Paylaş
“Ceza” adı altında ne gibi hükümler verilmiş? Uzmanlığı iş sağlığı ve güvenliği olan Dr. Fahri Erenel’den ve maden sendikalarından öğreniyorum.
*
7 Mart 1983’te Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) ait Armutçuk Kömür İşletmesi’nde 103 madenci hayatını kaybetmiş. Hüküm: Sıfır hapis cezası. Yaşamını yitirenlerin ailelerine ve yaralılara verilen tazminat ise yazmaya utandığım bir miktar.
3 Mart 1992’de TTK’na ait Zonguldak Kozlu Maden İşletmesi’nde 263 madenci hayatını kaybetmiş. Yine hesabı sorulmamış. Kesilen hesap: Yine sadece sembolik tazminatlar.
2004’te başlayan kısmi özelleştirmeler sonrasında ise, mahkemeler sorumlulara ve patronlara ceza vermeye başlamış. Ancak kamu vicdanını rahatlatacak seviyeden ve caydırıcılıktan olabildiğince uzak.
10 Aralık 2009’da Bursa’da Bükköy Madencilik’e ait kömür ocağında 19 madenci hayatını kaybetmiş. Maden sahibi ile yönetim kurulu üyeleri 5 yıl, diğer yönetim kurulu üyeleri de 6 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılmış. Bu, bugüne kadar verilen en yüksek hapis cezası. Tazminatlar da yine insan hayatıyla dalga geçer gibi.
*
Bir de hapis cezasına rağmen, serbest bırakılanlar var. 23 Şubat 2010’da Balıkesir Odaköy’de 14 madenci hayatını kaybetmiş. Şirket ortaklarından 3’ü ve 1 maden mühendisi hakkında tutuklama kararı çıkmış. Ama 2 ortak hakkındaki bilirkişi raporu olumlu çıkınca, mahkemece serbest bırakılmışlar.
Gelelim 2010’a. 17 Mayıs 2010’da Zonguldak’ta Karadon Maden Ocağı’nda 30 işçi hayatını kaybetmiş. Yargılama hâlâ devam ediyor. Suçlanan 16 kişiden sadece 6’sının tutuklanmasına karar verilmiş. Daha vahimi: Bu kişilerin tutukluluğa itirazları kabûl edilmiş. Ve cezaevine bile girmemişler.
*
Denetim sırasında kesilen cezalar da içler acısı. 7 Ocak 2013’te Zonguldak Kozlu’da 8 madenci hayatını kaybetmiş. Öncesinde 2010-2011’de bu maden ocağında yapılan denetimlerde 45 eksiklik tespit edilmiş. Kesilen ceza miktarı ise inanılır gibi değil: 3 bin 500 TL. Daha da kötüsü, eksikliklerin gereğinin yapılıp yapılmadığı daha sonra kontrol bile edilmemiş.
*
Yargıtay’ın 2004’te bir maden faciasından sonra yaptığı kapsamlı yorum ise, önce umutlandırmış. Daha önce Türkiye’de benzeri görülmemiş yorumu özetle şöyle: “Gelişen hukukta kişilere karşı yöneltilen haksız eylemlerde veya taksirli davranışlarda, caydırıcılık uyandıran oranlarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekir. Burada amaçlanan sadece bir parça olsun rahatlama duygusu vermek ve etkileyecek bir yaptırımla caydırıcı olabilmektir.”
Ne var ki Yargıtay’ın kararları gittikçe bu yorumdan uzaklaşmış. Manevi tazminat miktarlarını düşürmüş. Ölenin eşine 40, çocuklara 30’ar, anne-babaya 20’şer, kardeşlere de 6’şar bin TL tazminat cetvelini uygulamaya başlamış. 2010 Karadon davasında da bu miktarlar uygulanıyor.
Son olarak: Bugüne kadar Türkiye’de maden faciasından dolayı kapatılmış tek bir maden ocağı yok. Yine, hiçbir yerel yöneticiye ve denetleyiciye ceza verilmemiş.
*
Türkiye’deki tablonun ne vahamette olduğunu görmek için, lütfen bir önceki yazımda yer verdiğim dünyadaki müebbet hapis dâhil hapis cezalarına, tazminat miktarlarına ve kaza sonrasında maden ocaklarının nasıl derhal kapatıldığına bir bakın.
Peki, hesap sorma (!) sürecindeki eksikliklerimiz neler? Ve hesap nasıl sorulur? Konunun uzmanlarıyla devam edeceğiz.
Paylaş