Yalçın Bayer

Bu militan müdür kimdir

3 Ekim 2002
<B>BEYAZIT</B> İlköğretim Okulu ile ilgili olarak bir velinin anlattığı <B>‘‘Karanlık güçlerin öğrencilere oyunu’’</B> (26.9.2002) başlıklı yazımız geniş yankı uyandı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Danışmanlığı'ndan yapılan açıklamada, üzerinde Ali Müfit Gürtuna isminin yazıldığı hediye çantaların içinde deprem, çevre, nüfus, ulaşım, eğitim, kültür, müzeler ve fiziksel engellilere yönelik İstanbul Ünitesi adlı bülten ve Trafik adlı kitapçığın bulunduğu belirtilerek, ‘‘Bu setlere parti propagandasına yönelik bir şeyin eklenmesinin söz konusu olamayacağı’’ bildirildi.

Belediyenin açıklaması doğru... Ancak okulda o çantaların içine konulanlar tartışma konusu oluyor.

Bu okul müdürünü biraz daha tanımak için bir başka veliden gelen mektubu okumak gerekiyor:

‘‘Yazılanlara aynen katılıyorum. Bir de benim ve diğer velilerin şahit olduğu bir olayı paylaşmak istiyorum.

Bu okulda 2002 yılının ikinci yarısında bir veli toplantısı oldu. Toplantı konusu servis taşımacılığı ve yemek konusu idi. Biz veliler olarak okulun kapanmasına iki ay kala böyle saçma bir toplantı konusunun olmayacağını, yapılacaksa bir yeni dönemde bir şeylerin yapılması gerektiğini söyledik.

Müdür Bey toplantıda şöyle konuştu:

'Hakkımda çok şikayet yapılıyor. Bu nedenle doğru dürüst çalışamıyorum. Diyorlar ki, Müdür Bey ilkokul çocuklarını toplayıp cuma namazına Beyazıt Camisi’ne götürüyor. Sayın veliler, ben inancım gereği bu çocuklara cumaya gidin de demem, gitmeyin de demem.'

CUMHURİYET DÜŞMANI

Bu arada yaklaşık 300 civarında veli vardı. Gruplaşmalar oldu. Birkaç veli, müdürü destekler mahiyette 'hocam burası İsrail mi, nasıl cumaya engel olurlar?' diye bağırmaya başladı. Bu arada bir öğretmen 'bu müdür Cumhuriyet düşmanıdır, Atatürk düşmanıdır' diye bağırdı.

Ben yaklaşık 40 yaşlarındayım. Bir an 12 Eylül dönemi aklıma geldi. Çünkü salonda insanlar ayaklandı, bağırmalar, çağırmalar oldu.

Ve toplantı da sona erdi.

Çok entresandır bir idareci kendi toplantısını nasıl militan bir tavırla yapar. Nasıl velilerin kendilerine teslim ettiği öğrencileri, öğrenci olaylarının yoğun olarak yaşandığı ve siyasi protestolara sahne olan bir camiye götürür! Bu konuda velilerin bir izni var mıdır? Bir olay esnasında bu öğrencilere bir şey olursa hesabını kim verecek merak ediyoruz.‘‘

Bir velinin duyguları İstanbul'un göbeğinde 'eğitim birliği'nin nasıl parçalandığı gösteriyor. Bunları kim koruyor?

Belediye hassasiyet gösterip olayın kendisiyle ilgisi olmadığını söylüyor; Valilik ve Milli Eğitim Müdürlüğü ise hala susuyor.

Doğru ve yanlış


MİLLETVEKİLİ adaylarının küçümsenmeyecek bir oranının suç işlemiş olduğu ya da haklarında soruşturma sürdüğü bilinmektedir.

Bu çirkinlikler karşısında partilerin takındığı tavır ise bana göre çok daha çirkindir. Partiler bu konuda yapılan eleştirileri ciddiye dahi almamakta, yanlış yapmadıklarını iddia etmektedirler.

Partiler tarafından sergilenen bu tavır ülkemizde çirkinliğin, suçun, sabıkanın ne kadar kanıksandığını göstermektedir.

ABD'de birkaç dönem öncesinde yapılan bir başkanlık seçimi öncesinde ilkokul öğretimi sırasında kopya çektiği öğrenilen bir adayın yarıştan çekildiği gerçeği ve güzelliği dikkate alındığında ülkemizde yaşananların çok daha vahim olduğu ortaya çıkmaktadır.

Ülkemizde yaşanan bu olumsuzlukta halkın da ilgisizliği, güzel ile çirkini; doğru ile yanlışı ayırmayan tavrı elbette ki etkili olmaktadır.

Emrah ÇİFTÇİ-ANKARA

Tekel’e soru


TEKEL tarafından üretimi ve dağıtımı yapılan birçok sigara bulunamıyor. Bu sigaralar Samsun 216, Tekel 2000 kısa, Ballıca uzun ve diğerleri... Piyasada çok tutan bu sigaraların Philip Morris ve Japan Tabocco sigaralarının satışına kötü etki yaptığı bilinmektedir. Katrilyonluk bu piyasada Tekel'e bir soru gerekiyor:

Bu sigaraların piyasada olmayışında (genellikle yoklar), yabancı sigara tekellerinin parmağı var mı?

Yaşar ÖZKILIÇ-YALOVA

Açıklama ise açıklama


TCDD'den ‘‘Türkiye'nin sınırı Erzurum'a kadar mı?’’ (25.9.2002) yazısına şu açıklama yapıldı:

‘‘Erzurum'a yeni bir tren seferinin konulmasının Kars açısından siyasi mülahazalara indirgenmesi büyük bir talihsizliktir. Kars bizim serhat şehrimizdir. Sizin yazınızda belirttiğiniz gibi Kars'ın ‘komünist' olduğu iddiası da komiktir. Ankara'dan oturup da şehirleri böyle ‘sağcı ve solcu' diye tanımlamanın bölücü tutum anlamına geldiğini sizin takdir edip sütunlarınızda yansıtmamanız gerekirdi.

Ayrıca Kars'a giden zaten bir tren seferi vardır. Kars'ın ihmal edilmesi diye bir şey söz konusu değildir. Yeni konulan tren seferinin Erzurum'a kadar gitmesi tamamen teknik sebeplere dayanmaktadır. Ankara'dan Kars'a tren 24 saatte gitmektedir. Karşılıklı olarak tren seferlerinin düzenlenebilmesi için 4 tren setine ihtiyaç vardır. Oysa elimizde bizim imkánlarımız çerçevesinde bir yılda ürettiğimiz 2 tren seti bulunmaktadır. Mevcut 2 tren setiyle de karşılıklı seferler ancak Erzurum'a kadar yapılabilmektedir. Erzurum'a düzenlenen tren seferinin yanında Kars treninin de iyileştirilmesi çalışmaları devam etmektedir. Yeni üretimler sürdükçe Kars dahil tüm diğer doğu illerine ait tren seferleri de yenilenerek hizmet vermeye devam edecektir.’’

Diyanet’e öneri


DİYANET İşleri Başkanlığı, Eskişehir yolundaki yeni, çok büyük ve modern binasına taşındı. Kocatepe Camii bitişiğinde sonradan yapılan ve cami ile ilgisi olmayan eski binaları boş kaldı. Ankara'nın ve Cumhuriyet döneminin en büyük camisinde hemen her gün askeri ve sivil protokol cenaze törenleri olmakta, bu yüzden trafik kesilmekte ve ulaşım durmaktadır.

Cami bitişiğindeki eski Diyanet İşleri binaları yıkılsa hem ulaşım kesilmeden protokol için cenaze töreni alanı sağlanmış olur; hem de cami etrafına sonradan sıkıştırılmış yapılardan kurtularak heybetli görünümüne kavuşmuş olur.

A. Zeki ACAR-ANKARA

İnebolu barınağı


MHP Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu, telefonda şunları söylüyor:

‘‘Yalçın Bey, 1996'larda DYP tarafından temeli atılan İnebolu balıkçı barınağı inşaatının neden durdurulduğunu eleştirdiniz. Size son durumu bildirmek isterim: Dolgu inşaatı ağustosun ilk haftasından beri başladı. 3.9 trilyon bütçesi vardı, bu yıl sonuna kadar 1.5.-2 trilyon harcama olabilir. Biliyorsunuz Karadeniz'in azgın dalgalarına karşı barınak yapmak kolay değildir. Ayrıca dipte 6 metre balçığın taranarak temizlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle iyi hesaplama yapılması gerekiyordu. İTÜ'lü hocaların sağlıklı proje ortaya çıkartmaları için çalışmalar uzun sürdü. Artık işler yoluna girdi.’’

Gaffar gitti Birgit geldi


AFYON'dan bir grup öğretmenın faksında şöyle deniliyor: 18.4.1999 seçimleri öncesi... Birkaç eğitimci parkta oturuyorduk. Yanımıza milletvekili adayı Gaffar Yakın geldi. Ellerimizi sıktı. Hatırımızı sordu. ‘‘Adreslerinizi verir misiniz?’’ dedi. Ne yapacağını sorduk. ‘‘Yeni Çağa Yeni Yorumlar-İslam, Atatürk Laiklik’’ adlı kitabını göndereceğini vurguladı. Adreslerimizi not etti, sevindik.

Demek kitap seven vekiller de vardı!

PTT ve kargoya defalarca ‘‘Adımıza kitap gönderildi mi?’’ dedik. ‘‘Hayır’’ dediler. Sonuç olarak Ankara da dahil, Said-i Nursi'yi övdüğü bu kitabını o günden beri hiçbir yerde bulamadık.

Yakın, ardından DSP'den milletvekili oldu; Cem-Özkan-Derviş'le istifa etti. Önceki gün küskünlerin lideri olarak Meclis'teki halini görünce bunları hatırladık.

Afyon'da DSP için kendisine verilen oylara üzüldük.

Artık DSP'de Kubi'ler ve Gaffar'lar yerine doğru bir aday var; 1974'te Kıbrıs'ı alan Ecevit'in hükümet sözcüsü Orhan Birgit...

Başarılar Sayın Birgit...

MESAJ


MERSİN'in, görevden alınan Karaduvar Mahallesi muhtarı Habip Hazar, ‘‘1999 mayısında Akgübre'nin taşan amonyak tanklarından dolayı denizin üstü balık, yunus ve kaplumbağ ölüsüyle dolmuştu. Görsel basın tarafından alınan bu görüntüler neden yayınlanmadı?’’ diye sorarak şunları söylüyor: ‘‘Ben insanı, doğayı ve dünyayı seviyorum. Banka soymadım. TBMM'nin koltuklarını satmadım. Geleceğimizi katledenlerle ilgili olarak hükümetimiz ne gibi çalışmalarda bulundu? Ülkeyi karanlığa gömen, santralları çalıştırmayıp geleceğimizi yok edip ülkemizin uluslararası arenada itibarını yok edenlere ne yapıldı?’’

KADIKÖY-Beşiktaş vapurunda sabah-akşam yolculuk ederken TV'den gelen bıktırıcı reklam anonsları ve yüzlerce kez tekrarlanan bir parodi ile yüzyüze kalırsanız Şehir Hatları'na ne derseniz acaba? Artık o eski vapur yolcululuğunun zevki de kalmadı.

Birdal BOZDAĞ
Yazının Devamını Oku

Uyan Türkiye

2 Ekim 2002
<B>Yurtta sulh, Irak hariç cihanda sulh</B> LONDRA'dan izne gelen gazeteci dostumuz Faruk Eskioğlu ile ilginç bir sohbet yaptık. ‘‘Londra'da ne var ne yok’’ dedik. Türkiye'de savaşa karşı seslerin cılız kaldığı dikkatini çekmiş. ‘‘Saddam'ın menzilindeki Türkler bir şey yapmazken, menzil dışındaki biz Türkler dışarda savaşa karşı yürüyoruz’’ diyor.

Turizmi merak ettik; Eskioğlu şöyle konuşu:

‘‘İngiltere'den bakarak Irak'a karşı olası savaşın Türkiye'yi turizm ve finans açısından şimdiden olumsuz etkilemeye başladığı söylenebilir. İngiltere'de savaş rüzgárlarından etkilenen turizm şirketleri Türkiye'nin içinde bulunduğu Irak'ın komşusu ülkeleri riskli bölge ilan edip, ‘özel indirim, rezervasyon azaltma ve alternatif ülkeler sunma' gibi önlemler almaya başladı. İngiltere'nin en büyük turizm şirketi Thomas Cook'un Tur Operatör Direktörü Manny Fontenla Novoa, 'hassas nokta' olarak Türkiye, Mısır ve Tunus'u gördüklerini vurgulayarak, kapasite kesintisi ve uçuşları başka bölgelere kaydırma yoluna gittiler. Deniz yolları turizm şirketi Cruise Lines direktörü Fred Olsen'in İngiliz medyasına ‘Biz İstanbul'a tur düzenlemeye başladık. Keşke bu işe girmeseydik' diye hayıflanması Kuşadası ve İstanbul için büyük kayıp değil mi?’’

KRİZ AĞIRLAŞABİLİR

Faruk Eskioğlu, 'kara bulutların' mali sistem üzerinde de dolaştığını anlatırken, İngiltere'deki finans çevrelerinin bir savaş halinde Türkiye'deki bankalara sağladığı sendikasyon kredilerinin faiz oranlarının yükseleceğini, Türkiye'nin ucuz kredi bulmakta zorlanacağını söyledi. ‘‘Bunun anlamı krizin derinleşmesidir’’ dedi.

Başka olumsuzluk örneklerine de dikkat çekiyor:

‘‘Bilindiği gibi ABD ve İngiltere hükümeti Türkiye'yi Irak harekátına katılmaya ikna etmeye uğraşırken, The Independent gazetesi yazarı Mauren Freely'ın alışılmışın dışındaki yazısı bizi uyandırmaya yeter mi acaba? Freely, ‘Türkiye'de politik çalkantı sonrasında AB'ye uyum için önemli adımlar atılmaya başlandı, büyük ekonomik yükümlülükler üstlenildi' diyerek, ABD'nin Türkiye üzerindeki Irak operasyonu için baskısına göz yummanın ikiyüzlü ve siyasi aptallık olacağı yorumunda bulunuyor. Bu sözleri aslında Ankara'nın söylemesi gerekli... 'Yurtta Sulh, Cihan'da Sulh' söylemi Irak için geçerli değil mi?’’

DIŞ TÜRKLER DAHA DUYARLI

İngiltere'
de savaşa karşı yapılan son gösteriyi sorduğumuzda Eskioğlu şöyle diyor:

‘‘Bütün sendika ve dernekler, 'Savaşa Karşı Birlik' çatısı altında birleştiler. Parlamentoda kulis faaliyetleri yapan birlik, geçtiğimiz cumartesi günü Londra'da 250 bin kişinin katıldığı bir gösteri düzenledi. Yaklaşık 2 bin Türk'ün de katıldığı bu gösteride, savaşın Irak'a karşı değil, yoksulluk ve AIDS'e karşı yapılması istendi; Blair ve Bush da protesto edildi. Eşcinsellerden din adamlarına, çocuklardan ihtiyarlara kadar yaşamın her kesiminden katılanlar olduğunu söylersem bizim sivil toplum örgütleri, siyasetçiler ve üniversiteli gençler alınır mı acaba?’’

Karakaya-Aksöz


PROF. Yaşar Nuri Öztürk'ün seçim bölgesindeki çalışmaları sırasında yerel gazetelerin ne yazdığını aktarınca Adana'dan fakslanan 'Ekspres' gazetesinde ilginç bir haber daha okuduk.

Prof. Öztürk'ün 'ezan'dan başka bir kızgınlığı daha varmış...

Gazeteye göre; Öztürk, dostu olan Adanalı işadamı Şekip Karakaya'nın CHP'den aday olmasını istemiş. Ancak listeler açıklandığında Karakaya'nın yerine eski ANAP'Uğur Aksöz'ün, Deniz Baykal'ın kontenjanından Adana 5. sıraya konulduğa dikkat çekmiş... Prof. Öztürk de, son kitabıyla ilgili tartışmaları vesile yaparak ‘‘Sözüm dinlenmiyor’’ diyerek istifa etmiş.

Yaşar Hoca'nın ne kadar programlı ve sözünde duran bir kişi olduğunu CHP'liler daha öğrenememişler.

CHP'
nin hata yapmaya hiç hakkı yok.

Yıldız Porselen MHP'lileştirildi


BEŞİKTAŞ Yıldız Parkı'nda Abdülhamit tarafından kurulan Yıldız Porselen Fabrikası, Osmanlı ve Türk sanatının yaşatıldığı ve geliştirildiği bir yer olarak işlevini Temmuz 2001'e kadar korudu... Bir bakıldı ki, 35 kişi emekli edilivermiş...

'Yıldız Porselen'den tehditle emekli edilen bir grup' 35 kişinin emekli edilmesiyle yaşanan huzursuzluk ve tedirginlik sonrasında neler olduğunu şöyle anlatıyor:

- Kimya mühendisliği eğitimi olan Japonya'da porselen üzerine çalışmaları olan fabrika müdürü Metin Ermiş zorla emekli edilip yerine zar zor AÖF'yi bitirmiş olan MHP İstanbul İl Başkanı H.H.Ceylan'ın yakını Kaya Okuçuoğlu, 2 milyar 250 milyon maaşla fabrika müdürü yapıldı.

- İTÜ Makina Mühendisliği ve Endüstri Mühendisliği mezunu, bu konularda doktora vermiş olan Planlama Müdürü Bahar Korkusuz emekli edip yerine de Ömer İzgi'nin ahbabı bir başka emekli 1.8 milyar maaşla getirildi.

- Zorla emekli edilenlerden İktisat Fakültesi mezunu Emin Şahin'in yerine Muhasebe Müdürü olarak açıktan atanılan AÖF mezunu kişinin, Meclis Genel Sekreter Yardımcısı'nın danışmanı olmaktan başka ne gibi meziyetleri olduğu; fabrika müdür yardımcılığına açıktan atanan kişinin MHP'li bir bakanın kardeşi olmasının bu görev için yeterli bir kriter olup olmadığı üzerinde düşünülecek hususlar değil midir?

- Konusunda uzman, ressamlıkta iddialı çalışmaları olan El Dekor Müdürü Mürşit Aydın'ın yerine getirilen iki yıllık MYO mezunu Hayati Erdem'in Klasik Türk Süsleme Sanatı konusunda ne gibi hüneri ve katkıları olabilir.

- Personel Müdürlüğü'ne aday Hüseyin Pamuk'un iki yıllık açık öğretim mezunu olması ve ülkü ocaklarından yetişmiş eylemli bir ülkücü olması, servis müdürlüğüne atanması için yeterli midir? Bu kişilerin servis müdürlüklerine atanmasıyla 1.7 milyarın üzerinde maaş alacak olmaları MHP teşkilatına olan hizmetlerinin ödüllendirilmesi midir?

Eski Meclis Başkanı Yıldırım Akbulut'un yeğeni olan Daire Başkanı Polat Akbulut'un, MHP'lileşen bir kurumdan bilgisi var mıdır?

İSKİ’nin ihmali


BÜYÜKŞEHİR Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna'ya Kadıköylülerden bir not: İSKİ, Kalamış'ta Münir Nurettin Selçuk Sokağını kazalı neredeyse 1.5 yıl oldu. Boru döşeceği söyleniyordu. Toz toprak arasında ikinci yaz geçti; yağışlı havalar geldi ortalık çamur deryasına döndü. Hele Fenerbahçe'nin maçlarında ortalık tam bir rezalete dönüyor. Kimdir bu müteahhit; parasını mı alamaz yoksa becereksiz midir?

Biliyor musunuz?


9-14 Ekimdeki Frankfurt Kitap Fuarı'na, Kültür Bakanlığı'nın davetlisi olarak katılacak Uluslararası PEN Kulüpleri Federasyonu Türkiye Başkanı Üstün Akmen'e Alman Konsolosluğu'nun vize vermediğini ama sonuçta bir başka ülke konsolosluğundan Schengen vizesi aldığını,

Türkiye'nin en kapsamlı seçim haber portalı ve aday tanıtım sitesi secimhaber.com faaliyete geçtiğini,

biliyor musunuz?

MESAJ


GÜRPINAR'da Parlamenterler Konut Kooperatifi üyesi okurumuz ‘‘Müteahhit Fatih Recep Saraçoğlu'na (AKP kurucusu, 3. bölge 17. sıra adayı) iskan parası ödendiğini hatırlıyoruz. Peki istenen 1 milyar 750 milyon liralık altyapı parası arasında yeniden neden iskan parası var?
Yazının Devamını Oku

Adaylık ve ekonomik suç

1 Ekim 2002
<B>FADIL Akgündüz'</B>ün <B>(Jet Fadıl),</B> <B>Siirt'</B>ten milletvekilliği adaylığı <B>Almanya</B>'daki mağdurları tarafından dikkatle izleniyor. Akgündüz'ün Avrupa'da ülke ülke gezdiği biliniyor.

Hakkında ilginç iddialar gündeme getiriliyor. Bazı ipuçlarını yakalamak için Almanya'daki Jetpa'nın eski müdürlerinden İbrahim Görgülü'nün 7.12.2000 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde yer alan sözlerine bakmak gerektiği hatırlatılıyor.

İbrahim Görgülü, Akgündüz'ün Usame bin Ladin'le görüştüğünü söylemiş... Bu haberi yazan ‘Cumhuriyet Hafta’nın Avrupa Yayın Yönetmeni olan Osman Çutsaya'ya bu konuda yalanlama olup olmadığını sorduk. ‘‘Bugüne kadar ne kendisi, ne de yakınları bu iddiayı yalanladı’’ dedi.

11 Eylül 2001'den önce yazılan haber bugün daha anlamlı oluyor.

DB'NİN ANKETİ

Almanya'
daki mağdurlar haklarını arayıp seslerini çıkartamıyorlar.

Maliye'den korkuyorlar...

Çünkü işsizlik parası alırken bu gibi holdinglere para yatıranlar da izleme altında.

Alman Deutschland Bank'ın Türkiye'de seçimlerle ilgili araştırma yapması biraz da bu tür para hareketlerine dayanıyor.

Konuşulanlar sadece bunlar değil:

Jetpa ve Akgündüz'ün Liechnestein operasyonları araştırılmayı bekliyor. Jetpa mağdurlarının Almanya'daki avukatlarından Fatma İmer'in anlatacağı çok şey olduğu biliniyor. Frankfurt Barosu avukatlarından Abdurrahman Ülger'in de öyle...

Almanya'da birçok kişi bize şöyle yakındı:

‘‘Biz Jetpa'nın peşinde koşarken Türkiye'de milletvekili adayı olması dünyada görülmüş bir şey değildir. Seçilmesi de kesindir. Bir adam ekonomik suç işliyor. Türkiye üzerine gidemiyor.’’

Irak'
ın Kuveyt'in işgalinden sonra çıkardığı bir para var.

Bu parayı kim yönlendiriyor?

ABD, Irak'a girmek istiyor. Bunların hepsi karmaşık şeyler.

Fadıl Akgündüz'ü kimse aramasın, 3 Kasım'dan sonra Meclis'te olacak.

Akgündüz’den ilginç mektup


FADIL Akgündüz'ün, Cumhur Kılıçıcıoğlu'na gönderdiği ve dünkü 'Siirt Mücadele' Gazetesi'nde yayınlanan mektubu şöyle:

‘‘Değerli hemşerim,

Sizden bir rica olacak. Gazetenizde yayınlarsanız size minnettar kalacağım.

Takiddin Yarayan'dan 16 trilyon alacağımı, düştüğüm durumdan dolayı tahsil edemiyorum. Siirtli hemşerilerime bana bu zor günümde yanımda olmalarını ve Takiddin'e oy vermemelerini istirham ediyorum.

İstifa etmesi için tüm imkánlarımı seferber ettim.’’

Bağımsız aday Akgündüz'ün sözünü ettiği Yarayan, 1999 seçimlerinde DYP'den aday olmuş ve milletvekili seçilmişti. O dönem ve şimdi de ikinci sırada olan Dr. İhsan Aydın'la birlikte Yarayan, 'Jetpa'nın adamı olarak biliniyordu.

Bu paranın 1. Lig'e çıkan Siirt Jetpaspor'a harcanan para olduğu öne sürülüyor.

DYP Siirt Milletvekili Yarayan ne diyor acaba?

Siz Cem’i bırakın Deligöz’ü izleyin


HAMBURG'dan A.U. arıyor, cumartesi günkü yazımızda geçen Cem Özdemir üzerine söyleyecekleri olduğunu bildiriyor:

Dinliyoruz:

Özdemir'in verdiği sözden vazgeçip parlamentoya dönmesini isteyenlerin olduğu doğrudur. Nitekim bu konuda internette bir destek kampanyası açılmıştır.

Özdemir'i iyi tanımak gerekiyor.

Federal milletvekili olmasına karşın yabancılara yönelik ne yapmıştır, hangi yasa önerisinde bulunmuştur? Ya da hangi yasayı çıkartmıştır? Türkler için somut ne yapmıştır Yeşiller olarak?

Siz partisi tarafından hiç olmazsa şimdilik kenara çekildiğini biliyor musunuz?

Göreceksiniz Özdemir şimdi 'bekle gör' politikası izleyecek ve önümüzdeki dönemde AB Parlamentosu'na girmek için zemin arayacaktır.

Siz asıl Yeşiller'in öteki Federal Milletvekili Ekin Deligöz'i izleyin.

Partisinin merkez yönetim kuruluna seçilen ilk Türk olmuştur. Çok önemli sayılan Federal Çocuk Yasası'nı çıkartmıştır. Bu yasa şiddete karşı çocukların korunmasını, çocuk paralarının artırılmasını, göçmen çocukların eğitimlerinin garantiye alınması gibi unsurları kapsarken en çok Türkleri korumaktadır.

Sevenlerine sorun, Cem'in böyle bir faaliyeti olmuş mudur? Hangi Türk kuruluşunun kapısını çalmıştır?

Öztürk, örgütü fena fırçalıyor


CHP adaylığından çekilmeye kalkışan Prof. Yaşar Nuri Öztürk, 3. seçim bölgesinin bulunduğu Avcılar ve Küçükçekmece'de seçim bürolarının açılışlarında ilginç konuşmalar yapmıştı.

Örgütlerin rehavetine kızmış, onları ince ince eleştirmiş, aktif olmamakla suçlamıştı.

Okurlarımızın gönderdiği yerel 'Manşet', 'Ekspres' ve 'Hürbakış' gazetelerinde yer alan seçim haberlerindeki ifadelerinden Prof. Öztürk'ün sabahki istifasının gerekçelerinden bazılarını bulabilirsiniz:

‘‘Sanki her şey olmuş bitmiş de biz bunun tadını çıkarmanın peşindeyiz. Böyle bir şey yok. CHP iktidar bohçasına yama olmayacak, tek iktidar için daha çok çalışmalıyız.’’

‘‘İlçe teşkilatları boşvermişlik içinde. Pasta yiyip yan yatarak iktidar olunmaz.’’

‘‘Daha helva pişmedi. Helvayı pişirelim, ondan sonra herkes yesin.’’

‘‘Atatürk gibi hep uyanık olmalıyız. Bazıları Atatürk'ün ruhunu katletti. Amacımız önce o ruhu geri getirmek.’’

‘‘Türkiye'yi talan edenlerin, bizi çileleri paylaşmak zorunda bırakanların oyunlarını bozacağız.’’

Yargı nedir ne değildir


‘‘YARGIYA çok ilgisiz davranılıyor. Eksiğimiz çok ama anlatamıyoruz. Adalete ne veriyorsun ki karşılığında bir şey bekleyesin?... Adliyeye bir git, pazar yeri gibi... Mübaşir avaz avaz bağırıyor. Bu çağda, adliyeler böyle mi olmalı?

Yargıç şov yapmaz, kararıyla konuşur.

Siyaset yargıya girerse, çürütür.

Bağımsız yargının olmadığı yerde ne kalkınma olur, ne sosyal barış, ne de bilim.

Seçimi ertelemek siyaseti küçültür.’’

(Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya)
Yazının Devamını Oku

Avrupa’yı unutuyoruz

29 Eylül 2002
<B>DÜSSELDORF </B>üzerinden <B>Essen'</B>e geldiğimizde, <B>Türkiye </B>Araştırmalar Merkezi Direktörü <B>Faruk Şen</B> üzüntülüydü. Dün köşemizde yayınlanan ‘‘Kopenhag'da umut yok’’ görüşünü faksla Ankara'da Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz, Devlet Bahçeli, Deniz Baykal ve AB Genel Sekreteri Volkan Vural'a ulaştırmaya çalışıyordu.

Şen, Türkiye'de ciddi bir duyarlılık oluşması gerektiğini söyledi ve şu uyarıyı yaptı: ‘‘Aralıkta Kopenhag'da Türkiye için tarih alamazsak AB'ye tam üyeliği unutmamız lazım. Seçim konusuna dalan partilerimiz bu olayı hiç göz ardı etmemeli. Mesut Yılmaz ve Deniz Baykal bu konuya ciddi bir şekilde sarılmalı. Tren gerçekten kaçıyor. 2004'te Dublin zirvesinde yeni üye olacak 10 ülke artık bizi bu trene bindirmez. AB konusundaki emeklerimize gerçekten yazık oluyor.

* * *

Alman
Federal parlamento seçimleri üzerinden bir hafta geçti. Ekonomideki daralma ve 4 milyonun üzerindeki işsizlik gibi önemli sorunlar gündemdeki yerini koruyor. Yeni koalisyon görüşmelerinin ise 15 Ekim tarihine kadar sonuçlanması bekleniyor. SPD'ye yeniden iktidar yolunu sağlayan Birlik 90/Yeşiller; Dışişleri, Çevre Tüketiciyi Koruma ve Tarım Bakanlıklarından başka Sağlık Bakanlığı'nı da istiyor.

Çünkü Yeşillerin beklenmedik çıkışı ile koalisyonda daha etkin bir ağırlığı olacağı görülüyor.

Yeşiller denince Cem Özdemir'den de bahsetmek gerekiyor. Özdemir, Frankfurt'lu ‘tartışmalı' bir danışmanlık şirketinden aldığı düşük faizli borç ve ‘‘Miles & More’’ hakkını yakınlarına kullandırmasıyla ortaya çıkan tartışmalar nedeniyle genel seçimlerde milletvekilliği için adaylığını koymayacağını açıklamıştı.

Aday listelerinin daha önceden belli olması karşısında ismi listelerde doğal olarak yer aldığından 22 Eylül tarihinde yapılan seçimlere otomatikman girdi ve milletvekili seçildi.

Ancak Cem'in, ‘‘Söylediğim sözden geri dönmem mümkün değil’’ demesine karşın özellikle bazı Türk çevrelerinin ve kendisini sevenlerin başlattığı bir e-mail kampanyası dikkat çekiyor: ‘‘Özdemir milletvekilliği görevini bırakmamalı.’’

Cem Özdemir’in durumu


ALMANYA Yüksek Seçim Komisyonu, seçim sonrası milletvekillerine doğal olarak mektup göndererek görevi kabul edip etmediğini soruyor. Cem için bütün mesele burada düğümlenecek. Cem sözünde mi duracak yoksa belirli çevrelerin kampanyasının etkisinde kalıp milletvekilliğine devam mı diyecek?

Berlin'deki Türk çevrelerinde Türkler üçüncü milletvekilliğini kaybetmemelidir.

Gerçekten Cem için zorlu bir sınav haftası. Yeşiller'in oy oranını 7.5'ten 8.8'e çıkarması karşısında, istifadan geri dönmek mazur görülebilir mi?

Etik değerler unutulur mu?

Cem Özdemir istifa etse bile, ‘‘medya dünyası’’nda yer alabileceği, yaz başındaki ‘skandal'dan sonra Federal Meclis ‘‘Bundestag’’ı kafasından çoktan sildiği, yakınları tarafından ifade ediyor.

Girişimciler fuarı


ALMANYA'da Türk girişimci sayısı bugün 60 bini bulmuş. Gerek uyum sorunu gerekse Almanya'nın ekonomik politikalarında bu unsur önemli bir rol oynuyor. Türkler arasındaki girişimciliğin artış oranı, nüfus artış oranının 2 misli olduğu belirtiliyor.

Serbest çalışan Türklerin oranı bundan 7 yıl öncesine göre yüzde 2.5 iken şimdi yüzde 7'ye çıkmış. Bunun çeşitli nedenleri var: Girişim dalgasının oluşturduğu dinamizm, sosyal yapıya yönelik dönüşüm, etnik pazardaki talebin boyutu ve riskten çekinmeme eğilimi...

İşte Essen'de önceki gün açılan Girişimciler Fuarı, girişimci ruhu taşıyan ve risk alabileceklere, ekonomideki tıkanıklık karşısında yeni bireysel seçenekler sunuyor. Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) Yabancı Girişimcileri Destekleme Yöneticisi Yunus Ulusoy, ‘Almanya risk alabilecek girişimcilere acilen ihtiyaç duyuyor' diyor.

Özellikle Kuzey Ren Westfalya eyaletinde -18 milyon kişi yaşıyor, 900 bini Türk- maden ocaklarının kapanması ile doğan aşırı işsizlik sorunu, orta ölçekli işletmelerin yaygınlaştırılmasıyla giderilmeye çalışılıyor. Eyalet Ekonomi Bakanı Schwanhold, bireysel girişimcilikteki yüzde 5 oranındaki düşüşün ciddi bir sosyal kayıp olarak değerlendirildiğini söylerken; akıl üreten ve proje sunana her türlü kredi olanakları sağlanacağını, bilgi ve yol gösterileceğini belirtiyor. Almanya'da genel işsizlik oranı yüzde 10 iken Türkler arasında bu oran yüzde 24'e kadar çıktığından, oluşan olanaklar Türkleri de epeyce etkilemiş.

Bir de bize bakın


GÜVENCELİ projelere öz sermayenin yüzde 10'unu koyana, yüzde 90'a kadar kaynak sağlanıyor. (Andreas Goldberk'in yönettiği meslek eğitim projesinde 2500 Türk eğitimden geçmiş.) Bu oran Hollanda ve Fransa'da 30/70, ABD'de 40/60 oranlarında. Almanya'da ekonomik daralmaya karşı nasıl bir psikolojik ve sosyal bir önlem alındığı daha iyi anlaşılıyor. Hele bizdeki duyarsızlığa karşı ne denmesi gerektiğini anlatmaya gerek var mı?

Acaba bizim TÜSİAD'ımızın, Ticaret ve Esnaf Odalarından, el sanatlarında 8 bin kişiye verilen ustalık belgesinin 40 bin kişiye istihdam sağladığından haberi var mıdır?

Kriz dönemlerinde insanların bir şey üretmeleri için, girişimcilik ruhunu teşvik etmek için yol gösterici olmuşlar mıdır?

Ne yazık ki hayır!

Su akar Türk bakar


BİZLERİN Almanya'daki Türk girişimcilerinden ve sivil toplum örgütülerinden öğreneceği çok şey var. Bakın size yaşanan bir tabloyu anlatalım. Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan, İzmir'deki bir konut projesinin arıtma tesisleri için 10 milyon Euro'luk hibe yardımı bulmuş. Alman makamlarıyla temasa geçmiş, ancak 1.5 yıldır Ankara'da bürokratik engellerle karşılaşmış. AB'de her yıl Türkiye'ye 130 milyon DM'lik hibe yardımı alınıyormuş. Ancak Türkiye yeterli miktarda proje sunmadığı için 2000 yılında 60 milyon DM'lik yardım kadük olmuş. Sosyal amaçlı kullanılan bu hibe kaynaklı paranın çekilmesi için Türkiye neden gereken gayreti göstermez; sorgulanması gereken konu bu.
Yazının Devamını Oku

Kopenhag’da umut yok

28 Eylül 2002
<B>SEVİLLA </B>Zirvesi'nden beri <B>Türkiye'</B>nin <B>Kopenhag</B>'da tam üyelik görüşmelerine başlaması için bir tarih almasının şart olduğunu dile getirmiş ve bu tarihin de verilebileceği konusunda umut içinde olmuştum. Özellikle Türkiye'de ağustos ayı başında yapılan kanun değişiklikleri ve Kopenhag kriterlerinin yerine getirilmesinden sonra, AB'nin 13 Aralık 2002 tarihli Kopenhag zirvesinde, en geç Kasım 2003 tarihinde başlamak üzere Türkiye'ye bir tarih verileceği görüşünü savunmuştum.

Türkiye'nin, AB'nin 1 Ocak 2004 tarihindeki genişleme sürecinden önce yani 10 Doğu Avrupa ülkesinin Birliğe üye olmasından evvel, görüşmelere başlayarak, tam üyelik persfektifini 2008-2010 yılları arasında gerçekleştireceği görüşü bende hákimdi. Birliğin yetkilileri ile yapılan görüşmelerde bu konunun gerçekleşebileceği izlenimi ciddi bir şekilde uyanmıştı.

KARAR: HAYIR!

Bu hafta başında Almanya'daki seçimlerden sonra da Türkiye için hazırlanan AB persfektifi ortaya çıkmış bulunuyor. Kopenhag Zirvesi'nde Türkiye'ye hiçbir şekilde gürüşmelere başlamak için bir tarih verilmeyecek. Her ne kadar AB Komisyonu'nun İlerleme Raporu Türkiye için olumlu sinyaller getirecek ve 13 Aralık'ta Türkiye'nin Kopenhag'da sırtı sıvazlanacak olsa da görüşmelere başlanması; ancak 1 Ocak 2004 tarihinde AB'nin 10 yeni ülkeyle genişlemesi ve 25'lerin Avrupa'sının kurulmasından sonra ele alınacak. Böylece Türkiye ile AB arasındaki görüşmelere başlanması 2004 yılı haziran ayında gerçekleşirilecek olan zirvede kararlaştırılacak. Bu, Türkiye için çok olumsuz bir gelişme olacak.

Şimdi Türkiye'nin AB üyeliğine çekinceli bakan ülkelere 1 Ocak 2004'ten sonra 10 ülke daha eklenecek. Bu 10 ülkenin en büyük beklentisi, AB'nin yardım fonlarından pay almak olacak. Bu ülkeler, pay almak için birbiriyle yarıştıkları için AB'de Türkiye'nin tam üyeliğine de kolay kolay sıcak bakmayacaklar. Polonya, Baltık Ülkeleri, Slovenya zaten AB bütçesinden kendilerine düşen paylara şüpheyle bakarken, bu ülkelerden 68 milyonluk bir Türkiye'ye görüşmeler için tarih vermelerini beklememiz güç.

Kopenhag zirvesi Türkiye için bir dönüm noktası olacak. Bu dönüm noktasında hiçbir ülke Türkiye için ağırlığını koyma yaklaşımında değil. Böylece Türkiye'nin tam üyeliği galiba yavaş yavaş yerine getirilmesi güç olan bir rüya haline gelecek. 'Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğine' ve 'AB'nin Türkiye'yi yarı yolda bırakmayacağına inanmış bir kişi olarak' bu hafta Brüksel'den ve Berlin'den aldığım sinyaller bu ümitlerimi oldukça azalttı. AB ülkeleri Türkiye'yi uzaktan sevme yaklaşımı içindeler. Son 'Eurobarometer' araştırmasında Türkiye'nin tam üyeliğini isteyen AB vatandaşlarının oranı yüzde 30'dan 34'e çıkmasına rağmen, liderler ve Komisyon Türkiye ile görüşmelere başlama konusunda daha en azından 1.5 yıl geçmesini istiyorlar.''

Prof. Dr. Faruk Şen-Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) Direktörü

Maçka kanunsuz yıkılıyor


MAÇKA otelinde Bis Heykel ve Takı Galerisi adı altında faaliyette bulunan Sanat Galerisi'nin sahibiyim. Emekli Sandığı'nın mülkü olan otel yıkılarak yeniden inşa edilecektir. Sandıkça 6750 sayılı kanuna göre tahliye davası açılmış, ancak henüz mahkemeye proje sunulmadığı için dava devam ederken Emekli Sandığı kanunsuz bir şekilde oteli yıkma faaliyetine başlamıştır.

Kanundan doğan haklarımı tahliye kararından sonra kullanabilmem için mahkemenin tahliye kararını beklemek mecburiyetindeyim. Kaldı ki Emekli Sandığı da mahkemenin vereceği tahliye kararından sonra, ilgili belediyeden gerekli izinler ve yıkım ruhsatı sonrasında binanın yıkımına başlamak zorundadır. Can ve mal güvenliğimi tehlikeye düşürecek ve en önemlisi inşaat işleriyle uğraşan vatandaşlara kötü emsal olacak bu kanunsuz fiili maalesef ne Emekli Sandığı nezdinde ne de yazılı ve sözlü olarak başvurduğum Şişli Belediyesi nezdinde durduramadım.

Kanunsuz eylem devam etmektedir. İlgili kurumlar ve yetkili şahıslar hakkında gerekli davalar açılmış ve ihtiyati tedbir için mahkemeye başvurulmuştur.

Bu tecavüzü aynı zamanda sanata ve sanatçıya hoyratça bir saldırı olarak kabul ediyor ve şiddetle kınıyorum.

Banu HAZNEDAR-Heykeltraş ve Takı Tasarımcısı

Dergi ve reklam


KOZMİK Reklam Ajansı'ndan 'Seçim-Dergi' (21.9.2002) yazısına yanıt geldi. Ajans Başkanı Ebru Gönül, ‘‘Petrogas Dergisi, BOTAŞ Vakfı'na (BOVAK) en uygun teklif verilerek alınmıştır. Reklam gelirleri BOVAK tarafından alınmaktadır. Kozmik Tasarım, sadece kendi kanalıyla sağladığı reklamlardan ajans komisyonu alır. Ulak Dergisi'nin Oktay Vural'ın sahipliğinde gözükmesi sadece ilgili süre içerisinde Ulaştırma Bakanı sıfatı taşıdığı içindir. Dergi, bakanlık yayın organı olup, Bakan, dergi künyesinde 'Ulaştırma Bakanlığı adına sahibi' olarak yazılır.

'Telekomünikasyon Ekseni' Dergisi, duyuru sonucu 7 şirketin teklif vermesiyle ihale edilmiştir. Kozmik, en ucuz teklifi vererek ihaleyi almıştır. Ucuz teklif verebilmesinin nedeni benzer işlerdeki piyasa deneyimi ve ek kadro ihtiyacı olmaksızın dergiyi yayınlayabilecek güçte olmasıdır. Bu dergiye reklam alınmamaktadır.

Petrogas: BOVAK tarafından finanse edilir. Reklam gelirleri, derginin yayın masraflarının tamamını karşılamaktadır.

Ulak: Tamamen reklam gelirleri karşılığı olarak 10 bin adet basılmaktadır. Bakanlık hiçbir ödeme yapmaz.

Tekekominikasyon Ekseni: İşveren tarafından finanse edilir’’ diyor.

Burada sorulacak çok soru vardır: Ulak'ın reklam gelirleri kime nasıl dağıtılıyor? Bakanlık bürokratları şirketlere baskı uygulayarak reklam alıyor mu? Reklam çalışması yapanlara bir komisyon veriliyor mu? Bakanlık personelinden kim daha önce bu ajansta çalıştı?

En önemlisi 'Seçim-dergi' başlıklı yazımız yeni Ulaştırma Bakanı Naci Kınacıoğlu'na sunulan basın kupür dosyasına niçin konmadı?

Bu adayı tanıyor musunuz?


- AKP'nin Ankara 2. bölge 4. sıradaki adayı kimdir?

- Prof. Beşir Atalay'dır. Kırıkkale Üniversitesi Rektörü iken dinci kadrolaşma yaptığı gerekçesiyle 1997'de dönemin Cumhurbaşkanı Demirel tarafından görevden alınmıştır. Bu olay Türkiye'de ilk kez olmuştur. Prof. Atalay suçunu bildiği için itiraz etmeden sonucu kabul etmiştir.

- Rektörlük görevi sırasında neler yapmıştır?

- Tüm kadrolaşmasını dinci kesimden gelen listelerle yaptı. Üniversitede pek çok bayan öğretim üyesi türban ile derslere girdi. Yurtdışına giden tüm burslu öğrenciler dinci kesimden seçildi. Asistan, öğretim üyesi, memur alımlarında tarikatlardan gelen listeler dikkate alındı. Üniversitede İran ve Arap Dili ve Edebiyatı bölümleri kuruldu, buna karşın hiçbir Batı Dili bölümü yoktu.

- Başka...

- Neleri anlatalım ki... YÖK'ün dosyalarına bakmak yeter. Veteriner Fakültesi olmadığı halde dinci yandaşlarını koruyabilmek için öğretim üyesi kadrolarına veterinerler aldı. Doktora tezinin kapağına Humeyni resmi koyan yardımcı doçenti sağ kolu yaptı.

- Üniversiteden ayrıldıktan sonra ne yaptı?

- Önce YİMPAŞ'a danışman oldu, daha sonra ANAR araştırma merkezi yöneticisi oldu ve AKP'yi önde gösteren araştırmalar yayınladı.

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Politikacıya soru sorma, çünkü sana yalan söyler.’’

(Baruch Spinoza)

MESAJ


BEYLİKDÜZÜ Platformu, siyasi partilerin ilçe başkanları ve milletvekili adayları ile birlikte bölge sorunlarının çözümü için bugün Beylikdüzü Migros'un arkasında Ada 90 lokalinde toplanıyor.

ÖĞRENCİLERİMİZ okula gidip gelirken büyük tehlikeler atlatmaktadır. Neden minibüsler eskiden olduğu gibi yan yoldan işlemiyor ve E-5 üzerine bir durak konulmuyor? Neden yan yola geçiş için bir yaya geçidi yapılmaz?

Bahar ARAL-Köy Hizmetleri Anadolu Lisesi Okul Aile Birliği Başkanı
Yazının Devamını Oku

Aşiretleri Atatürk görecekti

27 Eylül 2002
<B>900 </B>bin aşiret oyunun hangi partiye gideceği tartışılıyor.TBMM'nin önemli bir sayısını 22 ilde 92 aşiretten seçilecek milletvekilleri dolduracak. Bu aşiretlerin büyük kentlere göç edenleri de bu doğrultuda oy kullanacaklar.

Bireyin özgürlüğü, hakları üzerine kurulu olan demokrasi, ülkemizde, acaba neden çifte standartlı, sakat yürümektedir?

Dünyada tarikat, cemaat ve aşiret oylarına dayanan siyasi partiler sağlam bir demokrasi tabanı yaratabilmişler midir?

79 yıllık cumhuriyet yaşamımız, ümmetten yurttaşa, monarşiden laik cumhuriyete, evrimsel rönesans çizgisinde yürümektedir. Bu yürüyüşü durduran ya da aksatan siyasiler ve siyasi partiler kendi varlık nedenlerine ne kadar bağlı ve samimiler?

Aydınlanmayı başlatan ve kurumsallaştıran Mustafa Kemal Atatürk bunları görünce saygılarımızı kabul eder mi bilmiyorum?

Aşiretler feodal rejimlerin yönetim biçimi etkenidir. Adı geçen siyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmez unsurları ve feodalitenin uzantıları mıdır?

Demokrasi temelde bireyin özgürlükleri, hakları üzerine kurulur. Yasalar ve halkın önünde demokrasiyi savunan yedi siyasi parti (AKP, DYP, CHP, ANAP, SP, MHP, DEHAP) mi aşiretleri demokrasiye çekiyor? Aşiretler mi bu siyasi partileri aşiretlere çekiyor?

Aşiretlere kurumsal olarak teslim olan bu siyasi partiler mi demokrasiyi etkin olarak uygulayacaklar?

Yaşar HANGÜN-İSTANBUL

Gönül’ün kendi doğruları!

AKP'nin müstakbel lideriyle ilgili ‘‘AKP'nin müstakbel lideri Vecdi Gönül kimdir?’’ (18.9.2002) başlıklı yazıya Gönül'den yanıt geldi. Tayyip Erdoğan'ın bugün de, istikbalde de AKP'nin lideri olduğunu savunan Gönül, SBF mezunu olduğunu, devresinin birincisi olarak 10 yıl kaymakamlık yaptığını, bakanlığın açtığı mülkiye müfettişliği sınavını birincilikle kazandığını belirterek, ‘‘Vecdi Gönül'e ‘çanta taşıma' işi gibi bakanın şahsi bir işini izafe etmek ancak yazarın kişileri tezyif etmesi ile açıklanabilir’’ dedi.

Org. Necdet Üruğ’un 'ülkenin yetiştirdiği en büyük komutanların başta gelenlerinden olduğunu' belirten Gönül, ‘‘Üruğ'a danışarak Emniyet Genel Müdürlüğü'nü reddettiğim iddiası gerçek dışıdır. Zira ben Emniyet Genel Müdürlüğü'nü Ankara ve İzmir Valiliği'nden önce yaptım’’ diyerek açıklamasında özetle şöyle dedi:

‘‘Fethullah Gülen İzmir'de idarece değil görevli mahkemece serbest bırakılmıştır. İzmir Valisi ve Bayındır Kaymakamı tesadüfen de olsa bir namazda beraber olmamışlardır. Kadın eli sıkmayan kaymakam ve emniyet amiri sınıfının varlığı hiçbir resmi olay ve belge ile kanıtlanmamıştır. Gerçek böyle olunca, bu fedakár ve devletin dayanağı kamu görevlilerini rahatsız etmeye kimsenin hakkı yoktur. Vecdi Gönül'ün 7 sene süren Sayıştay Başkanlığı süresince tek bir üye dahi seçilmemiş, denetçiler ise ilk defa onun zamanında ÖSYM sınavı ile alınmışlardır. Vecdi Gönül Sayıştay Başkanlığı'ndan ayrılınca yerine eşi tıp fakültesinde öğretim üyesi olan Kamil Mutluer seçildi. Vecdi Gönül yerine kimseyi bırakmadığı gibi böyle bir yetkisi de yoktur. Sonuç olarak, siz şahsen Vecdi Gönül'ü beğenmiyor olabilirsiniz. Ancak o, kabul etmelisiniz ki Kaymakamlık, Mülkiye Müfettişliği, Özlük İşleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü, üç büyük ilde Valilik, İçişleri Müsteşarlığı görevlerini hem de tek bir tahkikat geçirmeden 30 küsur sene yapmakla icranın her kademesinde, 7 sene Sayıştay Başkanlığı yapmakla bir yargı kuruluşunun başında, 2.5 sene TBMM Başkan Vekilliği yapmakla yasama yönetiminde bulunarak üç ayrı anayasal kuvvetle çalışma kaderini iddiasız olarak yaşamıştır. İsterseniz meseleye bir de bu açıdan bakın ve doğruları yakalama şansınızı artırın.’’

Partilere uyarı

TÜM
siyasi partilere açık uyarı!

İşte seçim.

Tüm yöreler yine çöple mi dolacak?

İnanılmaz duyarsızlığı yine yaşayacak mıyız?

Yine seçim, yine plastik bayraklar, balonlar.

Seçim kampanyaları bu şekilde olmamalı.

Her ilçede ve yörede sorumlu olan mülki idareyi ve yerel yönetimleri sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyoruz; aksi durumda kanuni yollara başvuracağımızı hatırlatırız.

Yüksel ÜSTÜN Doğa ile Barış Derneği Başkanı-Türkiye Çevre Kozası (234 kuruluş) dib@dogailebaris.org.tr

Biliyor musunuz?

ÇEVRE Bakanı ve DSP Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin'in, kendi başkanı olduğu 'Türkiye Çevre Koruma Vakfı'na şimdiye kadar 400 kişi aldığını, bunlardan 30'unun Tekirdağ'daki vakıfta görevlendirildiğini, bunlar arasında oğlunun trafik kazasında ölümüne neden olduğu İsmail Uçkan'ın ağabeyi Ali Uçkan'ı da işe başlattığını, bakanın işe aldıklarının neden valiliğe ve çevre ile ilgisi olmayan başka kurumlara (Bağ-Kur, turizm, valilik şoförlüğü, sekreterlik) verildiğini...

ANAP Giresun 1. sıra adaylığına getirilen matbaa sanayicisi Hüseyin Adanur'un İstanbul'da Giresunlu işadamlarına verdiği kokteylde ANAP'a geri dönen eski milletvekilleri Rasim Zaimoğlu, İbrahim Özdemir ve Burhan Kara'nın bulunmadığını, Piraziz'den başlayarak bugünden itibaren 'Petek' seçim otobüsüyle seçim kampanyasını açacağını...

PROF. Nevzat Yalçıntaş'ın adaylık önerisiyle üniversiteden istifa eden meteoroloji profesörü Ergin Kısakürek'in listeye alınmaması karşısında büyük üzüntüye kapıldığını; aynı şekilde eski DSİ Genel Müdürü Prof. Doğan Altınbilek'in ANAP ve AKP'den teklif aldığını ancak sonunda DYP'den Isparta adaylığı beklerken dışlanması karşısında dostlarına siyasete küstüğünü söylediğini...

YÜKSEK Seçim Kurulu Başkanı Tufan Algan'ın görev süresi dolduğunda Ecevit döneminde yeni bir yasa çıkartılarak süresinin uzatıldığını, Yargıtay'ın bu durumu protesto için uzun süre YSK'ya boşalan Yargıtay üyelikleri için seçim yapmadığını...

AVUSTURYA'dan gelip DSP Malatya (6. sıra) milletvekili adayı olan İsmail Karakuş'un seçim bildirgesinde ‘‘Gericilere, bölücülere, çetelere, hortumculara karşı mücadele etmek, insanca ve hakça bir düzeni gerçekleştirmek ve yurtdışındaki işçilerin sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak’’ için aday olduğunu açıkladığını...

Biliyor musunuz?

Seçim kurulları’na dikkat

İSTANBUL
'da İlçe Seçim Kurulları'nda çalışan personele ne derece güvenilir? Acaba bunları buraya kim yerleştiriyor?

Öğretmenler, kamu bankaları çalışanları ve adliye personeli dururken bazı belediyelerin personeli neden görevlendiriliyor? İlçe Seçim Kurulları'nın bilgisayarları AKP'li memurlara mı teslim edilecek?

Acaba kaç ilçe seçim kurulunda böyle görevlendirilmiş AKP memuru var? İlçe seçim kurullarının AKP'nin eline geçtiği iddiaları düşündürücü değil midir? İstanbul'da seçim güvenliği arayanların dikkatine sunulur.
Yazının Devamını Oku

Siyasetçiliğin gözü kör olsun

26 Eylül 2002
<B>DYP Muş </B>Milletvekili <B>Mümtaz Yavuz'</B>un, doğduğu il <B>Muş'</B>u terkedip müteahhitlik yaptığı <B>Konya'</B>dan aday olduğunu ve <B>'önseçim'</B>de 2. sıraya geldiğini yazarken, bize <B>‘‘Senin de, benim de bir canım var...’’ </B>diye imalı konuştuğunu aktarmıştık... Muş'taki muhaliflerinin naklettiği ‘‘Akıllı Kürtten 10 milyona, akılsız Kürtten de 5 milyona oy alırım’’ sözü üzerine DYP milletvekili Mümtaz Yavuz yeniden aradı. Dün Muşluların kendisi aleyhine Konya'da çalışacakları yazısından rahatsızlık duymuştu. Aramızda şöyle bir sohbet gelişti:

1999'de DYP'li Necmettin Dede'nin yerine aday olup seçilmiştiniz, bu seçimlerde ise Muş'u terkederken yerinize yine Dede'yi bıraktınız. 2.sıraya da bir müteahhit arkadaşınız gelmiş.

-
Evet, Mehmet Ali Şimşek mühendis-işadamıdır; iyi ve temiz bir siyasetçidir. Dede önceki dönem bıraktı, şimdi yine aday oldu. Normal değil mi?

Adaylıkla ilgili parasal ilişki...

- Dede kimseye para verir mi? Çiller partiye 2 milyon ver dese gene vermez. Çünkü eski polistir. Seçim kampanyasında bile para harcamaz.

Muş'u neden bırakıp Konya'ya gittiniz?

- Konya'
dan evliyim, ailem orada, işlerim orada. Muş uzak; oraya gittiğimde otelde kalıyordum.

Konya'dan DYP 1. sıraya yerleşirken 300 milyar harcadığınız söyleniyor.

- Harcamam ciddi bir para değildir; herkesin önünde ilçe örgütlerinin borçlarını karşıladım, ihtiyaçlarını sağladım; o da 2-3 milyardır. Üç çocuğumun ölüsüne yemin ederim, söylendiği gibi bir şey yoktur. Benden sonraki adaylar fakirdir, biri Özelleştirme'den gelen bir çocuktur, diğeri de doktordur. Bu iş parayla olsa arkadaki zenginler öne çıkardı.

VALLAH KÜRTLERE LAF ETMEDİM

Bu 'akıllı' ve 'akılsız' Kürt lafını söylediğiniz bildiriliyor.

- Söylediysem Allah belamı versin. Siyasetçinin söyleyeceği bir şey midir bu? Kürtlere ve bana oy veren 10 bin delegeye saygısızlıktır.

Bize 'Çeçenim' demiştiniz, telefon eden okurlarımız 'hayır, o çerkez'dir' diyorlar.

-
Çeçenim...

DYP Genel Merkezi'ne ne kadar bağış yaptınız? Milyon dolar var mı?

- Vallah böyle bir şey yok. Bugüne kadar bir tek kuruş bağışım olmamıştır.

Milletvekili olmak tatlı mı?

-
Vallah böyle şeyler duyunca çok üzülüyorum. Siyasetçiliğin gözü kör olsun...

Neden...

-
Önseçime girdim ya; gece hep 'Allahıma inşallah kaybederim' diye dua ettim. Allah belamı versin ki bu böyle...

Allahlı çok yemin ediyorsunuz, günaha giriyorsunuz.

- Alışmışız bir kere. Üzülüyorum. Seçimden sonra bu hükümetin Muş'taki bütün yolsuzlukların, haksızlıkların hesabını soracağım. Köy Hizmetleri'ndeki kocaman dosyaları açıklayacağım, arşivlere gireceğim. Ecevit'e üzülüyorum. Partisinin parasını dahi harcamaktan çekinen Ecevit kadar namuslu bir adam tanımıyorum. Buna rağmen bir takım hırsızlar ülkeyi soyuyorlar. Bakın, Devlet (Bahçeli) Bey'i de beğenirim ama onun partisinde de yolsuzluk yapanlar var.

Peki Genel Başkanınız Çiller...

- Çiller'i herkesten daha çok beğeniyorum.

Siz bana tepki gösterdiniz ama kardeşlerinizin ve oğlunuzun ortak göründüğü Yavuzlar İnşaat'ın adı 'Vurgun Operasyonu'nda geçiyor.

- Burada başka bir olay var. Adalet Bakanlığı'nın işi değil de Bayındırlık'ın işi gibi dosyaya sokulmuş. 1. Ağır Ceza Hakimi ile görüştüm, benim olduğumu bilmiyormuş... Karıştırıldığını görünce Hakim Bey 'hayret edilecek bir şey. Bu ne biçim adalet, bu ne biçim savcı' dedi.

Yani sanık değil misiniz?

-
Hayır, çıktık biz...

Mümtaz Yavuz: ‘Vurgun’dan çıktık


- Siz bana tepki gösterdiniz ama kardeşlerinizin ve oğlunuzun ortak göründüğü Yavuzlar İnşaat'ın adı 'Vurgun Operasyonu'nda geçiyor.

- Burada başka bir olay var. Adalet Bakanlığı, Yalova cezaevi yapımını ihale etmiş; Diyarbakır'dan Bahattin diye bir arkadaş almış. Bahattin bu işi alırken, işi bakanlıkta organize eden Mustafa Eriş'le irtibatlandırılmış... Dolayısıyla sanki Adalet Bakanlığı'nın işi değil de Bayındırlık'ın işi gibi dosyaya sokulmuş. 1. Ağır Ceza Hakimi ile görüştüm, benim olduğumu bilmiyormuş... Karıştırıldığını görünce Hakim Bey 'Hayret edilecek bir şey. Bu ne biçim adalet, bu ne biçim savcı' dedi.

- Yani sanık değil misiniz?

- Hayır, çıktık biz...

Festivali kriz vurdu


FLAY Havayolları A.Ş. Başkanı Şadan Şat'ın danışmanı Hasan Fehmi Bayraktar, 30 Eylül-5 Ekim tarihleri arasında yapılacak 39. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin sponsorluğunu üstlendiklerini bildiriyor.

‘‘Ne yazık ki bu yıl festivale ekonomik krizden dolayı 7 film katılabiliyor. Türk sinemasına herkesin katkı sağlaması gerekiyor. Biz Antalya Belediyesi'nin organize ettiği festival için futbol ile sinema dünyasını; özellikle de GS, FB, BJK ve Trabzonspor başkanlarını, TOBB Başkanı'nı ve yakında uçuşa başlayacağımız Trabzon, Van, Gaziantep, Erzurum, İzmir ve Adana Ticaret ve Odaları Başkanlarını festival harcamalarına katmak istiyoruz. Dileriz sinema sanatına bu katkıyı sağlarlar.’’

Karanlık güçlerin öğrencilere oyunu


BİR velinin İstanbul Valiliği'ne gönderdiği mektubun örneğini aynen yayınlıyoruz:

Beyazıt İlköğretim Okulu'nun sıradan bir velisiyim... Cumhuriyet ve Atatürk ilkelerine bağlı bir vatandaş olarak çocuğumun geleceğinin karanlık güçlerin ellerine düşürüleceğinden endişe ediyorum. Çocuğumu bu okuldan almak istedim vazgeçtim.

Çocuğumun notu ile oynanabilir, geleceği karartılır düşüncesiyle şimdilik kimliğini yazmayacağım, özür dilerim.

Okul müdürü Eşref Karagözoğlu'nun göreve başlamasıyla Atatürk ilkelerine ters düşen, onun emaneti Cumhuriyet'e karşı meydan okuyan birçok uygulamalar yapıldı... Hepsi üst makamlara defalarca bildirildiği halde birileri tarafından korunduğu, soruşturma aşamasında olaydan müdürün haberdar edildiği, şikayet edenin kimliğinin söylendiği biliniyor.

Müdürün bir şeriat örgütünün mensubu olduğu söylenmektedir. Bu iddiaları güçlendiren benim de tespit ettiğim birçok uygulamayı aktaracağım:

Kayıt yaptırmak için gelen kadın velilerin giyimlerine göre muamele yaptığını, daha çok tesettürlü velilerin çocuklarının kaydedildiğini, nakil istendiğinde bunların dilekçelerini dahi kendisinin bizzat yazdığını... Mahalle muhtarı ile işbirliği yapıp kendi görüşünden olduğunu anladığı velilerin çocuklarını ilmuhaber alarak kaydettiğini, istemediklerini de almadığını birçok olaydan biliyoruz.

GÜRTUNA'NIN ÇANTASI

Bir partinin malum militanı gibi çalıştığı, üzerine Ali Müfit Gürtuna'nın isminin yazılı olduğu hediye çantaları dağıtırken de çantaların içinde parti propaganda yazıları olduğu ve çocuklara bu yazıyı baba ve annelerin mutlaka okuması gerektiğini tembih ettiği velilerin birbirlerine açtığı telefonlardan anlaşılmaktadır.

Okulu farklı kamplara ayıran, bölücülük yapılan bu gelişmeler ancak vatanını seven müfettiş veya müfettişler tarafından ortaya çıkarabilir.Vali Erol Çakır ve Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey bakalım bu mektuptan ne kadar etkilenecekler?

MESAJ


ANAP İstanbul İl Başkanı İbrahim Taşkın, ‘‘Ben Ankara ile görüştüm, görevine devam et, boş olan dört yönetim kurulu üyeliğini doldur dediler. Seçim kampanyasına cumartesi başlıyorum’’ dedi. Ancak Taşkın'a böyle diyenlere karşı, ANAP İl Başkanlığına, bir başka Karadenizli (Giresun) Osman Saral'ın (Bakırköy eski İl Başkanı) atanacağı ileri sürülüyor.


GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Kirlenmenin olduğu yerde temizlik yoktur.’’

(Erkan Oğur)
Yazının Devamını Oku

AKP'de kimler koştu, kimler aday gösterildi

25 Eylül 2002
<B>ERZURUM'</B>da <B>AKP </B>listesinde <B>'aydınlık' </B>bir isim bile yok diye yazmıştık ya... Bakın kimler aday adaylığına soyunmuş; sonuçta kimler listelere konulmuş... Siyaset heveslilerine ders olsun. Prof. Erol Oral, Erzurum Atatürk Üniversitesi Rektörü'ydü; emekli olunca Kızgızistan'a gitti. Çağırdılar; temayül yoklamasına da sokmadılar. ‘‘Iğdır'ı git örgütle uğraş’’ dediler. Ne yazık ki listelerde adı yer almadı, resmen aldatıldı.

Gümrük Müsteşarı Nevzat Saygılıoğlu ANAP'ı terk edip AKP'den adaylığa soyundu; temayül yoklamasında 2. sırada yer aldı. Ancak açıklanan listede yer almadı. Şimdi kızsa da kullanıldığının yeni farkına vardı.

Milli Eğitim Müdürü Fevzi Budak, SSK Hastanesi Başhekimi Recep Almacı da tuş edildi. Hele 'Erzurum' gazetesi sahibi, Atatürkçü bir genç olan İbrahim Aydemir; AKP örgütünü kurdu, temayül yoklamasında 1. sırayı aldı. Ancak hiçbir listede yer almadı. Aydemir hálá neden aday gösterilmediğini araştırıyor. TCDD eski Genel Müdürü Ekrem Ünal ve Sümerbank Bölge Müdürü Ali İhsan Toroman da listeden dışlanan isimlerden...

Peki kimler yer aldı AKP listesinde?

MSP'li eski milletvekili Yahya Akdağ'ın oğlu Menzil Şeyhi diye bilinen E.A.Ü. Tıp Fakültesi'nden Prof. Recep Akdağ... Öğrencilerine ‘‘Diş fırçası yerine misvak kullanın’’ diye ögüt veren E.A.Ü Diş Hekimliği Fakültesi Dekanlığı'ndan emekli Prof. Muzaffer Gülyurt... Kendisi Erzurum'un ünlü 'Kırkıncı Hoca'nın müridi diye biliniyor. RP'den Pasinler Belediye Başkan ve milletvekili adayı olan eğitimci Mücahit Daloğlu...

R.T. Erdoğan'
ın yakın dostu, İTÜ'den getirip Büyükşehir Ulaşım Daire Başkanı yaptığı Prof. Mustafa Ilıcalı (Akbil davasında zimmet, kamu kurumunu dolandırmak, ihaleye fesat karıştırmak ve Belediye bünyesinde oluşturulan çetenin üyesi olmak iddiasıyla yargılanıyor)... Erbakan'ın RP'den milletvekili seçtirdiği eski milletvekili Ömer Özyılmaz... Avukat Mustafa Nuri Akbulut... AKP kurucu il başkanı, eczacı İbrahim Özdoğan...

87 başvurudan ortaya çıkan liste bu; RP'li ve din-cemaat ağırlıklı bir liste... Hepsi geçmiş emeklerinin (!) karşılığını taltif edilerek buldular.

Minareler para basacak


Diyanet'ten baz istasyonları için şirket...

‘‘TOKYO nere, Yeniköy nere’’ (21.9.2002) başlıklı yazıda gazeteci-yazar Güngör Uras'ın Yeniköy Camii'nin minaresine baz istasyonu kurulmasıyla ilgili yazıya Ankara'daki Tokyo Camii Vakfı Genel Müdürü Şemsettin Yazırlı'dan yanıt geldi.

Yazırlı'nın açıklamasına göre, Diyanet'in bağlı olduğu Devlet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Milli Emlak Genel Müdürlüğü arasında bazı camilere cep telefonu baz istasyonu kurulması konusunda 1.10.2001'de bir protokol imzalanmış... Baz istasyonu kurulacak firmalardan alınacak kira bedellerinin tahsili için vergi muafiyeti bulunan Tokya Camii Vakfı'na görev verilmiş... Yazırlı şöyle diyor:

‘‘Bu uygulama sonucunda elde edilecek tüm gelirler, münhasıran başta tarihi-turistik nitelikteki camiler ile deprem sonucunda hasar gören camiler ve yurt genelinde bulunan diğer cami ve mescitlerin bakım, onarım, çevre tanzimi, temizlik ve güvenliklerinin temininde kullanılacaktır.

Protokole istinaden Turkcell, Telsim, Aycell ve Aria firmaları ile DİB arasında genel, bu firmalarla Tokyo Camii Vakfı arasında da özel protokoller yapılmıştır.’’

Açıklamada daha sonra yönetmeliklerin içeriğiyle ilgili teknik bilgiler veriliyor. Bizim yazımızın çıktığı gün ANKA bir araştırma haberi geçti. Buna göre, baz istasyonlarının gelirini toplamak amacıyla 50 milyar lira sermayeyle bir şirket kurulmuş. Sermayenin tamamı vakıf tarafından tahsis edilmiş... Elde edilecek gelirin brüt tutar üzerinden %3'ü Hazine'ye arz bedeli olarak aktarılacakmış. Kalan tutarın %20'si baz istasyonu kurulacak caminin bağlı bulunduğu müftülüğe, %10'u Tokya Camii Vakfı'na, %70'i de işletmeye aktarılacakmış...

Diyanet Vakfı dururken bir başka vakıfla bu işi yapmak... Bu işte bir iş var ama bakalım ne çıkacak!

Türkiye'nin sınırı Erzurum'a kadar mı?


KARS Belediye Başkanı, ANAP'lıNaif Alibeyoğlu, 'Bayer' ile 'Batur' soyadlarını karıştırıp yanlış 'ihbar'da bulunsa da ona kızmayız. Bizi aradığında da ‘‘Yalçın Bey, sizden başka sığınacağımız yer yok’’ demesi bize yeter.Kars ve Erzurum hep siyasi rekabet içindedir. Erzurum geçmişten beri ülkücülerin kalesi diye bilinir. Bazı çevrelerde de Kars 'komünist'... Alibeyoğlu'nu dinliyoruz:

Erzurum Ekspresi diye bir tren sefere konuldu. Ankara'dan Erzurum'a kadar gelip gidiyor. 'Mavi Tren'den bile daha modern bir tren... Mevcut Doğu Ekpresi'nin Kars seferi ise devam ediyor; Ankara'dan 28-30 saatte Kars'a gidilebiliyor. Bakımsız, döküntü bir tren; insan binmeye utanıyor. Erzurum Ekpresi ise rahat yataklı vagonlu, klimalı, restoranlı ve de halı döşemeli... Ankara'dan kalktıktan sonra sadece Kırıkkale, Kayseri, Sıvas ve Erzincan'da durup 20 saatte Erzurum'a varıyor.

Ne günahımız var; sefer niye Kars'a kadar uzatılmaz? Olayı, TCDD'nin MHP'nin elinde olmasına mı bağlayalım? Hani Kars Kafkasya'ya açılacak kapı olacaktı? Sınır kapısı kapalı, ticaret ölmüş... Bütün bölge müdürlüklerinin alınıp Erzurum'a verilmesi yetmezmiş gibi şimdi de Kars Gümrük Müdürlüğü kapatıldı. Güvenilir ve ucuz bir demiryolu taşımacılığının bizden niye esirgendiğini anlamak mümkün değil. ‘‘Komünist’’ olarak adlandırılmamızdan ötürü mü?

MHP vatan toprağında yaşayan herkesi sevmek zorundadır.

Biliyor musunuz


TBMM başta olmak üzere vekil ve partilerle ilgili haberler veren milletvekillerim.com sitesinin, DSP Meclis Grup Başkan Vekili Emrehan Halıcı tarafından Meclis kampusu içinde perdelendirildiğinin öne sürüldüğünü...

ANAP Artvin'den milletvekili adayı olmaya niyetlenen ancak 1. sıra için ışık görmeyen Rize'deki Çaykur Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Nejat Ural'ın (refakatçisi Çaykur Şube Müdürü Metin Bıçakcı) moralsizliğini FAO'nun bir toplantısı için gittiği Amerika'da gidermeye çalışacağını dostlarına anlattığını...

‘‘AKILLI Kürtten 10 milyona, akılsız Kürtten de 5 milyona oy almakla övündüğü’’ söylenen DYP Muş Milletvekili Mümtaz Yavuz'un, Konya'dan seçilmemesi için bir grup Muşlu'nun Konya'da lobi çalışmasına başlayacağını...

VAKIFLAR Genel Müdürü Nurettin Yardımcı'nın, Şanlıurfa'dan adaylık için görevinden istifa ettiğini ancak listelere konulmadığını...

DYP İzmir milletvekili ve 1. bölge 2. sıra adayı Yıldırım Ulupınar hakkındaki parasal işlemleriyle ilgili iddiaların eski yakın bir arkadaşı tarafından medya gruplarına fakslandığını...

Biliyor musunuz?

MESAJ


ADANA Sanayi-Ticaret İl Müdürlüğü'nün 0322-459 06 21 No'lu telefonunu ararsanız bir süre ‘‘Ölürem Türkiyem’’ şarkısını dinliyorsunuz. Bu şarkı MHP'nin mitinglerinde söylenen parça değil midir?

M.D.-ADANA
Yazının Devamını Oku