoruz zincirleri kıra kıra hey/ Adaleti adım adım kura kura hey? Adalet istiyoruz /İnançla yürüyoruz/ Geriye dönmüyoruz.”

Yazının Devamını Oku

Trakya’yı çevre felaketi bekliyor

4 Temmuz 2017
BİN kere yazdık; Trakya coğrafyası, Türkiye coğrafyasının yüzde 3’ünü oluşturuyor. Türkiye’deki en büyük yağma İstanbul’dan sonra bu topraklarda gerçekleştiriliyor. Tarımı, denizi, ormanı... Bu milletin malıdır ama dinleyeni yok; siyasetçisi ve bürokratı o kadar ilgisiz ki, bölge halkının yüreği burkuluyor.

Tam bir densizlik... Bunu koca koca profesörler, bilim adamları ve çevreci gönüllüler söyledi.

“Yahu insan bölgeye gelir, bir de bizimle görüşür, biz de onlara ne yapılmayacağını gösteririz” diyorlar.

Yani ekosistem tahrip ediliyor; çevre hakkı temel bir insan hakkı olarak giderek dumura uğruyor.

Çevre hakkı, sağlıklı bir yaşam hakkı ile doğrudan ilgili değil mi?

Çevreyi korumak-kollamak, hayatı korumak anlamında...

Aynı zamanda, çocukların, torunların da yaşamlarını...

“Adalet” uğrunda yüzlerce, binlerce km yürünecek kadar önemli... Adalet, yaşam onuru ile özdeş bir kavram..

Trakya’

Yazının Devamını Oku