Yalçın Bayer

Unutmayın, gün gelir bu askeri çok arasınız...

27 Temmuz 2017
TSK’ya yapılan saldırılar sürüyor.

En son hamle, “Kemalist subaylar darbe yapabilir” tezviratı... Eski bir Balyoz mağduru asker yazdı, feveran etti, “Ne yaptı bu ordu size” sözleri ile... TSK kimseye bir şey yapmadı; milletin ordusu Anadolu’nun yoksul evlatlarını devşirdi, asker yaptı, komutan yaptı.

Mesele Türkiye Cumhuriyeti’ni ne idüğü belirsiz bir hale getirme kavgasında, TSK’yı ‘inzibat çavuşluğu’ seviyesine indirmek.

Ergenekon ile birinci darbe vuruldu, Kemalistler temizlenmeye çalışıldı, yetmedi;  tetikçiler, ”Kemalist unsurlar darbe yapabilir” yalanı ile akılları sıra beyin yıkayarak, geride kalan ne kadar haysiyetli subay varsa temizlemek istiyor.

Efendiler, bu yol, yol değil, yeterince oynadınız, artık oynamayın. Peygamber ocağı bu ülkeye her zaman lazım.

Yazının Devamını Oku

Her yerden FETÖ fışkırıyor

26 Temmuz 2017
NE kadar kadersiz bir ülkeymişiz...Hırsızlık, yolsuzluk, vurgunlardan sonra ‘ahlak’ ve ‘onur’ kalmamış kimsede...

Birbirine kumpas kuran kurana... FETO kalıntıları her yerde ortaya çıkıyor hâlâ. Özellikle Hatay, Mersin ve Aydın’da FETÖ’cülük almış başını gidiyor. Ya da tersi olabilir; ‘iyi pazar’ elden bırakılmıyor.

Büyükşehir statüsünde olan bu üç ilde, belediyelerine yönelik oyunlar gelişmeleri izleyenleri hayretler içinde bırakıyor. Bizi de katın buna...

Özetlersek... Bu üç kentteki tertipleri bir yıldan beri zaman zaman gündeme getirdik. Dikkati çeken şu: Bir büyük şehir belediye örgütünün altındaki makamlar örneğin genel sekreter, genel sekreter yardımcıları, başkan yardımcıları, imar müdürü, özel kalem müdürü ve koruma müdüründen birkaçı mutlaka FETÖ bağlantılı oluyor.

Bunun ‘diğer kolları da’ yargı ve Emniyet ile bağlantılı...

FETÖ’ye bunlar marifetiyle ‘himmet’ yardımları aktarılıyor. Belediye kadroları öyle bir kumpasa sokuluyor ki başkanların bunları kavrayabilmesi aylar alıyor.

BAŞKANLAR HİÇ FARK ETMİYOR

Paralel gelişmelerin üç büyük ilde aynı şekilde ortaya çıkması şaşırtıcı aslında; bunlar sanki eğitimden geçmiş ‘sinsi’ kişiler... Özellikle başkanın akrabası veya en yakınları oluyorlar ve bu kişiler hiç ‘açık’ vermiyorlar.

Burada yazmak zorundayız; bunların para ilişkileri dışında seks ilişkileri de işin hangi boyutlara ulaştığını acı şekilde ortaya çıkıyor.  Bu üçgen Pensilvanya’ya kadar ulaşıyor tabii ki...

Yazının Devamını Oku

Emlak vergisi mi soygun mu?

25 Temmuz 2017
GAZETELER tam sayfa haber yapıyor... Televizyonlar özel yayınlarda insanları uyarıyor. 30 Temmuz son tarih diyorlar...

Ne için? Emlak vergisine itiraz için son günmüş... Haberlerin özü şu: Emlak vergisine nasıl itiraz edilir? Nasıl ödenir değil, nasıl itiraz edilir.

Milliyet yazarı Mehmet Tezkan feryat ediyor bu konuda. “Takdir komisyonları evlere emlak vergisi değeri biçiyormuş. Fahiş artışlar varmış. Yüzde 500 gibi. Herkes şikâyetçiymiş. Nedir bu dedim, ilgilendim. Levazım Mahallesi’nde oturuyorum... Site de.. Beşiktaş Belediyesi’nin komisyonu yıllık 29 bin lira vergi belirlemiş.

Şaka yapmıyorum... 29 bin lira!... Ayda 2 bin 400 lira  emlak vergisi istiyorlar. Şaka gibi... Komisyon ya paranın ne olduğunu bilmiyor ya da kasıtlı yapıyor... Mahkemeye giden gitsin, gitmeyenin ümüğü sıkılır taktiği... Merak ediyorum; emlak vergisine kaç yüz bin kişi itiraz etti? Kaç milyon şikâyetçi...

Çünkü vergi değil bu, resmen soygun girişimi!”

 

MALİ MÜŞAVİR REKOR ARTIŞ DİYOR

Belediye başkan aday adayı olan Hakan Atalay, “Emlak vergi artışlarında rekor” diye yargıya gitmiş. “Arsa Takdir Komisyonu Başkanlığı ne yapmış” diye soruyor: “Yüzde 300’den 500’e kadar artış olur mu?” “Aydın Sitesi’ndeki evimin 2014 yılında takdir edilen değeri 4.000 TL olup, şimdiki ise 13.500 TL olup artış % 296 olmakla bu artış oranı çok fahiş ve kabul edilemezdir. Beşiktaş’ta her mahalle ve sokak aynı durumdadır ve halk isyan halindedir. Bunun sonucunda Beşiktaş Belediyesi’nin önerdiği ve birçok Mahalle Muhtarı ve İstanbul Ticaret Odası yetkilisinin şerh koyduğu ve itiraz ettiği bu haksız komisyon kararını mahkemeye taşıdım.” Ticaret Odası temsilcisi ve Levazım Mahallesi muhtarlığı takdir edilen değerleri yüksek bulup çekilmiş. Muhalefet şerhine karşın Takdir Komisyonu kararını ‘oybirliği’ ile almış. Bu usul ve yasaya aykırıdır, diyor Hakan Atalay ve ekliyor: “Beşiktaş Türkiye’de CHP’ye en yüksek oyu vermiş bir ilçedir. Belediye Başkanı Murat Hazinedar’a sorarım; Siz Beşiktaş’ta hayatınız boyunca kaç yıl oturdunuz, Beşiktaşlılık bilinci renk ve takım değiştirilerek kazanılmaz. Emlak vergi oranlarında fahiş artış sosyal demokrat belediyeciliğe yakışmaz. CHP yöneticileri, Beşiktaş halkına sahip çıkmalıdır.”

 

Yazının Devamını Oku

Atatürk’süz müfredat olmaz

21 Temmuz 2017
MİLLİ Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın kamuoyuna ‘müjde’ olarak sunduğu 2017-2018 eğitim dönemi müfredatı üzerinde ayrıntılı bir inceleme yapan Eğitim İş Sendikası,  AKP döneminde Milli Eğitim müfredatında yapılan en köklü değişikliklerden biri olan yeni müfredatın ‘art niyetli’ olduğunu savunuyor ve “Müfredatın meydana getirilme usulü, KHK’larla ülkeyi yöneten AKP’nin Milli Eğitim Bakanlığı’na yakışır biçimde gerçekleşmiştir” diyor.

Bakanlığın ‘KHK gibi tepeden inmeci müfredat’ın yangından mal kaçırırcasına hazırlandığını belirten Eğitim İş şu vurgulamaları yapıyor:

Sürpriz gibi açıklanan bir müfredat programı olmaz. Müfredatın demokratikleşme iddiası gerçekdışıdır. Görüşü alındığı iddia edilen 100 bin öğretmen ve velinin kim olduğu sorusuna yanıt verilememiştir. Yandaş sendikalar, yayınevleri ‘hazır’ halde kamuoyunun önüne çıkmıştır; trajikomiktir bu...

MEB çağdaş/laik eğitimin son parçalarını da ‘çağdaşlık getirme’ iddiasıyla yok etmeye çalışmıştır.

AKP’nin siyasi söylemlerinin direkt ya da dolaylı şekilde yer bulduğu, her vesileyle 15 Temmuz’un hatırlatıldığı, din ağırlıklı içeriklerin artırıldığı müfredatta, pozitif bilimlerin öğretimi geriletilmiş ve Atatürkçülük kavramı gölgeye itilmeye çalışılmıştır.

‘Evrim’ ve ‘oluşum’un olmadığı bir biyoloji olur mu? Laik eğitime adeta savaş açan AKP, siyaseten en vurucu hamlelerini Türk dili ve edebiyatı alanındaki değişiklikleriyle yapmış, Atatürkçülük kavramını müfredattan silmiştir. ‘Nutuk’ ve yazarı Mustafa Kemal Atatürk’ten hiç söz edilmemiştir. Sosyal bilgiler ve inkılap tarihi derslerine yeni ‘tanım’ yapılmıştır.

“Bu kâbusa dur denmelidir” diyen Eğitim-İş’ın tepkisi şöyle bitiyor:

“Eğitim-İş olarak, tüm demokratik kamuoyunu, bu müfredat kâbusuna ‘dur’ demeye çağırıyoruz!

Biz Eğitim-İş’li eğitimciler olarak, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim neferleri olarak; ne müfredat çıkarılırsa çıkarılsın, Cumhuriyet’in değerlerini, Atatürk ve yol arkadaşlarını, bilimin ana konularını yavrularımıza öğretmeye devam edeceğiz! Geleceğimize sahip çıkacağız!

Yazının Devamını Oku

OHAL 1 yaşında: 25 KHK darbesi

20 Temmuz 2017
‘Herkes İçin Demokrasi/Demokrasi İçin Birlik’ grubu OHAL’in 1. yılı nedeniyle şu açıklamayı yaptı: “20 Temmuz’da bir yılı dolduracak olan OHAL dönemi, Türkiye’de yaşanan demokrasi krizini büyüttü, toplumsal, insani, doğal, kentsel bütün alanlarda korkunç bir yıkım manzarası ortaya çıkardı.

Çıkarılan 25 KHK darbeyle sınırlı olmayan çok geniş bir alanda, temel hak ve özgürlüklerin ihlaline yol açtı. Gözaltı sürelerinin uzatılması, savunma hakkının kısıtlanması, kitlesel işten çıkarmalar, gözaltılar, pasaportların iptali, kapatılan dernek/vakıflar, mallara el konulması, kayyum atanan belediyelerle geçirdiğimiz bir yıl Anayasa’yla ve uluslararası sözleşmelerle güvenceye alınmış bütün temel hakların ihlal edildiği bir hukuksuzluk dönemi olarak tarihe geçti.

Demokrasi İçin Birlik olarak OHAL döneminde çeşitli alanlardaki hak ihlallerini ve OHAL’e bahane edilerek gerçekleştirilen hukuksuzluk ve yıkımı belgeleyen bir çalışmayla OHAL’in kaldırılması talebimizi güçlü bir şekilde bir kez daha dile getirmek istiyoruz.”

‘Herkes İçin Demokrasi/Demokrasi İçin Birlik’ grubunun bugün Taxim Hill Otel’de 12.00’deki toplantısına, çeşitli kurum temsilcilerinin yanı sıra Eski AİHM yargıcı Rıza Türmen ve Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu da katılacaklar. (İletişim 0532 365 23 90, www.demokrasiicinbirlik.com

ALMANLAR, TÜRK YOLCUYU BEZDİRİYOR

HÜKÜMET yetkililerimiz ve Cumhurbaşkanımız Almanya ile her fırsatta kavga ediyor.

Almanya ne yapıyor? Geçen hafta THY ile Ankara’dan direkt Frankfurt’a gittim. Uçak havaalanının en uzak yerinde durdu. Uçaktan inerken, merdiven sonunda 2 polis pasaport kontrolü yaptı. İlk kez bu durumla karşılaştım. Pasaport kontrolüne gittim. Türk pasaportlu yolculara nerede kalacaksın, dönüş biletin, kaç Euro’n var, kredi kartın gibi birçok soru sordular. Bavulları aldık, her Türk yolcunun bavulunu açtılar. Bizim siyasiler diplomat pasaportu olmadan sade vatandaş gibi buraya gelsin, olayı görsün.

Almanlar ağız kavgasına girmez. Not ederler, olan sade vatandaşa olur.    Metin SAĞNAK

İKTİDAR, MÜEZZİNOĞLU’NU KORUYAMADI

Yazının Devamını Oku

İstanbul’da her yer bitik

19 Temmuz 2017
İSTANBUL yine bir temmuzda sele teslim oldu. Her yer ‘bitik’ hale gelir, bir çözüm getirilmez ama kardan sonra ‘yağmur’ yağışında da sokağa çıkma yasağı konulur; valiliğimizin kararı dünyada ilk kez oluyor. Bu İstanbul için utanılacak bir durum değil midir?

Büyükşehir her afete karşı hazırlıklı olmalı, ama olamıyor işte... Sonuçta hep gol yiyor. İki hatırlatma yapacağız. Hürriyet’in eski binasının üzerinde bulunduğu Basın Ekspres yolunun sağındaki Ayamama Deresi kaç kez taştı; buralarda hangi FETÖ’cülere ‘kıyak’ geçildi. Kadir Topbaş üzerine gelen ‘dalgayı’ karşılayamadı, FETÖ’cü okuluna ‘çatakta’ yapım izni verildi.

Biz bunu gündeme getirirken, niye bir okul inşaatına karşı geliyormuşuz gibi ‘tacize’ uğradık.

Aslında bunların sorumluları Ağa Han Ödülü (!)  hak ediyor; ama neyse... Bu teklifi getiren başkan ve meclis üyelerinin hiç olmazsa isimlerini teşhir etmek gerekmez mi? (İBB’nin şimdiki İmar Komisyon üyeleri (Başkan) Hadi Diler, Maliki Ejder Batur, Serhan Kural, Abdülnaser Şimşek, Eyüp Dursun...)

Kadir Topbaş der ki, “Bütün yapıları yıkacağız”... Yani dere boylarına yapılan kaçakları...

Göstermelik bir-iki kepçe darbesinden sonra her şey unutulur.

40-50 yıldan beri aynı durum; Aksaray başta olmak üzere Merter, Bayrampaşa, Yenikapı (metro istasyonu), Unkapanı Köprüsü’nün altını sular basar. Alt ve üst geçitler merkez olur. Buralardaki mimari hatalara girmiyoruz. Çünkü İBB, mimar ve mühendis odalarını sallamıyor, sonuçta böyle manzaralar ortaya çıkıyor. İstanbul’da önce oteller yapıldı; sonra AVM ve rezidanslar, hastaneler, şimdilerde de  üniversiteler... Bir bakıldı ki, hesapsız kitapsız yoğunluklar trafiği zorlaştırdı. Bunun da çaresi var; kavşaklar yaparız dendi. Onu da yaptılar... Ve bugünkü tablo ortaya çıktı.

Bir ülkede önce plan yapılır, imar durumu çıkarılır. Bizdeki gibi önce metro, metrobüs, benzin istasyonu yapılmaz, planlar daha meclisten geçmez...

İstanbul’a bir kez daha yazık oldu.

Yazının Devamını Oku

Lavanta ve Coşkun Aral

18 Temmuz 2017
BEŞ  yıl kadar önce ‘eski’ İz TV’de Coşkun Aral’ın Fransa’da çektiği bir ‘Lavanta’ belgeselini izlemiştim. Yahu bizde niye ekilmez bu bitki diye düşünmüştüm. Bir kere ekildikten sonra üç-dört yıl hasat ediliyor.

Fransız karı-koca, topladıkları lavanta demetlerini ‘yağ’ çıkarılan tesislere götürüyordu. Ondan birkaç yıl önce Edirne Borsa Başkanı bir panelde “Trakya’da artık buğday ve ayçiçeğini bırakalım, katma değeri yüksek olan, örneğin lavantayı niye ekmeyiz?” diye sormuştu. Buğdaydan on kat değerli yağı... Sonra birkaç yıl önce gazeteci Bülent Ecevit, Isparta, Burdur ve Afyon yöresinde lavanta ekim alanlarının ortaya çıktığını söylemişti. En önemlisi de Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar’ı ‘Lavanta Hasat Şenliği’ne davet etmişti. Gerçekten şaşırmamak elde değil; Coşkun Aral’ın belgeselindeki ‘sahneleri’ gördüm. Mis kokulu mor bir deniz sanki... Kent ve kent çevresi tarımda yerel yönetimlere örnek olan Silivri Belediyesi Tarım Üretim ve Araştırma Merkezi’ne ‘gönüllü’ olarak gittim.

Keşke davet edilen çevre belediye başkanlarından ve milletvekillerinden biri de gelseydi, onlara ‘tarım madalyası’ vermek isterdim! Yoktular ki... Vekiller ilgisiz, belediye başkanları da ‘kıskanç’; o renkli görüntülerden mahrum kaldıkları gibi bir şeyler öğrenmekten de uzak kaldılar.

Şenliğe 1500’e yakın kişi gelmişti, bunların çoğunluğu da kadın ve gençti.

Alternatif bitki yetiştiriciliğine olan ilgi her yıl artıyor; belediyenin açtığı kurslara gitmeye, şimdi de bu yıl çocuklarını Türkiye’de belediyenin açacağı Tarım Teknolojileri adlı ilk özel liseye kayıt için sıraya girmişler. Sonrası da var; Tarım ve Yaşam Bilimleri Üniversitesi...

Dikkat çeken projelere imza atan ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun da gezip takdirle karşıladığı Özcan Işıklar, esas tarihçi ama artık tarımcı olmuş... “Biz İstanbul’un yanı başındaki yaşam şeklini koruyarak bu güzel memleketin her bir karış toprağına sahip çıkmak isterken, tarımı, üretimi, işsizliği de konuşmak istiyoruz” dedi ve ekledi:

“İstanbul’un üzerimize akıp gelen o gözü dönmüş arsa rantçılarına dur diyeceğiz. Bu topraklar bize lazım diyerek, mücadele vermeyi sürdüreceğiz.”

(Silivri ve Lavanta yazısına devam edeceğiz, çiftçimizi bilgilendireceğiz; üniversiteler ne yapıyor, üretici ne kazanıyor...)

GÜNÜN  SÖZÜ

Yazının Devamını Oku

‘Ah be Okay Gönensin’

14 Temmuz 2017
MESLEKTAŞIMIZ Okay Gönensin’i kaybettik; Cumhuriyet’te uzun yıllar birlikte çalıştık. Hasan Cemal yayın müdürü, Gönensin yazı işleri müdürü, bendeniz de haber müdürüydüm. İkisi Mülkiyeli idi.

Hasan ‘ağır abi’, Okay ‘yaşam adamı’ idi. Bu tarifin içlerini mesleki dürüstlük, ahlaklılık, ilkelilik anlamındaki sıfatlarla doldurabilirsiniz. Eleştirel anlamdaki tartışma ve çatışmalarımızı da belirtmeliyim...

Cumhuriyet’teki odalarımız sırt sırtaydı; hazır kahve ve sigara tiryakisiydi. Ben bol dumanlı sigara içmesine çok kızardım. Ece, Yakup ve Çiçek Arif’in duvarlarının dili olsa. Neler neler yaşandı, konuşuldu oralarda. 1980’den sonra gazeteye açılan davalar ve mahkeme kuyruklarını da unutmuyoruz...

Çalışırken en keyif aldıklarımızdan biri de ‘Arap Adnan’dı; o da yok artık aramızda. Rafi Portakal, Tuna Durmaz o günlerin yakın tanığı arkadaşlarımız.

Koca salonda arkadaşlarımız gözümün önüne geliyor; Mehmet Ataberk, Kerem Çalışkan, Orhan Erinç, Bülent Ön, Fikret Dağlıoğlu, Mehmet Yaşin, Mehmet Tezkan, Ali Acar, Nurgün Erdinç, Necdet Doğan, Ergun Balcı, Ahmet Korulsan, Füsun Özbilgen, Osman Ulagay, Meral Tamer, Şükran Soner, Reha Öz, Fikret İlkiz, Cengiz Turan, İsmet Berkan, Celal Başlangıç, Şenay Kalkan, Yurdagül Erkoca, Celal Üster, Aydın Emeç, Leyla Tavşanoğlu, Cengiz Çandar, İdris Akyüz, Mustafa Sağlamer, Yalçın Pekşen, Orhan Bursalı, Refik Durbaş, Abdülkadir Yücelman, Arif Kızılyalın...

Ayşe Sözeri (Cemal) benden önce ayrılarak Hürriyet’e gelmişti. Emine Uşaklıgil de patronumuzdu.

 

‘CUMHURİYETİ ÇOK SEVMİŞTİM’

Yazının Devamını Oku