Yalçın Bayer

Erdoğan yatıp kalksın, Rahşan Hanım’a dua etsin

23 Ekim 2002
<B>CHP </B>Genel Başkanı <B>Deniz Baykal</B>, <B>Tayyip Erdoğan'</B>la seçim meydanlarında kapışmaya başladı... <B>Erdoğan'</B>ın 'meçhul' sözlerine haklı olarak tepki gösterdi.‘‘Dokunulmazlıkları kaldıralım’’ derken Erdoğan'ın nasırına iyice bastı... ‘‘Benim gizli saklı ilişkim yoktur’’ derken, AKP Başkanı'na çok anlamlı mesaj verdi:

Yolsuzluk dosyaları olan herkes hesabını vermelidir.

Ecevit
hükümetinin çıkardığı affın arkasına hiçbir siyasetçi sığınmamalıdır.

CHP 1. bölge (Kadıköy) adayı Mehmet Bölük, Recep Tayyip Erdoğan'la ilgili olarak üç kitap yazdı: ‘‘İstanbul Asalakları; BİT'ler’’, ‘‘El Tayyip’’ ve ‘‘El Tayyip Nasıl Umut Oldu’’

Erdoğan,
bu kitapları görmezlikten gelerek tepki veremedi.

Bölük'ün genel başkanı ise, kendisine 12. sırayı uygun buldu. Bugün meydanlarda Erdoğan'ın yolsuzluk iddialarına ilişkin en önemli belge ve bilgiler bu kitaplardan öğreniliyor.

Curüm işlemek için teşekkül oluşturmak, zimmet, ihaleye fesat karıştırmak, servetinin hesabını verememek suçlarının sanığı Erdoğan...

ERGUN GÖKNEL VE İSKİ

Kendi seçim çalışmaları dışında Sıvas'a Prof. Nurettin Sözen'e destek için giden Mehmet Bölük diyor ki:

‘‘Ne yazık ki Erdoğan hiç sıkılmadan 1993 yılında İSKİ Genel Müdürü Ergun Göknel'i bahane ederek CHP'yi karalamaya çalışıyor. Ergun Göknel eski eşine verdiği tazminatı nereden bulduğunun hesabını veremediği ve klor alımında ihaleye fesat karıştırdığı gerekçesiyle cezaevine girerek cezasını çekmişti. En önemlisi de ilk soruşturmayı zamanın Belediye Başkanı Prof. Nurettin Sözen yaptırmış ve Göknel'i savcılığa Sözen göndermişti. Göknel olayının partiyle uzak yakın bir ilişkisi yoktu. Ancak Erdoğan ile Göknel arasında bir benzerlik var; o da servetlerinin hesabını verememe... Göknel cezasını çekti; ama Tayyip Erdoğan hálá sanık.’’

Ergun Göknel'i hiçbir SHP/CHP lideri dokunulmazlık için Meclis'e taşımaya kalkmamıştı.

Erdoğan ne yaptı; Belediye'den aday yaptığı yandaşlarını dokunulmazlık zırhına büründürmek istedi.

MAL VARLIĞI DURUŞMASI BUGÜN

Erdoğan
'ın, haksız mal edindiği gerekçesiyle bugün Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nde duruşması var.

Mehmet Bölük, ‘‘Kendisi bugün gene mahkemeye gitmeyecek yine meydanlarda 'dürüstlük' nutukları atacak, 'hesap soracağız' diyecektir. Önce kendisinin hesap vermesi gerekmiyor mu?’’ diyor.

Davanın ilk duruşmasına katılmayan Erdoğan, bugün de duruşmaya gelmezse hakkında ihzar celbi (polis zoruyla getirme) çıkabilecek.

Tayyip Erdoğan hakkında açılan birçok davadan son koalisyon döneminde çıkartılan DGM'lerin görev alanlarını daraltan yasa olmasaydı, Erdoğan ve dokunulmazlık için listelerine aldığı birçok milletvekili adayı DGM'de yargılanacaklardı...

O zaman seçim meydanlarında değil, belki de şu anda tutuklu olarak hapiste olacaklardı.

O yasa sayesinde CMUK'a göre bugün tutuksuz olarak yargılanıyorlar.

Erdoğan için en büyük kıyak da kamuoyunda 'Rahşan affı' diye bilinen aftır...

Bu sayede hakkında açılan 'görevde yetkiyi kötüye kullanmak' suçundan açılmış birçok dava ve soruşturma sonuçsuz kalmıştır.

Yani affedilmiştir.

Yatsın kalksın Rahşan Ecevit'e dua etsin!

Cem Uzan’a...


SİZİ merak ediyoruz; kimsiniz, nerelerde okudunuz, kültürel ve siyasal birikiminiz nedir? Hobileriniz... Demirel'i nasıl anlatabilirsiniz? Özal'ın, Türkiye'nin bugünlere gelmesinde ne gibi etkisi vardır? Ahmet Özal hakkında ne düşünürsunuz?

T.T.-KÜTAHYA

Birgit’e teşekkürler


AFYON'dan okurumuz Hüsamettin Nurmel diyor ki:

‘‘DSP'den Orhan Birgit adayımız geldiğinden beri Afyon'umuzun havası değişti. Onun için birçok gazeteci üniversitemizde paneller veriyor; bizi aydınlattı. Ben bu kadar kalabalık panel görmedim. Afyonlu Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer gibi ciddi, tutarlı ve saygın bir kişi Birgit... İlimiz Belediye Başkanı Hayrettin Barut, MHP'lidir... Ulucami çevresinin düzenlenmesi için kendisinden kaynak bulunmasını istemiş... Belki bu ilk kez oluyor; Birgit daha seçilmeden camimizin etrafının düzenlenmesi için 265 milyar liranın gönderilmesini sağlamış... Bunu yerel Odak gazetesinde belediye başkanının Orhan Bey'e teşekkür haberinden öğrendim. Hoşuma gitti. Kültür Bakanlığı'na da teşekkür ederiz. Kendisine başarılar diliyoruz, inşallah seçilir.’’

Komplo ortaya çıkartılmalı


SAYIN Nuh Mete Yüksel'in savcılık göreviyle ilgili eylemlerini tasvip edenler ve etmeyenler olabilir. Ben de tasvip etmeyebilirim. Şimdi Adalet Bakanlığı ile Yüksek Hakimler ve Savcılar Kurulu özellikle de İçişleri Bakanlığı'na soruyorum:

Şantaja yönelik kadın-erkek ayrımcılığında uzman olan gericileri, özellikle de yobazları ve 1950-60 döneminin Demokrat Parti'sinin himayesinde yetiştirilen bu şebekeyi tespit etmek devletimizin namus borcudur. Aynı şantaj Hasan Fehmi Güneş için de yapılmıştı.

Yüksek Hakimler ve Savcılar Kurulu'na bu yakışır mı? Aksi takdirde devlet kurumları bu şebekeye alet olmuş olmayacak mı?

Mehmet FEYYAT- Emekli Savcı, eski Cumhuriyet Senatosu üyesi-İSTANBUL
Yazının Devamını Oku

Sınıfsal yapı değişti

22 Ekim 2002
<B>VERSO'</B>nun sahibi <B>Erhan Göksel </B>yaptığı araştırmalara göre, şu anda <B>AKP </B>ve <B>CHP'</B>nin dışındaki partilerin barajı aşamayacağının görüldüğünü öne sürdü. Göksel, ‘‘4 Kasım günü Meclis'te iki parti olacaktır. Bu oy oranları ile AKP Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğu elde edebilecektir’’ dedi.

Göksel 4 Kasım'a belgesel olsun diye köşemize seçimle ilgili değerlendirmeler yaptı. Bazı yorumları nedeniyle ‘‘Çok net iddia değil mi?’’ sorumuza şöyle yanıt verdi:

‘‘Aritmetik ortada, iki parti barajı geçerse, biri tek başına iktidar olur. İki parti arasındaki fark 10 puanı geçerse, milletvekilliği sayısında yaklaşık 400-150 gibi bir dağılım olur. Ayrıca, geçen seçimlerde MHP ve FP'nin toplamı DSP ve ANAP'tan düşük olduğu halde yaklaşık 20 milletvekili fazla çıkartmıştı. Bunun nedeni, bizim seçim sistemimiz taşra ve köyü ağırlandırmaktadır. Bayburt'ta 26 bin kişiye bir milletvekili çıkarken, İstanbul'da bu rakam 100 binin üzerindedir. AKP'nin hem taşra ve şehirde oy alması, CHP'nin ise ağırlıkla büyük şehirlerde ve batıda oy alması, milletvekili dağılımını CHP aleyhine bozmaktadır.’’

AÇIM VE KARNIMI DOYURMAK İSTİYORUM

İktidar partilerine hiç şans vermiyorsunuz...

Araştırmalarıma göre halkın 'Asla oy vermeyeceğim' dediği partilerden, 1'incisi DSP, 2'ncisi MHP'dir... ANAP da büyük bir güvenilirlik sorunu yaşıyor.

Bu durum neden oluştu?

Halkın oy vermedeki en büyük önceliği 'Türkiye'nin en önemli sorunu nedir?' sorusunda yatıyor. Seçmenin %40.6'sı ekonomi, %26.6'sı işsizlik diyor. İkinci olarak 'Oy vermeyi düşündüğün parti Türkiye için ne yapmalı?' sorusuna seçmenin %25.1'i ekonomiyi, %19.8'i sosyal sorunları, %15.4'ü işsizliği gösterip, %7.1'i istikrarın sağlanmasını istiyor.

Zaten bunlar temel sorunlar değil mi?

Tam öyle değil, her ne kadar her seçimde ekonomik konular öncelik taşısa da oranlar çok daha düşüktü ve nitelikleri farklıydı. Örneğin, eskiden bölgelerinde işe girmeyi, fabrika açılmasını, çocuklarına iyi eğitim yaptırmayı düşünüyorlardı. Şimdi tek bir mesaj var; açız, karnımı doyurmak istiyorum... Geçen seçimde etken olan Apo, milliyetçilik ve İslami değerler önem taşıyordu. Bugün bunlar çok alt sıralarda yer alıyor.

Artık sağ-sol tanımı yok


Bu seçimde sorumlu olarak mevcut üçlü koalisyon mu görülüyor?

- Tabii ki evet... Seçmenin %16.2'si 'Ekonomiyi bu hale kim getirdi?' sorusuna bu hükümet diyor. %14.7 oranında DSP, %3.8 oranında Kemal Derviş ve son 20 yılın hükümetleri ise %2.9 çıkıyor.

Peki Türkiye'de sağ-sol dengesi aynı mı duruyor; %65-35 gibi...

- Aynen geçerli. Ancak seçmenin partilere karşı sağcı-solcu tanımında değişiklik var. Seçmen 'Kendini hangi kategoriye sokuyorsun?' sorusuna %34.4'ü merkez sağ; %30.7'si merkez sol; %22'si milliyetçi, %12.9'u mukaddesatçı diyor.

Araştırmada diğer partiler ne durumda?

- MHP barajın hemen altında, fakat barajı geçme olasılığı var. Onu biraz daha aşağıda Genç Parti ve DEHAP takip ediyor. Bu iki partinin barajı geçmesi imkánsız değil ancak zor gözüküyor. DYP, SP, YTP, DSP ve ANAP'ın barajı geçmesi ise kesinlikle mümkün değil...

MERKEZ PARTİLERİ NASIL ERİDİ

AKP'nin bu kadar büyük oy patlamasını yapmasını, ayrıca geçen seçim Meclis'te olmayan CHP'nin barajı geçmesini ve yeni kurulan bir parti olan Genç Parti'nin bu oyları almasını nasıl yorumluyorsunuz?

- Bütün bunların en temel nedeni Türkiye'de sınıfsal yapının ciddi biçimde değişmiş olmasıdır. Son on yıldır, ekonomik olarak uygulanan politikalar ve özellikle de son kriz orta sınıfı yoksullaştırmıştır. Bütün demokrasilerde merkez partiler orta sınıfa dayanır. Orta sınıfın ortadan kalkması merkez partileri eritmiştir. Bugün uygulanan mevcut ekonomi politikalarını CHP de savunmaktadır. Kemal Derviş'i alan CHP'nin Derviş'ten dolayı geleneksel tabanından oy kaybettiği açıktır. Ancak Derviş'in CHP'ye geçmesi AKP'den ürken seçmenlere karşı CHP'yi alternatif olarak konumlamıştır. Yani Derviş, CHP'nin kendi tabanından oy kaybederken, AKP endişesiyle merkez partilerden CHP'ye daha büyük oranlarda oy kaymasına yol açmıştır.

Laiklik Günü


RADİKAL İslam adı verilen terör örgütü, kanlı eylemlerini bütün dünya ülkelerine yayma eğilimine girmiş bulunuyor. Eylemler küçük bir fanatik grubun çılgınlıkları olduğu halde bütün İslam alemine kuşku ve hatta öfkeyle bakılmasına neden olmaktadır. Bundan daha önemlisi bu terör hareketi, diğer dinlerin fanatiklerini de harekete geçirmiş bulunuyor. Geçen hafta ABD'de bazı din adamları İslam Peygamberi hakkında çirkin sözler söylemiştir.

Karşılıklı fanatizm ve terörizm, dünyayı Ortaçağ'ın karanlığına boğmaya hazırlanıyor.

Bu kanlı/ilkel gidişin, temel nedeninin cehalet olduğuna kuşku yoktur.

Bunu dikkate alan Mustafa Kemal Derneği, UNESCO'ya başvurarak 31 Ekim'in bütün dünya ülkelerinde ‘Laiklik Günü’ olarak anılmasını istemiştir. 31 Ekim 1517'de Martin Luther, Wittenberg kilisesinin kapısına bir bildiri asarak, dinde reform haraketini başlatmıştı. Dolayısıyla bu tarihin laikliğin herkese öğretilmesi için en uygun tarih olacağını düşünüyoruz.

Hürriyet okuyucularını UNESCO nezdinde bu girişimi desteklemeye çağırıyoruz.

Prof. Dr. Vural SAVAŞ-Mustafa Kemal Derneği Akademik Konsey 2. Başkanı

Milli Görüş AKP’ye fena yükleniyor


FRANKFURT'tan bir okurumuz, seçimlerin Almanya tarafından haberler iletiyor: ‘‘Almanya'daki yandaşları, hem Türkiye'de çalışmak, hem de sınırda oy kullanmak üzere seçim seferlerine ağırlık verdiler. Milli Görüş'ün SP'yi destek için kiraladığı 11'e yakın uçakta yer kalmadı. Erbakan'ın yandaşları 500 araçla Kapıkule'den Türkiye'ye giriş yapacak. Hedef Erdoğan'ın AKP'sine darbe vurmak... Buna karşın AKP yandaşları da boş durmuyor. İstanbul 1. bölge 3. sıra adayı Tayyar Altıkulaç'ın Diyanet Vakfı'ndaki adamları vasıtasıyla en az Milli Görüş'çüler kadar bindirme yapmayı düşünüyor. İnternet siteleri bile var. Süleymancılar'ın ağırlıklı oldukları İslam Kültür Merkezleri de, ANAP'a destek için uçak kaldırıyor. DEHAP da 11 uçakla yandaşlarını götürmeye başladı. CHP ise ancak bir uçak kaldırabilecek.’’
Yazının Devamını Oku

Aile planlamasından yana mısınız?

20 Ekim 2002
<B>ARTIK </B>hayal değil! Önce dumanı gözüktü vapurun, sonra bacası ve güvertesi... Direğinde <B>ampul </B>amblemli flama taşıyan gemi ilk seferini yapıyor ve 3 Kasım limanına yanaşmaya çalışıyor. Ne var ki, gemi süvarisi yerinde değil. 2. kaptan yüklenecek bu görevi. Fakat rotada bir değişiklik yapacak mı, yapmayacak mı, bilinmiyor. Limanda huzur yok! Hemen her gün bir fabrikanın kapısına kilit vuruluyor ve bir bir kapanıyor kepenkler. Kapı dışarı edilen on binlerce insanımızın açlık, perişanlık ve umutsuzluğa sürüklendiği, hırsızlık, dolandırıcılık ve kapkaç olaylarının zirveye tırmandığı bir ortamdayız artık.

İş bulmak, nafakasını temin edebilmek için milyonlarca Türk vatandaşı Avrupa'da, Libya'da, Azerbaycan vs. ülkelerde adeta savaş veriyor. Hal böyleyken, ampul partisi lideri Tayyip Erdoğan, ‘‘Nüfus planlaması ile iştigal edenler, ihanet-i vataniye içindedirler’’ diyebiliyor. ‘‘Çoğalalım, daha çok çoğalalım’’ diyebiliyor. Adeta rahmete kavuşan bir liderin hayal ettiği gibi 500 milyonluk bir Türkiye düşlüyor.

Evet! Her ne kadar memleketimiz, bugünkünün iki katı nüfusu barındıracak büyüklükte görünüyorsa da, bunca insana yetecek okullar, üniversiteler, hastaneler, fabrikalar, yollar, barajlar, verimli topraklar ve ulaşım araçları olmadıkça nüfus artışını teşvik etmek, toplumu refaha değil, işsizliğe, açlığa ve perişanlığa, sosyal patlamalara, açıkçası felakete götürecektir.

Şimdi o partinin 2. kaptanına soruyorum: Siz de Tayyip Erdoğan gibi düşünüyor ve ‘‘Aile planlaması vatana ihanettir’’ mi diyorsunuz, yoksa ‘‘Her ailenin dilediği zaman ve bakabileceği kadar çocuk sahibi olmasını’’ amaçlayan aile planlaması çalışmalarından yana mısınız?

Bütün Türkiye bekliyor cevabınızı.

Açık ve belirgin olsun lütfen.

Dr. Erdinç KÖKSAL-Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı-İSTANBUL

Tavşanlı’daki suyun sırrı


UŞAK'tan muhasebeci Adem Tekin faks çekmiş; özetle şöyle diyor: ‘‘Tavşanlı'nın, Balıkesir yolunda Özerdemler Petrol'ün arazisi içinde çıkmakta olan suyu belediye zabıtası kapattırmış... Yalçın Bey, ne olur bunu yazın; ilgililer görsün, bu suyu sağlıklı şekilde açtırsın. Çünkü bu su kan şekerini düzenli hale getiriyor. Açlık şekerim 260-270 olmasına rağmen bu suyu bidonla getirip içmeye başladığımdan beri kan şekerim 150'ye düştü. Allah aşkına, insanlık adına binlerce kişi bu suyu bekliyor.’’

Merak edip, akaryakıt istasyonun telefonunu bulduk; sahibi Mehmet Zeki Özerdem'le konuştuk:

‘‘8 yıl önce benzinliğin ihtiyacı için artezyen açmıştık. Hıfzıssıhha'dan o zaman rapor aldım; içinde bir şey yoktu, tadı güzel... Şekerim olduğundan sık sık su içerken fark ettim. Amerikalılar nasıl fare üzerinde hastalık deniyorlar, aynı durum... Şekeri düşürdüğünden şekeri olan eş dost da içmeye başladı. Binlerce kişi öğrendi; Van ve Gaziantep'ten bile gelmeye başladılar.

Tavşanlı Belediyesi kapatmış...

Evet, gelip örnek almışlar. Kütahya'da tahlil edilmiş, insan sağlığına zararlı diye rapor alınmış... Gelip káğıt astılar; içinde tortu var diye... Her şeyi tıp bilir. Ben de Ankara Hıfzıssıhha'ya örnek su götürdüm, pazartesi-salı sonucu veririz dediler. Sadece elektrik motorunun suyu çıkarma masrafı kadar bir para alıyoruz. Halk istiyor ama ne yapacağımı bilemiyorum. Bugün (dün) Ankara'dan birisi gelerek yalvardı; içti içti şekerini ölçtü. 300 şekeri varmış; 130'a indi iki saat içinde. Sevine sevine gitti adamcağız.

Suda ne olabilir ki, kapatıldı?

Bilemiyoruz, Yalova ve Afyon depremlerinde sallandık. Dikkat edin suda mikrop denmiyor, tortu var deniyor. Buralarda boraks var; acaba depremlerdeki kaynaşmadan ötürü bir karışma olabilir mi? Maden içinden gelen sular zehirlenme yapabilir mi? Raporun sonucunu bekliyoruz. Ama faydalı bir su olduğu gerçek.

Biliyor musunuz?


A.A.nın önceki günkü bülteninde, Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ve aralarında Korkut Eken'in de sanık olarak bulunduğu telefon dinleme davasının iddianamesinde, 'telekulakçı' diye bilinen Cengiz Çelik adlı sanığın, diğer sanık manken Eda Bulan'a ‘‘Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in soruşturmasına baktığı gerekçesiyle Ankara Cumhuriyet Savcılarından Hüseyin Yalçın ile tanışarak birlikte yemeğe çıkma ve ilişkiye geçerek kendisinin vereceği gizli kameraya alma görevini verdiği ve buna karşılık 5 bin dolar teklif ettiği’’ ifadesinin yer aldığını; olaydan sonra Amerika'ya kaçan Cengiz Çelik'in New York'ta Hürriyet Temsilcisi Doğan Uluç'a ‘‘Konuşursam çok kişi yanar dediğini’’ ve geçen yıl Türkiye'ye döndükten sonra da Dalaman yakınlarında meçhul bir trafik kazasında kurban gittiğini...

KTHY'nin 4 uçağını 1 milyon 250 bin dolara Sofitek firmasına satan, -o da Libya Burak Havayolları'na sattı- (THY ise elindeki aynı uçaklardan birini 1.8 milyon $'a satmıştı) KTHY'nin Yönetim Kurulu üyelerinden Ahmet Neidim'in (ANAP Sakarya milletvekili adayı) iki yeğenini, Kurtcebe Gürkan'ın da (SEKA Genel Müdürü) kızını KTHY'nin satış bürolarına yerleştirdiklerini...

- ESKİ Avcılar Belediye Başkanı Tahsin Salihoğlu'nun, Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller'e göz kırptıktan sonra dün Avcılar'da AKP konvoyuyla propaganda yaptığını; şaşıran Avcılıların ‘‘Tayyip Bey, galiba Salihoğlu'na Büyükşehir Belediye Başkanlığı önerdi’’ diye konuştuklarını...

Biliyor musunuz?

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Türkiye'nin hiçbir kurtarıcıya ihtiyacı yok. Türkiye'yi kurtarıcılardan kurtarmak lazım.’’

(YTP Genel Sekreter Yardımcısı Ercan KARAKAŞ)

MESAJ


DÜNYA Osteoporoz Günü etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen geleneksel Osteoporoz Panayırı'nın ikincisi yarın 10.30'da İzmir İnciraltı Turkuaz Tesisleri'nde yapılıyor. Türkiye Osteoporoz Derneği ve Novartis ilaç firmasının işbirliğiyle gerçekleştirilecek olan panayırda Osteoporoz hastalığının teşhisi için gerekli olan kemik ölçümü de ücretsiz yapılacak. Ege'nin konseri de izlenebilir. (0212 274 56 68.)

BÜYÜKŞEHİR'in ortağı KİPTAŞ verdiği ilanda şöyle deniliyor: ‘‘Sıfır peşinat, sabit taksit, üç ayda teslim kira öder gibi taksitler.'' Bunlar doğru değil. İsteyen www.kiptas.com.tr'a girerek ödeme planı listelerini görebilir. Bakın bakalım bu dedikleri var mı listede? Mehmet ŞAHİN

SARIYER
Kaymakamı'na: Maslak Gazeteciler Sitesi'nden E.D., üst kattaki komşularının apartman yönetimince de onaylanan ve yakınılan gürültüden şikayet dilekçesine çare olmanızı bekliyoruz; lütfen.
Yazının Devamını Oku

3 büst yerine konuldu

19 Ekim 2002
<B>Sakarya'da Atatürk düşmanı saldırganlar aranıyor</B> ‘SAKARYA'da Ata'nın büstlerine saldırı’ (17.10.2002) başlıklı yazı üzerine ilgililer harekete geçtiler. Sakarya Valisi M. Cahit Kıraç önceki gün arayarak ‘‘Kocaali İlçesi'ndeki bir lise ve iki ilköğretim okulundaki menfur saldırıdan sonra arama sonucu iki büst bulunmuş, parmak izleri alınmış ve diğer büst ile faillerin bulunması çalışmaları halen devam etmektedir. Yine aynı gün temin edilen üç Atatürk büstü layık oldukları yerlere konulmuştur. Mustafa Kemal sahipsiz değildir’’ dedi.

Atatürk hakkında işlenen suçlar hakkında kanun uyarınca cumhuriyet savcılığınca konunun soruşturulduğunu anlatan vali, şunları ekledi:

‘‘Atatürk sevgisinin büstlerine yapılacak saldırılarla azalmayacağını bilmeyecek kadar alçalan saldırganları lanetliyor ve faillerinin mutlaka bulunarak adalet önüne çıkarılması yolundaki hassasiyetlerimizin süreceğinin bilinmesini istiyorum.’’

Atatürk Düşünce Derneği Sakarya Şubesi Başkanı Berrin Ergin de, konunun köşemizde yer almasından sonra başta vali olmak üzere emniyetten milli eğitime, jandarmadan sivil toplum örgütlerine kadar birçok kişinin kendilerini arayarak konuya büyük hassasiyet gösterdiklerini belirtti.

Herkes tepki gösterebilir ama asıl önemli olan bu saldırganların kim olduklarını ortaya çıkarmak ve yargı önüne göndermektir.

Keşif artışı


ANKARA'dan arayan bir müteahhit, seçime gidilirken Bayındırlık Bakanlığı'ndaki gelişmeleri özetliyor:

‘‘Yine davetiyeli işler çıkartılıyor. Ayrıca, Karayolları Genel Müdür Yardımcılığı'na Erdal Öncü atandı. Bu kadar tecrübeli insan varken bir kontrol mühendisi böyle bir göreve getirilebilir mi? Hiç olmazsa bu makama bir bölge müdürü veya daire başkanı getirilebilirdi. Geldikten bir süre sonra bakan oluru ile 100'e yakın keşif artışı dosyası varken 8-10'unu imzaladı. Neden bu dosyalar imzalandı? Müteahhitlerin isimleri araştırılmaya değer. Bunların arasında Karadeniz otoyolunun keşifleri de bulunuyor.

Teşekkür


KÖY Hizmetleri Genel Müdürü Hüseyin Alioğlu şu açıklamayı gönderdi: ‘‘Köşenizde 20.8.2002'de yer alan Elbistan (K.Maraş) Tapkıran Köyü Çöplü Mezrası'nın yol ve içme suyu ile ilgili haberiniz incelenmiştir. Söz konusu mezrada genel müdürlüğümüzce mahallinde yapılan incelemeler neticesinde bahsedildiği gibi bir yol sorununun olmadığı tespit edilmiştir. Mezranın içme suyu projesi Tapkıran Köyü merkezi ile birlikte 2002 yılı yapım programında olup, 5.8.2002'de 210 milyar lira keşif bedeliyle ihale edilmiştir. 2002 program ödeneği 21 milyar lira olup, inşaata başlanmıştır. Söz konusu duruma göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür ederim.’’

Farklarımızı unutmadık


SSK emeklilerine ödenecek olan 29 aylık farklar neden hálá ödenmiyor?

Ağustos ayında sayın bakan hesapların bir ay içinde yapılacağını ve Eylül 2002 maaşlarıyla ödeneceğini söylemişti.

Kasıma geliyoruz hálá yok. Ödenmediği gibi bu ay maaşlarımız 6-10 milyon eksik ödendi. Emekliler Derneği'ni aradığımızda Ağustos 2002'de farkların bir aylığının maaşlara ilave edilerek ödendiğini, bu ay normal maaş aldığımızdan eksik olduğunu söylediler.

Unutmuyoruz, farklarımızın takipçisiyiz.

Bir grup SSK emeklisi-İSTANBUL

Susurluk=3 Kasım


3 KASIM 1996'da bir Mercedes, kamyona çarpmıştı.

Bütün pislikler ortaya döküldü.

3 Kasım 2002'de seçim var; Susurluk'un 6. yıldönümünde.

Sandık o gün kime çarpacak dersiniz?

Park yağması


SARIYER'in belediye başkanları itibariyle hiç şansı olmadı. Hep rant kapısı olarak görüldü. Şimdi de ANAP'lı başkan Sedat Özsoy'a dikkat çekiyorum; yardımcıları İrfan, Sezai, İbrahim ve Metin Beyler'in faaliyetleri izleniyor mu? Tarabya, Sarıyer, Kireçburnu ve Yeniköy'de 10-15 çocuk parkı kiralanıyor. Siz de Rizeli iseniz müracat edebilirsiniz. Çocuklarımızın oynayacağı, yaşlıların oturacağı hiçbir yer kalmadı. Sayın Valimize ve Cumhurbaşkanına sesimizi duyurmak istiyoruz.

M.REYHAN-SARIYER

Harç mı haraç mı?


ÜSKÜDAR'da 15 yıllık kuyumcuyum. Bir davet üzerine ABD İstanbul Konsolosluğu'na vize için başvurdum, istenen tüm evraklar içinde ‘‘Banka evraklarınız sahte’’ denildi. ‘‘Araştırın, insanları sahtekarlıkla suçlayamazsınız’’ dedim. Dinletemedim, hakkımı arayamadım. e-maillere dahi cevap vermiyorlar. Bu benim bankama da harakettir. Hiçbir konsolosluk başvuru için bir bedel almazken, ABD Konsolosluğu her müracatta 65 $ alıyor.

Peki Amerika, Irak Savaşı için harç mı, haraç mı topluyor?

Ali POLAT-KADIKÖY

Biliyor musunuz?


MEHMET Eymür'ün internet sitesinde Abdullah Çatlı'nın MİT'le ilişkisinin kim tarafından ve nasıl başlatıldığının anlatıldığını...

DEVLET Bakanı Şuayip Üşenmez'in, sınıf arkadaşı olmaktan öte makamla ilgisi olmayan jeoloji mühendisi Necdet Poyraz'ı genel müdür yaptığı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'yle ilgili, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık'a gönderilen e-mail'lerde inanılmaz iddiaların ortaya atıldığını...

Biliyor musunuz?

MESAJ


ELAZIĞ-Baskil-Koçyolu Köyü sakinlerinden: Geçen yıl yarım kalan ve bizi ilçeye bağlayan stablize yolun 1000 metrelik kısmının onarılmasını, kışın çamur ve balçık olmaması için kumlama yapılıp sıkıştırılmasını Sayın Valimiz Osman Aydın ve KH. 7. Bölge Müdürü Hüseyin Coşar'dan diliyoruz.

KARTAL Ziraat Bankası, Emlakbank'tan kartı olan işçilere emekli maaşlarını vermedi. Ziraat kökenli emekliler ise aldı. ‘‘Neden bizi ayırıyorsunuz’’ dediler. Sistem arızası karşılığını verdiler. Hafta sonu faizi için mi parasız bırakıldılar?

BİR grup emekliden: SKK emeklilerine ödenecek 29 aylık farklar Bakan Arseven'in sözüne rağmen hala ödenmedi. Bakan unutabilir ama biz unutmadık; Kasım'a geliyoruz, farkların takipçisiyiz.
Yazının Devamını Oku

Cem Uzan da karşıma çıksın

18 Ekim 2002
<B>YILDIRIM Akbulut'</B>la birlikte 6 kişilik özel bir uçakla <B>Ankara</B>'ya, <B>Tansu Çiller</B>'i alarak oradan da <B>Dalaman</B>'a gittik. Helikopterle Muğla ve Burdur mitinglerini izledik, Antalya üzerinden akşam İstanbul'a döndük. Hergün bu tempo Çiller'i yormuyor galiba. Aday olduğu Muğla'da İstanbul 3. bölgeye göre daha mutlu sayılırdı. Epeyce bol vaatlerde bulundu; ‘‘Tek bir Muğlalı işsiz kalmayacak. Dalaman'dan sonra size de bir havaalanı... (Burdur'da) Biz gelince gıcı gıcır traktörler alacaksınız’’ gibi... Dün Muğla'nın pazarıymış. Muğla'da sosyal demokrat; Milas ve Fethiye'de ise sağ oylar ağırlıklı... İki miting de pek coşkulu değildi; yaklaşık 5'er bin kişi izledi denilebilir. Muğla'da mitinge gelenlerin araçları şehir dışında tutulmuş; engelleminin arkasında Aydın'dan Muğla'ya kaydırılan ANAP Milletvekili Yüksel Yalova'nın olduğu ileri sürüldü.

Dalaman'a inmiştik; iki mitingten sonra Antalya üzerinden İstanbul'a döndük... Çiller bugün Zonguldak yöresine gidiyor.

KAÇMASINLAR

Uçakta Çiller'le uzun uzun konuştuk. Baykal ve Tayyip Erdoğan'a çok tepkili; zaten hedefi de bu iki lider: ‘‘TV'de tartışmaya çağırıyorum. Cumartesi (yarın) ATV'nin Ceviz Kabuğu programında olsunlar. Ciddiye mi alıyorsunuz diyeceksiniz ama Cem Uzan da gelsin karşıma?’’ (Çiller, Cem'in adını mitinglerde anmadı)

Gelirler mi?

- Gelemezler, kaçarlar.

Neden?

- Bilgisiz ya da hazırlıksız olmalarından... Gelsinler, korkmadan gelsinler. Ben bir kadınım; ikisini, üçünü birden dövecek değilim ya...

Tayyip Bey inanılmaz vaatlerde bulunuyor.

- Hangi kaynakla ne yapacaksın çık karşıma anlat bilelim. Bunlar milletten kaçarlarsa meşruiyet sorunu gündeme gelir. Batı'da bu var; millet bu haktan yoksul bırakılamaz. Demokrasi adına bu hakkı yok sayamazsın. Adamın kim, kaynağın kim... Millet kıyas etsin de notunu versin. Kim özde tutarlı, doğru söylüyor görsün.

PARMAKLA AKLAMA OLMAZ

Çiller
yanındaki Yıldırım Akbulut'a dönerek ‘‘İzmir adayımız emekli yargıç Talat Şalk'ın söylediği gibi artık söz veriyoruz; Mecliste parmakla suçlamak, aklamak yok. Herkes yargıya gidecek...’’ dedi.

Ama siz...

- Ben bağımsız yargıya gittim, geldim ve aklandım.

(Çiller'in önerisinin gerçekleşmesi için Anayasa'nın 83. ve 100. maddelerinin değiştirilmesi gerekiyor. Acaba bunu hangi dönemin hangi iktidarı yapacak?

Çiller, Türkiye'nin kortizon ile tedavi edildiğini, bunun sonucunda da kemiklerinin erimeye başladığını anlatırken; ‘‘1995'te Türkiye'yi krizden 6 ayda çıkardım. Gümrük Birliği'ne soktum’’ diyor.)

Hiç hata yapmadınız mı?

- Ekonomide yapılan hatayı vatandaş öder. Ben siyasette hata yaptım ödedim.

Türkiye'nin borcu...

- Görevi bıraktığımız 1997'ye kadar Türkiye'nin borcu 100 milyar dolardı. Bugün 208 milyar dolar. Yani bizim olmadığımız 5 yılda 108 milyar arttırdılar. Bugün vergiler, faizleri bile ödemeye yetmiyor. Bu tabloya bakıp bizi suç ortağı yapıyorlar ve aynı kefeye koyuyorlar diğer partilerle.... Biz bunların dışındayız.

MEDYA TAYYİP'E PRİM VERİYOR

Çiller
anlatımına devam ediyor:

- Bu arada bunlar yetmezmiş gibi bir de Tayyip ve Cem'i getirdiler. Şu gazetelerin manşetlerine bakın. Gerçekten ayıp ve yazıktır... ‘Bu filmi görmüştük’ ne demek? Yani AKP'yi Menderes, Özal ve Demirel'le bir tutarsan milletten ne beklersin? Bunu yazmakla millete, 'Menderes+Özal+Demirel= Tayyip' demek mi isteniyor? Ayıptır. Öbür manşet de;'4 koltuk için türbansız liste'... Vallahi gene yazık... Beş yıldır yürüttüğümüz hazırlıklarımıza; kadrolarımıza, programımıza üzülüyorum bu manşetleri görünce. Bu gazeteler aslında Tayyip'i, Cem'i, Baykal'ı TV'lerde karşıma çıkarmaları için manşet atmaları lazım ama yazmazlar. Bize, iktidara geldiğimizde 5 yılda yaratacağımız 225 milyar dolarlık kaynakla ülkeyi nasıl ayağa kaldıracağımızı sorup öğrenmeleri gerek ama nerede?... İşte bu yüzden kararsızların oranı %50'ye yükseldiğinde medyaya düşen görev herkesi bir platforma çekip tartıştırmaktır. Demokrasi budur... Kimin ne olduğu bilinmelidir. Çünkü sokaktaki kararsızlar, özellikle kadınlar kocalarından korktukları için konuşamazlar. Ama kadınlara borcumu ödeyeceğim, onları sigortalı yapacağım.

Peki anketler...

- Hiçbir ankete inanmıyorum. Millet şaşırdığından iyi mi kötü mü ayıramıyor.

Zorbalık

Derya Tuna ve Tatlıses...

- Zorbalık bu. İnsanlıkla ve insan haklarıyla bağdaşmayan bir olay. Bizler tepki gösteriyoruz ama bu konuda gazetecilerden de cesaretli yazılar bekliyoruz.

Bahçeli'ye sorun

Genç Parti...

- Ben Genç Parti diye bir partiyi Anadolu'da göremiyorum. Ama büyük şehirlerde var. GP'yi asıl o yazıyı imzalamayan Devlet Bahçeli'ye sorun!

Seçim harcamaları...

- (Aktuna ‘‘Biz bayrak almaya para bulamıyoruz’’ diyor.) AKP'nin seçim harcamaları 20 milyon dolardan fazladır.

Tarikatlar...

- Biz herkese kucak açıyoruz. Mağdur çoğunluğu alıyoruz. Mezhep, din ve etnik kökene bakmayız; kitle partisiyiz.

1. parti çıkarız

MGK...

- Olağanüstü hal, savaş kararı alınırsa seçim ertelenebilir. Ama ihtimal vermiyorum. Savaş ihtimalini çok az görüyorum.

3 Kasım...

- Biraz gayretle birinci parti çıkacağız. Bunu bekliyorum. AKP ve CHP ikinci veya üçüncü sırada yer alabilirler. Diğerleri baraj altında kalır.

İktidar partileri...

- Bir şeylere ihtiyaç duydukları açık. Özellikle de milleti etkileyen manşetlere!.. Canımızı dişimize taktık, mücadele veriyoruz. Medya bizim çalışmamızı da görmeli.
Yazının Devamını Oku

Sakarya’da Ata’nın büstlerine saldırı

17 Ekim 2002
<B>ATATÜRKÇÜ </B>Düşünce Derneği <B>Sakarya </B>Şubesi Başkanı <B>Berrin Ergin,</B> <B>Sakarya'</B>nın <B>Kocaeli</B> İlçesi'nde, <B>Atatürk</B> İlköğretim Okulu, Çok Programlı Lise ve <B>Beşevler </B>İlköğretim Lisesi'ndeki büstlerin geçen cuma gecesi yerinden sökülerek kırıldığını bildirdi.Ergin dün bu olayı anlatırken çok üzgündü; saat 14.00'te bir basın toplantısı yapacağını söyledi. Aradan beş gün geçmesine karşın 'cumhuriyet'in bekçilerinden hálá bir tavır görememişti. ‘‘Biz de oradan duyarlı bir vatandaşın ihbarı ile haberdar olduk. İlçeye gittik. Herkes korkuyor, bir şey söylemek istemiyor. Kaymakamla, jandarma karakol komutanlığı aracılığıyla görüşmek istedik, reddedildik. Emniyet müdürü soruşturma aşamasında bilgi veremem diyor. Büstün biri dere yatağında bulunmuş.

Kimler yapabilir bunu?..

İlçede 1999'da da benzer bir saldırı olmuş, ama dosya kapatılmış... Gerici güçlerin egemenliği artarak sürüyor; Türkiye'de mesela 72 tarikat varsa, 72'si de burada diyebilirim. Biz sustukça daha da azıyorlar. Onları aydınlatıp direnemezsek daha başka da saldırılar olacaktır.

Ne yapılabilir?

Cumhuriyet güçlerinin karşı koymaları gerekir. Yani olayın geçtiği ilçenin kaymakamı, emniyet müdürü, jandarma komutanı ve Sakarya Valisi haince saldırıya karşı anında tepki göstermeliydi. Ne yazık ki, cumhuriyetin nimetlerinden yararlananlar, bir makama getirilenler olay karşısında suskun kalabilmektedir. Anladığımız kadarıyla olayın yerel basında yer alması bile engellenmek isteniyor. Olayı örtbas etmek isteyenler olabilir, onları uyarıyoruz; başta genel merkezimiz olmak üzere bu haince saldırıyı unutturmayacağız.

Ne olacak bu Üsküdar Belediyesi’nin hali


KADIKÖY'den bir okurumuz, Üsküdar Belediyesi'nde dönen dolapları anlatıyor: Kadıköy Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde geçen hafta yapılan gösterileri organize etmekten tutuklanan SP'li bir 'tarikatçı-siyasetçi' var: Üsküdar Belediye Başkan Yardımcısı Necmi Aköz.

Belediye Başkanı Yılmaz Bayat'ın en yakın adamıdır; Üsküdar'da 'pantoloncu Necdet' olarak tanınan babası ise oğlunun aksine AKP'ye geçmiştir.

Bu kişi militan mıdır, yoksa bir kamu görevlisi midir?

Belediyenin birçok usulsüz işlemi bulunmakta, kanun ve nizam tanınmamaktadır. Başkan Yılmaz ve yandaşları hakkında yapılan şikáyetler ne yazık ki, belirli güçlerin katkısıyla dikkate alınmamakta, korunup kollanmaktadır.

Bizler ne yapalım, mafya mı olalım?

İçişleri Bakanlığı kanalından bir şey çıkmıyor; yargıdan zaten umudumuzu kesmiş durumdayız.

Gerektiğinde ANAP'lılar da menfaat uğruna bunlarla işbirliği yapıp Yılmaz Bayat'ı kolluyorlar.

Elimizdeki dosyaları Genelkurmay'a veya MGK'ya mı gönderelim; Üsküdar'a kim dikkat çekecek. Yeşil adına bir şey kalmadı. Her taraf tarumar edildi. 7.5 metrelik irtifalar, Büyükşehir tarafından daha onaylanmamışken, 12.5 metreye çıkarıldı.

Üç din adamından AB’ye dersler


SİLİVRİ Klasis Otel'de geçen hafta sonu Türkiye Araştırmalar Merkezi tarafından düzenlenen ‘‘Türkiye-ABD İlişkileri ve Almanya'nın Rolü’’ konulu sempozyumda Türkiye'deki din adamları bir araya geldiler.

Türkiye, farklı bir kültürden geldiği için Avrupa'ya ait değildir biçimindeki görüşlere de iyi bir yanıt oldu bu buluşma. İstanbul Rum Ortodoks Patriği I.Bartholomeos, Türkiye'siz bir Avrupa'nın eksik bir Avrupa olacağını söyledi ve ‘‘Bu coşkulu ulus, Avrupa yolculuğuna emin adımlarla ve de inançla çıkmıştır. Elbette hedefine varacaktır’’ dedi. Türkiye Ermeniler Patriği Patrik Mesrob II, AB'ye üye olmak Türk insanının hakkıdır dedikten sonra şöyle konuştu: ‘‘Türkiye'deki Ermeni cemaati de Türkiye'nin AB'ye kabul edilme sürecinin önemli adımlarından olan tarih belirleme safhasının 12 Aralık'ta olumlu gerçekleşmesini arzulamaktadır.’’ Diyanet İşleri Başkanlığı görevlisi Mehmet Bayraktar, İslam dininin evrensel bir değer taşıdığını vurguladı; bu nedenle Türkiye'nin farklı bir kültürden geldiği için AB'ye alınmadığı yönündeki görüşleri haksız bulduğunu dile getirdi.

Üç din adamı, Türkiye'nin AB üyeliğinden yana olduğuna göre Avrupa'nın bundan çıkaracağı dersler yok mudur?

‘Reis’ler konuşsa...


‘SİNAN Aygün, Prof. Aydın Yücetürk'ü üzmüş’ başlıklı yazımız üzerine birçok not aldık... Sinan Aygün'den yakınan bu kadar çok kişi olduğunu sanmıyorduk.

Balgat tarafında genel merkezi olan bir partinin üyesi olduğunu anlatan bir okurumuz şunları söyledi: ‘‘Sinan Aygün'ün usulsüzlükleri sadece bu kadar değildir. Kendisine şimdilik iki soru yöneltmek istiyorum:

- Çankaya GOP semtindeki binasının iskánını belediye neden vermiyor?

- Yenimahalle Çay Yolu'ndaki binalarının iskánını neden alamıyor?

Ah iki belediye başkanı ve daha başka 'birisi' bir konuşsa...’’


İRTİCA VE DİN


‘DİN inançtır ama irtica gericiliktir. Türkiye‘de bugün yaşadığımız çatışmaların aydınlanmanın hálá süregelen çelişkisinden doğduğunun farkında mıyız? Kurulduğu tarihten beri İstanbul Üniversitesi aydınlanma devriminin üniversiteye yansıması olmuştur. Bu cüppeyi bana verenlere de, irticayı üniversitenin kapısından içeri sokmadıkları için müteşekkirim.‘

(İ.Ü. Senatosu tarafından verilen fahri doktora unvanını Rektör Kemal Alemdaroğlu'nun elinden alan gazeteci-yazar İlhan Selçuk)

Maslak inletiyor


MASLAK yolundaki su borusu döşeme çalışmaları aylardır bitmiyor. İSKİ'den daha 6 ay süreceği gibi cevaplar veriliyor. Sabah ve akşam Sarıyer, Kilyos ve Boğazlar'da oturan insanların tek ulaşım yolu olan bu yoldan geçmek için bir saate yakın zaman kaybı oluyor. Bu süre içinde 2 km'lik yolda binlerce araç boş yere yakıt tüketiyor. Ayrıca bizler de zehirleniyoruz. Bu sürücülere manevi bir işkencedir. Trafik Müdürlüğü niye trafik akışını rahatlatacak bir çalışma yapmamaktadır.

Osman KAHYAOĞLU SARIYER

Biliyor musunuz?


SELAMET-Refah-Fazilet geleneğinin oy deposu olarak gördüğü İskenderpaşa cemaatinin kendilerinin AKP'nin yanında gösterilmesinden rahatsız olduklarını, AKP ile ilgilerinin olmadığını göstermek için 'Sağduyu' adında bir parti kurduklarını ve genel başkanlığını da cemaatin lideri Nurettin Coşan'ın üstlendiğini, biliyor musunuz?

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Depremlerden sonra yıkılan binalar ve prefabrik alanların belediye sınırları dışında yapılması nedeniyle su gelirleri tamamen yok oldu. Gelirler azaldıkça vergi ve SSK borçları birikti. Şimdi iflas aşamasına geldik.’’

(Düzce Belediye Başkanı Ruhi Kurnaz)

MESAJ


YILLAR önce sattığım arabamın (1974 Pontiac-Formula (Trans-Am) 01 EV 005) zaman içinde biriken borçları yüzünden icralık oldum. Motor No 35 48 28 YA, şasi no 2487N4N 123917. Bilgi veren olursa sevinirim. 0322-3631211.

Yusuf Savaş KÜRKLÜ-ADANA

DİGİTÜRK'ün Şişli Halaskargazı Caddesi'ndeki avukatının hesabı ile bizlerin hesabı bir olmuyor. Abonelere çok borç çıkarılıyor. Faizler yükleniyor ve sonunda icra takipleri başlıyor. Bu ekonomik koşullarda bu avukatlık bürosunun yaptıkları vicdansızlıktır.

Aykut OĞUZ-İSTANBUL
Yazının Devamını Oku

Bataklıkta Vivaldi

16 Ekim 2002
<B>‘SONRA 9 Eylül'de İzmir'e girdik / bir nefer /yanan şehrin kızıltısı içinden gelip /öfkeden, sevinçten, /ümitten ağlaya ağlaya /güneyden kuzeye /doğudan batıya /Türk halkıyla beraber /seyretti /İzmir rıhtımından Akdeniz'i...’</B>İzmir'in esaretten kurtuluşunu Nazım Hikmet böyle anlatıyor. Büyükşehir Belediyesi büyük şairi unutmamış; 9 Eylül'de, heykeltıraş Tankut Öktem'in yaptığı heykeli, bu aydınlık ve çağdaş kentin Kültürpark'ına dikmiş...

Dün ise Körfez'in 'kurtuluş bayramı' vardı.

Narlıdere'
de İzmir Güneybatı Atıksu Arıtma Tesisi, DSP'li iki bakanın katılımı ile açıldı. Böyle bir açılışta gözler Ecevitler'i aradı. Koku ve kirliliği ortadan kaldıran dev bir proje; Çiğli'deki ana merkezle birlikte kollektör hattı 65 km'yi buluyor. Yani artık İzmir'in evsel ve endüstriyel atıkları Körfez'e verilmiyor. 1970'lerden beri denize girilmeyen Körfez'de çipura görülmesi heyecan yaratıyor. Nitekim, kokusuz 'mavileşen' sularda yelken kullananları ve sörf yapanları biz de ilgiyle izledik.

600 MİLYON DOLAR

Büyükşehir Belediye Başkanı Piriştina ‘‘Artık Körfez'de arıtılmayan atıksu yok, kötü koku yok, kuşlar, balıklar ve hayat var’’ dedi. 20 yıldan beri yapılan harcama toplam 600 milyon dolar... Aslında 1960'lı yılların sonunda düşünülmüş bu proje; daha sonra parasal kaynağı Yüksel Çakmur bulmuş; kendi ifadesine göre 500 milyon doları da Burhan Özfatura harcamış. Son arıtma bölümünü bitirmek de Piriştina'ya nasip olmuş... 140 milyon dolar harcanan son projeye Vali Alaaddin Yüksel 'Cumhuriyet Projesi', Kültür Bakanı Prof. Suat Çağlayan da 'Devrim Projesi' adını verdiler. Vali'nin, cumhurbaşkanı ve bakanlara verilen bir şildi ilk kez bir belediye başkanına sunması Piriştina'yı haklı bir sevince boğdu. Yerli kaynakla yapmış bu yatırımı... Rantçı bazı belediyelerin aksine dış kredi kullanmamış, Hazine'ye de yük olmamış.

286 OKUL ONARILDI

Piriştina,
Ege Ordu Komutanlığı'ndan, Çakmur ve Özfatura dahil herkese teşekkür etti. Törene katılan Özfatura, bir gazetede yer alan eleştirilerini hatırlattığımızda ‘‘Allah Piriştina'nın yardımcısı olsun’’ demekle yetindi. Ayrıca, ‘‘Körfez'e yeşil kuşak yerine ilerde her halükárda yine otoyol yapılacaktır’’ diyerek geçmişteki ısrarını sürdürdü.

Piriştina ise kendisine güvenli ve rahat görünüyordu. DSP'den ayrılıp, bazılarının umutlandığı gibi CHP'ye girer mi; Ecevitler başta kaldığı sürece buna 'hayır' demek gerekiyor.

Büyük kanal projesinin bir parçası olan Güney aksını kapsayacak 3. etap ile metronun Karşıyaka aksını merkeze bağlayacak yeni hattın yatırımını düşündüğünü söyledi. Piriştina İstanbul'da pek görmediğimiz şekilde yağmur suyu hatları döşemiş; İzmir'de artık sel baskını görülmeyecekmiş...

İzmir'i iyi bilen meslektaşımız Nejat Seçen ‘‘Piriştina'nın Milli Eğitim'le yaptığı anlaşma sonucu bugüne kadar 286 okulu belediye şirketlerine onarttığını da unutma. Böyle bir uygulamayı Şişli Belediyesi dışında başka hiçbir belediye yapmıyor’’ dedi.

Bir grup gazeteci ile 'yeşil kuşak' projesi olarak adlandırılan Kordonboyu'nu gezdik. Bayraklıdaki yılların bataklığı Meles Çayı deltasındaki ağır koku artık yok. Kokteylde Vivaldi dinledik.

KARASI DA VAHİM

İzmir
Körfezi kimliğini bulmaya başlarken kara coğrafyası, İzmir'in gün geçtikçe kentlikten çıkıp daha da gecekondulaştığını gösteriyor. Körfez'den İzmir'i gördüğünüzde açıkça irkiliyorsunuz. Beton yığını 180 derecelik ufuk çizgisini kaplamış... Tek yeşil alan göremiyorsunuz. Kültürpark bile sıkışmış kalmış kentin ortasında.

Sadece Konak'ın nüfusu 1 milyon olmuş... Arıtma kadar konutların da rehabilite edilmesi gerekmiyor mu? 2.168 dolarlık milli gelirle bunlar olur mu? Mümkün değil.

Önce tahrip edip, kirletiyor, sonra da masraflı projelere seviniyoruz!

Körfez’den İzmir’i seyretmek!


‘SONRA 9 Eylül'de İzmir'e girdik / bir nefer /yanan şehrin kızıltısı içinden gelip /öfkeden, sevinçten, /ümitten ağlaya ağlaya /güneyden kuzeye /doğudan batıya /Türk halkıyla beraber /seyretti /İzmir rıhtımından Akdeniz'i...’

İzmir'in esaretten kurtuluşunu Nazım Hikmet böyle anlatıyor. Büyükşehir Belediyesi büyük şairi unutmamış; 9 Eylül'de, heykeltıraş Tankut Öktem'in yaptığı heykeli, bu aydınlık ve çağdaş kentin Kültürpark'ına dikmiş...

Dün ise Körfez'in 'kurtuluş bayramı' vardı.

Narlıdere'
de İzmir Güneybatı Atıksu Arıtma Tesisi, DSP'li iki bakanın katılımı ile açıldı. Böyle bir açılışta gözler Ecevitler'i aradı. Koku ve kirliliği ortadan kaldıran dev bir proje; Çiğli'deki ana merkezle birlikte kollektör hattı 65 km'yi buluyor. Yani artık İzmir'in evsel ve endüstriyel atıkları Körfez'e verilmiyor. 1970'lerden beri denize girilmeyen Körfez'de çipura görülmesi heyecan yaratıyor. Nitekim, kokusuz 'mavileşen' sularda yelken kullananları ve sörf yapanları biz de ilgiyle izledik.

600 MİLYON DOLAR

Büyükşehir Belediye Başkanı Piriştina ‘‘Artık Körfez'de arıtılmayan atıksu yok, kötü koku yok, kuşlar, balıklar ve hayat var’’ dedi. 20 yıldan beri yapılan harcama toplam 600 milyon dolar... Aslında 1960'lı yılların sonunda düşünülmüş bu proje; daha sonra parasal kaynağı Yüksel Çakmur bulmuş; kendi ifadesine göre 500 milyon doları da Burhan Özfatura harcamış. Son arıtma bölümünü bitirmek de Piriştina'ya nasip olmuş... 140 milyon dolar harcanan son projeye Vali Alaaddin Yüksel 'Cumhuriyet Projesi', Kültür Bakanı Prof. Suat Çağlayan da 'Devrim Projesi' adını verdiler. Vali'nin, cumhurbaşkanı ve bakanlara verilen bir şildi ilk kez bir belediye başkanına sunması Piriştina'yı haklı bir sevince boğdu. Yerli kaynakla yapmış bu yatırımı... Rantçı bazı belediyelerin aksine dış kredi kullanmamış, Hazine'ye de yük olmamış.

286 OKUL ONARILDI

Piriştina,
Ege Ordu Komutanlığı'ndan, Çakmur ve Özfatura dahil herkese teşekkür etti. Törene katılan Özfatura, bir gazetede yer alan eleştirilerini hatırlattığımızda ‘‘Allah Piriştina'nın yardımcısı olsun’’ demekle yetindi. Ayrıca, ‘‘Körfez'e yeşil kuşak yerine ilerde her halükárda yine otoyol yapılacaktır’’ diyerek geçmişteki ısrarını sürdürdü.

Piriştina ise kendisine güvenli ve rahat görünüyordu. DSP'den ayrılıp, bazılarının umutlandığı gibi CHP'ye girer mi; Ecevitler başta kaldığı sürece buna 'hayır' demek gerekiyor.

Büyük kanal projesinin bir parçası olan Güney aksını kapsayacak 3. etap ile metronun Karşıyaka aksını merkeze bağlayacak yeni hattın yatırımını düşündüğünü söyledi. Piriştina İstanbul'da pek görmediğimiz şekilde yağmur suyu hatları döşemiş; İzmir'de artık sel baskını görülmeyecekmiş...

İzmir'i iyi bilen meslektaşımız Nejat Seçen ‘‘Piriştina'nın Milli Eğitim'le yaptığı anlaşma sonucu bugüne kadar 286 okulu belediye şirketlerine onarttığını da unutma. Böyle bir uygulamayı Şişli Belediyesi dışında başka hiçbir belediye yapmıyor’’ dedi.

Bir grup gazeteci ile 'yeşil kuşak' projesi olarak adlandırılan Kordonboyu'nu gezdik. Her yer yemyeşil ancak yaşamsal ve sportif etkinliklerin daha da artırılması gerekiyor sanırız.

KARASI DA VAHİM

İzmir
Körfezi kimliğini bulmaya başlarken kara coğrafyası, İzmir'in gün geçtikçe kentlikten çıkıp daha da gecekondulaştığını gösteriyor. Körfez'den İzmir'i gördüğünüzde açıkça irkiliyorsunuz. Beton yığını 180 derecelik ufuk çizgisini kaplamış... Tek yeşil alan göremiyorsunuz. Kültürpark bile sıkışmış kalmış kentin ortasında.

Sadece Konak'ın nüfusu 1 milyon olmuş... Arıtma kadar konutların da rehabilite edilmesi gerekmiyor mu? 2.168 dolarlık milli gelirle bunlar olur mu? Mümkün değil.

Önce tahrip edip, kirletiyor, sonra da masraflı projelere seviniyoruz!

Körfez’i imar rantı kuşatması kirletti


MİMARLAR Odası eski Başkanı ve yazar Oktay Ekinci:

Körfez'in ölümcül kirlenmesindeki temel neden, İzmir'in kıyı mimarisini de aynı süre içinde yok eden, aşırı rant hırsının eseri yoğun yapılaşmaydı. Bu nedenle temizleme projesi de yıllar sürdü ve çok masraflı oldu. Bu projeyi sürdüren daha önceki belediye başkanları, eğer bir yandan da imar yağmasına ödün vermeselerdi, belki de bu kadar da gecikilmeyecekti. Hem arıtma projlerini sürdürüp, hem de Körfez'in kirlenme nedeni olan yoğun yapılaşma baskısına devam ettikleri için sonuca ulaşmadılar. Şimdi Ahmet Piriştina'nın ipi göğüslemesinin nedeni ise sadece projenin son aşamalarını gerçekleştirmek değildir... Piriştina, aynı zamanda imar yağmasını ve kirletici yoğun yapılaşma furyasını da durdurdu. Bu farkın unutulması vefasızlık olur ve başarının ardındaki 'kent kültürünü' yadsımak anlamına gelir.

Balık artarsa sevinirim


MİMAR Aydın Boysan:‘‘Ben İzmir'den evlendim. Körfez'deki iş parlak bir olay, çok sevindim. Bunun için geldim. İzmir Körfezi'nin, İstanbul'da Haliç'in temizlenmesi bir görevdir. Hangi insanlar yapacak bunu? Politikacılar! Onların attıkları nutuklar bana vız gelir; balık artarsa inanın sevinirim, yoksa gerisi palavradır. Çünkü hayvanlara insanlardan fazla inanıyorum, hele seçim zamanı...’’

İskenderiye’den güzel


ŞAİR ve yazar Özdemir İnce:

‘‘Ben de İzmir damadıyım. 11.8.1961'de ilk geldiğimde Bayraklı sahili kokuyordu. Şu anda denizden (Bergama vapuru) İzmir'e bakıyorum; Akdeniz'in en güzel şehri; İskenderiye'den de, Barcelona'dan da, Kazablanka'dan hele Marsilya'dan çok daha güzel. Bu günden sonra da, karadan bakıldığında Körfez'in denizi daha güzel olacak. Bana birkaç hayatın olsaydı nerede yaşamak isterdin diye sorulsa İzmir, Mersin ve İskenderiye'de aynı anda yaşamak isterdim derdim.’’
Yazının Devamını Oku

Sinan Aygün Prof. Yücetürk'ü nasıl üzmüş...

15 Ekim 2002
<B>ANKARA'</B>nın önde gelen ortopedistlerinden Prof. <B>Aydın Yücetürk, </B>16.9.2000 tarihinde <B>Gaziosmanpaşa </B>Vedat Dalokay Caddesi 75/12 adresinde inşaat halindeki bir binada 487 metrekare dubleks bir daire satın alır ve yaklaşık sekiz ay sonra daireye yerleşir. Binanın müteahhidi Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün... Bir dönem Türk lirasını korumak için dolara karşı kampanya yürüten Aygün, Prof. Yücetürk'ten 250 bin dolar peşin para alır.

Alım-satım sözleşmesi arsa tapusu üzerinden kat irtifakı ile yapılır. Ticaret Odası Başkanı ile iş yaptığı için aklına hiçbir art niyet gelmez hocanın...

Prof. Yücetürk evine yerleştiği için çok mutludur. Gelgelelim, 13.5.2002 tarihinde Çankaya Belediyesi'nden yapılan bir bildirimde sahibi olduğu daireye iskan izni alamayacağını öğrenir.

Ertesi gün mahkemeye başvurarak tespit yaptırır ve 70 metrekarelik bölümün kaçak olduğu saptanır.

AYIPLI MALA DAVA

Ortaya çıkan gerçek şudur:

Müteahhit, inşaat öncesinde belediyeden inşaat iznini almış, ancak sonradan onaylı planda olmayan 70 metrekarelik bir genişlemeye gitmiş, bunun için tadilat projesi de sunmamıştır. Belediye de bu durumu fark edip işlem başlatmıştır.

Prof. Yücetürk, 17.9.2002 tarihinde belediyeden bu kez yıkım tebligatını aldı. Yaptığı itiraz üzerine Çankaya Belediyesi kendisine bir ay ek süre tanıdı.

Prof. Yücetürk şimdi ne yapacağını bilmiyor. Evinin 70 metrekarelik bölümünü yıkmakla evden çıkmak seçenekleri arasında sıkışıp kalmış durumda.

Prof. Yücetürk, sonunda mahkemeye gitmeye karar verdi ve Sinan Aygün aleyhinde 'ayıplı mal satma ve evin geri iadesi' için dava açtı.

Bakalım, adalet bu işe ne diyecek?

En önemlisi de yolsuzluklara karşı verdiği mücadele ile kamuoyunda saygın bir yer edinen Sinan Aygün ne diyecek?

IMF’ye oy


1999 seçimlerinde IMF'ye oy vermiştim. Káğıda IMF yazıp sandığa atmıştım. Aslı dururken kopyalarını desteklemedim.

3 Kasım'da yine IMF'ye oy vereceğim. Ama ellerim titreye titreye, yüreğim yana yana...

Dilerim bu son olur.

Bir daha oy vermek zorunda kalmam.

Süleyman EKİM

İhtiyatlı davranmak polise düşer


ÇUKUROVA Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ünal ile konuşuyoruz:

Adana'da polislerin eşini sokakta bıçakla delik deşik eden çılgın Aydın Kara'yı seyretmesi tartışması bitmiyor.

Ne denirse densin polis doğru olanı yaptı, ihtiyatlı davrandı. Çünkü olayın failinin ikna edilmesi zor bir durumdur. Bu durumlarda uzman bir hekimin bile kişiyi eyleminden vazgeçirmesi zordur. Polis ekiplerinden böyle bir başarı beklemek yanlış olur.

Kendisini kaybetmiş durumdaki bir insanı ikna etmek...

Yine bizlere düşüyor. Ama bizler sihir yapmıyoruz. Psikolojik sorunları olan insanları normale döndürmek uzun bir tedavi sürecini gerektirir. Belli ki bu kişi de ciddi psikolojik sorunları olan biri... O anda ne polisin ne de uzman bir hekimin yapabileceği bir şey yoktur. Polis doğru bir tutum sergilemiştir. Çünkü kadının hayatı söz konusu. Yanlış bir davranışta bulunmaları halinde adamın kadını öldürmesi an meselesidir. Emniyet güçleri temkinli davrandılar. Polis kullanmaları halinde herhangi birinin ölümüne neden olabilirlerdi. Bu da olayların daha istenmeyen boyutlara ulaşmasına neden olurdu.

Annenin durumu...

Fiziksel yaraları zamanla iyileşir, ancak çocuğun iç dünyasında açılan yaraların kapanması çok zordur. Çocuğa yakınlarının ve devletin mutlaka sahip çıkması gerekir. Uzun süre uzman kontrolünde kalmalı ve davranışları izlenmelidir.

Alkol ve madde bağımlılığı etken midir bu olaylarda...

Muhakkak. Bu tür insanlar şiddet eğilimi gösteriyorlar. Ayrıca, ekonomik kriz ve göç gibi sorunlar tabii ki insanların psikolojisi üzerinde önemlidir. Ancak bu derece vahşete varan olayların mazereti olarak asla gösterilemez. Bu tip olaylar patolojik sorunların sonucudur. Bu insanlar psikolojik açıdan hasta insanlardır. Bu insanların ikna ya da telkinle eylemlerinden vazgeçirilmeleri söz konusu olamaz. Mutlaka uzun süreli tedavi yöntemleri uygulanmalıdır.


Konduk’a nasıl kazık atıldı


EMLAK almak için Cemil Topuzlu Caddesi'nde Migros'un karşısındaki Koç Gayrimenkul Finansal Danışmanlık Hizm. Ltd. Şti.'ne başvurduk. Gösterdikleri dairelerden birine karar verip fiyatında anlaştık. Ev Kandemir Konduk'un eviydi. Emlakçılar daha önce beraber iş yaptıkları bir kadını alıcı gibi gösterip Kandemir Konduk'a giderek bize verilen fiyattan 10 milyar daha ucuza işi bağlamışlar. Ertesi gün bir saat ara ile tapu, önce o hanıma sonra da bize devredildi. Böylelikle bizler 10'ar milyar kaybederken aradaki emlakçı kendi komisyonu ile beraber 15 milyar kazandı. Bu tamamen bizlerin sırtından kazanılmış haksız bir kazançtı. Emlakçının görevi satıcının malını en iyi şekilde pazarlamak, alıcının da menfaatini korumak olmalıdır. Zaten komisyonu ödenecek olan emlakçı kendi görevini kötüye kullanmış ve tamamen haksız bir kazanç sağlamış olmaz mı? Bu bir yolsuzluk değil midir? Bu emlakçılar ne vergi verir ve kazançları nasıl tespit edilir? Bunları şikayet edecek bir merci var mıdır?

Seza GÜRAN

Parkta manav


SULTANAHMET/ Cankurtaran meydanından geçerken inanılmaz bir manzara ile karşılaştım. Her gün yerli yabancı binlerce turistin geçtiği bu meydandaki iki parktan küçük olanına bir manav açılmıştı. Gözlerime inanamadım. Tabi ruhsatı falan da yok. Olsa zaten o ruhsatı veren makamı hemen mahkemeye veririm. Düşünebiliyor musunuz; mahallenin çocukları gençleri yararlansın diye düzenlenen bir park manav olabiliyor. Edindiğim bilgiye göre manavı açan şahıs veya yakını Eminönü Belediye Meclisi'nde üye imiş. Bu ne vurdumduymazlıktır? Çakır, Gürtuna ve Kibiroğlu haberiniz var mı?

Nihan SARAYLI BEŞİKTAŞ


Biliyor musunuz?


KOCAELİ'nde TEM ile E-5 arasındaki barakalarda oturan depremzedelerin, milletvekili adaylarına ekonomik sıkıntılardan çok'konutların arasının kontraplakla bölünmüş olmasından ötürü' sesten rahatsız olduklarını, eşleriyle sevişemediklerini, bu nedenle kalıcı konutlara bir an önce yerleşmeyi istediklerini söylediklerini...

YURT Partisi'nin programını Merkez Bankası eski Başkanı Prof. Bülent Gültekin ile Prof. Bilge Yılmaz, Doç. Gökhan Çapoğlu, eski Orman Bakanı ve Adana Milletvekili Arif Sezer, Bolu Milletvekili Dr. Ersoy Özcan, Av. Turan Karakaş, Doç. Hasan Ünal, İlhan Tüzün ve Doç. Nusuh Ekinci'nin yazdığını; Pensilvanya Üniversitesi'nde finans dalında dersler veren Prof. Gültekin ile Prof. Yılmaz'ın Türkiye'ye gelerek Tantan'la birlikte seçim çalışmalarına katıldıklarını...

Biliyor musunuz?

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘İktidara geldiğimiz takdirde 'nereden buldun' yasası çıkartacağız. Hortumcuların mallarına el koyup kamuya devredeceğiz.’’

(İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek)
Yazının Devamını Oku