Yalçın Bayer

Bir Dönem Bir Çocuk

13 Ekim 2002
<B>BU Altan Öymen'</B>in <B>‘‘anılı’’</B> kitabıdır. <B>Öymen'</B>le <B>Ankara Haber Ajansı'</B>nın (ANKA) sahibi ve Cumhuriyet muhabiri-yazarı olarak 1970'lerden beri tanışırız. Kardeşi rahmetli <B>Örsan Öymen </B>ile gazeteciliğe -ve de TV'ciliğe- farklı anlayışlarla yeni ufuklar çizmiştir. Milletvekilliği ve bakanlık yapmış, Almanya'da basın ataşeliğinde bulunmuş, Milliyet'i yönetmiş, köşe yazarlığı ve başyazarlık yapmış, ajans sahibi olmuş ve en önemlisi CHP Genel Başkanlığı'nda bulunmuş ancak hiçbir zaman 'muhabir'liği unutmamıştır Öymen...

Onun nasıl bir gazeteci olduğunun acısını 'haber atlayan' gazeteciler çok iyi bilir.

Öymen'i fazla anlatmaya gerek yoktur. Doğan Kitap yayınları arasında, çarpıcı olduğu kadar bilgilendirici ve öğretici bir anı kitabı çıkardı:

‘‘Bir Dönem Bir Çocuk’’

Çocukluğuyla birlikte 1930'lu, 1940'lı yılların hikáyesini, II. Dünya Savaşı'nı, CHP ve DP'li siyaset ve parlamento dünyasını anlatırken, bugüne anlamlı dersler çıkartıyorsunuz.

Atatürk'ün ölümünden sonra CHP'deki 'değişmez genel başkanlık' ile bugünkü 'lider diktatörlüğü'nü kıyaslamak istiyorsak Öymen'in yazılarına bakmak gerekiyor:

MİLLİ ŞEF

‘‘Atatürk fotoğrafının yanına İnönü'nün de aynı büyüklükteki fotoğrafı asıldı. Evdekiler ona İsmet Paşa demeye devam ediyorlardı. Ama fotoğrafın altında İsmet İnönü yazıyordu.

Bir şey daha yazıyordu: ‘‘Milli şef.’’

Bu sıfat ona aralık ayında toplanan CHP Kurultayı'nca verilmişti. Kurultay bir de tüzük değişikliği yapmış, onu partinin 'değişmez genel başkanı' ilan etmişti. Yani, genel başkan olmak için bir daha seçilmesine gerek yoktu. Hep öyle kalacaktı.

Bir not: Bu 'değişmez genel başkanlık' işinin ne kadar yersiz olduğunu ben tabii o zaman fark etmemiştim ama aklı başındaki büyükler herhalde görüyordu. Gerçek dönem tek parti dönemiydi. Tek partinin de bir 'şef'i vardı ki, onun 'değişmez' olması bir istikrar unsuru sayılabilirdi. Ama bunu böyle ilan etmeye gerek yoktu ki... Herkes biliyordu, o zamanki sistem içinde 'şef'in değişmesinin seçim yoluyla da kolay olmadığını. Bunu şeklen de olsa seçime dayatmanın ne zararı vardı. Ama kurultayda bu gereksiz ve yersiz öneri gene de yapıldı ve kabul edildi.

BAYAR ÖNERDİ

Bu öneriyi yapan ise ilginçtir; İnönü'nün geçmişteki ve gelecekteki rakibi Celal Bayar'dı. O zaman başbakandı. Partinin genel başkan yardımcısıydı. O öneriye imza atmayı, herhalde görev saydı.

Bir not daha... İnönü'nün 'değişmez genel başkanlık' sıfatı demokrasiye geçilirken yeni bir tüzük değişikliğiyle kaldırıldı. CHP'den sonra kurulan tüm öteki partilerin genel başkanlarının 'değişir' olmaları zaten tüzüklerinin gereğiydi. Ama bu demokratik kural uygulamaya yansıdı mı? Öteki partilerin genel başkanlıklarında seçimle değişenler çok azdır. Çoğu, genel başkanlıklarını fiilen 'değişmez' bir meslek gibi sürdürmüşlerdir. Partilerde genel başkanının karşısına, seçilmek bir yana 'kazanma şansı olan aday' çıktığı da az görülmüştür.

Özetle: Tek parti döneminin 'değişmez'liğini aratmayan bir genel başkanlık 'istikrar'ı daha sonraki 'demokratik' partilerimizin çoğunda hálá vardır.’’

Değişmez genel başkanın nasıl değiştiğini; değişir gözüken genel başkanların nasıl değişmediğinin yorumunu da siz yapın!

Öymen, altı ay içinde anılarının ikinci cildini çıkartacak, 1960 İhtilali'ni ve 1970'li yılları yazacak.

‘Yeter’


DP'nin 'Yeter Söz Milletindir'' sloganı 23 yıllık CHP iktidarına 'yeter' anlamını taşıyordu. CHP'nin Atatürk ve İnönü fotoğraflı afişleri karşısında hayli etkili olmuştu. Afişin ressamı Yüksek Mimar Selçuk Milar'dı.

O tarihlerde partilerin afişlerinde sadece yazı kullanılıyordu.

Celal Bayar o zaman ‘‘Fazla reklama lüzum yok, bunu görenler koşarlar’’ diyordu.

Öymen, DP'nin 1950'de iktidarı bu sloganla aldığını anlatıyor.

Bu slogan bugün Çiller'den Tayyip Erdoğan'a kadar birçok genel başkan tarafından kullanılıyor

Kitapta neleri bulacaksınız


Kalkın ey ehli vatan!


1946 Eylül'ünde ilk devalüasyon (1 $ 2.83'ten 1.83 kuruşa düşürüldü) kararının nasıl alındığını... Ankara Valisi Nevzat Tandoğan'ın ‘‘Bu memlekete komünizm gerekirse onu da biz getiririz’’ sözünü neden söylediğini... 'Tayyareci' diye bilinen Nuri Demirdağ'ın Milli Kalkınma Partisi'ne neden 'Kuzu Partisi' denildiğini... 1945'te Tan Gazetesi'ne 'gençlik tepkisi' altında yapılan saldırıyı... Hüseyin Cahit Yalçın'ın 'Kalkın Ey Ehli Vatan' çağrısının neyi amaçladığını... Komünizmle mücadele döneminin nasıl başladığını... 'Ankara Cinayeti'nin ne olduğunu... 'Dörtlü Takrir' olayını ve Refik Koraltan, Celal Bayar, Adnan Menderes ve Fuat Köprülü'nün kurduğu Demokrat Parti'yi... Siyasette 'müfrit' ve 'mutedil' kavramlarını kimin kullandığını... Missouri gemisinin İstanbul'da görkemli karşılanışını, 'Rus salatası'nı, 'Sine-i millet' tartışmasını, DP içindeki 'Mareşalcıları', Hasan Ali Yücel-Kenan Öner davasının nasıl bir sağcılık-solculuk kavgasına dönüştüğünü... Turançılık-ırkçılık kavgalarını ve 'Başbuğ' sözcüğünün kimin kitabından alındığını... Bugün CHP İstanbul'dan milletvekili adayı olan amcaoğlu, emekli büyükelçi Onur Öymen'i... İstanbul'un güzelliklerini; Florya, Fenerbahçe, Moda, Suadiye ve Salacak plajlarını, Bağdat Caddesi'nin tramvayını ve Haliç'te vapur gezilerini...
Yazının Devamını Oku

Aptal değiliz

12 Ekim 2002
<B>SAYIN Ömer İzgi... </B>Çalışmadığınız halde 2.5 aylık maaş alacaksınız. Tanrı, güle güle yemenizi nasip etsin!. Ancak yeniden seçilirseniz bir üç aylık maaş daha alacaksınız. Yani toplam 30 milyar... Yanılıyorsam beni düzeltiniz. 70 milyon Türk insanının bu paraları size helal ettiğini sanmıyorum. Hele de benim gibi devletin 25 yıllık prim ödemesinden sonra 320 milyon lirayla sürünmeye mahkûm ettiği işçi emeklileri hiç helal etmez. En azından ben etmiyorum. Kaldı ki, memur ve emeklilere 100 milyon zam yapılırken, işçi emeklisine bir kuruş dahi verilmedi. Kaldı ki, yine bu işçi emeklilerine, enflasyonun düştüğü safsatasıyla son birkaç aydır yapılan zamlar, hatırlamanız için söylüyorum, % 0.1; 0.2; 2.1'dir. Yani memur ve emeklisi kıymayı 8 milyon liraya alıyor da, işçi emeklisi 4 milyon liraya mı alıyor sizce? Nerede o Anayasa'nın eşitlik ilkesi. Biz zatı devletleriniz gibi 'kıyak emekli' olup ayda 1.5-2 milyar emekli maaşı da almıyoruz.

Meclis'in saygınlığını korumak istiyorsanız, maaşlarınızın hak etmediğiniz bölümlerini iade edin. Hak edilmeden kazanılan paralar kimseye hayır getirmez, aksine şer getirir.

Barbaros Hayrettin GENÇAK-FATİH

Ya uçak düşerse?


ATAKÖY'de Ataköy Otelcilik A.Ş'ye ait Crowne Plaza Hotel'in bulunduğu binanın çatısına birkaç gün önce sessiz sedasız bir anten dikildi. Söylentiye göre, bu anten AKP'nin telsiz görüşmeleri için konmuş. AKP yasal izin alıp bir ücret ödedi mi? Yoksa Ataköy Otelcilik A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Seda Güzelaydın'ın eski ANAP'lı, yeni AKP'li Murat Başeskioğlu ile akrabalığı ve yeni AKP'li Erkan Mumcu ile olan yakın arkadaşlığı sonucu bu anten buraya hatır için mi kondu acaba?

Atatürk Havaalanı'nın 6 numaralı pistinin iniş koridorunda olan otelin tepesine izinsiz kurulan anten yezenden telsiz konuşmaları karışıp yarın bir uçak kazası olursa bunun sorumlusu Ataköy Otelcilik A.Ş'nin bağlı olduğu Özelleştirme Bakanı Yılmaz Karakoyunlu mu, Vali Erol Çakır mı, Güzelaydın mı, Erkan Mumcu mu olacaktır?

Öğrenciler yetersiz


BEN Sabancı Üniversitesi öğrencilerinin Recep Tayyip Erdoğan'a gazete haberlerini içeren basit sorular yerine, zeka mahsulü, bilgi birikimli sorular yöneltmelerini isterdim. Özellikle ekonomik konular, işsizlik ve üniversite sorunları konularında Erdoğan'ı sıkıştırabilirlerdi. Bir mahalle kahvesinde yapılan seçim toplantısı gibi geçti TV programı... Öğrencilerin yetersizliği Sabancı Üniversitesi'ne yakışmadı.

Mehmet BULGUN

ATP dağılıyor


‘BEN davasından vazgeçmiş bir partinin küskün vatandaşıyım’’ diyen Halit Güven diyor ki:

‘‘Tuğrul Türkeş'in genel başkanlığını yaptığı Aydınlık Türkiye Partisi (ATP) dağılıyor. Sayın Türkeş'in DYP ile yaptığı koalisyondan sonra ATP'den istifalar başlamıştır. Kadıköy ilçe teşkilatı başkan ve yönetimi ile istifa etmiş ve ilçe binasını tasfiye etmiştir.’’

Biz vekillerden daha küskünüz


SAYIN Başbakanım... Seçimlerin bir yıl erkene alınması karşısında küsen bazı milletvekillerinin ne yaptıklarını kamuoyu ibretle izledi. Ama bize yapılanlar doğru mudur? Kanunen 65 yaşında emekli olması gerekenler Başbakanlık protokolü ile 60'a çekildi; 5 yıl daha çalışma hakları elinden alındı. DSİ, Köy Hizmetleri, Tarım-Köyişleri ve Orman Genel Müdürlüğü'nde çalışan işçilerle ilgili genelgeyi lütfen siz kaldırın.

Res'en emekli edilerek kapıya konulacak bizlerin vekillerden daha çok küsme hakkı olmaz mı?

Metin ÇAĞLAR

DSİ çalışanı-ERZURUM


DEHAP, İstanbul’da 800 bin oy bekliyor


DEHAP'ın Van ve Hakkári mitinglerine katılan BEST FM Haber Müdürü Mehmet Ayan izlenimlerini anlatıyor:

‘‘Van mitingine yaklaşık 70 bin, Hakkari'ye ise 40 bin kişi katıldı. Hakkari mitingine katılanların 75 kilometrelik Yüksekova yolunda 6 bin araçlık bir konvoy oluşturması ilginçti. Hakkari'den Van'a önceki gece dönen gazetecilerin 8 noktada kontrolden geçirilmesi dikkat çekti. İki mitingin konuşmacılarından; DEHAP Genel Başkanı Mehmet Abbasoğlu (emekli astsubay, 1995'te emekli olmuş), birleştirici-bütünleştirici mesajlar verirken; SDP Genel Başkanı Akın Birdal, AB ve düşünce özgürlüğünün önündeki engelleri sıraladı; HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak ise AKP ve CHP başta olmak üzere öteki partilere çattı. Mitingleri izleyenlerin çoğunluğu politize insanlardı. Devlete, sisteme, siyasete karşı bir dayanak noktası arıyorlardı; bu da DEHAP'tı. Ferhat Tunç'un minik konserleri büyük ilgi gördü; şarkıları hep bir ağızdan söylendi. Çatı parti DEHAP, Güneydoğu ve Doğu'dan 2 milyon oy hedefliyor; İstanbul'dan beklenen oy ise 700-800 bin dolayında. Ancak bu miktar oy, baraj kaygısını ortadan kaldırmış değil. DEHAP, barajı geçemezse 5 bin oyu sağlayan öteki partiler milletvekili çıkarabilecek. Bu arada gazeteci Celal Başlangıç'ın gazetecileri, emek-barış ve demokrasi blokunu temsil eden DEHAP'ı desteklemeye çağırması da dikkat çekti.’’

Biliyor musunuz?


6 EKİM'de İstanbul'un kurtuluşunun 79. yıldönümünde Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda yapılan yerel törende CHP'nin 'sabit çelengi'ni koyacak kimse bulunmaması üzerine çelengi ANAP İlçe Başkanı Ziya Yılmaz'ın Ata'nın anıtına koyduğunu...

ANAP İstanbul İl Başkanlığı'ndan alınan İbrahim Taşkın'ın, Tantan'ın bakanlıktan alınması nedeniyle istifa etmesi üzerine, kendisine verilen talimatla ilgili ‘‘Tantan milletvekilliğinden derhal istifa etmelidir; çünkü üzerinde ANAP'ın emanet oyları vardır’’ diye demeç vermesinden bugün üzüntü duyduğunu...

Biliyor musunuz?

MESAJ


AKP Adıyaman 2. sıra adayı Mahmut Göksu, 14.10.2002'de bir okuyucu iddiasına şu açıklamayı gönderdi: ‘‘Kardeşlerimle beraber kurduğum veya şahsıma ait Göksu İnşaat, Dekorasyon ve Otomotiv adlı bir şirket mevcut değildir. Olmayan bir şirketin İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden ihale alması da söz konusu olamaz. Sevilmediğim konusu da doğru değildir. Çünkü ben vekilliğim süresince hemşerilerim için elimden gelen her şeyi yaptım. Bu konuda 'keşke şunu da yapsaydım' diyebileceğim bir husus yoktur.’’
Yazının Devamını Oku

İnönü Üniversitesi Demirel kürsüsü

11 Ekim 2002
<b>GEÇEN </B>hafta DYP Kocaeli Milletvekili adayı <B>Orhan Keçeli </B>ile görüşmüştük. <B>Keçeli, </B>yasaklı <B>Demirel'</B>i, 1980'li yıllarda 'ayağa kaldıran' ekiptendir. Eski CHP'li olmakla övünür; Demirel'e de sadakatle bağlıdır.

Nitekim seçim kampanyasında ‘‘Ben İnönü Üniversitesi'nin Demirel kürsüsü mezunuyum’’ diyor.

Demirel'in, DYP'nin başından ayrıldıktan sonra Cumhurbaşkanlığı süresince açıktan kimseye destek verdiği görülmemiştir.

Kimsenin adını da telaffuz etmemiş, övmemiştir.

Ancak Orhan Keçeli'nin ismi ortaya çıkınca işler değişir Demirel için...

Kocaeli, Demirel'in siyasal yaşamı boyunca en fazla gittiği iller arasında yer alır. CHP adayı Sefa Sirmen'i de sever.

Demirel önceki gün Gebze Yüksek Teknoloji Okulu'nun açılışına giderek, Keçeli ile bir araya geldi. Ona cesaret verdi.

Meşhur fötrünü sallarken 'ne demek istediğimi anlarsınız' der gibiydi.

Demirel önceki hafta İstanbul'da Cevahir Grant Oteli'nde kendisini ziyaret eden DYP Kocaeli heyetine açıkça ‘‘Orhan Keçeli cesurdur, merttir, çalışkandır, dava arkadaşımızdır. Davamızı da götürecek adamdır. O her şeye layıktır. Orhan'a vereceğiniz oylar bana verilmiş sayılır’’ dedi.

Bu sözler karşısında Orhan Keçeli'nin gözleri doldu.

Keçeli şimdi bir dönemde yardımcılığını yaptığı Hüsamettin Cindoruk'u İzmit'teki kampanyasına katılmaya bekliyor.

Tansu Çiller, Cindoruk'un tatilden dönmesini bekliyormuş... Kendisini ziyaret edip ‘‘Sayın Cindoruk sizi DYP'nin mitinglerine götürüyorum’’ diyecekmiş...

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Avrupa Birliği ilerleme raporuna şaşırmadık. Aslında şaşıranlar AB'ye şaşı bakanlardır.’’

(Şevket Bülent Yahnici)

Biz vekillerden daha küskünüz

SAYIN
Başbakanım... Seçimlerin bir yıl erkene alınması karşısında küsen bazı milletvekillerinin ne yaptıklarını kamuoyu ibretle izledi. Ama bize yapılanlar doğru mudur? Kanunen 65 yaşında emekli olması gerekenler Başbakanlık protokolü ile 60'a çekildi; 5 yıl daha çalışma hakları elinden alındı. DSİ, Köy Hizmetleri, Tarım-Köyişleri ve Orman Genel Müdürlüğü'nde çalışan işçilerle ilgili genelgeyi lütfen siz kaldırın.

Res'en emekli edilerek kapıya konulacak bizlerin vekillerden daha çok küsme hakkı olmaz mı?

Metin ÇAĞLAR-DSİ çalışanı-ERZURUM

Böcekler de acı çeker

HINÇAL Uluç'
un ‘Olmadı İşte’ (9.19.2002) başlıklı yazısında Uluç lise bilgisine dayanarak, böceklerin sinir sistemi olmadığını savunuyor ve soruyor: ‘‘Sinir sistemi olmayan nasıl acı çeker peki?’’

Uluç'
un böceklerin sinir sistemi olmadığına dair savı kökten yanlıştır. Böcekler de bir sinir sistemine sahiptirler. Böceklerdeki bu sinir sistemi bir ‘ip merdivenini’ andırır. Hele hele karıncaların beklenilenin üstünde, büyük ölçüde gelişmiş sinir sistemi vardır.

Bu sebeptendir ki onlar da acı çekerler. İnsanları yanlış bilgilendirmesini Uluç'a yakıştıramıyoruz.

Uluç bir hayvansever olan Balçiçek Pamir'i ve Öncel Öziçer'i popülizmin tuzağına düşmekle suçluyor. Bizler ise popülizmin tuzağına düşmüşlüğü aksine Sayın Hıncal Uluç'ta görüyoruz. Hayvanları sevmeyebilir, onları sevenleri de sevmeyebilir. Buna saygımız vardır. Aynı saygıyı biz hayvan severler de Sayın Hıncal Uluç'tan bekliyoruz.

Dr. Ali AKTAŞ-Köln Türk

Mühendisler Derneği (VTI) Başkanı


Erdoğan’ın açmazları

KANAL D'de Abbas Güçlü'nün programında Sabancı Üniversitesi öğrencileri Recep Tayyip'e anlamlı sorular sordular; yanıtlarını da sabırla dinlediler. Erdoğan rahat gözükmesine rağmen tedirgindi nedense... Sinirlenmemeye çalışıyordu. Kendisine has anlatımı ile öğrencileri pek ikna edemedi sanırım. Bu programdan sonra bir yakınım bana Tayyip Bey'in ayrımcılık yaptığını, Kafkas kökenlilere önemli ölçüde ağırlık verdiğini söyledi. Bunu ben bilemem ama Türk kelimesini ağzına almadığını, Atatürk'ü sevmediğini sezdim. Salondaki protesto alkışları da bunu gösterdi.

M.A.U.-KADIKÖY

SAYIŞTAY'A NEDEN ÖVGÜ?

GEÇENLERDE Tayyip Erdoğan'
ın genel başkanlığı AKP Kocaeli Milletvekili Vecdi Gönül'e bırakacağını yazmıştınız. Gönül'ün, Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı döneminde Sayıştay Başkanlığı yapması akla çok şeyler getiriyor. Gönül, emekli olduktan sonra 1999'de FP'den milletvekili oldu; AKP'nin kuruluşuna katıldı ve genel başkan yardımcılığa seçildi.

Erdoğan'ın, öğrencilerin yolsuzluklarla ilgili sorusuna verdiği aşağıdaki yanıt anlamlı değil mi?

‘‘Ne zaman partiyi kurduk, dosyalar açıldı. Halbuki bu dosyalar Sayıştay tarafından denetlenmişti...’’

Erdoğan'
ın sözleri çok şeyi açığa çıkartıyor.

PROTESTO EDİYORUM

ATATÜRK'
ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nde başbakan olacak bir siyasetçi ‘‘Benim kızlarım Türkiye'de okuma fırsatı bulamadı’’ diyemez. Türkiye İran mı? Anayasamız ortada; bu ülkeyi beğenmeyen gider başka ülkede başbakan olur. Cumhuriyet'e karşı direnenlere karşı biz de mücadele edeceğiz.

Ender KORUTÜRK

ANKARA

MESAJ PANOSU

ŞEHİR magandaları şehrin göbeğinde terör estirmeye devam ediyor. Yeditepe Üniversitesi önünde meydana gelen olay da bunun bir göstergesi değil mi? Okul çıkışında arkadaşlarıyla birlikte aracına binmek üzereyken silah çeken 3 kişi tarafından BMW arabası gasp edilen Tuğçe Çığ ile Gustin Osmanlıyan ve Semra Şentürk'ün başına gelenlere ne demeli? Bu olayda polis kadar üniversite yönetiminin ihmali söz konusu değil mi?

Yeditepe Üniversitesi velileri

BEYOĞLU
Belediye Başkanı, mimar Kadir Topbaş'a; Cihangir Kılıçali, İlyas Çelebi Sokağı, 27'de ruhsata aykırı yapılan inşaata, sahibinin partidaşınız olduğu için mi göz yumuyorsunuz? Peki, 1 Nolu Koruma Kurulu kararınca Beyoğlu 1. Ağır Ceza'da açılan davaya ne diyeceğiz?

ZİVERBEY mahallesi sakinlerinden: FKG Caddesi'nde, 73 nolu apartmanın arka bahçesinde yapılan 'Sarmaşık' lokantasındaki rezaletleri artık İçişleri Bakanı'na mı bildirmemiz gerekiyor? Yoksa, evlerimizi satıp gitmemiz mi isteniyor.

BURS İSTİYORUM

TAYYİP Erdoğan, Bozüyük Zirvesi'
nden sonra hangi bankacı ile görüşecektir? Sıra Murat Demirel'e ne zaman gelecek? Kendisinden bir ricam var; ekonomik kriz nedeniyle geçinmekte zorlanıyorum. İki çocuğuma Türkiye şartlarına uygun burs temin edebilir mi?

Yunus BÜLBÜL ANKARA
Yazının Devamını Oku

Göreme Sokağı anıları

10 Ekim 2002
<B>CHP </B>Genel Başkanı <B>Deniz Baykal</B> aralarında <B>Önder Sav, Kemal Derviş </B>ve <B>Yaşar Nuri Öztürk</B>'ün de bulunduğu arkadaşlarıyla birlikte eski milletvekili <B>Yılmaz Alpaslan'</B>ı <B>Çorlu'</B>daki evinde ziyaret ediyordu. 1969-1980 döneminin milletvekillerinden olan Av. Alpaslan evinin balkonunu 6 oklu bayraklarla süslemişti. Uzun yıllardır çektiği rahatsızlıktan yeni kurtulmaya başlamıştı...

Uzun yıllar sonra bir araya gelen eski dostlar anılarını tazeliyorlardı.

Baykal, arkadaşlarına ‘‘Alpaslan, Ecevit'i Ecevit yapan ekibin içindeydi’’ dedi. İnönü'nün nasıl devrildiğini, Ecevit'in CHP'ye nasıl genel başkan olduğunu anlatıyordu.

1970'lerin sonunda Doç. Deniz Baykal, Ankara Göreme Sokak'taki CHP Yüksek Danışma Kurulu'nda çalışıyordu. Kimler yoktu ki bu kurulda; Prof. Besim Üstünel, Prof. Mümtaz Soysal, Prof. Turan Güneş, Doç. Bilsay Kuruç, Orhan Koloğlu, Vedat Dolokay, Prof. Haluk Ülman, Işın Çelebi, Mehmet Kabasakal ve Prof. Emre Kongar...

BAYKAL'I KİM KEŞFETTİ

Alpaslan
geçmişlere gitmişti. Turan Güneş'le birlikte Baykal'ı genç bir bilim adamı olarak gözlerine kestirmişlerdi.

Alpaslan şöyle dedi:

‘‘Baykal'ı 1971'de elinden tutup CHP'ye soktum, bugün kendisiyle gurur duyuyorum.’’

Gülüştüler...

Daha sonra Baykal daldı; Derviş'e dönerek, ‘‘Biz çok önemli bir üçlüydük; rahmetli Doğan Araslı, Yılmaz ve ben...’’ dedi.

PROF. EVİN HANIM KİME OY VERECEK

Alpaslan,
Derviş ve Öztürk'ün mitinglerde daha uzun konuşmasını önerdi.

Sohbette eski İstanbul Belediye Başkanı Nurettin Sözen'in Sıvas'tan aday gösterilmesi konusuna da değinildi.

Baykal: Nurettin'in sayesinde Sıvas'ta Alevi partisi görüntüsünden çıkıyoruz. Biliyorsunuz kendisi Sünnidir. Sıvas'ta Alevi ve Sünni oyları ortak bir zeminde, bir potada birleştireceğiz. Uyumlu bir mücadele yürüteceğiz. Zaten bu bilinçle kendisini oradan aday yaptık. Göreceksiniz başarılı olacağız.

Alpaslan bu arada Alman Hastanesi Onkoloji Servisi'nde tedavi görürken yaşadığı bir olayı anlattı konuklarına:

‘‘Doktorum Prof. Evin Büyükünal, aynı zamanda Cerrahpaşa Tıp'ın Onkoloji bölüm başkanıdır. Bir gün kendisine hangi partiye oy vereceğini sordum. ‘Bütün sülalem CHP'li ama ah şu Baykal yok mu' dedi. Odamda doçent ve asistanları da vardı. Ben de kendisine ‘Siz bir bilim kadınısınız; ah Baykal'ın gerekçesini ben de öğrenmek istiyorum' dedim; 'Bana mantıklı bir şey söylerseniz, ben de CHP'ye oy vermeyeceğim.'

Devam ettim; Baykal hırsız mı, namussuz mu, katil mi? Hazine'yi mi soydu? Hizipçi mi, vefasız mı, milletini sevmiyor mu?

HİZİPÇİ Mİ?

Durdu...

‘Öyle söylüyorlar ama' dedi.

‘Olmadı, böyle konuşmak bir bilim kadınına yakışmaz' dedim. ‘Ancak hakkındaki hizipçilik söylentisi yaygındır. Mesela Murat Karayalçın'ın CHP'den ayrılması konusunda Baykal'a hizipçi diyebilirsiniz. Ancak o da gitti, HADEP ve sivri uçlarla işbirliğine girişmek istedi. Ama başarılı olamadı. Ama Baykal böyle bir siyasetçiyi partide tutsa ne olur, tutmasa ne olur? Bunun dışındakiler eleştiri mi canım...'

Aradan iki-üç gün geçtikten sonra Prof. Büyükünal bana ‘Ben de Baykalcı oldum. Ancak CHP ile ilgili ne okuyabilirim?' diye sordu. Benim çevremde 1000'e yakın insan var; bunlar da CHP'ye oy vereceğine göre onların da bu konuda aydınlanması lazım' dedi.’’

Alpaslan'ı dikkatle izleyen Baykal, yanındakilere talimat vererek ‘‘Yılmaz'a hemen seçim bildirgelerini gönderin’’ dedi.

Seçim bildirgeleri dün Alpaslan'ın eline ulaşmış; o da Prof. Büyükünal ve arkadaşlarına seçim bildirgelerini göndermiş.

Sıvas’ta CHP 1. parti olacak


CHP Sıvas 1. sıra adayı Prof. Nurettin Sözen'e Baykal'ın duygularını aktarınca ‘‘Evet baştan tepkiliydim. Ancak buraya gelince adaylığımın çok önemli olduğunu anladım’’ dedi:

‘‘Madımak olayı çağın bir insanlık ayıbıdır. Atatürk'ün Cumhuriyet'i kurarken, Sıvas Kongresi'ni topladığı bir kent bu ayıbı uzun yıllar taşıyamaz. Sıvas'ın hoşgörüye, barışa ve sevgiye acilen ihtiyacı vardır. Sosyal, kültürel, spor alanında, evrensel değerleri nasıl gündeme sokabiliriz? Ben bu proje çerçevesinde çalışıyorum. Altı aday birlikte geziyoruz, örgütsel birliktelik gösteriyoruz. Bugün (dün) Hafik'teydik; yarın Kangal'da olacağız. 16 ilçede selamlaşmadığımız, sıkmadığımız el kalmayacaktır. Sıvaslıların bize sarılmasından mutluluk duyuyoruz.’’

Sözen'e rakipleriniz kim diye sorduk:

‘‘Özden Özbilun (DYP), Hüsnü Yusuf Gökalp (MHP), Abdüllatif Şener (AKP), Temel Karamollaoğlu (SP), Muhsin Yazıcıoğlu (BBP)... Hepsi sağı temsil ediyorlar. Bu isimlerle mücadele ediyoruz; Sıvas'ta CHP'yi 1. parti yaparsak kimse şaşırmamalıdır.’’

‘Alevilik ticareti’


ANKARA'dan Ali Haydar Y.'nin bir uyarısı var: İstanbul'da 'Bin Yılın Türküsü' adı altında bir organizasyon yapıldı. Müzik güzel, görüntü barışçı... Gene görünüşe göre 'mozaik'in parçalarını birleştirmek istiyorlar. Ancak bunun arkasında neler yattığı konusunda dikkatli olmak gerekiyor. Mozaik denilirken ve yobazlığa karşı çıkma görüntüsü verilirken, bu defa 'Alevilik ticareti' yapılmamasına dikkat etmek gerekir.

Acaba, bazı kimseler kitleleri kendilerine bağlamak için ezilmişlik, horlanmışlık edebiyatı ile bir tür 'Alevi şeriatı' mı yaratmak istiyorlar?

Aman dikkat! Böyle bir şey en tehlikeli bölücülük olur. Çağdaş Atatürkçü değerlerden sapmamak Türk toplumu için en doğru yoldur.

Siyasetçinin kaderi


SEÇİM arifesinde DYP ve CHP'den sonra ANAP da İstanbul İl Başkanı'nı rencide etti. Resmen görevden alınan İbrahim Taşkın'ın yerine ANAP Kadıköy İlçe Başkanı Ercan Erdem (Aynı zamanda Kadıköy ve Büyükşehir Belediye Meclis üyesi) atandı. Erdem, Turgut Yılmaz'ın yakını ve Güneş Taner'in eski 'danışmanı' olarak tanınıyor. Güneş Taner'in bakanlıktan düşürüldüğü Türkbank görüşmelerinde Erdem'in adı 'Taner'in çantacısı' diye anılmıştı. İl Başkan Yardımcılığına atanan Halit Topyay ise daha önce aynı görevde bulunmuş,1999'da 1. bölge 8. sıra adayı olmuştu.Topyay, Maltepe Belediyesi'ndeki yolsuzluk soruşturmasında 2 gün gözaltında tutulmuştu.

Biliyor musunuz?


(Meclis'te görevli ve MHP'li olduğunu yazan bir personelden) Meclis'in tatile girip girmemesi konusundaki oylamayı Yusuf Kırkpınar'ın (İzmir), Cemal Enginyurt'un (Ordu) ve Mustafa Zorlu'nun (İsparta) iktidar kulisindeki çay ocağına girip izlediklerini biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

Tayyip Bey, sizde Hz. Ömer’in adaleti var mıdır?

9 Ekim 2002
<B>TAYYİP Erdoğan, </B>belediye başkanı olmadan da meydanlarda sık sık Hz. <B>Ömer'</B>in şu sözlerini söyleyerek oy topladı: ‘‘Fırat kenarında kurt bir kuzuyu kapsa, onu Ömer'den sorarlar.’’

Üsküdar
'da Boğaz manzaralı evimin önündeki tarihi bina bir gecede yerle bir edilip, apartman dikildi. Boğaz manzarası kapandığından evimin değeri düştü. Milyarlarca lira zarar ettim. Yani o dönemde aynı partiden olan Üsküdar Belediye Başkanı kurt (!) aldığı üç kuruşluk bağış (veya iman ettirilmiş haraç) karşılığı beni kaptı! Siz amiriydiniz Yılmaz Bayat’ın...

Bu köşe dahil birçok gazeteye konu oldu. Florya'daki Başkanlık Konutu'nda size anlattım. Fakat müdahale etmediniz, ‘‘Aman sus, büyütme’’ dediniz. Sebebi ta o günlerde bu partiyi kurmayı kafanıza koymuştunuz. Kaç belediye başkanını saflarıma katarım hesabı yapıyor ve Recai Kutan'ın Gümüş Mühendislik'ten eski iş ortağı olan Üsküdar Belediye Başkanı Yılmaz Bayat'ın kendi saflarınıza geçmeyeceğini düşünemiyordunuz.

Nitekim Yılmaz Bayat Saadet Partisi'nde kaldı; çünkü onlar 'İskenderpaşa'lıydılar.

Olan bana oldu.

Artık meydanlardaki sözlerinize asla güvenmiyorum. Sadece size değil, hiçbirinize güvenmiyorum.

Sözlerinizle hep beraber memleketi cennet bahçesine çevirdiniz!

Lütfen güvenimizi kazanabilecek, inandırıcı ve yapabileceğiniz şeyleri söyleyin artık.

Sizlere TV'lerde gülüyoruz sadece.

Ziya ŞAHİN-İSTANBUL

Melih Gökçek'in kulakları çınlasın


‘‘(Çiller'e...) 27 Mayıs isyanını yapanların uzantılarını Meclis'e taşımak gayretindeki Çiller ve partisi, ancak koalisyon yapacağını açıkladığı CHP'nin devamı olabilir.’’

(DP Genel Başkanı İsmet Hacısalihoğlu)

Geçmiş zaman olur ki...


BAZI gerçekleri unutmak mümkün değil. Dünkü ‘‘Bozüyük zirvesi’’ haberini okuyunca ANAP'ın etkin isimlerinden biri aradı. ‘‘Ne günlerden nereye geldik’’ dedi ve acı acı güldü. Ve anlattıklarını şöyle özetledik:

Bahçeşehir ve el konulan Kentbank'ın sahibi Mustafa Süzer, 1980'den önce CHP'nin Gaziantep İl 2. Başkanı değil miydi?

Terör korkusu nedeniyle kendisini Bedrettin Dalan İstanbul'a getirmedi mi?

İnönü Stadyumu'nun yanında İstanbul'un bağrına saplanmış hançer gibi duran Gökkafes'in arsasının diğer bir ortağı Dalan olmadı mı?

1989'da belediye başkanlığı seçim kampanyasında hem Dalan'ın, hem de Sözen'in partilerine gizli bağış yapmadı mı?

Sözen bu binayı yaptırmamak için büyük savaş vermedi mi?

Recep Tayyip Erdoğan kaçak binayı yıktırmak için dozerleri buraya yığmadı mı?

Binanın bulunduğu sınırlar RP'li Beyoğlu Belediyesi'nden ANAP'lı Şişli Belediyesi'ne kaçırılmadı mı?

Süzer, Emlakbank'la oluşturduğu Bahçeşehir'de görevli bir müdürünün DYP'nin İstanbul İl Başkanlığı'na atamasını yaptırtmadı mı?

Peki Süzer, ne zamandan beri Erdoğan'la ahbap oldu?

Süzer doğru ata oynar, geleceği görür!

Alagöz: Bilmeyen yorum yapmasın


MÜZİK Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Alagöz ‘‘Türk müziğine dolar mı ödeyeceğiz?’’ (20.9.2002) başlıklı yazıya şu açıklamayı gönderdi:

Söz konusu yazıda yer alan iddia ve olayların tamamı gerçek dışı olup, hukuk ve mantıkla bağdaşan hiçbir tarafı yoktur. Otellerin müzik kullanımına ilişkin yasal esaslar 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 71, 72, 73, 74 ve 80. maddelerinde yer alan hükümler kapsamındadır.

Yasa gayet açıktır. Müzik kullanan otel; söz yazarı, besteci, müzik yapımcısı ve yorumcuya ücret ödemek ve izin almak zorundadır. Ücret ödenecek ve izin alınacak mercii Kültür Bakanlığı değil meslek birlikleridir.

Meslek birlikleri tarafından, otellerden talep edilen ücret dünya ölçütlerinin ve rayiç bedellerin çok çok altında olup ilgili yazıda belirtilen oda başı 120 doların yarı değerindedir. Yıllardır müzik sektörünün hakkını ödememeyi alışkanlık haline getiren bir kısım işletmelerin yasanın açık hükmünü dahi anlamakta zorlanmaları olağandır.

Meslek birliğimiz yasayı uygulamak ve uygulatmakla, yorumcuların haklarını korumak ve takip etmekle yükümlüdür. Muhatapların yasayı ve bu konudaki mevzuat ve uygulamaları iyi öğrenmeleri, sonra yorumda bulunmaları daha doğru olacaktır.

Bu konudaki görüşleri yayınlamayı sürdüreceğiz.

Arnavut’un bıyığı


ARNAVUT'un birinin çok güzel kaytan bıyığı varmış. Bir gün kahvede sandalye üzerinde içinin geçtiği sırada bir fındık faresi bıyıklarının üzerinden geçip gitmiş...

Kahvedekilerin hepsi gülmüş bu manzaraya.

Ertesi gün de bıyığını kestirmiş gelmiş Arnavut.

- Yahu bıyıkların çok güzeldi niye kestirdin, demişler.

Arnavut da:

- Bir defa yol oldu be more...

Kıssadan hisse...

MESAJ


TÜRKİYE Araştırmalar Merkezi Vakfı, Alman Federal Agency for Civic Education Enstitüsü' esteğiyle düzenlediği 'Türkiye-AB İlişkileri ve Almanya'nın Rolü' konulu sempozyum 11.10.2002 cuma günü Silivri Resort Hotel'de başlıyor. İki gün sürecek seminerin açış konuşmasını Mesut Yılmaz yapacak.

SODEV ve TÜSES'in oluşturduğu Sosyal Demokrasi Okulu'nda 7. dönem dersler yarın 18.00'de Bilgi Üniversitesi Taksim Kampüsünde başlıyor. (0212-29252 52/251 18 35)

PİYALEPAŞA'daki ecrimisil mağdurları, 50 yıldan beri süren sorunlarını 12.10.2002 günü 2. bölge milletvekili adaylarına anlatacak. (Muhtarlık 0212--256 35 65)

BAZI sporcular hangi akılla doping yaparlar! Başarı sonrası doping testleri yapıldığını bilmiyorlar mı? Bu ülkenin kurucusu boşuna mı demiş ‘‘Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim’’ diye.

Mükremin KURNAZ ADANA

MSB'
ye... 287 kısa dönem olarak askerlik görevini yapmakta olan öğretmenleriz. Bizim bakanlıktan bir talebimiz oldu. Görev yerlerimize geri gönderilmemiz için acil yardımlarınızı bekliyoruz.

Bir grup asker öğretmen
Yazının Devamını Oku

Bir Kadıköylü olarak tepkim

8 Ekim 2002
<B>ÖĞRENCİLİĞİM- DEN </B>beri<B> ABD'</B>de 43 yıl yaşadım, üç göbek <B>Kadıköylü </B>olmama rağmen gözlüklerim <B>Amerikalı...</B> Bir ekonomist, bir seçmen olarak aşağıdaki sorularımın cevabını medyadan ve politikacılarımızdan istiyorum. Sayın Mesut Yılmaz bir AB takvimidir tutturmuş, bunu adeta Türkiye'nin ekonomik sorunlarını çözecek bir olay olarak gösteriyor. AB tarih tespiti için bir karar alsa bile 5 veya 10 yıl sonra gerçekleşebilecek bir birlik şimdi Türk ekonomisine ne kazandırır? Siz GB ile kapıları açmışsınız AB Türkiye'yi neden kabul etsin?

İstanbul'u seçim bölgelerine ayırmışlar, halk bölgelerin sınırını ve kimin hangi bölgeden aday olduğunu bilmiyor. Öyle olunca kendini temsil edecek adaylar yerine parti başkanlarına oy veriyor. Bu şekilde demokrasi olmaz.

Kadıköylü olarak beni Türkiye'de en rahatsız eden olay lağım kokusu... Affedersiniz sokaklardaki, sahildeki lağım kokusundan Danimarkalı karımdan, Amerikalı misafirlerimden utanıyorum. İSKİ boruların düşemesini ne zaman bitirip arıtma tesislerini devreye sokacak? Bunu Belediye Başkanımıza ve İSKİ'nin genel müdürüne yazılı olarak sordum yanıt alamadım. Şimdi tek tek politikacılara sormak istiyorum. Ne zaman bu iğrenç, tiksindirici mikrop yuvalarına son vereceksiniz?

Lağım dereleri denize dökülürken ne yüzle AB'ye girmek istiyorsunuz?

Yılmaz EROLGAÇ-ABD

Karizmasını yıkan müdür


İSTANBUL'dan eğitimci Salih Yılmaz ‘‘Bir varmış bir yokmuş’’ diyerek bir sitemini hoş bir dille anlatıyor:

Anadolu'nun bir ilinde garip bir Milli Eğitim Müdürü varmış. Bundan bir süre önce büyük bir kente tayin olmuş. Kentin İl Spor Müdürü elinden tutmuş, kendisini medya mensupları, iş dünyası, siyasetçiler ve kulüp başkanlarıyla tanıştırmış.

Zaman geçmiş 'artık çağdaş olmam lazım' diyerek önce bıyığını kestirmiş. Daha sonra gözlerinin altını çizdirerek kalın gözlüklerini atmış. Yeni karizmasına memurlar pek anlam verememişler. Müdürümüz bu arada eski dostlarını unutur olurken yeni dostlar edinmeye başlamış.

Yani bir yerde burnu büyüdüğünden çevresine hava atmaya; hatta medyanın 'şık mı', 'rüküş mü' yarışmalarında görülmeye başlamış...

Oysa ata dilinde bir deyim vardır; ‘‘Ustalar çıraklarına 9 oyunu öğretir, birini saklarmış...’’

Şöhret bir gün elden gider; etrafta kimse kalmaz.

Bu nedenle insan geldiği yeri unutmamalı; dostlarına karşı ahde vefa duygusundan uzaklaşmamalı değil mi?

Barış ve kadın


YEREL Gündem 21 Kentleri Ulusal Kadın Etkinlikleri Festivali Yürütme Kurulu'nun bildirisini Ürgüp Belediye Başkanı Bekir Ödemiş açıklıyor:

‘‘Bugün dünyada gelişmiş ve demokrat bir ülke olmanın en önemli ölçütü ülkedeki kadınların ve kız çocuklarının yaşam kaliteleridir. Bu amaçla Türkiye Yerel Gündem 21 kentleri kadın komisyonları biraraya gelerek güçlerini birleştirmek, çalışmalarını yaygınlaştırmak, kadın platformları arasında bilgi, deneyim paylaşımı sağlamak ve dayanışma ağı oluşturmak üzere ekonomik boyutta ortak projeler geliştirmeye karar vermişlerdir. Böylece Türkiye'de ilk kez Ulusal Kadın Etkinlikleri Festivali düzenlenmesi için çalışmalar başlatılmıştır. İlk uygulama kenti olarak İzmir seçilmiştir. (Sırasıyla ilk 6 festival uygulama kenti şöyledir: İzmir, Bursa, Samsun, Zonguldak, Mersin, Antalya.) Bugüne gelişerek ulaşan proje 18-24 Ekim 2002 tarihinde 'Barış ve Kadın' teması olarak gerçekleşecektir. Tüm kadınların festivale katılımından sevinç duyacağımızı belirtir, festivalin uluslararası düzeye taşınmasını dileriz.’’

29 Ekim 1923


29 Ekim 2002...

Cumhuriyetimizin 79. kuruluş yıldönümünü coşkuyla kutlayacağımız gün. O gün Atamızı ziyaret edecek sayın devlet büyüklerimiz Anıtkabir defterine, aynen ve inanarak şunları yazabilecekler midir acaba?

‘‘Bıraktığınız gibi egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, Atam.

Egemenliğin IMF'ye devredildiğini söyleyenler vatan haini, bölücü ve provokatördür.

Siz onlara inanmayın, rahat uyuyun Atam!’’

Bekir ARDA-İSTANBUL


Yargılanmıyorum


‘ERDOĞAN'ın dostları kim?’ başlıklı yazıda adı geçen AKP 1. bölge 12. sıra adayı Emin Şirin şu açıklamayı yaptı:

‘‘İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Mülkiye Başmüfettişi Candan Eren'in hazırladığı rapordaki iddiaları ciddi bulmadı ve hakkımda takipsizlik kararı verdi. ‘‘Belediye davaları’’ denilen davaların hiç biriyle alakam yoktur. hiç birinden yargılanmıyorum. Eşim Nazlı Ilıcak'ın siyasi faaliyetleri dolayısıyla bana son yıllarda atılan 'gül' de dahil iftiraların tümünden aklanarak çıktım. İlişikte İstanbul Başsavcılığı'nın takipsizlik kararını ve Basın Konseyi'nin bu konuda yazılan bir yazıdan dolayı Sabah Gazetesi'ni kınayan kararını gönderiyorum.

Şirin, 4 yıl içinde Büyükşehir'le yaklaşık 300 bin dolarlık gül ticareti yaptığını, ancak medyada tartışma başlayınca mümessilliği belediyenin Ağaş AŞ'sine'bila bedel' bıraktığını söyledi.

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Bir aday milletvekili olmak için cebinden 50 milyar harcıyorsa çalmaya geliyordur.’’

(DSP İstanbul Milletvekili Ahmet Tan)

MESAJ


ULUSLARARASI 8. Eskişehir Festivali 12-20 Ekim tarihleri arasında, Valilik, Belediye, Anadolu ve Osmangazi Üniversiteleri ile Zeytinoğlu Eğitim Bilim ve Kültür Vakfı'nın işbirliği ile gerçekleşiyor. Eskişehir'i müzik, dans, tiyatro ve çeşitli çocuk etkinlikleriyle buluşturacak festivalde kültürel etkinliklerle İspanya da konuk ülke olarak yer alacak.

BANDIRMA Nüfus Müdürlüğü, il ve ilçe dışı vukuatlı nüfus örneği istemlerinde sanki faks çekiyormuş gibi yapıyor... Bilgisayarın yazıcısından çıkardıkları dokümanı faks diye sunarak vatandaştan 4 milyon alıyor... Bu vatandaşı kazıklamak değil midir?

Ercüment SARGUT

YAKLAŞIK
400 şişe viski, konyak, cin ve votka koleksiyonumu satmak istiyorum. Hepsi yabancı menşeili ünlü markalar olup en az 30 yıllıktır. 0212-277 67 12

Cemal SÜREL-Yeniköy-İSTANBUL

MECLİS'
te çalışan ve MHP'li olduğunu söyleyen MHP'li bir personelden: Meclis'in tatile girip girmemesi konusundaki oylama sırasında Yusuf Kırkpınar'ın (İzmir), Cemal Enginyurt'un (Ordu) ve Mustafa Zorlu'nun (İsparta) oylamayı iktidar kulisindeki çay ocağında izlediklerini biliyor musunuz?

ATATÜRK Havaalanından tren olmadığı için şehre gitmek ciddi bir sorun. Havaş'ın otobüsleri ya saatinde yola çıksın ya da böyle bir tarife konulmasın. Yolcular olarak rezil oluyoruz. Alev TANAKA-İSTANBUL
Yazının Devamını Oku

MÜ-YAP’ın yasal hakları var

6 Ekim 2002
<B>ALANYA</B> Turistik İşletmeler Derneği Baş Hukuk Müşaviri Doç. <B>Muammer Oytan'</B>ın <B>‘‘Türk müziğine dolar mı ödeyeceğiz?’’</B> (20.9.2002) başlıklı yazısının gerçeklerle hiçbir ilgisi yoktur. Sn. Oytan kamuoyunu ve özellikle müzik kullanıcılarını yanlış yönlendirmektedir. Bizim MÜ-YAP olarak ileride telafisi güç zararlara yol açabilecek bu ifadeleri kabul etmemiz mümkün değildir. Meslek birliklerinin yasal haklarını yok sayarak, umuma açık mahallerde meslek birliğimizden izin alıp sözleşme imzalamadan müzik kullanımının yasal yolu yoktur. Biz de, yukarıda adları geçen 4 meslek birliği olarak, Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) ile yasal haklarımız doğrultusunda çerçeve protokoller imzaladık.

TÜROB ile imzaladığımız çerçeve protokollerde, oda başına 120 $'a ulaşan ücretlendirme hükmü yoktur. Ücretlendirme yıldız sayılarına göre takriben 6 $ ile 60 $ arasında değişmektedir. Oytan, 120 $'lık ücreti nereden çıkardığını açıklamak zorundadır. Buna TÜROB'un da cevap verme zorunluluğu vardır.

MÜ-YAP, MESAM, MSG ve MÜYOR-BİR isimli meslek birliklerimiz için kullandığı, ‘‘müzik eserleri sahiplerini temsil eden bu dört meslek kuruluşu’’ sözleri ise konunun Oytan tarafından yeterince kavranamadığını ortaya koymaktadır. Örneğin MÜ-YAP eser sahiplerini değil, ‘eser sahibine komşu hak sahibi fonogram yapımcıları’nı temsil etmektedir. Yasalar, fonogramlara kaydedilmiş müziklerin umuma açık mahallerde kullanımını belirli kurallara bağlamış, özellikle de yapımcılardan veya üyesi oldukları meslek birliğimizden izin alınmasını zorunlu kılmıştır. Oytan'ın yasa hükümlerine atıfta bulunarak, ‘tehdit etme’ kavramını kullanması, bırakalım baş hukuk müşaviri oluşunu, sokaktaki sıradan insana bile yakıştıramadığımız bir davranıştır.

Oytan'ın meslek birliklerinin yerini Kültür Bakanlığı'nın alması sonucunu doğuracak önerisine de katılmak mümkün değildir. Lisans bedellerinin bakanlık tarafından tahsili konusunda yasalarda hiçbir hüküm yoktur.

Bütün bu gerçekler ortadayken, Oytan'ın böylesine gerçek dışı iddiaları dile getirmesini kendisinin hukukçu kimliğine yakıştırabilmemiz mümkün değildir.

Aydın OSKAY-MÜ-YAP Yönetim Kurulu Başkanı

Anadolu’yu dolaşın

‘ERDOĞAN'ın dostları kim’ başlıklı yazınız göreceksiniz ters tepecek. Türkiye Cumhuriyeti'ni 40 milyar dolar hortumladılar, üzerine gitmediniz. Öcü olarak gördüğünüz Tayyip'in üzerine çullanıyorsunuz. Siz ne kadar aleyhte yazı yazarsanız bunların oy oranı daha çok yükseliyor. Çünkü altını çiziyorum, halkın medyaya ve sizlere güveni kalmadı. Siz birşeye 'ak' derseniz millet 'kara' olarak algılıyor. Ne yapsanız beyhude, hiç inandırıcı değil. Yanlış anlamayın, sizinle ilgili bir husus değil, genel medyanın sorunu bu... Vururken iyi hesaplayın da vurun. Faullü vurduğunuzu millet artık biliyor. Biraz Anadolu'yu dolaşıp halkın arasına karışsanız, insanın ne düşündüğünü çok iyi anlarsınız.''

İbadullah ÇATAL

Baykal’a düşen görev

BAYKAL, Tayyip Erdoğan'la Kanal D'de Uğur Dündar'ın açık oturumunda bir araya gelecekmiş... Baykal'ın, milletvekili olması yasak olan bir kişi ile tartışması ne kadar doğru? Peki çıksın ama Erdoğan'a bazı şeyleri de sorsun; eğitimini, 1994'e kadar ne iş yaptığını, en önemlisi hakkında kaç dava açıldığını... Açık oturumun ancak bu sorular sorulursa bir anlamı olacağını düşünüyorum. Erdoğan da açık ve net cevaplar vermeli ki, kendisini iyice tanıyalım. Bu karşılıklı iltifattan önemli sanıyorum.

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Ne yazık ki, Türkiye 4 Kasım sabahı, temsil yetersizliği ve aşırı temsil sorunu ile karşı karşıya kalacaktır. Seçimlerin sonucunun yüzde 50'si Meclis'e yansır, yüzde 50'si yansımaz ise bu yarım seçim olacaktır. Türkiye bu temsil tablosunu taşıyamaz.’’

(SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın)

Çodur’a savunma

‘‘İSKİ'deki operasyonun perde arkası’’(4.10.2002) başlıklı yazımıza İSKİ Basın Müdürlüğü açıklama gönderdi. ‘‘Prof. Veysel Eroğlu'nun yerine atanan Dursun Ali Çodur, 1994'den beri İSKİ'de Yatırımlardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı ve Yönetim Kurulu üyeliği yapmış değerli bir bürokrattır. 8 yıllık dönem içerisinde İSKİ toplam maliyeti 2 katrilyonu aşan 500'ün üzerinde dev eseri hizmete alarak İstanbul'un su ve çevre problemlerini çözmüştür. Büyükşehir'de Altyapıdan Sorumlu Genel Sekreter Yardımcılığı döneminde de ulaşım ve diğer altyapı konularında büyük projelere de imza atmıştır. Çodur ile Eroğlu birlikte yazınızda iddia ettiğiniz suçlamalardan değil, 'hizmet nedeniyle inancı kötüye kullanmak'tan yargılanmaktadırlar. Sayın Genel Müdürümüzün İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ne verdikleri (İSTAÇ'la ilgili) ifadede görüleceği üzere ‘‘ihale kapsamında olmayan ve alınmayan sanal ithal fidan alımında kamu yararı gözetilmeden, kamu kaynaklarının israfına sebep olarak hizmet nedeniyle inancı kötüye kullandığı gerekçesiyle yargılanmaktadır‘‘ deniliyor. Davanın mesnetsiz iddialarla açıldığı öne sürülerek, ‘‘Çodur'u sanık olarak afişe edilerek rencide edilmesi, Genel Müdüre ve İSKİ'ye yapılan bir haksızlıktır’’ deniliyor, 40 ihalenin mevcut olmadığı belirtiliyor.

Hukuk dilinde 'sanık'tan başka bir sözcük var mıdır?

KPSS mağduru

30 Eylül'de personel seçme sınavı B grubu sonuçları açıklandı. Ancak TUS, ÖSS gibi sınavları 10-15 günde açıklayan ÖSYM'nin bu sınavı bir ayda açıklaması akıllarda soru işareti bıraktı.

ÖSYM hangi kadroya kimin kaç puanla atandığını açıklamadı. Bu da üniversite mezunu binlerce insanın saygın bir kurum olarak bildiği ÖSYM'ye olan güvenini sarstı. Seçim öncesinde bu durum biz gençleri hangi partiye oy vereceğimiz hakkında tekrar düşünmeye sevk etti.

ÖSYM'nin taban puanları açıklaması için kamuoyu oluşturalım.

Necmettin DURSUN

necmettindursun@hotmail.com

MEB adil olmalı

BEN öğretmenim. MEB'in açmış olduğu yöneticilik sınavını kazanarak (90 puan) 2000 yılından beri atanmayı bekleyenlerdenim. Bugünlerde açık müdürlüklerin ilan edilmesini bekliyoruz. Ancak bulundukları görevde 8 yılını dolduran okul müdürlerinin açık olan lise müdürlüklerine başvuracakları ilan edildi. Bizlere başvurma şansı verilmedi. Madem atanmayacağız, o zaman bu sınavları neden yaptılar? Oysa mevcut müdürler ve bizler hep birlikte başvurup koşulları uygun olanlar atansa daha doğru ve adil olmaz mı? Verimlilik artmaz mı?

M. PAMUKSUZ

MESAJ PANOSU

NECMETTİN Dursun'dan: ÖSYM personel seçme sınavı B grubu sonuçları geç açıkladı; hangi kadroya kimin kaç puanla atandığını neden açıklamadı? Bu ÖSYM'ye karşı güven sarsıcı bir durumdur.

E. Kurnas'tan: Siyasi partiler ne hakla milli marşlarımızı parti programlarında kullanabilirler? Neredesin YSK?

Erkan Gök'ten: Biyoloji bölümü mezunlarının TUS sınavına girme hakkımız neden ellerinden alınıyor? Açıklama istiyoruz.

HSBC'ye (Rumeli Caddesi Şubesi'ne) Başbakanlığın genelgesine karşın sarı basın kartını Türkiye'yi, 'müstemleke' (!) saydığınız için mi kabul etmiyorsunuz?

Murat BAYAR-İSTANBUL


SİYASİ partiler ne hakla milli marşlarımızı parti programlarında kullanabilirler? Neredesin YSK?

E.KURNAS-ADANA

BİYOLOJİ bölümü mezunuyum. TUS sınavına girme hakkımız vardı. Ancak son tüzük değişikliğiyle bu hak elimizden alınmak isteniyor. Binlerce kişiyi ilgilendiren bu konuda kamuoyunun bilgilendirilmesini istiyoruz.

Erkan GÖK
Yazının Devamını Oku

Erdoğan’ın ‘dostları’ kim

5 Ekim 2002
<B>SİYASETTE </B>vefa duygusunu taşımak kadar kazık atmak da vardır. <B>Recep Tayyip Erdoğan</B> bu duyguyu taşıyanlardandır.Erdoğan, ‘‘tek seçici’’ gibi İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde RP ile birlikte yola çıktığı, FP'de bütünleştiği ‘‘asilleri’’ni listelerin seçilebilecek yerlerine koydu, bazılarını ise gerilere itti...

Listelerin arka sıralarına, yani seçilemeyecek yerlere ‘‘dolgu’’ malzemesi olarak konulan isimlerin durumu nedir?

Bazıları siyaset sahnesinden ‘‘harcanmak’’ için konur; bazıları da gelecek seçimler için hazırlanır.

Dolgu malzemeleri olanlar 'lideri'ne kızıp içinden küfreder ama yapabileceği başka bir şey yoktur.

'Tayyip'in ekibi' diye adlandırılan ve Büyükşehir'e yerleştirdiği isimlerden çoğu seçilecek sıralarda bulunuyor. Bazıları da umutsuz sıralarda...

Dostları, canları, 'dindaşları' ve müteahhitlerinden oluşan AKP'nin 'Tayyipçi adaylar'dan daha bilemediğimiz isimler varsa, Erdoğan'la ilgili üç kitap hazırlamış olan CHP İstanbul 1. bölge 12. sıra adayı Mehmet Bölük'e iletilmesi rica olunur.

İşte Tayyip Bey'in parlamentoya taşımak istediği adayları:

ÇOĞU YARGILANIYOR

İdris Naim Şahin
(AKP Kurucular Kurulu üyesi, eski Büyükşehir Genel Sekreteri, İstanbul 3/3 adayı. Akbil ve Albayrak davaları sanığı).

Mehmet Mustafa Açıkalın (Eski Genel Sekreter, İstanbul 3/13 adayı. AKBİL, Albayrak ve İGDAŞ davaları sanığı).

Akif Gülle (AKP Genel Başkan Yardımcısı, eski Büyükşehir Personel Daire Başkanı, Amasya 1. sıra adayı, billboard davası sanığı).

Mustafa Hilmi Güler (AKP Genel Başkan Yardımcısı, eski Büyükşehir danışmanı, İGDAŞ eski murahhas azası, Ordu 1. sıra adayı. İGDAŞ sanığı).

Adem Baştürk (Eski Büyükşehir Genel Sekreteri, Kayseri 5. sıra adayı, Albayrak ve İGDAŞ davaları sanığı).

Hüseyin Besli (Eski Büyükşehir Basın Danışmanı, İstanbul 1/10 adayı, İGDAŞ sanığı).

Hamza Albayrak (Eski Büyükşehir Teftiş Kurulu Başkanı, Amasya 2. sıra adayı).

YARISI ANADOLU'YA

Nevzat Pakdil
(Eski İETT Genel Müdürü, Kahramanmaraş 2. sıra adayı).

Mehmet Ali Bulut (AKP Kurucular Kurulu üyesi, eski İSTON Yönetim Kurulu üyesi, Kahramanmaraş 5. sıra adayı).

Mikail Arslan (Eski Büyükşehir Mesken Gecekondu Müdürü, Kırşehir 2. sıra adayı, AKBİL davası sanığı).

Mehmet Mehdi Eker (Eski Büyükşehir Veteriner İşleri Müdürü, Diyarbakır 6. sıra adayı).

Zülfi Demirbağ (Eski Büyükşehir Yol Bakım Müdürü, Elazığ 3. sıra adayı, Albayrak davası sanığı).

Mustafa Ilıcalı (Eski Büyükşehir APK Başkanı, Erzurum 4. sıra adayı, Albayrak davası sanığı).

Ali Mazak (Eski Büyükşehir Mezarlıklar Müdürü, Mersin 6. sıra adayı).

Selami Uzun (Eski Büyükşehir Kontrol Daire Başkanı, Sıvas 2. sıra adayı, Albayrak davası sanığı).

Lokman Ayva (Eski Büyükşehir Özürlüler Koordinasyon Müdürü, 3. bölge 6.sıra adayı.

BELEDİYE BAŞKANLARI

Binali Yıldırım
(Eski Büyükşehir İDO Genel Müdürü, İstanbul 1/6. sıra adayı).

Ayhan Bölükbaşı (Büyükşehir Spor AŞ'nin eski Genel Müdürü, İstanbul 3/21. sıra adayı).

Gülsoy Erol (Eski Büyükşehir Hamidiye Suları AŞ Genel Müdürü, İstanbul 1/13. sıra adayı).

Mehmet Sekmen (Eski Kartal Belediye Başkanı, İstanbul 1/11. sıra adayı).

Recep Koral (Eski Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı, İstanbul 2/12. sıra adayı).

Yusuf Tülün (Eski Sarıyer Belediye Başkanı, İstanbul 2/15. sıra adayı).

Yahya Baş (Eski Güngören Belediye Başkanı, İstanbul 3/11. sıra adayı.

Nusret Bayraktar (Eski Beyoğlu Belediye Başkanı, İstanbul 1/7. sıra adayı).

Ali İbiş (Eski FP Belediye Meclis üyesi, Erdoğan dönemi İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi, belediye müteahhidi, 1/9. sıra adayı).

NAZLI HANIM'IN EŞİ

Emin Şirin
(N.Ilıcak'ın eşi, Büyükşehir'in peyzaj ihalelerinde usulsüz gül sattığı gerekçesiyle DGM Cumhuriyet Savcılığı tarafından hakkında fezleke düzenlendi; İstanbul 1/12. sıra adayı).

Nurettin Canikli (AKP Kurucular Kurulu üyesi, Refahyol döneminin İstanbul Defterdar Vekili, AKBİL için gerekli iznin onun döneminde verildiği söyleniyor. Albayraklar grubu mali koordinatörü, AKP Kurucular Kurulu üyesi. Giresun 1. sıra adayı).

M.Vecdi Gönül (Eski Sayıştay Başkanı, R.T.Erdoğan'ın devlet bürokrasisinde en güvendiği kişiydi. AKP Kocaeli Milletvekili. Yine 1. sıra adayı).

Zeki Ergezen (AKP Bitlis Milletvekili. Erdoğan'ın yakın dostu. Yakınları İGDAŞ'a doğalgaz işi, KİPTAŞ'a toplu konut yaptılar. AKP Bitlis 1. sıra adayı).

Ömer Çelik (Yeni Şafak yazarıydı, şimdi Star'da yazıyor, Adana 1. sıra adayı).

Resul Tosun (Albayraklar grubuna ait 'Yeni Şafak'ın köşe yazarı; AKP Tokat 4. sıra adayı).

Hayati Yazıcı (Erdoğan'ın avukatı, İstanbul 2/5. sıra adayı).

Öztürk’ten tepki


CHP İstanbul 3. bölge milletvekili adayı Prof. Yaşar Nuri Öztürk'ün, köşemize gönderdiği açıklaması özetle şöyle: ‘‘Anadilde İbadet Meselesi’’ adlı kitabım münasebetiyle siyaset dincisi odaklar tarafından başlatılan iftira ve saldırı kampanyası dikkatlerinizi çekmiş olmalıdır.

Ben ezanın tercüme edilerek okunmasının, dinen yasak olmamasına rağmen bir yararı olacağını düşünmedim ve ‘Türkçe ezan’ fikrine hep karşı çıktım. Anadilde İbadet kitabımın 9, 35-36. sayfalarında da bu fikrimi açıkça ifade ettim. Benim söylediğim şu: Ezan, özgün dilinde ama makineyle değil, insan sesiyle okunmalıdır.

Siyaset
ve saltanat dincilerinin amacı bellidir; beni ve CHP'yi yıpratmak; ‘‘Yaşar Nuri ve CHP gelirse din elden gider’’ imajı yaratmak... Tarih boyunca tenezül ettikleri namertlik ve düşüklüğün bir tekrarıdır bu...''

Yücelen’den açıklama


ESKİ İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen, mülkiye müfettişlerinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde görevden aldığı 16 üst düzey görevliyi kendisinin iade etmesinin yasal olarak mümkün olmadığını belirtti. Yücelen, ‘‘Görevden alma, soruşturmanın selameti içindir. Yoksa soruşturma sonunda görevden alma olursa bir anlamı olmaz. Görevden alınanı da, onu oraya atayan makam gerekirse iade eder. İçişleri Bakanı, sadece genel sekreteri atamaya ve görevden almaya yetkilidir. Ben de genel sekreteri işler durmasın diye iade ettim; zaten bir hafta sonra da emekli oldu’’ dedi.
Yazının Devamını Oku