Yalçın Bayer

Şapka-takke ve kasket bitti sıra düşüncede

10 Ağustos 2002
TÜRKİYE'nin 40 yılını harcayan bu üç aldatmaca simgesi artık geçerliliğini yitirdi. Hazine'nin parası ile kendi partisi ve yandaşları için taban fiyatını yükseltip oy satın alan zihniyet, konuşmasında K'ları G ile telaffuz etse de kimseyi kandıramayacağını anlamış durumda. Nutuk alanlarını cami yakınlarında seçip, ezan vakti nutka ara veren, halkı din sömürüsü ile aldatan takke, 28 Şubat meltemi ile uçup gitti. Sıra kaskete geldi. Başına yabancı toplumların sembolü olan işçi kasketini giyince sosyal adaleti sağlayacağını sanan kasket, 250 milyon TL asgari ücret kararının altına imzayı atınca IMF rüzgárlarına kapıldı ve uçtu gitti. Rahmetli Ali Ulvi sağ olsaydı, Adnan Menderes için çizdiği 'Uçtu-Uçtu' (Cumhuriyet Mayıs 1960) karikatürünü basardı. Neticede millet kasketi içine sindiremedi.Şimdi Türkiye, büyük Atatürk'ün deyimi ile en hakiki mürşitin bilim olduğunu zorla da olsa kabullenen bir devreye giriyor. Artık kafalara şapkalar, kasketler değil, rasyonel düşünce gerekli. Hepimize hayırlı olsun.Dr. Doğan SAĞIRLI-ALMANYABen sol kolumu kaybettim TBMM 657 milyonun peşindeTBMM Başkanlığı'na... 1997 yılından bu yana, sol kolumda bulunan yumuşak doku kanseri nedeniyle tedavi görmekteyim. Bu hastalığa dayalı olarak, ülkemizde ve Amerika'da çeşitli ameliyatlar geçirmiştim. Son olarak nükseden kanserim nedeniyle, başkanlığınız beni Amerika'ya göndermiş, orası da çok riskli olan bu ameliyatı yapamayarak Hollanda'ya sevk etmişti. Amerika'daki ameliyatım için istenen 50 bin doları yollayan TBMM Genel Sekreterliği her nedense Hollanda'da ameliyatımın gerçekleşmesi için istenen parayı göndermemiş; elinde hiçbir belge olmadığı halde, durumumla ilgili Ankara Numune Hastanesi'nden rapor istemiş, Numune de ameliyat için gerekli paranın gönderilmemesi görüşüne varmıştı. Amerika'da ve Hollanda'da iki aya yakın hiçbir şey yapmadan kaldıktan sonra ülkeye dönmek zorunda kalmıştım.Bilindiği gibi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi çok gecikmesine rağmen kolumu ameliyat etmiş, fakat 2.7.2002'de sol kolumun çeşitli noktalarında ani olarak beliren nükslerden dolayı şu anda sol kolum kesilmiş durumdadır. Bu konuda, elbetteki beni felakete iten sorumlulardan hesap soracağım.İstanbul Alman Hastanesi'nde yapılan ameliyatın, doktor ücreti olan 2 milyar lirayı bizzat ödemek zorunda kaldım. Ayrıca hastanenin karşılamadığı 657 milyon lirayı da keza ben ödedim. TBMM'den fatura bedelinin toplamı olan 2.657 milyon liranın ivedilikle yollanmasını dilerim. Başta da dediğim gibi sol kolumda ani olarak beliren nüksler nedeniyle doktorumun isteği doğrultusunda MR çektirmek zorunda kalmıştım. İlaç ve MR bedeli olan 581 milyon liranın ödenmesi için 20.6.2002 tarihinde Başkanlığınıza durumu bildirerek bu paranın ödenmesini dilemiştim. Bugüne kadar her nedense ödemenin yapılmadığı anlaşılmaktadır. Durumu bilgilerinize sunuyorum.Yılmaz ALPASLAN Tekirdağ eski Milletvekili Cumhuriyet'le meselesi olanlara karşıyızALMANYA Cem Vakfı sözcüsü Alişan Hızlı dünkü ‘‘Alevilerin seçim hassasiyeti’’ yazımız üzerine şu açıklamayı yaptı: ‘‘Cumhuriyetle meselesi olanlara karşı Alevi örgütleri olarak artık birlikte karar vermek durumundayız. Bu amaçla laik, cumhuriyetçi, demokrat ve Atatürkçü partilerden hangisi isteklerimize cevap verirlerse veya öneri getirirse bizim göstereceğimiz isimleri de listelerine alırlarsa, o partiyi destekleyeceğiz. Bu amaçla 31 Ağustos'ta ilkelerimizi ve aday olmak isteyenleri tespit edeceğiz. Gerektiğinde bir partiyi destekleyeceğimiz gibi bizi görmezlikten geldiklerinde oy kullanmama kararı alacağız. Biz ülkemizde barış ve birlik-beraberlik istiyoruz.’’GEÇMİŞTE KİMLER DESTEKLENDİ- Peki partiler Alevilere nasıl bakıyor?- DYP, CHP ve Yeni Türkiye, çeşitli Alevi örgütleriyle temas etmişler. Cem Vakfı'ndan bir yetkili, ‘‘Bizde isimler değil, cemaatten çıkacak karar önemlidir. Her şey bu toplantıda belli olacaktır’’ dedi.- Alevi oyları geçen dönem CHP'ye mi gitti?- Hayır, Baykal hiç kimse ile temas etmedi. DSP'li adaylar desteklendi.- DYP 1995 seçimlerinde bazı Alevi örgütlerine para yardımında bulunmuştu.- Evet... Nitekim o seçimde bazı Alevi grupların DYP'ye oy verdiğini biliyoruz. Ancak bu kez kim hangi hangi partiden olursa olsun, toplantıdan çıkan karara göre oy vermek durumundadır.Dinçer'den açıklamaKARAYOLLARI Genel Müdürlüğü'nden Bakanlık Müsteşar Yardımcılığı'na getirilen Dinçer Yiğit ‘‘Sandıklı yolu ihalesi, yeni yıla bırakılmalı’’ (31.7.2002) yazısı üzerine şu açıklamayı yaptı: Afyon-Sandıklı yolu ihalesi konusunu dile getirirken köşenizde adımın bazı olaylarla irtibatlandırılmak çabasına girildiğini sezinliyorum. Bu bakımdan size verilen bilgileri düzeltme ihtiyacı duydum. Tüm Karayolları camiası ve konuyla ilgili herkes çok iyi bilir ki; Vurgun operasyonu ile Dinçer Yiğit'in ve onun yönetimindeki Karayolları Teşkilatı'nın en ufak bir ilişkisi ve sıkıntısı bulunmamaktadır. Benim Karayolları Genel Müdürlüğü görevinden Bakanlık Müsteşar Yardımcılığı görevine atanmam görevden alınma değil, bir terfi yani yükselme işlemidir. Bunun ise tek nedeni Karayolları Teşkilatı'nın personel atamalarındaki prensiplerde Sayın Bakan ile aynı görüşü paylaşmamış olmamızdır. Bu nedenle kimsenin bu durumu çarpıtmaya ve kendine pay çıkarmaya hakkı bulunmamaktadır. Zaten buna da asla izin vermem.MESAJ PANOSUKİPTAŞ, İkitelli 4. Etap´ta milyarlarca liraya sattığı daire ve villaları bir çok eksikle aylar sonra teslim ediyor. Mayıs ayında teslim edilecek evler Ağustos´ta bitiyor ve hala sahiplerine teslim edilmiyor. 250-300 milyara satılan villalar ise tapusuz. 4 aydır teslim edilmedi. Otopark ve yollar kifayetsiz. 3 sene sonra trafik tıkanacak gibi. Ağır aksak yürüyen Kiptaş evleri, müşterilerini bin pişman ediyor. Şimdi inşaatı bitmemiş bekleyen yüzlerce ev ve iş varken Kiptaş Genel Müdürü İsmet Yıldırım, Ak Parti´den aday oluyor. Sormak lazım, devlet memuru şartlarıyla siyasete giren bir insanın seçim kampanyasında harcayacağı 50-100 milyar liranın kaynağı neresi acaba?Yılmaz EVREN-BAŞAKŞEHİRAKBANK Yıldızposta şubesinin önünde 5 Ağustos günü arabamın camı kırılarak evrak çantam ile içi bilgi dolu olan dizüstü bilgisayarım çalındı. Bu banka yakın zaman önce de soyguna uğramıştı. Önceki hafta da aynı gün ve saatte başka bir işadamının parası, arabasının bagajından çalınmış. Gereği neyse yapılsın lütfen; yeter artık.GÜNÜN SÖZÜ‘‘Ayakta ölmek, diz üstü yaşamaktan iyidir.’’Franklin Roosevelt
Yazının Devamını Oku

Alevilerin seçim hassasiyeti

9 Ağustos 2002
<B>ALEVİ </B>grupları bu seçimde kimi destekleyecekler? Ortalıkta en hareketli grup olarak Cem Vakfı görülüyor. Prof. İzzettin Doğan'ın başkanlığındaki vakıf, kendi dışındaki Alevi örgütlerine de bir çağrıda bulunarak 31 Ağustos'ta İstanbul'da bir toplantı yapılacağını duyurdu.

Prof. Doğan imzasıyla yurtiçi ve yurtdışındaki Alevi örgütlerine gönderilen duyuru şöyle:

‘‘Bildiğiniz gibi 11 yılı aşkın bir süreden beri Türkiye'yi yönetenlerin Alevi yurttaşlara karşı, Anayasamızın kendilerine yüklediği 'yurttaşlar arasında ayırım yapmamak, yasaları yurttaşlara farklı uygulamamak' mükellefiyetlerini yerine getirmediklerini; Anayasa'nın 10, 14 ve 24. maddelerini ihlal ettiklerini; Alevi İslam inancını taşıyan 30 milyona yaklaşan yurttaşın Türkiye'de yokmuş gibi bir muamele gördüklerini; inanç ve ibadetlerini eşit şart ve imkanlarla icra etmelerine olanak sağlanamadığını; çocuklarının okullarda Alevi İslam'ı öğrenmediklerini; devlete ait Radyo ve TV'lerde inançlarına yer verilmediğini; Cemevleri'nin yapımında devlet desteğinin (bütçe) sağlanamadığını; Alevi İslam'ın üniversitelerde (İlahiyat fakültelerinde) öğrenim konusu yapılmadığını; sazın müzik eğitimi aleti olarak ilk ve orta eğitiminde tavsiye edilmediğini ileri sürerek hakları konusunda aydınlatmaya çalışmaktayız. Bu 'aydınlanma' hareketinde laik Türkiye Cumhuriyeti'nin bugüne kadar gelen uygulamalarla tükenme noktasına gelindiğinin de altını çizerek böyle bir gidişe ancak Alevi İslam'ın ışığı ile halkı (Alevi-Sünni-Şafi-Hambeli-Musevi-Hıristiyan vs) aydınlatarak engel olunabileceğini izah etmeye gayret ettik.

Her seçim döneminden önce tüm siyasi partilerin olumlu sözler vermelerine rağmen hiçbir zaman yasal değişikliğe gidilememiştir.’’

‘‘İsteklerin’’ belirlenmesi amacıyla 31 Ağustos'ta yapılacak toplantı sonunda bakalım hangi partiyi destekleyeceklerini açıklayacak Alevi yurttaşlarımız.

Yaşar Okuyan neyi başardı

ÇALIŞMA Bakanı Yaşar Okuyan bakanlığını bu şekilde terk etmemeliydi. Hiç olmazsa bazı sorunlara ve konulara açıklık getirmeliydi.

Ama 'acilen' kaçmayı yeğledi; hesap vermekten kaçarak şov yaptı.

Gerçekten işçi dostu muydu Okuyan?

Okuyan
giderken öyle güzel bir gerekçe buldu ki, sanki görüş ayrılığı varmış gibi yansıttı durumunu... ANAP lideri Mesut Yılmaz, iş güvencesiyle ilgili tasarıyı başından beri desteklemiyordu ki.

Bu tasarıyı Başbakanlık'ta uzun süre bekleten Yılmaz değil mi? Sevk edildiği komisyonlarda da çıkmamak üzere bekletiliyordu.

Ama MHP Genel Kurul'a getirdiğinde kimse cephe almadı tasarıya... Okuyan istifa etmeyi şimdi mi akıl etti?

Aslında iş güvencesi yasası, Kemal Derviş'in çıkardığı ilk 'Güçlü Ekonomiye Geçiş' programının ekinde 'acilen' çıkarılması gereken yasalar arasında yer alıyordu. AB ile ilgili uyum yasaları çıkarken bu yasa akla bile getirilmedi.

Daha doğrusu Derviş de, hiçbir zaman tasarının çıkması için ağırlığını koymadı.

Okuyan hiç şov yapmasın... Neler yaptığına, neleri düzelttiğine bakın, ona ait iddiaları bir yere yazın ve bakanlıktaki başarısını daha sonra ortaya koyun:

SSK'da 9 genel müdür değiştirerek rekor kırdı.

KHK ile bakanlığına bağlı kurumların teşkilat yasalarını değiştirmeye kalkıştı, ne yazık ki bunlar Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildi. Şimdi kurumları yasasız bulunuyor.

1999 Haziranı'nda bakan olduğunda SSK hastanelerindeki kuyrukları iki ay içinde düzelteceğini ileri sürdü, olmadı. Süreyi altı aya çıkarttı; olmadı, bir yıl dedi, yine olmadı, iki yıl dedi gene olmadı ve sonunda gitti. Telefonla randevu uygulamasından, bu sistemi satanların dışında kazançlı çıkan olmadı; emeklilerin beli daha da büküldü.

SSK'da ilaç yolsuzluğu var diye bağırdı ancak üzerine gidemedi; arkasında iz bıraktı.

Bilgisayar ihaleleri nedeniyle DPT tarafından ağır şekilde suçlandı.

İflas eden Bağkur'a lüks bina yaptı, ihalesini yakın arkadaşına verdi.

Trakya bölgesindeki sigortalı işçiler, baraka dispanserlerde doktor bulamazken, seçim bölgesi ve emekli kenti Yalova'da kendi adına lüks bir SSK hastanesi kurdu.

Büyük SSK hastanelerinde, hem de birkaç kez kıyımını uğramadık Başhekim kalmadı.

Yaşar Okuyan'ın bakanlıktaki 3.5 yılı öyküleştirilmelidir, derken; SSK'da genel müdür seviyesinde görev yapmış bir bürokratın bize aktardığı sözler şudur:

‘‘Okuyan'ın bakanlıktaki faaliyetleri Yücel Divan'lıktır.’’

YTP'nin transferleri

'YENİ Türkiye'nin etkin bir ismi, partiye katılımlarla ilgili şöyle diyor:

‘‘Çankaya eski Belediye Başkanı Doğan Taşdelen ve Adalet eski Bakanı Seyfi Oktay'dan sonra onun döneminde Adalet Bakanlığı Müsteşarı olan Yusuf Kenan Doğan da saflarımıza katıldı. Sırada Mehmet Moğultay var... Moğultay, Kadıköy yakasını örgütlüyor. Hikmet Çetin'in 'ağır' bir davet beklediği anlaşılıyor. Celal Doğan, Onur Kumbaracıbaşı da önümüzdeki günlerde YTP'ye girecekler. Katılımlar konusunda başka sürprizler de olacaktır, bekleyin...’’

İl olmayı hangi ilçeler hakediyor

ÇORLU'
dan Çetin E. Özcan, ‘‘Ey sayın milletvekilleri...’’ diye sesleniyor:

‘‘Yapmayın etmeyin; onun bunun hatırı için hiçbir yeri il yapmayın. Şebinkarahisar'ın, Suşehri'nin ekonomik güçleri, nüfus yoğunlukları nedir? Tekirdağ'ın ilçesi Çorlu'nun nüfusunu bilir misiniz? Sınırları içinde 650 fabrikanın bulunduğu ilçenin nüfusu 200 bin oldu. Nüfusu, bağlı olduğu ilini bırakın, Edirne ve Kırklareli'ni de geçti. Eğer il yapacaksanız önce Çorlu, sonra da Gebze, Bandırma, Tarsus, Bafra, Turgutlu, Erciş, Akşehir, Merzifon, İnegöl ve İskenderun'u düşünün... Meclis'te bir heyet oluşturun il olma zorunluğu ile karşı karşıya kalan ilçeleri tespit edin; kimin hak ettiğini görün.’’

MESAJ PANOSU

KSÜ Fen-Edebiyat Fakültesi mezunlarından Sayın Milli Eğitim Bakanı Necdet Tekin'e: Eski Bakan Bostancıoğlu'nun uygulamaları sonucu atanamadık; bir yılımız boşa gitti. Bunalım ve sıkıntı geçiriyoruz. 36 bin geçici işçi kadar bile dikkate alınmıyoruz. 13 bin fen-edebiyat mezunu öğretmen adayı için sizden destek bekliyoruz.
Yazının Devamını Oku

Hisarcıklıoğlu: Her partiye eşit mesafedeyiz

8 Ağustos 2002
<B>ODALAR </B>Birliği Başkanı <B>Rifat Hisarcıklıoğlu,</B> ‘‘Hocamın, <B>Derviş'</B>in toplantılarını <B>TOBB'</B>un düzenlediği değerlendirmesine katılmıyorum’’ diyor. ‘‘Hocam’’ dediği, Anadolu Üniversitesi eski Rektörü ve Eskişehir Belediye Başkanı Prof. Yılmaz Büyükerşen; Hisarcıklıoğlu'nun İTİA'dan hocası...

Tartışmayı biliyorsunuz; Devlet Bakanı Fikret Ünlü, Derviş'i Eskişehir'e davet ettirmek için belediye başkanını aradı. Büyükerşen, böyle bir davetin partiyi ve hükümeti ilgilendirdiğini belirterek tatile çıktı. Ecevitler durumu öğrenince Ünlü, 'kara liste'ye alındı... Nitekim Ecevit'in önceki gün yaptığı Meclis grubu toplantısına Ünlü'nün çağırılmadığı dikkati çekti.

DSP'li bir milletvekili bizi arayarak, ‘‘Ünlü, Kore-Japonya'ya üyeleriyle gittiği Futbol Federasyonu'ndan hesap soracaktı; unuttu. Futbolcuları Anıtkabir'e Atatürk'e saygıya getirtemedi. Futbolculara vaat edilen primleri ödendi mi? Soyunma odalarındaki vaatler unutuldu mu? En önemlisi de, 29 Ağustos-8 Eylül'deki Dünya Basketbol Şampiyonası için ABD'ye gidecek olmasından ötürü bakanlık koltuğunu bırakmak istemiyor. Peki ABD gezisinin harcamaları kimin kasasından çıkacak? Politikacılar gücünü koltuktan almamalı, halktan ve kendi kişiliğinden almalı.’’

İSTİFA MI AZİL Mİ?

‘‘Ya istifa, ya azil’’
durumuyla karşı karşıya kalan Devlet Bakanı Fikret Ünlü, Eskişehir'deki olayı gündeme getiren Cumhuriyet yazarı Orhan Birgit'e sitem ederek ‘‘Siz gazeteciler ortalığı karıştırıyor’’ dedi. Birgit de, bunun tecrübeli bir gazeteciye söylenemeyeceğini belirterek, ‘‘Siz Hilton'da bir yemeğe katıldınız. Milliyet de yazdı, siz Kemal Derviş'e ayrı bir parti kurulmasını öğütleyenler arasında değil miydiniz? Bunu da tekzip etmediniz’’ dedi.

ODAMIZ TALEP ETTİ

Hisarcıkloğlu'
na dönersek... Eskişehir oda başkanının 1.5 yıldır kendisine yazı yazarak Derviş'in Eskişehir'e çağrılmasını istediğini belirterek şunları söyledi:

‘‘Biz de, odanın talebini Der- viş'e ileterek sizi Eskişehir'den çağırıyorlar demişiz. Ekonomi ile ilgili bakanlarla oda mensuplarımızın görüşmesi kadar doğal bir şey olamaz. Bu tür beyanlarla beni siyasetin içine çekmeye çalışıyorlar. TOBB'u siyasete sokmayacağım. Ama oda başkanlarının siyasetin içinde aktif rol almalarını isterim.

Derviş'le ilişkileriniz...

- Bana ne yararı oldu? Bu makama gelişimde hiç kimsenin desteği olmadı. Kimseye diyet ödeyecek halim yok. Siyasi partilere aynı yakınlıkta ve uzaklıkta duruyorum.

İsmail Cem?

- Odamıza geldi, üyelerimizin huzurunda kendisine, 'Ekonomik politikalarınıza bakarız, destek aldığımız ölçüde destekleriz' dedim.

Derviş'ten istediğiniz destekleri aldınız mı?

- Aldığımız da, almadığımız da oldu.

ÜLKE KAOSA GİRİYOR

Derviş'ten memnun musunuz?

- Uyguladığı ekonomik programda büyümenin ayağı yok. Acı bir gerçeği söylemek isterim. Milli gelirimiz 2200 dolar; kişi başıma borcumuz da 2900 dolar... Bu borçları ödeyebilmek için fert başına düşen geliri üste çıkarmamız lazım. Bu da üretimle olur.

Oda üyelerinin siyasetteki eğilimleri.

- Merkez ve merkez sağ ağırlıklıdır.

Sosyal demokrat üyeler de gerekli değil mi?

- Onlar da var.

Manzarayı nasıl görüyorsunuz?

- Çok kötü, büyük bir kaosa gidiyor Türkiye...

Iğdır'da MHP'li başkanın terörü


IĞDIR Valisi Mustafa Tamer'in mazot yolsuzluğunun üzerine gitmesi sonunu hazırladı. İçişleri Bakanı Yücelen tarafından giderayak merkeze alındı.

Tamer, MHP milletvekili Abbas Bozyel, MHP'li Belediye Başkanı Nurettin Aras ile FP'den ANAP'a 'transfer' olan Ali Güner'in hedefiydi.

Vali halk tarafından sevilmesine karşın siyasilere yaranamadı.

Bu nedenle de çıkarcı çevreler kendisini Iğdır'dan uzaklaştırmak istedi.

GERGİN ANLAR

Tamer
kentten ayrıldıktan sonra gergin anlar yaşanmaya başladı.

MHP'li olarak bilinen Aras ailesini bütün bölge biliyor; Dilicu sınır kapısında olanlar ibretle izleniyordu.

İki günden beri neler mi oldu?

Belediye Başkanı MHP'li Nurettin Aras'ın, bir belediye işçisinin yaralanması olayından sonra SSK hastanesini basan, olayın kapatılmasını isteyen, doktorlara saldırıp ‘‘Sizin de sonunuz vali gibi olur, burası hastane mi, fahişehane mi’’ demesi ilde gergin anlar yaşattı.

ADLİYEDE REKABET

Iğdır dağbaşı mı?

Rakip Aras Turizm ile Can Iğdır Turizm işletmesi arasındaki rekabet dün adliyeye intikal etti; her iki taraftan 4 kişi tutuklandı.

Iğdır'la ilgili yazacak çok şey var, Sanayi Sitesi yapılacak bölgeyi kooperatif Başkanı Süleyman Taşkınsu'dan 20 dönümü Nurettin Aras mı satın aldı? Esnaf bu karara karşı nasıl şok oldu?

GÜNÜN GERÇEĞİ


‘‘Türkiye AB'ye üye olsa bile fazla kazancı olmayacak. Çünkü AB yeni üyelere maddi yardım yapmayacağını ocakta açıkladı. Yeni üyeler 2014'e kadar AB fonlarını kullanamayacak. 2014'e kadar da bu fonlar ortadan kalkacak. Dolayısıyla AB'ye gireceğiz, dünya kadar para alacağız lafı boş ve analitik değil.’’

(Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Hasan Ünal)
Yazının Devamını Oku

Polis görev başında!..

6 Ağustos 2002
<B>AYNUR </B>Hanım, devletin 25 yıllık memurudur. Sahibi olduğu iki değerle övünür; <B>matematik öğretmeni </B>olarak yetiştirdiği, çoğu iş güç sahibi olmuş eski öğrencileri, ikincisi ise devlet memurluğu rütbesidir. Zira baba ocağında, o kutsal memur kültürüyle büyümüştür.

Ama gelin görün ki, devletin polisine kırgın. ‘‘Bir daha, ölsem de o kapıyı çalmam’’ diyor. İlginç öyküyü birlikte dinleyelim.

Tarih; 3 Ağustos Cumartesi, 11.30... Yer; İzmir Karşıyaka'nın İskele Meydanı... Aynur Hanım, belediye otobüsüne binerken, yanına bir kız çocuğu yaklaşır ve ‘‘Gümüşpala'ya bu otobüsle mi gidilir abla?’’ der. Öğretmen hanım, iyi niyetiyle yolu ve otobüsü tarif ederken, düştüğü tuzağı son anda fark eder.

Bu kız kendisini oyalarken diğer kız da omzundaki çantayı açmış, içindeki para ve kartları almıştır. Hemen polise koşmuş ‘‘Çantamı çaldılar, çalanlar şu belediye otobüsünde, ikisini de tanıyorum’’ der. Polis şöyle bir bakar, yolun karşısındaki polis aracını gösterir:

‘‘Git derdini ona anlat.’’Aynur Hanım 20 metre ötede araçtaki polise ‘‘Lütfen şu aracı durdurun. İçinde beni soyan iki kız çocuğu var’’ der. Ancak polisten de net bir talimat gelir:

Yazının Devamını Oku

Barışa merhaba

4 Ağustos 2002
<B>DAĞLARIN</B> ve ırmakların çocukları bir araya geldi; <B>Munzur</B>'dan bir tas su içmek için... Hasretinden, yaşam sevincinden, doğadan ve kültürden çoğalan ortak ses üç gündür <B>Tunceli</B>'de haykırıyor. ‘‘Yetsin artık, Munzuruma dokunma.’’

Önce Elazığ'a indik; oradan Harput Kalesi'ni gezdik. Tam anlamıyla dökülmüş kalenin onarımına İstemihan Talay el atmış, bir prestij projesi hazırlamış. Gürsel Erol'un Gür-Ya firmasının yaptığı güçlendirme çalışmalarında Bayburtlu taş ustaları getirilmiş. Her şey ÇEKÜL Başkanı Prof. Metin Sözen'in denetiminde oluyor. Dileriz ki, burası Doğubeyazıt'taki herkesin eleştirdiği İshakpaşa Sarayı restorasyonuna dönüşmez.

DEĞERLER GELECEĞE TAŞINMALI

Gerçekten bu tarihi değerlere el atılmazsa beş-on yıl sonra bunların enkazı kalabilir. Projeye ilk etapta 500 milyar harcanacak. Urartular'dan başlayıp Doğu ve Güneydoğu'daki 2700 yıllık birçok uygarlığın izlerini bugüne taşıyan kalenin onarımının en az 5-10 yıl sürmesi gerekiyor. Yoksulluğa düşsek de bu tür değerlerimizi geleceğe taşımamız gerekiyor.

Keban'ın suları altında kalan Pertek'e geçebilmek için 3 km.'lik bir feribot yolculuğu yapmanız gerekiyor. Biz de öyle yaptık. İki feribotla karşılıklı olarak günde yaklaşık 500-600 araç taşınıyor. 3.5 milyon lira verip bu 15-20 dakikalık yolculuğa tahammül edemeyen bir Hozatlı'dan, köprü isteğini duyunca gülmemek elde değil.

OVACIK YOLU TEHLİKELİDİR...

Tunceli
'de, Hakkári ile birlikte Olağanüstü Hal Uygulaması bir gün önce kalkmıştı. 45 km. ötedeki Hozat'a yöneldiğimizde, askeri bir noktada durdurulduk; isimlerimizi aldılar. ‘‘Nereye gidiyorsunuz’’ dediler; Tunceli Munzur Kültür ve Doğa Festivali'ne gittiğimizi söyledik. ‘‘Ovacık yolu tehlikelidir’’ deyip izin verdiler. Tunceli Valisi Mustafa Erkal'a, bunu sorduğumuzda ‘‘Galiba bu yoldaki denetimi kaldırmayı unuttuk’’ dedi, espri yaparak...

TÜRKİYE'NİN AKIL BAŞKENTİ

Hozat
, ‘‘esas’’ Dersim sayılıyor. 1930'larda Dersim ilçe, Tunceli de il yapılıyor. Hozat için ‘‘Türkiye'nin akıl başkenti’’ deniliyor. Bölgenin yapısını iyi bilen Esenyurt Belediye Başkanı Dr. Gürbüz Çapan, ‘‘Hozat, Türkiye'nin mimari anlamda otantik merkezlerinden biriydi; Safranbolu, Urfa ve Diyarbakır gibi kimliği olan bir kentti; benim de düş bahçemdi. Eskiden gittiğimizde orada tarih, felsefe ve sosyoloji tartışırken, bu kez aşiret tartışması çıktı karşımıza... Hozat geriliyorsa Türkiye'nin durumu iyi demek değildir’’ diyor. Çapan, Hozat Belediye Başkanı Güzel Doğan'a ‘‘Hozat'ın eski otantik yapısını koru; öyle taş kaldırımın üzerine asfalt kaplama’’ diye öğütledi. Osmanlı türü ahşap yığma binaların bulunduğu bir sokağı eski haline getirme sözü verdi Çapan...

HADEP, eski oyu alamaz


6 bin nüfuslu -5 bine yakın da asker var- Hozat'ın merkezdeki çay bahçesinde Olağanüstü Hal'den sonrasını, siyaseti ve ekonomik durumu konuştuk... İlk önce, 25 km.'lik komşu Ovacık'a gidebilmek için Hozatlılar, Pertek ve Tunceli üzerinden 150 km. gidilmesine tepki gösteriyorlar. ‘‘Artık terör bitti, bu yolun açılması gerekiyor’’ dediler. Bu yolu çok önemsiyorlar.

Bir Hozatlı şöyle diyor:

‘‘İnsanlar artık bilinçleniyor. Kardeşçe, barış içinde... Bizde Avrupalı, Amerikalı gibi yaşamak istiyoruz.’’ Hasan Hüseyin Karakoç -Hamidiye Mahallesi Muhtarı- köyler boşaltılınca 1994'te İstanbul'a gitmiş, olmamış yine dönmüş.

HADEP'in etkisi ve gücünü soruyoruz:

- HADEP geçen seçimde 8 bin oy almıştı, bu sefer 1500-2000 oydan fazla alamaz, diyor.

- Neden?

- O zaman baskı ve korku vardı; şimdi yok. Asayiş normale döndü.

CHP İlçe Başkanı Ahmet Yurt ise, 1994'ten sonra Tunceli'de boşaltılan 151 köy ile 800 mezranın açılmasını, geri dönüşlerin başlamasını istiyor. Ancak köylere dönüş projesinin devreye girdiğinden haberi var mı? Çünkü, Ankara'dan bu projede kullanılmak üzere valilik emrine 1.4 trilyon ödenek gelmiş. Dönen ailelere, yaklaşık 400 milyon lira nakit para ve inşaat malzemesi verilecek; ki bu 24 yıl sonra gelecek olan barışın en önemli işaretlerinden biri.

Vali ile Tunç yemekte


VALİ önceki akşam gazetecilerle yemek yerken, protest müziğin ünlü temsilcisi, Tuncelili Ferhat Tunç'la yan yana oturuyordu. Yıllarca Tunceli'de konser vermesine izin verilmeyen Tunç, bizlere ‘‘EskidenTunceli'ye konser için geldiğimde benden sabıka ve nüfus kaydı istenirdi; ama ilk kez Tunceli'de bu uygulama yapılmadı. Ve bu iyiye gidişin bir göstergesi mi?’’ dedi. Vali güldü ve ‘‘Her şey geride kaldı, yeni bir sayfa açıldı’’ diye konuştu.

Ferhat Tunç'u 30 bin kişi izledi. Munzur Festivali, Türkiye'nin kültürel öğelerinin egemen olduğu en kalabalık festival sayılıyor. Avrupa başta olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinden 10 bin, Türkiye'nin de çeşitli illerinden 20 bin kişinin Tunceli'ye gelmesi çok önemli.

MESAJ


Sayın Sezer'e

VATANDAŞIN
avukatı Nusret Çakıroğlu, Cumhurbaşkanı Necdet Sezer'i uyarıyor. Mesleki ve idari bilgisi olmayanlar PTT ve Telekom'a atanamazlar. Şimdi Ulaştırma Bakanlığı'na, bakanlık müsteşar muavini Selçuk Coşkun getirilmek isteniyor. Coşkun kimdir? Oktay Vural'ın yakını, iki yıllık açık ögretimi bitirmiş bir muhterem kişi... Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı Münir Kutluata İÜ İktisat Fakültesi Dekanlığı'ndan ayrılmış saygın bir profesör. Sayın Cumhurbaşkanım, bilgilerinize sunuyorum.

Nusret ÇAKIROĞLU
Yazının Devamını Oku

Öpüşme, kafa kafaya vuruş

3 Ağustos 2002
<B>KARAYOLLARI'</B>nın yeni Genel Müdürü <B>Turgay Çimen'</B>e, <B>Karayolları </B>ile ilgili bazı gözlemlerimizi aktarmak istiyoruz: Kınalı-Tekirdağ karayolunun 3x2 haline getirilmesi için üç yıl önce ihale açıldı. İhaleyi Ali Özcan aldı; ancak kendisine hiçbir zaman yeterince ödenek verilmedi. Çünkü kendisi 'sol' görüşlü olarak biliniyordu. Avrupalı Türklerin gelişlerini Kapıkule'den İpsala sınır kapısına yöneltmeleri, Tekirdağ karayolunun çift şeritli olmasını gerektiriyor. Ancak bugüne kadar karayolunun verilen ödenekle ancak az bir bölümünün dolgusu yapılabildi. Aslında bu karayolunun Tekirdağ'dan İpsala'ya kadar çift şeritli olması gerekiyor.

Yunanlılar, Avrupa yolunu çoktan Kapıkule'ye ve İpsala'ya getirdiler.

Yaz dönemlerinde Tekirdağ yöresindeki yazlıklarına gidenler, Karayolları'nın nasıl bir duyarsızlık içinde olduğunu çok iyi biliyorlar.

Gelsinler Afyon-Sandıklı mı yoksa İstanbul-Tekirdağ yolu mu daha gerekli görsünler.

AB'ye lafla girilmiyor.

Bir başka konu... İstanbul'daki Karayolları 17. Bölge Müdürlüğü'nün hemen neredeyse tek müteahhidi olarak bilinen Makyol (Saffet Çebi) yaptığı işler karşılığına ödenek sıkıntısı çekiyor mu?

Bizi arayan müteahhitler ‘‘Çekmez’’ diyerek ilginç şeyler anlatıyorlar.

Makyol, Marmara Ereğli'yi E-5'e (Çorlu) bağlayan Seymen yolunu yapmış, ancak yolda ortaya ciddi çöküntüler çıkmış. Peki bunun hesabını kime soracağız?

Bu arada Karayolları 1. Bölge Müdürü Hikmet Çeri'ye... Çerkezköy'ü ithalat limanı Tekirdağ'a bağlayan 10 km'lik Çorlu-Şerefli yolunu satıh kaplaması ile her yıl onarmaktan bakmadınız mı? Eğer beton asfalt yapmamakta direnirseniz her yıl milyarlar harcanmaya devam edilecektir. Malkara-Hayrabolu yolunun, Karayolları'nca nasıl beton asfalt yapıldığını sizlere anlatmaya gerek yoktur sanırız.

Biliyor musunuz?

Bazı müteahhitler, kafa kafaya selamlaşmayı, öpüşmeye karşı tercih ediyorlar.

Anıtlar Kurulu’ndan şikáyetçiyiz


TÜRK Süryani Kadim Vakfı Genel Sekreteri Kenan Gürdal, cemaatlerine ait bir kilisenin sorunuyla ilgili karşılaştıkları engeli kınayarak anlatıyor:

Biz İstanbul'da yaşayan, ülkesine ve devletine sadık, kendi halinde bir avuç insanız. Biz Türk Süryani Kadim Cemaati mensubuyuz. İbadetimizi özgürce yaptığımız bu anavatanımızda, kilisemize ait bir müştemilatımızı yeniden düzenleyerek, kiliseden çıkan cemaatimizin birbiri ile kaynaşmasını sağlamak amacıyla ve yasalar çerçevesinde bir salon yapmak istiyoruz.

Yapacağımız yerin yasalara bir metrelik aykırılığı dahi yoktur.

Bakırköy Belediyesi'nin ve Büyükşehir Belediyesi'nin sonsuz yardımlarını gördük, işlerimizin aksamaması için seferber oldular. Ve kısa sürede bürokratik prosedürleri yerine getirip işimizi kolaylaştırarak bizi Anıtlar Kurulu'na gönderdiler. Her iki belediyeye de huzurunuzda teşekkürü boç biliyoruz.

Ancak Anıtlar Kurulu'nda Özer Erenman ve Zekiye Yener isimli kişiler, iki senedir bize adeta kan kusturdular. Tahmin ediyoruz ki Hıristiyan olduğumuz için bizim işimizi bir türlü ele almıyorlar. AB'ye girmek isteyen biz sağduyulu Türklerin neden Avrupalı olamayacağımızı en kolay, bu zihniyetleri taşıyan insanların bize çıkardığı engellerden anlayabilirsiniz.

Eksiksiz olan dosyamız, sorun her gündeme geldiğinde bir sonraki toplantıya bırakılmaktadır.

Neden; bu kişiler neyi amaçlıyor?

İztuzu Kumsalı Özel İdare’nin


ÇEVRE Bakanı Fevzi Aytekin, ‘‘Dalyandan Sorular’’ (26.7.2002) başlıklı yazı üzerine bir açıklama gönderdi. Aytekin'in 'Dalyan halkı'nın iddialarına yanıtı özetle şöyle:

Dalyan İztuzu kumsalının 10 yıllık işletmecisi, sözleşmenin hitamında yasalara uygun olarak tahliye edilmiştir. Söz konusu alan Muğla İl Özel İdaresi ve kurumumuz arasında akdedilen protokol gereğince Muğla İl Özel İdaresi'ne teslim edilmiştir.

Koruma kullanma esasları da göz önünde bulundurularak hazırlanan söz konusu protokolle; Türkiye ve Almanya arasındaki mali işbirliği kapsamında ülkemizde gerçekleştirilen en önemli entegre çevre projesi (40 milyon DM) olan Köyceğiz-Dalyan Çevre Koruma Projesi'nin sağlıklı ve en ekonomik şekilde işletilmesinin sağlanması da dahil olmak üzere bölgeye hizmet edilmesi, yörenin turizm ve diğer yönlerden kalkınmasına katkıda bulunulması amacıyla alanın gelirinin % 30'u işletme giderleri kapsamında Muğla İl Özel İdaresi'ne, kalan % 70'i de Köyceğiz-Dalyan Çevre Koruma Birliği ve Dalyan Belediyesi'ne bırakılmıştır. Dolayısıyla Dalyan Plajı'ndan ANAP Belde Başkanı olan işletmecisinin korunduğu iddiaları doğru değildir.

Bakanlığıma bağlı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanı Erol Ögün'ün Münih'teki Çevre Fuarı'na katılması ve masraflarının da kurum bütçesinden karşılanması tarafımdan kararlaştırılmıştır. Uçak bileti bedeli bizzat Öğün tarafından ödenmiş, Harcırah Kanunu gereğince de diğer masraflarıyla birlikte yol ücreti ÖÇKK tarafından kendisine ödenmiştir.

Köyceğiz-Dalyan Kanalizasyon ve Arıtma İnşaatı müteahhidine (Brochier-M.Rıza Akkaya) ise sözleşme hükümlerine aykırı davranmasından dolayı gerekli ceza -360 bin DM- kesilmiştir.

İyi ki devlet hastanesi!


ASLINDA bu benim derdim değil, bütün halkın derdi.

Sabahleyin birtakım tahliller yaptırmak için İsmail Akgün Sarıyer Devlet Hastanesi'ne gittim. Yaptıracağım işlem, hemogram ve tam idrar tahliliydi. Vezne sırasına girdim ve fiyatlarını sordum. İkisi için 27.5 milyon dendi. Neye uğradığımı şaşırdım, tahlil falan yaptırmadan hemen eşimin dükkánına döndüm. Oradan telefonla Özel Levent Hastanesi'ni aradım ve fiyat aldım. Onların verdiği fiyat ise 22 milyon; arada 5.5 milyon fark ediyor. İyi ki devletin hastanesi!.. Özel hastane bile milletini daha çok düşünüyor.

Ne olur bu milleti koruyun.

Serpil OKTAY-İSTANBUL

İkametgah arıyorum!


AİLELER çocuklarını iyi okullarda okutmak için ya başka bir okulun çevresinde ikamet arıyor ya da bir dost ve akraba bulmaya çalışıyor. Yakınlarda yine muhtarlar ile mahallele sakinleri arasında gerginlik yaşanacak. Bu sahte ikamet bulma çalışmaları sırasında ikamet alabilenler mutlu, alamayanlar ise mutsuz olacak.

Mahallemizde üç adet ilk öğretim okulu, bir adet de lisemiz var. Bu okulların hepsinde okuyan Yeşilköylü çocuk sayısı öğrencilerin toplamının %60'ını geçmez. Madem ki bu okullar Yeşilköy mahallesindeki çocukların okuması için yapıldı; öyle ise o çocuklar dışarıdan gelen çocukların doldurduğu 60-75 kişilik sınıflarda yarım gün değil de 30-35 kişilik sınıflarda tam gün eğitim görebilirler.

Yeşilköy'deki aileller de çocuklarının az öğrencili sınıflarda iyi bir eğitim almasını ister. Dışarıdan gelen öğrencilere ve onların anne babalarına da yazık. Bir sürü servis parası veriliyor. Çocuklar evlerine yakın olamadığı için kotrol altında tutulamıyor. Üstelik çocuklar geldikleri semt ile okudukları semt arasındaki sosyal farktan dolayı çevreye adapte olamıyorlar. Çocuklar bizlerin geleceğidir. Onlara en üst seviyede eğitim vermemiz ve rahat bir ortamda eğitim olanağı sağlamamız gerekmektedir. Bunun içinde 60-75 kişilik sınıflarda alınan eğitim ile 25-35 kişilik sınıflarda alınan eğitim ve tam gün verilen eğitim farklı olacaktır.

Semtlere dışarıdan gelen öğrencilerle dolan okullar, gelen çocuklara sınıf açabilmek için laboratuvar ve lisan sınıfları gibi yerleri kapatarak yeni sınıf ilave etmektedir. Maalesef ki çağımızda yeterli imkanı olmayan bir ortamda eğitim alan çocuklarımızdan fayda beklemek gittikçe olanaksız hale gelmektedir. Bülent YURTSEVER

YEŞİLKÖY MAHALLESİ MUHTARI


MESAJ


ANKARA Yenimahalle Bankacılar Sokak'ta bulunan bir kahvehane yüzünden insanlar bir türlü evinde huzurlu uyku uyuyamıyor. Gece yarıları yaşanan kavgalar, yollara atılan bira şişeleri yüzünden artık insanlar canından bezdi. Kahvehane Milli İstihbarat Teşkilatı'na (MİT) iki yüz metre, polis karakoluna ise beş yüz metre uzaklıkta. Her kavgada polisi aramamıza rağmen kimse gelmiyor. Çoluk çocuk hava kararınca sokağa çıkamaz olduk. Akşam olunca eline bira şişesini kapan kahvenin bahçesine çilingir sofrasını kuruyor. Mahalle sakinleri olarak bir özel güvenlik görevlisi tuttuk. Ancak içki içenler görevliyi tehdit ettiği için sonuç sıfır. Bize kim yardım edecek?

Bankacılar Sokak sakinleri

YILDIZ Teknik Üniversitesi bugün saat 13:00'de üniversite adayları için Açık Üniversite Günü düzenliyor. Adayların daha bilinçli ve doğru seçim yapabilmeleri için düzenlenen etkinlik YTÜ Yıldız Merkez Yerleşim Birimi'nde gerçekleşiyor. Öğretim üyeleri tarafından bölümler hakkında bilgilerin verileceği günde, öğrenciler laboratuvarları ve kütüphaneyi gezebilecek. YTÜ'yü kazanma ihtimali olmayan adaylar için hazırlanan tercih robotu adlı bilgisayar programı da adaylara puanlarına uygun yerler bulması için yardımcı olacak. İsteyen öğrenciler için öğretim üyeleri ile birlikte Davutpaşa'ya servislerin kaldırılacağı etkinlikte, Mezunlar Derneği Yönetim Kurul Üyesi Berke Ercan ve YTÜ Rektörü Prof. Dr. Ayhan Alkış da birer bilgilendirme konuşması yapacak. (260 08 00-01)
Yazının Devamını Oku

Ve ihale ertelendi

2 Ağustos 2002
<B>BAYINDIRLIK </B>Bakanlığı'nda ünlü <B>'Vurgun Operasyonu'</B>nda Bakan Koray Aydın gitti; bürokratlar tutuklandı, Karayolları Genel Müdürü <B>Dinçer Yiğit </B>görevden alınarak Müsteşar Yardımcılığı'na verildi... Bakanlık deprem konutları dahil birçok yatırım yaptı ama bir sürü şaibeden de kurtulamadı.

Koray Aydın istifa etmek zorunda kalınca yerine Prof. Abdülkadir Akcan getirildi.

Bazı müteahhitlere göre Akcan doğru işler yaptı....

Ama şu son ihale yok mu?

Akcan'ın seçim bölgesi olan Afyon'la Sandıklı yolunun asfalt ihalesi bugün yapacaktı. İhalenin bedeli 33 trilyon.

Karayolları Genel Müdürlüğü 18 müteahhide özel çağrı yaptı. Çağrılmayan öteki müteahhitler büyük tepki gösterdiler.

Burada doğru olan tek şey var; ihale edilmek istenen 35-40 kilometrelik bölümün önü ve arkasında daha önce iyileştirme yapılmıştı.

Akcan bu yolu neden gizli yapmaya kalkıştı?

Bunu öğrenen Karayolları müteahhidi Hüseyin Gündoğdu olayı bize duyurmasaydı ihale kapalı kapılar ardında birilerine verilecekti.

‘‘Seçime girilirken kime ne veriliyor?’’ (30.7.2002) ve ‘‘Sandıklı yolu ihalesi, yeni yıla bırakılmalı’’ (31.7.2002) yazılarımız büyük yankı uyandırdı.

Karayolları'nın bölge müdürlükleri kapatılmak istenirken, Karayolları ile iş yapan müteahhitlerin hepsi ödenek sıkıntısından şantiyelerini kapatırken, Bakan'ın seçim bölgesinde yılın en büyük bedelli ihalesini yapması doğru bir davranış mıdır? Yoksa büyük bir cesaret mi?

Konuyu köşemizde gündeme getirince ortalık karıştı; Karayolları'na yoğun tepkiler geldi. Bazı müteahhitler, ihaleye bizi çağırmazsanız yasal yollara başvurur, ihaleyi iptal ettiririz, dediler.

Geçmişte yaşanan deneyimler var.

KKTC'deki Karayolu ihalesinde neler döndüğü unutulmasın.

Özel davet sistemi ile ihale yap; istediğin firmaya ver anlayışında rekabet nerede, şeffaflık nerede?

AB istedi diye İhale Yasası'nı bu Meclis değiştirmedi mi? Yasa önümüzdeki yıl girecekken; bu ihalede açıklık ilkesine neden uyulmadı?

Ama tepkiler karşısında ihalenin ertelendiği bildirildi önceki akşam.

İşte bu Hürriyet'in gücü, 'Yeter Söz Milletin'in gücü...

Şimdi bu ihale ilan yoluyla duyurulacak; Resmi Gazete'de yayınlanacak.

Peki bizim katkılarımız olmasaydı, skandalı köşemizde gündeme getirmeseydik, ihaleyi kim alacaktı acaba?

Söyleyin kaybeden kim olacaktı?

GS maçından sonra görünmeyen tehlike

OLİMPİYAT stadının açılış maçı sonrasında gazetelerin yazmadığı çok tehlikeli durumlar yaşandı.

Maçın bittiği seyircilerin stadı boşalttığı dakikalarda TEM yolundan geçiyordum. Mahmutbey gişeleriyle Bahçeşehir arasındaki bölgede birden, çok sayıda kişinin hızla giden araçlar arasından kaçışarak karşıdan karşıya geçmeye çalıştığını gördüm. Yolun her iki yanına emniyet şeritlerine, yolun kenarındaki hendeklere hatta yandaki yamaçlara yüzlerce araç parkedilmişti. Yolun yanından binlerce insan TEM'e doğru iniyorlardı.

Ben o bölgeden geçip gidinceye kadar henüz hiç kaza olmamıştı. Dilerim sonra da olmamıştır. Ama bu durum dehşet verici bir tabloyu gösteriyor, daha sonraki maçlarda ne olacak bilinmiyor.

Asgari hızın 40 km olduğu yaya ve motosuz araç girişinin yasaklandığı, araçların genellikle çok hızlı seyrettiği bir yolda en azından yüzlerce insanın bariyerlerden atlayarak karşıya geçmesi, yüzlerce aracın yola parketmesi karşısında hiç bir önlem alınmaması dehşet verici. Oluşabilecek kazalardan kim sorumlu. Sorumsuz sorumlular lütfen akıllarını başlarına alsın.

Dr. Gündüz TEZMEN

Ne doktoru?

TARLABAŞI'ndaki Kızılay Tıp Merkezi'nden çıkan bir kadını, eli böğründe ağlayarak kendini yoldan geçen otomobillerin önüne atarken gördük. Kadını ezilmekten kurtardık. Neden böyle birşey yaptığını sorduk. Bize günlerden beri sancılar içinde kıvrandığını ve ne zaman bu tıp merkezine gelse doktor bulamadığını söyledi. Kadıncağız, iki gözü iki çeşme, parasının olmadığını başka da bir çaresinin bulunmadığını anlattı. Aramızdan biri tıp merkezine girdi ve ‘‘doktor yok mu?’’ diye sordu. Aldığı yanıt ilgisizliğin ve çürümüşlüğün gerçek bir kanıtı gibi: ‘‘Ne doktoru?’’

Halil DOĞAN-İSTANBUL


1957’deki seçim yasasını istiyorum

1957 milletvekili seçimlerinde köy çocuğu, Köy Enstitüsü mezunu, köy öğretmeni olarak Ferizli İlçesi'ne bağlı Karadiken Köyü'nde sandık başkanı idim. Oyumu seçmen sandığının oy zarfına atma yerinde mevcut adaylardan en iyilerini seçerek bir oy pusulası yaptım; sandığa attım.

Oy ayrımında sandık kurulunda görevli aynı köyden seçmenler ‘‘En güzel oy verme böyle olur. Bize neden söylemediniz hocam?’’ dediler.

İşte ben 1957 milletvekili seçimlerinde uygulanan böylesine bir yasanın özlemini çekiyorum. 45 yıl önceye göre Türkiye'de okur-yazar sayısı %98'e kadar yükselmiştir.

Hiç değilse o seçimde olduğu gibi matbu listeyi kullanmanın yanında seçmen kendi düz beyaz kağıdına yazarak hazırlayıp sandığa atabilse... Geçerli sayılmalıdır.

Sayın yasa yapıcılarından en önemli dileğim budur.

Abdullah ÇELİK

SAKARYA


En büyük kim?

YASALARDA olmayan görevler, sıfatlar, yetkiler, makamlar yetkililerce verilebilir mi? Sayın İsmail Cem ‘‘Ben genel başkanım, Sayın Özkan en büyük başkan’’ diyor. Yasalarımızda en büyük başkanlık diye bir makam var mıdır? Sorumlu davranacağını söyleyenler olmayan bir makamı nasıl veriyorlar? İlerde Sayın Cem'in partisi dedikleri şekilde iktidara gelirse ‘‘Ben başbakanım, en büyük başbakan Sayın Özkan’’ mı diyecekler? En büyük başbakan mı yoksa normal başbakan mı ülkeyi yönetecek? Devlet, millet, amir, memur kimin emrine uyacak? Olmayan makamlar daha kimlere nerelerde dağıtılacak?

Yaşar HANGÜN-İSTANBUL


GÜNÜN SÖZÜ

‘‘İnsanın kuyruğu yoktur, yelesi de.

Neresinden tutarsın onu?

Ağzından çıkan sözden.’’

(Bambara atasözü)

Belediyelere bağış engeli

5.2.2000 tarih ve 23955 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan genelgeyle yurtdışından belediyelere yapılan bağışlar ambulans ve itfaiye araçlarıyla sınırlandırılmıştır. Ya da bir başka deyişle ambulans ve itfaiyenin dışındaki belediyelerin kullanabilecekleri araç ve gereçlerin bağış yapılması engellenmiştir.

Ekonomik krizin yaşandığı böylesi bir süreçte -özellikle de muhalefet- belediyeler çok ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Bu bağlamda devlet kendisi yeterli yardım ve yasal düzenlemeler yapmadığı gibi yapılan yardım ve bağışların da önünü kesmektedir. Dolayısıyla halkımız da cezalandırılmaktadır.

Yurtdışında belediyelere yapılan bağışların önünün kesilmesine gerekçe olarak irticai ve PKK yandaşı örgütlerin ülkemizdeki yandaşları olan belediyelere katkı sağlayarak onların güçlenmelerini engellemek için böyle bir uygulamanın getirildiği söylenmektedir. Eğer bu doğruysa biz de laik Cumhuriyeti korumayı ve ülkenin bölünmez bütünlüğünü savunuyoruz. Neden irticai ve PKK anlayışında olanlarla aynı kefeye konuluyoruz. Bunu anlamakta sıkıntı çektiğimi itiraf etmeliyim.

Yunus DAMAR-Kızılcasöğüt Belediye Başkanı-Banaz-UŞAK

MESAJ PANOSU

İMAR planlarında çocuk parkı olarak yer alan parsel üzerine iki aydan beri parsel sınırında bulunan caminin müştemilatı olarak imar mevzuatına aykırı kaçak inşaat yapıldığına ilişkin şikayetimiz dikkate alınmıyor. Kaçak yapılaşmaya göz yuman Belediye Başkanı Halidun Bey, Şube Müdürü ve diğer görevlileri kınıyoruz; olaya duyarsız kalan Kaymakamlığı da...

Yeşilova Mahallesi Sakinleri-KÜÇÜKÇEKMECE

ANADOLUKAVAĞI'
da denizin hemen kıyısında bulunan 3 katlı evlerin üzerinde iki baz istasyonu var. Kaldırılması için ilgili yerlere başvurduk 'konu ile ilgilenildiği 'yanıtını verildi. İlle sağlıklarımızdan olduğumuz zaman mı bunlar kaldırılacak?

Necdet ALTUNBAŞ-İSTANBUL

SUADİYE
Oteli'nin karşısındaki büyük elektrik lambalarının altında, o güzelim çimenlerin üstüne halılar atarak yayılan dişili-erkekli vandallardan oluşan toplulukların, mangal yakarak balık-et pişirmeleri, rakı şişelerini devirmeleri ve çocuklarının da fidan kırma yarışı yapması çok acıdır. Daha da acısı buradaki barakada kalan Park Müdürlüğü işçilerinin kayıtsızlığıdır. Belediyemizin İstanbul'a bir vefa borcu yok mudur?

Hayriye SAN-KADIKÖY

SSK Etlik Hastanesi, KBB servisinden telefonla randevu talep ediyorum. Ancak her aradığımda ‘‘Şu anda sırada ... kişi olup, yarın yeniden arayınız’’ mesajını dinliyorum. Hiç olmazsa bir numara ile sıra verilse daha iyi olmaz mı? Aksi halde telefonun başında yatıp kalkmak gerekecek. Bu konuda da gözlükçüler gibi sıra saklayanlar mı var acaba sorusu akla geliyor.

Hamdi Suat KALELİOĞLU-ANKARA
Yazının Devamını Oku

Toskay’dan hayali sayım açıklaması

1 Ağustos 2002
<B>Alanya'da 50.9 bin kişi fazla yazılmış</B><br><br><B>‘MANAVGAT Alanya'yı yutuyor mu?’ </B>(26.7.2002) yazınızı üzüntü ile okudum. Konu ile ilgili olarak size iletilmiş olan bilgiler gerçeği yansıtmamaktadır. 1985 yılından bu yana yapılan genel nüfus sayımlarında belediyeler <B>İller Bankası</B>'ndan aldıkları yardımları artırmak için hayali nüfus yazma eğilimi içinde olmuşlardır. 2000 Genel Nüfus Sayımı kalite kontrolleri sonucu 3.6 milyon hayali nüfus tespit edilmiş ve düşürülmüştür. Merkezde ve sahada yapılan kalite kontrol çalışmaları sonucu Alanya İlçesi'nde 50.9 bin hayali nüfus yazıldığı belirlenmiştir. Hayali nüfus yazımı aşağıda belirtilen yöntemlerle gerçekleştirilmiştir.

Turistlerin yoğun olduğu dönemlerdeki otel listeler kullanılarak sayım günü Alanya merkezde olmayan bir kısım nüfus hayali olarak yazılmıştır. Hatta bazı tesislerde kapasitenin birkaç misli turist olduğu görülmüştür.

Hayali adresler üretilerek bu adreslerde hayali nüfus yazılmıştır.

Bazı sayım defterlerinin kapağında tahrifat yapılarak, sayım memuru tarafından yazıldığı beyan edilen nüfus yapay olarak artırılmış, ancak defter içinde nüfus kaydedilmemiştir.

Bazı sayım defterlerinin içi tamamen boş olmasına rağmen sayım defterinin kapağına nüfus yazılarak defterler dolu gösterilmiştir.

Bazı sayım defterlerinde sayımın yapıldığı adres bilgisi (mahalle, cadde, sokak, bina numarası) tamamen boş bırakılmıştır.

Bazı sayım defterlerinde sayım günü boş olan yazlık konutlar adres gösterilerek hayali nüfus yazılmıştır.

Alan organizasyonu bir sayım memurunun 130 civarında nüfus yazması şeklinde planlanmışken bazı memurların 1500 nüfus yazdığı gözlenmiştir.

Yukarıda belirtilen hayali yazımlarla ilgili olarak, otel müdürleri, sayım memurları ve mahalle muhtarlarından hayali yazımı ispatlayan 150 adet imzalı tutanak alınmıştır.

1990-2000 yılları arasında Alanya'nın yıllık ortalama nüfus artış hızı % 052,11 olup ülke ortalamasından üç kat daha yüksektir. 2000 Genel Nüfus Sayımı'nda Alanya'nın gerçek nüfusu 88346 olarak belirlenmiştir. Sayımdan önce yaptığımız bina numaralama çalışması ve bina sayımı sağlıklı adres çerçevesine sahip olmamızı sağlamıştır. Elimizdeki bu bilgiler, demografik yöntemler ve kullandığımız ileri teknoloji ile hayali yazılımları belirlememiz mümkün olmuştur.

2000 Genel Nüfus Sayımı'nda 3,6 milyon hayali yazım olduğunu belirleyip açıkladığımızda Hürriyet Gazetesi'nden ve özellikle Sayın Ertuğrul Özkök'ten büyük destek görmüştük. Sizin, size intikal eden gerçek dışı bilgileri kontrol amacıyla bizleri veya DİE yetkililerini arayarak bilgileri kontrol etmenizin daha doğru olacağını düşünüyorum.

Ben Tunca Toskay olarak 40 yıldır devlet ve kamu görevi yapıyorum. Devletin en önemli verilerinin derlendiği genel nüfus sayımında tahrifat yapılmasına müsaade etmem mümkün değildir. Seçim bölgem Antalya en fazla hayali nüfus düşürme yapılan üçüncü ildir. Bu ilde yaklaşık 167 bin nüfus düşülmüştür. Antalya'nın bütün ilçeleri, beldeleri ve köyleri benim için eşittir ve önemlidir. Tekrar seçim olur aday olursam hemşerilerimin karşısına çıkıp bunun hesabını da veririm.

Devlet Bakanı Prof. Dr. Tunca TOSKAY

Kemaliye’nin sızısı diniyor


ATATÜRK'ün isminin verildiği tek ilçedir Kemaliye. ‘‘Orda bir köy var uzakta, gitmesek de, görmesek de o köy bizim köyümüzdür’’ diyen ünlü şair Ahmet Kutsi Tecer'in dediği yerdir Kemaliye...

Kemaliye'nin kardeş belediyesi Bahçelievler Belediye Başkanı Saffet Bulut, Başpınar Köprüsü ve Başbağlar'daki yanan evlerinin yaptırılmasında zamanın valisi Recep Yazıcıoğlu'na destek vermişti. Geçenlerde Hürriyet'te yer alan 130 yıllık tünel öyküsü sonuçlanıyor şimdi 3 Ağustos'ta.

Kemaliye, Çaltı, Divriği üzerinden batıya 220 km. daha yakınlaştıran Taşyol Tüneli'nin içindeki bir tünele de Başkan Saffet Bulut'un ismi veriliyor. Erzincan Valisi Halil İbrahim Altınok, halkın desteği, Bakanlar Hüsnü Yusuf Gökalp ve Suat Çağlayan'ın katılımıyla Taşyol Tüneli cumartesi günü hizmete açılıyor.

Sütaş’ın reklamı olmadı


BEŞ yaşındaki oğlumuza elimizden geldiğince iyi bir eğitim vermeye çalışıyoruz. Bu eğitimde televizyonun da olumlu etkisini görüyoruz. Ancak birkaç haftadır yayınlanan Sütaş Ayran reklamlarını zaplamak zorunda kalıyoruz. Sebebi görgü kurallarına uymayan gaz çıkarma sesi. Oğlumuz Sütaş ayran reklamını örnek alarak bir şey içtikten sonra bu sesi çıkarmaya başladı. Yalnız yapıldığında rahatlatan, toplum içinde yapıldığında rahatsız eden bu sesi milyonlarca kişi izliyor. AB'ye böyle rahatlayarak mı gireceğiz?

Mustafa ÇELİK-MERSİN

Telekom’un ince oyunu


İSTANBUL Beylikdüzü'nden Atılay Özmen, Telekom'un fatura oyununa tepki gösteriyor:

Kablolu TV faturası ayın 31'nde geliyor; halbuki ödeme tarihi 26...

Faturanın bedeli 6 milyon... Ama gününde ödemediğiniz durumuna düştüğünüz için faiziyle 11 milyon vermek zorunda kalıyorsunuz.

Gecikme bedeli olarak günde 0.4 faiz işletiliyor.

Hata kimde, Telekom'da... Hiç yoktan bir misli para alıyor. Telekom'un bütçesini şişirmek için yeni bir oyun mu?

Faturanın gönderildiği sarı zarfa bakıyorsun, üzerinde ne damga, ne tarih var... Telekom bunları sakın kardeş kuruluş PTT'ye bilerek geç vermesin; gecikme faizi almak için...

Ulaştırma Bakanı Oktay Vural bu yöntemle tüketiciyi eziyor, kandırıyor daha doğrusu kandırmış olmuyor musunuz?

Atılay ÖZMEN

BEYLİKDÜZÜ


MESAJ


ÇORLU Seymen Köyü'nden Recai Delibaşoğlu'na ait özel çiftlik villasının yoluna İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait asfalt kamyonları 4 gün aralıksız çalışarak tahmini 1500 metre asfalt döküldü. Kamyonlar, asfalt makineleri, 18 işçi ve amirleri ile beraber yol asfalt çalışmasını bitirdiler. Recai Delibaşoğlu köylülere sesleniyor: ‘‘Ben istersem Fransa'ya bile asfalt döktürürüm.’’ Bu adam kimdir? Ne iş yapar? Bu kadar asfaltı buraya kim gönderdi, nasıl gönderdi? Diğer yerlere de böyle asfalt gidiyor mu? Seymen Köyü sakinleri
Yazının Devamını Oku