14 Aralık 2003
<B>BEŞİKTAŞ</B> oyuna öyle bir gol yiyerek başladı ki, senede bir defa olur. Ama Cordoba, topun canlı olduğunu unuttuğu zamanlar böyle hataların içinde olan bir kaleci. Bundan önce kurtardıklarına sayalım. Bir daha, kendi de akıllanmıştır yapmaz herhalde.
Şampiyonlar Ligi'nden düştün mü, öndeki maç zorlaşır. Rakibin adı ne olursa olsun, bu böyledir. Hele öyle bir golden sonra Beşiktaş, bir ilk yarı oynadı, ben tanıyamadım. Tek bir pozisyon var. Onu da Sinan diye bir kardeş nasıl atamadı aklım da basmış değil.
Sinan'a iki lafım olacak. Formayı iki haftadır buluyorsun ama ikinci yarılar seni oyundan alıyorlar. Ne zaman formanın sahibi olursun? Böyle giderse olmaz. Sinan'a söylediklerim, Okan için de geçerli. Okan da bir ilk yarı oynadı, yaptığı tek bir müspet iş yok. O da kemendi yedi, dışarı çıktı.
Beşiktaş ikinci yarı bir 20 dakika sallandı, iki tane gol buldu. İpten döndü. İlk yarı o kadar yavaş oynandı ki, herhalde Beşiktaşlı oyuncular, sabırlı oynamakla yavaş oynamanın arasındaki farkı bilmiyorlar. Biraz çabuk oynayınca, iki gol geldi. Enterasandır, maçı koparan gol, Serdar'ın santrforluğundan geldi. Kenarda oynadığından çok daha iyi oynadı, golü de çok güzeldi.
Giunti mükemmeldi
Oyunun başından sonuna kadar maçı ciddiye alan, arkadaşlarına yardım eden bir Giunti vardı. Bu futbolcu, Beşiktaş'ın çok önemli bir adamı. Her türlü futbolcu. Rakibi oynatmıyor, kendi oynuyor, paylaşmayı da çok iyi biliyor. Az gözüküyor, çok iş yapıyor.
Sebat'ın ilk yarı çok çok yürekli oynadığını gördüm. Bir tek oyuncu üç kişilik koştu. Ama, Cordoba'nın önüne uzattığı davetiyeyi ikinci yarı ellerinin tersiyle ittiler.
Dünkü oyunu koparacak adam Tümer olmalı diye düşünüyordum. Beşiktaş'ı sıkıntıdan da zaten o çıkardı. Klas bir adamın atacağı goldü. Giunti'den aldığı topu da çok iyi plaseledi.
Maçın hakemi bana göre iyi maç idare etti. Yalnız ilk yarı yardımcı hakemin pasif adama kaldırdığı bayrağa aldandı. Beşiktaş lig için önemli bir üç puan çıkardı. Tabii yine gözardı etmemek lazım. İlhan, Sergen, Pancu gibi oyuncular sakat. Onlar da bu takımın önemli oyuncuları. Onlar olsaydı bu maç bu kadar sıkıntıda gider miydi, bilemem ama, futbolda da oynamayan her zaman haklıdır. Toparlarsak iki ayrı devrede her iki takım da iki ayrı görüntü sergiledi.
Yazının Devamını Oku 10 Aralık 2003
<B>BEŞİKTAŞ</B> dün akşam oynadığı topla buradan 3 puan çıkaramazdı. Eğri oturup, doğru konuşalım. Adamlar, hem çok rahat, hem de çok iyi takım. Bu tip takımlarla oynamanın zorluğunu yakından bilirim. Kalkıp da, ne teknik adamlara, ne de oynayan oyunculara fazla bir şey söylemeye gönlüm razı değil.
Koca 90 dakika Pancu'nun girip de kaçırdığı pozisyonun dışında Beşiktaş'ın pozisyonu yok. Nasıl yeneceksin? Gol atmadan yenmek yok. Goller gelene kadar rakibe çok az pozisyon verildi. O da tamam. Kara haber çabuk ulaşır derler, Prag'ın da 3 puan havadisi gelince, Beşiktaş şimdiye kadar topladığıyla ancak UEFA'ya kaldı.
Kenar hücumcular yok
Şöyle takıma bir göz gezdiriyorum. İki kenar hücumcu yok. İbrahim sola gidip gidip saplandı, oradan çıkamadı. Ne kendi çıkabildi, ne de topu çıkarabildi. Kaan Dobra da uzun zamandır futbol molası vermişti, onun da takımına hiç katkısı olmadı.
Yasin'e tam ‘‘Bu akşam en az pas hatasıyla oynuyor’’ diyordum, kaptırdığı topla Beşiktaş gol yedi. O ana dek didişmesinin hiçbir anlamı kalmadı. Takımda da dün akşamki oyunda ‘‘Haa, şu da çok iyi oynadı’’ diyeceğim oyuncu, belki Zago var. Emre de Ronaldo da sırıtmadılar, ama o kadar. Benim gözüm de, gönlüm de dünkü oyunda Giunti'yi aradı. Çünkü Giunti sezonun başından beri bu takımın en istikrarlı futbolcusuydu.
Diskotek havasında
Bu takım, bu oynadığı Şampiyonlar Ligi'nden sonra dersine muhakkak daha iyi çalışacaktır. UEFA'da da öyle köfte takımlar yok. Ama Beşiktaş dersini iyi çalışırsa, en azından bir final oynar.
Gurbetçilerimiz adına da çok üzüldüm. Koca stadı diskotek havasına çevirdiler. Bu kadar itici gücü bulmuş bir Beşiktaş'ın, bu gurbetçileri güldürmesi gerekirdi, ama olmadı.
Maçın hakemi oyunun üstüyle başıyla hiç oynamadı. Ne gördüyse onu çaldı, topun da hep yanındaydı. Şimdi söylenecek şey ne var, kestiremiyorum. Demek ki, kısmet buraya kadarmış.
Yazının Devamını Oku 6 Aralık 2003
<B>BU </B>tip oyunların öncesinde <B>‘‘Hafif takımla oynuyorum’’</B> dendiğinde maçlar ağır olur. Dün akşam olduğu gibi.Lucescu ‘‘Ben nasıl olsa Adanaspor'u geçerim. Oynatmadıklarımı da oynatayım. Hem göreyim, hem de Almanya'daki maçta bana iş görecek oyuncuları diri tutayım’’ diye düşünmüş. Yanlış kere yanlış.
Bir takımın özel oyuncuları vardır. Onları her maçta oynatacaksın. Hele oynadığın lig maçıysa, 2 kere oynatacaksın. Adam denemek, fantazi kurmak şaka maçlarında olur. İşi şaka diye görürsen, dün akşam ki gibi ölüp ölüp dirilirsin.
Bu yalnız Lucescu'ya bağımlı kalmamış. Futbolcular da öyle düşünmüş. Bir ilk yarı oynadılar, koca 45 dakikayı sokağa attılar. Ben bu kadar ağır top oynayan Beşiktaş'ı ilk defa dün akşam seyrettim. Tabii ki ikinci yarı pabucun pahalı olduğunu gördüler, haliyle de oyuna abandılar. Gol pozisyonları da oldu, kaçanlar da. Ama Sergen diye bir adam var. Uyurken gol attı. Ben yatarken, gol atanı ilk defa gördüm. Bu Sergence bir gol, Sergence de kazanılmış maç.
Beşiktaş'ın büyük taraftarına da iki lafım alacak. Beşiktaş takımı tenhada top oynamaz. Evinizde oturursanız, sesiniz İnönü'ye gelmez. Böyle bir takım bulmuşsunuz, gelip keyfini çıkarın. Gerçi az olan seyirciden de büyük gürültü çıktı, ama Beşiktaşlı oyuncu kalabalığa alışık. Sesin rengi tamam da, futbolda göz keyfi de lazım. Futbolcu için tribünde oturan insan göz keyfidir.
Her maç ayrı
Maçın hakemi, abuk sabuk düdükler üfledi. Senelerdir de üflüyor. Ben bu kardeşi tanımam. İyi insan olduğunu söylerler, adamlığına lafım yok, hakemliğine var. Çok kötü hakem. Kötü başladı, kötü biterecek. Senelerdir, iyi yönettiği maçı ben şahsen hatırlamıyorum.
Bu sıkıntılı maça şunlar iyi oynadı, bunlar iyi oynadı diye bir şey de söylemek istemiyorum. Chelsea maçı öncesi moral mi oldu, ona da aklım ermez. Benim aklımın bastığı, her maç ayrı ayrı oynanır. Beşiktaş orada dün akşamki görüntüsünün dışında görüntü verir diye düşünüyorum.
Yazının Devamını Oku 1 Aralık 2003
<B>DÜN</B> iki ayrı devrede iki ayrı oyun seyrettim. İlk yarı tatsız, tutsuz üstüne üstelik golsüz bir yarıydı. Ama ikinci yarı hem goller geldi, hem de futbol sahaya girdi. Beşiktaş, bu oyuna beraberlik düşünerek gelmiş. Oyun başladığı gibi biter diye düşünmüş. Sergen'in attığı gol, oyunun bütün rengini değiştirdi.
F.Bahçe, müthiş bir tempo yakaladı. İki tane de gol buldu. Beşiktaş'ın yediği 2 gol de, Beşiktaş'ın yememesi lazım olan gollerdi. İlkinde Emre, sakatlık numarası yapıp saha kenarına çıkınca, onun boş bıraktığı yerden Tuncay geldi, golü attırdı. İkinci gol nasıl yendi, anlamış değilim. Her halde Cordoba'da anlamış değil.
Geriye düşen Beşiktaş, gol için 3 tane oyuncu değiştirdi. Ahmed Hassan ile de buldu. Demek ki Lucescu haklı.
Zirve bu haftada patinaj yaptı. Geçen haftada da 4 büyük puanları kaptırmıştı. Bu haftada da aynısı oldu. Hani bir yerde zirve yine patinaj yaptı.
Ben başka takımlara karışan bir adam değilim ama F.Bahçe kalecisinin yediği iki golde de çok büyük hatası var.
Saracoğlu Stadı büyük deplasman
Beşiktaş'ta Ahmet Yıldırım, derbinin en iyi oyuncusuydu. Hatasız top oynadı. Ben Tümer'i de çok beğendim. Hem çok koştu, hem çok iyi işler yaptı. İlhan'ı pek göremedim. Herhalde saklanbaç oynadı.
Beşiktaş istediğini aldı derken, F.Bahçe Stadı'nın o görkemli görüntüsü hakikatten futbolcuyu zorlar. Beşiktaş'ın oyuncuları da bu büyük gürültüden nasibini aldı. Beşiktaş gibi oynayamamdılar. Belki İstanbul'un içi ama Saracoğlu hakikatten çok büyük deplasman gibi. Onun için Beşiktaş kaybettiği 2 puana üzülmez diye düşünüyorum. Ama F.Bahçe muhakkak çok üzülecektir.
Dişe diş bir maç seyrettirdiler
Maçın hakemi çok büyük hatalar içinde olmadı. Ama çok gergindi. Gösterdiği sarı kartlar kadar futbolcuları da azarladı, durdu. Halbuki o, maçın tansiyonunu düşürecek adam. Futbolcuları germenin alemi yoktu.
Neticede ikinci yarı kora kor dişe diş bir lig maıç seyrettik. İkinci yarı oynanan futbol herhalde seyircileri memnun etmiştir.
Yazının Devamını Oku 27 Kasım 2003
<B>DÜN </B>akşamki oyun, benim için çok enterasandı. Beşiktaş, beraberlik golünü yiyene kadar bu oynanan futbolun karşılığı olarak tek puan az.‘‘Bu maçı Beşiktaş kazanacak’’ diye düşünüyordum. Ama şemsiye ters döndü. 1-0 öndeyken İlhan'ın akıl almaz şekilde kaçırdığı bir gol var. Maç alabora oldu. Ondan sonra kalan tek puana sevindim. Çünkü adamlar, bir sürü gol pozisyonuna girdi, atamadılar.
Lucescu, fevkalade bir oyun düzeni düşünüyor. Düşündüklerini de futbolcularına iyi ezberletmiş. İşler tıkırında giderken yenilen bir gol var. Yiyen de Cordoba. Böyle büyük bir kalecinin topa eli değiyorsa, ona yumruk atar, topu tokatlamaz. O tokatladığı top, döndü gol oldu.
Sergen, bu Şampiyonlar Ligi'nde atılan 5 golün de sahibi. Ya attı, ya da attırdı. Dün akşamki penaltı, içeride mi, dışarıda mı bilemem. Ama Sergen'in hareketi muhteşem. Aynı Sergen, İlhan'ı ilk yarıda da bir pozisyona soktu.
Yazık oldu
Ama ikinci kaçırdığı için İlhan, ‘‘Maç böyle olsun dedi’’ diye düşünüyorum. Giunti oyuna kötü başladı, sonrasını fevkalade götürdü. Gördüğü sarı kart çok boşuna. Ve profesyonelce değil. Emre ve Ronaldo da kusursuz oynadılar.
Beşiktaş'ın koşmayan, didişmeyen oyuncusu yoktu. Hepsi çok istekliydiler. Beraberlik skoruna kadar da İtalyanlardan daha çok pozisyona da girdiler. Daha da iyi oynadılar. Şu maçtan 3 puan çıksa, Beşiktaş ikinci turdaydı. Ben, ‘‘Yazık oldu’’ felsefesini futbol için pek kullanmam. Yazık olacağına kazanacaktın. Kazanılmadı. Haa iş bitti mi? Hayır, daha son maç var.
Maçın hakemi bana göre çok ortadan bir maç yönetti. Neyi gördüyse onu çaldı. İki takımın futbolcularını da üzmedi, seyirciyi de. Neticede, maç öncesi, ‘‘1 puan iyi’’ diye düşünülüyordu. Ama dünkü oyunu gördükten sonra ben, ‘‘İyi’’ demiyorum.
Yazının Devamını Oku 23 Kasım 2003
<B>LUCESCU</B>'nun Beşiktaş'a geldiğinden bugüne hep yanında oldum. Dün akşam kepazeleği seyrettikten sonra, <B>Lucescu</B>'dan vazgeçecek halim yok. Ama dün sahaya sürdüğü bir 11 var akıllara zarar. Bir kere bu takımın Giunti ile bağlantısı çok büyük. Bu sezonun ilk oyunundan bu yana adamın kötü oynadığı maç yok. Eğer Giunti kulübede oturuyorsa, başın derde girer Lucescu. Belayı da başına sardın.
Bu adam, bu takımın hem pas bağlantısı, hem de rakibe ilk önlemi alan oyuncu. Tayfur ile eşleşmelerinden dolayı Beşiktaş'ın kötü oynadığı maçları bile kötü oynarken kurtaran adam.
Giunti, hafif alkol alsa bile, bu takımda oynar. Dün akşam bunu çok açık seçik gördüm. Lucescu sen nasıl ters düşündün? Yasin ile başlamak akılcı değil. Yasin'in iyi niyetine inancım büyük. Ama bu kafada oynarsa, faydalı olacağına da inancım yok. Bir adam bu kadar top kaybıyla oynamaz.
Ahmet durdu
Ahmed Hassan diye bir oyuncu var. 5+1'den yabancı kontenjanının dışında kalıyor diye, hadi oynatmıyorsun. Dün hem Cordoba yok, hem Giunti'yi oynatmıyorsun. Ahmet Dursun, bir var, bir yok ama dün akşam hiç yok. Maç öcesi takımıyla resim çektirdi. Ben Ahmet'i bir tek orada gördüm. Tabii ki, İlhan önemli adam ama sakat. Ahmed Hassan ile başla, Tümer ile başla, Sinan ile başla. Bu kadar fazla futbol molası vermiş Ahmet Dursun ile başlama.
Kaleci Ramazan yediği golde hatalı değil. Ama Cordoba'nın oynadığı kalede bu takım onu libero gibi kullanıyor. Futbol oynama kolaylığı getiriyor.
Dün girilen sıkıntılar takımın alışmış olduğu geri pas olayındaki zorluklardanda da doğdu.
Ben dün akşamki oyuna şöyle bir göz gezdiriyorum. Ya şu oyuncu da iyi oynadı diyeceğim oyuncu bulamıyorum.
Beşiktaş'ın golü bulduğu dakikalar Sergen'ce bir iş. Pancu ile topu o kadar güzel buluşturdu ki, iş bir tek vuruşa kalacaktı. Onu da Pancu yaptı.
3 puan giderdi
Sergen dün akşam asistin dışında Sergen gibi oynadı. Ben bunu Beşiktaş'a bağlıyorum ama Konya'nın da hakkını yemeyelim. Beşiktaş'ın isminden korkmasalar, Beşiktaş 2 değil, 3 puan bırakırdı.
İzmir’de, İnönü Stadı'ndan kalabalık olarak daha fazla insan vardı. Ama İnönü'deki seyirci baskısının yaşanması mümkün olmayan bir stat. Oturduğun yerden futbolcuyu bile zor seçiyorsun. Kalabalık tamam da sahanın içine ses gitmiyor. Bu da Beşiktaş'ın seyircisine ders olsun. Bu maç İnönü'de oynansa, ıkına sıkına da olsa Beşiktaş, Konya'yı yenerdi. Demek ki burada da bir arıza var. İnşallah Beşiktaş'ın tribününde oturan insanı dün akşamdan ders çıkarmıştır.
Maçın hakemi bana göre 10 numara maç yönetti. Hep topun yanındaydı. Hep topu oyunda tutma çabasındaydı. Hiç kimse Beşiktaş'ın puan kaybına hakem mazereti taşımasın.
Beşiktaş, en kötü futbolunu oynadı. Bundan çıkan 1 puan bile normal. Bu tabii ki lig. Uzun da yol. Hep yeşil ışık yok. Arada bir kırmızı yanacak. Ama böyle oynayarak yanan kırmızı ışık ilerisi için mide bulandırır. Bilmem anlatabiliyor muyum. Lucescu, dün akşamki oyunda günahın var. Bu kadar hafife alma be kardeş. Bir daha da yapma.
Yazının Devamını Oku 20 Kasım 2003
İlk önce ben şunu söyleyeyim. Herkesin bildiğini ben de biliyorum. Bizim takımımız, rakipten daha iyi bir futbol takımı. Oraya kadar tamam da, tamam olmayana gelelim. İyi takımların mazeretleri olmaz. Hele böyle 180 dakikalık maçlarda ilk oynadığından kendi yerine avantaj taşıyamıyorsan, sıkıntılı top oynarsın. Dün akşam bizim başımıza gelenler gibi...
Hadi deplasmanda, saha buzlu, hakem kötüydü. Mazeretin arkasına saklandınız. Kardeşim İstanbul'da saha buzlu muydu? Kaldı ki, şeker gibi bir hakem vardı.
Biz çoktandır geriye sayıyoruz ama uyutuluyoruz. Kadro için de yok şu niye oynadı, yok bu niye oynamadı diyecek halim yok. Çünkü oynamayan futbolcu her zaman haklıdır. Ah o olsaydı da dersin, bomba geri patlar.
Yeni kadro oluşmalı
Ümit Davala için Letonya'da niye yoktu sesleri yükseldi. Dün akşam da yalnız milli takımımızın değil, sahanın en kötü oyuncusu Davala'ydı. Ha onun için mi kaybettik? Tabii ki değil. Ailece kaybettik. Federasyonla kaybettik, teknik kadroyla kaybettik, futbolcularımızla kaybettik, medyamızla kaybettik.
Ve 2 milyon kişilik bir ülkenin takımı Portekiz'de, biz de evimizde kaldık.
Sıkışmış bir yüzük düşünün. Yüzüğü çıkaracağınıza parmağınızı keserseniz, olmaz. Yüzüğü keseceksin, yeni yüzük alacaksın. Bizim takımımız, bundan sonra kadrosunu düşünmek zorunda.
Yeni bir kadro, yeni bir zihniyet. Ümit Milli Takım'da oynayan 4-5 oyuncu var ki, A Takım'ın istikbali bu çocuklarda. Yepyeni bir kadro yapıp, ufak ufak hazırlamak lazım. Çünkü A Milli Takım oyuncusu olmak dışarıdan bakıldığı gibi kolay değil. Hem kafa olarak, hem ruh hali olarak hazırlamak lazım.
Futbolcuların arasına girip, şunlar iyi oynadı diyemeyeceğim. İyi oynayan bir kaç kişi vardı, ama ne faydası oldu.
Neticede tabii ki, bu futbol. Neresinden bakılırsa bakılsın altı üstü oyun. Oyunda tabii ki kaybetmek var. Ama tavla ve ya pişti oynamadık ki. Portekiz'e gidilecek Avrupa Şampiyonası'nı kaybettik. Fazla da bir şey demeye dilim varmıyor.
Futbolda yazık oldu teranesini kullanan bir adam değilim. Yazık oldu demiyorum, bile bile kaybettik diyorum.
Yazının Devamını Oku 10 Kasım 2003
DÜN gece öyle bir maç seyrettim ki, anlaşılması zor, anlatılması da. İlk yarı Beşiktaş öbür tarafa iki defa gitti, iki golle de döndü. Haa, olur mu, olur. Öyle de oldu. Top, hep G.Birliği oyuncularının ayağında, Beşiktaşlılar refakat etti. Bu, oyun boyunca böyle oldu. Yenilen gol de öyle. Sakın ola da ‘‘Cordoba bu golü nasıl yedi?’’ diye kimse dile getirmesin. İki tane kaleci olsa, o vurulan top çıkmaz. Tutmayanda değil, vurmayanda kabahat. Kaldı ki, bana göre dün akşamın en iyi oyuncusu Cordoba. Bu kadar dikkatli, bu kadar oyun içinde olan bir kaleci. Dün akşam çok ciddi bir 3 puan çıktıysa, aslan payı onun.
Beşiktaş'ın tamamına baktığımda tabii ki, herkes kazanmak istiyor da, kazanacak kadar oynayan oyuncu çok az. Hep İbrahim, İbrahim diyoruz. Ben, dün akşam ‘‘seyrettim'' demiyorum, gözüme bile çarpmadı. Okan az buz forma buluyor, ama Beşiktaş'ın attığı ilk golde payı büyük. Defansif yönünü de kısa zamanda geliştirmiş gördüm. Beğendiğimi söylüyorum.
Beşiktaş klasiği
Beşiktaş'ın belli bir oyun klasiği var. Beşiktaş, Lucescu geldiğinden bu yana öne geçtiği hiçbir maçı kaybetmiyor. O yakaladığı skorun üstüne yorgan çekmeyi bilen bir takım. Ama dün akşam girilen sıkıntılar anlatılır gibi değil. ‘‘Niye böyle oldu?’’ demeyeceğim. G.Birliği'nin de hakkını yemiş olurum. 2-0 arkaya düşmüş bir takım bu kadar oyuna asılır, abanır. Her türlü, her şeyi denediler ama sonunu iyi bağlayamadılar.
Beşiktaş, bana göre çok önemli bir deplasman oyunundan 3 puanla çıktı. Kazanana kızacak halimiz yok. Hele rakibin adı G.Birliği ise hiç kızılmaz.
Maçın hakemi, eski Erol Ersoy değil. Kendine güvenini kaybetmiş, üflediği düdüklerde tereddüt içinde. Kartlarında da öyle. Ama Emre'nin iki sarı kartı da doğru. Onun dışında çok yanlış kartlar da var.
Beşiktaş ıkına sıkına da olsa Ankara'dan 3 puanı çıkardı. Bu 3 puan, çok önemli bir 3 puan. Zor deplasmandan istediğini alıp çıkıyorsan o da bir başka marifettir.
İlhan'a da başka bir paragraf açmak istiyorum. Son 2-3 maçtır İlhan futbolculuğunun farkına vardı. Attığı gollere pek bakmıyorum. Çünkü İlhan bu, tabii ki atacak. Ama haline tavrına bakıyorum, futbolculuğuna sporculuk katmaya başladı. Bu hem İlhan için, hem Beşiktaş için olumlu sinyaller. Aferin İlhan hep böyle devam et.
Neticede zor geceydi ama iyi bitti.
Yazının Devamını Oku