Paylaş
Uzmanlığı iş sağlığı ve güvenliği olan Dr. Fahri Erenel’den öğreniyorum.
*****
Maden faciaları bugüne kadar hep “iş kazası” statüsünde değerlendirilmiş. Ve her iş kazası gibi trafik kazasıyla eş tutulup yargılanmış. Oysaki sorumlular gerekli önlemleri almadıkları için “taksirle adam öldürme” suçundan yargılanmalılar. Bu durumda ise Türk Ceza Kanunu’nun 85. ve 87. Maddelerine göre en fazla 22,5 yıl ceza alabilirler. Oysaki çoğu gelişmiş ülkede bunun cezası müebbet hapis.
Alınması gereken tedbirler de kanunen sorunlu. Maden işçiliği kanunda “çok tehlikeli işler” sınıfında. Ne var ki bunun karşılığında alınması gereken tedbirler çok hafif kalıyor. Tam da bu yüzden Türkiye Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) iş güvenliğine ilişkin sözleşmesini bir an önce imzalamak zorunda.
Yine, kanunda ve yönetmeliklerde tedbirlerle ilgili maddeler son derece muğlâk. Mesela “gerekli tedbirler”, “önlenemez tehlike” gibi pek çok yoruma açık ibare var. Altları doldurulmamış. Bu da, Soma Holding’in sahibinin yaşam odası yapmak zorunda olmadıklarını iddia etmesine fırsat veriyor.
*****
Bir diğer sorun ise, yerel yöneticilerin yasal olarak sorumlu olmaması. Mesela Çin’de maden ölümleri, Komünist Parti’nin yerel yöneticilerinin doğrudan sorumlu tutulmasıyla minimize edilebilmiş. Bizde de hem valilik hem belediyeler o ildeki madenlerden sorumlu olmalı.
Ve bilirkişi sorunsalı: Aynı olayla ilgili farklı merciler farklı sonuçlar çıkarıyor. Örneğin bir maden faciasıyla ilgili 6 farklı bilirkişi raporu çıkabiliyor. Raporların birbirinden farklı olması da, itiraz edilmesine kapı aralıyor. Bu da davaları sürüncemede bırakıyor.
Bu davalara bakan savcı, hakim ve bilirkişilerin uzmanlaşmamış olmaması da bir diğer sorun.
Bir de bilirkişi raporlarına eklenen “kaçınılmazlık” ibaresi var. Yani facianın, kaderin tecellisi olarak konumlandırılması. Cenevre’de bulunan küresel işçi sendikası IndustriAll’un Genel Sekreter Yardımcısı Prof. Kemal Özcan da buna dikkat çekiyor: “Bu ibare, ancak tüm önlemler alındığı takdirde kullanılabilir. Aksi takdirde ihlâlleri meşru kılar. Ve teknik olarak her kaza önlenebilir.”
*****
Devletin refleksi de önemli bir engel. Özellikle devlet tarafından işletilen işletmelerde meydana gelen facialardan sonra: Devletin kendini koruma mekanizması anında devreye giriyor. Bu da hesap sorulmasını engelliyor.
Son olarak, Erenel bir “alınan dersler merkezi” kurulmasını öneriyor. Ona göre Başbakanlık Teftiş Kurulu, Devlet Denetleme Kurulu, Sayıştay ve ilgili Bakanlıkların raporları ile bu konudaki mahkeme kararları burada toplanmalı. Ve çıkarılan sonuçların uygulanması takip edilmeli.
*****
Dünya, maden facialarının hesabını ağır kesmiş. Ve verilen cezalar o ülkelerde işçi hakları açısından dönüştürücü olmuş. Gelişmiş ülkeler 20. yüzyılda, birçok gelişmekte olan ülke ise 21. yüzyılın başında bu değişimden geçmiş. Yıl 2014. Türkiye’nin artık bu dönüşümü gerçekleştirmemek gibi bir seçeneği yok.
Farketmişsinizdir. “Maden kazası” yerine “maden faciası” dediğimi. Zira bunun ne kader, ne de kaza olduğunu sırf bu yazıdaki bilgiler bile ispat etmeye yeter.
Paylaş