İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Danışmanlığı'ndan yapılan açıklamada, üzerinde
Ali Müfit Gürtuna isminin yazıldığı hediye çantaların içinde deprem, çevre, nüfus, ulaşım, eğitim, kültür, müzeler ve fiziksel engellilere yönelik
İstanbul Ünitesi adlı bülten ve
Trafik adlı kitapçığın bulunduğu belirtilerek, ‘‘Bu setlere parti propagandasına yönelik bir şeyin eklenmesinin söz konusu olamayacağı’’ bildirildi.
Belediyenin açıklaması doğru... Ancak okulda o çantaların içine konulanlar tartışma konusu oluyor.
Bu okul müdürünü biraz daha tanımak için bir başka veliden gelen mektubu okumak gerekiyor:
‘‘Yazılanlara aynen katılıyorum. Bir de benim ve diğer velilerin şahit olduğu bir olayı paylaşmak istiyorum.
Bu okulda 2002 yılının ikinci yarısında bir veli toplantısı oldu. Toplantı konusu servis taşımacılığı ve yemek konusu idi. Biz veliler olarak okulun kapanmasına iki ay kala böyle saçma bir toplantı konusunun olmayacağını, yapılacaksa bir yeni dönemde bir şeylerin yapılması gerektiğini söyledik.
Müdür Bey toplantıda şöyle konuştu:
'Hakkımda çok şikayet yapılıyor. Bu nedenle doğru dürüst çalışamıyorum. Diyorlar ki, Müdür Bey ilkokul çocuklarını toplayıp cuma namazına Beyazıt Camisi’ne götürüyor. Sayın veliler, ben inancım gereği bu çocuklara cumaya gidin de demem, gitmeyin de demem.'
CUMHURİYET DÜŞMANI
Bu arada yaklaşık 300 civarında veli vardı. Gruplaşmalar oldu. Birkaç veli, müdürü destekler mahiyette
'hocam burası İsrail mi, nasıl cumaya engel olurlar?' diye bağırmaya başladı. Bu arada bir öğretmen
'bu müdür Cumhuriyet düşmanıdır, Atatürk düşmanıdır' diye bağırdı.
Ben yaklaşık 40 yaşlarındayım. Bir an 12 Eylül dönemi aklıma geldi. Çünkü salonda insanlar ayaklandı, bağırmalar, çağırmalar oldu.
Ve toplantı da sona erdi.
Çok entresandır bir idareci kendi toplantısını nasıl militan bir tavırla yapar. Nasıl velilerin kendilerine teslim ettiği öğrencileri, öğrenci olaylarının yoğun olarak yaşandığı ve siyasi protestolara sahne olan bir camiye götürür! Bu konuda velilerin bir izni var mıdır? Bir olay esnasında bu öğrencilere bir şey olursa hesabını kim verecek merak ediyoruz.‘‘
Bir velinin duyguları
İstanbul'un göbeğinde
'eğitim birliği'nin nasıl parçalandığı gösteriyor. Bunları kim koruyor?
Belediye hassasiyet gösterip olayın kendisiyle ilgisi olmadığını söylüyor; Valilik ve Milli Eğitim Müdürlüğü ise hala susuyor.
Doğru ve yanlış
MİLLETVEKİLİ adaylarının küçümsenmeyecek bir oranının suç işlemiş olduğu ya da haklarında soruşturma sürdüğü bilinmektedir.
Bu çirkinlikler karşısında partilerin takındığı tavır ise bana göre çok daha çirkindir. Partiler bu konuda yapılan eleştirileri ciddiye dahi almamakta, yanlış yapmadıklarını iddia etmektedirler.
Partiler tarafından sergilenen bu tavır ülkemizde çirkinliğin, suçun, sabıkanın ne kadar kanıksandığını göstermektedir.
ABD'de birkaç dönem öncesinde yapılan bir başkanlık seçimi öncesinde ilkokul öğretimi sırasında kopya çektiği öğrenilen bir adayın yarıştan çekildiği gerçeği ve güzelliği dikkate alındığında ülkemizde yaşananların çok daha vahim olduğu ortaya çıkmaktadır.
Ülkemizde yaşanan bu olumsuzlukta halkın da ilgisizliği,
güzel ile
çirkini; doğru ile
yanlışı ayırmayan tavrı elbette ki etkili olmaktadır.
Emrah ÇİFTÇİ-ANKARA Tekel’e soru
TEKEL tarafından üretimi ve dağıtımı yapılan birçok sigara bulunamıyor. Bu sigaralar
Samsun 216, Tekel 2000 kısa,
Ballıca uzun ve diğerleri... Piyasada çok tutan bu sigaraların Philip Morris ve Japan Tabocco sigaralarının satışına kötü etki yaptığı bilinmektedir. Katrilyonluk bu piyasada
Tekel'e bir soru gerekiyor:
Bu sigaraların piyasada olmayışında (genellikle yoklar), yabancı sigara tekellerinin parmağı var mı?
Yaşar ÖZKILIÇ-YALOVA Açıklama ise açıklama
TCDD'den
‘‘Türkiye'nin sınırı Erzurum'a kadar mı?’’ (25.9.2002) yazısına şu açıklama yapıldı:
‘‘Erzurum'a yeni bir tren seferinin konulmasının
Kars açısından siyasi mülahazalara indirgenmesi büyük bir talihsizliktir.
Kars bizim serhat şehrimizdir. Sizin yazınızda belirttiğiniz gibi
Kars'ın
‘komünist' olduğu iddiası da komiktir.
Ankara'dan oturup da şehirleri böyle
‘sağcı ve solcu' diye tanımlamanın bölücü tutum anlamına geldiğini sizin takdir edip sütunlarınızda yansıtmamanız gerekirdi.
Ayrıca
Kars'a giden zaten bir tren seferi vardır.
Kars'ın ihmal edilmesi diye bir şey söz konusu değildir. Yeni konulan tren seferinin
Erzurum'a kadar gitmesi tamamen teknik sebeplere dayanmaktadır.
Ankara'dan
Kars'a tren 24 saatte gitmektedir. Karşılıklı olarak tren seferlerinin düzenlenebilmesi için 4 tren setine ihtiyaç vardır. Oysa elimizde bizim imkánlarımız çerçevesinde bir yılda ürettiğimiz 2 tren seti bulunmaktadır. Mevcut 2 tren setiyle de karşılıklı seferler ancak
Erzurum'a kadar yapılabilmektedir.
Erzurum'a düzenlenen tren seferinin yanında
Kars treninin de iyileştirilmesi çalışmaları devam etmektedir. Yeni üretimler sürdükçe
Kars dahil tüm diğer doğu illerine ait tren seferleri de yenilenerek hizmet vermeye devam edecektir.’’
Diyanet’e öneri
DİYANET İşleri Başkanlığı,
Eskişehir yolundaki yeni, çok büyük ve modern binasına taşındı.
Kocatepe Camii bitişiğinde sonradan yapılan ve cami ile ilgisi olmayan eski binaları boş kaldı.
Ankara'nın ve Cumhuriyet döneminin en büyük camisinde hemen her gün askeri ve sivil protokol cenaze törenleri olmakta, bu yüzden trafik kesilmekte ve ulaşım durmaktadır.
Cami bitişiğindeki eski
Diyanet İşleri binaları yıkılsa hem ulaşım kesilmeden protokol için cenaze töreni alanı sağlanmış olur; hem de cami etrafına sonradan sıkıştırılmış yapılardan kurtularak heybetli görünümüne kavuşmuş olur.
A. Zeki ACAR-ANKARA İnebolu barınağı
MHP Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu, telefonda şunları söylüyor:
‘‘Yalçın Bey,
1996'larda DYP tarafından temeli atılan İnebolu balıkçı barınağı inşaatının neden durdurulduğunu eleştirdiniz. Size son durumu bildirmek isterim: Dolgu inşaatı ağustosun ilk haftasından beri başladı. 3.9 trilyon bütçesi vardı, bu yıl sonuna kadar 1.5.-2 trilyon harcama olabilir. Biliyorsunuz
Karadeniz'in azgın dalgalarına karşı barınak yapmak kolay değildir. Ayrıca dipte 6 metre balçığın taranarak temizlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle iyi hesaplama yapılması gerekiyordu.
İTÜ'lü hocaların sağlıklı proje ortaya çıkartmaları için çalışmalar uzun sürdü. Artık işler yoluna girdi.’’
Gaffar gitti Birgit geldi
AFYON'dan bir grup öğretmenın faksında şöyle deniliyor: 18.4.1999 seçimleri öncesi... Birkaç eğitimci parkta oturuyorduk. Yanımıza milletvekili adayı
Gaffar Yakın geldi. Ellerimizi sıktı. Hatırımızı sordu.
‘‘Adreslerinizi verir misiniz?’’ dedi. Ne yapacağını sorduk.
‘‘Yeni Çağa Yeni Yorumlar-İslam, Atatürk Laiklik’’ adlı kitabını göndereceğini vurguladı. Adreslerimizi not etti, sevindik.
Demek kitap seven vekiller de vardı!
PTT ve kargoya defalarca
‘‘Adımıza kitap gönderildi mi?’’ dedik.
‘‘Hayır’’ dediler. Sonuç olarak
Ankara da dahil,
Said-i Nursi'yi övdüğü bu kitabını o günden beri hiçbir yerde bulamadık.
Yakın, ardından
DSP'den milletvekili oldu;
Cem-Özkan-Derviş'le istifa etti. Önceki gün küskünlerin lideri olarak Meclis'teki halini görünce bunları hatırladık.
Afyon'da DSP için kendisine verilen oylara üzüldük.
Artık
DSP'de
Kubi'ler ve
Gaffar'lar yerine doğru bir aday var; 1974'te
Kıbrıs'ı alan
Ecevit'in hükümet sözcüsü
Orhan Birgit...
Başarılar Sayın
Birgit... MESAJ
MERSİN'in, görevden alınan
Karaduvar Mahallesi muhtarı
Habip Hazar, ‘‘1999 mayısında
Akgübre'nin taşan amonyak tanklarından dolayı denizin üstü balık, yunus ve kaplumbağ ölüsüyle dolmuştu. Görsel basın tarafından alınan bu görüntüler neden yayınlanmadı?’’ diye sorarak şunları söylüyor: ‘‘Ben insanı, doğayı ve dünyayı seviyorum. Banka soymadım.
TBMM'nin koltuklarını satmadım. Geleceğimizi katledenlerle ilgili olarak hükümetimiz ne gibi çalışmalarda bulundu? Ülkeyi karanlığa gömen, santralları çalıştırmayıp geleceğimizi yok edip ülkemizin uluslararası arenada itibarını yok edenlere ne yapıldı?’’
KADIKÖY-Beşiktaş vapurunda sabah-akşam yolculuk ederken
TV'den gelen bıktırıcı reklam anonsları ve yüzlerce kez tekrarlanan bir parodi ile yüzyüze kalırsanız Şehir Hatları'na ne derseniz acaba? Artık o eski vapur yolcululuğunun zevki de kalmadı.
Birdal BOZDAĞ