Avrupa’yı unutuyoruz

DÜSSELDORF üzerinden Essen'e geldiğimizde, Türkiye Araştırmalar Merkezi Direktörü Faruk Şen üzüntülüydü.

Dün köşemizde yayınlanan ‘‘Kopenhag'da umut yok’’ görüşünü faksla Ankara'da Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz, Devlet Bahçeli, Deniz Baykal ve AB Genel Sekreteri Volkan Vural'a ulaştırmaya çalışıyordu.

Şen, Türkiye'de ciddi bir duyarlılık oluşması gerektiğini söyledi ve şu uyarıyı yaptı: ‘‘Aralıkta Kopenhag'da Türkiye için tarih alamazsak AB'ye tam üyeliği unutmamız lazım. Seçim konusuna dalan partilerimiz bu olayı hiç göz ardı etmemeli. Mesut Yılmaz ve Deniz Baykal bu konuya ciddi bir şekilde sarılmalı. Tren gerçekten kaçıyor. 2004'te Dublin zirvesinde yeni üye olacak 10 ülke artık bizi bu trene bindirmez. AB konusundaki emeklerimize gerçekten yazık oluyor.

* * *

Alman
Federal parlamento seçimleri üzerinden bir hafta geçti. Ekonomideki daralma ve 4 milyonun üzerindeki işsizlik gibi önemli sorunlar gündemdeki yerini koruyor. Yeni koalisyon görüşmelerinin ise 15 Ekim tarihine kadar sonuçlanması bekleniyor. SPD'ye yeniden iktidar yolunu sağlayan Birlik 90/Yeşiller; Dışişleri, Çevre Tüketiciyi Koruma ve Tarım Bakanlıklarından başka Sağlık Bakanlığı'nı da istiyor.

Çünkü Yeşillerin beklenmedik çıkışı ile koalisyonda daha etkin bir ağırlığı olacağı görülüyor.

Yeşiller denince Cem Özdemir'den de bahsetmek gerekiyor. Özdemir, Frankfurt'lu ‘tartışmalı' bir danışmanlık şirketinden aldığı düşük faizli borç ve ‘‘Miles & More’’ hakkını yakınlarına kullandırmasıyla ortaya çıkan tartışmalar nedeniyle genel seçimlerde milletvekilliği için adaylığını koymayacağını açıklamıştı.

Aday listelerinin daha önceden belli olması karşısında ismi listelerde doğal olarak yer aldığından 22 Eylül tarihinde yapılan seçimlere otomatikman girdi ve milletvekili seçildi.

Ancak Cem'in, ‘‘Söylediğim sözden geri dönmem mümkün değil’’ demesine karşın özellikle bazı Türk çevrelerinin ve kendisini sevenlerin başlattığı bir e-mail kampanyası dikkat çekiyor: ‘‘Özdemir milletvekilliği görevini bırakmamalı.’’

Cem Özdemir’in durumu


ALMANYA Yüksek Seçim Komisyonu, seçim sonrası milletvekillerine doğal olarak mektup göndererek görevi kabul edip etmediğini soruyor. Cem için bütün mesele burada düğümlenecek. Cem sözünde mi duracak yoksa belirli çevrelerin kampanyasının etkisinde kalıp milletvekilliğine devam mı diyecek?

Berlin'deki Türk çevrelerinde Türkler üçüncü milletvekilliğini kaybetmemelidir.

Gerçekten Cem için zorlu bir sınav haftası. Yeşiller'in oy oranını 7.5'ten 8.8'e çıkarması karşısında, istifadan geri dönmek mazur görülebilir mi?

Etik değerler unutulur mu?

Cem Özdemir istifa etse bile, ‘‘medya dünyası’’nda yer alabileceği, yaz başındaki ‘skandal'dan sonra Federal Meclis ‘‘Bundestag’’ı kafasından çoktan sildiği, yakınları tarafından ifade ediyor.

Girişimciler fuarı


ALMANYA'da Türk girişimci sayısı bugün 60 bini bulmuş. Gerek uyum sorunu gerekse Almanya'nın ekonomik politikalarında bu unsur önemli bir rol oynuyor. Türkler arasındaki girişimciliğin artış oranı, nüfus artış oranının 2 misli olduğu belirtiliyor.

Serbest çalışan Türklerin oranı bundan 7 yıl öncesine göre yüzde 2.5 iken şimdi yüzde 7'ye çıkmış. Bunun çeşitli nedenleri var: Girişim dalgasının oluşturduğu dinamizm, sosyal yapıya yönelik dönüşüm, etnik pazardaki talebin boyutu ve riskten çekinmeme eğilimi...

İşte Essen'de önceki gün açılan Girişimciler Fuarı, girişimci ruhu taşıyan ve risk alabileceklere, ekonomideki tıkanıklık karşısında yeni bireysel seçenekler sunuyor. Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) Yabancı Girişimcileri Destekleme Yöneticisi Yunus Ulusoy, ‘Almanya risk alabilecek girişimcilere acilen ihtiyaç duyuyor' diyor.

Özellikle Kuzey Ren Westfalya eyaletinde -18 milyon kişi yaşıyor, 900 bini Türk- maden ocaklarının kapanması ile doğan aşırı işsizlik sorunu, orta ölçekli işletmelerin yaygınlaştırılmasıyla giderilmeye çalışılıyor. Eyalet Ekonomi Bakanı Schwanhold, bireysel girişimcilikteki yüzde 5 oranındaki düşüşün ciddi bir sosyal kayıp olarak değerlendirildiğini söylerken; akıl üreten ve proje sunana her türlü kredi olanakları sağlanacağını, bilgi ve yol gösterileceğini belirtiyor. Almanya'da genel işsizlik oranı yüzde 10 iken Türkler arasında bu oran yüzde 24'e kadar çıktığından, oluşan olanaklar Türkleri de epeyce etkilemiş.

Bir de bize bakın


GÜVENCELİ projelere öz sermayenin yüzde 10'unu koyana, yüzde 90'a kadar kaynak sağlanıyor. (Andreas Goldberk'in yönettiği meslek eğitim projesinde 2500 Türk eğitimden geçmiş.) Bu oran Hollanda ve Fransa'da 30/70, ABD'de 40/60 oranlarında. Almanya'da ekonomik daralmaya karşı nasıl bir psikolojik ve sosyal bir önlem alındığı daha iyi anlaşılıyor. Hele bizdeki duyarsızlığa karşı ne denmesi gerektiğini anlatmaya gerek var mı?

Acaba bizim TÜSİAD'ımızın, Ticaret ve Esnaf Odalarından, el sanatlarında 8 bin kişiye verilen ustalık belgesinin 40 bin kişiye istihdam sağladığından haberi var mıdır?

Kriz dönemlerinde insanların bir şey üretmeleri için, girişimcilik ruhunu teşvik etmek için yol gösterici olmuşlar mıdır?

Ne yazık ki hayır!

Su akar Türk bakar


BİZLERİN Almanya'daki Türk girişimcilerinden ve sivil toplum örgütülerinden öğreneceği çok şey var. Bakın size yaşanan bir tabloyu anlatalım. Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan, İzmir'deki bir konut projesinin arıtma tesisleri için 10 milyon Euro'luk hibe yardımı bulmuş. Alman makamlarıyla temasa geçmiş, ancak 1.5 yıldır Ankara'da bürokratik engellerle karşılaşmış. AB'de her yıl Türkiye'ye 130 milyon DM'lik hibe yardımı alınıyormuş. Ancak Türkiye yeterli miktarda proje sunmadığı için 2000 yılında 60 milyon DM'lik yardım kadük olmuş. Sosyal amaçlı kullanılan bu hibe kaynaklı paranın çekilmesi için Türkiye neden gereken gayreti göstermez; sorgulanması gereken konu bu.
Yazarın Tüm Yazıları