İsrail Genelkurmay Başkanı: İlişkiler Çok Yakında Düzelecektir
İsrail Genelkurmay Başkanı General Benny Gantz’le birebir sohbet etme imkanı buluyorum. Hemen Türkiye-İsrail ilişkilerinin ne zaman normalleşeceğini soruyorum. “Umuyorum ve öyle tahmin ediyorum ki çok yakında” diyor. Ve Türkiye’nin çok önemli bir bölge gücü olduğunu, iki ülke ilişkilerinin gelişmesinin elzem olduğunu söylüyor.
Malum, daha 2 hafta önce Mavi Marmara davasında 4 üst düzey İsrailli generale tutuklama kararı çıktı. Buna rağmen İsrail ordusunun en üstteki isminin bu kadar olumlu mesajlar vermesi dikkat çekici.
Yalnız söylemedikleri de söyledikleri kadar önemli. Gantz, bölgedeki müttefikleri olarak Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan’ı sayıyor. Türkiye’den ise bahis yok.
Ve önemli bir not: Gantz konferansta yaptığı konuşmadan sonra etrafında kümelenen gazeteci ve yazarların hiç biriyle konuşmayı kabul etmedi. Benim “Türkiye” diye seslendiğimi duyunca ise anında cevap verdi: “Konuşalım.”
Erdoğan-Olmert Krizinin Perde Arkası
Hatırlayacaksınız: Türkiye 2004-2008 arasında İsrail-Suriye arasında arabuluculuk yapıyordu. Zira o günlerde iki ülkeyle de ilişkileri altın çağındaydı.
*
1974’ten beri ilk kez pazartesi günü Kıbrıs’ta bir araya geldi TOBB ve Yunan, Kıbrıs Türk ve Rum ticaret odaları. TOBB’un 8 yıllık çabaları sonucunda kurulan ortak ticaret odasına imza atmak üzere.
Hisarcıklıoğlu, bu forumun Kıbrıs’ta oyunun kurallarını değiştireceği görüşünde. Yunanlı muadili Constantine Michalos da, çözüm için ilk defa çok umutlu olduğunu söylüyor.
Peki Annan Plânı’nın reddedildiği 2004’e kıyasla nedir umudu arttıran?
*
EKONOMİK kriz, Rum kesiminde çözüm isteğini arttırmış. Tepav (Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı) Başkanı Prof. Güven Sak’ın aktardığına göre: AB genelinde ekonomiden şikâyet edenlerin oranı % 72. Güney Kıbrıs’ta ise % 98. Kurulan forum, tam da bu yüzden fark yaratacak. Zira tarafların ticaret hacmini, yani refahı arttıracak. Bu da çözüme ivme kazandıracak.
Refahı arttıracak bir diğer faktör de, Kıbrıs ve İsrail açıklarında son zamanlarda keşfedilen doğalgaz ve petrol yatakları. Bu gazın dünya piyasalarına girmesinin tek uygun yolu ise, Türkiye-Kıbrıs-İsrail’in anlaşmasıyla kurulacak boru hatları. Bu enerji potansiyeli de hem Ada’daki iki kesimin, hem Türkiye’nin ve Yunanistan’ın, hem de Batı’nın verdiği desteği arttırıyor.
Eroğlu, toplantının hemen öncesinde Rum lider Anastasiadis’le yaptığı görüşmede yaşadığı gerginliği anlattı.
TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun öncülük ettiği “Lefkoşa Ekonomi Forumu”nun ilk toplantısını izlemek üzere Kıbrıs’tayız. Tarihi bir an zira bu forum KKTC ve Kıbrıs Rum ticaret odaları, TOBB ve Yunan Odalar Birliği’ni 1974’ten beri ilk kez bir araya getiriyor.
TARTIŞMA YARATAN BAŞLIKLAR
4-5 gazeteci, KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’yla sohbet etmek için odasında bekliyoruz. Eroğlu, Rum lider Nikos Anastasiadis ile yaptığı görüşmeden çıkıp doğrudan yanımıza geliyor. Bu, sürecin başladığı 11 Şubat’tan beri yaptıkları ilk toplantı. Odaya girdiğinde ise yüzü asık.
Masaya oturmasıyla birlikte, 3,5 saat süren görüşmenin gergin geçtiğini anlatıyor. Ve seslerin zaman zaman karşılıklı yükseldiğini.
Peki nedir bu sesleri yükselten meseleler?
Bu sözü geçtiğimiz hafta İsrail’i ziyaret eden, AKP’nin ilk dönem Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış alıntılamış. Başbakan Erdoğan’ın İsrail’e karşı tavrının sebeplerini, yine İsraillilere anlatırken. Hem de Ocak 2010’dan beri İsrail Parlamentosu’na giren ilk Türk olarak.
*
MALUM, İsrail’le ha normelleştik, ha normalleşeceğiz. Tel Aviv önce özür diledi. Sonra tazminat ödemeyi kabûl etti. Mesele ise Türkiye’nin koyduğu 3. koşul olan Gazze ablukasının kaldırılmasında düğümlenmişti.
Ancak anlaşılan o ki, bu da aşılmış durumda. Türkiye, inşasına 2011’de başladığı Gazze’deki Türk-Filistin Dostluk Hastanesi için inşaat malzemelerini Gazze’ye sokamıyordu. Evvelki hafta öğrendik ki, İsrail malzeme taşıyan tırlara giriş izni vermiş.
Zaten Ankara son zamanlarda buna razı olmuştu. Yani abluka tamamen kalkmasa da, Türkiye’nin kırabilmesi. Başbakan Erdoğan geçen ay Charlie Rose’a verdiği mülakatta bunu ifşa etmişti. İlk kez “ablukanın kaldırılması” yerine, “Filistin’e insani yardım gitmesi” şartını koşarak.
Demiş meşhur Amerikalı diplomat Henry Kissinger. Ne var ki Kıbrıs bu sözü geçersiz kılacak gibi. Zira geçen yarım yüzyıldan sonra, kriz buz gibi. Ve sonunda bu yaz, buzu eritecek belli ki.
*
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın geçen hafta Ada’yı ziyaret etmesi, çözüm sürecine birden ivme kazandırdı. Aslında Ada’ya Dışişleri Bakanı John Kerry gidecekti. Ziyaret son anda Biden’a terfi edildi. Hem de bu sefer Ankara’nın daveti üzerine değil. Zira Şubat’ta Kerry’nin Yardımcısı Victoria Nuland, Ada’ya Ankara’nın davetiyle gitmişti. Yani ABD bugün hem daha aktif, hem de en üst seviyede sürece müdâhil.
İş çevreleri de devrede. İlk defa iki tarafın ticaret odaları işbirliği içinde. TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) ve Yunanlı muadili ile adadaki Türk ve Rum ticaret odaları, ortak bir iş forumu kuruyorlar bugünlerde.
Uzmanlığı iş sağlığı ve güvenliği olan Dr. Fahri Erenel’den öğreniyorum.
*****
Maden faciaları bugüne kadar hep “iş kazası” statüsünde değerlendirilmiş. Ve her iş kazası gibi trafik kazasıyla eş tutulup yargılanmış. Oysaki sorumlular gerekli önlemleri almadıkları için “taksirle adam öldürme” suçundan yargılanmalılar. Bu durumda ise Türk Ceza Kanunu’nun 85. ve 87. Maddelerine göre en fazla 22,5 yıl ceza alabilirler. Oysaki çoğu gelişmiş ülkede bunun cezası müebbet hapis.
Alınması gereken tedbirler de kanunen sorunlu. Maden işçiliği kanunda “çok tehlikeli işler” sınıfında. Ne var ki bunun karşılığında alınması gereken tedbirler çok hafif kalıyor. Tam da bu yüzden Türkiye Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) iş güvenliğine ilişkin sözleşmesini bir an önce imzalamak zorunda.
Yine, kanunda ve yönetmeliklerde tedbirlerle ilgili maddeler son derece muğlâk. Mesela “gerekli tedbirler”, “önlenemez tehlike” gibi pek çok yoruma açık ibare var. Altları doldurulmamış. Bu da, Soma Holding’in sahibinin yaşam odası yapmak zorunda olmadıklarını iddia etmesine fırsat veriyor.
*****
“Ceza” adı altında ne gibi hükümler verilmiş? Uzmanlığı iş sağlığı ve güvenliği olan Dr. Fahri Erenel’den ve maden sendikalarından öğreniyorum.
*
7 Mart 1983’te Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) ait Armutçuk Kömür İşletmesi’nde 103 madenci hayatını kaybetmiş. Hüküm: Sıfır hapis cezası. Yaşamını yitirenlerin ailelerine ve yaralılara verilen tazminat ise yazmaya utandığım bir miktar.
3 Mart 1992’de TTK’na ait Zonguldak Kozlu Maden İşletmesi’nde 263 madenci hayatını kaybetmiş. Yine hesabı sorulmamış. Kesilen hesap: Yine sadece sembolik tazminatlar.
2004’te başlayan kısmi özelleştirmeler sonrasında ise, mahkemeler sorumlulara ve patronlara ceza vermeye başlamış. Ancak kamu vicdanını rahatlatacak seviyeden ve caydırıcılıktan olabildiğince uzak.
10 Aralık 2009’da Bursa’da Bükköy Madencilik’e ait kömür ocağında 19 madenci hayatını kaybetmiş. Maden sahibi ile yönetim kurulu üyeleri 5 yıl, diğer yönetim kurulu üyeleri de 6 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılmış. Bu, bugüne kadar verilen en yüksek hapis cezası. Tazminatlar da yine insan hayatıyla dalga geçer gibi.
*
Bir de hapis cezasına rağmen, serbest bırakılanlar var. 23 Şubat 2010’da Balıkesir Odaköy’de 14 madenci hayatını kaybetmiş. Şirket ortaklarından 3’ü ve 1 maden mühendisi hakkında tutuklama kararı çıkmış. Ama 2 ortak hakkındaki bilirkişi raporu olumlu çıkınca, mahkemece serbest bırakılmışlar.
İlk maden kazasından beri, yani 73 yıldır 3000’den fazla madencisini kaybetmiş. Ve Soma bugüne kadar en ağır olanı.
Peki, bunun hesabı nasıl sorulacak? Diğer ülkeler maden katliamlarının hesabını nasıl soruyor, bakalım.
*
YAKLAŞIK 7 milyon kömür işçisi olan Çin’le başlayalım. Ülkedeki maden ölümleri son 60 yılın en düşük seviyesine inmiş durumda. Ağırlaştırılmış cezalar sayesinde. Maden ocaklarının kapatılması, şirket sahiplerine ağır cezalar getirilmesi, koltuklarını kaybetmeleri elbet önemli. Ama asıl önleyici olan, Komünist Parti’nin yerel ve bölgesel liderlerinin kazalardan doğrudan sorumlu tutulması.
Mesela 2007’de Shanxi eyaletinde meydana gelen ve 105 işçinin ölümüne sebep olan maden patlaması. Sorumlu bulunan 78 kişi ağır hapis cezalarına çarptırılmış. Madenin sahibi ve hukuk temsilcisi müebbet hapse mahkûm edilmiş. Belediye başkanı ve vali de 14 yıl hapis cezası almış. Maden ise kapatılmış.