Yalçın Bayer

AKP'de kimler koştu, kimler aday gösterildi

25 Eylül 2002
<B>ERZURUM'</B>da <B>AKP </B>listesinde <B>'aydınlık' </B>bir isim bile yok diye yazmıştık ya... Bakın kimler aday adaylığına soyunmuş; sonuçta kimler listelere konulmuş... Siyaset heveslilerine ders olsun. Prof. Erol Oral, Erzurum Atatürk Üniversitesi Rektörü'ydü; emekli olunca Kızgızistan'a gitti. Çağırdılar; temayül yoklamasına da sokmadılar. ‘‘Iğdır'ı git örgütle uğraş’’ dediler. Ne yazık ki listelerde adı yer almadı, resmen aldatıldı.

Gümrük Müsteşarı Nevzat Saygılıoğlu ANAP'ı terk edip AKP'den adaylığa soyundu; temayül yoklamasında 2. sırada yer aldı. Ancak açıklanan listede yer almadı. Şimdi kızsa da kullanıldığının yeni farkına vardı.

Milli Eğitim Müdürü Fevzi Budak, SSK Hastanesi Başhekimi Recep Almacı da tuş edildi. Hele 'Erzurum' gazetesi sahibi, Atatürkçü bir genç olan İbrahim Aydemir; AKP örgütünü kurdu, temayül yoklamasında 1. sırayı aldı. Ancak hiçbir listede yer almadı. Aydemir hálá neden aday gösterilmediğini araştırıyor. TCDD eski Genel Müdürü Ekrem Ünal ve Sümerbank Bölge Müdürü Ali İhsan Toroman da listeden dışlanan isimlerden...

Peki kimler yer aldı AKP listesinde?

MSP'li eski milletvekili Yahya Akdağ'ın oğlu Menzil Şeyhi diye bilinen E.A.Ü. Tıp Fakültesi'nden Prof. Recep Akdağ... Öğrencilerine ‘‘Diş fırçası yerine misvak kullanın’’ diye ögüt veren E.A.Ü Diş Hekimliği Fakültesi Dekanlığı'ndan emekli Prof. Muzaffer Gülyurt... Kendisi Erzurum'un ünlü 'Kırkıncı Hoca'nın müridi diye biliniyor. RP'den Pasinler Belediye Başkan ve milletvekili adayı olan eğitimci Mücahit Daloğlu...

R.T. Erdoğan'
ın yakın dostu, İTÜ'den getirip Büyükşehir Ulaşım Daire Başkanı yaptığı Prof. Mustafa Ilıcalı (Akbil davasında zimmet, kamu kurumunu dolandırmak, ihaleye fesat karıştırmak ve Belediye bünyesinde oluşturulan çetenin üyesi olmak iddiasıyla yargılanıyor)... Erbakan'ın RP'den milletvekili seçtirdiği eski milletvekili Ömer Özyılmaz... Avukat Mustafa Nuri Akbulut... AKP kurucu il başkanı, eczacı İbrahim Özdoğan...

87 başvurudan ortaya çıkan liste bu; RP'li ve din-cemaat ağırlıklı bir liste... Hepsi geçmiş emeklerinin (!) karşılığını taltif edilerek buldular.

Minareler para basacak


Diyanet'ten baz istasyonları için şirket...

‘‘TOKYO nere, Yeniköy nere’’ (21.9.2002) başlıklı yazıda gazeteci-yazar Güngör Uras'ın Yeniköy Camii'nin minaresine baz istasyonu kurulmasıyla ilgili yazıya Ankara'daki Tokyo Camii Vakfı Genel Müdürü Şemsettin Yazırlı'dan yanıt geldi.

Yazırlı'nın açıklamasına göre, Diyanet'in bağlı olduğu Devlet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Milli Emlak Genel Müdürlüğü arasında bazı camilere cep telefonu baz istasyonu kurulması konusunda 1.10.2001'de bir protokol imzalanmış... Baz istasyonu kurulacak firmalardan alınacak kira bedellerinin tahsili için vergi muafiyeti bulunan Tokya Camii Vakfı'na görev verilmiş... Yazırlı şöyle diyor:

‘‘Bu uygulama sonucunda elde edilecek tüm gelirler, münhasıran başta tarihi-turistik nitelikteki camiler ile deprem sonucunda hasar gören camiler ve yurt genelinde bulunan diğer cami ve mescitlerin bakım, onarım, çevre tanzimi, temizlik ve güvenliklerinin temininde kullanılacaktır.

Protokole istinaden Turkcell, Telsim, Aycell ve Aria firmaları ile DİB arasında genel, bu firmalarla Tokyo Camii Vakfı arasında da özel protokoller yapılmıştır.’’

Açıklamada daha sonra yönetmeliklerin içeriğiyle ilgili teknik bilgiler veriliyor. Bizim yazımızın çıktığı gün ANKA bir araştırma haberi geçti. Buna göre, baz istasyonlarının gelirini toplamak amacıyla 50 milyar lira sermayeyle bir şirket kurulmuş. Sermayenin tamamı vakıf tarafından tahsis edilmiş... Elde edilecek gelirin brüt tutar üzerinden %3'ü Hazine'ye arz bedeli olarak aktarılacakmış. Kalan tutarın %20'si baz istasyonu kurulacak caminin bağlı bulunduğu müftülüğe, %10'u Tokya Camii Vakfı'na, %70'i de işletmeye aktarılacakmış...

Diyanet Vakfı dururken bir başka vakıfla bu işi yapmak... Bu işte bir iş var ama bakalım ne çıkacak!

Türkiye'nin sınırı Erzurum'a kadar mı?


KARS Belediye Başkanı, ANAP'lıNaif Alibeyoğlu, 'Bayer' ile 'Batur' soyadlarını karıştırıp yanlış 'ihbar'da bulunsa da ona kızmayız. Bizi aradığında da ‘‘Yalçın Bey, sizden başka sığınacağımız yer yok’’ demesi bize yeter.Kars ve Erzurum hep siyasi rekabet içindedir. Erzurum geçmişten beri ülkücülerin kalesi diye bilinir. Bazı çevrelerde de Kars 'komünist'... Alibeyoğlu'nu dinliyoruz:

Erzurum Ekspresi diye bir tren sefere konuldu. Ankara'dan Erzurum'a kadar gelip gidiyor. 'Mavi Tren'den bile daha modern bir tren... Mevcut Doğu Ekpresi'nin Kars seferi ise devam ediyor; Ankara'dan 28-30 saatte Kars'a gidilebiliyor. Bakımsız, döküntü bir tren; insan binmeye utanıyor. Erzurum Ekpresi ise rahat yataklı vagonlu, klimalı, restoranlı ve de halı döşemeli... Ankara'dan kalktıktan sonra sadece Kırıkkale, Kayseri, Sıvas ve Erzincan'da durup 20 saatte Erzurum'a varıyor.

Ne günahımız var; sefer niye Kars'a kadar uzatılmaz? Olayı, TCDD'nin MHP'nin elinde olmasına mı bağlayalım? Hani Kars Kafkasya'ya açılacak kapı olacaktı? Sınır kapısı kapalı, ticaret ölmüş... Bütün bölge müdürlüklerinin alınıp Erzurum'a verilmesi yetmezmiş gibi şimdi de Kars Gümrük Müdürlüğü kapatıldı. Güvenilir ve ucuz bir demiryolu taşımacılığının bizden niye esirgendiğini anlamak mümkün değil. ‘‘Komünist’’ olarak adlandırılmamızdan ötürü mü?

MHP vatan toprağında yaşayan herkesi sevmek zorundadır.

Biliyor musunuz


TBMM başta olmak üzere vekil ve partilerle ilgili haberler veren milletvekillerim.com sitesinin, DSP Meclis Grup Başkan Vekili Emrehan Halıcı tarafından Meclis kampusu içinde perdelendirildiğinin öne sürüldüğünü...

ANAP Artvin'den milletvekili adayı olmaya niyetlenen ancak 1. sıra için ışık görmeyen Rize'deki Çaykur Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Nejat Ural'ın (refakatçisi Çaykur Şube Müdürü Metin Bıçakcı) moralsizliğini FAO'nun bir toplantısı için gittiği Amerika'da gidermeye çalışacağını dostlarına anlattığını...

‘‘AKILLI Kürtten 10 milyona, akılsız Kürtten de 5 milyona oy almakla övündüğü’’ söylenen DYP Muş Milletvekili Mümtaz Yavuz'un, Konya'dan seçilmemesi için bir grup Muşlu'nun Konya'da lobi çalışmasına başlayacağını...

VAKIFLAR Genel Müdürü Nurettin Yardımcı'nın, Şanlıurfa'dan adaylık için görevinden istifa ettiğini ancak listelere konulmadığını...

DYP İzmir milletvekili ve 1. bölge 2. sıra adayı Yıldırım Ulupınar hakkındaki parasal işlemleriyle ilgili iddiaların eski yakın bir arkadaşı tarafından medya gruplarına fakslandığını...

Biliyor musunuz?

MESAJ


ADANA Sanayi-Ticaret İl Müdürlüğü'nün 0322-459 06 21 No'lu telefonunu ararsanız bir süre ‘‘Ölürem Türkiyem’’ şarkısını dinliyorsunuz. Bu şarkı MHP'nin mitinglerinde söylenen parça değil midir?

M.D.-ADANA
Yazının Devamını Oku

Silkin ve ayağa kalk!

24 Eylül 2002
<B>CHP'</B>nin 62 sayfalık seçim bildirgesi <B>‘‘Güzel Günler Göreceğiz!’’ </B>başlığını taşıyor. Anlaşılan <B>Nazım Hikmet'</B>in ‘‘Güzel günler göreceğiz çocuklar/ güneşli güzel günler/ motorları maviliklere süreceğiz çocuklar’’ dizelerinden esinlenilmiş. Baykal zaten seçim bildirgesinin ipuçlarını geçen hafta aday tanıtımında vermişti. Bildirgeyi dün daha da açarken, 25 yıllık iktidarın yolunun açılacağının işaretlerini veriyordu sanki: ‘‘Türkiye bir yol ayrımındadır. Türkiye'nin ekonomik krizden çıkması için CHP tek başına iktidar olmalıdır; bu Türkiye'nin ihtiyacıdır. Yoksa bugünkü kaos, belirsizlik, istikrarsızlık sürecektir.’’ Baykal'ın kurmay heyetinin iki yanına aldığı Kemal Derviş ile Yaşar Nuri Öztürk'ten başka Bülent Tanla, Şükrü Elekdağ, Mehmet Sevigen, Zülfü Livaneli, Ali Topuz ve Algan Hacaloğlu'ndan oluşacağını gösteren Baykal, yeni bir başlangıç için ‘‘Önce insan... Önce ahlak... Önce iş’’ sloganını kullanıyor.

Halkın ezdirilmeyeceğini, ülkenin soyulmayacağını söylerken, Baykal'ın iddialı vaadi şöyleydi: ‘‘Borçlar bir an önce ödenecek, Türkiye ayakları üzerinde duracak, IMF'ye muhtaç olmaktan çıkacak.

CHP'li adaylar afişlerin basımı için Baykal'la resim çektirdi; artık araziye yayılmak, AKP'lilere karşı ev-ev çalışmak onlara düşüyor.

TL=EURO

Bu arada Baykal'a yöneltilen sorulardan sonra ortaya çıkan görüşleri şöyle özetleyebiliriz:

- ANAP'ın TL yerine Euro önerisi... (Ardan Zentürk bu önerinin gerçek sahibinin Brüksel'deki 'The Center for European Policy Studies'in ünlü yöneticisi ve AB'nin ideologlarından Michael Emerson olduğunu söylüyor.)

- Derviş: Bu öneriyi birçok kişi yaptı... Bugün bunu söylemek önemli değil.

- Koalisyon...

- Baykal: 4 Kasım'a kadar hiçbir koalisyon modeline aklımızı yatırmayacağız.

- Hükümete hazır mısınız?

- Baykal: Zengin bir kadromuz var. Bir sıkıntı ve eksiklik içinde olmayacağımıza inanıyorum.

- Özelleştirme...

- Baykal: Hazine'ye devri düşünülüyor.

- Vergiler...

- Derviş: Vergileri hemen düşürmek mümkün değil; birkaç yıldan sonra ilk hedef SSK primlerinde olabilir.


1 milyona iş


- Yabancı sermaye...

-
Derviş: Program aynen sürerse beş yıl sonunda 6-7 milyar dolar olabilir. Ortalamayı alırsak 3.5 milyar dolar diyebiliriz.

- İşsizlik...

- 1 milyona iş sağlanması için özel projelerimiz var.

- Yolsuzluk...

- Baykal: Yolsuzlukların ve soruşturulmasının önündeki engelleri kaldıracağız.

- Popülizm...

- Baykal: Bildirgemizde ucuz siyasi amaçlara yönelik, siz seçin, biz hallederiz anlayışı içinde olmayacağız.

- Vatandaş...

-
Baykal: CHP ile silkinecek ve ayağa kalkacak.

Sandığımı istiyorum


İSVEÇ'te yaşayan hukukçu ve gazeteci Hadi Orman, Stokcholm'deki Türk Büyükelçiliği'ne şu dilekçeyi yazmış:

‘‘TBMM, 1995'te Anayasamız'da yaptığı bir değişiklikle yurtdışında ikamet eden yurttaşlarımızın da ikamet ettikleri mahalde ülkemizdeki genel seçimlere oylarıyla katılmalarına olanak tanımıştı.

Bu Anayasal hakkı İsveç'te ikamet eden bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak 3 Kasım seçimlerinde kullanmak istiyorum.

Oyumuzu Stockholm'de hangi kurallar çerçevesinde ve hangi sandıkta kullanacağımın acilen tarafıma bildirilmesini rica ederim.’’

Yanıt aldığını sanmıyoruz ama Orman'ın tepkisi şu:

‘‘Vatan için sorumluluk almayı engellemek Anayasa'nın bir noktadan ihlali demektir. Bu engellemeyi yapanlar Türkiye'ye özellikle dış politika konularında çok ağır bedeller ödettirenler olacaktır. O nedenle TBMM Anayasa ihlallerini durdurmalıdır. Siyaset de zaten özünde istemek, davranmak, programlamak ve uygulamaktır.’’

Bir Türk vatandaşının oyunu kullanması Anayasal bir hak değil mi?

Bunun için de mi AİHM'ye gitmeleri gerekiyor!

Gene mi ihalede özel davet


DIŞİŞLERİ Bakanlığı ek bina inşaatı 23 trilyona ihale edildi. İhale Kanunu'nun 44. maddesine göre, ihale özel davet usulüyle yapıldı.

Hani davet usulü ile ihale verilmeyecekti? ‘Seçime girilirken kime ne veriliyor?’’ (30.7.002) başlıklı yazımızda 33 trilyonluk Afyon-Sandıklı karayolu ihalesinin neden davet usulü ile yapıldığını sormuş; şikáyetçi müteahhitlik firmalarını sıralamıştık. Bakan Abdülkadir Akcan da bu uyarı üzerine ihaleyi iptal kararı vermişti.

Daha önce yine davet usulü ile yapılan KKTC’de, 2000 fiyatlarıyla 8.5 trilyon tutan bir başka karayolu ihalesi yargı kararıyla iptal edilmişti.

Yapı İşleri, Dışişleri binasının yapımı için böyle bir yöntemde ısrar ediyorsa demek ki bir çifte standart var.

Alanya Adliye, Şanlıurfa merkez Devlet Hastanesi ve Jandarma Genel Komutanlığı'nın ikmal inşaatlarında teklif veren müteahhitlik firmalarından kimlere yeterlik verilecek, kimler dışlanacak bakalım?

AB uyum yasaları çerçevesinde İhale Yasası değiştirilmişti. Hükümet yasayı MHP'nin bastırması nedeniyle hemen uygulamaya sokamadı ve yılbaşına bıraktı. 'Davet usulü' ile ilgili 40. madde yeni yasada 20. madde olarak yer aldı. Buna göre özel davet usulü hüküm altına alındı.

Peki yangından mal mı kaçırılıyor? Bahçeli bunları biliyor mu?

Biliyor musunuz?


AĞRI'da ANAP, DYP, MHP, CHP ve AKP gibi partilerin milletvekili adaylarının hiçbirinin Ağrı merkez doğumlu olmadığını, sadece BBP'nin adayının Ağrı merkez doğumlu ve Türk kökenli olduğunu; AKP'de eğilim yoklamasında 1. sırada seçilen adayın listeye giremediğini...

AKP Genel Merkezi'nin, Kırıkkale 2. sıra adayı, eski il başkanı Ramazan Can'ın, sabıka kaydı konusunda yapılan ihbarları dikkate almadığını...

Biliyor musunuz?

MESAJ


ÜNİVERSİTELİ B. A. adlı genç kızımız, yanında annesi olduğu halde kullandığı otomobille köprüden Avrupa yakasına geçerken 34 AS 2732 plakalı Beyaz Kartal'ın tacizine uğramış. Köprüde durumu bildirdikleri polisler ‘‘Arkadaşlar ilerde aracı durdurup gereğini yaparlar’’ demiş. Ama bir şey olmamış. ‘‘Emniyet Müdürlüğü acaba bu magandaları ne kadar önemsiyor’’ diye soruyor.

BOĞAZ Köprüsü'nde yol çizgileri kesiksizdir. Şerif değiştiremez, önündeki aracı sollayamazsınız. Yeni onarılan Fatih Sultan Mehmet

Köprüsü'nde ise yol çizgileri kesik kesik çizildi. Şerif değiştirilebilir, önümüzdeki aracı sollayabilirsiniz. Peki hangi

uygulama doğrudur?

Ali YAVUZ-BEŞİKTAŞ

K.I.O'
dan: Taksim'i Cihangir'e bağlayan Sıraselviler'de yasak olmasına karşın yolun iki tarafına parkedilmektedir. İETT, Cihangir-Mecidiyeköy otobüsleri bu tıkanıklık nedeniyle iptal edilmiştir. Bu caddeden park eden araçlar kaldırılmadığına göre, prestij bakımından bu caddede bulunan trafik levlarının kaldırılması daha doğru olacaktır!

KARAKÖY Rıhtım Caddesi, karakol önünde iki adet set yapılmıştır. İstanbul'da hiçbir karakol önünde böyle bir set yoktur. Araçlara verdiği zararı düşünmüyorlar mı? Bizim karakol amirimizin korktuğu bir şey mi var acaba?

Metin BEDERLİ-İSTANBUL
Yazının Devamını Oku

Erdoğan yargıyla tartışırken değişmediğini gösteriyor

22 Eylül 2002
<B>ANAYASA </B>Mahkemesi'nin önceki başkanlarından <B>Yekta Güngör Özden'</B>le, <B>YSK'</B>nın son kararını konuştuk. İlk önce eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün, YSK'nın kararına karşı çıkan görüşlerine karşı Özden şöyle konuştu:

‘‘TCK'nın 312. maddesinin değişikliğini gerçekleştiren Adalet Bakanı olduğu için o maddeye ilişkin konuşmalarında yansız değildir. Kaldı ki, tartışma konusu olayda kuralın özü değişmiş değildi. Erdoğan'ın işlediği suçun bugünkü kurala göre de ayrıntısı bulunabilirdi. Ama o zaman yargıçlar ellerindeki suç niteliğini ve öğesini yeterli bulduklarından mahkûmiyet kararı vermişlerdi.

Bugünkü değişik biçimi o gün olsaydı eyleminde bugün koşul sayılan öğeyi de ararlardı. Bu nedenle YSK'nın çoğunluk kararını uygun buluyorum.

Bu, düşünce özgürlüğüne aykırı değil midir?

- Hayır, o gün söyleyip mahkûm olduğu sözler tam bir kışkırtmadır. O günkü kurala göre tam bir suçtur. Bugünkü söylemleriyle de kendisinin değiştiğine inanmak olanaksızdır. Yargı yönetimini de nasıl tartıştıkları ortadadır.

DEVLET KENDİNİ KORUR

312. madde ve buna ilişkin kararların demokrasiye aykırı olduğu eleştirilerine ne diyorsunuz?

- Demokrasi bir öğreti, bir disiplin ve bir terbiyedir. Herkesin aklına geleni yazmak ve konuşmak olanağı değildir. Laiklik karşıtlığının demokrasiyle hiçbir ilgisi yoktur. Demokrasi düşmanlığını dinsel düşüncelerle sergilemenin ve demokrasiyi, demokrasiden yararlanarak yıkmanın özgürlüğü dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Devlet kendini ve karakterini korumak zorundadır. Tersine eleştirilerde bulunanlar demokrasi heveslisidir; bana göre demokrat değillerdir. Devleti zaptiyeler, káğıtları raptiyeler korumaz. Devleti ulusal kimliğini özümsemiş, nasıl kurulduğu bilincine gölge düşmemiş yürekli yurtseverler korur. Bunun da militanlıkla ilgisi yoktur, insanlıkla ilgisi vardır.

KANADOĞLU DUYARLI

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Kanadoğlu'nun Siyasi Partiler ve ilgilileri hakkındaki tutumunu nasıl karşılıyorsunuz?

- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Anayasa'dan ve Siyasal Partiler Yasası'ndan kaynaklanan yetkilerini bana göre tam bir duyarlılık ve özenle kullanmaktadır. Bu herkesin güven duyacağı bir tutumdur. Çünkü Anayasa'nın 68. maddesine göre, siyasal partiler demokratik siyasal yaşamın vazgeçilmesi öğesi olup demokrasiye uygun çalışmak ve tüm demokratik geleneklere uygun bir iç düzene sahip olmak zorundadır. Bu lafla olmaz... Cumhuriyet Başsavcısı yalnızca görevini yapmıştır. Bu çalışmalara saldırı, kendi varlık nedenine ve yaşam düzenine düşmanlıktır.

Erdoğan, YSK daha karar vermeden AİHM'ye 3 milyon Euro'luk tazminat davası açacağını söyledi. Bu, yargıya gözdağı değil midir?

- Kimi siyasi partiler kapatılacaklarını bile bile dava açıyorlar. Nedeni de, Anayasa Mahkemesi kapatsa bile AİHM bunu sözleşmeye aykırı bulur, tazminat alırız düşüncesi...

YSK’nın kararı iptal edilmez


YSK’nın kararını iptal için Erdoğan AİHM’ye gidiyor. AİHM yetkili mi?

-Türkiye'deki yetkili organların verdiği kararı AİHM iptale yetkili değildir. Bu kararlar, Türkiye'deki kararların Avrupa ile imzaladığımız sözleşmeye aykırı olduğunu ortaya koyar ve zararın giderilmesi için tazminata karar verir. Kararı iptal edemez. Bu durumda da Türkiye aleyhinde konuşup yazanların, bahaneleri, şirretlikleri ve yaygaraları artar.

Almanya’nın Kaplan oyunu


ALMANYA'dan okurumuz F.S. ilginç bir konuya değiniyor:

‘‘Kaplancılar’’ olarak bilinen irticai terör örgütü lideri Metin Kaplan'ın Türkiye'ye iade edilebileceği belirtilmektedir. Kaplan'ın iadesini beklemek yanlıştır. Almanya hálá göstermelik baskınlar yapıyor. Neden mi? Alman hükümeti, yıllardır bu kişinin Türkiye aleyhindeki faaliyetlerine göz yummuştur. Alman istihbaratı bu kişiyi yönlendirmiştir. Türkiye aleyhinde kullanmıştır. Bu açık bir gerçektir. Almanya bu kişiyi iade ettiği zaman Almanya-Metin Kaplan ilişkisi gerçeğinin ortaya çıkmasından endişe etmektedir. Kaplan'ın konuşacağını düşünür. Bu endişe nedeniyle de çok büyük ihtimalle Kaplan'ı iade etmeyecektir.

Sözen sefere çıkıyor


1989-94 döneminin Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Nurettin Sözen, seçim çalışmalarını yürütmek üzere Mecidiyeköy'den bugün 23.00'te bir konvoyla Sıvas'a hareket ediyor. Pazartesi günü 12.30'da Sıvas'ta olacağını bildiren Sözen, ‘‘İstanbul'dan aday olup Recep Tayyip'le karşı karşıya gelmek isterdim, ikimiz için de olmadı. Sıvas da benim memleketim. Mücadelemizi Sıvas'tan yürüteceğiz. Sayın Baykal'ın İstanbul'da aday tanıtımında 'Önce insan' sloganını kullanmasından onur duydum. Biz bunu kendi dönemimizde kullanmış, ancak o zaman Genel Merkez'e anlatamamıştık.’’

Göcek’in başkanları


GÖCEK'in eski DYP'li Belediye Başkanı Mustafa Tunç 'zimmet' suçuyla tutuklanarak görevinden uzaklaştırılmıştı. Tahliye edildikten sonra hakkında yeniden tutuklama kararı çıkarıldı; ancak dört aydır bulunamıyor.

ANAP'a 'transfer' ettirilen CHP'li meclis üyeleri ise Recep Çatır'ı başkan seçtiler. O da akaryakıt ihalesine fesat karıştırmaktan yargıya düştü. Fethiye'deki Ağır Ceza Mahkemesi'nde Nurgül Çepel, ‘‘Ben 11 milyar lira teklif etmeme rağmen ihaleyi 60 milyar lira teklif veren şirkete bıraktılar ve belediyeyi zarara uğrattılar’’ dedi.

Göcekliler kime inanacaklar, kime oy verecekler?

Biliyor musunuz


ECEVİT'in bir deprem gezisi sırasında elini öpen Düzce Valisi Fikret Güven'in ANAP; görev süresinde tartışılan bir isim olan 19 Mayıs Üniversitesi'nin eski Rektörü Osman Çakır'ın da MHP 1. sıralarından Samsun adayları ilan edildiklerini; AKP'de 2. sıradaki Cemal Yılmaz Demir'in Tayyip Erdoğan'ın yakın arkadaşı olduğunu; aynı partiden temayül yoklamasında 4. sırada çıkan Kanal D muhabiri Suat Kılıç'ın genel merkez tarafından 6. sıraya konulduğunu; Samsun'un ünlü belediye başkanı Kemal Vehbi Gül'ün başvuran 7 bağımsız aday arasında yer aldığını...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

Tokyo nere Yeniköy nere

21 Eylül 2002
<B>YENİKÖY'</B>de oturan gazeteci-yazar abimiz <B>Güngör Uras,</B> <B>‘‘Yalçın kardeşim, bak sana bir şey anlatayım’’ </B>dedi. ‘‘Evimizin karşısında Merkez Camimiz vardır. Geçenlerde mahalleli söyledi; minareye baz istasyonu kurmaya kalkmışlar. Nasıl olur dedik, izin káğıdı var mıdır diye araştırdık. Komşularımız izin káğıdının fotokopisini ele geçirdiler.

Baz istasyonunu İş-Tim kurduruyormuş güya... İzin belgesi denilen şey de bir garip... Bizim bağışlarımızla yaptığımız ve daha Diyanet İşleri Başkanlığı'na devredemediğimiz camimizi birtakım güçler kiraya veriyormuş.

Bakınca Ankara'da Tokyo Camii Vakfı (Adres; Ankara Olgunlar Sokak, Küçükesat) Vakıf Genel Müdürü gözüken Şemsettin Yazırlı diye birisi, bizim caminin minarelerini 2012'ye kadar yani 10 yıllığına kiraya vermiş; parasını bir güzel almış...

Kim kime vermiş, belli değil.

Tezgáh öyle bir tezgáh ki, daha kurulmamış baz istasyonu için, sanki kurulmuş, ölçümü yapılmış gibi Telekomünikasyon Kurumu (Bölge Müdürü İbrahim Bayraktar) sağlığa zararsızdır diye rapor vermiş.

Pes doğrusu...’’

Diyanet'in bu konuda bir açıklaması olacaktır.

Mebus mu, memur mu?


ESKİ bir CHP'li, Baykal'ın CHP İstanbul adaylarını tanıttığı toplantıyı anlatan ‘‘Siyasi Ahlak’’ başlıklı yazımıza takılmış.

‘‘Orada bazı adayları hiç görmedin mi?’’ diye sordu ve şöyle devam etti: ‘‘Salonda her şey vardı, sadece demokrasi yoktu. Demokratik ülkelerde parti kongrelerinde memur seçilmez, mebus seçilir. Acaba CHP önseçim yapmadığına göre, mebus mu seçildi, memur mu? Seçilen memurlar kimin memurudur?’’

Devam ediyor:

‘‘O listeleri inceleyin... 1999 seçimlerindeki önseçimlerde kaçıncı sıraya yerleşenlerin bir de şimdiki tayin sıralamalarındaki yerlerine bakın... Bunların çoğu fuzuli şagildir.’’

Etnik siyaset


MİLLETVEKİLLERİNİ belirlemek amacıyla 3 Kasım'da yapılacak seçimlere 10 bini aşkın aday katılmaktadır. Bu adaylar içinde 3 bine yakınının da Kürt kökenli olduğu anlaşılmaktadır. Bunun yanında hiç kimse Kürt kökenli vatandaşlarımızın aday olma konusunda etnik kökenleri yüzünden bir sıkıntı ile karşılaştığını iddia edemez. 3 bin adayın da en az 130'u seçilebilecek durumdadır. Ayrıca DEHAP'ın barajı aşması durumunda bu sayı daha da artacaktır.

Bu rakamların ortaya koyduğu gerçek, ülkemizde Kürt milliyetçiliğine dayalı bir politika yapmanın gereksizliğidir. DEHAP'tan aday olanlardan 5-6 kat fazlası Kürt kökenli vatandaşımız diğer partilerden aday olabilmiştir.

Cumhurbaşkanlarının, başbakanların, bakanların, milletvekillerinin Kürt vatandaşlarımızdan olabildiği ülkemizde etnik temele dayalı siyaset yapmak ve Türkiye'yi, Kürtlere baskı yapmakla suçlamak, ‘‘vatandaş olmak’’ arzusundan çok Türkiye'den ayrı bir vatana sahip olmak arzusunu ortaya koymaktadır.

Yanlış mı?

Emrah DEMİR-İSTANBUL

Seçim-dergi


BOTAŞ Vakfı, Cosmik Tasarım Ltd.'ye iki ayda bir 'Petrogaz' dergisini çıkartıyor. Tasarım firması, Oktay Vural'ın sahipliğinde gözüken 'Ulak' Dergisi'ni de yayınlıyor. Bitmedi; Telekomünikasyon Üst Kurulu'nun 'Telekomünikasyon Ekseni' Dergisi de Cosmik Tasarım'ın bünyesinde...

Peki bu kadar lüks dergilerin finansmanı nasıl sağlanıyor?

Ulaştırma Bakanlığı'nın gücü kullanılarak firmalardan binlerce dolarlık reklam toplanıyor.

Ulaştırma Bakanlığı'ndan bize yazan S.Ergül, reklam veren ünlü firmaların adlarını sıralıyor ve bunlardan ne kadar tahsil edildiklerini sorarak diyor ki:

‘‘Eski Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın seçim masrafları için bir harcama yapılmış mıdır?’’

Bu işlerin organizasyonunu yönetenin Müsteşar Yardımcısı Selçuk Coşkun olduğu iddiası doğru mudur? Bu firmanın ortakları arasında Özel Kalem Müdürü İlhan İşman, Basın Müşaviri Nuket Aşkın, Bakan Danışmanı Murat Demirez var mıdır?

Hurdacı mısın vur beline


BEN 25 yıldır çöp sektörünün içinde ekmek parasını kovalayan, belediyelerin bütün keyfi ve zalimane tavırlarına karşı sabırla göğüs geren bir esnafım.

Bursa içindeki işyerimiz dönemin Belediye Başkanı Teoman Özalp tarafından Organize Sanayi Bölgesi'ne gönderildik. Milyarlarca lira ödeyerek yer yaptık. Bu kez Erdem Şeker geldi, yerimizi OSB'ye sattı. Nereye giderseniz gidin dendi... Hamitler Çöplüğü yoluna gönderildik. 1999'da Erdoğan Bilensel geldi, bizlere yine ‘‘hurdacılar şehir dışına’’ dendi. Zaten çöplük mevkii şehir dışında değil mi? Ve inat sürdü; hurdacılara 35 km. uzaklıktaki Başköy Taşocakları'nda yer gösterildi. Hurdacısın ya vur kafasına... Altyapısı yok. Bursa havalisinde 400 hurdacı esnafı var; bunların yanında ortalama 5 kişi çalışırsa 2000 kişi eder. Kim gider, kim gelir; hurda satmaya-almaya kim gelir? Sonra bu uzaklığın maliyeti; aylık 50 ton hurdanın nakliyesi, işlenip geri dönmesinin yaratacağı ek maliyet ayda 250 milyar...

İşyerim mühürlenmiş durumda; yanımda 25 eleman çalışıyor. Bunların SSK ve vergilerini aybaşında öderken ‘‘Kusura bakmayın kardeşim, yerlerim mühürlü olduğu için ödeme yapmayacağım’’ desem beni dinleyen olur mu?

İbrahim FERİT-BURSA

Biliyor musunuz?


CHP Giresun ilçe başkanlarının önerdiği 5 aday adayından hiçbirinin listeye konulmaması üzerine partili üyelerin bu 5 başkana ‘‘Lotoda 0 tutturdular’’ diye takıldıklarını...

MHP İstanbul 2. bölge 7. sırada Mülkiye müfettişi Vahdettin Özcan'ın, eski Eminönü Belediye Başkanı Ahmet Çetinsaya'yı birçok kez sorguladığını, ancak bu dosyalardan yargıda bir şey çıkmadığını...

Biliyor musunuz?

Paranın romanı...


‘‘Günlerden bir gün beni bir sigorta hastanesinin odasında ölmeye yatırdıklarında ya da bir yerlerde yaşamını yorgunluktan kendisi noktalamış olarak bulduklarında -Colette'in dediği gibi, artık şöyle gözlerden uzak, kül rengi, sessiz sedasız bir ölümü arzuluyorum- bu dünyadan paranın savaşını yitirmiş, ama sanırım kendi ucuzlatmamayı başarmış biri olarak çekip gideceğim ve benim romanım, zaten son satırına kadar yaşanılarak tüketildiği için, hiç yazılmayacak...’’ (Ahmet Cemal)

MESAJ


BABAM, zamanında Zekeriyaköy'de hukukçu arkadaşları ile taksitle 500 m2 civarında hisseli tapu olarak arsa aldı. Arkadaşlarının defalarca ısrarına rağmen o kaçak yapı yaptırmadı. Hiçbir kuruş ödemeden aynı muhitte arsa tecavüzü edenler af hikayesi ile tapu almalarına karşın devletin hukuk kurallarını çiğnemeyen bizleriSarıyer Belediyesi perişan etti. Benya arazimi ya da arazım değerinde tek bir parseli geri istiyorum. Muhammet AKSAKALOĞLU-İSTANBUL

BÜYÜKŞEHİR'den açıklama: Bostancı İskelesi yanındaki 'Altın Eldiven' (S.Karakelle) ve 'Sahil Yıldızı' (E.Diptaş) adlı büfelerle ilgili yıkım kararı bulunmaktadır. Ancak Kartal 3.Sulh Hukuk Mahkemesi'nden alınmış ihtiyati tedbir kararı olduğu tarafımıza ibraz edildiğinden belediyemizce herhangi bir işlem yapılamamıştır.
Yazının Devamını Oku

Türk müziğine dolar mı ödeyeceğiz

20 Eylül 2002
<B>MÜZİK </B>eserleri sahipleri ya da yayıncılarının manevi ve mali haklarını korumak amacıyla <B>Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu </B>çıkartılıp, bununla ilgili yönetmelik de 8.11.2001 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe konuldu. <br> MESAM, MSG, MÜYAP ve MUYOR-BİR adındaki meslek kuruluşları, yasaya ve yönetmeliğe aykırı olarak, müzik eserlerinin turistik tesislerde çalınması, hatta radyo ve TV kanallarından yapılan müzik yayınlarının umuma açık yerlerde dinlenmesi karşılığında dolar bazında ücret istemektedirler.

Müzik eserleri sahiplerini temsil eden bu 4 meslek kuruluşu fahiş şekilde tespit ettikleri dolar bazındaki ücretlerin kendilerine ödenmesi için otel, restoran, bar ve diskolarla sözleşme imzalamaya çalışarak, bu sözleşmeleri imzalamayan turistik tesis işletmecilerini 4-6 yıl hapis, 50-150 milyar lira para cezasına çarptırılacakları iddialarıyla tehdit etmektedirler.

Bu meslek kuruluşlarıyla Türkiye Oteller Birliği (TÜROB) arasında, otellerde oda başına 120 dolara kadar ulaşan protokoller imzalanmıştır. Ancak başta Alanya Turistik İşletmeler Derneği olmak üzere 11 dernek, TÜROB'un bu protokolünü kabul etmemiş, bu paraların devlete ödenmesi için girişim başlatmışlardır.

Turizm işletmecileri, müzik eserleri sahipleri ve icracılarının her türlü mali haklarının korunmasının yanındadır. Ancak bunun meşru zemin içinde olmasına ve Kültür Bakanlığı'nın tespit edeceği usul ve esaslara uygun şekilde yapılmasına inanmaktadır. Bu yapılırsa eser sahipleri yeni gelire kavuşacak, devlet eser satışından elde edilecek gelirden tam olarak vergisini alabilecek; Kültür Bakanlığı, Umumi Mahallerde Kullanma Bandrolü satışından bütçeye gelir temin edecek; kaset ve CD'leri satın alan işletmeciler de bedelini ödediği eseri serbestçe kullanabilecekler. Turizm işletmecileri bu kanunsuz durumdan kurtulmak için ilgili bakanlıkların harekete geçmesini beklemektedir.

Doç. Muammer OYTAN- Alanya Turistik İşletmeler Derneği (ALTİD) Başhukuk Müşaviri

Toplumsal çözülmeye Dağdaş reçetesi

TÜRKİYE'deki siyasi tıkanıklık uzun bir süredir tartışılıyor. Bu tartışmanın dikkat çeken ve çözüm üretimine katkı sağlamayan en önemli tarafı ise yaşanan tıkanmışlıktan dolayı sadece siyasetin suçlanması ve toplumsal yapımızın tartışma dışı bırakılmasıdır.

Yaşadığımız siyasi tıkanmışlığı aşmanın yolu siyasi, ekonomik, sosyolojik ve kültürel noktalardan hareketle toplumsal yapımızı ve özelliklerimizi de tartışmaya açarak bu yapılan tartışmanın kapsama alanını genişletmekten geçmektedir.

Ülkemizdeki siyasi tıkanmayı aşma yönünde ortaya görüş koyarak tartışmaya katkı sağlayan kişilerin güncel değerlendirmelerden hareket etmek yerine entelektüel bir ufuk eşliğinde hareket etmelerine ihtiyaç duyulmaktadır.

1999 seçimlerinde kendi isteğiyle parlamento dışında kalan eski Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş, geçtiğimiz üç dört yılı bir siyasi nadas yaşamak yerine toplumsal yapımızı değişik açılardan inceleyerek geçirdi ve vardığı sonuçları ‘‘Toplumsal Çözülme’’ (Ümit Yayınları) adlı kitapta ortaya koydu.

Gürcan Dağdaş, Koçibey'in çağdaş 'Risael'si olmaya aday ‘‘Toplumsal Çözülme’’ isimli kitabında, ülkemizdeki siyasi tıkanmışlığı aşmaya yönelik önerileri sıralarken gerekçelerini ‘‘Herkes başkasını sorunların sorumlusu olarak görüyor. En fazla suçlanan kesimlerin başında ise siyaset ve siyasetçi geliyor. Oysa en fazla ihtiyaç duyduğumuz husus, toplum olarak kendimizi bir eleştiri süzgecinden geçirmemizin gerekliliğidir. Suçlu avcılığı yapmak yerine toplum kendisini bir eleştiri süzgecinden geçirmelidir’’ şeklinde özetlemektedir.

Türkiye'nin Dağdaş gibi okur-yazar gerçek aydınlara eskisinden daha çok ihtiyacı var. Yeni toplumsal hedefleri oluşturabilmemiz için katkıda bulunan Dağdaş ve Ümit Yayıncılık'a teşekkürler...

M.I.G.-İSTANBUL

Biliyor musunuz

TOPRAKBANK'ın 1.3 katrilyon zarara uğratılmasıyla ilgili açılan davada sorumlu görülen, DSP'den MHP'ye geçen Ertuğrul Kumcuoğlu ile Mahfi Eğilmez, Yener Diçmen, Yıldırım Aktürk, Salih Yardımcı, Doğan Sevim, Turgut Tavşanoğlu ve Yeşim Toprak gibi sanıklar arasında adı geçmeyen tek eski personel olan -Genel Müdür- Mevlut Aslanoğlu'nun CHP'den Malatya 1.sıra adayı olduğunu...

SHP İzmir 1. bölge 2. sıradan aday olan OLEYİS Sendikası Başkanı Enver Öktem'in, Rıdvan Budak'ın Genel Başkanlığı döneminde bazı uygulamaları nedeniyle DİSK'ten 6 ay süreyle ihraç edildiğini...

Biliyor musunuz?

mesaj panosu

AKP'yi sevmem, hele R.T.Erdoğan'ı hiç sevmem. Ama bugünkü gelinen noktada onun hukuki durumunun ‘‘hukukun üstünlüğüne aykırı’’ düştüğüne inanıyorum. Ancak bu siyasi mağdurluk Erdoğan ve AKP'nin yararına olacaktır.

Yavuz KİTAPÇI-LDP MKYK üyesi- SIVAS

Rektör Bey böyle hırsızlık olur mu

İSTANBUL'
dan Fikret Akın, çalışma odamıza geldiğinde şaşırmıştı. ‘‘Ben ne yapabilirim’’ diye sordu. Ailesinin başına gelen olay gerçekten duyulmuş şey değildi:

‘‘Annem Emine Akın, kalp rahatsızlığından dolayı 15.9.2002 pazar günü İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Fakültesi Hastanesi kardiyoloji servisinin yoğun bakımına alınıyor.

Geçen salı günü de servise çıkarılıyor. Sevindik ama abimin bildirdiği bir olayla şok olduk... Çünkü annemin takma dişleri kaybolmuştu...

Takma diş de çalınır mı diye sormayın. Takma dişleri arasında dört altın kaplama vardı. İki ay önce de annemin çantası kaybolmuştu.

Bu hırsızlık karşısında kime ne diyeceğiz? Hemşire hanım, hasta geldiğinde takma dişleri olduğunu doğruluyor. İlgili doktor, ‘‘Olayı aydınlatacağız’’ diyor ama bir sonuç alınacağını ümit etmiyoruz. Sayın Rektör öğrense ne yapabilir ki...

HASTA NASIL SOYULUR?

Bir hastane personeli hastasını nasıl soyabilir? Eğer ülkemiz insanları, birkaç gram altın hırsızlığına muhtaç kalmışsa yapabilecek bir şey yok demek ki... Yazıklar olsun.

Bunun ibret verici bir olay olarak sütunlarınızda yer almasını diliyorum.’’

Ahlak seçimi

CHP İstanbul adaylarının takdim edildiği toplantıda yoğun kalabalık vardı. Adayların tanıtımında söylenen 'başarılı', 'dinamik' ve 'yeni yüz' gibi bazı övücü sözcüklerin dışında gösteriye dayalı abartı yoktu. Baykal ve arkadaşlarının çok mutlu oldukları yüzlerinden okunuyordu. 'Toplumun aradığı yenilik' açıklanan listelerde ortaya konulmuştu. Salonda o bildik yüzler ise yoktu; Karayalçıncılar, Gürbüzcüler, Moğultaycılar, Ercancılar, Hocacılar gibi... Herkes Baykalcıydı...

Grant Cevahir Oteli'nde çay-kahve ikramı 'tasarruf' nedeniyle paralıydı.

Adayların tanıtıma eşleriyle gelmesi istenmişti. Buna 70 adaydan çoğu uymuştu. Başörtülü kadınların olması kimseyi şaşırtmadı.

Baykal, 'kader seçimi' dediği 3 kasıma yönelik kampanyasında işleyeceği konuların işaretini de verdi:

Türkiye‘de hiçbir ayrım gözetmeden her anlayış, inanç, mezhep ve coğrafyadan bütün insanlar kaynaştırılacak.

3 Kasım‘da bir büyük ahlaki isyanı gerçekleştireceğiz.

Kimse ile husumet içinde değiliz; devr-i sabık yaratmayacağız.

Milletvekillerinin kendi dokunulmazlıkları sadece fikir ve düşünce özgürlüğü ile sınırlı olacaktır.

Devlet kadrolarında şişkinlik kaldırılacaktır.

Devlet vatandaşa kumanda etmeyecek, hizmet edecektir.

Eğitim ve sağlıkta büyük bir dönüşüm gerçekleştirilecektir.

Derviş, Livaneli, Berhan Şimşek, H.Fehmi Güneş, Onur Öymen, Y.Nuri Öztürk ve M. Ali Özpolat ençok alkış alan adaylar oldu. Ancak iki protestocu dikkat çekti; H.F.Güneş gelmemişti. Eski il başkanı Mehmet Bölük ise fotoğraf çekimine katılmadı, fuayede sohbeti tercih etti.

Daha sonra Baykal, Derviş, Tanla ve Sevigen gazeteci Vedat Yenerer'in AKM'de açtığı 'Savaş Fotoğrafları'; Aydın Arkun ve Şebnem Moroğlu'nun resim sergilerini gezdi.
Yazının Devamını Oku

Bunlar muhtar bile olamazlar

19 Eylül 2002
<B>Necmettin Erbakan</B> ile <B>R. Tayyip Erdoğan'</B>ın aday olup olmayacakları konusunda yaratılan karmaşa ve kargaşanın hiç gereği yoktur. Ancak kuzu postuna bürünenler mağdur durumuna soktukları kişileri acındırarak bundan siyasi bir rant beklemektedirler. Aslında her şey beyhudedir.

Çok değerli hukukçu Sayın Kanadoğlu da makamının hakkını vererek suçluların telaşı içindeki ve adeta yangından mal kaçırmak isteyen kişilerle takdire şayan bir şekilde savaşmaktadır.

Keşke gerek Sayın Kanadoğlu ve gerekse ondan bir önceki Sayın Başsavcı gibi savcılar daha önce de olsaydı... Acaba o zaman askeri eğitim veren kamplar açarak militan yetiştiren partiler olabilir miydi veya ‘‘Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz’’ diyen siyasi liderler olur muydu?

GURUR DUYUYORUZ

Onun için böyle başsavcıları gördükçe gurur duyuyoruz,

Ancak şunu ifade etmek isterim ki, o mihraklar hiç ümitlenmesin. Erbakan da Erdoğan da değil milletvekili, mahallelerine muhtar bile olamazlar.

Çünkü 2839 sayılı Milletvekilleri Seçimi Yasası'nın 11. maddesinin f bendi 4 fıkra halinde affa uğramış olsalar bile aday olamayacak ve dolayısıyla milletvekili seçilemeyecek olanları sıralamış bulunmaktadır. Bunlar arasında her iki politikacının hüküm giydiği TCK'nın 312. maddesi de f-3 fıkra kapsamında kalmaktadır.

YSK'nın bundan 18 yıl önce benzer durumlarda vermiş olduğu iki örnek karar var:

Birisi 30.4.1984 gün 1165 sayılı kararı; ilgili kişinin suçunun 2839 sayılı yasanın 11/f-2 kapsamına girdiği suç affa uğramış olsa bile kişinin seçilemeyeceğini ifade eylemektedir. (*)

Diğeri; kişi 11/f kapsamına giren bir suç işlemiş, mahkum olmuş, cezası tecil edilmiş ve TCK'nın 95/2'ye göre aradan 5 yıl geçmiş ve bu süre içinde kişi herhangi bir suç işlemediği için bu maddeye dayanılarak ‘‘mahkumiyeti esasen vaki olmamış’’ kararı verilerek işlem yapılmış... İşte bu durumda YSK 8.7.1984 gün 2087 sayılı kararında diyor ki; TCK'nın 95. maddesine göre mahkumiyet konusu suçun sanki hiç vaki olmamış gibi karar verilmesi Seçim Hukuku yönünden sonuca etkili değildir. Bu durumda olan muhtarın tutanağı iptal edilmiştir. (**)

ANAYASA DEĞİŞMEDİKÇE...

Gördünüz mü muhtar bile olamıyorlar.

Bu nedenle, Diyarbakır 4. DGM'nin vermiş olduğu karar Yargıtay'a da gitmemiş olsa veya Yargıtay onaylamış dahi olsaydı ve hatta adli sicil kayıtları silinmiş dahi olsaydı YSK'nın 1984 yılındaki örnek kararına göre bunlar hiçbir anlam taşımıyor. Hatta bundan sonra birkaç tane daha af çıksa, aradan değil 5 sene 10-15 yıl geçse tecil süreleri veya suç işleme süreleri dolsa, memnu hakların iadesi kararı bile alsalar 2839 sayılı yasanın 11-f maddesi ile Anayasa'nın 76. maddesi değişmedikçe bu iki kişi veya bunların durumunda olanlar muhtar dahi olamazlar.

Ayrıca 3682 sayılı Adli Sicil Yasası'nın 9-2 maddesi çok açık şekilde ‘‘... adli sicilden çıkartılan bilgilerden Anayasa'nın 76. maddesinde sayılan suçlara ait olanlar, milletvekilliği adaylığı için talep edildiğinde verilmek üzere bilgi arşivinde muhafaza edilir’’ demektedir.

Dolayısıyla sicil kaydından sildirme vesaire gibi işlemlere kalkışılmasının hiçbir faydası yoktur. Telaşa da gerek yoktur. DGM Başkanlığı'ndan ayrılıp bu partiden milletvekili adayı olarak herkesi hayretlerde bırakan kişilerin de gayreti boşunadır.

Özet... Erdoğan, 18 yıl önce verilen kararlar sırasında RP'nin İlçe Başkanı bile değildi. Bu yasa onun için de çıkarılmadı.

Suç işleyen cezasını görür.

İ.Erdoğan ŞİŞMAN

Avukat-İSTANBUL


Biliyor musunuz?


- AKP Mersin adayları arasında kaç El Ezher mezunu olduğunu...

- AKP Adana 5. sıra adayı Recep Garip'in, Eminönü Belediye Başkanı Lütfi Kibiroğlu'nun Kültür Müdürü olarak görev yaptığı ve Ahmet Muhtar Büyükçınar'a, Medeni Kanun'a aykırı olduğundan soruşturma konusu olan ‘‘Mutlu Bir Aile Yuvası’’ adlı İslami seks kitabı yazdırdığını...

- DOĞU'nun 'Başbuğ'u diye tanınan Yılma Durak'ın MHP Erzurum 4. sıradan aday gösterildiğini; aslen Tutaklı (Ağrı) olan DYP İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın bu kez 'damat' olarak Erzurum'dan aday gösterildiğini...

Biliyor musunuz?

Seçmenlere uyarı


CHP İstanbul Milletvekili adayı Prof. Yaşar Nuri Öztürk, Büyükçekmece'de seçim stardı verirken seçmenleri şöyle uyarıyor:

‘‘Hepiniz boşvermişlik içindesiniz. Pasta yiyip yatarak iktidar olunmaz. Sonuç alınmadan rehavet olmaz. Helva malzemesinin olması, helvanın piştiği anlamına gelmez. Gevşememek ve ciddiyeti elden bırakmamak lazım; bu memleket meselesidir.’’

Mesele sadece bir şiir okumak mı?


KEŞKE değiştim diyen Erdoğan o şiiri okumasaydı, keşke toplumu gerçek Müslümanlar ile patates dininden olanlar diye ayıran bir partinin üyesi olmasaydı, keşke okuduğu şiirdeki gibi cihat çağrısı yapmasaydı...

Ama yaptı...

21. yüzyıla iki yıl kala insanlarımızı inanan-inanmayan diye böldüler. Hatta Müslümanları dahi gerçek ve sahte diye ayırdılar. Kendilerine oy verenleri cennetlik olarak nitelediler. Bu politika Erdoğan'ın siyasi yaşamını bitirdi gibi görünmektedir. Suç ile ceza arasında hak etmeme şeklinde bir yanlışlığın olduğunu düşünmüyorum.

Bu suçlar ve bu cezaların ülkemizde yaşayan insanları daha mantıklı, daha birleştirici ve daha yapıcı davranmaya iteceğine inanıyorum.

Şeref KANTARCI-ANKARA

MESAJ


BİNGÖL Valisi Tamer Ersoy'a... Üç yıldır kömür ihalesini alan firmanın getirdiği kömürün cinsini ve kilosunu lütfen bu yıl özenle takip ettiriniz.

Bir grup bürokrat-BİNGÖL

ALZHEİMER
Vakfı Başkanı Prof. Murat Emre, 'Dünya Alzheimer Günü'nün Savarona yatında kutlanacağını duyuruyor. (0212-224 41 89)

İLK Alzheimer Huzurevi, Altunizade'de cumartesi cumartesi günü açılacak. Beyin hücrelerinin yıpranmasıyla ortaya çıkan hastalığa Türkiye'de yakalanmış 250 bin kişi bulunuyor. Özel hizmet vermek için kurulan Alzheimer Huzurevi'nde, Novartis'in desteğiyle bir hobi odası da hazırlandı. Açılışa Alzheimer Vakfı Başkanı Prof. Murat Emre ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Kahraman Eroğlu katılıyor.

(0212-588 21 08-224 41 89)
Yazının Devamını Oku

AKP’nin müstakbel lideri Vecdi Gönül kimdir

18 Eylül 2002
<B>ANKARA'</B>dan <B>Sayıştay</B> çevreleriyle irtibatlı bir okurumuz <B>AKP'</B>ye <B>'lider'</B> olacağı söylenen <B>Vecdi Gönül'</B>ü kamuoyunun iyi tanıması gerektiğini söylüyor. Peki biz soralım, ‘‘Vecdi Gönül kimdir?’’

- Erbakan'ın en yakını olan Oğuzhan Asiltürk'ün geçmişteki Özel Kalem Müdürü'dür. 1970'lerde CHP-MSP hükümeti döneminde Asıltürk'ün çantasını taşıyordu. Daha sonra Asiltürk kendisini Kocaeli Valisi yaptı. Gönül, bu arada Kocaeli'nde, Kolordu Komutanı iken Necdet Üruğ'la (12 Eylül'den sonraki Genelkurmay Başkanı) yakın oldu.

Daha sonra...

1970'lerin sonunda Başbakan Demirel tarafından Ankara Valiliği'ne terfi ettirildi. 1980'lerde YÖK üyesi oldu. Turgut Özal ise kendisini İzmir Valisi yaptı. Önce kendisine Emniyet Genel Müdürlüğü önerilmişti; Orgeneral Üruğ'a sorarak reddetti. İzmir'de görevdeyken Merkez Camii imamı olan Fethullah Gülen ile yakın ilişki içinde oldu. Gülen'in adli sorunlarının yumuşak atlatılmasına vesile oldu denilebilir.

Yine o yıllarda Oğuzhan Asıltürk'ün danışmanlığını yapmış olan Gülenci olarak tanınan Bayındır Kaymakamı Atilla Koç'un arkasında Gönül'ün namaz kıldığını gazeteler yazmıştı. Atilla Koç, Şırnak ve Giresun Valiliği'nde bulundu, bugün AKP Aydın 1. sıra adayıdır. Bugün hep birliktedirler.

- Müsteşarlık da yaptı Gönül...

- Evet, ANAP'lı Mustafa Kalemli'nin İçişleri Bakanlığı döneminde müsteşar oldu; AKP'li Abdülkadir Aksu'nun bakanlığı döneminde bu görevini sürdürdü.

İşte müsteşarlığı döneminde RP'liler, tarikatçılar; emniyet teşkilatına ve mülki idare amirliklerine yerleştirildi. Bugün el sıkmayan ne kadar bürokrat ve kaymakam varsa, onların aldıkları personeldir.

Emniyet teşkilatında Gülenci olarak bilinen ünlü Personel Daire Başkanı Muharrem Tozçöken irticacılara kol kanat geren bir isimdir. Bugün de AKP Eskişehir 2. sıra adayıdır. Mustafa Kalemli sürekli kendisine sahip çıkmıştır. Aynı dönemin bürokratlarından Emniyet Müdürü-Vali-Milletvekili Necati Çetinkaya'da AKP Elazığ 1. sıra adayıdır bugün... Çetinkaya, Manisa'dan alınarak özellikle bağımsız Mehmet Ağar'ın karşısına çıkartılmıştır. Ağar da, Çetinkaya'nın, Diyarbakır'da OHAL Valiliği'ni neden kabul etmediğini; bir dönem polis teşkilatını teslim alan tarikatçılarla Emniyet Genel Müdürlüğü döneminde büyük mücadele gösteren Ünal Erkan da elbette bir gün konuşacaklardır.

İşte Vecdi Gönül bu anlayışta biridir; daha sonra Sayıştay Başkanı olmuştur. Aynı şekilde Sayıştay da 'dinci' kadrolarla doldurulmuştur.

Ve sonunda politikaya girdi Gönül; FP'den Kocaeli Milletvekili oldu. Yerine bıraktığı Sayıştay Başkanı'nın eşinin de türbanlı olduğu geçen gün gazetelerde yer aldı.

İlginç değil mi? Yaşanan süreçle bugünlere gelinen noktada artık kimsenin diyeceği bir şey var mı? Ekip aynı ekip, beyin takımı da perde arkasındaki Vecdi Gönül'dür.

Bakarsınız bir gün AKP ile SP'yi birleştiriverir.

Özal, Derviş’i iyi ki beğenmemiş


AHMET Özal, Kemal Derviş'i babasıyla kendisinin tanıştırdığını söylerken ‘‘Bundan bir hayır gelmez’’ dediğini söylüyor. Hatırlayın Derviş, Engin Civan ve benzerlerini andırıyor mu? Allah için bir tek benzer tarafı yoktur.

Derviş, mükemmel eğitimli, olağanüstü bilgi ve deneyim sahibi, milletini seven ve ona saygı duyan, medeni, kibar, üretken, dürüst, özverili bir zattır.

Bu yüzdendir ki, kendisini çok ama çok seviyoruz. Ama öğreniyoruz ki, merhum Özal kendisini beğenmemiş ve sevmemiş!... Ama Özal'ın çok sevdiği prenslerinin büyük bir kısmını (Civan ve benzerlerini) bizler hiç sevmedik ki... Ne demeli, iyi ki merhum Özal, Derviş'i beğenip sevmemiş.

M.Ata AKSOY-İSTANBUL

Biliyor musunuz?


BODRUM, Marmaris ve Fethiye'de üç ayrı ‘‘gold center’’ları, kuyumcu dükkánı, benzin istasyonu, TV ve radyosu, Asenae Tatil Köyü, Kayaköy'de SİT alanı içinde et lokantası ve lüks konutları olan Erkan Mumcu ile ANAP'tan ayrılan Hasan Özyer'in AKP'den 1. sırada aday olduğunu, Fethiye'de herkesin AKP'ye ne kadar bağış yaptığını sorguladığını...

CHP 1. bölge 2. sıradan gösterilen Enver Öktem'in Genel Başkanlığı sırasında OLEYİS Sendikası'nın Ankara'daki binasını satmak dahil birçok 'sahtecilik ve dolandırıcılık' iddialarından yargılandığının ortaya çıkması üzerine İzmir'de büyük tepki meydana geldiğini; Öktem'i İzmir'e ihraç edenin Haymanalı hemşerisi Genel Başkan Yardımcısı Eşref Erdem olduğunu...

ADANA CHP'den milletvekili adayı gösterilen 1999'daki ANAP Grup Başkanvekili Uğur Aksöz'ün, ANAP için ‘‘Vay be dedirttirecek dosyalar var’’ diyen Deniz Baykal'a ‘‘Bize göre de CHP'nin vay bee dedirtecek çok şeyi var’’ dediğini...

KONYA'da dönen siyasi entrikalara maalesef medyanın gözünü kapadığını, malum bir milletvekilinin bazı yerel TV ve yazılı basın ile iyi ilişkiler (!) içinde olduğunu, bazı siyasetçilerin delegeleri satın alabileceğini ancak seçmeni satın alamayacağını hálá öğrenemediklerini...

AKP Ağrı 1. sıra adaylığına konulan Halil Özyolcu'nun radikal dinci 'Med-Zehra Grubu' Ağrı temsilcisi olduğunu...

CHP Genel Merkezi'nin, Kilis il örgütünü dışlayıcı, tasfiyeci tutumunun bir bildiriyle kınandığı ve ‘‘örgüt emekçilerinin görüşlerinin alınmasına dahi tenezzül edilmemesinin kabul edilmez bir davranış’’ olarak nitelendiğini...

Biliyor musunuz?

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Yüksek bir mevkiye sahip olamadığın için endişelenme. Asıl o mevkiye layık olup olamayacağından dolayı endişe et.’’

(Konfüçyüs)

MESAJ


MECLİS çok uyumlu da, şimdi barajı düşürüp çok partiyle daha mı uyumlu olacak? Baraj sorunu olmadığını söyleyenler acaba neden karar değiştirdiler? Barajı daha da düşürürseniz bu ülkede istikrarı sağlayamazsınız.

Arif BULAKBAŞ-İSTANBUL
Yazının Devamını Oku

Kamuoyunu yanıltıyorlar

17 Eylül 2002
<B>YARGITAY </B>8. Ceza Dairesi Başkanlığı aynı zamanda kesinleşen ve çekilen mahkûmiyeti onayan makam olarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı <B>Sabih Kanadoğlu'</B>nun başvurunu kabul etti. Özetle, söylem suç olmaktan çıkmamıştır. Diyarbakır 3 No'lu DGM'nin, adli sabıka kaydının silinmesi yönünde Erdoğan'ın istemini reddetmesinin, onanmasına itiraz mercii kimliğiyle 4 No'lu DGM'nin 2'ye karşı 1 oyla, oyçokluğuyla adli sabıka kaydının yok sayılmasına karar vermiştir. Özel hukuktaki keenlem yekun, mutlak butlanla batıl demektir.

Bir kez daha vurguluyorum; Recep Tayyip Erdoğan'ın antilaik bölücü nitelikteki söylemi suç olmaktan çıkmamıştır. Yapılan değişikliktir. Yoksa TCK'nın 312/2. hükmü yürürlükten kaldırılmış değildir. Maddenin şiddet nedeni, suçun unsuruna dönüştürülmüştür.

Kamuoyunu yanıltmak isteyenler bu gerçeği ya göremiyorlar ya da görmek istemiyorlar.

TV ekranlarında vatandaşın gözünün içine baka baka yanlış konuşuyorlar.

AB'nin de, bizim de kafalarımızı karıştırıp, zihinleri bulandırıyorlar.

AB uyum reformu yasaları káğıtta kalmıyor; uygulanıyor.

Anayasa'nın 76'ncı, Milletvekili Seçimi Yasası'nın 11'inci maddelerini görmezlikten geliyorlar.

Bir bardak suda fırtına koparmaya çalışıyorlar.

Anayasa Mahkemesi ayrıca, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun AKP'ye uyarı istemini de kabul etmiştir. Söylemi nedeniyle bölücülükten mahkûmiyeti bulunan Erdoğan kurucu üye olamaz.

Erdoğan'ın altı ay içinde parti başkanlığından çekilme kararı da dolmak üzeredir.

ÇELİKEL VE TÜRK

Kanadoğlu,
Diyarbakır DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'nı ve Adalet Bakanı Prof. Aysel Çelikel'i zahmetten kurtarmıştır. Olayın doğası icabı acele davranmıştır. Kanadoğlu'nun girişimi, yazılı emir yoluyla bozma niteliğindedir. Farklı ve özel olarak nitelenmesi olanaksızdır.

Girişimin adını koymama, niteliğini değiştirmez.

YSK bu kararı gerekçe sayacaktır. Erbakan ve Erdoğan kesinlikle milletvekili seçilemezler. CNN Türk'ün canlı haber programına katılan eski Adalet Bakanı Türk'ün görüşlerini yadırgadığımı bildirmem gerek. Güneş balçıkla sıvanmaz.

Nurettin KAPTAN-ANKARA

Kara olayı


GAZETECİ Sinan Kara olayını sanırım artık duymayan kalmadı. Kara hakkında 27 dava açıldı; 18'i için karar çıktı. Toplam 9 yıl hapis ve 4 milyar lira cezaya çarptırıldı. 17 dava da temyiz aşamasında Yargıtay'da bekliyor...Datça Kaymakamlığı'na iki adet gazeteyi vermemesinin bedelini üç ay hapis yatarak ödeyecekti... Ancak bu ceza şu anda yeni yasa gereği 30 milyar lira para cezasına dönüştürüdü. Eğer bu parayı yatıracak gücü yoksa, ki yok, 3 yıl hapis yatacak. Adil yargılama bu mu olmalıdır? Yargı sistemi özeleştiri yapmalıdır. Avukat, adil yargılanma hakkı ve savunma hakkının güvencesi mi? Yargıç odaklı yargı sisteminden, avukat-savcı odaklı yargı sistemine geçmek yargı reformu demek mi? Bu soruların samimi yanıtı olmalıdır. Siyasi partiler ortada yok. Seçime endekslenmişler. Sivil toplum örgütlerinin sesi soluğu çıkmıyor. Köşe yazarlarından ses yok. Bugün Sinan Kara'ya, yarın size...

Emeklilikte 15 Eylül değiştirilmesin


BİZLER bu dönem emekli olmak için müracaat etmiş bir grup öğretmeniz. Bizim gibi Türkiye'de çok sayıda mağdur olacak öğretmen var. Memurlara verilecek zam eğer 15 Ekim tarihinden itibaren verilirse emekli ikramiyelerimizde yaklaşık 2 milyar civarında bir kayıp olacak. Devlet daha önce 15 Eylül tarihinden itibaren zammın geçerli olacağını bildirdiği için bizler gibi birçok öğretmen emekliliğini 15 Eylül tarihi itibarıyla verdi, sendikalarımız da bize bu tarihi önermişti. Mehmet Keçeciler'in Bakanlar Kurulu'na götüreceği teklifte ise zammın 15 Ekim'den itibaren geçerli olması gündeme gelirse biz yanarız. Mağduriyetimizin önlenmesini talep ediyoruz.

Bir grup öğretmen

İl başkanlarının başına gelenler


İSTANBUL'da parti başkanlarının, liderleri tarafından nasıl çamaşır gibi sıkılıp atıldığını öğrenmek ister misiniz?

CHP İl Başkanı Cemal Özdemir, aday listesine konulmadı. Yerine yönetim kurulu tarafından seçilen Cemal Canpolat il başkanlığına seçildi. Ancak bu seçime genel merkez karşı çıktı ve görevden alındı. Canpolat'ın yerine Şinasi Öktem getirildi. Prof. Nurettin Sözen döneminde Ümraniye Belediye Başkanı olan Öktem'in kız kardeşi, Kadın Kolları Genel Başkanı Güldal Okutucu, 1. bölge 4. sırada aday oldu.

AKP İl Başkanı Alaettin Büyükkaya, parti kurucusu olmasına ve AKP'nin 'çağdaş ve demokrat' bir yapıda olduğunu sık sık dile getirmesine karşın beklenmedik bir darbe yedi. 2. bölge 11. sıraya yerleştirildi.

DYP İstanbul İl Başkanı Süleyman Soylu, 2. bölge 3. sıraya konuldu. Yerine hemen, işadamı Mustafa Süzer'in Bahçeşehir'deki Doğalgaz Şirketi'nin Müdürü Seyit Şahin atandı. Diğer il başkanlarına göre daha iyi bir sırada olan Soylu'ya kampanya için 'elini taşın altına sok' talimatı verildi.

ANAP İl Başkanı İbrahim Taşkın, 3. bölge 6. sıraya konulduğunu öğrendiğinde adaylıktan vazgeçti. Aday adayları istifasını vermiş olduğundan bundan istifade etmek isteyen bir grup ANAP'lı, il başkanlığına eski Eminönü Belediye Başkanı Ahmet Çetinsaya'yı getirmek için yoğun bir kulis çalışması yürütüyor.

MHP İl Başkanı Hasan Hüseyin Ceylan, diğer il başkanlarının uğradığı akıbete uğrayarak 2. bölge 8. sıraya konuldu.

SP İl Başkanı Doç. Numan Kurtulmuş, Genel Başkan Yardımcılığı unvanı ile 'durumunu' kurtardı ve Erbakan'ın ve Kutan'ın icazeti ile 2. bölge 1. sıraya oturtularak İstanbul patronluğunu aldı.

Lideri her gelişinde havaalanında karşıla, ildeki protokol görevlerini yerine getirmeye çalış, teşkilatlarla boğuş, diğer milletvekilleri tarafından itil kakıl, programlarla uğraş... Ve kendilerine uygun bulunan muameleyi gör.

Geleceğin heveslisi il başkanlarına duyurulur.

MESAJ


MUZAFFER Ecemiş, Aytaç Durak ile karşılaştırılamayacak kadar dürüst ve kanunlara uyan birisidir. Durak ise tam tersidir. Ecemiş, hemşerilik ilişkisini çok fazla önemsemez. Kendisini Manisa Valiliği'nden tanırız. Bir belediye başkanının böyle konuşması ne kadar mantıklıdır?

Talat ECEMİŞ-MANİSA
Yazının Devamını Oku