Luca'yı seviyorum

TERCÜMAN Sinan kardeşimden rica ediyorum, bu yazımı Lucescu'ya aktarmalı mektup olarak tercüme etsin. Çok ağır çirkinlikleri unutmam.

Çok güzeli unutmadığım gibi... Ortadan güzeli hatırlamam bile... Lucescu'nun ne ortası var, ne de çirkini. Lucescu ağır sıklet güzel bir adam. Futbol adamlığı da, adamlığıyla yarışıyor.

Oynanan ligde puan olarak kredi kartı yere düştü. Çok az takımın başına gelebilecek bir şeyler de oldu. Futbolda her şey olur. Ben, arkada kalan iyi işlerin, vefa duygusuyla aynı terazide tartılacağına inanırım. Tabii ki, bir şeyi de çok iyi bilirim, doğru ile yanlış aynı kavşağın akrabasıdır.

Geçilen son dönem, direksiyonda oturan adam için, hata yapmadı denilecek yer değil. Ama, kalan 10 maç var. Lucescu, 60 yaşında bir adam. Tecrübeleriyle çok donanımlı. Hatta araya bir şey daha sıkıştırayım, Beşiktaş'a gelmiş en büyük antrenör. Beşiktaş'ın şansı, rakiplerinden daha az değil. Oldu da Beşiktaş şampiyon olamadı...

Şampiyonluğun gitmesinden çok, Lucescu'nun gitmesine üzülürüm. Önümüzdeki senelerde Lucescu'nun bu futbol kafası Beşiktaş'ı hep ayakta tutacaktır. Vallahi şu takımın başkanı olsam, Lucescu ile antrenörlük hayatını bırakana kadar mukavele yapardım.

Sergen usta...

BAK güzel evlat, iyi dinle. Seni 13-14 yaşlarında tanıdım. Kendi evladımdan da ayırt etmedim. Çok söyledim, bir kere daha olsun... Seni seyretmek için bilet alıp maça giderim. Yüzüncü yılda bu takım şampiyon olduğunda, senin elin ayağın çok değdi. Tabii ki, takım arkadaşlarınla beraber. Oynadığın top onları da heveslendirdi. Başrol oyuncularının hali, tavrı diğer oyunculara da sirayet eder, bulaşıcıdır. Bu ligin ikinci yarısında ben sende o iştahı göremiyorum. Hadi, silkelen be usta...

Büyük bir oyuncu, antrenörüne iyi yönde bile ihanet edebilir. Sahanın içinde kendi başına bir karar verir, kafasına göre takılır, maçı da kazanır. Kendi kafana göre takıldığın bir çok maçı biliyorum. Hocan da hiç ses etmedi. Şimdi hem hocan, hem de camia senden ses bekliyor.

İlhan Cavcav

BUGÜN
mektuptan gidiyoruz, bir mektup da sevgili Cavcav'a... Bir insana sen demek, soyadıyla hitap etmek, benim tarzım değil. Sen diye hitap etmek için izin almak lazım. O izin belgesi bende olduğu için böyle hitap ediyorum... Benim güzel adamım, Gençlerbirliği'ni nerelerden alıp nerelere getirdin. İkili konuşmalarımızda marifetli adamları ne kadar sevdiğimi dile getirmiştim. Marifetine hayranım. Yalnız takım yapmadın, büyük bir kalabalığı da arkana taktın. Türk futbolunda köşe başı bir kulüp yarattın. Ne mutlu sana. Böyle bir arkadaşım olduğu için de ne mutlu bana.

Gençlerbirliği'nin UEFA Kupası'ndaki bütün maçları gibi, son Valencia maçını da televizyondan izledim. Ve de bu skorun turu getirmesini en az senin kadar istiyorum.
Yazarın Tüm Yazıları