Paylaş
Demiş meşhur Amerikalı diplomat Henry Kissinger. Ne var ki Kıbrıs bu sözü geçersiz kılacak gibi. Zira geçen yarım yüzyıldan sonra, kriz buz gibi. Ve sonunda bu yaz, buzu eritecek belli ki.
*
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın geçen hafta Ada’yı ziyaret etmesi, çözüm sürecine birden ivme kazandırdı. Aslında Ada’ya Dışişleri Bakanı John Kerry gidecekti. Ziyaret son anda Biden’a terfi edildi. Hem de bu sefer Ankara’nın daveti üzerine değil. Zira Şubat’ta Kerry’nin Yardımcısı Victoria Nuland, Ada’ya Ankara’nın davetiyle gitmişti. Yani ABD bugün hem daha aktif, hem de en üst seviyede sürece müdâhil.
İş çevreleri de devrede. İlk defa iki tarafın ticaret odaları işbirliği içinde. TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) ve Yunanlı muadili ile adadaki Türk ve Rum ticaret odaları, ortak bir iş forumu kuruyorlar bugünlerde.
*
MALUM, süreç Şubat ayında canlanmıştı. Türk ve Rum liderler Eroğlu ve Anastasiades’in görüşmesiyle. Akabinde de iki tarafın müzakerecileri Ankara ve Atina’da çapraz görüşmeler yaptı. Bu vesileyle 55 yıldır ilk kez bir Rum yetkili Ankara’ya geldi.
Şimdi ise sıra Ankara ve Atina’da. Aslında Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Yunanlı muadiline adanın iki tarafını birlikte ziyaret etmeyi daha önce önerdi. Ama Atina taş koymuştu. Şimdi bunu gerçekleştirmenin tam sırası. Yine, Başbakan Erdoğan, Kıbrıs’tan bir Rum gazeteci ve sivil toplum heyetini 2010’da kabûl etmişti. İki taraf da bir an evvel benzer jestlere yeniden başlamalı.
*
PEKİ çözüm neden isteniyor? Cevabı basit: Kıbrıs açıklarında bulunan doğalgaz ve petrol yataklarının dünyaya pazarlanabilmesi için.
Ada’nın açıklarındaki ‘Afrodit’ sahasında 200 milyar metreküp doğalgaz ve 3,7 milyar varil petrol olduğu keşfedilmişti. Bunları çıkarmak için de Güney Kıbrıs tek yanlı “münhasır ekonomik bölge” ilân etti. Ve Amerikan enerji şirketi Noble Energy ile anlaştı. Gaz 2015’te ihracata hazır olacak. KKTC de boş durmadı. Türkiye ile birlikte münhasır ekonomik bölgelerinde arama çalışmaları başlattı.
Bitmedi. İsrail açıklarında da Tamar ve Leviathan sahalarında zengin doğalgaz yatakları bulundu.
Mesele de zaten tüm bu gazın nasıl ihraç edileceğinde düğümleniyor. Zira Kıbrıs ve İsrail sularındaki gazın dünya piyasalarına girmesinin tek yolu: Türkiye-Kıbrıs-İsrail’in anlaşmasıyla kurulacak boru hatları. ABD başta olmak üzere Batı da canla başla bunu destekliyor.
Bundan kâr edecek olan ise elbette sadece Batı, Yunanistan ve Ada’nın iki kesimi değil. Bu anlaşmayla Türkiye önemli bir enerji köprüsü olacak. Ve AB ile müzakerelerin de önü açılacak.
Anlaşma elbette İsrail’i de zengin edecek. Bu da, Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi için de belki en önemli sebep.
*
2004 Annan Plânı’nın başarısız olmasının en önemli sebebi, eşit olmayan koşullardı. Batı Türkiye’nin AB üyeliğini çözüme bağlamıştı. Rum kesimi ise çözüm olsun olmasın, AB üyesi olacaktı. Şimdi ise iki taraf eşitlenmiş durumda. Hem üzerlerine uygulanan baskıda. Hem de yeni şekillenen enerji denklemindeki çıkarlarında.
Son olarak naçizane bir uyarı: İki taraf da bu süreci iç politika malzemesi yapmamalı. Tabii ki “zamanın ruhu” çözümden yana. Ama unutmayalım: Zamanın bile yardıma ihtiyacı vardır.
Paylaş