Yalçın Bayer

O kadar çok ilkesiz insan var ki...

27 Ağustos 2002
<B>YURT </B>Partisi Genel Başkanı <B>Sadettin Tantan </B>dün sabah Best FM'de soruları yanıtlarken, ilginç değerlendirmeler yaptı. İnsanların soyulduğunu, beyinlerinin çalındığını söyledi.

‘‘Hayatlarının her anı su damlası kadar berrak insanlardan oluşan bir kadro ile yola çıktıklarını’’ söyleyen Tantan, ‘‘O kadar çok ilkesiz insan var ki..’’ derken tepkiliydi...

Kemal Derviş'in son iki ayda Türk siyasi hayatına 'iyilikler yaptığını' söylerken, ortaya çıkan sözcükleri anlamlıydı:

‘‘İleri görüşlülüğü olmayan dar görüşlü, kimliksiz kadroların Türkiye'yi nasıl yönettiğine ve kişiliksizliklerinin ortaya çıkmasına... Siyaset aktörlerinin, Türkiye'yi menfaatleri uğruna nasıl yönettiklerine... Elit diye bilinen insanların, siyaset felsefesine aykırı şekilde milletvekili olabilmek için ilkesizce nasıl koşuşturduklarına vesile oldu...

Derviş, daha bazı şeylere de neden oldu...

Bankaları soyanları ve soyduranların ortaya çıkarılmaması için parlamentoda 4422 sayılı yasanın değiştirilmesinde rol olan aktörler arasında yer aldı... Soyanlar ve soyduranların açığa çıkması gerekirken bunları engelledi; maliyeti zavallı halka yükledi.

DERVİŞ'İ MEHDİ YAPTILAR

Siyasi davranış haritasının fotoğrafının çıkmasına neden oldu... Yani bütün siyasi partiler Derviş'i bir mehdi, kurtarıcı gibi kabul ettiler; kapışmak için birbirleriyle yarış ettiler.

Daha var..

Türkiye'de 80-90 yıldan beri birikmiş olan sermayenin uyguladığı ekonomik politikalarla yabancılar tarafından ucuza kapatılmasına neden oldu.

IMF'ye son gönderilen 'Niyet mektubu' ile Türk ekonomik tarihi için bir utanç belgesidir... Çünkü bu belgede, 'Bu yasalar parlamentodan çıkarılacaktır' (parlamentoya gönderilecektir değil, çıkarılacaktır) diye talimat verilerek Atatürk'ün 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' ilkesine aykırı olarak imza yükümlüğü getirilmesine vesile olmuştur Derviş... Türkiye Cumhuriyeti küçük düşürülmesini bu millet nasıl kabul eder?

İnsanlar soyuldu, beyinleri çalındı.’’

KAPIMIZ AÇIK

Amblem neden şahin?

Sayın Ethem Çalışkan Hocamız çizdi bunu... Şahin, Türk halkının koruyucusu olacaktır. Ülkeye ihanet edenleri avlayacaktır. Ethem Hoca'ya sorarsanız size bunu daha iyi anlatır.

Başka partilerle ilişkiniz var mı?

Seçime müstakilen girmeyi hedefliyoruz. Ancak ilkelerimize uyanlara kapımız açık.

Sizin katılımınız olur mu?

Siyasi yol haritamızda anlaşmamız lazım; ülke ve millet menfaatinin akıl havuzunda öne çıkması; Atatürk'ün milli mücadelesine yeniden başlamak, devrimlerinin yeniden inşa edilmesi lazım. Bu nedenle 3 Kasım, mandacılarla ulusalcıların karşı karşıya geleceği bir seçim olacaktır.

Remzi Gür bursları vergiden düştü mü?

RECEP Tayyip Erdoğan, çocuklarının yurtdışındaki eğitim masrafları konusunda açık konuşamıyor. Olay üzerinde bu derece durulmasının nedenini görmezlikten geliyor.

Peki vatandaş ne düşünüyor?

Bilkent Üniveristesi İşletme Fakültesi öğretim üyesi Selçuk Caner şöyle diyor:

‘‘Erdoğan ve Ramsey Giyim sahibi Remzi Gür arasındaki ilişkiyi çok ilginç buldum. Politikacılar ve işadamları arasındaki parasal ilişkiler yeni değil, ayrıca sadece Türkiye'ye ait de değil. Sadece Almanya'da bundan bir süre önce bazı politikacılar Lufthansa'nın resmi seyahatlerde verdiği 'bonusları' özel seyahatlerinde kullandıkları için istifa ettiler.

Erdoğan'la ilgili olarak kamuoyunda sorulması gereken, bu işlemin vergi sonuçlarının ne olduğudur. Bunu Maliye Bakanlığı'ndan sormak lazımdır. Tayyip Erdoğan'ın çocuklarının masraflarının ödenmesi bir ayni gelir transferidir.

1. Ramsey Giyim'in sahibi, Erdoğan'ın çocuklarına yapılan harcamaları vergisinden düşmüş müdür, yoksa vergilenmiş gelirinden mi ödenmiştir? Eğer bu harcamalar masraf olarak gösterilmiş ise efektif vergi oranı % 33 kabul edersek, Tayyip Erdoğan'ın çocuklarının eğitimle ilgili masraflarının üçte birini devlet ödemiş demektir.

2. Yapılan harcamalar Erdoğan için zımni gelir kabul edilir. Yani çocukları için başkası tarafından yapılan harcama, Tayyip Erdoğan'ın geliri kabul edilir. Buna göre Erdoğan, gelirine ilave edilmesi gereken bu harcamaların vergisini ödemiş midir? Eğer ödememiş ise bir vergi kaçırmış kabul edilir.

Çalışkan: Şahin temizliktir

ÜNLÜ hattat ve çizer Ethem Çalışkan YP'nin amblemini şöyle anlattı:

‘‘Türk Mitolojisi diye bir kitaptan esinlendim çizerken... Şahin, temizlik, çabukluk, boşa zaman geçirmeyen, çeşitli renkleri olan bir kuş... Beyazı, grisi, siyahı, çeşitli renkleri var; biz beyaz olanını aldık. Mitolojik temizliği vardır. Ama hiçbir zaman yırtıcı bir kuş olan kartal değildir. Şahin ismi çok sevildiğinden isim ve soyadı olarak çok kullanılmaktadır. Amblemde şahin, Türk haritasının üzerinde; ayaklarının değdiği yer de Samsun... Yorum halkın.’’

Türkçe

PENCERE camı, basketbol topu, bahçe kapısı, kültür/devlet vb. bakanı... Bu dört isim tamlaması arasında dilbilgisi açısından hiçbir fark yoktur. Kırık pencere camı, patlak basketbol topu, açık bahçe kapısı derken; kimler nereden 'kültür eski bakanı', 'devlet eski bakanı' vb. saçmalıklarını çıkarıp bunu TV haberlerinde sık sık tekrarlayarak Türkçe'yi dejenere etmek hakkını kendinde bulur?

Türkçe bu kadar sahipsiz midir?

Erdal YETKİN İSTANBUL

MESAJ PANOSU

ŞÜKRÜ Çanakcı uyarıyor: Alanya turistlerle dolu. Durum böyle iken tam esnafın iş yapacağı akşam saatlerinde elektrikler kesiliyor. Turistler alışverişini yapamıyor, ne olduğunu da anlayamıyorlar. Enerji Bakanlığı'nın bu durumla ilgilenmesini istiyoruz.

GÜNÜN SÖZÜ

16 emir

‘‘Onlar, seni de ülkemizi de batırdılar. Şimdi de sen batır onları!..’’

(Nazmi Kavasoğlu)
Yazının Devamını Oku

Tayyip'in arkadaşı Duran'ın öyküsü

25 Ağustos 2002
<B>‘TAYYİP Erdoğan'ın çocuklarını Mustafa Duran mı okutuyor’ </B>başlıklı dünkü yazımız bizi gerilere, <B>Şişli Belediyesi'</B>ne götürdü. <B>Recep Tayyip Erdoğan'</B>ın çocuklarını <B>'ilerde şirketinde çalıştırmak üzere'</B> okutan <B>Ramsey Giyim'</B>in sahibi <B>Remzi Gür</B> kadar yakın olan başka yakın bir arkadaşına... Yıl 1996...

Belediye Başkanı ANAP'lı Gülay Atığ (Orhan Aslıtürk'le henüz evlenmedi) sürekli rant kapılarını açmak istiyor.

Belediyenin Kasımpaşa'ya inen Piyalepaşa Bulvarı'nda 3.5 dönümlük bir arsası vardı.

Arsa, Encümen kararıyla 17.10.1996 tarihinde, belediyenin şirketi olan ŞİPA'ya (Şimdiki adı Kentyol AŞ) 11 milyar liraya satılıyor. ŞİPA da bir hafta sonra bu arsayı Mustafa Duran adlı bir işadamına satıyor.

Tapuda emlak değeri 13 milyar gösteriliyor.

Öyküsü uzun...

CHP'li İlçe Başkanı Dursun Çaltı satışta yolsuzluk yapıldığını belirterek Şişli Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Ancak o dönemde savcılık nedense takipsizlik kararı verdi.

ATIĞ İÇİN TUTUKLAMA ÇIKTI

Bu arada DYP-RP iktidarından sonra Mesut Yılmaz hükümete ortak oldu. ANAP'lı muhalifleri, Gülay Atığ'ın uygulamalarının peşine düştüler; savcıyı görevden aldırdılar. Yeni gelen Savcı Muhittin Ayata, ihaleye fesat karıştırmaktan ötürü, Atığ, Belediye Encümen üyeleri ve ŞİPA'nın yöneticileri hakkında soruşturma açtı.

Bu arada Atığ, Orhan Aslıtürk'le evlendikten sonra yurtdışına kaçtı. Mahkeme, bir süre sonra da aynı konuda Atığ hakkında tutuklama kararı çıkardı.

Seçimlerden sonra ismi çok yıpranan ŞİPA'nın adı Kentyol'a dönüştürüldü.

Bu arada hem Şişli Belediyesi hem de Kentyol, Mustafa Duran'a karşı tapu iptal ve tescil davası açtı. Davayı belediye kazandı ve arsayı geri aldı.

Ne yazık ki 13 milyara satılan arsanın bilirkişi raporuna göre satış değeri 443 milyar olması gerekiyordu. Değerde açık bir oransızlık vardı.

Kayda geçen 13 milyarın üzerinde açıktan verilen bir para mı vardı; kimin cebine girmişti bu?

Olayın düğüm noktası buradaydı ve 'ihale'de oyunlar oynanmıştı.

Şişli Belediyesi'ne yakın zamanda Ordu'dan avukatı aracılığıyla bir ihtarname gönderen Mustafa Duran, 124 milyar zarara uğradığını öne sürüyor bugün.... ‘‘Ben ticaret adamıyım, bu nedenle oluşan munzam zararlarımı talep etme hakkımı saklı tutuyorum’’ diyor.

Peki Duyar kimdir?

Köln Hali'nde tavukçuluk ve yumurtacılık yapmaktadır. Recep Tayyip Erdoğan'ın yakın arkadaşıdır. İddiaya göre, Duran'ın Erdoğan'la ortaklığı vardır.

ERDOĞAN'IN ALTINA MERCEDES ÇEKTİ

En önemlisi de 1994 yerel seçimlerinden önce Tayyip Erdoğan'ın altına Mercedes'i çeken adamdır. ('Tayyip'e Mercedes' haberi seçimlerden önce Hürriyet'te yayımlanmıştı.)

3.5 dönümlük bir arsa ana cadde üzerinde Memorial Hastanesi'nin biraz yukarısında... İlginç bir durum oldu; burası yeşil alan olarak imar planına işlenmiş, ancak şimdi yapılanma hakkı verilecekti... Ama bir bakıldı İSKİ buradan isale hattı geçireceğini bildirdi.

Gülay Atığ'ın günahını almayalım, bu arsayla o zamanki Belediye Meclisi üyesi, Atığ'ın yardımcısı Av. Cemil Can Bıçakcı çok uğraşmıştı.

Şişli Belediyesi kıymetli arsasına sahip çıkar mı; al sana bir İSKİ kazığı.

ADAY YAPIYOR

Olayı bağlayalım; çocuklarından birisini okutup okutmadığını bilmiyoruz ama Erdoğan'ın Mustafa Duran'ı milletvekili adayı olarak gösterirse hiç şaşmamak gerekiyor.

Peki nasıl bir işbirliği sonucu, neyin karşılığı bu adaylık?

Turpun büyüğü


SP'yi izleyen RP kökenli bir okurumuz şu uyarıda bulundu: ‘‘AKP'liler Erbakan'ın sözünü hiç üzerine almasınlar. 'Çoluk çocuk' dediği Bayar, Cem, Derviş'tir; yeni partilerin başına geçenlerdir. Erbakan, Erdoğan'ı muhatap almıyor ki. Siz hocayı ilerde görün... Vurduğu zaman şimşek çaktıracaktır. Demirel'in bir lafı vardır; turpun büyüğü heybede...’’

Ona ‘‘Erkan Mumcu, AKP'ye geçer mi?’’ diye sorduk. ‘‘Pazartesi geçecek’’ dedi:

‘Taraf olmazsan bertaraf olursun, diye bir söz vardır... Erkan Mumcu, pazartesi günü Mesut Yılmaz'ın kollarından Tayyip'in kollarına uçuyor. Aynı Köksal Toptan gibi... Daha önce yazdığınız gibi Erbakan tarikatları sevmez. Recep Tayyip, tarikatların sözünü dinliyor; bu iki transferi yaptırdılar. Nurcular başta olmak üzere öteki tarikatların bu partideki hareketlerini dikkatle izleyin.’’

Erdoğan'ın 'asli' adamları kızgın mı

Göreceksiniz küsecekler kendisine... Erdoğan giderse alternatifi Abdullah Gül ve Abdüllatif Şener'di... Alternatifler artık çoğalıyor; Erdoğan partideki dengeleri değiştiriyor; merkeze yanaşmak adına.

Tarabya’dan 45 aday çıktı


TARABYA Mahallesi'nin 1961'den beri muhtarı olan Rafet Üstün konuşuyor:

‘‘Mahallemde, yeni kaydettiğim Kemal Derviş'ten sonra İsmail Cem de oturuyor. Derviş oy kullanacak. Eğer eşinin hüviyetlerini ve öteki evrakını salı günü 17.00'ye kadar tamamlarsa seçmen olarak onu da yazarım. Anladığım kadarıyla evli gözüküyorlar. Derviş'e mi, Cem'e mi oy vereceğimi daha kararlaştırmadım; hangisi bademi bol lokum getirirse ona vereceğim. Benim mahallemde 45 tane aday adayı çıktı; çoğu popüler. İsimlerini sorsanız söylemem, ayıp olur.

Ama asıl siz şu Tarabya Meydanı'nın hali ne olacak diye yazın, üç aydır bir mimar kız yüzünden bitirilemiyor.’’

Vefa ve reva


12 Eylül'de kapatılan CHP'nin, 9 Eylül 1992'de kayyum olarak açılışını gerçekleştiren eski milletvekili ve Bakan Erol Tuncer'i seçimler konusunda bir şey sormak üzere aradık.

İstediğimizi öğrendikten sonra ‘‘Sayın Tuncer aday mısınız?’’ diye sorduk.

‘‘Başvuruyu hiç düşünmediğim gibi onların arayacakları da hiç aklımdan geçmedi. Ama parlamentoya girmek çok önemli bir iştir. Birikimimi parlamentoya gayet tabii taşımak isterim. Ama geçmişte yaşadıklarımdan sonra bir daha partiye aday olmak için yazılı başvuruda bulunmam.’’

Neden?

Kala kala bir onurum kaldı. Ülkeye bir biçimde hizmet imkánını ben her zaman bulurum.

Bunları yazabilir miyim?

Yazarsanız ağrıma gider. Ben yazdırdım sanırlar.

Hayır... Bu konuşmayı saklayamazdık. Çünkü siyaset insanların uğraşısıdır; birbirlerine neler yaptıkları bilinmelidir. Vefa ve revanın ne olduğu unutulmamalıdır.
Yazının Devamını Oku

Şimdi gelin, CHP ve Baykal’la barışın

24 Ağustos 2002
<B>BİR </B>gözlemim var; <B>CHP </B>ne kadar olumlu adımlar atarsa atsın, kimilerinin saplantısını gidermek mümkün değil. Özellikle yarı aydın çevrelerde yaygın olan <B>CHP </B>karşıtlarına artık gülüp geçmek gerekiyor. Bakınız bir örnek veriyorum: Yıllarca Sayın Deniz Baykal'ı 'CHP'yi yenilere açmıyor' diye eleştirenlerin, bugün CHP'ye her çevreden yoğun katılımlar karşısında hiç sesi çıkmıyor. Ya da 'Baykal solda birliği sağlamalı' diye öneride bulunanlar, bugün CHP'nin 'sosyal demokrat solda tek güçlü partisi' olması gerçeği karşısında sevinecek yerde, türlü bahaneler üretip, Sayın Baykal'ın 'birleştirici' tavrını görmezden geliyorlar.

CHP kendisini yeniledi, büyüdü ve güçlendi. Dileğim, CHP karşıtlığından kurtulamayan kimi çevrelerin de kendilerini yenilemeyi bilip, CHP ve Baykal'la barışmalarıdır. CHP bugün Türkiye için her zamankinden daha gereklidir.

CHP çatısı altında gerçekleşen ve hızla büyüyen çağdaş birliktelik, Türkiye'nin umududur

Bu umudu büyütmek hepimizin ortak çabaları ile gerçekleşebilir.

Ayrıntılarda boğulmak veya birbirimizle itişmek yerine, birlikte olmanın omuz omuza yürümenin onurunu paylaşalım.

Yaşamını bir inanca adamış insan ve uzun yıllar emeğini, alın terini karşılıksız dökmüş bir sosyal demokrat olarak gözlemimi sizinle ve okurlarınızla paylaşmakistedim.

Av. Feridun BALOĞLU-ANKARA

Seçime katılma yaşı nedir


YSK'ya... Seçmen kütükleri, güncelleşmesi için 9-27 Ağustos tarihleri arasında askıya çıktı.

İlk kez oy kullanacakların 18 yaşını tamamlamış, 19 yaşından seçim günü, gün almış olmaları gerekir.

YSK açıklama yayınladı.

İlk kez oy kullanmak için seçmen kütüklerine yazılımı gerekli olanların 3.10.1984 ve öncesi doğumlular olduğu bildiriliyor.

Yanlıştır.

Çünkü 2.10.1984 ve öncesi doğumlu olanlar ancak oy kullanabilir.

2.10.2002 günü saat 24.00'te 18 yaşlarını tamamlayanlar seçim günü 3 Kasım'da; 19 yaşlarından gün almış olarak yasalara uygun oy kullanmış olurlar.

İlk kez oy kullanacakların, seçmen sayısını % 5 artıracağı tahmin edilmektedir. Kanımca temsilde adalet konusunda Anayasa ilkesinin tartışmalı hale gelmesi mümkündür.

İlk kez oy kullanacakların seçim sonucunu etkilemesi tehlikesine karşı uyarı görevimin dikkate alınmasını dilerim.

Bu uyarıları 1995, 1999 seçimlerinde de yapmıştım. Rejimin sahibi sokaktaki insan kimliğimle yineliyorum; uyarım ciddiye alınana kadar sürecektir.

Milletvekili seçilme yaşı ise 2.10.1977 ve öncesi doğumlulardır. Bilginize...

Nurettin KAPTAN /DATÇA

Erdoğan’ın çocuklarını Mustafa Duran mı okutuyor


TAYYİP ERDOĞAN'ın milletvekili aday adayı yaptığı avukatı Hayati Yazıcı, Sabah'a yaptığı açıklamada, Erdoğan'ın çocuklarının özel burs ile okuduklarını açıklıyor.

Yazıcı, ‘‘Avrupa'da iş yapan aile dostu bir işadamı çocuklarının eğitimini üstlenmiş durumda. Çok yakın arkadaşı olan bu işadamının özel bursuyla okuyorlar’’ diyor.

Gazeteci, işadamının ismini öğrenmek istiyor; ancak açıklamaktan kaçınıyor.

Erdoğan'ın dün de ne kadar vergi ödediğini sormuştuk.

Maalesef bu cemaatten yanıt gelmez; onlar Korkut Özal'ın geçmişte söylediği gibi sadece Allah'a hesap verirler!

Erdoğan'la ilgili yazılarımızı her zaman avukat Hayati Yazıcı yanıtlar.

Kendisine bir sorumuz var?

Erdoğan'ın çocuklarına burs veren, yakın dostu bir işadamı dediğinize göre bu kişi Mustafa Duran mıdır?

Duran hangi ülkede ve ne iş yapar; Erdoğan'la nasıl bir işbirliği içindedir?

Bu açıklama mı?


‘ADANA'da DYP delegesi aranıyor’’ (22.8.2002) yazısı üzerine DYP Adana İl Başkanı Yavuz Tekeli ve Ceyhan İlçe Başkanı H. Şevket Cin imzasıyla 'usulen' bir açıklama aldık. Okuduğunuzda her şey normal; delege seçimleri tüzüğün ilgili maddeleri doğrultusuna ve usulüne uygun olarak mahalle ve köylerde önceden ilan edilmek suretiyle yapılmış! İl Başkanlığı'na tasdik ettirildikten sonra ilçe seçim kuruluna verilmiş, itiraz süresi içinde de herhangi bir itiraz söz konusu olmamış! 31 aday adayından bugüne kadar delege listelerinin ele geçirilememesiyle ilgili bir şikáyet olmamış! Ve bize de kızmışlar... Ama bunları 'ev delegesi' diye vatandaş şikáyet ediyor. Biz de kendilerinden, Seyhan'daki delegelerin ev adreslerini, nüfus káğıdı fotokopilerini ve nereye kayıtlı olduklarını açıklamalarını bekliyoruz. Sakın bunlar Kozanlı çıkmasın? Siz DYP eski milletvekili Yalçın Öğütcan'ın ‘‘Ekspres’’teki açıklamasını hiç okumadınız mı? ‘‘Ev delegelerinin’’ nasıl seçildiğini, İ.Cevheri'nin kongredeki konuşmasını hiç duymadınız mı?

‘Cumhuriyet Delikanlısı’


CUMHURİYET çocuklarının her biri 'sıradan kahramanlardı'. Mısır'daki piramitler nasıl dünyanın şaşılası harikalardan biriyse; Kurtuluş Savaşı da tüm dünyanın şaştığı bir ulusun harikasıydı. Nasıl o piramitleri binlerce köle sabırla ördüyse, genç Cumhuriyeti de binlerce bağımsızlık ve laikliğin kölesi olmuş 'yurttaş' perçinledi. Kimisi asker, kimisi tüccar, kimisi hamal, kimisi öğretmen, kimisi kunduracıydı... Hepsi de güzel, hepsi de cesur, hepsi de melek çocuklardı!

Bugün ne ederlerse etsinler temeli sağlam duran laik ve bağımsız Cumhuriyetimizin; tamamen güzel insan olma önsezisiyle demokratikleşmesine de katkıda bulunan bütün o 'sıradan' insanlardan biri de deniz gediklisi Reşat Akyıldız...

Akyıldız'
ın hayatının anlatıldığı 'Bir Cumhuriyet Delikanlısı' sergisi Kadıköy Bahariye'deki Ali Suavi Sokağı'nda bugün 14.00'te açılıyor. Ulusal Sanayi ve İşadamları Derneği (USİAD) ve Genel Başkanı Kemal Özden'in katkısıyla hazırlanan sergi, Cumhuriyet'in hangi ayaklar üzerinde oturduğunun küçük bir kanıtı... (0532-305 75 74)
Yazının Devamını Oku

Seçim hilesi

23 Ağustos 2002
<B>Farklı görüşteki partiler ittifak yapmamalıdır</B> SİYASİ istikrar ya da yüzde 10 barajının aşılması üzerindeki gelişmeler hangi noktaya gidecek. Gazetelerde çeşitli senaryolar yeralıyor. Aynı siyasal görüşe sahip partilerin hangi gerekçeye dayanırsa dayansın ittifak anlayışı içinde olmaları doğal... Merkez sol ya da merkez sağın kendi içinde ittifaka gitmesi, hatta olacaksa AKP-SP arasında da ittifak yapılması bu doğallığın içinde...

Ankara'dan siyasetçi bir dostumuzla konuyu tartışırken, ‘‘Ancak, siyasal görüşleri birbirine tamamen ters partilerin de ittifak arayışı içinde olduğuna, örneğin HADEP-SP'nin ya da ANAP-HADEP'in ittifak arayışında bulunmasına’’ dikkat çekerek şöyle diyor:

‘‘Bu tür ittifaklar seçmenle alay etmek anlamına gelmektedir ve demokrasiye de ters düşmektedir. Bir seçmenin bu kadar farklı görüşlere sahip olan iki partiyi desteklemesi mümkün değildir. HADEP'e oy verecek kişinin SP ve ANAP'a, bunlardan birine oy verecek kişinin de HADEP'e evet demesi, bu ittifakı oyuyla desteklemek zorunda bırakılması mantıklı ve demokratik değildir.

Ayrıca, siyasal ve dünya görüşleri birbirine aykırı olan iki partinin ittifak yapması, hak etmedikleri oyu almaları anlamına da gelmektedir. Neticede, seçimlerden sonra bu ittifak dağılacaksa, ittifakın oluşmasında bir seçim hilesi var olduğu sonucu ortaya çıkmıyor mu?

Batı ülkelerinde de ittifak kapısı açıktır. Yasalar buna izin vermektedir. Ancak, hiçbir zaman birbirine zıt partilerin seçim hilesi türünden ittifak arayışları görülmemektedir.

Kısaca, benzer siyasi görüşlere sahip siyasi partilerin ittifakını bir vatandaş olarak desteklerken, birbirine tamamen aykırı partilerin Meclis'e girebilmek için ittifak yapmasına karşıyım ve gayri ahlaki görüyorum.’’

Tayyip Erdoğan ne vergi ödemiş?


EĞİTİMDE parası olanlar yine istedikleri okullara gidebilecek, olmayanlar için yine hüsran mı olacak? Evet bu soruyu okurlarımız, Recep Tayyip Erdoğan için soruyorlar.

Erdoğan'ın üç çocuğu Amerika'da, bir çocuğu da İngiltere'de okuyor. Dört çocuğun yıllık okul masrafının 100 bin dolar olduğu bildiriliyor.

Erdoğan çalışma yaşamına İETT'de işçi olarak başladığı, daha sonra bir suçuk imalathanesinde muhasebecilik, ardından yakınlarıyla toptan bakkaliyecilik yaptığı, son olarak da Ülker'in dağıtım bayiliklerinden birinin önemli ortağı olduğu biliniyor.

İstanbul'un tanınmış, köklü, zengin ailelerinden hangisi bir anda ailenin dört ferdini yurtdışına eğitim için gönderebildi?

Sade bir vatandaş çocuğunu anaokula veremiyor; çünkü kazancı yetmiyor. Özel okula başlayan bir çocuğun kayıt ücreti semtine göre 2-3; hatta 5 milyara ulaşıyor. Kim verebiliyor bunları? Üniversitede çocuğunu okutan ailelerden hiç söz etmeyelim. Tayyip Erdoğan, çocuklarına bu kadar para harcadığına göre büyük servet sahibi olduğu anlaşılıyor. Bu serveti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde mi elde etmiştir?

OĞLUNDAN BORÇ ALDI

Erdoğan'
ın oğlu Burak'ın sünnet düğününde toplanan 30 kilo altın, 262 milyar lira karşılığında 250 bin dolara çevrildi.

Daha sonra genç Burak da bu parayı, babasına 'borç' olarak verdi.

Bu iş biraz karışık olduğu için de yargıya düştü, serveti araştırılmaya başlandı.

Bırakın Türkiye'yi, dünyanın hangi ülkesinde bu kadar aşırı boyutta hediye verilmiştir?

Erdoğan'ın, İran'dan sonra son yıllarda hayran olduğu Amerika'da bir devlet başkanına 50 doların üstünde hediye verilmediğini bilmesi gerekiyor.

Okurlarımız, Erdoğan'ın serveti üzerinde düşünülmesi ve durulması gereken şeyler olduğunu söylüyorlar. Normalin üzerindeki düğün armağanı bağış sayıldığından Veraset ve İntikal Yasası kapsamında vergiye tabi olması gerektiği görüşlerine maliyecilerin yanıtı var mıdır?

Neyse; bir baba çocuklarına 100 bin dolarlık eğitim harcaması yaparsa en az 1 trilyon ticari kazancı veya mevzuat faizi geliri bulunması gerektiği varsayılabilir.

1 trilyon kazancın 495 milyarı da vergi olursa geri kalan parayla bu kadar eğitim harcaması yapılabilir ancak...

Tayyip Erdoğan geçen yıl ne kadar gelir ve kurumlar vergisi ödediğini açıklamak zorundadır.

Eminönü'nde gerçekler


‘EMİNÖNÜ'nde neler oluyor?’ (8.3.2002) başlıklı yazımız üzerine Eminönü Belediye Başkanı Lütfi Kibiroğlu mahkemeye gitti ve daha soruşturma sürerken 'aldığı' tekzip kararıyla 8.6.2002'de köşemize konuk oldu. Köşemizde ilk kez böyle bir tekzip yayınlanırken, yazdıklarımızın gerçek olduğu da çok geçmeden ortaya çıktı.

Başa dönelim.

CHP Eminönü İlçe Başkanlığı, %95'i belediyeye ait Emin Ltd. Şti'nin kuruluşunun yasalara aykırı kurulduğu ve faaliyetlerinde de belediye olanaklarını kullanarak belediyeyi zarara uğrattığı bildirerek belgeleriyle Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurmuştu.İçişleri Bakanlığı müfettişleri şirkette yaptıkları soruşturmada iddiaların doğruluğu ortaya çıktı ve Kibiroğlu hakkında yargılanması için suç duyurusunda bulundu. İçişleri Bakanı Yücelen de 14.5.2002'de gerekli onayı verdi. (Nedense bu karar üç ay sonra 13.8.2002'de taraflara tebliğ edildi.) Şimdi Kibiroğlu ve onun 'Emin Ltd.Şti' yargıya hesap verecek... Peki daha soruşturma sürerken mahkemeden aldığı tekzibinde ileri sürdükleri ne olacak? Tekzip metninde yer verdiği 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde nasıl beraat etmiş? Çünkü şirket hakkında soruşturma daha sona ermeden Kibiroğlu kendince hüküm vermişti. Peki nasıl bir beraattı bu?

Ayrıca Eminönü Belediyesi'nde Ramazan'da Hatim indirme olayını gündeme getirdiğimizde de, Başkan Kibiroğlu telaşlanmıştı. Hatim olayını duyuran yazıyı Atatürkçü bir bürokrat olan Başkan Yardımcısı İhsan Maçin'in tanzim edip basına haber verdiği iddiasıyla Savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu. Savcılık ise, raporu hazırlayan bilirkişilerin, başkanın yandaşları olan Hasan Birkan ve Veli Demir ile 'sahte' bilirkişi Prof. Kemal Yavuz ve Şahin İplikçi oldukları belirlendi. Ve savcılık başkan dahil beş kişi hakkında soruşturma başlattı. İçişleri Bakanlığı da ayrıca soruşturma yapıyor.

Unutulanlar


KEMAL Derviş, CHP'ye geldi, hoşgeldi?

Peki; Altan Öymen, Erol Tuncer, Ertuğrul Günay, Hasan Fehmi Güneş, Adnan Keskin, Haluk Özdalga, Mustafa Gazalcı, Nurettin Sözen gibi isimleri hatırlayanınız kaldı mı?

Soru


ORGENERAL Edip Başer'in emekli edilerek yine teamül dışı uygulama ile Orgeneral Aytaç Yalman'ın Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na getirilmesi konusu araştırılıp açığa çıkarılmalı ve şeffaflık ilkesi dikkate alınarak Genelkurmay Başkanlığı tarafından kamuoyuna açıklanmalıdır.

Aksi takdirde bu uygulama TSK içinde kanayan bir yara olarak kalacaktır.

M.G.-ANKARA

Sonumuz ne olacak


BİZLER sulu tarımla, yani pamuk, mısır, soya fasulyesi ekimiyle uğraşan çiftçileriz. Çok değil daha 5-6 yıl önce 10 ton pamuk satarak bir adet traktör (M.F. 285) alabiyorduk. Şimdiyse 40 ton pamukla bile alamıyoruz. Çünkü geçen yıl pamuğun kilosunu 480 binden sattık; 10 tonu 4.8 milyar. Bahsettiğim traktör ise tam 20 milyar lira. Yani arada 4 kattan da fazla fark var. O günleri hiçbir zaman bulamayız artık, fakat hiç olmazsa devlet eliyle zarar da etmeyelim istiyoruz.

2000-2001 sezonunda 80 dekar pamuk ektim. 60 kwa'lık dalgıç pompasıyla günün 24 saati gece-gündüz sulama yaptım ve sulama üç ay sürdü. Sezon sonunda bana gelen fatura tam 12.2 milyar liraydı. 80 dekar tarladan elde ettiğim kazanca gelince.... Dekarı 350 kg'den 80 dk. eder 28 ton pamuk. Satarken de nakliye, hammaliye, kesinti derken kilosunu 445 bin liradan sattım. Ve toplam 12.4 milyar aldım. Bir de bunun ekiminden toplanmasına kadar tarlanın hazırlanışı, el çapası, traktör çapası, tohum, gübre masrafları var. Pamukla uzaktan ilgilenen birlir ki bu masraf, aldığımız ürünün en az % 45'ini bulur da geçer bile... Elimde kalan 6.8 milyar.

Bu paraya 5.3 milyar daha eklemeliyim ki, TEDAŞ'a olan elektrik borcumu kapatabileyim. Halbuki varım yoğum ürünümdü ve başka gelirim de olmadığı gibi geçinebilmem mümkün değil.

Bizim sonumuz ya intihar ya da hapishane olmasın.

D.F-DİYARBAKIR

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Eğer bir erkeği eğitirsen, bir kişiyi eğitmiş olursun. Bir kadını eğitirsen, tüm aileyi eğitmiş olursun.’’

(Afrika atasözü)
Yazının Devamını Oku

İsminizi arayın yoksa yanarsınız

22 Ağustos 2002
<B>Muhtarlıklardaki seçmen listeleri 5 gün sonra askıdan indiriliyor</B> ATAKÖY'ün 7, 8, 9 ve 10. mahalle muhtarı Aylin Keserkaya çok çalışkan ve duyarlı bir muhtardır. Mahalle halkını aydınlatır, uyarır. Dün bizi aradı, ‘‘Vahim bir durum var, kamuoyunu uyarın, binlerce kişi oy kullanamayacak’’ dedi.

Şu uyarıyı yaptı:

‘‘Halk seçmen listelerinin 2000 yılında yapılan sayıma göre düzenlendiğini zannediyor. Bunun için de sayımda yazılanlar gelip isimlerini seçmen listelerinde arıyorlar. Doğal olarak bulamıyorlar.

Halbuki bu listeler; 1997 yılındaki sayım ve 1999 yılındaki yerel seçim listelerini içeriyor.’’

Bu konuda YSK dahil hiçbir kurum kamuoyuna bilgi vermemiş. Muhtara göre, bu durumda bazı yerlerde halkın % 50'si oy kullanamayacak...

Bu ihmalkárlık neden?

Nasılsa ben 2000 yılında sayıldım, diye düşünüyor; tatilini, yazlığını, işini gücünü bırakıp oturduğu muhtarlıktaki listelere bakmıyor. Seçmen kartının postadan geleceğini sanıyor.

Aylin Hanım olayın açmazını şöyle anlatıyor:

‘‘Bizim gibi büyük mahallelerde nakil sirkülasyonu oldukça yoğun... 1997 yılından beri mahallemize binlerce aile giriş-çıkış yaptı. Ve mahallemizde yaşayanların kültür düzeyi göz önüne alındığında, mahallemiz halkı böyle bir çelişkiye düşerse, kırsal bölgeler bu seçimde ne yapacaklar?’’

Gerçekten vahim bir durum.

Ama AKP ve SP gibi partiler, seçmen listelerinin takipçisi olduklarından yandaşlarını muhtarlıklara taşıyorlar.

Diğer partilerin çoğu uyuyor.

GENÇLERE UYARI

Peki 2000 yılında 18 yaşını bitiren gençler?

‘‘Ataköy'deki gençlerimiz biliçli ve duyarlı... Ama duyuyorum birçok mahallede gençler seçim listelerine bakmıyor, hiç ilgili değil. Halbuki gelecekleri ile oynadıklarını bilmiyorlar; bazıları aileleri tarafından uyarılmıyorlar’’ diyor muhtar hanım...

Dikkat!

Seçmen listeleri 9 Ağustos'tan beri muhtarlıklarda askıda; 5 gün sonra yani 27 Ağustos'ta indirilecek... Bir daha yazılma olanağı olmadığından 3 Kasım'da oy kullanılamayacak.

Son beş yıl içinde mahalle değiştirmiş olarak muhtara kaydını yaptırmak, seçmen kartının gelmesi için yetmiyor.

Açıkçası muhtarlıktaki kayıtlar ile seçmen kayıtlarının hiçbir ilgisi yok. Onun için muhtarlığa gitmek ve ismin var olup olmadığını kontrol etmek gerekiyor. Eğer isminiz yoksa seçmen listesine yazılacak ve ilçe seçim kuruluna gönderilecek. Yoksa oy kullamayacaksınız.

Beş gün kaldı.

Mağdurların feryadı


MEMURA verilecek zam için kaynak aranıyormuş... Daha önce üst düzey memurlara işlerine geldiği için yapılan zammın kaynağı nasıl bulunduysa bu iş için de istendiği takdirde bulunur. Yeter ki, soygun ve hırsızlık yapılmasın... Ödeneklerle bazı müteahhitler zengin edilmesin, bürokratlar beslenmesin... Memur ve emeklileri düşünmeleri için devletçiyim, milliyetçiyim ve de halkçıyım diyenlere duyurulur.Musa GÜNEŞ

NİZİP'
ten (Gaziantep) Bilecik Barajı zedelerinden: Fırat üzerinde yapılan baraj nedeniyle topraklarımız istimlak edildi, ancak bedelleri ödenmedi. Avukat tuttuk, mahkemelerde davaları kazandık. Yargıtay da onayladı. Enerji Bakanı Zeki Çakan konuyu iyi bilmektedir. Hatta Turizm Bakanı Mustafa Taşar ne zaman Gaziantep'e gelse bizler arkasında koşturur; o da sıkıştığından ‘‘Tamam ben hallederim’’ der, hiçbir şey olmaz.

SULTANDAĞI'nda (Afyon) Esnaf Kefalet Kooperatifi'nden kredi alanlardan kredi bedelinin yaklaşık % 15'i kuruma kredi çekenlerce peşin ödenmiş ve bu paranın % 10'unun borcun ödenmesi durumunda kredi çeken kişiye iade edileceği bildirilmiştir. Neden bu söz yerine getirilmez; neden 16 aydan beri % 10'luk kesinti ödenmez? Hüsnü HACIOĞLU-AFYON

Adana’da DYP delegesi aranıyor!


SEÇİM yaklaşırken siyasi entrikalar artar... Hele önseçim yapılacak yerlerde bu tertipler daha da çoğalır.

Adana'dan dün A.K. ismiyle gelen faks notunda şöyle yazıyor:

‘‘DYP Adana Merkez İlçe Seyhan'da 917 delegenin, yani milletvekili önseçiminde oy kullanacak olan 917 kişinin sadece 642'sinin adı-soyadı var. İnanması güç ama lütfen okuyun. Önseçimde milletvekili adaylarını seçecek olan bu delegelerin adresleri, telefonları olmadığı gibi isimleri dahi yok. İlçe delege sayısı belli, 917. Bu kişilerin tekrarlıyorum, ancak 642'sinin adı-soyadı var. Milletvekili aday adayları dahi Halit Dağlı'nın bu gizli listesine ulaşamıyor.

Durum diğer ilçelerde de aynı. Örneğin, Ceyhan İlçesi'nin 813 delegesinden ancak 461 delegesinin adı-soyadı var. Zamanınızın olacağını bilsem tamamını yazarım, ancak durum bu.

Eskiden delege seçimleri kahvelerde, salonlarda halka açık yapılırdı.

Daha sonra evlerde yapılmaya başlandı. Türkiye'de demokrasi gelişti!

Şimdi de Ankara'da Halit Dağlı'nın evinde yapılıyor.

Sadece Dağlı'nın kendisinde gizli tuttuğu adresi meçhul delegelerle yapılacak önseçimdeki demokrasiye, önce sizin, sizin gücünüzle Tansu Çiller'in ve Türkiye'nin dikkatini çekmek amacıyla bu faksı çektim.’’

Bu kişi DYP'liymiş; ‘‘Ben kimler DYP delegesi diye aradım, bulamadım. Hiç olmazsa sizin aracılığınızla kimse ortaya çıkarlar!’’ dedi.

Maalesef Türkiye'de partiler demokrasisi bu.

Karaoğlan gibi!..


'YENİ Türkiye'nin 'önder' isimlerinden Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül konuşuyor:

İsmail Cem, Almanya'dan bugün 13.30'da geliyor. DSP'nin Mecidiyeköy'deki eski il binasının bulunduğu yerde YTP'nin İstanbul örgütünün açılışına katılacak. 5 bin araba ve 20 bin kişi kendisini karşılayacak. 500 otobüsle sözleşme yapıldığını duyurmak isterim. Cem ve Talay, milli takımımızı karşılayan açık otobüsün üzerinden halkı selamlayacaklar. Hüsamettin Özkan da 12 yıl sonra ilk kez bir karşılamada bulunacak. Athena'nın 12 Dev Adam ve Tarkan'ın 'Ölürüz Yoluna' şarkılarının coşkusuyla havalimanından E-5 üzerinden Mecidiyeköy'e 4 saatte gidilecek. Bizde artık el sıkma olmayacak; halkımıza sarılıp öperek pozitif enerji saçacağız.

Karşılamayı çok abartmıyor musunuz?

Göreceksiniz, 1976'da Karaoğlan'ın (Ecevit'in) ABD'de saldırıya uğramasından sonra karşılanışı gibi muazzam bir karşılama olacaktır.

Geçen perşembe 'Derviş yarın YTP'ye giriyor' dediniz, tersi oldu.

Çünkü Derviş kandırıldı, zararını kendi görecektir. Bildiğimiz kadarıyla adaylık için sunduğu 30 isme Baykal, Fikret Ünlü de dahil 'bunlar olmaz' demiş. Oya Ünlü de 'ben hiçbir yere aday olmayacağım' diyor. İlginç gelişmeleri bekleyin.

Deprem'e önlem


AFET Koordinasyon Merkezi'ne; deprem sonrası ilk günde tek ulaşım imkanımız olacak demiryolunu kullanma konusu en önemli husus; yeterli sayıda yolcu gemisi ve araba vapur hazır bulunmalı. Ayrıca dolgu sahillerindeki hasarı da düşünerek yüzer dubalı iskeleler ve yol bağlantıları yapılmalı. Gemiler kendi elektrik, haberleşme, mutfak ve barınma imkanları ile çok uygun araçlardır. Bu konudaki tedbirler alınmalı.Metin KONCAVAR

Gemi Mühendisleri Odası Başkanı


GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Derviş kendini dar alana sıkıştırdı. Eski sağ-sol, liberal çizgide buluşuyor.’’

(Mehmet Ağar)

MESAJ


YOLSUZLUK, siyasi belirsizlik ve sosyo-kültürel yozluğun gittikçe arttığı ülkemizde Ankara Hacettepe Üniversitesi bir ışık gibi parlıyor. Nöroşirürji kliniğinde 2 Ağustos tarihinde Prof. Dr. Selçuk Palaoğlu'na ameliyat oldum. Sayın Rektör Prof. Dr. Tunç Alp Özmen ve Hacettepe Hastanesi'nde görevli tüm personelin yarattığı düzenin tüm hastanelerimize örnek olmasını diliyorum.A. Atilla ALP- (E) Dz. Kur. Kd. Albay

GAZİ Osmanbey İlköğretim Okulu'nun bahçesine park yapmak üzere yüzlerce kamyon toprak döküldü. Aşağıda kalan evimizin önündeki arabamız, sel sularının sürüklediği toprağın altında kaldı. Can ve mal emniyetimiz tehdit altında... Kağıthane Belediyesi'ni uyarmamıza rağmen toprak dökümüne engel olunmadı. Bir kamyon toprak 70-80 milyona döküldüğünü düşünürseniz yüzlerce kamyon hafriyatın dökümünden gelen para kim ve kimlerin cebine giriyor? Meral METİN-KAĞITHANE

İSTANBUL
'un sorunları ile ilgili istanbulusevelim.com. sitesini Büyükşehir Belediyesi okuyarak olumsuzlukları görebilirler.

Mehmet ERGÜN-İSTANBUL

GOP'
ta seyyar satıcılara portatif kapalı yer sözü veren Belediye Başkan Yardımcısı Mustafa Yeşil'e, bu durumu hatırlatırız.

İbrahim TİKVEŞLİ-GAZİOSMANPAŞA

A. Atmaca
soruyor: Bostancı'daki balıkçıları geçince 50 metre ara ile kanalizasyonun denize bağlandığı yerde iki dürümcü ve lağım suyunun aktığı yerde bir dondurmacı büfesi var. Lağım üstünde gıda maddesi satılır mı?
Yazının Devamını Oku

Biyolojik zenginlik: Macahel

21 Ağustos 2002
<B>TRABZON'</B>dan uçaktan inip Rize-Hopa-Borçka üzerinden önce otobüsle, sonra da yarısı asfalt, yarısı da stablize olan 50 km'lik zor yolu minibüsle 6 saatte alabiliyorsunuz. Vardığınız yer Macahel; 'saklı cennet' diyebilirsiniz. Artvin'in Borçka İlçesi'ne bağlı 30 haneli Camili Köyü'ne vardığınızda Gürcistan sınırı 50 metre ötede... Ancak havzaya jandarmadan izin alınarak girilebiliyor. Bu havzada 6 köy var; toplam 200 hanede 1000 kişi yaşıyor. Çocuklar ortaokula kadar okuyor. Göç edenlerin 6 bini ise İstanbul'da yaşıyor. Kar nedeniyle bölge altı ay kapalı kalıyor; bazen hastalar Batum üzerinden Artvin veya Borçka'ya taşınıyor.

Bölge kızılağaç, kestane, ladin, ıhlamur ve gürgen ağaçları ile kaplı... (Ladinlere dadanan zararlıya karşı gösterilen ihmalkárlığı daha sonra anlatacağız.) Zirvedeki kar hálá erimemiş; şelaleler yol boyundan dökülüp Çoruh'a karışıyor. Karayolları'nın yıllardır köy yolunu genişletmek üzere yaptığı çalışmalar dikkat çekiyor:

‘‘Moskova'ya otoban mı yapılıyor?’’

Yanlış bir projede bu kadar geniş yola gerek var mı?

Yolun yapımı yıllardır sürüyormuş. Kimbilir müteahhitlerine kaç trilyon ödenmiştir? Karadeniz Otoyolu'na ödenen yüzlerce milyon dolar gibi...

ARILAR VE AYILAR

Akıl almaz bir biyolojik çeşitlilik ve kültürel zenginlik taşıyan böyle bir vadi, Türkiye'de 4; dünyada da 200 yerden biri... Bölgenin orman kadastrosu yok. Devlet de bu çalışmalara başlarken ekipleri geri çekmiş. Her ailenin belirli bir dekarda 'ormanı' var sayılıyor. Bu konu çok hassas..

Bir 'canavar' sayarsanız bölgenin en zararlı canlısı sayılan ayıların, mısır, fındık ve bal sevdası ile ilgili anlatılanlar Gürcüler'in destansı öyküleri arasında yer alıyor.

Macahel'de her canlı süratle ürüyor; dolayısıyla hiçbir şey kaybolmuyor. Bitki biliminin kaydına geçmemiş birçok türüne yeni adlar veriyor doğa bilimcileri...

Camili Köyü'nde TEMA, Doğal Varlıkları Koruma Amaçlı Kırsal Kalkınma Projesi çerçevesinde ilk defa bir köyde hizmet vermek üzere Arıcılık Eğitim ve Araştırma Merkezi kurulmuş. TEMA Vakfı Başkanı Nihat Gökyiğit'in kendi maddi kaynağı ile oluşturduğu merkez öyle sıradan bir yer değil; 3-4 yıldızlı otel düzeyinde neredeyse... Ayrıca köyün muhtarınki dahil iki evi onartmış; yaylada da bir ev alarak TEMA'ya bağışlamış. Arıcılık konusunda kurulan şirkete başarılı köylüleri ortak etmiş.

Anlatılanlara göre Camili Köyü, Türkiye arıcılığının yönlendirme merkezi olacak; üretim 10 misline kadar artabilecek. Türk arıcılığına ve ekonomiye yüzlerce trilyon liralık katma değer kazandırılacak. (Macahel'e üç yılda 200 milyar gelir sağlamış.)

Keşke böyle projeler çoğalsa... Tarım ürünlerinin artmasında da arıların çok olumlu etkisi olduğu bilinse...

GÖKYİĞİT'İN ÇABASI

62 yıl önce Artvin'de ortaokulu bitirip Robert Kolej'e girmeyi başaran bir esnafın oğlu olan, TEKFEN Holding'in ortaklarından Nihat Gökyiğit'in sponsorluğunda Türkiye'de nesli tükenmiş olan çok verimli saf Kafkas arısı üretimi projesi uygulanıyor. Uzun ve karlı kış koşullarına uygun ana arılar, uzun dilleri sayesinde derin tüplü çiçeklerden de nektar toplayabiliyor. Ve de çok çalışkanlar. Üretilen ana arılar, TEMA'nın oluşturduğu şirket eliyle diğer bölgelere satılmaya başlanmış... Projeye 15 köylü katılıyor. Bu sezonda, tanesi 10 dolara satılan 500-2.000 arasında ana arı üreten üreticiler var. Arı üretiminden başka bölgede doğal ortamda bal üretimi de yapılıyor; 15 milyon liradan hemen müşteri bulabiliyor.

DOĞA TURİZMİ

TEMA
bir yerde doğa/dağ turizminin altyapısını da hazırlamış böylece; yeni başlayan turlarda uzun yürüyüşlerle Artvin'in ünlü Karagöller'ini gezebiliyor, yaylalarında geceleyebiliyorsunuz.

CNN'de gösterilen 'Aral Gölü' belgeselinden sonra Kemal Öner'in, yeni çalışması 'Macahel Belgeseli' olmuş... Öner, belgeseli ilk kez köyde gösterdi ve konuklar tarafından çok beğenildi. Belgeselin bölgenin tanıtımında büyük katkı sağlayacağı TV'lerde gösterildiğinde daha iyi anlaşılacak.

Nihat Gökyiğit, bölgeye kaçıncı kez gittiğini hatırlayamıyor; yaptırdığı merkez için harcadığı parayı söylemek istemiyor; ‘‘bölge kazansın, insanlar bir şey öğrensin yeter’’ diyor.

Ormanları elden gidecek endişesiyle bazı köylülerin gösterdiği direnişe karşı, 76 yaşındaki bir doğa sevdalısının gösterdiği inanılmaz azim ve mücadele bu tür çalışmalara örnek olmalı değil mi?

Türkiye'nin değil dünyanın sayılı arıcılık uzmanı olan Ahmet İnci'den başka bölgeye ziraat ve orman mühendisleri de görevlendirilmiş; bölgenin meyveciliğinde seleksiyon çalışmaları ile pazar kabiliyetini yükseltmek üzere çalışmalar başlatılmış. Cevizden sonra kestane, elma ve armuta geçilecek. Bunların en yüksek verimlisi alınıp aşıyla çoğaltılarak; bu yolla organik meyve üretimi ile yeni bir gelir kaynağı yaratılacak.

Daha bitmedi...

Yerel kültür çalışmaları da bu çalışmalara dahil edilmiş.

Bayer Şahin ve İberya Özkan idaresinde yerel çoksesli müzikler ortaya çıkartılıp derlenmiş; folklor ekipleri yeni Kafkas oyunları üzerinde çalışmaya başlamış.

Şahin köydeki konserinde söylediği güzel şarkısında şöyle diyordu:

‘‘Ben ağaçlarımı, meyvelerimi, alageyiklerimi, pınarlarımı, arılarımı, ağustos böceklerimi, tilkilerimi, kurbağlarımı, ateşböceklerimi istiyorum.... Ben bu emanetleri çocuklara vermek istiyorum...’’

Ya Batum'un elden çıkışı üzerine Enver Paşa'ya yakılan ağıtı söyleyen 'köylü korosu'... Aynı Urfa'nın Kazancı Bedih'i ekibi gibiydi...

Köy Ensitüsü'nün bir eğitimi mi yoksa bir Halkevi faaliyeti mi?

Bu öğretici ve gelir getirici çalışmalara ne derseniz deyin.

Okuma-yazma oranı en yüksek bir ilin özü sevgi, sözü sevgi... Belki bu yüzden 'Livaneli' Gazetesi, Artvinlileri 'Mavi-yeşil gülüşlü insanlar'' olarak tanımlıyor.

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘İçki efeyi susturur, korkağı coşturur.’’

(Artvin sözü)

MESAJ


SİDE'de tatil yaparken burada bulunan ‘Athen ve Apollo Tapınakları’nın hiçbir şekilde korunmadığını ve zarara uğradıklarını görüp çok üzüldüm. Kendi kültürüne sahip çıkmayan bizlerin tarihi eserlere bu kadar kötü ve horca davranmış olmaları, eminim benim gibi gelen turistleri de rahatsız ediyordur. Konunun ilgili mercilere de ulaştırılmasını rica ederim.

Ayşe ERAL-İSTANBUL
Yazının Devamını Oku

Narenciye ihracatı için çanlar çalıyor

20 Ağustos 2002
<B>BÖLGEMİZDE</B> her yıl oldukça geniş alanlara <B>narenciye </B>bahçeleri tesis edilmektedir. Buna bağlı olarak da çeşit, kalite ve üretim hacmi önemli ölçüde artmaktadır. Fakat mevcut sorunlar çözülmeden meydana gelen üretim artışı sorunları daha da ağırlaştırmaktadır. Bundan da en büyük zararı üretici görmektedir. Enflasyon nedeniyle maliyetler yüksek, yurtdışında rakip ülkelerin kendi üretici ve ihracatçılarına sağlamış oldukları destekler sonucu fiyatlar düşüktür. Dolayısıyla; ihracatçıların rakipleriyle rekabet edememeleri sonucu dış pazarlarda alıcı bulunamamaktadır.

Dışpazar fiyatlarını etkilememiz mümkün olmadığına göre, kendi şartlarımızı zorlamak durumundayız. Bunun tek yolu ihracatın desteklenmesidir. Tarıma yönelik desteklerin GATT Antlaşması çerçevesinde her yıl azaltılmasını isteyen, rakibimiz durumunda olan ABD ve AB ülkeleri aslında en büyük desteği kendileri vermektedir. Kendi ülkelerinde ne yaptıklarına bakarsak... Büyük rakibimiz olan İspanya'da zırai kredi faizleri yıllık %0-3 arasında bizde ise yıllık %65'tir. Doğrudan gelir desteği 6 bin peseta/dekar (57 milyon lira), bizde ise 13.5 milyon TL/dekardır.

Mazotun litresi 80 peseta, normal vatandaşın kullandığı mazotun litresi 120 pesetadır, yani normal vatandaş mazotu üreticiden %50 daha pahalı kullanmaktadır. Bizde ise traktör ve yatlarda kullanılan mazotun fiyatı aynıdır. Ayrıca ABD'de Başkan Bush'un imzaladığı yasa ile 10 yıllık sürede çiftçiye verilen desteklerde 83 milyar dolara ulaşan ilave artışlar getirildi. Bu 83 milyar dolarla birlikte 10 yıllık destek tutarının 190 milyar dolar civarında olması beklenmektedir.

Rakiplerimizin gerek doğrudan gerekse dolaylı sağladığı destekler nedeniyle rekabet şansımızı kaybetmekteyiz. Diğer taraftan, bu yılki üretimimizin %15 daha düşük olabileceği, rakip ülkelerde ise rekoltenin yüksek olacağı tahmin edilmektedir. Bu nedenle oluşacak fiyatlar da ülkemiz açısından olumlu bir gelişme olmayacaktır.

İhracatın sürmesi, ihracatımızın rekabet şansını yakalayabilmesi, sektörde üreten çalışan ve taşıyan milyonlarca insanımızın zor durumda kalmaması, üretim artışının ihracata dönüştürülmesi, ülkemiz döviz girdisinin de artırılabilmesi amacıyla, tüm narenciye türleri için 15 Eylül-30 Mayıs 2002 tarihleri arasında yapılan fiili ihracatlara çeşit farkı gözetmeksizin 100 $/ton nakdi teşvik primi verilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu destek kararının daha fazla vakit kaybetmeden verilmesi halinde dış pazarlarla bağlantılar yapılacak ve bu uygulamadan da narenciye üreticilerimiz de yararlanacaktır. Karar gecikirse üretici ürününü satmış olacağından verilecek desteğin üreticiye yansıması mümkün olmayacaktır.

Cumali DOĞRU-Adana Çiftçiler Birliği Başkanı

Anlat Baba anlat


DERVİŞ bu ülke için hiçbir hizmet yapmadı, diyor Baba! Otursun hesap etsin, kendisi zamanında 90 sente muhtaç olan bu ülkeye IMF, Derviş zamanında kaç milyar dolar kredi vermiş acaba? 20 milyar dolarda kaç tane 90 sent var çok merak ediyorum. Baba bunu hesap edip bize söylerse çok seviniriz. Hem kendi zamanında üleş dağıtır gibi yandaşlarına dağıttıkları bankaların pisliklerini daha yeni temizledi Derviş ve ekibi. Derviş için konuşulmaya başlanırsa çok şey söylenirmiş, hatta söyleniyormuş. Baba'nın adı da eskiden ‘Morrison Süleyman’ diye anılmıyor muydu. Yoksa ben yanlış mı hatırlıyorum. DSİ'de çalışırken birden karşımıza muhteşem 'barajlar kralı' olarak çıkıvermişti. Acaba o zaman hangi sihirli değnek değmişti?

Gençliklerinde ben sizin babanızım diye milletin anasını ağlatanlar anlaşılan yaşlandıkça çenelerini tutamıyorlar. Yazıyı şöyle bitirelim; ‘‘Anlat Baba anlat çok komik oluyorsun.’’

M.M-MUĞLA


Bunlar neyin temsilcileri


ÜLKEMİZDE yaşayan Kürt vatandaşlarımızın tamamını temsil ettiğini söyleyen HADEP ile Müslümanların temsilcisi olduğunu söyleyen SAADET PARTİSİ %10 barajına takılacaklarını anlayınca ittifak kurmaya karar vermiş.

Halbuki HADEP gerçekten Kürt vatandaşlarımızın temsilcisi olsaydı barajı çok rahat geçeceğini bilirdi. SP ise elini kolunu sallayarak barajı aşardı. Ama ne HADEP Kürtlerin temsilcisidir; ne de SP Müslümanların temsilcisidir. Daha doğrusu vatandaşlarımız ne Kürt partisi ne de Din sloganıyla karşılarına çıkılmasını istememektedir. Vatandaşlarımız yolsuzluktan uzak, kalkınan, refah seviyesini yükseltecek, diğer iç ve dış sorunları çözecek parti arayışındadır. Bu nedenle de yıllardır Türkler bana oy verin; Kürtler bana oy verin; inananlar bana oy verin gibi boş sloganlara dönüp bakmamıştır.

Siyasi hayatta etnik mezhep ve din temeline dayalı politikaya vatandaşımızın itibar etmediği ortaya çıkmıştır. Bunu HADEP ve SP de gördüğü için iki ayrı kutupta olmalarına rağmen ittifak arayışına girmişlerdir.

Altan DERİN-ANKARA

MESAJ


KAHRAMANMARAŞ İli Elbistan İlçesi Tapkıran Köyü Çöplü mezrası halkıyız. Mezramızın bir kısmı da 10-15 kilometre uzaktaki Karahasanuşağı Köyü'ne bağlı. Mezramızın iki ayrı köye bağlı olması nedeniyle her iki köyden de bir hizmet alamamaktayız. Suyumuz, yolumuz, köprümüz, yok. Kar yağar, yağmur yağar yollar kapanır. Hastamız olur, hastaneye ulaştıramayız. Şu çağda mezramızda telefon yok. Cep telefonu çekmez. Acil hallerde dahi bir araca ulaşamayız. Yeterli nüfusumuz var. Çağın gerisinde kalmış makus tarihimizi değiştirmek için köy olmak istiyoruz.

GAZETECİLİĞİ meslek edinmiş, ilkeli ve doğru haberciliği hedeflemiş bir grup Malatyalı gazetecinin ürünü 15 Nisan'da yayın hayatına merhaba diyen malatyahaber.com, Malatya'nın yanı sıra Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri de dünyaya yayılmış Malatyalılara ulaştırıyor.

BİR grup Kurtuluş sakini bize sıkıntılarını anlatıyor: Baruthane Caddesi'nin Savaş Sokak'la kesiştiği köşede her akşam bir olay çıkıyor. İki sokak altta bulunan Feriköy Merkez Karakolu, bu olayları ya duymuyor, ya da duymazlıktan geliyor. Gecenin bir yarısında çığlıklar ve sarhoşların kavgasıyla uyanmaktan artık yorulduk. Bütün bunlara bir de başıboş dolaşıp tehlike saçan sokak köpeklerini de ekleyin. Artık geceleri evimize dönmeye korkuyoruz. Şişli Emniyet Müdürlüğü bu caddede akşamları dolaşan bir ekip oluşurmalı ya da bir ekibi Savaş Sokağı'nın başında bulundurmalı. Ayrıca Ergenekon Caddesi'nin köşesindeki ışıklara yerleşen amale pazarındaki kişiler rahatsızlık yaratıyor. Başkan Sarıgül'ün bu konulara duyarlı olduğunu biliyoruz. Keşke binaların dış görünüşüyle birlikte sokaklarda akşam yaşananlara da bir el atsa
Yazının Devamını Oku

Basra harap olduktan sonra

18 Ağustos 2002
<B>EVET</B> gerçekten yüreğimiz kül oldu. İlgililer uzmanlar, sonuç itibarıyla bu topraklarda yaşayan bizler; bu güzelim ülkenin yeşillikten yoksun adeta bir çöl haline getirilmesine göz yumuyoruz. Hiçbir önlem almadan ve çözüm üretmeden, sadece yangın çıkınca birtakım müdahalerle sonuç almaya ve böylece de kadere boyun eğmeye devam ettiğimiz müddetçe, yüreğimiz daha çok yanmaya mahkûmdur. Tabiatıyla bu da ‘‘ Ba'da harabul Basra '' yani ‘‘ Basra harab olduktan sonra’’ gibi bir şey oluyor. Son olarak Kepsut'taki yangın bunun en açık kanıtıdır. Politika ve seçim atmosferine endekslendiğimiz şu günlerde, dikkatsizlik sonucu meydana gelenler bir yana, tarla edinmek ve rant sağlamak amacıyla orman yangınları çoğalabilir. Bu nedenle daha caydırıcı ve radikal önlemlere yönelmek zorunluluğu vardır. Örneğin orman bölgelerinde mevsimlik sıkıyönetim veya olağanüstü hal uygulanabilir. Çünkü orman yakmak da sonuç itibarıyla bir terör hareketidir. Ayrıca 1930'lu 40'lı yıllarda olduğu gibi orman askeri sistemi yeniden uygulanabilir. O dönemi yaşayan bir kişi olarak iddia ediyorum ki bu önlem en sağlıklısıdır. Zira asker ödün vermez, asker disiplinlidir. Orman yakmak bir yana illegal olarak bir dal dahi kesemezsiniz. Çünkü orman içinde ve çevresinde devriye gezen askerlerin nefesini her an ensenizde hissetmeniz mümkündür.

Cavit AKMAN-ANKARA

Hacıbektaş'a gitmiyorum çünkü...


İSTANBUL'dan Muzaffer Ersoy, Hacıbektaş törenlerine karşı şöyle bir tepki ortaya koyuyor: ‘‘Vatanımı sevdim; adına sömürüldüm. Bayrağımı sevdim; adına sömürüldüm. Atatürk'ü sevdim; adına sömürüldüm. Kitabımı sevdim; adına sömürüldüm. Ehl-i Beyt'i sevdim; adına sömürüldüm.

Bu gibi halkın kutsal saydığı yerlerden siyasetçiler elini çekmediği müddetçe ben Hacıbektaş'a gitmeyeceğim. Beni sevdiklerim adına sömürenlerden de bir ricam var; beni sevdiklerimle baş başa bıraksınlar. Bundan sonra benim kimseye inanmam mümkün değil.

Vergi uyarısı


KASIM yaklaşıyor. Belediyelerden tıs yok. Kasımda kuyrukları seyredin. En az üç saat tahakkuk kuyruğunda, üç saat de vezne kuyruğunda beklemek işkencesi...

Sayın Başbakan ‘‘Aşırıya kaçmışlar’’ dedi. Sayın Maliye Bakanı da, çare olarak Emlak Vergisi beyannamelerinin kaldırıldığını bildirdi. Neye çare olacak anlayamadık. Toplama çarpma bilen her okur yazar, beyannameyi rahatça doldurabilir. Kaldı ki görevliler yardımcı oluyorlar. Mükellefler de ne ödeyeceklerini biliyorlardı.

Vergi tahsilatını doğrudan İdare yaptığına göre her mükellefin adresine tahakkuk ilmühaberini tebliğ etmek mecburiyetindedirler.

Adreslerine tebligat yapılmayan hiçbir mükellef vergiyi ödemek zorunda değildir; ödemesinler.

Tebligattan sonra da belediyelerin posta çeki hesabına makbuzlarını sıkı sıkı muhafaza etsinler; zira ya bu meblağı mükellef hesabına geçirmiyorlar ya da geç geçiriyorlar.

Ahmet GÜNER-Emekli Avukat-ADANA

Kararlıyım


EVET bu sefer kararlıyım. 99 seçimleri öncesinde, seçim bölgemdeki tüm sol partileri gezdim. İl başkanlarıyla konuştum. Olabilecekleri tahmin etmenin zor olmadığını, parçalanmanın sürmesi halinde sonucun hüsran olacağını, dilimin döndüğünce anlattım. Seçim ittifakı yapmamaları halinde hiçbirine oy vermeyeceğimi söyledim. Yine de sandığa koşmadan edemedim.

Ama su sefer kararlıyım. Yine sol olduğunu iddia eden partileri gezeceğim. Yine dil dökeceğim. Bir ittifak olmaması, hiç değilse İtalya'daki gibi zeytin ağacının yeşermemesi halinde kesinlikle boş oy kullanacağım.

Fehmi KURŞUN-KOCAELİ

Sağlık Bakanlığı’ndan açıklama


SAĞLIK Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Tahsin N. ECER ‘‘İlaç oyunu’’(23.7.2002) başlıklı yazımıza bir açıklama yaptı: İlgili yazıda, devlet hastanelerindeki eczanelerde ilaç bulunmadığı bu nedenle de hastalara reçete edilen ilaçların dışardan temin edildiğinden bahisle devletin neden bütün ilaçları ihale yolu ile hastanelere ilaç temin etmediği konusunda bilgi istenilmektedir.

Her yıl Maliye Bakanlığınca yayımlanmakta olan ve bu yıl da 15.2.2002 tarih ve 24672 sayılı Resmi gazete de yayımlanan Bütçe Uygulama Talimatı'nın 12.2. maddesinde ‘‘yatarak tedavilerde hastanede kullanılan ilaçların hastane eczanelerinden temini zorunludur’’ hükmü yer almaktadır.

Ayrıca 12.10.2001 tarih ve 20185 sayılı genelgemizle tüm resmi sağlık kurumlarına ilaç, serum, basit sıhhi sarf malzemeleri de dahil olmak üzere tıbbi sarf malzemesi ve gerekli diğer iyileştirici tıbbi ihtiyaçlarını geçmiş yıllardaki yıllık sarf miktarları da göz önünde bulundurarak 2002 yılı için toplu satın alma yolu ile satın almaları istenmiş, alınan tıbbi sarf malzemelerinin Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü'nün halen uygulamakta olduğu tıbbi cihaz ve sarf malzemeleri listesinde yer alan fiyatlar üzerinden bedellenerek fatura edilmesine ilişkin uygulamaya 1.1.2002 tarihi itibariyle geçirilmesi zorunlu tutulmuştur.

MESAJ


HAKİM ve Savcı Memurlar adına Hakim Turan Cengiz diyor ki: ‘‘1975 ve 1992 tarihlerinde verilen bir dereceden yararlanamamamış bizler, bazılarımız bir ay, bazılarımız da bir yıl geç başlama nedeniyle akranlarımızdan bir derece geride bulunuyoruz.

Yüce adaletin tecellisi için; 1975 ve 1992 tarihinde verilen dereceden yararlanamamış ve bu tarihten sonra göreve başlayan hakim savcı ve memurlara bir derece verilmesi yönünde bakanlar kurul kararı çıkarılmasını, haksızlık ve adaletsizliğin bu şekilde giderilmesini arz ve talep ederim.

ÜLKEYİ geleceği ve siyaseti bilemem ama; Derviş, bana çok büyük bir iyilik yaptı. Çok fazla hevesli olmasam da ilk defa bir sol partiye (YTP) oy verme kararı almıştım. Perşembe günkü açıklaması ile Derviş zorlandığım bir karardan beni vazgeçirdi. Herhalde eski yüzlerden birine oy isteyemez artık benden. Derviş'e rağmen bile olsa, oyum yok onlara...

Oğuz BAYSAL-ANTALYA
Yazının Devamını Oku