Vedat Okyar

Kazanma zamanı

11 Nisan 2004
<B>LİGİN </B>boyu kısaldı. Artık kazanma zamanı. Kaybedilen puanların telafisi zor. Trabzon takımı da bu işin matematiğini iyi yapıyor.

Dünkü oyunda da Bursa’dan istediğini, elini-kolunu sallaya sallaya çıkardı. Haa çok mu iyi oynadı? Böyle bir şey demiyorum. Ama dedim ya, kazanma zamanı. Kazanacak kadar akıllı oynadılar. Sahanın her metrekaresini daralttılar, Bursaspor’a top oynama alanı bırakmadılar. Düşünün, Bursaspor ilk şutunu 45. dakikada attı.

Herkes toptan kaçıyorBursaspor da ligde sıkıntısı büyük olan bir takım. Onun getirdiği gerginlik, Bursasporlu oyuncuları çok büyük bir stres içinde bırakmış. Takımda mesuliyet alan bir tek oyuncu göremedim. Herkes toptan kaçıyor. ‘Aman top bana gelmesin de nereye saklanayım’ diye yer arıyorlar. Böyle de olunca hiç etkileri olmayan bir 90 dakika oynadılar.

Trabzon’un kulübesine bakıyorum, Romaschenko, Yattara, Augustine kenarda oturuyor. Bursa takımının kulübesine bakıyorum, tanıdığım oyuncu yok. Demek ki, iki takım arasında kadro farkı da var. Hem Fatih, hem Gökdeniz Trabzon’u sırtlamış götürüyorlar. Dün golleri de paylaştılar, oyunu da. Oyunu istedikleri gibi yoğuruyorlar. Bu da Trabzon’un büyük avantajı oluyor. Maçın hakemi bana göre 10 numara maç yönetti. Ne oynayan oyuncuyu sıkıntıya soktu, ne tribünde oturan insanı. Neticede Trabzon ligin zirvesi için ‘ben buradayım’ dedi. Bursa da ‘bu ligde çok zor kalırım’ sinyallerini verdi.

Yazının Devamını Oku

Cuk oturdu

5 Nisan 2004
<B>DÜN</B> akşamki oyun, Beşiktaş için çok fazla manalar taşıyordu. Hem ligin zirvesinin sıcaklığı içinde olacaktı, hem de rakiplerinin bundan sonra oynayacağı maçlarda kayıplarını bekleyecekti. Dünkü maçı Beşiktaş, çok zor şartlarda kazandı. Kazanacak kadar da iyi oynamadı. Ama futbol tuhaf oyun. Beşiktaş gol pozisyonuna girmeden iki penaltı golüyle hayati bir 3 puan çıkardı. Verilen birinci penaltı ayıp kere ayıp. Bu da Ali Aydın'ın ayıbı. Böyle penaltı düdüğü çalınmaz. Ali Aydın demişken, Ali Aydın bitmiş. Fenerbahçe maçında yaptığı hatadan sonra artık hakemlik değil, eyyamcılık yapıyor. Hakemliği bitmiş bir adamın elinden düdüğünü alacaksın.

Dünkü oyunda her iki takımın da bütün oyuncularını gözlemledim. Bir tane ‘‘şu da iyi oynadı’’ diyeceğim bir oyuncu yok. Böyle olunca, çok da kötü bir futbol oynandı. Maçın en güzel şeyi numaralı tribünün üstündeki mehtaptı.

Zora sokarlar

Benim işim Beşiktaş’la. Galatasaraylı oyuncular neler yaptı, bunu dile getirmeyeceğim. Ama Beşiktaşlılara bir göz atalım. Ya Emre, ne top oynadın be! Gözlerim yaşardı. En az 5-6 tane gol topu ikram ettin. Sana bir ağabey tavsiyesi. Futbol kaliten kadar futbol oynamayı düşün. Senin araya, dereye top atacak halin mi var? Atmaya kalkıyorsun, rakibe gidiyor. Tümer'in de oyuna hiç eli değmedi. Halbu ki Tümer’e, dün akşam daha fazla mesuliyet yüklenmeliydi. Ahmed Hassan, istediği topları bulamadı, yapacağı da fazla bir şey kalmadı. İbrahim, her gün geri sayıyor. Faydasından vazgeçtim, zararlı olmaya başladı.

Neticede Beşiktaş, pozisyon bulmadığı maçtan iki penaltıyla çıktıysa, eğer bu da ligse, 3 puan da aldıysa, fazla söylenecek bir şey yok. Beşiktaş takımı böyle oynayarak bundan sonraki maçlarını çok zora sokar. Futbol tuhaf oyun, dün akşam cuk oturdu.
Yazının Devamını Oku

İsteyince oluyormuş

28 Mart 2004
<B>BEŞİKTAŞ</B> dün akşamki oyunda, daha ısınmaya çıktığında, <B>‘‘Ben, bu maçı kazanacağım’’ </B>hissini uyandırdı. En azından ben öyle anladım. Doğru da anlamışım. Beşiktaş iyi bir futbol takımı. Kendi oynamak istediği futbolu rakibine kabul ettirirse, rakibin adı hiç önemli değil der dururum.

Antep kötü takım mı? Hiç de öyle değil. Bu ülkenin en ciddi rakiplerinden biri. Ama Beşiktaş, kendi oynadığı kadar rakibi de oynatmadı. Çok büyük bir futbol oynama iştahıyla oyuna başladılar. İlk yarıyı da fevkalade oynadılar. İkinci yarı biraz frene bastılar. O da herhalde skor avantajından olacak. Yenilen bir gol var akıllara zarar. Lazarov, adeta Zago'nun iç organlarından geçti.

Zago gidici

Yalnız Zago deyince durmak lazım. Zago, her hafta bunları yapıyor. Bu futbolcu kardeş, Beşiktaş'ın havasından çıkmış. Yani gidici. Kalan 7 haftada bu futbolcuya formayı vermemek lazım. A.Hassan bir fazlalık. Gol de attı, attırdı da. Bir topu da direğe gitti. Beşiktaş'ın çok önemli bir silahı. Lucescu biraz gözardı ediyor gibime geliyor.

Ben, dün akşam Yasin'i de fevkalade iyi oynarken gördüm. Zaten Yasin, futbol topunu süslemeye kalkmasa, işine daha ciddi bakarsa bu takımda devamlı oynar. Ahmet Yıldırım'ı da hatasız oynarken seyrettim. Hep beraber düşünüp, bir de hep beraber isteyerek oynanacaksa demek ki oluyormuş.

Maçın hakemine bir şey demek istemiyorum ama herhalde yardımcılarıyla arası bozuk. Çok yanlış bayraklar kaldırdılar. Adamı da zora soktular. Kalan 7 maç var. Beşiktaşlı futbolcu oyuna dün akşamki gibi sarılırsa her şey olur.
Yazının Devamını Oku

Dönüm maçı mı?

20 Mart 2004
<B>BEŞİKTAŞ</B>, Diyarbakır'a gelirken, <B>‘‘Dönüm maçı oynamaya geliyorum. Kayba da tahammülüm yok’’</B> diye geldi. Seyrettiğim oyun, hiç de öyle dönüm maçı gibi oynanmış bir oyun değil. Belki Diyarbakır'ın dönüm maçıydı. Bütün futbolcuları üç kişilik koştu. Üç kişilik de futbol oynama iştahıyla oyuna sarıldı.

Beşiktaş'ın sanki içi boşalmış. Her futbolcusunun sanki arkasından çeken var, tutan var. Belki hepsi iyi oynayıp kazanmak istiyor ama, yalnız istemekle olmaz. Zaten olmuyor da. Şöyle takıma bir göz gezdiriyorum.

Bu maçı şu kurtarır, diyebileceğim bir adam yok. Beşiktaş'ın attığı bir gol var, sayılmadı. Ama çıplak gözle, oturduğum yerden gördüğüm; gol, gol. Futbolda işler kötüye gitti mi, kambur üstüne kambur gelir. Sayılmayan gol gibi. Oyun 2-1 olduğu dakikalarda Beşiktaş bir 10 dakika sallanır gibi oldu. Ama 10 dakikayla maç kurtulmaz.

Nasıl kazanacaksın ki?

Beşiktaş, sezonun ikinci yarısından bu yana kamyon dolusu gol yedi. Girdiği gol pozisyonlarına bakıyorum, koca 90 dakikada 3 taneyi geçmiyor. Nasıl kazanacaksın ki? Maçın hakemine bulaşayım da istemiyorum. Yardımcısı ofsaytı atladı. Çekilen bayrağa o da düdük üfledi. Sahanın da top oynamaya müsait olmayan bir saha olduğunu gözardı etmiyorum.

Tabii ki topu kontrol etmek zor. Top kaybı da bu sahada çok olacak. Ama rakip de havada oynamıyor ki! Ayakları yere basıyor. Bir daha tekrar edeyim, bu iş, istemek işi, gönül işi. Yüreğini sahaya koyma işi. Ben Beşiktaş'ta bunları göremedim. Dibini de bağlayayım, bu nasıl dönüm maçı?
Yazının Devamını Oku

Her maç böyle olmaz

15 Mart 2004
<B>ÇOK</B> değişik bir futbol akşamı yaşadık. İki takımın da kadroları belli, maç öncesi düşünceler de. Beşiktaş'ın kadrosu daha iyi. Beşiktaş, ağırlıklı bir oyun olur, Beşiktaş da bu maçı rahat geçer denen bir oyun öncesi vardı. Oyun içinde hiç de öyle olmadı. Elazığ 2-0 öne geçti ki, o aralar Beşiktaş iştahlı top oynuyordu. 2-0'dan maçı çevirmek kolay değil. Bu, futbol oynama iştahına bağlı bir şey. İkinci bir faktörü de rakip sana ne kadar müsade edecek tarafı.

Beşiktaş, galip gelmeyi çok istedi de rakip de çanak tuttu. Bugünün futbolunda adam adama markajla oynamak, pek akıl karı değil.

Beşiktaş için bu maç köşe başı maçıydı. Ya ligin zirvesinin sıcaklığında gidecekti, yahut da mendil atacaktı. Beşiktaş'ın ligin ikinci yarısında yediği bir tane, iki tane değil, tonla gol var. Çok gol yersen bu işin altından kalkamazsın. Her maç, dün akşamki oyun gibi olmaz. Sakın ola da kaleci Ramazan'a sataşıyorum zannedilmesin. Ramazan kiracı, ev sahibi değil. Ne kadar iyi oynarsa oynasın, önümüzdeki hafta Cordoba'ya evi teslim edecek. Altı ayda bir oynayan kaleci 100 tane gol yese ben bir şey demem. Ama defansına derim. Hele Ahmet'in yedirdiği bir üçüncü gol var. Haliyle de benim söyleyeceklerim. Ahmet kardeş farkında mısın? Maç bitmişti yeniden başlattın. Sana yedirdiğin gol için bir şey demiyorum. Senin tecrüben, sana bir şeyler söyler.

Hevesini kırma

Sergen
'i biraz maça tutunur gördüm. Bir gol yaptı, iki topu da direkten döndü. Lucescu'ya da burada bir sıkıştırmam var. Ah be güzel adam. Sergen top oynamak istiyordu. Niye çıkarırsın? Bırak hevese gelmiş, oynasın. Sana tek maçlık Sergen lazım değil ki. Sezon bitene kadar Sergen varsa senin takımın da bir şeyler yapacak. Adamın hevesini niye bırakırsın kursağında, anlamadım.

Elazığ takımı ellerinde, avuçlarında, gönülerinde ne varsa onu ortaya koyup oynayan bir takım. Güçleri bu kadarına yetti. Ama helal olsun. Maçın hakemi, benim bu ülkede beğendiğim hakemlerden biri. Ama eski Serdar değil. O eskiden hep topun yanındaydı. Bir futbolcu kadar koşuyordu. Şimdi koşamıyor. Benim tribünden gördüğüm kadarıyla Beşiktaş'ın yediği ikinci gol ofsayt. Bir de Giunti'nin eliyle düzelttiği top var, o da penaltı. Serdar, eski Serdar olsa pozisyonların içinde olurdu. Bu iki pozisyonu da atlamazdı. Neticede Beşiktaş, pek tabelaya bakmadan, aldığı üç puana bakacak. Bundan sonrası kendi bilecekleri iş.
Yazının Devamını Oku

Luca'yı seviyorum

13 Mart 2004
<B>TERCÜMAN Sinan </B>kardeşimden rica ediyorum, bu yazımı <B>Lucescu</B>'ya aktarmalı mektup olarak tercüme etsin. Çok ağır çirkinlikleri unutmam. Çok güzeli unutmadığım gibi... Ortadan güzeli hatırlamam bile... Lucescu'nun ne ortası var, ne de çirkini. Lucescu ağır sıklet güzel bir adam. Futbol adamlığı da, adamlığıyla yarışıyor.

Oynanan ligde puan olarak kredi kartı yere düştü. Çok az takımın başına gelebilecek bir şeyler de oldu. Futbolda her şey olur. Ben, arkada kalan iyi işlerin, vefa duygusuyla aynı terazide tartılacağına inanırım. Tabii ki, bir şeyi de çok iyi bilirim, doğru ile yanlış aynı kavşağın akrabasıdır.

Geçilen son dönem, direksiyonda oturan adam için, hata yapmadı denilecek yer değil. Ama, kalan 10 maç var. Lucescu, 60 yaşında bir adam. Tecrübeleriyle çok donanımlı. Hatta araya bir şey daha sıkıştırayım, Beşiktaş'a gelmiş en büyük antrenör. Beşiktaş'ın şansı, rakiplerinden daha az değil. Oldu da Beşiktaş şampiyon olamadı...

Şampiyonluğun gitmesinden çok, Lucescu'nun gitmesine üzülürüm. Önümüzdeki senelerde Lucescu'nun bu futbol kafası Beşiktaş'ı hep ayakta tutacaktır. Vallahi şu takımın başkanı olsam, Lucescu ile antrenörlük hayatını bırakana kadar mukavele yapardım.

Sergen usta...

BAK güzel evlat, iyi dinle. Seni 13-14 yaşlarında tanıdım. Kendi evladımdan da ayırt etmedim. Çok söyledim, bir kere daha olsun... Seni seyretmek için bilet alıp maça giderim. Yüzüncü yılda bu takım şampiyon olduğunda, senin elin ayağın çok değdi. Tabii ki, takım arkadaşlarınla beraber. Oynadığın top onları da heveslendirdi. Başrol oyuncularının hali, tavrı diğer oyunculara da sirayet eder, bulaşıcıdır. Bu ligin ikinci yarısında ben sende o iştahı göremiyorum. Hadi, silkelen be usta...

Büyük bir oyuncu, antrenörüne iyi yönde bile ihanet edebilir. Sahanın içinde kendi başına bir karar verir, kafasına göre takılır, maçı da kazanır. Kendi kafana göre takıldığın bir çok maçı biliyorum. Hocan da hiç ses etmedi. Şimdi hem hocan, hem de camia senden ses bekliyor.

İlhan Cavcav

BUGÜN
mektuptan gidiyoruz, bir mektup da sevgili Cavcav'a... Bir insana sen demek, soyadıyla hitap etmek, benim tarzım değil. Sen diye hitap etmek için izin almak lazım. O izin belgesi bende olduğu için böyle hitap ediyorum... Benim güzel adamım, Gençlerbirliği'ni nerelerden alıp nerelere getirdin. İkili konuşmalarımızda marifetli adamları ne kadar sevdiğimi dile getirmiştim. Marifetine hayranım. Yalnız takım yapmadın, büyük bir kalabalığı da arkana taktın. Türk futbolunda köşe başı bir kulüp yarattın. Ne mutlu sana. Böyle bir arkadaşım olduğu için de ne mutlu bana.

Gençlerbirliği'nin UEFA Kupası'ndaki bütün maçları gibi, son Valencia maçını da televizyondan izledim. Ve de bu skorun turu getirmesini en az senin kadar istiyorum.
Yazının Devamını Oku

Yazık değil ayıp

8 Mart 2004
<B>VALENCIA </B>maçlarından sonra <B>‘‘Yazık oldu’’</B> demiştim. Şimdi de dün akşamki oyun için <B>‘‘Ayıp oldu’’</B> diyorum. Beşiktaş takımı bu kadar kısa dönemde nasıl bu kadar güçsüz kaldı, hayret etmemek elde değil. Güçsüzlüğü de, yalnız beden güçsüzlüğüne bağlamıyorum. Bu takımın ruh hali de bozuldu. Antrenöründen tut, kenar adamlarına, futbolcularına sirayet etti.

Zaten Lucescu çıktı dedi ya, ‘‘Benim bile kendime güvenim kalmadı.’’ Hoppalaa. Ve benim antrenörüm, bunu takım liderken söylüyor. Bu ne pehriz, ne lahana turşusu. Böyle konuşursan, olacağı da bundan daha iyi olmaz.

Hoş geldin Trabzon

Ben dünkü oyunu seyrettikten sonra, Beşiktaş için fazla konuşmak istemiyorum. Zirveye ‘‘Hoş geldin Trabzon’’ diyorum.

Bir kere Trabzon'da, o eski şampiyon olmuş takımlarının peşine takıldıkları gibi büyük bir kalabalık gördüm. Türk futbolunun içinde, hatta zirvesinde, her zaman için Trabzon olsun isterim. Trabzon bu ligin başka bir rengidir. Hangi şehire giderse gitsin, seyircisi vardır. Bu sene bu kadro ile ne yaparlar bilemem, ama 3-4 takviye ile takımı bozmazlarsa, seneye garanti kafaya oynarlar. Zaten çok beğendiğim Fatih diye bir oyuncuları var. Bence Avrupa'da bile böyle klas adam yok. Onun dün akşamki oyuna çok iyi sarıldığını gördüm, Fatih'in adına da sevindim, Trabzon adına da.

Beceremediniz, beceriksizler

Ben her zaman maçın hakemini top oynuyormuş gibi seyrederim. Ve muhakkak yazımda değerlendiririm. Ama dünkü maç hakemlik bir maç değildi. Ne çalsa olurdu, onun için de dikkat etmedim.

Beşiktaş 11 puanlık kredi kartını yere düşürüyorsa, ben de ailecek beceremediniz, beceriksizler diyorum.
Yazının Devamını Oku

İkinci yazık

4 Mart 2004
<B>İSPANYA'</B>daki maçta yazımın başlığı<B> ‘‘Yazık kere yazık’’</B>tı. Dün akşamki oyuna da <B>‘‘yazık’’ </B>diyorum. Ama iki yazık üst üste gelirse tur da gelmez. Beşiktaş takımı dün akşam öyle bir ilk gol yedi ki, akıllara zarar. İbrahim, hatayı bilerek mi yaptı? Tabii ki, hayır. Ama iyi yapmadı. Maç bana göre orada koptu. Çünkü, Valencia takımı yakından izlediğim bir takım. Kontratağa belki de dünyada en iyi kalkan üç takımdan biri.

Kaçan bir sürü Beşiktaş pozisyonu var. Tabii ki, ona da yazık ama yine de benim inancım, bu gol pozisyonlarından biri gol de olsa, adamlar buradan istediklerini çıkarıp gidecek güçtelerdi. Lucescu iyi mi yoksa kötü bir kadro mu çıkardı? Hiç umurumda değil. Ama yenilen ilk golle ikinci gol arasında Beşiktaş'ın oynadığı topu beğendim. Bazen de biraz top isteyecek. Beceriksizlik de eklenince, bir sürü gol poziyonu sokağa atıldı.

Sergen'e sitemim var

Beşiktaş seyircisi dün akşam 10 numaraydı. Hem tribünleri doldurdular, hem de 90 dakika büyük gürültü çıkardılar. Futbolculara iki lafım var. Bu seyirciyi hiç olmazsa ligde üzmeyin. Artık arkasına sığınılacak mazeretiniz de yok. Çünkü, Türkiye Kupası da yok, Avrupa kupası da... Tek yol, şampiyonluk yolu. Dün akşamki oyuna bakıp da ‘‘Ali iyi oynadı, Veli iyi oynadı’’ diyecek halim de yok. Tur gittikten sonra ne iyi oynayan umurumda, ne de kötü. Ama Sergen'e bir sitemim var. Bak Sergen usta, Vedat abin seni ne kadar sever bilirsin. Ama iyi futbol oynuyorsun diye seviyorum. Ben seni 5-6 maçtır hiç göremiyorum. Seni adamlığınla yine severim ama eğer böyle oynayacaksan futbolculuğunla hiç sevmem. Sen ustasın. Bu takım bir yerlere taşınacaksa, sazı eline alacaksın. Başka çare yok.

Maçın hakemi bana göre gayet iyi bir maç yönetti. Topun hep yanındaydı. Ne gördüyse de onu üfledi. Kimsenin de ‘‘hakemden dolayı kaybettik’’ demeye hakkı yok. Neticeyi toparlayayım, fazla vıdı vıdı etmenin de alemi yok. Beşiktaş bu Avrupa işini beceremiyor. Belki yazı kısa ama ana fikri de bu.
Yazının Devamını Oku