EVET gerçekten yüreğimiz kül oldu. İlgililer uzmanlar, sonuç itibarıyla bu topraklarda yaşayan bizler; bu güzelim ülkenin yeşillikten yoksun adeta bir çöl haline getirilmesine göz yumuyoruz.
Hiçbir önlem almadan ve çözüm üretmeden, sadece yangın çıkınca birtakım müdahalerle sonuç almaya ve böylece de kadere boyun eğmeye devam ettiğimiz müddetçe, yüreğimiz daha çok yanmaya mahkûmdur. Tabiatıyla bu da ‘‘ Ba'da harabul Basra '' yani ‘‘ Basra harab olduktan sonra’’ gibi bir şey oluyor. Son olarak Kepsut'taki yangın bunun en açık kanıtıdır. Politika ve seçim atmosferine endekslendiğimiz şu günlerde, dikkatsizlik sonucu meydana gelenler bir yana, tarla edinmek ve rant sağlamak amacıyla orman yangınları çoğalabilir. Bu nedenle daha caydırıcı ve radikal önlemlere yönelmek zorunluluğu vardır. Örneğin orman bölgelerinde mevsimlik sıkıyönetim veya olağanüstü hal uygulanabilir. Çünkü orman yakmak da sonuç itibarıyla bir terör hareketidir. Ayrıca 1930'lu 40'lı yıllarda olduğu gibi orman askeri sistemi yeniden uygulanabilir. O dönemi yaşayan bir kişi olarak iddia ediyorum ki bu önlem en sağlıklısıdır. Zira asker ödün vermez, asker disiplinlidir. Orman yakmak bir yana illegal olarak bir dal dahi kesemezsiniz. Çünkü orman içinde ve çevresinde devriye gezen askerlerin nefesini her an ensenizde hissetmeniz mümkündür.
Cavit AKMAN-ANKARA
Hacıbektaş'a gitmiyorum çünkü...
İSTANBUL'dan Muzaffer Ersoy, Hacıbektaş törenlerine karşı şöyle bir tepki ortaya koyuyor: ‘‘Vatanımı sevdim; adına sömürüldüm. Bayrağımı sevdim; adına sömürüldüm. Atatürk'ü sevdim; adına sömürüldüm. Kitabımı sevdim; adına sömürüldüm. Ehl-i Beyt'i sevdim; adına sömürüldüm.
Bu gibi halkın kutsal saydığı yerlerden siyasetçiler elini çekmediği müddetçe ben Hacıbektaş'a gitmeyeceğim. Beni sevdiklerim adına sömürenlerden de bir ricam var; beni sevdiklerimle baş başa bıraksınlar. Bundan sonra benim kimseye inanmam mümkün değil.
Vergi uyarısı
KASIM yaklaşıyor. Belediyelerden tıs yok. Kasımda kuyrukları seyredin. En az üç saat tahakkuk kuyruğunda, üç saat de vezne kuyruğunda beklemek işkencesi...
Sayın Başbakan ‘‘Aşırıya kaçmışlar’’ dedi. Sayın Maliye Bakanı da, çare olarak Emlak Vergisi beyannamelerinin kaldırıldığını bildirdi. Neye çare olacak anlayamadık. Toplama çarpma bilen her okur yazar, beyannameyi rahatça doldurabilir. Kaldı ki görevliler yardımcı oluyorlar. Mükellefler de ne ödeyeceklerini biliyorlardı.
Vergi tahsilatını doğrudan İdare yaptığına göre her mükellefin adresine tahakkuk ilmühaberini tebliğ etmek mecburiyetindedirler.
Adreslerine tebligat yapılmayan hiçbir mükellef vergiyi ödemek zorunda değildir; ödemesinler.
Tebligattan sonra da belediyelerin posta çeki hesabına makbuzlarını sıkı sıkı muhafaza etsinler; zira ya bu meblağı mükellef hesabına geçirmiyorlar ya da geç geçiriyorlar.
Ahmet GÜNER-Emekli Avukat-ADANA
Kararlıyım
EVET bu sefer kararlıyım. 99 seçimleri öncesinde, seçim bölgemdeki tüm sol partileri gezdim. İl başkanlarıyla konuştum. Olabilecekleri tahmin etmenin zor olmadığını, parçalanmanın sürmesi halinde sonucun hüsran olacağını, dilimin döndüğünce anlattım. Seçim ittifakı yapmamaları halinde hiçbirine oy vermeyeceğimi söyledim. Yine de sandığa koşmadan edemedim.
Ama su sefer kararlıyım. Yine sol olduğunu iddia eden partileri gezeceğim. Yine dil dökeceğim. Bir ittifak olmaması, hiç değilse İtalya'daki gibi zeytin ağacının yeşermemesi halinde kesinlikle boş oy kullanacağım.
Fehmi KURŞUN-KOCAELİ
Sağlık Bakanlığı’ndan açıklama
SAĞLIKBakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel MüdürüDr. Tahsin N. ECER ‘‘İlaç oyunu’’(23.7.2002) başlıklı yazımıza bir açıklama yaptı: İlgili yazıda, devlet hastanelerindeki eczanelerde ilaç bulunmadığı bu nedenle de hastalara reçete edilen ilaçların dışardan temin edildiğinden bahisle devletin neden bütün ilaçları ihale yolu ile hastanelere ilaç temin etmediği konusunda bilgi istenilmektedir.
Her yıl Maliye Bakanlığınca yayımlanmakta olan ve bu yıl da 15.2.2002 tarih ve 24672 sayılı Resmi gazete de yayımlanan Bütçe Uygulama Talimatı'nın 12.2. maddesinde ‘‘yatarak tedavilerde hastanede kullanılan ilaçların hastane eczanelerinden temini zorunludur’’ hükmü yer almaktadır.
Ayrıca 12.10.2001 tarih ve 20185 sayılı genelgemizle tüm resmi sağlık kurumlarına ilaç, serum, basit sıhhi sarf malzemeleri de dahil olmak üzere tıbbi sarf malzemesi ve gerekli diğer iyileştirici tıbbi ihtiyaçlarını geçmiş yıllardaki yıllık sarf miktarları da göz önünde bulundurarak 2002 yılı için toplu satın alma yolu ile satın almaları istenmiş, alınan tıbbi sarf malzemelerinin Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü'nün halen uygulamakta olduğu tıbbi cihaz ve sarf malzemeleri listesinde yer alan fiyatlar üzerinden bedellenerek fatura edilmesine ilişkin uygulamaya 1.1.2002 tarihi itibariyle geçirilmesi zorunlu tutulmuştur.
MESAJ
HAKİM ve Savcı Memurlar adına Hakim Turan Cengiz diyor ki: ‘‘1975 ve 1992 tarihlerinde verilen bir dereceden yararlanamamamış bizler, bazılarımız bir ay, bazılarımız da bir yıl geç başlama nedeniyle akranlarımızdan bir derece geride bulunuyoruz.
Yüce adaletin tecellisi için; 1975 ve 1992 tarihinde verilen dereceden yararlanamamış ve bu tarihten sonra göreve başlayan hakim savcı ve memurlara bir derece verilmesi yönünde bakanlar kurul kararı çıkarılmasını, haksızlık ve adaletsizliğin bu şekilde giderilmesini arz ve talep ederim.
ÜLKEYİ geleceği ve siyaseti bilemem ama; Derviş, bana çok büyük bir iyilik yaptı. Çok fazla hevesli olmasam da ilk defa bir sol partiye (YTP) oy verme kararı almıştım. Perşembe günkü açıklaması ile Derviş zorlandığım bir karardan beni vazgeçirdi. Herhalde eski yüzlerden birine oy isteyemez artık benden. Derviş'e rağmen bile olsa, oyum yok onlara...