SİYASİ istikrar ya da yüzde 10 barajının aşılması üzerindeki gelişmeler hangi noktaya gidecek. Gazetelerde çeşitli senaryolar yeralıyor. Aynı siyasal görüşe sahip partilerin hangi gerekçeye dayanırsa dayansın ittifak anlayışı içinde olmaları doğal... Merkez sol ya da merkez sağın kendi içinde ittifaka gitmesi, hatta olacaksa
AKP-SP arasında da ittifak yapılması bu doğallığın içinde...
Ankara'dan siyasetçi bir dostumuzla konuyu tartışırken, ‘‘Ancak, siyasal görüşleri birbirine tamamen ters partilerin de ittifak arayışı içinde olduğuna, örneğin
HADEP-SP'nin ya da
ANAP-HADEP'in ittifak arayışında bulunmasına’’ dikkat çekerek şöyle diyor:
‘‘Bu tür ittifaklar seçmenle alay etmek anlamına gelmektedir ve demokrasiye de ters düşmektedir. Bir seçmenin bu kadar farklı görüşlere sahip olan iki partiyi desteklemesi mümkün değildir.
HADEP'e oy verecek kişinin
SP ve
ANAP'a, bunlardan birine oy verecek kişinin de
HADEP'e evet demesi, bu ittifakı oyuyla desteklemek zorunda bırakılması mantıklı ve demokratik değildir.
Ayrıca, siyasal ve dünya görüşleri birbirine aykırı olan iki partinin ittifak yapması, hak etmedikleri oyu almaları anlamına da gelmektedir. Neticede, seçimlerden sonra bu ittifak dağılacaksa, ittifakın oluşmasında bir
seçim hilesi var olduğu sonucu ortaya çıkmıyor mu?
Batı ülkelerinde de ittifak kapısı açıktır. Yasalar buna izin vermektedir. Ancak, hiçbir zaman birbirine zıt partilerin
seçim hilesi türünden ittifak arayışları görülmemektedir.
Kısaca, benzer siyasi görüşlere sahip siyasi partilerin ittifakını bir vatandaş olarak desteklerken, birbirine tamamen aykırı partilerin
Meclis'e girebilmek için ittifak yapmasına karşıyım ve gayri ahlaki görüyorum.’’
Tayyip Erdoğan ne vergi ödemiş?
EĞİTİMDE parası olanlar yine istedikleri okullara gidebilecek, olmayanlar için yine hüsran mı olacak? Evet bu soruyu okurlarımız,
Recep Tayyip Erdoğan için soruyorlar.
Erdoğan'ın üç çocuğu
Amerika'da, bir çocuğu da
İngiltere'de okuyor. Dört çocuğun yıllık okul masrafının 100 bin dolar olduğu bildiriliyor.
Erdoğan çalışma yaşamına
İETT'de işçi olarak başladığı, daha sonra bir suçuk imalathanesinde muhasebecilik, ardından yakınlarıyla
toptan bakkaliyecilik yaptığı, son olarak da
Ülker'in dağıtım bayiliklerinden birinin önemli ortağı olduğu biliniyor.
İstanbul'un tanınmış, köklü, zengin ailelerinden hangisi bir anda ailenin dört ferdini yurtdışına eğitim için gönderebildi?
Sade bir vatandaş çocuğunu anaokula veremiyor; çünkü kazancı yetmiyor. Özel okula başlayan bir çocuğun kayıt ücreti semtine göre 2-3; hatta 5 milyara ulaşıyor. Kim verebiliyor bunları? Üniversitede çocuğunu okutan ailelerden hiç söz etmeyelim.
Tayyip Erdoğan, çocuklarına bu kadar para harcadığına göre büyük servet sahibi olduğu anlaşılıyor. Bu serveti
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde mi elde etmiştir?
OĞLUNDAN BORÇ ALDI
Erdoğan'ın oğlu
Burak'ın sünnet düğününde toplanan 30 kilo altın, 262 milyar lira karşılığında 250 bin dolara çevrildi.
Daha sonra genç
Burak da bu parayı, babasına
'borç' olarak verdi.
Bu iş biraz karışık olduğu için de yargıya düştü, serveti araştırılmaya başlandı.
Bırakın
Türkiye'yi, dünyanın hangi ülkesinde bu kadar aşırı boyutta hediye verilmiştir?
Erdoğan'ın,
İran'dan sonra son yıllarda hayran olduğu
Amerika'da bir devlet başkanına 50 doların üstünde hediye verilmediğini bilmesi gerekiyor.
Okurlarımız,
Erdoğan'ın serveti üzerinde düşünülmesi ve durulması gereken şeyler olduğunu söylüyorlar. Normalin üzerindeki düğün armağanı
bağış sayıldığından
Veraset ve İntikal Yasası kapsamında vergiye tabi olması gerektiği görüşlerine maliyecilerin yanıtı var mıdır?
Neyse; bir baba çocuklarına 100 bin dolarlık eğitim harcaması yaparsa en az 1 trilyon ticari kazancı veya mevzuat faizi geliri bulunması gerektiği varsayılabilir.
1 trilyon kazancın 495 milyarı da vergi olursa geri kalan parayla bu kadar eğitim harcaması yapılabilir ancak...
Tayyip Erdoğan geçen yıl ne kadar gelir ve kurumlar vergisi ödediğini açıklamak zorundadır.
Eminönü'nde gerçekler
‘EMİNÖNÜ'nde neler oluyor?’ (8.3.2002) başlıklı yazımız üzerine Eminönü Belediye Başkanı
Lütfi Kibiroğlu mahkemeye gitti ve daha soruşturma sürerken
'aldığı' tekzip kararıyla 8.6.2002'de köşemize konuk oldu. Köşemizde ilk kez böyle bir tekzip yayınlanırken, yazdıklarımızın gerçek olduğu da çok geçmeden ortaya çıktı.
Başa dönelim.
CHP Eminönü İlçe Başkanlığı, %95'i belediyeye ait
Emin Ltd. Şti'nin kuruluşunun yasalara aykırı kurulduğu ve faaliyetlerinde de belediye olanaklarını kullanarak belediyeyi zarara uğrattığı bildirerek belgeleriyle Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurmuştu.
İçişleri Bakanlığı müfettişleri şirkette yaptıkları soruşturmada iddiaların doğruluğu ortaya çıktı ve
Kibiroğlu hakkında yargılanması için suç duyurusunda bulundu. İçişleri Bakanı
Yücelen de 14.5.2002'de gerekli onayı verdi. (Nedense bu karar üç ay sonra 13.8.2002'de taraflara tebliğ edildi.) Şimdi
Kibiroğlu ve onun
'Emin Ltd.Şti' yargıya hesap verecek... Peki daha soruşturma sürerken mahkemeden aldığı tekzibinde ileri sürdükleri ne olacak? Tekzip metninde
yer verdiği 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde nasıl beraat etmiş? Çünkü şirket hakkında soruşturma daha sona ermeden
Kibiroğlu kendince hüküm vermişti. Peki nasıl bir beraattı bu?
Ayrıca
Eminönü Belediyesi'nde
Ramazan'da Hatim indirme olayını gündeme getirdiğimizde de, Başkan
Kibiroğlu telaşlanmıştı. Hatim olayını duyuran yazıyı
Atatürkçü bir bürokrat olan Başkan Yardımcısı
İhsan Maçin'in tanzim edip basına haber verdiği iddiasıyla Savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu. Savcılık ise, raporu hazırlayan bilirkişilerin, başkanın yandaşları olan
Hasan Birkan ve
Veli Demir ile
'sahte' bilirkişi
Prof. Kemal Yavuz ve
Şahin İplikçi oldukları belirlendi. Ve savcılık başkan dahil beş kişi hakkında soruşturma başlattı.
İçişleri Bakanlığı da ayrıca soruşturma yapıyor.
Unutulanlar
KEMAL Derviş, CHP'ye geldi, hoşgeldi?
Peki;
Altan Öymen, Erol Tuncer, Ertuğrul Günay, Hasan Fehmi Güneş, Adnan Keskin, Haluk Özdalga, Mustafa Gazalcı, Nurettin Sözen gibi isimleri hatırlayanınız kaldı mı?
Soru
ORGENERAL Edip Başer'in emekli edilerek yine teamül dışı uygulama ile Orgeneral
Aytaç Yalman'ın Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na getirilmesi konusu araştırılıp açığa çıkarılmalı ve şeffaflık ilkesi dikkate alınarak
Genelkurmay Başkanlığı tarafından kamuoyuna açıklanmalıdır.
Aksi takdirde bu uygulama
TSK içinde kanayan bir yara olarak kalacaktır.
M.G.-ANKARA Sonumuz ne olacak
BİZLER sulu tarımla, yani pamuk, mısır, soya fasulyesi ekimiyle uğraşan çiftçileriz. Çok değil daha 5-6 yıl önce 10 ton pamuk satarak bir adet traktör (M.F. 285) alabiyorduk. Şimdiyse 40 ton pamukla bile alamıyoruz. Çünkü geçen yıl pamuğun kilosunu 480 binden sattık; 10 tonu 4.8 milyar. Bahsettiğim traktör ise tam 20 milyar lira. Yani arada 4 kattan da fazla fark var. O günleri hiçbir zaman bulamayız artık, fakat hiç olmazsa devlet eliyle zarar da etmeyelim istiyoruz.
2000-2001 sezonunda 80 dekar pamuk ektim. 60 kwa'lık dalgıç pompasıyla günün 24 saati gece-gündüz sulama yaptım ve sulama üç ay sürdü. Sezon sonunda bana gelen fatura tam 12.2 milyar liraydı. 80 dekar tarladan elde ettiğim kazanca gelince.... Dekarı 350 kg'den 80 dk. eder 28 ton pamuk. Satarken de nakliye, hammaliye, kesinti derken kilosunu 445 bin liradan sattım. Ve toplam 12.4 milyar aldım. Bir de bunun ekiminden toplanmasına kadar tarlanın hazırlanışı, el çapası, traktör çapası, tohum, gübre masrafları var. Pamukla uzaktan ilgilenen birlir ki bu masraf, aldığımız ürünün en az % 45'ini bulur da geçer bile... Elimde kalan 6.8 milyar.
Bu paraya 5.3 milyar daha eklemeliyim ki,
TEDAŞ'a olan elektrik borcumu kapatabileyim. Halbuki varım yoğum ürünümdü ve başka gelirim de olmadığı gibi geçinebilmem mümkün değil.
Bizim sonumuz ya intihar ya da hapishane olmasın.
D.F-DİYARBAKIR GÜNÜN SÖZÜ
‘‘Eğer bir erkeği eğitirsen, bir kişiyi eğitmiş olursun. Bir kadını eğitirsen, tüm aileyi eğitmiş olursun.’’
(Afrika atasözü)