Yalçın Bayer

Erdoğan’a yemeği ben değil Şadan Kalkavan verdi

6 Eylül 2002
<b>DENİZ </B>Ticaret Odası Başkanı <B>Cengiz Kaptanoğlu</B>, dünkü bir 'denizci'nin anlatımlarına dayanan <B>‘‘Armatörlerin AKP sevgisi nereden geliyor’’</B> başlıklı yazıya çok üzülmüş. Aynen şöyle diyor: ‘‘Büyük Kulüp'te, Sayın Tayyip Erdoğan'a verilen yemeğin Deniz Ticaret Odası ile hiçbir ilgisi yoktur. Bu yemek, bir seçim öncesinde, tüm verilerde 1. parti olacağı görülen AKP'nin Genel Başkanı'nın denizcilik ve ülke ile ilgili görüşlerini dinlemek maksadıyla Sn. Erdoğan'ın hemşehrisi Sn. Şadan Kalkavan tarafından tertiplenmiş ve Sn. Şadan Kalkavan'ın dostu ve arkadaşlarının davetli olduğu bir toplantıdır.’’

Davette ve yemekte DTO'nın adının geçmediğini, dolayısıyla Oda'nın ‘‘saygınlığına ve bağımsızlığına halel gelmediğini’’ savunan Kaptanoğlu, STÖ'nin siyasi partilerin görüş ve düşüncelerini öğrenme amacına dönük faaliyetlerinin doğal karşılanması gerektiğini söyledi. Kişilerin hangi partiden aday olacağını özgür iradeleriyle belirleme hakkı bulunduğunu, kimseden icazet almasına gerek olmadığını kaydeden Kaptanoğlu daha sonra şöyle dedi:

‘‘Birilerinin tercihlerine uygun bir partiden aday olursanız bunu iyi bulmanın ama öbüründen aday olursanız 'kim için , ne için' diye sorarak bunu hoş karşılamamanın objektif bir kriter olmadığını, aksine tamamen bir kişisel saplantı olduğunu kabul etmelisiniz.

Benim herhangi bir partiye bağışım filan da söz konusu değildir.’’

1991'de Demirel'in DYP'sinden aday olan daha sonra ANAP saflarında Mesut Yılmaz'la yakınlaşan Kaptanoğlu'nun, Erdoğan'ın ‘‘Türk denizciliğini Yunanistan seviyesine çıkartacağız!’’ sözlerinden etkilenip AKP'den aday olmuş olabilir. Biz bir gün Adil Göksu, Erol Yücel, Eşref Cerrahoğlu ve Sefer Kalkavan gibi isimlerle karşılaşırsak içkisiz bu yemeğin ne anlama geldiğini sormak isteriz.

Perinçek'in çağrısı

MİLLİ
kuvvetlere tek başına hükümet projesini sunuyorum.

Milletimiz, Meclis'te iyi muhalefet yapacak bir seçenek aramıyor; Türkiye'yi bu badireden çıkaracak bir hükümet arıyor.

Türkiye halkının önüne, onu bu krizden başarıyla çıkaracak, en çok 15 milli şahsiyetten oluşan, güvenilir bir önder kadroyla çıkılması, tarihi sorumluluktur.

Bülent Ecevit, Şükrü Sina Gürel, Zekeriya Temizel, Mümtaz Soysal, Yekta Güngör Özden, Doğu Perinçek, Murat Karayalçın, Saadettin Tantan, Suphi Karaman, Vural Savaş, İsmail Hakkı Karadayı, Hüseyin Kıvrıkoğlu ve Atilla Ateş'in derhal bir araya gelerek milli şahsiyetlerden bir önderlik oluşturmalarını biricik pratik ve sonuç alıcı çözümdür.

7.9.2002 cumartesi gününden önce bu pratik adıma önderlik etmesi için Ecevit'i göreve davet ediyoruz. Eğer Ecevit böyle bir girişimde bulunmazsa İP diğer milli şahsiyetlerle birlikte bu görevi yerine getirecektir.

Doğu PERİNÇEKIP Genel Başkanı

Üniversiteler neden kaliteli insan çekemiyor?

PROF. Celal Şengör, Cumhuriyet'te 1.9.2002'deki yazısında üniversitelerin neden kaliteli insan çekemediğini şu iki temel nedene bağlıyor ve Prof. Türkan Saylan imzalı bir başka yazıya (Cumhuriyet, 28.8.2002) atıfta bulunarak, YÖK'ü somut çözümlere davet ediyor:

1- Öğretim üyelerinin parasal kazançları çok yetersiz.

2- Niteliksiz öğretim üyelerinin köşe başlarını tutmuş olması gençleri bezdirmektedir.

Sayın Şengör'ün dile getirdiği görüşlere katılmamak mümkün değil. Ek olarak değinmek istediğim nokta şu: Üniversitelerin bugünkü atıl yapısının sürmesinin nedenlerinden bir tanesi, YÖK yasasının, rektörlere 'sınırsıza' yakın yetki sağlaması; bu yetkiyle donanmış rektörlerin keyfi davranışları ve seçim sistemi...

İşin içine seçim girince üniversiteler kamplara ayrılmakta ve bilim yuvası olması gereken kurumlarda 'bölme-kayırma-kadrolaşma-bezdirme-soğutma vb' gibi kavramlar ön plana çıkmaktadır. Sonuçta kamplara ayrılan üniversitelerin verimli olmayacağı gün gibi aşikárdır.

Eskiden profesörlük üstü 'ordinaryüs profesör' unvanı vardı. Sonra kaldırıldı. Şimdi gayri resmi yeni bir profesörlük unvanımız var: 'Hülle profesörlüğü!..' Çağdaş üniversite kavramlarıyla uyuşmayan bu 'ayıp' konusunda sayın YÖK üyeleri ne düşünüyorlar?

Sayın Şengör yazısında öğretim üyesinden beklenen evrensel nitelikleri de sıralamış: Uluslararası yayın, atıf, uluslararası dergilerde hakemlik, uluslararası saygın akademilerde üyelik...

EN VERİMLİ ÇAĞIMDI

Kisiselleştirmek değil somutlaştırmak amacıyla kendi örneğimi vermek itiyorum: Ben Şengör'ün saydığı bu niteliklere, belgeleriyle birlikte yeterince, hatta fazlasıyla sahibim. Üstelik sitopatoloji gibi Türkiye'de az sayıda bulunan bir dalın öğretim üyesiyim. Buna rağmen en verimli çağımda (48, 2 yıl önce) onur ve ilkelerim doğrultusunda üniversiteden istifa ettim.

Nedeni; üniversite yönetiminin bölüme getirdiği ve sayılan niteliklerle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir öğretim üyesinin atanmasına karşı çıkmam ve yönetimin benden değil bu kişiden yana tavır almasıydı. Söz konusu kişinin yarattığı sonuçlar üniversite yönetimini rahatsız edince, seçim öncesi bir 'skandal' çıkması endişesiyle bu kişiyi apar topar emekli etmek zorunda kaldılar. Hayat beni haklı çıkardı.

İstifa gerekçemin ortadan kalkması nedeniyle ilgili yasalar uyarınca üniversiteye dönmem için YÖK'e yaptığım açıklamalı başvuruya cevap bekliyorum.

Yakında 15'e yakın üniversitede seçim var. Genel seçimlerin gölgesinde kaldığı için kamuoyunun ve basının gündeminde pek yer almıyor. Sonuçlarını hep birlikte göreceğiz. Umarım, 2 yıl önce 9 Eylül ve İstanbul Üniversitesi'nde yaşananlar tekrarlanmaz.

Prof. Nadir PAKSOY

Sitopatolog-KOCAELİ


ANAP nasıl kurtulur?

ANAP
İstanbul örgütünden bir okurumuz, Yaşar Okuyan, Erkan Mumcu ve Bülent Akarcalı konusunda tepkilerini şöyle dile getiriyor:

- ANAP'tan 1983'ten beri aralıksız milletvekili seçilen Bülent Akarcalı, bundan sonra milletvekili olmadan partisine hizmet edeceğini söylüyor.

Acaba böyle mi?

Bülent Bey bu kadar erdem sahibiymiş de haberimiz yokmuş!

1999 seçimleri öncesinde yapılan İstanbul örgütünün temayül yoklamasında İbrahim Cevahir, Ahmet Keskin, Mahmut Ekşi, Sibel Çarmıklı, Hasan Hüseyin Bayram, Saadettin Batu ve Ayhan Bacınoğlu kendisinden fazla oy almışlardı. 340 oyla ancak 17. sırada kalmıştı. Mesut Bey önseçimden önce ‘‘İlk 10'a girenlerin listelerin başına yerleştirileceğini’’ söylemişti. Ama öyle olmadı, Akarcalı kendisini 3. bölgenin 3 sırasına koydurdu. Akarcalı, şimdi ANAP'ın baraj sıkıntısı nedeniyle mi bu erdemlik gösterisini yapıyor.

KESİCİ'YE GÖREV

- Bir lafım da Erkan Mumcu'ya.... ANAP ve Mesut Yılmaz'ın allayıp pulladığı bu genç, kendisini AKP'ye pazarlarken, 'verdiği kararların ülkenin geleceğiyle ilgili olduğunu' söylemektedir. Ona mı gülelim, Mesut Yılmaz'a mı ağlayalım bilmiyorum.

- Yaşar Okuyan, Sosyal Güvenlik Bakanı iken Yalova'da yaptığı SSK Hastanesi'ne kendi adını verdiği zaman, Mesut Yılmaz bugünü göremeyecek kadar partiden uzak mıydı?

Daha sonra kendisine ‘‘ANAP nasıl baraj engelinden kurtulabilir?’’ diye soruluyor. Yanıtı hayli ilginçti:

‘‘ANAP'ın anketlerdeki halini görüyoruz. Bu haliyle barajı aşamayacağımız anlaşılıyor. Bana göre bir çözüm var; Mesut Bey'in iyi düşünmesi gerek. Belki bu sayede parlamentoya girebilir. Hemen büyük kongreyi toplamalı; Genel Başkanlığı İlhan Kesici'ye terk etmelidir. Hatta bunu şimdiden kamuoyuna deklare etmelidir. Bu verilmesi çok zor bir karardır ama ANAP ve ülke için tek çıkış yol olarak görülmelidir. Böyle bir proje Mesut Yılmaz'ı cumhurbaşkanlığına bile taşayabilir.’’

Trabzon’da Milli Görüşçüler hakim

AKP'
nin teşkilat yoklamalarında neler olduğunu, kimlerin hangi sıraya yerleştiğini yazıyorsunuz. Bizim Trabzon'da değişen bir şey olmadı, gene Milli Görüşçüler egemenlik sağladı. Kurucu İl Başkanımız İbrahim Keskin, 8 milletvekili çıkaracak Trabzon'da ancak 7. sırada çıkabildi. İbrahim Keskin'i tanısanız, bunun ne anlama geldiğini ve yazılarınızda ne kadar haklı olduğunuzu görürsünüz.

18. EMİR

‘‘Güzel yönetsinler diye taht verdin onlara. Kara yazın oldular senin. Durma beyaz yap kara bahtını!...’’

(Nazmi Kavasoğlu)


MESAJ PANOSU

35 yıllık devlet hizmetimi emniyet teşkilatında tamamlayarak emekli oldum. Yazıda sözü edilen (Beykoz'da) yerde ve ülkemin hiçbir yerinde köşküm ve villam yoktur. AKP'den aday adaylığı için müracaatım doğrudur. Bu iddialar ‘‘çamur at izi kalır’’ zihniyeti içindeki kimselerce ortaya atılmıştır.

Ahmet Erdoğan-Emekli Emniyet Müdürü
Yazının Devamını Oku

Ölü delegeler oy kullandı

5 Eylül 2002
<B>DYP'li Zaimoğlu, ‘‘İşte para, işte şike, işte cambazlar’’ diyor</B> DYP Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu'ya dünkü isyanından sonra genel merkezden aranıp aranmadığını sorduk:

‘‘Hayır kimse aramadı... Ama Türkiye'den ve dünyanın birçok yerinden hemşerilerimiz arayarak bana oynanan oyuna karşı tepki gösterdi. Artık telefonumu başka yere yönlendirmek zorunda kaldım.’’

Basın açıklamanızda ‘‘İşte para, işte sehterkárlık, işte şike=işte siyasi cambazlar işte!..’’ diyerek neyi anlatmak istiyorsunuz. ‘‘Ben 1.5 milyon Giresunlunun, 20 milyon Karadenizlinin gönlünde taht kurdum diyorsunuz. Fazla iddialı şeyler değil mi bunlar?

- Zaimoğlu bir efsanedir. Maalesef böyle bir adama cambazlık yapılmıştır. Demek ki korku dağları sarmış; bu kadar güçlü adam başımıza bela olur diye düşünüyorlar.

Anlamadım, biraz açın...

- Bugün Sayın Sezer Cumhurbaşkanı seçilmeseydi, bu kardeşiniz seçilmiş olurdu. Ben Cumhurbaşkanlığı seçiminde 24 oy almışım, bu 2.5 milyona tekabül eder... Adaylığım bazı çevreleri rahatsız etmiştir. Kıskançlık ve entrika vardır bana karşı... 11 yıldır vizyonumla, karizmamla hep Karadenizlilere hizmet ettim. Karadeniz'i, yaylalarını kampanya ile turizme açtıran, otoyol projesini hazırlayan benim. Sayemde her yaz 2 milyon turist Karadeniz'e gidiyor; 500 milyon dolar bırakıyor. Giresun'un da yılda 50 milyon dolar fındık geliri yanında 50 milyon dolar da turizm geliri olmaya başlamıştır.

Önseçim yerine merkez yoklaması mı istiyordunuz?

- Hayır. Ama nedense partimizin özellikle milletvekilinin bulunduğu Giresun ve Isparta'da tüm üyelerle önseçim yapılmıştır. 26 bin ismi seçime almışlardır. Ne yazık ki, bunlar arasında 1983'ten beri üye olanlar da vardır. Üyelerin yarısı başka partilere kayıtlıdır; yüzde 10'u ölüdür; yüzlerce isim mükerrerdir. En önemlisi de MHP Giresun Milletvekili Mustafa Yaman da DYP üyesi gözükmektedir. Siyasi cambazlıklarla bana karşı ittifak kurulmuş; buna rağmen 3. sıraya yerleşmişimdir. Bizden, ruhu ve yüzü farklı olan insanlar korkmuşlardır.

Veziroğlu'nun uyarısı


İŞADAMI Ali Haydar Veziroğlu, bazı Alevi gruplarını uyarıyor:

‘‘Alevi yurttaşlarımızın pazarlık yapmasını hoş görmüyorum. Alevi diye oy verilemez ve istenemez de... Seninle ve benimle aramızda ne fark var? Ancak her seçim döneminde bunları görüyoruz; aday olmak için kuyruğa giriyorlar. Türkiye'nin sorunu bazı kişilerin bazı yerlere gelme sorunu değildir.’’

(Eski Barış Partisi Genel Başkanı ve işadamı Ali Haydar Veziroğlu)

Müfettiş-müdür karşı karşıya


ANKARA'dan adının ‘‘Vakıfbank'tan bir memur’’ diye yazılmasını isteyen okurumuz bize ilginç şeyler anlatıyor:

Eski Vakıfbank Teftiş Kurulu Başkanı Naci Er, CHP'den Ankara 1. bölgeden aday adayı olunca bankadan bazı üst görevlilerin endişeye kapıldıklarını görüyoruz; CHP gelir de hesap sorar diye... Vakıfbank Genel Müdürü Altan Koçer'in sessiz sedasız emekliliğini vermesinden sonra aynı bölgeden ANAP adayı olacağını duyuyoruz. Koçer'in yerine bankanın başına getirilen İrfan Erciyas'ın bazı tanıdıkları aracılığıyla Naci Er'in adaylığını engellemek için CHP nezdinde girişimlerde bulunduğunu duyuyoruz. Er, bankadaki yolsuzluklarla uğraştığı için mi tedirgin olunuyor acaba?’’

Çatı partisi


AVUKAT Eşber Yağmurdereli, daha önce 5.7.2002 tarihinde köşemizden yaptığı ‘‘Türkiye için birleşin’’ çağrısını yineliyor:

Soldaki bütün partileri, demokratik kitle örgütlerini ve kişileri, ‘‘çatı partisi’’ aracılığıyla birlikte hareket etmeye çağırıyorum.

Petrol zammıyla bütçe kapatmak hüner midir?


AY geçmiyor ki akaryakıta zam gelmemiş olsun. Son zamanlarda yapılan zamlar dünya piyasalarına göre fiyat ayarlamak yerine bütçeye kaynak yaratmak amacına hizmet ediyor olmalı; zaten Avrupa'nın en pahalı benzini bizde satılıyor.

Dolar kurunda ve dünya petrol fiyatlarında önemli bir artış olmamasına rağmen bu zamlar nasıl izah edilebilir? Bütçe açıklarını, zaruri ihtiyaç maddelerine devamlı zam yaparak kapatmaya çalışmak, en basit ve acemice bir yöntemdir. Bütçe yönetimi bu yollarla yapılıyorsa bunda bence bir hüner yoktur. Sıkıştıkça zam yaparsın olur biter. Böyle yönetimi deneyimsiz biri de yapar. Marifet kayıpları önlemekle olur. Zaten üstüne olmadık vergiler bindirdiğiniz akaryakıta bir de zam yaparak milletin muhteşem sabrını taşırmasınlar.

Önder OSKAY-ANKARA

Armatörlerin AKP sevgisi nereden geliyor


BİR ‘‘denizci’’ telefonda tepkiliydi:

‘‘Yalçın Bey, bütün DYP'lilere bir şey oldu; hemen tepsi Tayyip Erdoğan'ın peşine düştü. Cavit Çağlar geçen hafta Erdoğan'ı Kurşunlu'daki yazlığında ağırladı. Hafta sonu da Deniz Ticaret Odası Başkanı Cengiz Kaptanoğlu, Caddebostan'daki Büyük Kulüp'te Tayyip Bey için bir yemek verdi. Hem de Oda adına; bizleri de kullanarak... Saygın ve bağımsız olması gereken Odamızın adını istismar etti. AKP'den aday olacağını niye söylemedi bizlere baştan. Bunu hiç hoş karşılamadığımızı bilmesini isteriz. Hani ANAP'tan adaylık düşünüyordu? Son anda bir de Gemi İnşa Sanayi Birliği Başkanı Kenan Torlak'ın da AKP'den aday olduğunu duymaz mıyız? Pes doğrusu...’’

Bizi arayanlar gerçekten şaşırmışlar... Rizeli armatörler Mesut Yılmaz'ı terk edip neden kendilerini 'Tayyip Limanı'na atıyorlar diye soruyorlar. Kim için, ne için? 1 milyarlık adaylık başvurusu dışında AKP'ye kaç milyar 'bağış' yaptılar?

MESAJ


AKP'nin adayları arasında, Ahmet Erdoğan diye bir isme rastladım. Bu kişi, Beykoz'da Acarlar Sitesi'nin karşısındaki tepede köşkü bulunan eski İstanbul Trafik Bölge Müdürü Ahmet Erdoğan mıdır; yoksa bir isim benzerliği midir? Kendisi açıklarsa seviniriz.

N.Ş.-İSTANBUL
Yazının Devamını Oku

Erdoğan için zor günler yaklaşıyor

4 Eylül 2002
<B>RECEP Tayyip Erdoğan'</B>ın milletvekili adayı olup olmayacağı yolunda önünde zorlu bir süreç bulunuyor. Erdoğan, ‘‘Ben aday olabilirim’’ diyerek önünde yasal bir engel olmadığını savunuyor.

Acaba öyle mi?

Zorluklarını özetleyelim:

Tayyip'in sicilinde şu anda TCK'nın 312. maddesine göre seçilmeye engel olan sabıkası var.

Henüz milletvekili adaylık başvurusunda bulunmadı Erdoğan... Daha doğrusu, aday listelerinin YSK'ya verileceği 11 Eylül saat 17.00'ye kadar adaylık için süre bulunuyor.

Adaylıklar bu tarihte kesinleşecek.

Erdoğan'ın YSK'ya göndereceği başvuruda, dosyasında çok önemli bir belgenin yer alması gerekiyor:

Sabıkasızlık (iyi hal) belgesi.

Bunu savcılıktan alması gerekiyor.

Biraz geriye bakalım:

Erdoğan, Siirt'teki konuşmasından ötürü hakkında mahkûmiyet kararı veren Diyarbakır DGM'ye geçen ay bir başvuruda bulundu.

‘‘Son erteleme yasası uyarınca benim mahkûmiyet kararımı sicilimden çıkarın’’ dedi. DGM de bire karşı iki oyla talebi reddetti.

Erdoğan bunun üzerine Yargıtay'a başvurdu.

Burada şöyle bir süreç işliyor:

Adli Tatil 6 Eylül Cuma günü sona eriyor.

Araya hafta sonu giriyor; Adli Tatil sonrası ilk mesai günü de 9 Eylül Pazartesi... Yani aday listelerinin belirleneceği 11 Eylül'e iki gün kalıyor.

Bu iki gün içinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Erdoğan'ın avukatlarının yaptığı başvuruyu inceleyecek; mütalaası ile birlikte ilgili 8. Daire'ye gönderecek... (Ki bu daire Erdoğan'ın mahkûmiyetini onaylan daire).

Bu konuda 8. Daire olumlu karar verse, gerekçe jet hızıyla yazılsa ve hemen Diyarbakır'a gönderilse... Erdoğan, Diyarbakır'dan kararı hemen alsa... Ankara Adli Sicili'ne getirse... Oradan kaydı silinse.... İyi hal káğıdı alsa ve YSK'ya verse...

İlahi bir mucizeye ihtiyaç var.

Dönüm noktası 19 Ekim


ERDOĞAN'ın kuruculuktan, dolayısıyla da genel başkanlıktan ayrılması için Anayasa Mahkemesi'nin kendisine tanıdığı 6 aylık süre 19 Ekim'de sona eriyor. Siyasetçi bir dostumuz, ‘‘Belki buna hülle yoluyla çözüm bulabilirler. Ancak muhtemel ki böyle bir durum Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun dikkatini çekecektir’’ dedi. Erdoğan'ın, 23 Ekim'de Ankara'da hakkında 3-5 yıl hapis istenen mal varlığı davasının ikinci duruşması var. Buna katılmak zorunda. İstanbul'da da Tayyip Erdoğan'ı, 52 trilyonluk billboard, Haliç çamurunun taşınması ve Albayraklar'a usulsüz ihale verilmesine ilişkin davaları bekliyor.

Akbil davasının yargıcı ise duruşmayı 3 Kasım'dan sonraya bırakmıştı.

Önseçimi tiyatroya çevirdiler


DYP Giresun önseçimlerine gölge düşmüştür. Bana karşı çok adice bir şer ittifakı kurulmuştur. Önseçim tam bir tiyatroya çevrilmiştir. Siyasi cambazlıklar, para ve şike ile oy satın alınarak halkın iradesi gasp edilmiştir. Hákim huzurunda yapılmasına rağmen bu seçimlere gölge düşmüştür. Siyasi cambazlar dahil olmak üzere herkes çok iyi bilir ki Zaimoğlu her zaman Giresun halkının gönlündedir. Bu hikáye böyle bitmez.

Rasim ZAİMOĞLU-Giresun Milletvekili

ANAP'
tan istifa ederek partimize katılan Eyüp Aşık'ı 'şeffaf ve saydam' bir şekilde milletvekili aday listesinin başına taşıyan DYP Trabzon İl Başkanı Bekir Bülbüloğlu'na teşekkürü bir borç biliriz.

DYP'li bir delege-TRABZON

Afyon-Sandıklı ihalesi % 61 kırımla gitti!


‘‘SEÇİME girilirken kime ne veriliyor’’ (30.7.2002) başlıklı yazı üzerine Afyon-Sandıklı yolu ihalesi iptal edilmiş; daha sonra yapılan açıklamada ihalenin davet usulü yerine ilan yoluyla yapılacağını vurgulamıştınız.

Evet, 33 trilyon keşif bedelli bu ihale 28.8.2002 tarihinde yapıldı ve 48 firma katıldı. İşi % 61.78 tenzilat ile Bozoğlu İnşaat firması aldı.

Bu tenzilatla nasıl yapılacağını sorarsanız... Doğrusu bunun izahını ben de yapamam. Biz % 41 tenzilat yaparken dahi dizlerimiz titredi.

30.7.2002 günkü yazınız üzerine Bayındırlık Bakanı Sayın Abdülkadir Akcan beni çağırdı. Makamındaki görüşmemizde o günkü yazıda dile getirilen ve Sayın Akcan'a atfen ‘‘... dürüst sanılan’’ tabirinden Sayın Bakan'ın alındığını gördüm; bana ve size gücendiğini, özür borcu bulunduğumuzu söyledi.

Ancak burada ‘‘dürüst sanılan’’ tabirinden Sayın Bakan'ın dürüstlüğüne dair bir eleştiri niyeti yoktur. Nitekim, davet usulüyle yola çıkılan ihaleyi, köşenizin uyarılarıyla ilanlı biçime çevirerek trilyonlarca lira kamu yararı sağlanmasında kuşkusuz Sayın Bakan'ın gösterdiği duyarlılık da göz ardı edilemeyecek derecede dürüst bir davranıştır.

Hüseyin GÜNDOĞDU-Üstyapı İnşaat-ANKARA
Yazının Devamını Oku

Tarikatların kafası karışık

3 Eylül 2002
<B>TARİKAT </B>ve cemaatler, yaklaşan 3 Kasım seçimlerine nasıl bakıyorlar? Bu konudaki gelişmeleri izleyen <B>Ankara'</B>daki bir dostumuz, yaptığımız görüşmede <B>tarikat </B>ve <B>cemaatlerde </B>de kafaların karışık olduğunu belirtip, şu noktalara dikkatimizi çekti: - Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa dergáhı, Süleymancılar ve Nurcuların tüm kolları, ilk bakışta AKP'nin seçimlerden birinci parti olarak çıkması ve hükümet kurmasını, son beş yılda gerileyen siyasal İslam hareketi açısından faydalı görüyorlar, bunun özellikle türban konusunda devletten rövanşın alındığı anlamına geleceği yorumunu yapıyorlar.

- Bununla birlikte, özellikle Nurcu çevrelerde AKP'nin birinci parti olarak hükümet kurması ihtimaline dönük bir rahatsızlık da var.

- Endişelerin gerisinde, AKP'nin birinci parti olması halinde Refahyol döneminde yaşanan güçlüklerin tekrarlanması ihtimali yatıyor. Siyasal İslam hareketinin, Refahyol'a kadar elde ettiği kazanımların bu iktidarın hataları yüzünden birkaç yılda kaybedilmesi akıllardan çıkmış değil.

- Bir AKP iktidarında Refahyol dönemindeki sabırsızlıkların tekrarlanması, sahip oldukları sermaye, finans, eğitim ve diğer alanlardaki kazanımları kaybetmelerine yol açabilir.

- O zaman bu gruplar 28 Şubat tecrübesi ile devleti karşılarına almadan, ancak sahip oldukları müesseselerin gücünü artıran sessiz bir stratejiye devam etmeyi daha uygun görebilirler.

Dostumuz, şu hususu dikkatimize getiriyor:

‘‘Şu hususu bir tarafa yazın. Bazı tarikat ve cemaatler bu kaygılar nedeniyle SP ya da AKP dışında tercih arayışlarına girebilirler. Zaten ANAP ve DYP ile diyaloga geçildi bile.’’

Mumcu'nun kardeşi kimdir?


AKP'ye geçtikten sonra Haber Türk'te konuşan Erkan Mumcu, kendisinin her türlü harcamalarının kardeşi tarafından karşılandığını söylemiş.

Mumcu'nun babası terzi.

İstanbul'dan bir okurumuz, ‘‘Siz onun Turizm Bakanlığı'ndaki uygulamalarından ve dini çevrelerle ilişkilerini yazıyorsunuz’’ dedikten sonra aklına şu sorular takılmış Yalvaçlı Mumcu ailesiyle ilgili olarak:

‘‘Bir zamanlar Sultanhamam'da kot kumaşı satan Erkan Bey, 39 yaşında olduğuna göre kardeşi üç-beş yaş daha küçük demek ki... Gazetenizde okudum, organik gıda üretimi yapıyormuş... Bu yaşta serveti nasıl sağladığını merak ediyorum. Ne iş yapıyor, ne vergi veriyor?

Ayrıca Erkan Mumcu'nun Çayyolu'nda oturduğunu biliyorum; 750 metrekarelik villası kendisinin midir, kiralık mıdır? Kendisinin ise nasıl ve kaça almıştır? Arabalarının markasını ve alış faturalarını kamuoyuna açıklayabilir mi?’’

Mumcu böyle sorulara yanıt vermeyi sevmez.

Kusura bakma DYP

NE
oldu sana DYP?.. Artık tanınmaz haldesin...

İnsanımın kızgınlıkla, küskünlükle bakındığı yerdesin..

Seni gafletten uyandıramıyorum. Oysa sen benim vazgeçilmez tutkumdun; gururumdun, vicdanımdın.

Kusura bakma DYP; artık seninle ayrı yolların yolcusuyuz.

Silkin artık DYP, kırat yerde yatıyor; dostlar seferber olmuş derde derman arıyor!

EMSEL

Taşımalı demokrasi


PAZAR günü bazı partiler önseçim yaptılar. Bunun adı 'taşımalı demokrasi'dir.

Bazı illerde bir şeylerin gücü ile listelerin başlarına yerleşenler, acaba özellikle DYP Genel Merkezi'ni rahatsız etmiş midir?

Özellikle de Isparta'da...

Ömer Bilgin listeye giremedi ama başka 'Ömer Bilgin'ler geldi.

Bu listeye göre Mumcu'lu AKP listesi 4-0 yapar mı?

Sorunların çözümüne biz de katılalım


ALİ Kılıç, Alman Türk Dostluk Dernekleri Federasyonu Başkanı... Yaz tatili sırasında Türkiye'yi tarayarak 15 ili dolaşmış; Ankara'dan Tokat'a, Tunceli'den Antalya'ya kadar... İnsanları karamsar görmüş; ‘‘Eskiden seçimlerden önce insanlar umut doluydu, şimdi değil’’ diyor.

Bu seçimlerde halkın, kimsenin elinde sihirli değneğin olduğuna inanmadığını gördüğünü aktaran Kılıç şöyle diyor:

‘‘Parçalanmış sol, uzlaşamayan sağ, halkmızın gözünde hepsi cola gibi. Birbirlerinden farkları yok; biri Pepsi Cola, diğeri Coca Cola... Anadolu Ankara'dan göründüğü gibi değil. Siyasiler halktan kopmuş durumda. Umut yok. En büyük sürprizi de siyasiler açısından 'kararlı' görünen kararsızlar verecektir.’’

Kılıç, yurtdışında yaşayan 4 milyon Türk'ün oy kullanma konusunda yine 'üvey evlat' muamelesi gördüğünü belirterek ‘‘İran ve Suriye gibi ülkeler yurtdışındaki vatandaşlarının ayağına seçim sandığını götürürken, AB'ye girmek için kuyrukta bekleyen Türkiye, AB içinde siyasal-sosyal-kültürel alanda büyük bir güç konumuna gelen 4 milyon vatandaşını görmezlikten gelmektedir. Halbuki bizler Türkiye için büyük bir kazancız. Türkiye bizlerin potansiyelinden yararlanmalıdır. Her geçen gün ve her geçen seçim Türkiyemize çok şeyler kaybettirmektedir. Yurtdışındaki sivil toplum örgütlerimizin değerli yöneticilerinden yeteri kadar neden yararlanılmaz? Siyasi partilerimiz, yurtdışındaki vatandaşlarımızı bu seçimlerde aktif siyasete davet etmelidirler. Bundan Türkiye kazançlı çıkacaktır. Türkiye hepimizin... Sorunların çözümünde de birlikte olmak istiyoruz. Biz elimizi uzatıyoruz, tutmak da siyasilerimize ait...’’

MESAJ


MUSTAFA Çetin imzalı okurunuzun da belirttiği turnikelerde sorun yaşandığı doğrudur. Ancak turnikelerin işleyişi Gençlik ve Spor Müdürlüğü, Ankara İl Müdürlüğü kontrolündedir. İl Müdürlüğü yetkililerinden aldığımız bilgiye göre de ilk hafta yaşanan yazılımdaki sorun da giderilmiştir. Bundan sonra maça girişlerde sorun yaşanmayacağı kesindir. İlk hafta yaşananlar nedeniyle Ankaralı futbolseverlerden özür dileriz.

Enis SAFİ-Gençlerbirliği Basın Sözcüsü

GAZİOSMANPAŞA Merkez, Şemsipaşa, Bağlarbaşı ve Sarıgül mahalleleri sakinleri olarak, Avrupa yakası PTT Başmüdürlüğü'ne haziran ayında imzalı dilekçemizle yeni bir PTT şubesinin açılması için başvurduk. Bize bir şube açılması için yeterli olan 30-40 m2'lik alanın, Merkez Mahallesi Bağlar Caddesi No:71 üzerindeki, Belediye'ye ait arsanın üzerine kat inşası halinde şube olarak kullanabileceği bildirilmiştir. Gaziosmanpaşa Belediyesi yetkililerinin ilgisini ve yardımını bekliyoruz.

Gaziosmanpaşa Sakinleri
Yazının Devamını Oku

Ha AKP ha RP+FP

1 Eylül 2002
<b>AKP'</B>ye aday adaylığı için başvuranların, 1983'teki <B>ANAP</B>'a olan ilgiden daha fazla olduğu dikkati çekiyor.<br> Örgüt yoklamalarında geride kalanlardan o kadar çok tepki geliyor ki, şaşırmamak mümkün değil.

AKP'liler yalanlasa da, 1 milyarlık başvuru parasından başka açıktan istenen paraların 5-10 milyar lira arasında olduğu biliniyor. Partinin kasasına trilyonlar girdi.

AKP'liler kızsa da kendi yandaşlarından gelen tepkileri vermeye devam edeceğiz...

Bolu'dan e-mail mesajı:

‘‘Bizler bir grup arkadaşla beraber AKP Bolu il ve ilçe teşkilatını kurduk ve bugünlere geldik. Aday adaylarımızın sayısı 9 ve içlerinde genç, pırıl pırıl insanlar da var. Biz bu partiye dürüst, her şey açık ve demokratik olduğu için girdik, vatandaşlara da böyle anlattık. Ne gariptir ki, teşkilat yoklamasının 1. sırasında Sayın Mehmet Güner yer alıyor. Kendisi Recep Tayyip Erdoğan'ın çok samimi arkadaşı ve üstüne üstlük eşi de Kurucular Kurulu üyesi... Bunun da ötesi eski Refah ve Fazilet kökenli. Bu arkadaşımızın seçimden önce yaptığı doğru ve demokratik olmayan davranışları midemizi bulandırdı. Biz bu partiye her şey şeffaf diye çalışıyoruz; kapalı kapılar ardında oynanan oyunlar için değil. Yazarsanız ismimi yazmamanızı istirham ederim.’’

5 MİLYARIM GİTTİ

- Adını veren ancak yayınlanmasını isteyen bir aday adayından:

‘‘(?) bölgeden teşkilat yoklamasına katıldım. Biz AKP'
yi yepyeni bir parti sanıyorduk ama onlar, Erbakan dönemindeki hastalıkları aynen sürdürüyorlar. Bizim gibi dışardan gelen insanları vitrinde gösterip sonra da dışlıyorlar. Benim mesela 5 milyarım gitti.’’

ATATÜRK'Ü İSTEMİYORLAR

- AKP'
nin temayül yoklamasına katıldım. Atatürk'ün 'İstikbal Göklerdedir' sözüne karşın havacılığımız aynı yerde sayıyor; bu konudaki projelerimi parlamentoya taşımak istiyordum. Temayül toplantısında fikirlerimi açıkladım. ‘Atatürk’ün fikirlerine sahip çıkacak parti olmalıyız' dedim. Ancak yoklamada, ‘Atatürk’ten bahseden kişiye oy vermeyin' diye dedikodu çıkardılar. Bu seçimler demokratik değildi, listeler önceden gelmişti. Bunları bilmenizi istedim.

Taşar: Doğalgaz için gereğini yerine getirdim

TURİZM Bakanı ve Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar dünkü 'Gaziantep'e 2001 yılında doğalgaz getireceğine söz veren ancak unutan siyasi parti'yi kınayan okuyucu mektubuna şu yanıtı verdi:

‘‘1999 seçim kampanyası sırasında Gaziantep'e doğalgaz getirilmesi için gayret sarf edeceğim sözünü vermiştim. Bu Taşar sözüydü. Seçimlerin ardından ilk adım olarak 2000 yılı yatırım programına alınmasını sağladım. 2001'de işin ihale edilmesiyle gayretlerimde önemli bir aşama kaydetmiş oldum.

Yalnız söz konusu proje % 100 yabancı krediyle finanse edilecektir. Krediyi, işi üstlenen firma bulacak; Hazine tarafından bu kredinin şartları onaylanacak ve işe başlanmış olacaktır. Çünkü söz konusu kredi, devlet garantisiyle sağlanacaktır.

İhaleyi kazanan firmanın kredi teklifi, yine bu yılın şubat ayında Hazine Müsteşarlığı'nın onayına sunulmuştur. Onayın çıkmasını müteakip, Malatya-Gaziantep doğalgaz iletim hattı projesine kazma vurulmuş olacaktır.

Ben Gaziantep milletvekili olarak verdiğim sözü gerçekleştirdim ve son aşamaya getirdim. Bundan sonrası için de konunun takipçisi olmaya devam edeceğim.’’

Dokunulmazlık zırhı için mi AKP’ye gittiler

PERPA'
nın alt kısmında Memorial Hastanesi yanında, hiçbir partide olmayan lüks il binasının açılış törenini TV'den izleyen T.K. adlı okurumuz üç soru yöneltti Tayyip Erdoğan'a...

Erkan Mumcu'nın Turizm Bakanlığı döneminde yurtdışı tanıtımı için harcadığı paralarla hangi yakınlarını kolladığını, fon paralarını kimlere aktardığını, Berlin'deki 1.5 milyon DM'lik çadırın şimdi nerede olduğunu, partinize 'dokunulmaz' zırhına bürünmek için mi geldiğini... Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan'a MTA'ya işçi alımı sırasında neler döndüğünü; Muğla Milletvekili Hasan Özyer'e de Fethiye'de turizm alanlarına olan ilgisini ve 'Kelebekler Vadisi'ni sorar mı? Erdoğan ‘‘Din eksenli bir parti değiliz’’ dediğine göre üçünün tarikatlarla ilgisi yok mudur? Ayrıca ANAP binasının kirası nedir; tefrişi kaça malolmuştur?

Ve ANAP'ın bu milletvekillerinin AKP'ye neden gittiği hakkında söyleyeceği bir şey yok mudur?

Ramsey’e önerim

BİZ
kardeşimizin okul masrafı olan 1500 doları geçen masrafı için her türlü fedakárlığa başvuruyor; boğazımızdan bile kesiyoruz. Bizim Ramsey'in patronu gibi arkadaşımız maalesef yok. Olsa da zaten geri dönmeyecek bir yatırım olduğu için kimse bize yanaşmaz. Olsa da Allah bize böyle bir şey nasip etmesin.

Zaten Allah'tan bu tür insanların bizi yönetmemesi için dua ederiz.

Ramsey'in sahibi Remzi Bey o 100 bin doları 100'e bölüp dağıtsa, o 100 kişi acaba kendisine daha çok dua etmez mi? Nice fakir insan var.

Yaşar GÜLBÜL-GEBZE

1 Eylül Barış Günü

1 EYLÜL Dünya Barış Günü bugün çeşitli etkinliklerle toplanıyor.

Tüm insanlığın hedefinin savaştan değil, barıştan yana olması gerekmiyor mu?

İstanbul'da 31 sivil toplum örgütü ve yüzlerce akademisyen, hukukçu, hekim, politikacı, gazeteci, yazar, sanatçı ve aydının oluşturduğu 'Barış Girişimi', gün dolayısıyla Irak'a yönelen askeri operasyona kesinlikle karşı çıkan bir barış çağrısı yayınladı.

Hükümeti, siyasal partileri, sivil toplum kuruluşlarını, siyasetçileri, aydınları ‘‘Bir kez daha düşünmeye ve güçlünün baskısına hayır, barışa evet’’ demeye çağırdı.

Giresun’un tepkisi

KARADENİZ'de şehir içi geçişi yapılmayan tek il olan Giresun'da vatandaşlar, yetkililerden çok fazla şey istemiyor. Vatandaşlar, yol Samsun'a, Trabzon'a, Rize'ye nasıl yapılmışsa Giresun'a da öyle yapılsın istiyor. Çünkü, vatandaşlar transit yolun şehri denizden uzaklaştıracağını gayet iyi biliyor. Yıllardır denizle iç içe yaşamış halk, haklı olarak yolun 6 şerit şeklinde yapılması için çabalıyor. Doğrusu da budur. Biz Karayolları yetkililerine halkın duygularını tercüme etmeye çalışıyoruz. Karadeniz Sahil Yolu Giresun şehir içi geçişinin, transit yol değil, bölünmüş yol olarak yapılması için sonuna kadar mücadele edeceğiz.

Hasan Karaibrahim- Giresun Belediye Başkanı

2 futbolcu benden

TRABZONSPOR'
un bu durumunu hazmedemeyip şu anda Almanya'nın 2. lig takımında top koşturan 2 futbolcuyu bonservisiyle birlikte Trabzonspor'a hediye etmek istiyorum. Herkes bunu desteklesin. Trabzonlu işadamlarından destek bekliyorum. yukselbayrak@hotmail.com

Yüksel BAYRAK-Düsseldorf Karadenizliler Derneği Başkanı

MESAJ PANOSU

TEVFİK Diker'in milletvekili dokunulmazlığı konusunda tüm partilere önerdiği noter taahhüdünün hukuki bir geçerliliği var mı? Bir okurumuz, Adalet Bakanlığı'na göre, taahhüt konusunun yerine getirilmesinde Meclis İçtüzüğü ve mevzuat çerçevesinde hukuki imkánsızlık bulunması nedeniyle noterlere bu taahhüdün yapılamayacağını öğrenmiş. Soruyor; böyle bir durum varken CHP'nin aldığı taahhütler ne olacak?
Yazının Devamını Oku

Malatya türban eylemcileri Meclis yolunda

31 Ağustos 2002
<B>AKP'</B>nin <B>Malatya </B>adaylarından bazılarını tanıtmak istiyoruz. Çoğunluğu radikal dinci, daha doğrusu tarikat mensubu. Biraz tanıyalım.

Ali Osman Başyurt (Eski İl ve MÜSİAD Başkanı), Öznur Çalık (İki dönem DYP'den aday oldu; başı açık geziyor ancak yanında her zaman türbanlı bir bayan bulunduruyor), Namık Şahin (Eski Akıncılardan, 1999'da İnönü Üniversitesi'nde cuma (türban) olaylarını gerçekleştiren İslami Hareket Malatyalılar Grubu'ndan; bir süre cezaevinde yattı, yargılaması sonunda ise beraat etti.)

A. Münir Erkal (Eski Belediye Başkanı; Nur (F.G.) cemaatinin önde gelen isimlerinden. Adaylık için Başyurt'la birbirlerine girdiler.)

Abdullah Polat (Kığılı pasajının irticai yayınlar satan kitapçısı; Cuma olayı faillerinden.

Fuat Ölmeztoprak (1999'da ANAP 2. sıra adayıydı; Kadiri tarikatının lideri konumunda sayılıyor. 28 Şubat sürecinde soruşturmaya sebep olan Kanal D'de yayınlanmış, Akçadağ İlçesi'ndeki zikir ayinlerinin yöneticisidir.)

Darendeli Şeyh Hulusi Efendi'nin oğlunun listede ilk sıralarda yer almaması AKP'de rahatsızlık yarattı. Malatya'da 52 aday adayının katıldığı teşkilat yoklamasında 45. sırada yer alan avukat Bayram Özcan, örgüte karşı bayrak açtı.

İKİ İHANET

Malatya'
da çok şeylerin olacağı anlaşılıyor. Anlatılanları dinleyelim: ‘‘AKP il merkezine her türlü insan giriyor; yoksulu, alkollüsü, hapçısı da kapıda... ANAP, DYP ve MHP'nin küskünleri ve dışlanmışları ile geçmişte demokratik sisteme karşı olan din tacirleri umut arıyorlar.

Hiçbirinin bir ideolojisi yok; rejim hiç umurlarında değil; tek derdi karnının doyabilmesi.. Tayyip Erdoğan rüzgárı onlar için umut.’’

ANAP'tan Erkan Mumcu ile istifa eden Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan AKP yolcusu. Özal Cumhurbaşkanı olduğunda İl Başkanı olan Akdoğan, 1992'de genel başkan seçiminde Mesut Yılmaz'ın safında yer almıştı. ANAP sönünce, Özal'a yaptığı gibi Yılmaz'dan da kopması 'ihanet' olarak nitelendiriliyor; ‘‘Yılmaz'ın kendisini 1995 ve 1999'da parlamentoya taşıdığını ne çabuk unuttu’’ deniliyor. Malatya'dan 7 milletvekili çıkacak.

Siz bakın, Miraç Akdoğan AKP'ye alınıp da kontenjandan aday gösterilirse kopacak kıyamete... SP Lideri Recai Kutan manzarayı keyifle izliyor. AKP'deki 'yağma'dan kendilerine dönüşün olacağını biliyor. Oğuzhan Asiltürk'ü sormayın, o artık Ankara'dan aday oluyor.

Alevi zirvesi

HER seçimde verilen vaatlerin yerine getirilmediğini iddia eden Alevi örgütleri, Cem Vakfı Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan'ın çağrısı ile bugün İstanbul'da bir araya geliyorlar.

450 Alevi örgütünün kurulduğundan beri ilk kez geniş katılımlı bir toplantı için bir araya gelmeleri, özellikle DYP, CHP, YTP ve ANAP tarafından dikkatle izleniyor. Prof. Doğan, ‘‘Alevilerle ilgili sorunları belki 20 defa Sayın Ecevit'e anlattım; dinlemekten başka hiçbir şey yapmadı’’ derken, Ecevit'in bu toplantı öncesi Aleviler'e 'üniversite, bütçeden para, cemevi arsası' vaadi gülünç karşılandı.

Bazı Alevi grupları, toplantının 'politik' amaçlı olmasını hoş karşılamayıp, Cem Vakfı'nın kendilerini temsil edemeyeceğini söylüyorlar.

Prof. Doğan ise, açıkça Alevilerin her zaman mağdur edildiğini, özellikle seçim öncesi taleplerini siyasi partilere sunmak istediklerini, onlardan gelecek tepkilere göre oylarının rengini belirleyeceklerini iddia ediyor.

Mecidiyeköy Kültür Merkezi'ndeki toplanıya ilgi oldukça büyük... Türkiye'deki derneklerden başka Avrupa Alevi Akademisi, Alevi İnancını Koruma ve Yaşatma Komitesi, Almanya, İsviçre, Avusturya ve Hollanda'nın yanı sıra ilk defa Bulgaristan, Makedonya, Bosna, Kosova ve Arnavutluk'taki Aleviler'in bir araya gelerek oluşturdukları Balkan Alevi Birlikleri Federasyonu'nun yöneticileri de İstanbul'a geldiler.

Toplantıya hiçbir siyasetçinin çağrılmadığı bildiriliyor. Ancak katılmak isteyenler, dinleyiciler arasında yer alabilecekler. Amaç, Hacı Bektaş Veli etkinliklerinde olduğunun aksine siyasilere 'şov' yapma olanağı tanımamak.

Toplantı iki gün sürecek; bugün Aleviler taleplerini seslendirecek; pazar günü de basın açıklaması yapılacak. Alevi İnancını Yaşatma ve Koruma Komitesi Başkanı Alişan Hızlı, ‘‘Atatürk ilke ve inkılaplarına sahip çıkan, Aleviliği kendi siyasi amaçları için kullanmayan her kesimin bu toplantıda ülke geleceğine ışık tutacağına, önemli karalar alacağına’’ işaret etti.

1995 seçimlerinden beri çeşitli adlarla ortaya çıkıp güç gösterisi yapan bir grubun ise bu yıl kendilerine 'Alevi Bektaşi Kuruluşlar Birliği' adını vermesi dikkat çekiyor.

Zor sınav!

BÜYÜKŞEHİR Belediye Başkanlığı döneminde Recep Tayyip Erdoğan'ın basın danışmanıydı Hüseyin Besli... Açık sözlüdür; her zaman arar, sorar. ‘‘Genel Başkan'a servis veriyorum’’ diyor. Kadıköy'den aday adayı. Dünkü ‘‘Kendimi kandırılmış hissediyorum’’ başlıklı bir AKP adayının görüşlerine ve eleştirisinde bazı teknik yanlışlar olduğunu söyledi:

‘‘İstanbul 3. bölgede adaylık için başvuranların sayısı 93'tür. Öyle iddia edildiği gibi üç bölgede başvuranların sayısı 630 değildir. 1. sırada gösterilen Abdülkadir Aksu'lu liste kesinlik arz etmez. Kesin listeler 11 Eylül'de belli olacaktır. Ancak, teşkilat yoklamasında milletvekilleri ile teşkilat yöneticilerinin ön sıralarda çıkmasını doğal görmek lazım.

Ayrıca teşkilat yoklamasını yeterli bulmayan parti yönetimi, adaylar üzerinde kamuoyu yoklaması yaptırıyor. Bütün bunlar bir veridir. Adaylıklarda başvuran kişinin dosyası ve hakkındaki referanslar da dikkate alınacaktır.’’

AKP'de aday listesine girebilmek için teşkilat ve kamuoyu eğilimlerinin % 25'er etkili olacağı, genel merkezin ağırlığının ise % 50 etkili olacağı konuşuluyor.

‘‘Siz doğruları aktarmak istiyorsunuz ama Tayyip Bey, çocuklarının bursları konusunda açık olamıyor. Siz ne diyorsunuz?’’ sorusuna Besli'nin yanıtı şöyle oldu:

‘‘Ben burs konusunda yetkili değilim.’’

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘(N.Erbakan ve R.T.Erdoğan için) Aday olup muhtar seçilebilirler ama asla milletvekili olamazlar; hiç uğraşmasınlar. Devlet adamı olmak için önce adam olmak gerekir.’’

(Anayasa Mahkemesi eski Başkanı ve Cumhuriyetçi Demokrat Parti Genel Başkanı Yekta Güngör Özden)

MESAJ PANOSU

MARMARA Grubu Vakfı'ndan: Nijerya'da bir kadın taşlanarak öldürülecek. Bu İslam adına yapılacak. İslam'da insanlıkla bağdaşmayacak, kadını aşağılayıcı bu hareketi durdurmak için Adalet Bakanı Aysel Çelikel bir kampanya açtı. Nijeryalı bu kadının böyle bir cinayete kurban edilmemesi, idamın durdurulması için mesaj çekiniz. webmasterQnigeria.gov.ng
Yazının Devamını Oku

Nabza göre şerbet mi

30 Ağustos 2002
<B>SAYIN Derviş</B> bir TV programında öğrenci ve memure hanımların giyim kuşamlarının serbest olması, kişisel tercihe bırakılması taraftarı olduğunu açıkladı. Hanımların 'kişisel kararları doğrultusunda hareket edebilecekleri'ni, hastanelerde istedikleri kıyafeti giymelerinin serbest olması'ndan yana olduğunu ifade eden Sayın Derviş, istisna olarak bu kişisel özgürlüğü yaşayanların farklı giyim içinde bulunanların özgürlüklerine saygılı davranmaları şartını getirmektedir.

Bu görüşleri Sayın Derviş'in çağdaşlığı ve Atatürkçülüğü ile bağdaştıramıyorum. Zira:

- Kızlarımızın üniversiteye çarşaflı, peçeli ya da göbeği açık, mayolu kıyafetlerle gelmeleri nasıl hoş ve makul karşılanabilir?

- Hastanelerde çarşaflı, peçeli doktor ve hastabakıcılar ile nasıl AB'ye girmeyi talep edebilir?

Bu tavizler verildiği takdirde talepler, sadece başörtüsünde kalmayacak (karma eğitim, erkek öğretim üyesi istememe, erkeklerle konuşmama, tokalaşmama, erkek hastaları muayene etmeme tercihleri gibi) yeni istekler demokratlık adına gündeme gelecektir. Sayın Kemal Derviş, lütfen şu soruları cevaplasın:

- Üniversiteler, resmi daireler ve TBMM, Taliban yönetimi görüntüleriyle mi süslenmeli? (Nezaketim elverseydi bu soruyu 'üniversiteler ve Meclis dingonun ahırı mıdır' diye sorardım.)

Bu başıboşluğu ve disiplinsizliği Anayasamızın yanında Atatürk ilke ve inkılapları ile nasıl bağdaştırabiliyor?

E.Ü.-Emekli öğretim üyesi

Noter taahhüdü

PARTİ
genel başkanları, böyle bir taahhütnameyi, adaylarından noter tasdikli -CHP alıyor- alabilir mi?‘‘Milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılmasını; siyasi ahlak yasasının çıkarılması için çalışacağımı; TBMM'nin soruşturma yetkisinin bağımsız yargıya devrinin sağlanması için gayret göstereceğimi; yolsuzlukları birinci öncelikli tehdit olarak sayacağımı ve bu konudaki mücadeleyi destekleyeceğimi taahhüt ederim.’’

Eski milletvekili Tevfik Diker böyle söylüyor.

Kendimi kandırılmış hissediyorum

OKURUMUZ, AKP'nin İstanbul 3. bölge milletvekili adayı olarak 1 milyarı yatırmış. Önseçimde aday adaylığı hakkını kaybetmiş. Daha sonra aday adayı listesini görmüş... ‘‘Gördüm ki önceden il ve ilçe yöneticisi olup da milletvekilliği için başvuran bütün eski yöneticiler ve kendilerini destekleyen gazetenin müdürü, aday adaylığı listesinde’’ diyerek şunları söylüyor:

‘‘Demokrat olduğunu iddia edip halkı partisine davet eden Erdoğan anladım ki, papaz elbisesi bulamadığı için demokrat elbisesiyle dolaşıyor.

3. bölgeden 630 kişi başvuruda bulunmuştu; bunların 540'ı önseçim sebebiyle elendi ve ödedikleri toplam 540 milyar AKP'ye kaldı. Görünen o ki, toplanan bu paralar, teşkilat yöneticilerinin seçim kampanyasını finanse etmekte kullanılacak.

Soruyorum; halkın değil teşkilat yöneticilerinin milletvekili yapılacağını bile bile bu kadar insanın mağdur edilmesi adalet midir? Halkın değil, teşkilat yöneticilerinin milletvekili yapılması demokrasi midir?

Daha iktidara gelmeden kendisine yönelen insanları aldatan bir parti, eğer 276 milletvekili çıkararak tek başına iktidara gelirse ülkeyi mahvetmez mi?’’

3. bölgedeki aday listesini merak ediyor musunuz?

1- Abdülkadir Aksu (mv., gen. başk. yard.) 2- Ali Coşkun (mv), 3- Azmi Ateş (mv), 4- Ünal Kaçır (Bağcılar İlçe Başkanı), 5- Mehmet D. Kubat (il başk. yard.), 6- Erkan Topal (il başk. yard.), 6- İnci Özdemir (il yön. kur. üyesi), 8- Mukaddes Çak (il yön. kur. üyesi) 9- Yahya Baş (Güngören belediye başk), 10- Mehmet Atalay (Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Müdürü)...

İlhan Cavcav'a turnike sitemi

ANKARALI futbolseverlere 'turnike' işkencesi yapanlara sesleniyorum.19 Mayıs Stadı'nda turnike sistemi sayesinde maçlara hep 2. devrenin ortalarında girebiliyoruz. Turnike önünde sıra bitmek bilmiyor. Bu uygulama bizleri statlardan soğuttu. Bu yıl düzelir dedik ama maalesef değişen bir şey yok.

Stat bomboş ama turnike önünde stada girmek için maça 1-2 saat önce gelenler sırada... Sayın İlhan Cavcav, siz futbola fedakárca katkıları olan bir işadamısınız. Bu duruma neden müdahale etmiyorsunuz? Bu durum düzelirse, Gençlerbirliği taraftarı 19 Mayıs Stadı'nı dolduracak.

Mustafa ÇETİN ANKARA

Hatay Tıp'a veteriner dekan

HATAY
Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne Veteriner kökenli bir dekan atandı. Henüz fakültenin öğretim binası bile bulunmazken, hastane binası inşaatının daha sadece bir blokunun kabası bitmişken, alelacele fakülteyi öğretime açmak ve hatta uzmanlık eğitimi vermek iddiasıyla Tıp Fakültesi açılması komediye dönüştü. Çünkü fakültenin kuruluşunu gerçekleştirmek için görevlendirilen dekan bir veteriner.

Daha önce görev yaptığı Harran Üniversitesi'nde irticai odaklara yakınlığı olduğu suçlamalarına muhatap olan Prof. Fatih Köksal, rektör seçiminde en çok oyu aldığı halde Cumhurbaşkanı Sezer'den veto yemişti.

Harran'a rektör olamayan Köksal, Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne dekan olmayı başardı. Şimdi hızla bu üniversitenin rektörlüğüne ulaşmayı amaçlıyor. Kendisini Tıp Fakültesi'ne dekan yapan rektör yakında emekli olacak.

Emekli olacak rektörün yerine adaylığını açıklayan Köksal'ın Hatay'daki doktorlara yeni Tıp Fakültesi'nin doçent kadrolarını verdiği ve fakültede gerici kadrolaşma yaptığı savunuluyor.

Seçim ihalesi

İSTANBUL Valiliği'nin deprem takviye ihalesi öyle mesaj panosunda verileecek kadar önemsiz değildir.

Yüzde 40-50 hatta daha fazla tenzilatla verilen işlerin bir bölümü okul onarım-güçlendirme işleridir. Bu tenzilatlar ile ne onarım ne de güçlendirme yapılabilinir! İş sıva-boya-badana, dayan gitsin hesabına dönüşecek... Konunun asıl işlenmesi gereken vahim tarafı budur.

Kamu binaları tenzilat yüksekliği dolayısı ile işin yapılabilirliği bir yana yine de ihale gibi bir yasal işlem ile yapılıyor. Herhalde ihale edenler denetimini de yapacaklardır... Ya özel okul, hastane, dershane ve vatandaşın kendi binaları nasıl yapılıyor acaba? Dekorasyon-tadilat ruhsatları ile onarım ve güçlendirme yapılıyor. Ne mahsuru var; ne de olsa seçim sathı mailindeyiz. Alan da, satan da memnun bu durumdan.

H. Mutlu ÖZTÜRK İnşaat mühendisi


MESAJ PANOSU

NE olur Rahşan Hanım, 'Kral Hasta'; bunu anlayın artık. Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki törende yaşananları görünce ağladım. Sizden ricam, artık o büyük insanı dinlendirmenizdir. Bırakın da ülkeyi 65 milyonluk bizler düşünelim.

İsmet ATEŞ-Karşıyaka-İZMİR
Yazının Devamını Oku

Bodrum'un ‘şıh mabedi’

29 Ağustos 2002
<B>BODRUM'</B>dan bir mimar aradı. Dünkü <B>‘‘CIA merkezi mi’’ </B>başlıklı yazımızın çok ciddi bir imar rezaletini gündeme getirdiğini belirtti. ‘‘Ne yazık ki, Bardakçı koyunun tepesinde Sun Shine Oteli'nden sağa sapınca sokak içinde tüm Bodrum'a hakim bir konumda olan bu bina, Bodrum'un yüz karasıdır. Bu kaçak inşaata izin veren Belediye Meclisi, geçmiştekiler gibi Bodrum'u katletmeye devam etmektedir.’’

‘‘Bu bina kimindir’’ diyoruz:

Ankara'dan Edip Sabahattin Mete adlı kişininmiş... Nezih Dural'dan sonraki yeni Lockheed'in mümessiliymiş...

İmar yasasına göre, 120 M2 6.50 metre yüksekliğinde olması gereken birleşik duruma getirilen üç binada arazi eğiminden ötürü birçok kaçak kat oluşturulmuş; böylece 25 oda kazanılmış... Mete'nin, ‘‘Bodrum Kalesi'nden sonraki en büyük bina’’ olacak talimatına mimarları baştan itiraz etmişler ama o, kale gibi bu binayı kondurmasını bilmiş... Bir de 360 açılı özel kameralarla Bodrum'u gözetlemeye başlamış...

Mimar bey, ‘‘İçişleri Bakanı Muzaffer Ecemiş'in, Bodrum'a bir geldiğinde her köşesi kaçaklarla donatılmış bu Marakeş (Fas) özentisi binayı görmesini; Mimarlar Odamız'ın da burasını Ağa Han Ödülü'ne aday göstermesini dileriz’’ diyor.

Bu binanın arkasında oturan komşusu Vehbi Yazıcı yasadışılığa karşı büyük bir mücadele veriyormuş. Ama birtakım güçleri aşamıyormuş; mühürlettiği bazı yerler ertesi gün sökülüyormuş.

Gaza mı geldi

SEÇİMİ erteletme karşılığında Tansu Çiller'e başbakanlık öneren telefonun tanığı ATO Başkanı Sinan Aygün çıktı.

Dün Aygün'le konuştuk. Basına yansıyan Çiller'le görüşmesini perşembe günü -Yavuz Donat'a cuma günü diyor- yaptığını söylüyor; Çiller'in kendisine ‘‘Seçimin ertelenmesi kaydıyla bana başbakanlık önerildi, reddettim’’ dediğini aktarıyor.

Çiller kiminle konuşuyormuş, konuştuğu gerçek bir kişi mi?

Politikacı değilim, bunu bilemiyorum.

Cem Uzan'ın partisi ile DYP'nin ittifak yapabileceği konuşuluyor. Olabilir mi?

Anlaşılabilirler mi bilemem. Cem ile Çiller'in anlaşmalarının zor olacağını düşünüyorum, ama bu bir siyasettir. Ancak ben DYP'ye Bayar'ın DTP'sini yakıştırıyorum. Cem Uzan ile Tansu Hanım'ın söylemleri farklı.

Siz randevuya gittiğinizde bu konuşmayla Tansu Hanım sakın sizi gaza getirmiş olmasın! Bir ara Türkeş'in yakını bir işadamı vardı; odaya bir misafiri girdiğinde hayali olarak ya Başbuğ'la ya da Demirel'le konuşurdu.

Beni az çok tanıyorsunuz... Ama ben politikacı değilim. Siyasetteki bu oyunlara da hiç aklım ermiyor, iğreniyorum.

Sayın Aygün...Kemal Sunal'ın bir filminde vardı. Telefonla konuşuyordu ama telefonun fişi takılı değildi! Bakın yine soruyorum, komplo olmasın bu size..

Bana böyle bir şey yapıldıysa ayıp edilmiştir. Telefonun ucunda kim vardı bilmiyorum.

TANTAN'A DESTEK

ATO
Başkanı Aygün, YP Genel Başkanı Tantan'ın köşemizde yer alan Kemal Derviş hakkındaki görüşlerini de dikkatle okuduğunu belirterek, ‘‘Sayın Tantan doğruları söylemiş. Derviş'in göreve geldiği 2001 Mart'ından itibaren bütün veriler, ekonominin daha da kötüye gittiğini gözler önüne seriyor’’ dedi. Rakam ve oranlarla Türkiye'nin nasıl fakirleştiğini anlatan Aygün şunları söyledi: ‘‘İddia ediyorum, Derviş'in ekonomide halkı ferahlatan hiçbir başarısı yoktur. Maalesef Türk halkını % 50 fakirleştirmeyle sonuçlanan kötü bir senaryonun baş aktörüdür. Çelişkili ve güvenilmez bir portre çizen Derviş, geldiği günden bu yana sadece borçlanma yapmış, finans kesimi dışında hiç kimsenin yarasına merhem olmamıştır. Maliyetleri ve riskleri halkın omuzlarına yüklenen IMF programını uygulamaktan başka bir şey yapmamıştır.’’

Kara için imza kampanyası

DATÇA'da kaymakam ve adli yöneticiler hakkında yazdığı haberler nedeniyle dava yağmuruna tutulan yerel Datça Haber Gazetesi sahibi ve DHA muhabiri Sinan Kara üç aylık hapis cezasını çekmek üzere pazartesi günü Ula (Muğla) Cezaevi'ne girecek.

Kara, kaymakamlığa iki adet gazete nüshası vermediği için bu cezayı yedi.. Yargıtay 28.6.2002'deki onay kararında hem hapsi para cezasına çeivrmedi, hem de uyum yasalarını göz ardı etti.

Kara'ya şu ana kadar toplam 27 dava açıldı. Bu davaların 18'inde hüküm kararı sonucu toplam 9 yıl hapis ve 4 milyar liraya yakın para cezası verildi. Kalan 17 dava şu anda Yargıtay'da bekliyor.

DESTEKLEYENLER

Gazeteci Sinan Kara için yazarlar, şairler, gazeteciler, sinema ve tiyatro oyuncuları ile halk kararı protesto için imza kampanyası başlattı. İmza kampanyasına katılan isimler şunlar: Orhan Alkaya, Vecdi Sayar, Işıl Özgentürk, Sezai Sarıoğlu, Akif Kurtulmuş, Celal Başlangıç, Zeynep Oral, Azer Bortaçina, Aydın Engin, Aydın Şimşek, Mehmet Emin Berber, Tuğrul Keskin, Metin Demirtaş, Mehmet Çetin, Namık Kuyumcu, Yücelay Sal, Berham Şimşek, Mümtaz Sevinç, Remzi Özbek (milletvekili aday adayı), Erol Karakullukçu (Datça Belediye Başkanı).

Erbakan'ın asistanı

ANKARA'dan bir okurumuz anlatıyor:‘‘AKP konusundaki yazılarınızı dikkatle okuyoruz. Bu parti bir balondur, ne yazık ki hak edilmediği şekilde büyütülüyor. Gençlik Kolları Başkanlığı'na getirilen kişi Av. Zelkif Kazdal'dır. Erbakan'ın asistanlığında bulunmuştur. Karısı türbanlıdır. 'Teşkilat yoklaması'ndan önce ‘Benim elimden geçmeyen aday zor seçilir' diyen ve aday pazarlıklarında bulunan bir bu kişi ile mi AKP yeni ve çağdaş parti oluyor. Vah benim oy kullanacak 18 yaşını yeni bitirmiş 4.3 milyon gencime...

Ayrıca araştırır mısınız; şeriatçıların oturduğu Sinsan Töre Kent'te AKP'ye kayıtlı kaç üyesi vardır?’’

AKP'nin MHP şantajı

BU faksı Kadıköy'den bir arkadaşımızdan aldık:‘‘Benim Ermeni arkadaşlarım var. Geçenlerde Feneryolu'nda oturan İ.'nın evine bir telefon gelmiş. ‘‘Ben A. Hanım'ın arkadaşıyım. Eğer uygunsa sizin evinize gelmek istiyorum’’ demiş. İ., ‘‘Niçin?’’ diye sormuş. O da 'A. Hanım AKP'ye üye oldu. Bir de sizinle konuşmak istiyoruz’’ demiş. İ. de kabul etmemiş. Bu arada A.'yı aramış, ‘‘Neler oluyor’’ diye... O da AKP'ye üye olduğunu söylemiş. Ermeni cemaatindeki bazı saf insanları ‘‘Bize oy vermezseniz MHP tek başına iktidara gelecek, onlar sizi rahat bırakmaz’’ diye kandırıyorlarmış.

Yani kimi Ermeniler, MHP korkusuyla gidip AKP'ye üye oluyorlarmış. Ermeni vatandaşlarımız, bunu Ermeni Cemaati Lideri Mutafyan'a da e-mail'le ilettiler. Sizin de haberiniz olsun.''


KADIKÖY'den N.D. uyarıyor: Sayın Baykal, Erkan Mumcu için ‘‘Türk siyasi hayatına yakışan bir kişidir’’ demiş... Erkan Mumcu'nun 1990'dan önce poturlu ve sakallı hali ile bir tarikat dergisinde neler yazdıklarını, Turizm Bakanlığı döneminde yaptıklarını, Yalvaç'a aktarılan paraları bilmiyor mu? Hakkında yazılanları hiç okuyan yok mu? Mumcu, CHP'ye girerse oy vermeyeceğim.

TÜRKİYE'de ilk defa kurulan Ayakkabı Meslek Lisesi öğrencilerini bekliyor. Öğrencilerden kayıt için para alınmayacak; ilk aşamada 94 öğrenci alınacak. Zeytinburnu, Cevizlibağ Mevkii Topkapı-İSTANBUL, Okul Tel: 0212- 547 40 60-61.

MESAJ PANOSU

YAŞAR Okuyan bakan iken, SSK emeklilerinin ödeme günleri nedeniyle enflasyondan hasıl olan fark ödemelerinin, mahkeme ilamı üzerine 4 Ağustos 2002’de tediye edileceğini açıklamıştı. Gündem kayınca bunlar unutuldu; bu konuya kim sahip çıkacak

Günay BEKMAN- İSTANBUL

KIZIM
üç yıl oldu Fen-Edebiyat Fakültesi'ni birincilikle bitirdi. Başvurmasına rağmen hálá öğretmenlik hakkı alamadı. Vermeyeceklerse bu okulları neden açık tutuyorlar, kapatsınlar daha iyi. Hiç olmazsa bizden sonraki insanlar stres altına düşmesinler. 10 bin 700 Fen Edebiyat Fakültesi mezunlarına yazık değil mi?

Ekrem ERDEM-KAYSERİ

DAHA
önceki hükümetler tarafından iki kez verilen tüm memurlara 1 derece ilerleme hakkının 1991 yılından sonra göreve başlayan memurlar için de verilmesini istiyoruz. Lütfen bu eşitsizlik giderilsin.

Antalya'dan bir grup memur

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘TÜRKİYE, Arap İslam anlayışı ile sunni bir devlet haline gelmiştir. Anayasa'nın 10. maddesine dayanılarak istediğimiz talepler yerine getirilmezse ilgili yasaları değiştirmeyen parlamento dahil ilgili kurumları dava edeceğiz. Bu seçimlerde hangi partiye oy vereceğimizi de 31 Ağustos Cumartesi günkü toplantıda kararlaştıracağız’’

(Cem Vakfı Başkanı Prof. İzzettin Doğan)
Yazının Devamını Oku