Yalçın Bayer

Arka bahçe değil ikametgáhtır

21 Temmuz 2002
<B>MHP-Gazi Üniversitesi tartışması</B> ‘GAZİ Üniversitesi MHP'nin arka bahçesi’ (19.7.2002) yazısına çok tepki geldi. Bunlardan telefonla arayan Gazi Üniversitesi'nden bir öğretim üyesi, ‘‘MHP, Gazi'nin park ve bahçesi değil, asıl ikametgáhıdır. Keşke her şey okurunuzun anlattığı kadarıyla kalabilse’’ dedi.

Ne kadar mağdur olan hoca varmış... Herkesin başında kılıç sallanmaktaymış. Yani soruşturma... Tüm öğretim üyeleri sindirilmiş durumdaymış. Atılanlar, sürülenler, çeşitli haksızlıklara ve baskılara maruz kalanlar... Korkularından ses çıkartamıyorlarmış.

Ama bazıları da var ki, cesaretle konuşabiliyorlar. (İsimleri bizde saklı). Gazi ile ilgili şimdilik bazı bilgiler aktaralım:

Basın haberlerine göre Rektör Rıza Ayhan'ın 6 arkadaşı, ev adreslerini göstererek şirket kurdular. Üniversitenin bazı alımları bu şirket üzerinden yapılıyor. Bu olay ortaya çıkınca şirketin hisseleri üniversite vakfına devredildi mi?

Rektör Ayhan, Gazi Tıp Fakültesi Döner Sermayesi'nden ayda ne kadar almaktadır?

Kaç öğretim üyesi, üniversiteden atıldı, sürüldü veya soruşturmalarla cezalandırıldı? (Örneğin Prof. Haluk Günuğur, Prof. Turhan Uslu ve Doç. Ahmet Çiğdem üniversiteden uzaklaştırıldı. Doç. Bahir Güneş Türközer ve Prof. Turhan Uslu, Kastamonu'ya sürüldüler. Prof. Ahmet Ömer Koçak, 100. Yıl Üniveritesi'ne kaçmak zorunda kaldı.)

‘‘En önemlisi’’ diyor okurumuz öğretim üyesi:

‘‘Şu an Gazi Üniversitesi'nde bulunan yöneticilerin ve bilhassa genç nesli hazırlayan öğretim görevlilerinin bulundukları yere nasıl geldikleri araştırılmalı ve insanların gözleri önüne serilmelidir. Acaba geçmeleri gereken yollardan, aşamalardan hakkını vererek, uğraşarak ve gelişerek mi geçmişler? Yoksa çekirge misali üç sıçrayışta Prof. mu oluvermişler? Bu sıçramalar sırasında hangi nitelikli, istekli, özverili ve çalışkan insanların hakkını yemişler?

Gazi'de iyi bir eğitim yapılabiliyor mu? Siyasetten buna vakit ve imkán kalıyor mu? Yabancı dil de dahil olmak üzere hiçbir özelliğe sahip olmayan yetersiz eğitimcilerin yetiştirdiği gençlikten, yani gelecekten hiçbir umudum kalmadı.’’

Ünlü hedef oldu


ANKARA, Emek'ten 'Spor teşkilatı çalışanları' imzasıyla mektup gönderenlere... Elinizde bulunduğunu söylediğiniz belgeleri Fikret Ünlü'ye gönderdiniz mi? Teftiş Kurulu raporundan söz ediyorsanız. Rapordan mutlaka bakanın bilgisinin olması gerek. Bizim de bilgi sahibi olmamıza bir itirazımız olamaz.

‘‘İstifa etmeyeceğim, görevimin başındayım’’ dedikçe Fikret Ünlü hakkındaki iddiaların ortaya dökülmesi dikkat çekici değil mi?

Çiftçinin borcu 2.5 katrilyon


TÜRKİYE'nin her yerinde olduğu gibi Kırşehir'in Kaman İlçesi'nde de intiharlar başladı, boşanmalar arttı.

44 yaşındaki Üçler Yücel'in intiharı resmi kayıtta mevcuttur.

Faizlerin altında bittik tükendik. Yeterince üretemedik. Arpa 150 bin lira; bir çay parası... Bununla borç mu ödenir?

Esnaf kredileri normalde % 55'le çalışıyor; biz çiftçilerin faizleri ise % 72... Temerrüt faizi ise % 150...

Türkiye genelinde çiftçinin ana borcu 800 trilyon; faiziyle birlikte 2.5 katrilyona ulaştı.

Bizler, bankayı hortumlayanlar gibi borçlarımız bize peşkeş çekilsin istemiyoruz. Borçlarımızı ödemek istiyoruz. Ama emeğimizin, alın terimizin hakkını da almak istiyoruz.

Bu yıl bazı çiftçilerimiz biçerdöverleriyle Rusya'ya gittiler. Fırsatını bulsa çiftçilikle uğraşan 40 milyon insan gider.

Bu hükümet tarımla uğraşan çiftçilere ihanet etti. Yeni Oluşumçular'ın hangisi IMF'nin niyet mektubuna itiraz etti.

Çiftçi ve esnafımız bu siyasetçilere gereken dersi verecektir.

Selami KAYHAN-Kaman Ziraat Odası Başkanı-KIRŞEHİR

DSP’de entrikalar


‘YENİ Oluşum’dan bir siyasetçiye soruyoruz:

Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün istifasından sonra İstanbul'un öteki DSP'li belediye başkanlarının durumu ne oldu?

- Durumlarını pek açığa çıkarmak istemiyorlar ama Avcılar (Mustafa Değirmenci), Beykoz (Alaettin Köseler) ve Küçükçekmece (Halidun Özbatur) belediye başkanları istifa etseler dahi Yeni Oluşum'a alınmayacaklar. Sadece Arnavutköy Belde Belediye Başkanı Mustafa Bey'e kapı açık olacak.

Neden alınmayacaklar?

- Şaibeli bazı ilişkileri tespit edilmiş durumda bu belediye başkanlarının... DSP'li bir bakanla ilişki içinde olan bir PM üyesinın adı çok konuşuluyor. İşin içinde Orman Bakanlığı'ndan 'tahsis' olayları var. Ayrıca Amerika'dan 200 milyon dolarlık konut kredisi olayı da çok konuşuluyor. Amerika'ya kimler kaç kez gitti? Korkmaz Yiğit'in Küçükçekmece'deki arsalarının işlerini kim takip ediyor? DSP İstanbul İl Başkanı Mikail Yağcı'ya bunları sorarsanız size anlatır mı bilemem. Belki Rahşan Hanım biliyordur.

Giden veya kalanların durumu...

- DSP Genel Merkezi şimdi karşı prese başladı, istifayı düşünen örgütleri hemen görevden alıyor. İstifalar gündeme geldiğinde bugün (dün) Şişli ve Bağcılar ilçe binalarına kilit vuruldu.

Peki, İstanbul il örgütünden bazı kişilerin son kurultayda Hüsamettin Özkan'a karşı gösteri yaptıklarını bizat izlemiştik. Bunlardan 8'inin istifacıların arasına katılması ilginç değil mi?

- DSP'yi o kadar da yok saymayın. Orada da kurt politikacılar, entrikalar ve iş takipçileri var.

Ecevit, örgütümüz sapasağlam ayakta, ayrılanlar ise üç beş kişiyi geçmez, diyor.

- İnanıyor musunuz? DSP'nin kaç üyesi olduğunu Rahşan Ecevit dışında kim biliyor? Bugün istifa eden ya da etmeyen milletvekillerinden kaçının üyeliği vardı acaba? Üyesi olmayan örgüt nasıl ayakta duruyor?

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘DSP, seçimlerde birinci parti olmak için yarışacaktır.

(Kültür Bakanı Suat Çağlayan)

MESAJ


SABANCI'ya ait Flora su firması 20 gün önce Nestle şişesiyle su getirip buna ait 6 milyon lira depozit parası aldı. Evde bulunan bir şişe için ikinci kez depozit vermiş olduk. İki kez ‘‘Bedava su vereceğiz’’ dediler. Onu da yapmıyorlar? Niye oyalıyorlar. Ya 6 milyonu, ya da boş Nestle şişesini versinler.

Meltem TİREGÖL
Yazının Devamını Oku

İnönü ve Boyner de Kayseri'de saldırıya uğramışlardı

20 Temmuz 2002
<B>KAYSERİ'</B>den bir okurumuz telefonla aradı; <B>İsmail Cem'</B>in önceki günkü ziyareti ile ilgili olarak şunları söyledi: ‘‘Cem'e yapılanlar tam bir provokasyondur. Polisin ihmali vardır. İki gösteri de münferit olaylardır. Kayseri esnafını temsil etmeyen kişilerdir. CHP İl Başkanı Kemal Nakipoğlu'nun yaptığı basın toplantısında ‘Hangi yüzle Kayseri'ye geliyor' demesi, MHP İl Başkanı Mazhar Gündoğ'un da buna benzer tahrik edici bir demeç vermesi olayları körükledi. Bazı provokatörleri harekete geçirdi. Ama gene de aklı selim galip geldi.’’

- Arkalarında kimler vardı...

- Akıncılar Derneği’nin Kayseri'deki ilk ve son genel başkanı Tevfik Rıza Çavuşoğlu'nun kayınbiraderi sarraf Şaban Zikkavun... (10 Kasım'daki konuşmasında Atatürk'e hakaretten mahkûm olan eski Belediye Başkanı Şükrü Karatepe'ye 'arkandayız' diye afiş bastırıp destek verenlerden) Harp-İş Sendikası Kayseri Başkanı ve aynı zamanda geçen dönem FP Melikkgazi Belediye Meclis üyesi, milli boksör Mustafa Öztürk... Bu kişileri FP'li sayıp yandaşlarını AKP'den SP'ye kadar dağılmış sayabilirsiniz. Bu arada yanlış özelleştirme politikasının kurbanı olan Çinkur'un işçisi Osman Çurlu'nun 'açız' biçimindeki tepkisi makul karşılanabilir. Cem, Kayseri'ye ilk kez gelmiyor ki, her gelişinde saygı ve sevgi gördü... Ancak 'Yeni Oluşum'a karşı bu tür tepkileri görmeye alışmak gerekiyor.

- Galiba Cem Boyner'e de tepki gösterilmişti.

- Evet. 1999 seçimlerinde Kayseri Şehir Tiyatrosu'nda MHP'liler de benzer tepki göstermişlerdi Boyner'e...

- İnönü de yuhalanmıştı.

- 3.4.1960'ta İnönü, Kayseri'nin Yeşilhisar (Himmetdede) kasabasında DP'lilerin saldırısına uğramıştı. Kayseri'ye sokulmak istenmemesi üzerine İnönü, Binbaşı Selahattin Çetiner'e 'Ateş emri verecek misin?' diye sormuştu. Binbaşı da selam vaziyeti alarak 'Ne münasebet paşam, size ateş ettirmektense kendime ateş edip intihar ederim' karşılığını vermişti. Ve İnönü selam vererek askerlerin arasından yoluna devam etmişti.

Cem tepkilerden tedirgin olmadı değil. Ancak, polisin ihmalkárlığına ne denilecek?

DSP'nin akıbetini 2001'de bildiler


DSP Bakırköy Meclis üyeleri Mehmet Karataş ve Murat Ekmekçioğlu geçen yıl partilerinin kurultayına gidiyorlar. Aradan iki ay geçiyor; bir dostlarından partiden ihraç edildiklerini öğreniyorlar. Çok şaşırıyorlar.

Ama neden ihraç edildiklerini hálá bilemiyorlar.

Karataş ve Ekmekçioğlu durumdan çok alınıyorlar ve geçen yılın ağustos ayında yerel 'Ataköy' gazetesine giderek partide yaşadıklarını anlatıyorlar.

Ekmekçioğlu, ‘‘Kurultay için Ankara'ya gitmek üzere otobüslere bindik; ancak hiçbirimiz delege olup olmadığımızı bilmiyoruz. Kurultay salonuna girerken, ben delegeymişim içeri aldılar. Ancak bazı arkadaşları delege değilsin diye içeri sokmadılar. Demokratik sol bir partide böyle davranışların olmaması gerekir. Ama şu görünüyor; DSP böyle giderse politik arenadan silinecektir’’ diyor.

Ahmet Karataş da şöyle diyor:

‘‘DSP'nin Bakırköy'de ancak 80 üyesi var. Eğer böyle kıyım devam ederse DSP'de iki sene veya bir sene sonra kimse kalmaz.’’

Aynen dedikleri oluyor; adı 'demokratik' olan bir parti çöküyor.

Gecikme zammı!


EMEKLİ Sandığı açıklama yaptı. Temmuz ayı %5'lik fark Ağustos'un 1'inden itibaren ödenecekmiş! Peki bir aylık gecikme zammı Vakıflar ve Ziraat Bankaları'na mı kalacak?

Benim paramı hangi hak ve selahiyetle bir ay geciktirir Emekli Sandığı... Maliye, Hazine neden zamanında ödetmez. Ağustos ayında Ziraat Bankası şubelerinde epey bir huzursuzluk olacak, dikkat çekerim.

Dr. Savaş TÜREL-ANKARA

Katmerli soygun


DOĞALGAZ metreküp fiyatlarının fahiş olmasından sonra sıra açma kapama soygununda... Doğalgaz sayacınızı alırken 300 $ depozido isteniyor. Bu normal, ancak saati bir başka kişiye devir edeceğiniz zaman 50$ açma kapama parası ödüyorsunuz. Ortada hiçbir nakil işlemi yok, evimi sattım ve yeni ev sahibine sayacımı devrediyorum... Aynı adreste bulunan sayaca açma kapama parası olarak 50 $ ödeniyor. Gel de gülme. Bu da vatandaşı soymanın katmerlisi oluyor.

Hamdi S. KALELİOĞLU- ANKARA

Akçay Nispet Bar nispet mi yapıyor


SAKİN atmosferi ve serin suları ile meşhur olan Edremit'e bağlı Akçay beldemiz, üç yıldır çamlı yolda bulunan, güya diskotek denilen ve gece 2-3'lere kadar, son ses açılmış hoporlörlerle bütün sûkunetini artık kaybetti. Nisbet Bar adı ile faaliyet gösteren ve insanları canından bezdiren bu tesis nedeniyle birçok mahalle sakini evlerini satmak ve buradan taşınmak zorunda kalmıştır.

Siyasi bir partiyi kendilerine kalkan ederek çevredeki herkesi sindirmiştir. Ancak anlaşılmayan husus birçok kereler Akçay Polis Karakolu, Edremit Belediye Başkanlığı ve Edremit Kaymakamlığı'na münferit ve de toplu olarak başvurulara rağmen bu Nisbet Barcı’ların nasıl olup da faaliyetlerine devam ettiğidir.

Adı saklı-EDREMİT

Bağdat Caddesi’nin ‘rant’ uyanıkları


BİZLER Erenköy Bağdat Caddesi 348 nolu Turgay Apartmanı altındaki pasajdaki 16,17 ve 18 nolu dükkan sahipleriyiz. Pasajın caddeye açılan giriş kapısının bitişiğindeki 14 nolu işyeri sahibi her kiraya verişte dükkanını büyütmektedir. Son olarak da pasaj kapısı kapatılarak caddeyle irtibatı tamamen kesilmiştir. Ne yazık ki, şikayetlerimize rağmen Kadıköy Belediyesi bunları görmüyor. Zaten durgun olan piyasada hatırlı kişi dükkanını adaletsiz biçimde büyülterek binlerce dolara kiraya verip bizlerin ekmek parasına müdahale edilmesi mantıkla ve vicdanla izah edilemez. Şikayetimiz üzerine zabıta geliyor sadece karşı tarafı dinleyip ‘‘Projeye uygundur, imar affına girmiştir’’ deyip gidiyor. Melahat SAYGI

Melih AKSOLEY/Gülçin ERSOY-ERENKÖY



GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Kullanılmış keresteden yeni bina yapılmaz.’’

(Atasözü)

MESAJ


ANKARA Bahçelievler 33. Sokak 3 No'lu apartmanın 7 No'lu dairesi 10 yıl önce Toprak Mahsülleri Ofisi'ne genel müdürlük lojmanı olarak alındı. Ama burada kim oturur, ya da genel müdür burada kimi oturtur bilinmez. Daha sonra bize yazan apartman sakinleri, ‘‘Biz kimin oturduğunu öğrenmek istiyoruz’’ diye soruyorlar.

İSTANBUL'da görüntü kirliliği yaratan duvar ilanları (kabristan ve cami duvarları dahil) bir türlü önlenemiyor. Pervasızca ve saygısızca duvarlara bu ilanları yapıştıranlara cezai bir müeyyide neden uygulanmıyor?

Ö. Özay'dan: Yeşilyurt kavşağındaki havuzun kenarında güzel bir park var ama güzelim parkımız sulanmıyor; çimleri sapsarı oldu. Lütfen ilgi.
Yazının Devamını Oku

'Ben her yerde olabilirim abi'

19 Temmuz 2002
<b>AVCILAR </B>Belediye Başkanı <B>Mustafa Değirmenci'</B>ye, <B>Avcılar'</B>da çok konuşulan söylentileri soruyoruz: Mülkiye müfettişlerinin çek, dolgu ve minibüs yolsuzlukları nedeniyle görevden alındığınız ancak yazının İstanbul Valiliği'nde bekletildiği söyleniyor.

- Bana böyle bir şey intikal etmedi. Ancak kaderimizde ne varsa çekeriz. Türkiye'de doğru iş yapmak çok zor, çevre o... çocuklarıyla dolu. Ama ben doğru bildiğimi yapacağım, yanıma asalakları yaklaştırmayacağım.

Avcılar sahilini projesiz ve ihale yapmadan doldurttuğunuz için Kaymakam engel olmuş. İşi verdiğiniz müteahhit, denize toprak-moloz dökenlerden 85 milyon alırken, Belediyenin kasasına ne giriyor?

- Girmiyor... Önemli olan benim belediyemden para çıkmaması... Avcılar'da 1995'de kabul edilen kıyı kenar çizgisini devreye sokmamız gerekiyor. Lodosun Avcılar'a tahribatının önlenmesi için denizin doldurulması gerekiyor. Ondan sonra dolgunun önündeki set taşlarının ihalesi yapıldı, o anda ben burada yoktum, %30 kırımla 340 milyara verilmiş. (Kime verildiğini hatırlamıyor, ancak 'Metin' diye bir isimden söz ediyor.)

Ankara'da ne işiniz var?

- Belediyenin işlerini takip ediyorum. Atatürk Evi'mize kitap, tiyatrom var; destek istedim yeni Kültür Bakanımızdan...

Yeni Oluşum'un saflarında yer alacakmışsınız.

- Ben DSP'deyim şu anda...

Hüsamettin Özkan'la görüştün mü?

- Görüşmedim.

Geçenlerde Amerika'ya gittiğiniz söylemişsiniz... Ama sizi Silifke'de görmüşler. Bunlar doğru mu? Ayrıca sizin çift pasaportunuz mu var.

- Ben her an her yerde olabilirim abi... Size yeşil pasaportumu göstermek isteniz, baksaydınız.

ÇİLLER'e...

Ben yine edepsizleştim. Ama sorumlusu ben değilim. Çiller ‘‘Hükümete katılırım ama ben başbakan olursam’’ diyormuş. Ah yavrum ah... Seni ne yapalım ki?.. Geçti... Geçti... O gözümüzü boyadığın günler...

Şevki UYANIK-Betzdorf

ALMANYA


Ağva'ya ihanet

AĞVA, İstanbul'
un son yıllardaki en revaçta beldelerinden biridir. Ve Ağva'nın Göksu deresi beldeye apayrı bir doğa güzelliği katar. Geçtiğimiz pazar günü dere kenarında bulunan Club Grand Beccassier Oteli'nin güpegündüz fosseptik pisliğini dereye boşalttığını gördük ve dumura uğradık. Göksu'nun yarının Kurbalıderesi olmaması için ilgilileri şimdiden uyarıyoruz.

Nezih BAYINDIR-YENİLEVENT


Doğubeyazıt’tan açıklama

DOĞUBEYAZIT
Belediye Başkanı Mukaddes Kubilay, ‘‘Ayranı yok içmeye’’ (27.06.2002) başlıklı yazı üzerine şu açıklamayı yaptı:

‘‘İddiaların aslı yoktur. Doğubeyazıt'ta gerçekleşen bu festival, belediye meclisimizin aldığı bir kararla düzenlenmiştir. Karar alma sürecinde festivale karşı çıkan olmamıştır. Çünkü festival, ilçemizin turizm, sosyal, kültürel, sanatsal anlamında tanıtımını sağlamak için yapılmıştır. İlçemizin, sınırları içinde sahip olduğu Ağrı Dağı, İshakpaşa Sarayı, Meteor Çukuru, Nuhun Gemisi, Buz Mağaraları, Balıklı Göl ve ünlü halk adamı, filozof, düşünür, şair Ahmedi Hani gibi kültürel, sanatsal, doğal ve tarihi değerlerle ön plandadır. Bütün bu özellikleri Türkiye'ye ve dünyaya tanıtmak için böyle bir festival programlanmış, masrafları belediye ile birlikte Bay-Der ve yerel Gündem 21'in organizasyonu, Doğubeyazıtlı ve Ağrılı işadamları tarafından karşılanmıştır. Yapılan harcama yazıldığı gibi 100 değil 60 milyardır. Üç gün boyunca kentimizde büyük bir heyecan yaşanmıştır, sorunlarımız gündeme getirilmiştir.

Başka bir konu; memur ve işçilerin maaşlarının ödenmesinde sıkıntılar yaşandığı söyleniyor. Şu andaki belediye yönetimi görevi devraldığı tarihten itibaren memur ve işçi maaşlarını bir gün bile bekletmemiştir. Halbuki komşu il ve ilçe belediyelerin, işçi-memur maaşlarını 9 ay ödemediği biliniyor.

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Son yıllarda kulüplere antrenörü; üst düzey bürokratlar, işadamları, politikacılar, tarikat ve cemaat liderleri gönderiyor. Bir partizanlık ve tarikat-cemaat sistemi yaşanıyor. Başarılı, deneyimli, bilgili antrenörler ağzıyla kuş tutsa bile iş bulamazlar. Çünkü değerleri önemseyen kimse yok.’’

(Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği Adana Şube Başkanı Ali Hoşfikirer)

Vatansever Meclis istiyoruz

SAYIN
siyasi parti başkanlarına... Ülkemizde bir an önce seçim yapılması arzusunu belirten konuşmalar yapıyorsunuz.

Ama seçimden önce Partiler ve Seçim Kanunları'nda yapılması zorunlu olan değişikliklerden hiç bahsetmiyorsunuz. TBMM'nin Atatürk'e ve Türkiye Cumhuriyeti'ne layık bir Meclis olması için Anayasa'nın 83. maddesindeki 1'inci ve sonuncu fıkralar dışındaki hükümlerin maddeden çıkarılmasını unuttunuz mu? Bu madde aynen kalır ve seçimler yapılırsa TBMM adalet önünde aklanmamış, şaibeli, suçlu ve adaletten kaçanlarla dolu üyelere sahip bir Meclis olacaktır.

AB'ye giriş çabalarında öncelik adaletten kaçmayan, saklanmayan, kanun önünde aklanmış, mazisi temiz, dürüst ve TC'ye yakışır kişilerden oluşan bir TBMM'ye sahip olmaktan geçer. Oy alma kaygısıyla değil Atatürk ilkelerine uyarak konuların üzerine gidiniz.

Tekrar ediyorum, TBMM'nin, cumhuriyetin kurucusu Atatürk'e ve Türkiye Cumhuriyeti'ne layık bir Meclis olmasını sağlayınız. İstikrar taviz vermekten değil cesaretten, doğruluktan ve vatan sevgisinden geçer.

Remzi ERKÜREM-ALTINOLUK

Gazi Üniversitesi MHP’nin arka bahçesi midir?

SAĞLIK
Bakanlığı'nda görev yapan bir doktor yazıyor:

Bakanlık, Gazi Üniversitesi'nde akupunktur kursu açtı. Ben de kursa gitmek istedim. Gazi Tıp Fakültesi'nde kursun şartlarını öğrenmeye gittim. İlgili öğretim üyesinin kapısında beklemeye başladım. Benim gibi bekleyen 5-6 kişi daha vardı. Konuşmaya başladığımızda diğer doktor arkadaşların da aynı kurs için geldiğini öğrendim. Ama ellerinde birer kart veya mektupları vardı. Kartlar, MHP'li milletvekili, danışman, Rektör Rıza Ayhan'a aitti. Ve öğretim görevlisi geldi. Herkes kartlarını verdi. Hocanın telefonu çaldı. Arayan MHP'nin ağırlıklı bir ismiydi. Bu kursa bir doktorun kabul edilmesini istiyordu.

Kursun şartlarını sordum. 3000 $ olduğunu, bu paranın Vakıfbank'taki Gazi Hastanesi Vakfı'na bağış olarak yatırılacağını söyledi. Ben de kursa kaç kişi alınacağını, kaçıncı sırada başvurduğumu öğrenmek istediğimi söyledim.

Bilgi vermeyeceklerini söylediler.

Bende ‘‘Gazi Üniversitesi, MHP'nin arka bahçesi midir?’’ şeklinde bir düşünce oluştu... Çünkü her şey gizlilik içinde yapılıyor. Başvuru yaklaşık 3 ay sürüyor; sıranızı bilmiyor, kaç kişi kursa alınacak öğrenemiyorsunuz.

Böyle bir eğitim verilecekse ya başvuru sırasına ya da bir sınavla yapılmalı. Yoksa bilim, üniversite bir siyasi partinin elinde olur. Ya MHP merkezine ulaşamayan ne yapacak?

Gümrüklerde farklı uygulama

BİR grup ithalatçı köşemize şu notu gönderdi: Manisa Gümrüğü'nü teftiş eden müfettişler ithal ettiğimiz eşyalarda kıymete royalti (lisans) ücretinin dahil edilmediğini iddia ederek rapor tuttular. Gümrük geriye doğru tarama yaparak ek tahakkuk çıkardı. Mahkemeye başvurduk. İşin ilginç yanı, bazı firmalar İzmir Gümrüğü'nden ithalat yaparsa bir sorun olmuyor ama Manisa'dan yaparsa ek tahakkuk çıkıyor. Manisa ve İzmir'de farklı yasalar mı uygulanıyor? Manisa Gümrüğü'nde firmalarımız aleyhine yaklaşık 6-7 bin dava açıldı ve biz kazandık. Ancak gümrük kazanamayacağını bile bile bir üst mahkemeye itiraz etti.

Gümrükler davaları geri çekin demediği için gümrüğün bir üst mahkemeye itirazında her dava için yaklaşık 15 milyon lira harç yatırması gerekiyor. 7 bin davayı 15 milyonla çarpın; yaklaşık çekilecek 25 bin fotokopinin bedelini hesap edin. Devletin almaya çalıştığı para ne kadar derseniz; 450 bin lira... Yazık.

Gümrükler Genel Müdürlüğü'nün fatura kıymeti dışında bir de lisans ücreti istemesine ne denir?

Biri kuyuya bir taş atar, 40 kişi çıkaramaz.

MESAJ PANOSU

KRONİK alkolik müzmin uyuşturucu müptelası, esrarkeş, psikopat mahut ve malum erkek (!) şahıslar, Beşiktaş parklarında (Sinanpaşa Camii yanındaki park ile Barbaros Hayrettin Paşa Heykeli parkı) güpe gündüz alenen homoseksüel davranışlarda bulunuyor, hareketler yapıyorlar. Önlensin. İstanbul Valiliği'ne arzolunur.

Yusuf ÖZTÜRK-BEŞİKTAŞ

BAKIRKÖY'
de Osmaniye adlı bir mahallenin bulunduğunu; caddelerinin onarılmadığını, temizlenmediğini (Varan Temizlik), pazarcı esnafının Salı Pazarı nedeniyle çevreyi pislik içinde bıraktığını Bakırköy Belediyesi görmüyor mu? Yoksa Osmaniye, Bakırköy'ün çöplüğü sayılıyor? Yahya KARAYEL-BAKIRKÖY

ŞİŞLİ Kurtuluş Caddesi'ndeki esnaftan: Yıllardır en büyük sorunumuz sık-sık elektriklerimizin kesilmesidir. İstanbul'da bizim kadar elektriği kesilen semt yoktur. Nedeni; yeraltı şebekesinin çok eski olmasıymış. Yazarsanız Boğaziçi Elektrik'in belki dikkatini çeker; kışa kalmaz.

ZENGİNLEŞMENİN sağı solu olur mu? Ülke sevdalıları neredeler? Maalesef oy peşindeler!.. Siyasi ve Seçim Kanunları, ikiturlu seçim korkarım ki güme gidiyor.

Yaşar GEDİK-İSTANBUL

TÜRSAB
ve otel sahiplerine... Benim eşim öldü. Sınıfını takdirle geçen 11 yaşındaki kızımı tatile götürmek istedim. Ancak 'aile' koşulu varmış; öksüz kalan bizlerin çocukları diğer çocuklar gibi 0-12 yaş indiriminden faydalanamaz mı?

Asuman SOLAKOĞLU-İSTANBUL
Yazının Devamını Oku

PARSADAN’DAN MESAJ

18 Temmuz 2002
‘‘Bu ülkede insanları kandırmak istiyorsan ya umut vereceksin ya da korku...’’

('Yüzyılın dolandırıcısı' Selçuk Parsadan)

(Oktay Güzeloğlu'nun hazırladığı 'Yüzyılın Dolandırıcısı' (Hiç Yayınları) kitabından.)



THY yazın artan yolcu talebinden faydalanmak için normal yolcu sınıfını azaltıp, business yolcu sayısını artırmaktadır. Bilet talep edildiğinde 'Normal yok, business verelim' diyorlar. Özellikle de Bodrum gibi talebi yüksek iç hat uçuşlarında yapıyorlar. Ayıp değil mi?

Yazının Devamını Oku

Domatesler nasıl bozuldu

17 Temmuz 2002
<B>ŞAHABETTİN Tan, Hereke'</B>den önemli bir konuya değinmiş; domateslerin tadının olmadığından yakınmış. Kimya yüksek mühendisi olan Tan, haftalık pazar alışverişlerini semt pazarlarından bizzat kendisinin yaptığını, hangi tezgáhta ne tür mal satıldığını bildiğini hatırlattıktan sonra, domatesler üzerine şöyle diyor:

‘‘Domateslerin kalitesi gittikçe bozulmaya başladı. Eskiden tarlalardan gelen canım domatesler ya kıpkırmızı ya da pembemsi renkte olurdu. Kesildiğinde 'ben domatesim' derdi sanki... Şahane de suyu olurdu.

Bugünkülerine gelince.. Görünümleri göz alıcı, oldukça da sert ve dayanıklı. Ancak ayakkabı derisi gibi kabuğu var; içi de kabak mı kabak. Aynı zamanda lifli... Gelin de bunun tat ve lezzetinden haz alın. Yeşil biberler ise labut; patlıcanlar tıpkı şişme bebek gibi...

Peki bu ülkede bunları gören yetkililer yok mu? Tarım Bakanlığı ve ilgili il müdürlükleri insanların ne yediklerini hiç kontrol etmezler mi? (Etmiyorlar çünkü kendileri de meraksız olduklarından yiyorlar.)

Bildiğim kadarıyla Sayın Sakıp Sabancı'nın Adana'da bir tohum geliştirme tesisi var. Kilosu da birkaç milyardan satılıyormuş. Acaba Türkiye'de üretilen domates tohumları burada mı üretilir, yoksa ithal mi edilir?

Kimsenin yiyeceklerimizin genlerine müdahale etmeye hakkı olmamalıdır.

Son günlerde Çanakkale domatesi İstanbul piyasasına girmeye başladı; maşallah mermi gibi... Sayın Köyişleri-Tarım Bakanı Prof. Hüsnü Yusuf Gökalp, bu domateslerden tat alıyor mu?

Milletin zaten sofra katığı domasten başka ağzına tat verecek bir nesnesi yok. Ne olur bu tadı bozmalarına izin vermeyin.’’

Neden olmasın


CEM-Derviş ve Özkan'ın kuracağı parti kişisel başarı ve popülariteye rağmen beklenen oranda oy alamayabilir mi?

Deniz Baykal yeni oluşumu CHP'de birleştirerek çok daha büyük oy sağlayamaz mı? Baykal başbakan, Cem ve Özkan yardımcı, Derviş ekonomiden sorumlu... Sezer'in Cumhurbaşkanlığı bitiminden sonra da Baykal Cumhurbaşkanı, Cem başbakan ve benzeri kombinezonlar karşılıklı özverilerle sürdürülebilir. Cumhurbaşkanlığı görevinden sonra Baykal da kendi isteği ile politikayı genç kuşaklara bırakarak; bu örnek davranışıyla bir geleneği başlatabilir.

Dr. Fevzi AKÇAY-ANKARA

Erdek ve müze


ERDEK turistik bir ilçemizdir. Turizmin olmazsa olmaz koşullarından ‘‘Doğa, deniz, güneş ve tarihi yerlerin’’ olması gerekir. Bu özellikler bu yeri görülmeye ve yaşanmaya değer kılar.

Erdek'te bunların hepsi var. Fakat tam olarak değerlendirilmemektedir. KZİKOS tarihi kenti kaderine terk edilmiştir. Tiyatro çalılık ve toprakla örtülüdür. Ortaya çıkmayı beklemektedir. Burada ortaya çıkan eserler ya sahilde açık havada kaçakçılara bırakılmıştır ya da bir depoda saklanmaktadır nedense. Erdek'te eski ortaokul binası müze için ideal bir yapıdır. Niçin düşünülmemektedir? Kültür değerlerimize sahip çıkarsak, gelecekten umutlu olabiliriz. Tarihi eserler bize mirastır. Biz de bunları gelecek kuşaklara koruyarak bırakmalıyız.

Nevzat VARHAN-ANKARA

SSK bizi nasıl uyutuyor


SSK'dan yaklaşık 3 milyon kişi yaşlılık, dul ve yetim maaşı almaktadır.

Bilindiği gibi bu insanlara maaşlarının içinde bir sosyal yardım adı altında ek ödeme yapılmaktadır.

Tutarı ise yılda 56.2 milyon yani ayda 4.6 milyon... Maalesef bu 6 yıldır hiç değişmedi. 2000 yılbaşından itibaren TÜFE'ye göre aylıklara zam yapılırken, 46.9 milyondan dışarı çıkılıp zamdan sonra artı 4.6 milyon ilave edilmektedir.

Şimdi; 6 yıl önce bu 4.6 lira ile iki ton kömür, 75 dolar alınabilirken bugün 20 kilo kömür ve 2.5 dolar alınabiliyor.

SSK kimi kandırıyor?

İlyas TUNCAY- SSK emeklisi

Efes'in gerçek harabeleri


DÜNYANIN 7 harikasından biri Efes (Ephesus)... Efes Harabeleri'ni ziyaret ederken yüreğim burkuldu. Çünkü o eşsiz kalıntıların arasında dolaşırken, sahipsizlik duygusu yaşadım. Eğer ‘gizli görevli’ değillerse görünürlerde satıcı ve bir bekçiden başka müze görevlisi de yoktu.

Maketlerin sergi alanı olarak kullanılan bölmedeki kayıtsızlık da dikkat çekiciydi (eskiden bu alanlarda hediyelik eşya dükkanları varmış). Plastik bir masa ile çizimlerin içine konduğu büyük bir çanta, çöplük hissi uyandırırcasına turistlerin fotoğraflarına konu mankeni oluyordu. Döneme ait kullanılan araç ve gereçlerin sergi düzeni ise görüş alanı dışında kalacak şekilde ‘ustaca’ tasarlanmıştı.

Müze alanı içinde yürürken üzerine basmaya kıyamadığım binlerce yıllık taşlar ve festivallerde kullanılarak hızla yıpranan anfitiyatro için ise söyleyecek söz bulamıyorum.

G. SOYULMAZ-İZMİR

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Yeryüzünün en büyük imparatoru çıkardır.’’

(Montesquieu)

MESAJ


BAKANLAR Kurulu kararı ile KİT'lerde 3 yıldan fazla görev yapan geçici personel boş kadrolara atanacak... Acaba aynı karar sözleşmeli öğretmenlik yapan personel için de alınamaz mı? Milli Eğitim Bakanlığı ne der acaba?

Göksel KAYA-İSTANBUL
Yazının Devamını Oku

Aşiretçi ve tarikatçı değilim

16 Temmuz 2002
<B>GAZİANTEP </B>Büyükşehir Belediye Başkanı<B> Celal Doğan</B>, <B>‘‘Defolu siyasetçi bizden uzak dursun’’</B> (12.7.2002) başlıklı yazımızdaki <B>‘‘Celal Doğan'ın durumu’’ </B>ve <B>‘‘Paraşüt Operasyonu’’ </B>arabaşlıklardaki anlatım üzerine dün aradı. Daha <B>‘‘Ne yapıyorsunuz Sayın Doğan?’’</B> sorusuna hemen <B>‘‘Sayenizde bir şey yapmıyorum’’ </B>dedi. Bir açıklama göndereceğini bildirdi. Daha sonra fakstan bir metin düştü. 13 yıldır belediye başkanlığını yürüttüğünü, bu süre içerisinde 4100 işlem yapıldığını, bunların tamamının Sayıştay ve özel görevli Bakanlık müfettişlerince sayısız kez incelendiğini belirten Doğan, ‘‘Hakkımda bir şey bulunması konusunda 'özel gayret' sarf edilmiş ve müfettişlerin çoğu da bu talimatla gönderilmiştir. 16 fezleke tanzim edilmiş, bunların 15'indeki soruşturma talebini Danıştay iptal etmiş ve hiçbiri affa uğramamıştır’’ dedi.

'Paraşüt Operasyonu' ve MNG'nin işleri konusunda Doğan şunları söyledi:

‘‘Yasin Altınbaş'la ilgili arsa satışında belediyenin menfaati en üst seviyede korunmuş, Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin oybirliği ile aldığı kararla suç olacak bir husus görülmeyerek sanıkların beraatine karar verilmiştir.

MNG'ye yönelen isale hattı ihalesi 'anahtar teslimi' bir ihaledir. Hiç keşif artışı olmamıştır. Bu iş sonucunda Gaziantep'in ve sanayinin 2050 yılına kadar su sorunu temelinden çözülmüştür.’’

CHP ÜYELİĞİM

‘‘CHP
ile ilişkilerime gelince; hakkımda dava açılır açılmaz parti genel sekreterini arayıp, partiye herhangi bir zararım olmaması için üyeliğimin askıya alınmasını ben talep ettim.

Parlamentoda bulunsaydım ve hakkımda bir iddia olsaydı, bakan isem istifa ederdim, milletvekili olsam dokunulmazlığımın kaldırılmasını isterdim. Benim siyasi terbiyem bu yolda davranmamı gerektirir.

Parti üyeliğim askıya alındığında CHP Genel Başkanı, PM'de yaptığı konuşmada bu davranışı örnek göstermiş ve her siyasetçinin böyle davranması gerektiğini ifade etmiştir. Ayrıca Sayın Baykal o tarihlerden bu yana hiç Gaziantep'e gelmemiş ve beni de ziyaret etmeme gibi bir durum olmamıştır.

DERVİŞ'İ NEDEN İSTİYORUM

Siyasette hiçbir siyasi lidere sığınarak siyaset yapmadım. 1975'te CHP'ye girdiğimde parti genel merkezine rağmen milletvekili oldum. Hiçbir siyasi liderin gölgesinde siyasette mevki elde etmediğim gibi tam tersine bulunduğum partide lidere katkıda bulunmaya çalıştım. O nedenle Sayın Derviş'e 'sığınma' lafı siyasi mizacıma uygun değildir. Derviş'in siyaset yapmasını istemem toplumsal bir talebin yansıtılmasıdır.

Devlete ve adalete güveniyorsanız sizin aracılığınızla üç dönemlik icraatımın her zerresini tekrar, istedikleri gibi müfettiş göndermek şartıyla incelemeleri için çağrıda bulunuyorum.’’

GÖZDEN DÜŞÜRMEK İSTENİYRUM

Hem CHP Kurultayı arifesinde şimdi de yeni bir siyasi hareketin yapılandırılması safhasında bu iddiaların gündeme getirilmesini manidar karşıladığını belirten Doğan ‘‘Beni halkın gözünden düşürmeye yönelik siyasi veya parti içi muhaliflerin veya jurnalcilerin eksik bilgileri ile değil, bu tür yazıları araştırıp yazmanızı dilerdim. 30 yıldır inançlarım doğrultusunda ve ülkenin geleceği için bildiğim yolda hiç kimse beni hizmetten alıkoyamadı. Size yanlış bilgi verenler de Gaziantep'e ve Türkiye'ye hizmetten beni alıkoyamayacaklardır’’ dedi.

Mal varlığım araştırılsın


CELAL Doğan'la daha sonra yine telefonla görüştük, ‘‘Kuşkusu olan varsa mal varlığım dahil her şeyim araştırılabilir. Ben yanlış bir şey yapmadım. Bir şey varsa sonuna kadar yargılanıp aklanmak isterim. Ben kimseye hakkımda bir şey söyletmem. Ben aşiretçi, tarikatçı değilim; 68'lerden gelen Celal Doğan'ım’’ diye konuştu.

Gaziantep'te MNG tarafından Hazine garantili, 53 milyon dolarlık arıtma, 210 milyon dolarlık da su getirme projesinin yürütüldüğünü belirterek, ‘‘14 Amerikalı işadamı geldi. 300-350 milyon dolarlık arıtma projesinin 53 milyon dolara nasıl yapıldığına hayret ederek 'Güneydoğu gibi bir yerde bunun çalıştığını görmesek inanmazdık' dediler’’ dedi.

- Hazine garantili bu kredileri ödüyor musunuz?

- Belediye olarak Hazine'ye ödüyoruz... Hazine tekellüf etmiş zaten... Bu konudaki şikáyetler üzerine Hazine ve Sayıştay müfettişleri beş defa geldi, geçti. Ama sonunda teşekkür yazıları da yazdılar.

- Hazine borçları için Derviş'i ikna etmişsiniz.

- Öyle bir şey yok... 40 milyon dolar projenin devamıdır, yapıldıkça verilir. Geçen dönemde Selçuk Demiralp de imzalamıştı bunları... Kemal Derviş usulsüz bir şey yapar mı? Dünyanın en haysiyetli adamıdır. Dürüst olduğu için toplumsal talep doğmuştur. Bu talep bana yönelseydi, ben çıkardım. Derviş babamın oğlu değil ki... Ülkemizin toplumsal barışa, Derviş gibi insanlara ihtiyacı var. Benim siyasi rakiplerim ne derse desin gerçekler böyledir.

Tapucular değişiyor


BİR okurumuza, bir ilçenin tapu dairesindeki memurlar anlatmışlar. Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in talimatıyla İstanbul'daki 40'a yakın tapu müdürünün görev yerleri değiştiriliyormuş...

Memur, okurumuza da demiş ki: ‘‘Biz bunları medyaya bildiremeyiz, çünkü korkarız. Müdürlerimizin yerine MHP'liler getiriliyor...’’

Sıkıntıları büyükmüş... MHP ciddi bir kadrolaşma yapıyormuş tapu idaresinde... Yetişmiş müdürlerin yerlerine Anadolu'da soruşturma geçirmiş, rüşvetten yargılanmış bazı kişiler tayin ediliyor. Atamalar, bu kargaşa ortamında Başbakanlığa gönderilmiş. Yetkilileri bu konuda uyarıyoruz.''


MESAJ


KADIKÖY Evlendirme Dairesi'nde 07.07.2002'de bir nikah törenine gittim. Çok kötü kokan bir derenin üzerindeki köprüden dilenci ve mısırcılar arasından geçtim. Bekleme salonları pis, koltuk kılıfları yırtık ve soluk, klima yetersizdi. Hayatlarını birleştiren gençlere ve nikah davetlileri olarak en iyi giysilerini giymiş tertemiz insanlara saygısızlık olduğunu düşünüyor ve Kadıköy Belediyesi'ni böyle bir rezaleti görmediği veya umursamadığı için kınıyorum.

Ersin ÜNÜY-KADIKÖY

ÇATALCA,
Kaleiçi, Ahmet Hacet Sokağında yılların kanalizasyon sorununa çözüm buldukları için Belediye Başkanı İsmail İp ve Fen İşleri'ne teşekkür ederim.

Yılmaz TOPALLIOĞLUSokak sakinleri adına ÇATALCA

İSTANBUL'
un cadde ve sokaklarının kaldırım taşlarını değiştiriyorlar. Kaldırımları güzelleştirip iyi yapıyorlar. Bir de cadde ve sokak levhaları konursa, o zaman İstanbul şahsiyetine kavuşur.

Dr. Latif AKÇA-İSTANBUL
Yazının Devamını Oku

Cumhuriyet tarihinin en önemli rüşvet mahkûmiyeti

14 Temmuz 2002
<B>HÜRRİYET'</B>in geçen yıl mart ayındaki manşetini hatırlayın:<br><br><B>‘‘Düğmeye Ersümer değil, biz bastık. Ersümer'i çizin artık.’’<br><br></B>Bir jandarma komutanı böyle konuştu.<br><br><B>‘‘Çocuklarımızın geleceğini ipotek altına almaya kimsenin hakkı yok.’’ 'Beyaz Enerji' operasyonu başladığında önceki mahkûmiyet kararına kadar en çok tartışılan yolsuzluk ve rüşvet dosyası oldu.

Jandarma'nın başlattığı soruşturmayı yürüten DGM Savcısı Talat Şalk, ANAP'ın boy hedefi haline geldi; taraflar arasında kıyamet koptu. Mesut Yılmaz soruşturma boyutunda Talat Şalk'a 'taraflı' davrandığı iddiasıyla ağır suçlamalarda bulundu. Şalk, kendisini ‘manik depresif ruh hali içinde’ olarak gösteren Yüksel Yalova'yı dava etti.

Hikmet Sami Türk, Şalk hakkında 'AB, Dünya Bankası ve IMF temsilciliklerinden bilgi ve belge istedi' diye disiplin soruşturması yaptırdı. Ecevit, savcıya yönelik olarak ‘‘Türkiye'deki uluslararası kuruluşlara yazı yazılarak Türkiye'nin itibarına gölge düşürüldüğünü’’ söyledi.

Cavit Kavak, telefonların dinlendiği iddiasıyla Şalk hakkında 10 milyarlık manevi tazminat davası açtı.

Jandarma fezlekesini bir TV kanalında yayınlayan medya mensupları daha sonra işlerinden oldu; devletin ajansının (AA), hiç ádeti olmamasına ve hazırlık soruşturması gizli olmasına rağmen DGM yedek hákimliğince alınan ifadeleri kamuoyuna yayınlaması dikkat çekti.

Aslında TEAŞ bürokratları hakkında güçlü kanıtlar bulunmuş, bir rüşvet ağı ortaya çıkarılmıştı.

ERSÜMER GİTTİ

CHP
Genel Başkanı Deniz Baykal, TEAŞ'ta ortaya çıkan yolsuzluklar karşısında ‘‘O bakanın -Enerji Bakanı Cumhur Ersümer- derhal görevden ayrılması lazım’’ diye konuştu. Sanıklar, emniyet ve savcılık ifadelerinde yasal olmayan talimatları Ersümer'den aldıklarını belirtmişti. Ersümer iddianamede görevini kötüye kullanmakla suçlamış, ancak DGM Meclis'e suç duyurusunda bulunmamıştı. Bu durumdan sonra Meclis'te açılan soruşturmada Ersümer aklandı ama sonunda Bakanlık'tan istifa etmek zorunda kaldı.

Bu arada Dünya Bankası'nın yayınlanan bir raporunda; Türkiye'deki kamu ihalelerinin % 15'inin partilere ve çevresindekilere rant olarak gittiği ifadeleri yer aldı.

ÖZBEK PAŞA SÜRÜLDÜ

'Beyaz Enerji'
soruşturmasını yürüten Jandarma Harekát Başkanı Tümgeneral Osman Özbek, Kayseri'ye sürülerek istifa etmek zorunda bırakıldı. Emrinde çalışan ve soruşturmaları yürüten Jandarma Kaçakçılık ve Organize Suçlar Daire Başkanı Albay Aziz Ergen, Jandarma Okullar Komutanlığı'na verildi.

SAVCI TALAT ŞALK OPERASYONDAN ALINDI

DGM
Savcısı Talat Şalk, 'Beyaz Enerji'den sonra operasyonel savcılıktan kızağa çekilerek duruşma savcılığına verildi.

Jandarma'nın soruşturma ekibi dağıtıldı; bu gelişmelerden sonra İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Gümrük Bakanlığı'na verilmek istenince hem bakanlıktan hem de partisinden ayrıldı.

Dava DGM'de görülmeye başlandı. Ancak çete suçları DGM'nin görevinden alınıp Ağır Ceza'lara verildi. Dosyanın gönderildiği 4. Ağır Ceza Mahkemesi, davaya bakmak istemedi; ancak Yargıtay'ın kararı üzerine duruşmayı 2001 Haziran'dan itibaren görmeye başladı.

Önceki gün verilen 9 ve 11 yıllık ağır hapis cezaları, trilyona yakın para cezaları bakanlıkta nelerin döndüğünü göstermiyor mu?

Biliniz ki... Cumhuriyet tarihinde ilk kez devlet ihalelerinde menfaat karşılığında rüşvet alındığı bir kararla ortaya kondu.

Dileriz, karardan sonra mahkûm olan bürokratlarla tuttukları avukatlar arasına 'parasal' bir anlaşmazlık çıkmaz!

ANAP Genel Merkezi ne mi diyor? Yargının ANAP'a çamur atmak isteyenlere gereken cevabı verdiği, 'ortaya atılan çete suçlamaları ve bakanlık bünyesinde çete organizasyonları ile ihalelere fesat karıştırıldığı itham ve iddialarının gerçek dışı ve bir hukuk ayıbı' olduğu...

Özkan’dan açıklama


DÜNKÜ ‘‘Tantan ve Özkan’’ yazısı üzerine Hüsamettin Özkan telefonla aradı. Bize çok alınmıştı, sitemlerini sıraladı.

Yazıdaki bazı bilgilere itirazı vardı:

‘‘Yazıda, 1991 seçimlerinde Sayın Bülent Ecevit ve diğer arkadaşlarımızla birlikte 7 milletvekili olarak Meclis'e girdikten sonra 4 arkadaşımızın CHP ve SHP'ye girdiği, benim ise DSP'deki çözülme nedeniyle DYP'ye ve ANAP'a davet edildiğim ve CHP'ye geçmeyi düşündüğüm; DSP'den istifamın Sayın Sadettin Tantan tarafından son anda engellendiği ifade edilmektedir. Belirtmeliyim ki, bu hikáyenin benimle ilgili bölümü gerçek dışıdır.

1991 seçimlerinde aday olarak politikaya girmemden bu yana herkesin gözü önünde yaşanan son gelişmelere kadar hiçbir zaman DSP'den ayrılmayı düşünmedim.’’

Özkan devam ediyor:

‘‘Tantan çok yakın dostumdur. 1991 seçimlerine girerken, beni milletvekili adayı olmak için ikna eden başta ağabeyim Necdet Özkan ile Sadettin Tantan'dır. Sayın Tantan, o zaman İstanbul'da Polis Teftiş Kurulu Başkanı'ydı.’’

Tantan'la görüştünüz mü?

- Her zaman görüşürüz. Ama bu olaylar sırasında görüşmedik. Herhalde yanlış anlama olur diye aramıyor.

Partiyi ne zaman kuruyorsunuz?.

- İstifalardan sonra daha üçümüz bir araya gelemedik. Artık bundan sonra geleceğiz.

Oral: Aracılık etmedim


MALİYE Bakanı Sümer Oral, 1991'de DSP Milletvekili seçildikten sonra Hüsamettin Özkan'ı o zamanki partisine davet etttiği iddiasına ‘‘Hayatımda hiçbir kimseye parti ile ilgili bir isteğim olmadı. Özkan'a da böyle bir teklif götürmüş değilim; ben yaşamım boyunca bu tür konular içinde olmadım’’ dedi.

Oral'ı yakalayınca bütçeyi sorduk.

- Kamu maliyesi, bütçenin altı aylık göstergeleri son derece olumlu. Bütçenin dengesi gayet iyidir; IMF programının da üzerindedir. Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu Taslağı üzerinde çalışıyoruz. Çağdaş bütçeye ilk adımı atıyoruz. Artık şeffaflık ve hesap verilebilirlik geliyor.

Bütçede etkin bir uygulama ile ciddi tasarruf yapıyoruz; kısıtlıyoruz. İşlerin iyi gittiğini söylemek istiyorum. Bu çalışmalar nedeniyle Maliye'deki arkadaşlarımla gurur duyuyorum.
Yazının Devamını Oku

CHP'den ihraç gerekçesi

13 Temmuz 2002
<B>CHP </B>Genel Merkezi faksından, Genel Sekreter <B>Önder Sav </B>imzasıyla 2.11.2001 tarihinde il ve ilçe başkanlıklarına gönderilmiş bir genelge düştü önümüze... Özetle ‘‘Son günlerde ülkemiz ve toplumumuzun gündemini yolsuzluk, bilinçli olarak batırılan ve içleri boşaltılan banka rezaletleri, haksız kazanç, elde edenlerin iç karartıcı görüntüleri oluşturmaktadır. Yolsuzluk, rüşvet, adam kayırmalar, siyaseti de kamu yönetimini de kirletmeye, insanlarımızı umutsuzluğa sevketmeye başlamıştır. (...) ... Yolsuzluk yaptığı ve haksız kazanç elde ettiği, rüşvete veya bu tür işlere bulaşan kişiler veya kuruluşlarla işbirliği içinde olduğu belirtilen her kademedeki CHP üyeleri ile yerel yönetimlerdeki başkan ve meclis üyelerinin CHP ile ilişkilerini derhal kesmelerine, istifa ederek bulundukları görev yerlerini boşaltmalarına, bunu yapmadıkları takdirde haklarında en çabuk, en hızlı yoldan ve geçikmeden her türlü, yaptırım ve disiplin uygulamasına oybirliği ile karar vermiştir’’ deniyor.

Başka partilerin üyelerine böyle bir genelge yayınlamış olduğunu hiç sanmıyoruz. CHP acaba kimleri bu gerekçeye dayanarak partiden ihraç etti?

Kumaş, Gökçek'i fena sıkıştırdı

MELİH Gökçek'
in yasadışı simgesini (iki minare, Atakule, dört yıldız ve iki ay) Ankara'dan kaldırma savaşımı 8. yılına girdi. İdare Mahkemesi'nin kararını uygulamayan Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'i Ankara Valiliği'ne (127.4.2001), İçişleri Bakanlığı'na (6.7.2002( Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na (Hazırlık 2002-177) şikayet etmenin dışında 31. İcra Müdürlüğü'nden belediyeye icra emri de çıkarttım (2002-3477 sayılı dosya).

Bunun arkasını bırakmayacağım. Bu gerici simgeyi özendiren, yaygınlaştıran Gökçek'tir.

Şimdi de son olarak Melih Gökçek'in kendisine açtığım davanın dilekçesini gönderiyorum. (Dilekçede bu gerici simgeyi özendiren, yaygınlaştıranın Gökçek olduğu belirtiliyor.)

Açıkcası bu yasadışı simge nedeniyle belediyenin uğradığı zararı Gökçek'in kendisinden alıp belediyeye ödeme yoluna girdim.

Rahmi KUMAŞ- Avukat, Trabzon eski Milletvekili-ANKARA

Tantan ve Özkan


1989'da Bayrampaşa, Eyüp İlçesi'nden ayrıldı. 19 Mayıs 1990'da yapılan ara seçimde Bayrampaşa Belediye Başkanlığı'na Necdet Özkan seçildi.

Necdet Özkan, Ecevit'in nezdinde saygın bir siyasetçiydi.

Kardeşi Hüsamettin Özkan ise siyasetle pek ilgili değildi. Balmumcu'da mimar Doğan Yılancıoğlu ile ortak inşaatçılık yapıyorlardı.

Altında bir Amerikan otomobil vardı Özkan'ın, açıkçası keyif adamıydı.

O tarihlerde kendisine siyasete çağıranlara ‘‘Benim yalan-dolanla ne işim var’’ diyordu. Ama 1991 seçimlerinde ağabeyinin ağırlığı ile Hüsamettin Özkan, Eyüp, Gaziosmanpaşa ve Bayrampaşa ilçelerinden oluşan 6. bölgeden milletvekili adayı gösterildi. 1. sıradan Hüsamettin Özkan, 2. sırada ise DSP İl Başkanı Mehmet Sevigen aday oldular. Ancak Sevigen aldığı tercihli oylarla ilk sıraya yerleşti. Özkan'la birlikte parlamentoya girdi.

YA DYP, YA ANAP

Bu seçimlerde Ecevit'le birlikte DSP 7 milletvekili çıkardı.

Ancak bunlardan dördü; Mehmet Sevigen, Hasan Akyol ve Hasan Basri Eler CHP'ye, Nami Çağan da SHP'ye geçtiler. DSP'de ise Ecevit'le birlikte Özkan ve Erdal Kesebir kaldı.

Yıl 1992'ydi; CHP yeniden açılmıştı.

Bundan bir süre sonra DSP'deki çözülme nedeniyle milletvekili Özkan bu sırada, abisinin bacanağı olan Sümer Oral'ın etkisiyle DYP'ye davet ediliyordu. Bir taraftan da arkadaşı Turgut Yılmaz tarafından ANAP'a çağrılıyordu. CHP'ye de geçmeyi düşünüyordu.

TANTAN İKNA ETMİŞ

Özkan'
ın kafası karışmıştı. Sadettin Tantan'a saygı ve sevgisi vardı. Daha Emniyet teşkilatında görevli olan Tantan'a giderek ‘‘Abi, DSP'yi bırakıyorum’’ dedi. Ancak Tantan itiraz ederek, ‘‘Sakın başka yere gitme yanlış yaparsın, Ecevit'le kal, gideceğin yerde harcanırsın’’ dedi. Özkan bir de Abdullah Kığılı'ya danıştı.

Sonuçta Özkan, Tantan sayesinde Ecevit'in yanında kaldı, böylece istifası son anda direkten döndü.

Yoksa bugün Özkan diye bir politikacı olur muydu?

Özkan, istifa ettikten sonra ‘‘Onunla geldim, ondan önce gidiyorum. Siyasete girdiğim günden bu yana Sayın Genel Başkan'a bağlı kaldım’’ dedi.

Tantan ise 2001 haziranında ANAP'tan ve İçişleri Bakanlığı'ndan istifa ederken, Özkan kendisini vazgeçirmek için çok uğraştı; ancak Tantan'ı ikna edemedi.

Tantan ‘‘Özkan'la görüşüp, görüşmediği’’ sorusuna ‘‘Görüşmemiz olmadı’’, ‘‘Derviş-Cem-Özkan'la birlikte hareket edecek misiniz?’’ sorusuna da ‘‘Bizim onlara katılmamız söz konusu değil’’ diyor Saygı Öztürk'e...

Tantan, bir yıldır siyasi çalışmalar yürütüyor; örgütlüyor.

Tantan nereye gider?... Bir yakınına göre, ‘‘Kendisi siyasallaşmak için seçim takvimini bekliyor.’’

Bu kafayla sol yine debelenecek


SOL veya orta oyları parçalamak herkese zarar verecektir. Ankara ve İstanbul belediye seçimlerinde olduğu gibi.

Çevremdeki tüm iyi niyetli insanların düşüncelerine de tercüman olarak diyorum ki; bugün %17 civarında oy potansiyeline ulaşmış, örgütlü ve alt yapısı hazır, liderlerinin ayağı yere basmış CHP'ye katılarak %30-35 oy alma gerçeğini niye görmüyorlar, şaşıyoruz.

Seçim sonucu hepsinin baraj civarında debelendiklerini görür gibi oluyorum.

Ayhan ARSLANOĞLU-ANKARA

Seçim tasarrufu


YAPILACAK seçimlerde yine trilyonlarca lira harcanacak.

Bir önerim var ilgililere. Seçimde çalışacak olan kamu görevlilerine ücret vermek yerine 1 gün izinli sayılsınlar, ilerideki herhangi bir iş gününde. Lütfen bilinçli kısıtlamalar yapalım harcamalarımızdan. IMF borçlarına güvenerek har vurup harman savurmayalım.

Duygu SEVİN-İSTANBUL
Yazının Devamını Oku