Verda Özer

Amerika’nın devri bitti mi?

5 Ağustos 2014
ABD’nin Ortadoğu’dan elini eteğini çektiği artık herkesin malumu. Sebepleri ise muhtelif.

*

HER şeyden önce Ortadoğu, ABD için artık eskisi kadar cazip değil. Zira bölgedeki petrol ve gaz kaynaklarına olan ihtiyacı gitgide azalıyor. Bunun baş müsebbibi ise “kaya gazı devrimi”. ABD 2000’li yılların başından beri kaya gazı teknolojisini hızla geliştirdi. Üretimini geçen yıl 245 milyon metreküpe kadar çıkardı. Geçen hafta da 41 yıl aradan sonra, sembolik de olsa, ilk petrol satışını yaptı. Yani yakında gaz ve petrol ithalatçısı konumundan, ihracatçısı konumuna geçecek.
Bununla birlikte, gözünü Asya-Pasifik’e dikmiş durumda. Zira Çin başta olmak üzere bu bölge gelecek yüzyılın yükselen değeri. Dolayısıyla çok daha kârlı. Gücü gittikçe artan Çin’i çevreleme ve denetleme politikası da elbette bunda etkili.

*

BİR diğer sebep ise, “Ortadoğu yorgunluğu”. Son on yıldaki Irak ve Afganistan deneyimleri çok yordu. Sadece Amerikalı politikacıları değil, halkı da. Pew araştırma şirketinin bu yılın başında yaptığı ankete göre, Amerikan halkında tecritçilik (isolationism) son 50 yılın en yüksek seviyesinde.
Pentagon, yani Amerikan ordusu ve Savunma Bakanlığı’nın tavrı ise daha da keskin. Şu anki yüksek rütbeli generallerin hepsi, Irak ve Afganistan’da bizzat bulunmuş askerler. Dolayısıyla “Ortadoğu” kelimesi tüylerini diken diken etmeye yetiyor.
Ortadoğu halkının algısı da bir diğer etken. Bölgeye müdahil olmanın anti-Amerikan hisleri daha da körüklediği, bunun da krizleri daha da tırmandırdığı artık herkesin kabulü.

*

Yazının Devamını Oku

Türkiye’nin vakti geldi

1 Ağustos 2014
GEÇTİĞİMİZ hafta ünlü Amerikalı televizyoncu Charlie Rose’un konuğuydu. Eski ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton. İsrail-Filistin konusundaki soruya cevap verirken şöyle dedi: “Çözüm için Türkiye’nin esas arabulucu (interlocutor) olduğunu düşünüyoruz. Türkiye bölgede çok etkili olabilir.”

Ne var ki, nasıl Ankara Mısır’ın ateşkes girişimini kabul etmiyorsa. Mısır, Hamas’ı muhatap almadığı için. Türkiye’nin girişimini de İsrail ve Mısır tanımıyor. İkili ilişkiler kopmuş olduğu için. Oysaki şu anda sadece Filistin’in değil, tüm bölgenin ihtiyacı var Türkiye’nin arabuluculuğuna. Hem de daha önce hiç olmadığı kadar.

*

ARAP ayaklanmalarıyla birlikte bölgede yeni aktörler ortaya çıktı. Demokrasi talep eden. Rejimler ise insafsız davrandılar. Ve bu aktörleri sindirdiler. Türkiye de baş döndürücü bir hızla ortaya çıkan bu tabloda, kendisine taraflar seçti mecburen. Demokrasi talebinin yanında yer aldı. Rejimlerle ilişkisini kopardı. Ve ister istemez yumuşak gücünü kullanamadı.
Ancak şimdi yeni bir döneme giriyoruz. Irak ve Suriye parçalanmanın eşiğinde. Terör tehlikesi sınırlarımızda. Bölge yangın yeri. Ve çok acilen bir arabulucuya, lidere ihtiyaç duyuyor. Bu rol de Türkiye’ye düşüyor.

*

IRAK, Suriye ve Filistin kendi derdinde. Mısır bölgeden tecritli. Zira İsrail’i Filistin’e tercih ediyor. Suudi Arabistan, Ürdün ve Körfez ülkeleriyle birlikte. Bölgede ihtilâfları çözmeye çalışacak, liderlik edebilecek Türkiye ve Katar’dan başka kimse yok.
Ancak Katar Körfez ülkesi ve Hamas ve Müslüman Kardeşler’in baş destekçisi. Bu da tarafsız algılanmasına engel. Dahası, Türkiye’yi ayırt eden en önemli özelliği: Batı ile organik ilişkisi. Bu, onu bölgede benzersiz bir konuma yerleştiriyor.

Yazının Devamını Oku

Esad’ın yeni başlayan sınavı

29 Temmuz 2014
VE sonunda oldu. IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) Esad’ı hedef aldı. Pazar günü Suriye’nin Rakka kentinde rejime ait bir bölüğü ele geçirdi.

Ve Esad askerlerini infaz etti.
Örgütün bu taktik değişikliği, ister istemez Esad’ın da taktiğini değiştirecek. Ve bölgedeki dengeleri ciddi şekilde etkileyecek.

*

IŞİD’e dair genel-geçer öngörüler hep yanlış çıktı bugüne kadar. Önce IŞİD’in Esad’a karşı savaştığını söyleyenler oldu. Ancak sonra herkes anladı. Örgütün Esad’ın lehine hareket ettiğini. Ve ikisinin harekât hedeflerinin tamamen örtüştüğünü.
Önceleri sadece AKP hükümetinin dile getirdiği bu tezi, zamanla ABD’de üst düzey yetkililer ve Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası organizasyonlar da savunmaya başladı.
Sonra ise başka bir tez çıktı ortaya: “Esad gidince IŞİD de gider nasıl olsa.” Ne var ki Esad gitmedi. Dahası, IŞİD Esad’ı da geçti. Bölgedeki en azılı tehlike hâline geldi.
Bu sefer de dediler ki: “IŞİD ve Esad birbirine dokunmaz hiçbir zaman.” İşte bu günlerde de bu tezin çürüyüşüne şahit oluyoruz.

*

Yazının Devamını Oku

Barzani’nin sağ koluyla bölge ve Türkiye

26 Temmuz 2014
MESUT Barzani’nin sağ kolu, özel kalem müdürü Fuat Hüseyin’le sohbetimizin bir bölümünü geçtiğimiz cumartesi aktarmıştım.

Hüseyin, hangi koşullarda bağımsızlık ilân edeceklerini ve Türkiye ile ilişkilerini anlatmıştı. Ankara’nın bağımsızlığa karşı olmadığını imâ ederek.
Sırada ise Hüseyin’in bölgeye yönelik kritik değerlendirmeleri var.

*

FUAT Hüseyin, IŞİD tehdidine karşı bölgede dört başkentin işbirliği yapmak zorunda olduğunu söylüyor: Ankara, Erbil, Bağdat ve Tahran. “Şu anda bu dört ayaklı işbirliği için çalışıyoruz” diyor. Sözlerinden, dördünün de buna istekli olduğunu anlıyorum. “Ama İran bağımsızlığınıza karşı olduğunu açıkladı” deyince: “İran’la ilişkilerimiz çok iyi ve önemli. Ayrıca bu, şimdiki beyanları. İleride ne olur, göreceğiz” diyor.
Türkiye ile ise geçen yazımda aktardığım gibi, hiçbir sorun yaşamayacaklarından emin. En büyük önceliklerinin, komşularıyla ilişkileri olduğunu söylüyor. Ve onların onayı olmadan bir adım atmayacaklarını defalarca vurguluyor.

Yazının Devamını Oku

Türkiye, İsrail ve Filistin’le temasta

22 Temmuz 2014
“BİRLEŞMİŞ Milletler (BM) sen ne işe yararsın?” Diye sorunca Başbakan Erdoğan. BM’nin İsrail’e karşı gösterdiği kayıtsızlığa atıfla.

Aklıma İngiltere’nin efsanevi komedi dizisi “Emret Başbakanım”ın bir bölümü geldi.
İngiltere başbakanı, uluslararası kriz anlarında verdikleri karşılığın hep “dört aşamalı” olduğunu söyler: “Kriz çıktığında ilk aşamada, hiç birşey olmayacağını söyleriz. 2. aşamada “birşey olabilir, ama hiç birşey yapmayacağız” deriz. 3. aşamada, “belki birşey yapmamız gerekiyordur, ama yapabileceğimiz hiç birşey yok” deriz. Son olarak, “belki yapabileceğimiz birşey vardı, ama artık çok geç” der, kurtuluruz.”BM’nin kayıtsızlığını da herhalde en iyi bu parodi anlatabilir.

*

NE var ki, uluslararası toplumun tepkisizliği, Türkiye’nin çözüm arayışlarını yıldırmamalı. Ankara’nın Filistin meselesinde taraf olması da aynı şekilde. Çözüm aramasına engel değil. Keza İsrail’le ilişkilerin kopmuş olması da öyle. Türkiye, tüm bunlara karşın devreye girmeli. Ki öyle yapmış da görünüyor.
İsrail-Filistin krizi ilk patlak verdiğinde, Ankara’nın arabuluculuk girişiminde bulunduğuna dair pek çok haber çıktı İsrail basınında. Ne var ki, tam bu sırada, Mısır girdi devreye. Ve Türkiye’den rol çaldı.
Ankara’nın Mısır’a karşı tepkisinin arkasındaki nedenlerden biri de bu zaten. Güç yarışı. Diğeri ise, malum Mısır’ın Hamas’ı taraf olarak almaması. Ve ateşkesi tamamen İsrail’in insiyatifine bırakması.

*

ZATEN

Yazının Devamını Oku

Barzani’nin sağ kolundan kritik mesajlar

19 Temmuz 2014
IRAK Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) Başkanı Mesut Barzani’nin sağ kolu, özel kalem müdürü Fuat Hüseyin’le İstanbul’da buluşuyorum.

Barzani’yle birlikte Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’yla yaptığı kritik toplantılardan hemen sonra. Baş başa yaptığımız iki saatlik görüşmede, Hüseyin tüm sorularımı yanıtlıyor.
Geçtiğimiz hafta Barzani’yi temsilen Washington’da olan Hüseyin, Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry ve Başkan Yardımcısı Joe Biden ile bağımsızlık girişimlerini görüşmüştü.
Sıcağı sıcağına konuşuyoruz.

‘Geceleri rahat uyuyamıyoruz’FUAT Hüseyin söze, “Kürdistan’ın toplam sınırı 1050 km. Şu anda bunun 1035 km’si IŞİD ile” diye başlıyor. “Her an herşeyi yapabilirler. Geceleri rahat uyuyamıyoruz.” Bir gün içinde Irak’ın üçe bölündüğünü, Kürdistan sınırlarında yeni bir terörist devlet ve yepyeni komşuların ortaya çıktığını anlatıyor.
Peşmergeleri Türkiye Ordusu mu eğitecek?
Önce Türkiye. Fuat Hüseyin’e göre, Ankara-Erbil ilişkilerinin şu an ağırlıklı boyutu güvenlik. “Eskiden Ankara, Kürdistan’ı tehdit olarak görürdü. Baksanıza, artık ikimiz aynı tehdide, IŞİD’e karşı işbirliği yapıyoruz.” Anladığım, bir gün önce Ankara’da neredeyse tamamen güvenlik konuşulmuş olduğu.

Yazının Devamını Oku

Türkiye’ye düşen yeni bölgesel rol

15 Temmuz 2014
“ORTADOĞU’da bozulan istikrara karşı Türkiye, Amerikalı ve Avrupalı şirketler için katalizör olabilir. Bölge pazarlarında faaliyet gösterebilmeleri için.” Diyor TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu Washington’da.

ABD ve Avrupa, TTIP (Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı) anlaşmasını imzalamanın eşiğinde. Yani tarihin en büyük ticaret birliğini kurmanın. Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin de bu yeni küresel ekonomik düzene dâhil olması için Washington’da lobi yapıyor. Bizler de tanıklık ediyoruz.

*

TÜRKİYE’nin bölge için katalizör olabileceği tek alan ise ekonomi değil. Washington’da geçirdiğim iki hafta boyunca, ABD’nin Irak ve Suriye politikasının nasıl şekillendiğine tanık oluyorum. Ve Türkiye’ye düşen role.

*

ÖNCEKİ yazımda, ABD’nin Irak’ın dışında kalmaya kararlı olduğunu yazmıştım. Ve çözüme dışarıdan müdahil olmaya. Suriye konusunda da tavrı benzer. Buna genel olarak “Ortadoğu yorgunluğu” (fatigue) diyebiliriz.
Bunun da ötesinde, ABD’nin şu anda en büyük derdi IŞİD (Irak Şam İslam Devleti). Yani Irak. Amaç, açık bir mezhep savaşı başlamadan Irak’taki durumu kontrol altına almak. Yani Şii-Sünni kıyımını önlemek.
Dolayısıyla Esad meselesi tamamen kenara itilmiş durumda. Kaldı ki, Suriye henüz Irak kadar kontrolden çıkmış değil. O nedenle ABD’nin Suriye’deki önceliği, ülkenin bölünmesinin engellenmesi. Yani paradigma değişmiş. Hesaplar, Esad’ın denkleme geri döndüğü kabûl edilerek yapılıyor.

Yazının Devamını Oku

Washington’da Irak hazırlığı

12 Temmuz 2014
AMERİKAN CNN kanalı iddia ediyor: ABD, IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) lideri Ebubekir el Bağdadi’yi insansız hava uçağıyla vurmayı planlıyor.

Amerikan basınında da günlerdir “ABD, hava harekâtına başladı başlayacak” havası hakim.
Tam da bu atmosferde, bir haftadır Washington’dayım. TOBB’un (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) Amerikan başkentine yaptığı ziyarete eşlik etmek üzere. Bu vesileyle Obama yönetiminin nabzını tutmaya çalışıyorum. Ve de anlamaya: ABD ne planlıyor?
*
OBAMA yönetimi, Irak’la ilgilenmemenin faturasının ağırlığı altında. Zira bölgede yarattığı boşluğu İran doldurmuş durumda. Bu da, Irak’ın güneyinde kurulmakta olan “Şiistan”ın, İran’ın uydu devleti olacağının garantisi. Yine, ülkedeki boşluk en çok IŞİD’e yarıyor. Irak’ın ortasında kurulan “Sünnistan”, örgütün ellerine teslim ediliyor.
Ancak diğer yandan, hem Amerikan halkı, hem yönetimi, hem de ordusu, bölgenin dışında kalmak istiyor. Tam da bu yüzden Washington, stratejisini şöyle kurguluyor: Irak’ın dışında kalarak Irak’a müdahil olmak.
*
BU yüzden sınırlı bir hava operasyonu hazırlığı yapılıyor. Bundan kasıt: Sadece IŞİD liderlerinin ve mevzilerinin vurulması. Çoğunlukla insansız hava uçaklarıyla. Konuştuğum Obama yönetiminin üst düzey bir yetkilisi bunu teyit ediyor. Evvelki hafta Irak’a gönderilen keşif ve gözetleme uçaklarının da buna yönelik istihbarat topladığını söylüyor. Yeterli veri toplandığında da, nokta atışı vuruşlar başlayacak.

Yazının Devamını Oku