Yalçın Bayer

Almanya’da güzel şeyler de oluyor

29 Ocak 2003
<B>ALMANYA'</B>da yaşanan sel baskını <B>Türkiye'</B>de olsa bizler hemen belediyeyi suçlayarak lanetler yağdırır, sonra da plastik kovayla temizlemeye çalışırız. <B>Almanya'</B>yı son zamanlarda seller basıyor; vatandaşlar, ordu birlikleri ile kum torbalarından set oluşturarak suların önünü kesmeye çalışıyor; doğa ile nehir ve gölleri korumada özen gösteriliyor. İki ülkeden çaresizliğe karşı çözümler böyle.

Peki hangisi disiplinli ya da kadersiz toplum!

Köln'de yağmur çiseliyor; hava biraz daha soğuk olsa kar olarak düşecek.

Doç. Emin Gürses'le Köln'ün heybetli Dom Katedrali önünden o gün durgun akan Ren Nehri'nin kıyısına doğru yürürken bunları konuşuyorduk. Ren'den Kuzey Denizi'ne doğru akan suyun debisi Dicle ve Fırat'ı da dahil edin bizdeki tüm nehirlerin toplamından daha yoğun ve coşkulu akıyor.

Bizde yüksek kesimlerden gelen sel sularının oluşturduğu nehirler yok. Bu nedenle nehrimizde yük taşımacılığı yapılamıyor.

Romalılar tarafından 1300'lerde inşaatına başlanan ve son hali 1880'li yılların sonunda tamamlanan katedralin içi insanı ürkütmüyor değil... Bizim Sultanahmet Camii'ndeki sevimlilik yok burada. Gürses, ‘‘Dönemin egemen sınıfları dini bir baskı aracı olarak kullanırken, kiliselerini de ona göre yapmışlar’’ diye anlatıyor bu gizemli havayı.

Köln, ünlü karnavalına hazırlanıyor.

UĞUR MUMCU KÖLN'DE

Uğur Mumcu'
nun katledilişinin 10. yılında Uğur Mumcu'yu andık Köln'de... Sadece Mumcu değil Necip Hablemitoğlu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok ve Ahmet Taner Kışlalı'yı da... ‘‘Türk aydınlanmasının kayıpları’’ konulu panelin konuşmacıları Sakarya Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Emin Gürses, Avusturya-ADD Genel Başkanı Erol Güçlü ve bizdik... Almanya ve aynı zamanda Avrupa Atatükçü Düşünce Dernekleri Başkanı olan Dursun Atılgan çok güzel bir program hazırlamış... Köln Crowne Plaza Oteli'nin salonu doluydu. Atılgan, şunları söyledi:

‘‘Atatürkçü düşünceyi inançla ve kararlılıkla savunan, ülkemizde laiklik, çağdaşlık ve aydınlanma bayrağının dalgalanması için düşünce ve yazınsal anlamda tüm gücüyle çalışan aydınlarla dayanışmaya çok ihtiyacımız var.’’

Bu amaçla Türkiye'den davet ettikleri öğretim üyesi, siyasetçi ve kültür adamları ile sık sık bir araya geliyorlar. Çeşitli etkinlikler düzenliyorlar; Atatürk'le ilgili sergiler açıyor; bilimsel kitaplar yayınlıyorlar.

Panelde Emin Gürses, ‘‘Mustafa Kemal'i takip edin, Nutuk'u okuyun, doğru yolu bulursunuz. Çünkü onun talimatlarında, anlattıklarında izlemeniz gereken yol açıkça belirtilmiştir’’ dedi. Bu sözü çok alkış aldı Gürses'in... Viyana'dan gelen Erol Güçlü, ‘‘Cumhuriyet'i yeniden yaratmak zorunda olduğumuzu’’ söyledi. ‘‘Atatürkçüleri eritmek, yıldırmak istiyorlar. Bizi kalpaklarımızı takıp fişeğimizi kuşanmaya zorluyorlar.’’

Dursun Atılgan
yıllardır Türkler için Almanya'nın önemli bir bölgesinde Atatürkçülüğün yılmaz mücadelesini veriyor. İçini bazı şeyler buruyor ama şimdilik konuşmuyor.

TÜRKİYE'YE SORULAR

Panele katılanlar çok duyarlıydı, Türkiye'de neler olup bittiğini öğrenmek istiyorlardı. Soruları ‘‘zor’’du.

‘‘Dinsel gericilik bir siyasal sömürü aracı olmaya devam edecek miydi? Türkiye'de iktidara Nakşiler hükümeti denildiği doğru mudur?

JETPA, Yimpaş, Kombassan vs. hakkında bilinen belgeler ve gerçekler karşısında A.Gül hükümeti bir şey yapabilecek midir?

Erbakan'ın Milli Görüş'ü Tayyip Erdoğan'la çatışmaya girer mi?

Tayyip Erdoğan Kıbrıs'ı satar mı?

Türkiye burnunun ucundaki tehlikeleri neden görmüyor? Gücünü ve etkinliğini neden kullanamıyor? Bu hükümet bizi nereye götürür?’’

Hepsi zor sorular, iktidarı izlemek gerekiyor.

Bizi DİTİB yaktı


‘‘Holding'e para yatırmamızı Ortenau bölgesinde DİTİB'e (Diyanet İşleri Türk İslam Birliği) bağlı camilerdeki din görevlileri teşvik etti. Bu din görevlileri ‘Paranızı Türk bankalarına yatırmayın, Endüstri Holding'e yatırın. Hep sevap alırsınız, hem de Türkiye'de birkaç işsize ekmek kapısı açılır' dediler. Para toplarken binbir dil döken holding temsilcileri şimdi telefonlarımıza çıkmıyor.’’

(Fransa sınırındaki Kehl bölgesinde yaşayan vatandaşların, holdingin Kehl temsilcisi Muharrem Arpacı ve bazı DİTİB din görevlilerine tepkisinden...)

AB, Türkiye’ye ısınıyor


TÜRKİYE Araştırmalar Merkezi (TAM) Direktörü Prof. Faruk Şen, Brüksel'deki AB-Akdeniz diyalog toplantısından yeni dönmüştü. (Bu diyalog grubunun neyi amaçladığını yarın anlatacağız.) Kendisini Köln'den Essen'e geçtiğimizde ziyaret ettik. Şen, TAM'ın Türkiye'nin tam üyeliği halinde AB bütçesine yapacağı ekonomik etkileri araştıran bir projeyi sürdürdüğünü anlatıyor. Çiğdem Akkaya'nın yönetiminde yapılan bu araştırmanın ilk verilerine göre Türkiye, 2001 yılında AB'ye tam üye olsaydı; bütçemize 8.2 milyar Euro'luk net karşılıksız bir kaynak sağlayacakmış...

Böyle bir rakam ilk defa ortaya konuluyor.

Bilin ki... Bu Türkiye'nin 2001 yılında IMF'den aldığı yüksek faizli borcun yarısını oluşturuyor.

Türkiye'de hiçbir kuruluş bu konularda kafa yormuyor. Devlet de bir görüş oluşturmuyor, bir çalışma yapılmıyor.

Düşünün... AB, Türkiye'nin ekonomik boyutlarını, gelir dağılımındaki çarpıklığı ve vergi adaletsizliğini şimdiden araştırıyor...

Bu çalışma bir şeylerin işareti sayılabilir ama hemen kendimizi rehavete kaptırmayalım.

Akkaya'dan çarpıcı bir şey daha öğreniyoruz:

Almanya'nın genel nüfusu 82 milyon; 70 milyonu ise vergi mükellefi. Türkiye'nin nüfusu 68 milyon; vergi mükelleflerin sayısı 4.3 milyon...

İşte yoksulluğun en büyük göstergesi bu... Seçim döneminde öyle bol vaat atmak bu gerçekleri değiştirmiyor.

SOSYAL DEMOKRATLARIN TÜRKİYE'DEKİ SORUNU

AB
'nin merkezi olan Brüksel'de Türkiye'ye yönelik başka araştırmalar da var...

Bunların arasında gelir dağılımındaki çarpıklığın Türkiye kadar büyük olduğu bir başka ülke yok... Buna rağmen 15 AB ülkesi ve 13 aday ülke arasında, Türk sosyal demokratları %19 oranı ile en az oy alan sosyal demokrat partiyi oluşturuyor.

Bunu AB anlamakta güçlük çekiyor.

Türkiye gibi ülkelerde fakirleşen kitlenin sosyal demokrasiye oy vermeyip, AKP'ye oy vermesini uzmanlara soruyor. Uzmanlar da bunun cevabını bulmakta güçlük çekiyor. Acaba Türk sosyal demokratları bunun yanıtını nasıl veriyorlar?

Muhakkak ki bunun nedenini CHP Bilim ve Araştırma Bölümü, AB'ye anlatacaktır.
Yazının Devamını Oku

Demiryolu hesabı da yapın

28 Ocak 2003
<B>ANKARA'</B>dan emekli kontrolör <B>Burhan Durdu </B>yetkililere sesleniyor: 15 bin km duble karayolu yapımından ne olur? Yalnız 600 km demiryolu yapımı için de pay ayırın. Avrupa ile Asya kıtaları arası transit taşımayı artırmak için demiryolunda kuzeybatı demiryolu hudut kapılarımız ile Doğu ve Güneydoğu hudut kapıları üzerinde; mevcut eski demiryolu güzergáhında tadilat yapmakla beraber yaklaşık 600 km yeni kısaltma demiryolu yapılmalıdır. Yeni yapılacak demiryolu uzunluğu duble karayolu uzunluğunun 1/25'i (yirmibeşte biri) kadardır.

Arifiye-Ankara arası yapılmakta olan 260 km'lik hızlı tren demiryolunun 85 km'sinin % 75'i bitmiş, geri kalan % 25 için ise 2001 yılı birim fiyatına göre 10.5 trilyon TL'ye ihtiyaç vardır. Geriye 175 km bir demiryolu yapımı kalmıştır. Bu yol yapıldığı takdirde transit demiryolu ile Ankara-Haydarpaşa arası 2 saatte gidilecek ve ülkemizin protokol, onur ve kurtuluş yolu olacaktır.

Ankara-Sıvas-Yozgat üzeri yeni yapılacak demiryolu 306 km'dir. Bu demiryolu yapılırsa Ankara-Sıvas arası 164 km kısalacaktır.

Bugün demiryolu altyapısının neredeyse tamamına yakını ülkemizde yapılıyor. Ayrıca Kars-Tiflis 124 km demiryolunun yapılması da transit taşımayı hızlandıracaktır.

Trafikte rahatlık, yakıtta tasarruf ve ülke ekonomisine katkı için demiryolu yapımına ağırlık verelim.

Düşman ve dost


Dostları Abraham Lincoln'ü, düşmanlarını yok edecek yerde çevresine almasından ötürü sürekli eleştirmektedirler. Gerçekten büyük olan devlet ve siyaset adamının onlara verdiği ünlü yanıtı ise şu olur: ‘‘Ben düşmanlarımı, kendime dost yaparak yok ediyorum.’’

Bu pırlanta değerindeki ileti President Bush'un kulağına gider mi gitmez mi, elbette bunu bilemeyiz. Bizce gitse, hem ülkesi ve hem de kendisi için iyi olur. Eğer daha şimdiden % 90'ını kaybettiği dünya kamuoyunun % 100'ünü yitirmek istemiyorsa.

Dr.Hüseyin PEKİN

Zürih/İSVİÇRE


Sadece din eğitimi mi?


TÜRKİYE'de ne kadar imama veya hatipe ihtiyaç varsa seramikçiye, heykeltıraşçıya, cam işletmecisine ve çiniciye de ihtiyaç vardır. MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından çıkarılan 1.6.2000 tarihli 340 sayılı karar ile bu bölümlerin meslek derslerine girebilecek hiçbir öğretmen branşı belirtilmemiştir. Bu yüzden meslek liselerinde her bölüm açıldığı halde sadece bu bölümler açılamıyor. 340 sayılı kararın değiştirilmesini, sosyal yapıya zarar veren bu uygulamanın iptal edilmesini istiyoruz.

Gülseren KOÇ-ANKARA

Beni yalnız bıraktılar


CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen'in pazar günkü köşenizde çıkan açıklamasını okurken hem güldüm, hem de otuz yıllık partim CHP'nin bu durumlara düşmesine çok üzüldüm. CHP kadrolarında onlarca değerli hukukçu, kamu yöneticisi varken, konudan bu kadar habersiz, bilgisiz, eğitimsiz bir kişiyle ‘‘yolsuzluk duruşması izlemesi’’ inanılır gibi değil.

İstanbul Belediyesi, Tayyip Erdoğan, Ali Müfit Gürtuna ve AKP ile ilgili çalışmalarımı Mısır'daki 'sağır sultan' duydu, ama cesur, eski futbolcu, Tayyip'in ziyaretçisi Mehmet Sevigen Bey duymamış. ‘‘Mehmet Bölük sadece Akbil duruşmalarını izliyormuş, Sayın Sevigen'in çağırmasına rağmen Albayraklar ve haksız mal edinme duruşmalarına gitmemiş.’’ Tam kuyruklu yalan. Mehmet Sevigen ile hiçbir şekilde görüşmedim, bir. Sadece ‘‘El Tayyip’’ kitabımı okusaydı bahsettiği Albayraklar ve haksız mal edinme davaları ile ne kadar ilgili olduğumu bilirdi, iki. Hiçbir emek vermeden, iddianamelerden habersiz, duruşmalarda gürültü çıkartarak siyasi rant peşinde koşmak, mahkeme koridorlarında şov yapmak her şeyden önce hukuka saygısızlıktır, üç.

Yıllardır mücadelemde beni yalnız bırakanlar, son seçim kampanyasında AKP ve Tayyip Erdoğan ile ilgili hiçbir yolsuzluk iddiasını dile getirmeyenler, gericilerin 363 milletvekiliyle tek başına iktidar olmasına katkı sunanların bugün yalancı pehlivanlar gibi ortada dolaşmalarına emin olun ki çok üzülüyorum.

Tehdit telefonları aldığı yönündeki iddialarına ise sadece gülüyorum. Tehdit telefonu alan her yurttaş, tehdidi aldığı saat ve günü bildirdiğinde, kendisini tehdit eden telefon hemen tespit ediliyor. Öyle eskisi gibi önceden dilekçeye, başvuruya artık gerek yok. Bir milletvekilinin bunu bilmemesi çok komik. Eğer böyle bir tehdit yoksa, siyasi rant uğruna o konuda da yalan söylüyorsa ‘‘pes doğrusu’’.

Yolsuzluklar bugün Türkiye'nin en büyük sorunu olmaya devam ediyor.

Yolsuzlukla mücadele her yurttaşın öncelikli görevi olmalıdır. Siyasi rant peşinde olanlar, fotoğrafa girme gayretindekiler, yolsuzlukla mücadeleye sadece zarar veriyorlar.

Mehmet BÖLÜK-İSTANBUL

Komik olmayın


GEÇEN gün Radikal Gazetesi'nde çok komik bir haber okudum. CHP Adana Milletvekili Atilla Başoğlu, herhalde kendisini çok boşta bulmuş ki Türkiye'nin (ve özellikle Adana'nın) yapısal ve köklü problemleri yokmuş gibi, çok manasız ve problem denilemeyecek kadar ufak bir konu için -yolcuların uçuş sırasında cep telefonlarını personele teslimini öngören -yasa teklifi hazırlayıp TBMM Başkanlığı'nın değerli vaktini almış.

Sayın Başoğlu'nun internetten kişisel bilgilerini buldum; sanayici kökenli bir temsilcimizin neden böyle bir yasa teklifi verdiğini anlayamadım. Sonra gördüm ki, kendisi ortaokul mezunu. Zannedersem her ne kadar tam bir çözüm olmasa da milletvekilliği için üniversite düzeyinde eğitim standardının şart koşulması gerekmektedir. Fahri trafik denetçisi olabilmek için bile bu gerekiyorsa, hiç olmazsa kanun çıkaran temsilcilerimiz de bu seviyede olsun.

Mehmet BULUT

Çankaya-ANKARA


MESAJ


RİZELİ okurlarımızdan: Her sabah 7.20'de Trabzon'dan Ankara'ya giden THY uçağının eskiden olduğu gibi 10.05'e alınmasını istiyoruz. Başkente giden uçağın çok erken saatte olması nedeniyle Rize, Artvin, Gümüşhane, Bayburt, Giresun, Azerbaycan ve Gürcistan'dan gelen yolcular uçağa yetişemiyorlar. Vali Bülent Karaçöl ve tüm yetkililerden bu konuda yardım bekliyoruz.
Yazının Devamını Oku

İkimiz de futbolcuyduk

26 Ocak 2003
<B>CHP </B>Genel Başkan Yardımcısı <B>Mehmet Sevigen</B> konuşuyor: ‘‘Tayyip Erdoğan'ın duruşmalarını parti adına takip ediyorum. Siz de benim cesaretimi kırarsanız içimden bir daha gitmek gelmez. Kamuoyunun şunu bilmesini istiyorum. Ne yazık ki, ihalelerde mağdur olan belediye duruşmalara avukat göndermiyor. İki ayaklı yargılama yapılıyor; üçüncü ayak yok. Yani yargılanan ve yargılayan var; mağdur olan taraf yok. Mağdur taraf da Hazine ve belediyedir.

- Tehdit var mı?

- Duruşmalara gittiğimiz için çok kişi tarafından tehdit edildiğim doğrudur. 'Bu davalara katılmayın, sizin için iyi olmaz' deniliyor. Çünkü Tayyip Bey'in duruşmalarına katılan iki avukatın eski ağır ceza başkanları olduğunu ben ortaya çıkardım. Şimdi de Star'da 'Deşifre' programında Büyük Anadolu Holding'le ilgili ilginç iddiaların yer aldığı bildirildi, ancak araya reklam sokularak program yayından kaldırıldı. Bir arsa hikáyesi varmış.

- Eski il başkanı Mehmet Bölük'ten neden ayrı davranıyorsunuz?

- O Akbil duruşmalarına gidiyor, ben mal varlığı, görevini kötüye kullanma ve çete davalarına giriyorum. Kendisine bu davalara da gel dedim, gelmedi.

- Tayyip Bey'i cezaevinde ziyarete gitmişsiniz.

- Gitmediğimi söylemek istiyorum. 1990'ların başında ben DSP, Erdoğan da RP İstanbul İl Başkanı'ydı. Aynı dönemlerde ancak ayrı takımlarda futbol oynadığımız da doğrudur. Ancak karşılıklı hiç oynamadık.

Halbuki biz Sevigen'in, birçok kişiye Pınarhisar'a gittiğini anlattığını biliyoruz.

Peşkeş makamları


SAĞLIK Bakanı Recep Akdağ'a... Geçen gün bir gazetede, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü'ndeki yolsuzluklardan söz ediliyordu. Bu gibi haberleri okuyan bazı kişiler ‘‘vah vah hırsızlar’’ diyor, bazıları da nasıl olsa hesap sorulmaz diye düşünerek hukuka, iktidarlara isyan ediyor.

Biz vatandaş olarak soyanların yanına kár kaldığını biliyoruz. Cesur ve dürüst insanlara bu makamlarda maalesef yer yok. Partili, arkadaş, eş dost düşüncesi taşıyanlara bu makamlar peşkeş çekilmeye devam edildikçe bu memleket düzelmeyecek. Hudut ve Sahiller'e bir bakın lütfen. Takdir sizlerin; insanlık görevimi yaptığımı sanıyorum.

K.Z.-ANKARA

Bush’a mektup


ALMANYA'dan bir okurumuz -ismi saklı- Bush'a açık mektup göndermiş. Şöyle diyor:

‘‘Saddam'ı devirmek için o kadar çok masraf etme. Hem paran gidecek, hem de onca askerin canından olacak... Gel sen Saddam'ı yok etmek için harcayacağın paraları bize ver. Biz o paralarla Dicle'nin, Fırat'ın önünü göbeleyelim, yüksek barajlar yapalım. Saddam'a bir damla su gitmesin. Eğer çekilmezse barajları açalım, Bağdat'ı, Saddam'la beraber Basra Körfezi'ne indirelim.’’

Nasıl öneri?

Duydunuz mu?


BİR yandan ‘‘Savaş-toto’’ oynanırken, öte yandan konuyu Papa somut bir şekilde ortaya koydu:

‘‘Amerika Locusta, Causta finita!’’

Amerika karar vermiştir, mesele tamamdır.

Nazmi KAVASOĞLU-BERLİN

Utanmak


UĞUR Mumcu'yu, yedeksubaylığını engelleyerek Patnos'ta çavuş çıkartan, kendisine 'komünist' gözüyle bakan istihbaratçılar, polisler, savcılar gibi bürokratlar bugün yaptıklarından hiç utanıyorlar mı?

Mumcu'yu anma törenlerinde önlerine bakarken ne düşünüyorlar acaba?

M. FEYYAT-İSTANBUL

Biliyor musunuz?


DEVLET Su İşleri Genel Müdürlüğü'ne şimdiki İSKİ Genel Müdürü Veysel Eroğlu'nun getirileceğini...

IĞDIR'da, Nahçıvan mazotu için kesilen naylon fatura tutarının 3 katrilyon dolayında olduğunu, ancak bu işlemlerin de vergi affına girdiğini...

SON bir haftadır kimsenin vergisini ödemediğini; özellikle vergi daireleri arasında en büyüğü olarak bilinen Aksaray'daki Dış Ticaret Vergi Dairesi'nde memurların işlemsizlikten sinek avladığını...

Biliyor musunuz?

MESAJ


ULUSAL Sanayici ve İşadamları Derneği'nden: Rauf Denktaş'a yapılan saldırıları kınıyor ve tüm demokratik kitle örgütlerini, sendika ve meslek örgüt yöneticilerini, aydınları, yurttaşlarımızı KKTC'nin de egemen devlet olarak tanındığı çözüm sürecinde Rauf Denktaş'a destek olmaya çağırıyoruz.

SAKARYA Valisi M. Cahit Kıraç, adı Çaykur Genel Müdürlüğü için geçen Ekrem Yüce ile ilgili olarak şu açıklamayı yaptı: Adapazarı'nın Erenler Belediye Başkanı Ekrem Yüce, 13.1.2003 tarihli dilekçesi ile belediye başkanlığından istifa ettiğini bildirmiş, ilgilinin dilekçesi aynı gün İçişleri Bakanlığı'na gönderilmiştir. Belediye Meclisi'nin kararıyla, başkanlığa Belediye Meclis üyesi Nazım Yıldırım'ın seçildiği 17.1.2003 tarihinde valiliğimize bildirilmiştir.
Yazının Devamını Oku

Hükümet müktesep hakkı bilmiyor

25 Ocak 2003
<B>HÜKÜMET </B>emeklileri kandırdı; geçen ay duyurduğu 75-100 milyon liralık zammın gerçek yüzü başka çıktı. <B>IMF </B>karşı çıkınca her ay enflasyon oranında yapılan artış sessizce yok ediliverdi. İkincisi... IMF baskıları karşısında panikleyip 65 bin memuru emekli etmeyi göze alamadı ve sadece 2 bin 116 kişiyi, emeklilik yaşını 65'ten 61'e çekerek kapı önüne koyacağını açıkladı.

Bu iş bu kadar kolay mı? Okurumuz Vedat Mert'in görüşlerini dinleyelim:

‘‘Ben yıllarca çeşitli bölgelerde, yüksek tahsilli olmama rağmen çok düşük maaşla çalışmış bir memurum. Son yıllardaki bazı iyileştirmelerle, parasal açıdan biraz toparlandım. 61 yaşımda olmam nedeniyle önümdeki 4 yıla göre planlarımı yaptım. Çok başarılı birer öğrenci olan iki kızımın tahsillerini tamamlamalarına odaklanmıştım ki böyle bir durumla karşılaştım. Yıkıldım, çünkü ben hiçbir zaman ‘işini bilen memur' olmadım.

Bir gün yaşlanıp emekli olacağımın bilincindeyim. Ancak bizim de bir ‘müktesep hak'kımız yok mudur? Bir hatamız olmadığı sürece, bana 65 yaşına kadar çalıştırılacağım sözü verilmiş, sonra aniden tek taraflı olarak bu sözden vazgeçilip böyle bir durum yaratılmıştır. Bu yapılan, devletin ‘baba'lığına yakışır mı? Üstelik asker, adalet mensubu, MİT mensubu gibi grupların, diğerlerinden ayrılması adil bir davranış mıdır? Ülke ekonomisi, 2 bin 116 kişiye yapılmak istenen bu kıyımla mı düzlüğe çıkacak?’’

Ah bu hükümetin aculluğu yok mu; kaç memura kalp krizi geçirtecek bakalım.

Ergezen’e soru


BAYINDIRLIK Bakanı Zeki Ergezen, Karayolları Genel Müdürlüğü'ne 13.1.2003 tarihinde şu talimatı gönderiyor:

‘‘Yapımı devam eden Karadeniz Sahil Yolu projelerinden Çayeli-Ardeşen-Hopa yolunun Ardeşen geçişinin Bölge Trafik Müdürlüğü ile Işıklı arasındaki 5-6 km yolunun yapımına başlanılmayan kesimlerinde güzergáhın deniz olgusu yapılarak sahilden geçirilmesi yerine güneyden (dağ tarafından) geçirilmesi konusunda gerekli çalışmaların hızlandırılarak yapılmasını önemle rica ederim.’’

Eski Karayolcular da, eski bir müteahhit olan Zeki Ergezen'e şunu soruyorlar:

‘‘Bir bakanın güzergáh seçilmesi konusunda yetkisi olmadığını bilmiyor musunuz?

Enerji Bakanı Hilmi Güler, ‘Enerji yatırımlarında maliyet şişirilmiş' derken, siz de bakanlık yatırımlarında aynı şeyi düşünüyor musunuz?’’

Bilin bakalım; bir müteahhit yol dağdan geçirilince mi, sahil doldurulunca mı çok kazanır?

Yargılayıcılar ne kadar adil


ESKİ Cumhuriyet Savcısı İsmet Tuncer, Adalet Bakanlığı'na soruyor:

‘‘Eski Yeşilhisar C. Savcısı olarak Develi Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanıyorum. Adalet Bakanlığı'nın 5.12.2002 tarihli açıklamasına göre, Bursa'daki sözde 'ünlü' emlak komisyoncusu Muharrem Kılıç'ın yakalanamamış olması nedeniyle dava bitirilememektedir.

Bu açıklamaların ihbar kabul edilmesini talep ediyorum:

Muharrem Kılıç, 14.1.2000 tarihli Yeşilhisar Sulh Ceza Mahkemesi'nin tutuklama kararına rağmen Bursa Cezaevi'nden nasıl tahliye edilmiştir?

Hakkımdaki davada iddia sahibi Cumhuriyet Savcısı Murat Gök, Hassa Cezaevi'nde avukatını öldürtmekten hükümlü bir kişi ile ziyafet yemeği yediği için HSYK tarafından disiplin cezasına çarptırılmamış mıdır?

Bu iddialarla ilgili bir adalet müfettişi görevlendirilecek midir?’’

Bildirici'den Dinçerler'e


BİR gün gelip de Vehbi Dinçerler'in 'muhafazakár' olmadığını söyleyeceğini düşümde bile görsem inanmazdım.

‘‘Hanedanın Son Prensi’’ adlı kitabımda, ANAP'ın ilk yıllarında parti içindeki çekişmeyi anlatırken, o dönemde milliyetçi milletvekillerinin ‘Hareketçi', muhafazakárların ise ‘Selametçi' diye adlandırılmalarından hareketle bu tanımlamaları kullandım. Sayın Dinçerler, o dönemde ANAP içindeki muhafazakár kesimin önde gelen isimlerinden biriydi.

Şimdi Sayın Dinçerler'in buna neden itiraz ettiğini anlamakta önce güçlük çektim. Fakat Başbakan Abdullah Gül'ün parti liderleriyle yaptığı zirveden çıkışta Dinçerler'in ANAP'ın yeni Genel Başkanı Ali Talip Özdemir ile birlikte ‘fotoğraf verdiğini' anımsayınca düğümü çözdüm. Demek ki, yenilenen ANAP'ın vitrinine yeni bir isim olarak girerken eskilerin anımsanmasını istemiyor! Sayın Dinçerler'in, ‘‘kitapta kendisinin görüşlerine yer vermediğim’’ yaklaşımı da aynı ölçüde şaşırtıcı. Çünkü ‘‘Hanedanın Son Prensi’’ kimi siyasilerin görüşlerinin anlatıldığı bir kitap değil. Mesut Yılmaz biyografisi üzerinden ANAP'ın tarihini irdeleyen bir çalışma. Kimileri adına pembe bir tablo ortaya çıkmamış olmasından sanırım ben sorumlu değilim.

Böyle bir kitapta olayların içinde olan siyasilerin görüşlerine değil ama bilgilerine başvurmam elbette gerekirdi. Ben de öyle yaptım, 200'e yakın insanla konuştum.

Bu arada Sayın Dinçerler ile de bir kez görüştüm. O kadarının yeterli olduğu kanaatine vardığım için de yeniden arama gereği görmedim. Bu bir suçlama vesilesi olamaz.

Faruk BİLDİRİCİ

Dik duran bir kadın


UĞUR Mumcu konusunda 10 yıldır hálá içim yanıyor; ölünceye kadar da devam edecektir. Bu yazıyı yazarken de ağlıyorum.

Ben bütün yazılarını ve dolayısıyla kitaplarını okudum. Bu değerli vatan evladına nasıl kıydılar hálá inanamıyorum. Mumcu'nun verdiği savaşı bizden önce o malum ülkenin ajanları iyi gördü ve onu ortadan kaldırdı.

Bu arada eşi Güldal Mumcu büyük ve saygın bir hanımefendi. Ve ne teleovellik oldu, ne de medyatik... Önüne kırmızı halılar seren de olmuştur ama kimseye yem olmadı; hiçbirine pabuç bırakmadı. Gerçek bir Türk kadını oldu; onu kutlamak istiyorum.

Türkiye’nin adayı Şener


ULUSLARARASI Saydamlık Örgütü'nün (Transparency International) 'Dürüstlük Ödülleri' için, örgütün Türkiye'deki kolu olan Toplumsal Saydamlık Hareketi Derneği (TSHD)', Türkiye adaylığına gazeteci-yazar Nedim Şener'i uygun buldu.

TSHD Yönetim Kurulu'nun seçkin adaylar arasında yaptığı elemeyi kazanan Şener, Kore'nin başkenti Seul'de 25.5.2003'de Türkiye'yi temsil edecek.

TSHD Yönetim Kurulu Başkanı Erçiş Kurtuluş, ‘‘Türkiye adayımızın bir basın mensubu olması, Türk gazetecilerinin ülkemizdeki yolsuzlukların üstüne gidilmesi sürecinde en etkin kişiler olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne sermektedir’’ dedi. Milliyet'in ekonomi servisinde çalışan Şener'in, 'Dünyada ve Türkiye'de Altın', 'Tepeden Tırnağa Yolsuzluk' ve 'Naylon Holding' adlı kitapları bulunuyor.

Barış zamanı


İSTANBUL bu hafta sonu büyük bir barış hareketine tanık oluyor. 20 meslek grubundan 100'er kişinin oluşturduğu 'Yüzler Meclisi'nin organize ettiği 'Savaşa Karşı Barış Girişimi'nin Barış Bildirgesi bugün 11.00'de Lütfi Kırdar Kongre Sarayı'nda okunacak. Yarın; Beyazıt Meydanı'nda 'Savaş İstemiyoruz' buluşması; Boğaziçi Üniversitesi'nde uluslararası heyetin Barış Forumu, akşam ise Babylon'da Barış Gecesi var.

Cafer USTA-Heidenheim-ALMANYA

Biliyor musunuz?


ERDEMLİ (Mersin) Kaymakamı'nın, eski MHP milletvekili Yalçın Kaya tarafından Erdemli Tapu Müdür Vekilliği'ne getirilen lise mezunu Hasan Çat'ın birçok keyfi uygulamalarına göz yumduğunu...

CHP Beşiktaş Belediye Başkanlığına aday adaylığı için başvuracakların sayısının şimdiden 18 kişiyi bulduğunu...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

Hukuka olan güven sarsılmıştır

24 Ocak 2003
<B>ANAYASA Mahkemesi'nin R. Tayyip Erdoğan </B>hakkında vermiş olduğu karar, birçok yönüyle hukuka olan güven duygusunu sarsıcı bir nitelik taşımaktadır. Siyasi Partiler Yasası'nın 8. maddesine göre, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olmayanların ‘kurucu üye’ ve dolayısıyla ‘kurucu genel başkan’ olamayacakları açıkken, bir yıl önce verilen kararda bu hususun yer almaması hukuk ve yargı kararlarında gözetilmesi gereken dikkat ve özenle bağdaştırılamaz.

Yüksek Mahkeme'nin kararındaki eksikliğin yaratacağı sakıncaları gidermek için, başsavcılığın seçim öncesinde, ivedi kaydı ile yaptığı başvurunun bugüne değin karara bağlanmamış olması da bir başka bağışlanamaz tutumdur.

Başsavcılığın seçim öncesi yaptığı, Tayyip Erdoğan'ın genel başkanlığının tedbir yoluyla önlenmesi yolundaki istemin, Erdoğan'ın kurucu üye olması konusundaki sakıncaları ortadan kaldıran yasa ve Anayasa değişiklikleri yapılıncaya kadar bekletilmesi, yargının bağımsızlığı ve yansızlığı kavramlarına Anayasa Mahkemesi düzeyinde gölge düşürmüştür.

Yüksek Mahkeme'nin son kararı, bu gecikmiş hali ve tartışmalı içeriğiyle, bir yandan genel seçimlerin meşruluğu sorununu yeniden gündeme getirirken, öte yandan AKP'ye, Tayyip Erdoğan konusunda bir yasak savma işlemi yapma yolunu da açmış görünmektedir.

Bu karar, ülkemizde hukukun siyasallaştığı yolundaki iddiaları, Anayasa Mahkemesi ve Yüksek Seçim Kurulu düzeyine taşımaya yol açması açısından, son derece talihsiz bir örnek oluşturmuştur.

Ertuğrul GÜNAY-Hukukçu-ANKARA

Tuz kokuyor

ARTIK mahkemelerdeki ‘‘Adalet mülkün (yani devletin) temelidir’’ özdeyişini ‘‘Adalet iktidarın temelidir’’ diye değiştirmek gerekmiyor mu?

Gül, Arınç, Çiçek ile üniversite ve barolar ne diyorlar acaba?

A.Baki KARAKOL-İSTANBUL

‘Susmayacağız’

UĞUR Mumcu, vurguncunun, kaçakçının, yobazın üstüne gitmiş; karanlık güçlere karşı korkusuz duruşuyla toplumu sarsmış bir devrimciydi.

24 Ocak 1993'te arabasına konulan bir bombayla öldürüldüğünde milyonlarca insan ayaklanmış, yollara dökülmüştü.

Onun, hukukçu, gazeteci kimliğiyle yaptığı araştırmalar sonucu ortaya çıkardığı gerçekler ve yaşamı pahasına verdiği savaşım; sürekli kandırılan bir halkın, bütün varsıllıkları talan edilen bir ülkenin acı öyküsüydü aynı zamanda.

Sevgi Özel, bu yiğit devrimcinin yaşamöyküsünü kaleme aldı: ‘‘Uğur Olsun!’’(Bilgi Yayınevi). ‘‘Haksızlıklar karşısında suskun kalmadığı için öldürülen aydınların ve demokrasi için ödenen ağır bedelin unutulmasına izin vermeyecek bir yapıt’’ diyor Özel...

Mumcu
yaşarken ölümü yenmişti.

‘‘Uğurlar ölmez.’’

Kamu vicdanı bağışlamaz

ANKARA'dan bir hukukçu okurumuz telefonda üzgün bir şekilde çok şeyler söylüyor; özeti şu:

‘‘Sayın Bayer... Bir kamu yöneticisine, oğlunun düğününde hediye adı altında 265 milyar liralık altın veriliyorsa, bu hediye hediye olmaktan çıkar. Hediye sınırını aşar.

O zaman akla başka şeyler çağrıştırır.

Bunu 'hediye' adı altında mal varlığına katan kişi, yutturmuş gibi görünebilir ama kamu vicdanı bunu bağışlamaz.

Akıl sahibi her insanın yapacağı yorum budur.’’

Rüşvet kapıdan girince iman bacadan çıkar.

Sorgun’da Kıbrıs mitingi

KKTC'
de yapılan mitingde, bazı kişlerce ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’ne acımasızca, insafsızca, izansızca sözlü sataşmada bulunulmuş, pankart açılmış, Türkiye işgalci olarak nitelendirilmiştir. Şanlı Silahlı Kuvvetlerimiz, 'Barış Harekátı'nı yapmamış olsaydı, daha analarının uzuvlarında cenin halindeyken bilmem bir kuyuda, bilmem bir toplu mezarda kaybolup gideceklere karşılık ‘‘Sen, ben yok, biz varız’’ mitingi için 25.1.2003 Cumartesi günü (yarın) 13.00'te Sorgun'da (Yozgat) bir araya geliyoruz.

Salim TAŞÇI-ANKARA

Gül’e 2. soru

ESKİ Trabzon Milletvekili Rahmi Kumaş'ın uyarısı üzerine CHP'nin İzmir milletvekilleri Vezir Akdemir'den sonra Canan Arıtman da, Tayyip Erdoğan'ın gezileriyle ilgili Başbakan Gül'ün yanıtlaması istemiyle önerge verdiler.

Soru önergesinde; Erdoğan'ın 4.12.2002'den bugüne değin herhangi bir devlet görevinde olmamasına rağmen çok sayıda yurtdışı seyahate katıldığını, beraberinde yetkili-yetkisiz çok sayıda kişiyi; bu arada Çin gezisine oğlu Necmettin Bilal Erdoğan'ı da götürdüğü belirtilerek, ‘‘AKP Genel Başkanı ve beraberindekilerin bu seyahatlerdeki gidiş-dönüş uçak ücretleri, iaşe ve ibadeleri ile hediye vs. gibi masrafları kimler veya hangi kurumlar tarafından karşılanmıştır? Devlet tarafından bu giderleri karşılamak için herhangi bir ödeme yapılmış mıdır?’’ deniliyor.

Mesaj Panosu

Uğur Mumcu'yu anma toplantıları...

CHP İstanbul İl Örgütü, 14:00'da Divan Oteli'nden Harbiye'deki Uğur Mumcu anıtının önüne yürüyüş ile başlayacak bir anma töreni düzenliyor.

KADIKÖY Belediyesi, Adalet ve Demokrasi Haftası çerçevesinde 18:00'de Hasanpaşa'daki Kadıköy Belediyesi Evlendirme Dairesi'nde, Şükriye Tutkun'un türküleriyle katılacağı ‘Unutmayalım, unutturmayalım’ başlıklı bir panel düzenliyor. Panele konuşmacı olarak Berhan Şimşek, Turgut Kazan, Öner Yağcı ve Müjdat Gezen katılıyor.

BİR grup Ataköy sakini soruyor: ‘Bakırköy, Bahçelievler, Ataköy, Şirinevler ve Havalimanı güzergahında trafik tıkanmasına sebep olan Ataköy kavşak inşaatı 9 aydır neden bitirilemiyor? Fen İşleri

uyuyor mu?’

Biliyor musunuz?

ÇAYKUR Genel Müdürlüğü'ne Erenler (Adapazarı) beldesinin imam hatipli, Milli Görüşçü, AKP'li Belediye Başkanı Ekrem Yüce'nin atama kararnamesinin 10 gündür Cumhurbaşkanlığı'nda beklediğini; bu atamanın Köşk'ten geri dönmesi ihtimali üzerine Sakarya Valisi Cahit Kıraç'ın, Yüce'nin istifa mektubunu işleme koymayarak sumen altında tuttuğunu...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

Devletin bakanları devletin görenleri

23 Ocak 2003
<B>GENEL </B>Yayın Yönetmenimiz <B>Ertuğrul Özkök </B>dün çok önemli bir yazı yazmış. <B>‘‘Nasıl koyun kaçakçısı oldum’’</B> başlıklı yazısında <B>‘‘Affa girmek değil, aklanmak istiyorum’’</B> diyor. Bu cümle sanki bir deklarasyon; AKP'nin çıkardığı vergi affını içine sindiremiyor Özkök.

Bazen kızabilirsiniz ama, Özkök'ten başka herkesin içine sindi bu af.

Ne yazık ki başka ses yok!

Duyuyor musunuz.

* * *

Meclis'ten geçen 'vergi barışının/affının bir de 'muhasebesi'ne bakmak gerekiyor. Kemal Unakıtan'ın vergi affı ile yalnız kendisini değil nasıl bir tabloyu akladığını gözler önüne sermek gerekiyor.

Maliye Bakanı kendisiyle birlikte 2300 raporu da akladı.

Artık herkes kabul ediyor ki, yıllardır gündeme taşıdığımız Orhan Aslıtürk-Muhammet Ciğer organizasyonunun (ASCOR) hayali ihracat şebekesi olayı, son yılların en büyük yolsuzluk ve karapara incelemesidir.

İnceleme Temmuz 1998'de başladı; Ağustos 2002'de bitti, yani 4 yıl sürdü.

Çalışmalar Maliye Bakanlığı Başhesap uzmanları Azmi Demirci ve Celalettin Şahin başkanlığında, hesap uzmanları Özer Ermumcu, Hakkı Koçak, Fazlı Çiftçi, Zihni Kartal, Yusuf Keleş, Resul Yiğit ve Hasan Karaçam'dan oluşan bir inceleme grubu tarafından yürütülerek tamamlandı.

Kendilerini bir inceleme bu kadar uzun sürer mi diye eleştirdiğimizde önümüze koydukları çalışmayı takdir etmekten başka söyleyecek bir şey bulamamıştık...

1995-1998 yıllarını kapsayan incelemede 1.7 milyar dolarlık hayali ihracat tespit edildi.

Devletten haksız KDV olarak 250 milyon dolar birilerinin cebine indirildi.

Olayın vergiyi aşan boyutları var; gümrük, bankacılık, dış ticaret, teşvik gibi... 200'den fazla ihracatçı incelendi. Kimler yoktu ki içinde; hepsi bildiğimiz isimler ve firmalardı. Maliye Bakanı Unakıtan'ın yöneticisi olduğu Albaraka da vardı.

2300 RAPORA SÜNGER

Bugüne kadar 1900 vergi cezası raporu yazıldı ve 400 de vergi kaçakçılığı suç duyurusunda bulunuldu.

Yani toplam 2300 rapor.

İşte 'vergi affı' diye getirilen şey bütün bunların üzerine bir sünger çekiyor.

Bazılarının söylediği gibi basit bir naylon fatura işi mi?

Hayır! İstanbul 1. Ağır Ceza ‘teşekkül halinde gümrük kaçakçılığı’ suçuyla Muhammet Ciğer ve adamlarına tam 15 yıl hapis, 1.1 katrilyon para cezası verdi.

Yürütülen inceleme ve araştırmalarda karşımıza eski ve yeni ilginç isimler çıktı.

İncelemenin başladığı tarihte Maliye Bakanı olan Zekeriya Temizel, Mayıs 2002'de yapılan bir söyleşide, ‘‘Hesap uzmanları inanılmazı gerçekleştirdi. Bu inceleme bir örnek olay olarak bütün Türkiye'ye anlatılmalı’’ diyordu.

250 MİLYON DOLAR

İncelemeyi yürüten hesap uzmanları, yasal çerçevede yapılan ve tamamlanan araştırma ve incelemeler hakkında herhangi bir açıklama yapmalarının mümkün olmadığını, tespit eden olaylar hakkında nihai işlemlerin yargı kararlarına göre yapılacağını belirtiyorlar. Ama iş yargı kararlarına bırakılmadan Kemal Unakıtan affı ile çözülmüş gibi görünüyor. Olan devletin kasasından giden 250 milyon dolarlık KDV iadesi ile hesap uzmanlarının geceli-gündüzlü çalışmalarına oldu.

Çürümüşlüğe bir kabuk daha sardı.

Hatırlatalım... Unakıtan bu incelemeyi yapanları bakan olunca küçük gördü; hatta ‘‘Maliye Bakanı adına hareket eden vergi elemanları da kimmiş’’ dedi.

Meclis'ten geçen tasarı şimdi Cumhurbaşkanı'nın önünde.

AK’lamanın belgesi


MİLLİYET Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz, ‘‘AK'lama itirafı’’ başlıklı dünkü yazısında, Kanal D'de yayınlanan Bakan Kemal Unakıtan ile TİM Başkanı Oğuz Satıcı arasında geçen ilginç konuşmayı yazdı. Kanal D'nin mikrofonunun açık olduğunu fark etmeyen Satıcı, Unakıtan'a Orhan Yıldırımçakar'ın vergi barışı/affı ile kurtulup kurtulmadığını soruyor. Konuşma şöyle devam ediyor:

Bakan: (Kurtuldu) Tabii canım.

Satıcı: Temizlendi, yani kurtuldu?

Bakan: Tabii ya.

Satıcı: Orhan Yıldırımçakar'ı hapse atmazlar değil mi?

Bakan: Orhan tamam.

Satıcı: Sabahleyin geldi yanımıza, çocuk gibi.

Bakan: Sorma yaa, Allah muhafaza.

Satıcı: Yenileyin bütün sicilleri. Sicil numaralarını yenileyin.

Bakan: En güzeli.

Satıcı: Hafızayı sıfırlayın.

(Orhan Yıldırımçakar, Bakan Unakıtan'ın dava arkadaşı; İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davada sanıklar arasında Unakıtan 5. sırada; Yıldırımçakar da 21. sırada... Hani Bakan, ‘‘Af beni kurtarmıyor’’ diyordu.

Bireyler Türk yargısına neden güvenmiyor


ORHAN Bursalı dostumuz, İstanbul'da Tayyip Erdoğan ve A. Müfit Gürtuna'nın da sanıklar arasında olduğu Albayraklar davasıyla ilgili karardan sonra bize bir yazı göndermiş...

Yargıtay onursal üyesi Çetin Aşçıoğlu ‘‘Bireyler Türk yargısına neden güvenmiyor?’’ başlıklı yazısında şöyle diyor:

‘‘Tanrı'ya dua edin; sizi yargıç kimliğini kazanmamış ya da kaybetmiş, memurlaşmış bir yargıç önüne çıkartmasın.’’

Bu ilginç yazıyı ileride özetleyerek sunmak istiyoruz.

Çünkü artık herkesin ders alması gereken bir yazı bu.

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Her şeyin sonunda adil bir mahkemenin bulunabileceği inancı toplumda en büyük güven duygusunu sağlar.’’

(Montesquie)
Yazının Devamını Oku

Tayyip Erdoğan’a jet yargılama

21 Ocak 2003
<B>RECEP Tayyip Erdoğan </B>ve <B>Ali Müfit Gürtuna'</B>nın, hakkındaki yolsuzluk davalarının <B>'takipçisi' </B>CHP İstanbul eski İl Başkanı <B>Mehmet Bölük,</B> partisinin genel merkezinin bu davalara duyarsızlığına inat dün medyaya <B>'Adliye'nin sınavı' </B>başlıklı bir duyuru yaptı.Bölük'ün iddialarını bir hukukçuya aktardık. Ona şöyle dedik:

‘‘Bölük yaptığı açıklamada; 'Kaderleri siyasetin ağırlığındaki HSYK'nın elinde olan yargıçlarımız nasıl bağımsız karar verebilecekler, adalet nasıl yerine gelecek?' diyor. Ayrıca İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi Savcısı İlker Yaşar'ın, Erdoğan ve Gürtuna'nın aralarında bulunduğu bazı sanıkların haklarında yeterli delil bulunmadığını belirterek beraatini istediğini duyuruyor.’’

- Savcı isteyebilir ama mahkemeye delil olarak sunulan 173 klasör var. Buradaki belgelerde; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Başmüfettişi Doğan Atamer'in raporu, Sedat Abdullah Arısoy başkanlığında Maliye Bakanlığı hesap uzmanlarının incelemeleri, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişi Candan Eren'in tevdi raporu, İstanbul DGM Savcıları Abdülaziz Özatlan ile Kaya Kabacaoğlu'nun soruşturmaları, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun görevsizlik kararı ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcıları Erol Canözkan, Rasim Işıkaltın ve Hüseyin Yıldız'ın iddianameleri sanıklarla ilgili suçlayıcı ifadelere yer veriyor.

İhaleye fesat karıştırıldığı iddiası da var...

- Evet... 72 sanıktan bir kısmı için ihaleye fesat karıştırdıkları iddiasıyla ceza istenirken, onların amiri ve onay mercii durumundaki sorumlular hakkında beraat isteniyor. Bu durumun açıklaması savcının verdiği mütalaada gerekçelendirilir. Mahkeme heyetinin, savcının görüşüne uygun ya da aksi yönde vereceği kararla, ortada bir çelişki olup olmadığını kamuoyu görecektir.

Yeni duruşma ne zaman?

- Geçen hafta çarşamba günü ikinci duruşma yapıldı. Ali Müfit Gürtuna ilk kez çıktı. Tayyip Erdoğan'ın, duruşma dışı mesai bitimine yakın saatlerde geldiği Adliye'de gazetecilerin alınmadığı üç ayrı mahkemede ilk sorgusu yapıldı. Mahkeme, adliye tarihinde az rastlanır bir kararla duruşma tarihini bir hafta sonraya -yarına- bıraktı.

Bu kısa süreli duruşma tarihi, o gün karar verileceğini mi gösterir?

- Savcıdan görüş istenmesi mahkemenin delil toplama sürecini tamamlayıp dosyayı karara bağlama iradesini gösterir. Bundan sonra sanıkların ve avukatlarının son savunmaları alınır ve mahkeme kararını açıklar... Bu karar da muhtemelen yarın çıkabilir.

Dinçerler’den Bildirici’ye yanıt


FARUK Bildirici'nin ‘‘Hanedanın Son Prensi’’ kitabından aktardığımız 'Selametçi Dinçerler' sözüne alınan Milli Eğitim eski Bakanı Vehbi Dinçerler, ‘‘Kim yazarsa yazsın bu bir iftiradır, çünkü Dinçerler bir gün bile ‘selametçi' olmamıştır’’ dedi ve şöyle devam etti:

‘‘Selametçilik suç veya kötülük de değildir, nitekim Keçeciler de, Turgut Özal da selametçi olmuşlardır. Zaten selametçilik kötü, suç veya yanlış olsaydı her şeyini pek beğendiğiniz bizim ise muhalefet edip ancak ‘itirazcı' olarak yönetiminde birlikte olduğumuz Mesut Yılmaz, Özal'ın başbakanlığını ve parti genel başkanlığını kabul eder miydi?

Madem selametçiler ona zarar verirmiş, bu yüksek makamları kabul etmezdi efendim, etseydi tutarsız olacağından korkar, kendisini beğenen isimleri elbet üzmek istemezdi.

Ayrıca Keçeciler kendisine bu kadar zarar verdiyse Mesut Bey iktidarının son güne kadar en mahrem devlet ve parti işlerinde Keçeciler'i neden yanında tutmuş? Selametçi oyları getirsin diye mi?

Diyeceksiniz ki Faruk Bildirici öyle yazmış; ben sadece aktardım. O zaman bunları da aktarır mısınız?

Faruk Bildirici kitabında Vehbi Dinçerler'in görüşlerine yer verebilmiş mi? Dinçerler'den rica etmesine rağmen sonradan niye fikrini sormaktan vazgeçmiş? Nasıl olmuş bu iş sorar mısınız?

Üstelik 83'ten sonra hemşeriyiz diye mülakat istemeye gelen ve Ata Aksu gibi Gaziantep Milletvekillerini araya koyan çalışkan bir gazeteci kimliğini unutarak hakkımızda hüküm verenlerden biridir Bildirici... Versin, ama bizim görüşümüzü de yazsın isterdim.’’

Yunanistan’a çevre tazminatı


LÜLEBURGAZ'dan Hakan Dedeoğlu, Çevre Bakanı İmdat Sütlüoğlu'na soruyor:

‘‘Trakya'nın orta yerinde 600 tekstil fabrikası var; bunların 300'e yakını boyama tesisi... Bu korkunç bir şey. Ergene'nin hali perişan; zehir akıyor. Bunu hep gündeme getiriyoruz. Ayrıca Meclis'te bir araştırma komisyonu oluşturulması ilk kez konunun ciddi boyutlarda gündeme getirileceğini gösteriyor.

Ancak bir şey duyduk; biz Ergene'yi kirlettiğimizden Yunanistan bizi AB'ye şikáyet etmiş; bize de ültimatom çekmişler...

(Bizim, Kars'ta Ermenistan'ın sınırımızdaki nükleer santralı şikáyet ettiğimiz gibi...)

Şimdi soruyorum; Yunanistan'a bu konuda bir tazminat ödüyor muyuz?’’

Soru ciddi; durum bu noktalara geldiyse vahim...

Anamızı seviyorlar


Kapımızda savaş /Geliyorlar yavaş yavaş /Meclis dikimevi /Vekiller olmuş terzi /Kanunlar da kumaş /Provası muhalefetten /Ölçülerine göre kesip kesip dikiyorlar.

* * *

Bir Karaoğlan çıktı /Millet canından bıktı /Sosyal demokratları tuzla buz etti /Ampulü icat etti /Edison'un ruhu şád olsun /Müftü ampulden kadı ampulden anamızı seviyorlar.

* * *

Vergiye yüzde elli /Maaşlara yüzde altı /Haftada bir öğle yemeği /On günde bir kahvaltı /Gaza zam mazota zam /Hortumu, talanı, vurgunu yükle yurdum insanına /Sessiz soluksuz nasıl olsa çekiyolar.

Erol ERDİNÇ-ANKARA


Biliyor musunuz


İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi'nin 31 Aralık günü, belediyenin BİT'lerine 107 trilyonluk; 'İstanbulluluk Bilinci' adlı bir araştırma için de GENAR şirketine 6 trilyonluk ihale verildiğini...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

AKP’nin jönleri

19 Ocak 2003
<B>TÜRK </B>sinemasında herkesin bildiği karakterler vardır. Bazı artistler ile canlandırdıkları karakterleri birbirine öyle yapışmıştır ki, onları ayırmak mümkün değildir. 'Şaban' denince Kemal Sunal, 'Horoz Nuri' denince Vahi Öz, 'Adanalı Tayfur' denince Öztürk Serengil, 'Turist Ömer' denince Sadri Alışık, 'Malkoçoğlu' ve 'Karamurat' denince Cüneyt Arkın, 'Karaoğlan' ve 'Tarkan' denince Kartal Tibet akla gelir.

AKP kadrosunu ve hükümeti değerlendirirsek, şu ana kadarki performaslarıyla acaba Yeşilçam'daki hangi karakterlerle örtüşürler hiç düşündünüz mü?

BÜLENT ARINÇ

(Kenan Pars/Nuri Alço)

Meclis Başkanı seçilirken istediğini elde etmek için hiç kimseden çekinmeyen, bildiğini okuyan, asi ve ihtiraslı bir imaj çizdi. Bu imajı nedeniyle Kenan Pars'ı ya da yeni nesilden Nuri Alço'yu andırıyor. Ama partisi yönünden bakıldığında Banker Bilo filminde Şener Şen'in canlandırdığı Maho'yu çağrıştırdı. Cumhurbaşkanı'nı türbanlı eşiyle uğurlarken dediğim dedik, çaldığım düdük tavrını sergiledi. Bu görünümü ile Erol Taş veya Ali Şen demek ya da yine Nuri Alço'ya benzetmek mümkün. Partililer ve militanları için ise bu tavrıyla aynı zamanda cesur, dürüst ve delikanlı imajıyla Fatih'in fedaisi Cüneyt Arkın'a (Malkoçoğlu) benziyor. Açıkçası, kendisini tek bir karakterle açıklamak mümkün değil. Bu karakterin bir sentezi...

TAYYİP ERDOĞAN

(Kadir İnanır/Mükremin)

Hakkı yenmiş ve bunu elde etmeye çalışan birisi. Krallıktan entrikalarla uzaklaştırılmış ve tahtını yeniden ele geçirmeye çalışan birisi sanki... Aynı zamanda bu süreçte bile ülkesinin menfaati için her şeyi yapan ve bu uğurda gözünü budaktan esirgemeyen bir vatansever. Tam bir jön tarifi... Tipik Kadir İnanır tavrı sergiliyor. Yürüyüşü dayıca ve çalımlı; konuşmaları biraz kızarsa derhal argoya dönüşmeye hazır gibi. Dış politikada ve devlet yönetiminde bilgisiz, acemi ve her an çam devirmeye müsait... Bu tavırları ile Mükremin'i andırıyorsa da acemiliği kamufle edebilmesi nedeniyle tam bir Kadir İnanır görünümü sergiliyor. Bu tavrı da sürecek gibi... Filmin sonunda krallığına kavuşursa, yeni filmde kime benzer belirsiz. Ama Kadir ve Mükremin karışımı birisinin olacağı kesin. Gerçek düşünce ve karakter yapısı ise tam olarak yansımış değil.

ABDULLAH Gül

(Hulusi Kentmen/Sadri Alışık)

Devamlı gülen, babacan, bir tatsızlık çıkmaması için elinden geleni yapan biri... Zaman zaman kızıyor ama kimse aldırmıyor ve alınmıyor. Henüz kesin bir çizgisi ve tarzı yok. İğreti bir boşluk doldurucu gibi... Ara sıra jönlüğe soyunuyor gibi oluyor ama etrafı da pek ona aldırmıyor ve kendi bildiklerini okuyor. Şimdilik tipik bir Hulusi Kentmen ama gizleyemediği acemiliği ve beceriksizlikleri ile zaman zaman Turist Ömer'i (Sadri Alışık) de hatırlatıyor. Son zamanlarda bir de yaramaz çocuklar dikkat çekmeye başladı. Afacan ve Yumurcak gibi.

TEKÇE VE ÖZATAY

İzmir
ve Adana il başkanları.. Birer A.Tarık Tekçe veya Turgut Özatay olurlar mı, bilinmez?

Filmin devamında daha ilginç şeyler olacak... Gerçek karakterleri mi ortaya çıkacak, yoksa yeni karakterlere mi bürünecekler; oyuncular mı rollerine hákim olacak yoksa roller mi oyunculara hepsini birlikte göreceğiz.

Uğur KURUCU

Soru soracak vekil arıyorum


YARGITAY Cumhuriyet Başsavcısı'nın başvurusunu, özenle sonuca ulaştırmayan Anayasa Mahkemesi'nin tutumu nedeniyle, AKP Genel Başkanlığı'nı yürüten Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın dış gezileri tam bir bilmece olma özelliğini korumaktadır.

Sayın Erdoğan'ın dış ülkelere yaptığı gezilerin giderlerinin nasıl karşılandığı sorusu basında sürekli canlı tutulduğu halde, yetkililerden ya da ilgililerden bugüne dek bir açıklama gelmemesi hem düşündürücüdür, hem de üzüntü vericidir.

Bir milletvekili çıkıp da AKP Genel Başkanı'nın dış gezilerinin parasal yönünün nasıl karşılandığını sormamıştır.

Böylesine duyarsız milletvekillerinin bulunduğu parlamento hiç görülmemiştir.

Sayın Gül ve Sayın Erdoğan'ı kamuoyunu bilgilendirmeye çağrıyorum.

Demokrasi, açıklık ve saydamlık yönetimi olduğuna göre bunları öğrenmek Türk ulusunun hakkıdır.

Ben eski milletvekili olduğumdan, bu isteğime biçimsel olarak uymak zorunda olmadıklarını düşünebilirler. O zaman da bunları, yazılı soru önergesine konu yapacak bir milletvekilini mumla arıyorum.

Av. Rahmi KUMAŞ

Trabzon eski milletvekili


Denktaş’ı bırak Klerides’e bak


DOĞRULARI söylerken lütfen şu konulara da değinelim:

Evet Güney kesim, KKTC'nin 5-6 katı gelire sahiptir. Fakat bugün Türkiye'nin de geliri de KKTC'den daha fazla değildir.

Yani biz bolluk içinde yaşarken onları sefilliğe falan sürüklemiyoruz.

Biz hem KKTC Türklerinin egemenliğini, hem de Kıbrıs üzerindeki garantörlüğümüzü devam ettirmek istiyoruz.

Bunları istemesi gereken taraf da KKTC vatandaşları olmalıdır.

Asıl eleştirilecek kişilerden biri de Klerides'tir. Eğer eşitliğimizi tanısalardı, şimdi böyle durumda da mı olurduk.

Cem Okan KILIÇ

Vatandaş enayi


AKP utanıyor; vergi affını 'Vergi Barışı Projesi' diye kamuoyuna yutturuyor. Adeta, vatandaş vergini ödeme, nasılsa gelecek iktidarlar da 'af' çıkartır çağrısı yapıyor.

Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği (VAVEK) diyor ki:

‘‘Bu proje ile 2.4 katrilyon lira gelir bekleniyor. Ancak son 5 yılda tahakkuk edip, tahsil edilemeyen vergi borçları toplamı 10 katrilyon... Maliye Bakanlığı, bu vergiden vazgeçerek, vergisini zamanında ödemeyen mükellefleri cezalandırıyor. Vatandaşı enayi konumuna düşürmek devletin saygınlığı ile bağdaşır mı?’’

Koleksiyonerlere


‘ÜLKEMİZDE koleksiyonculuğun doğru tanıtımını yaparak sağlıklı gelişimine katkıda bulunmak, özellikle yeni nesillerin koleksiyonculuğa ve araştırmacılığa ilgisini artırmak misyonuyla 2002'de kurulduk’ diyen Collection Club-Araştırma, Kültür ve Yayın Kulübü'nün (0212-252 72 61) 'Geçmişe Davetlisiniz Efendim' sergisi bugün Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi'nde (252 77 55) açılıyor. Sergide tebrik kartlarından kitaplara, madalyalardan nadir plaklara kadar 38 ilginç koleksiyon yer alıyor.

MESAJ


ADANA'dan bir soru: Ticaret Odası Başkanı Şaban Baş, Oda'nın yeni hizmet binası ihalesini, seçimde sizi destekleyen Halil Avcı alırsa çevrenize ne dersiniz? Böyle bir ihalenin şeffaf yapılmasını istemez misiniz?

TRABZON'dan bazı gümrük memurları soruyor: Gümrük Müsteşarlığı'nda denetim elemanı (başkontrolör) olmasına karşılık daha alt bir birim olan Trabzon Gümrük Başmüdürlüğü'nü seçen İlhan Hancıl'ın hakkındaki iddialar hiç araştırılmamış mıdır?

YOZGAT'tan bir not: Defterdarlık Muhasebe Müdürü ile öğretmenlerin başı dertteymiş. ‘‘Müdürün göreve başladığından bu yana aylık ek ders ücretlerini zamanında ve kesintiye uğramadan alamıyoruz’’ diyorlar.

ŞİŞLİ Sadri Maksudi Arsal Sokaktaki evime girerken kimliği belirsiz ve yüzünü seçemediğim bir şahıs elimde bulunan çantamı ve alışveriş torbalarımı da alarak kaçtı. 10.1.2003 akşamı Feriköy Karakolu'na ihbarda bulundum, çantamda nüfus káğıdım, telefonum, sigorta-işyeri kartlarım ve özel eşyalarım bulunuyordu. O hafta içi aynı sokakta çeşitli kişilerin çantaları da benzer şekilde çalındı. Sokağımızdaki ışık da yetersiz. Bunlar yüzünden kendimizi güvenli hissetmiyoruz.

Vercihan ZİFLİOĞLU-İSTANBUL

TÜRK
Kadınlar Birliği Pendik Şubesi Başkanı Özen Öztanyel, okumaz-yazmaz 165 kursiyer için küçük hikaye kitaplarına ihtiyaç duyduğunu bildiriyor.

0216-390 20 52
Yazının Devamını Oku