8 Ağustos 2004
<b>İLK</B> önce hemen şunu söyleyeyim. Benim acele reflekslerim yoktur. Sezonun ilk maçına bakıp bu takım ileride iyi olur demem, kötü de olabilir demem. Maçlar yol aldıkça bakarım, sahanın içinde gezinirim. Ona göre de üç-beş laf ederim. Sezonun ilk maçlarının zor maçlar olduğunu da bilirim. Ezberimde bunlar var.
Haa dünkü oyuna bakın. Neler söyleyeceğim, buyrun. Bir kere sahaya çıkan kadro yanlış. Üç tane İbrahim var. Toraman olanı bu ülkenin en iyi defans oyuncularından biri. Göbekte oynar, başka bir yerde oynatmak abes. İyi darbuka çalana, piyano çaldırılmaz. İkinci yarının ortasında ev sahibi olduğu yere geldi. Mal sahibi gibi de oynadı.
Carew iş görür
İbrahim’lerin Akın’ı iyi futbolcu. forma verilirse, o da geri vermez. Üzülmez, benim bıraktığım yerlerde dolaşıyor. Ne kokar, ne bulaşır. Daha Türkçesi, olsa da olur, olmasa da. Carew, asansör. Veysel ya da Ahmed Hassan ile eşleştiğinde, birbirlerinin pratiğini alırlarsa Carew iş görür. Ben Murat’ın ne kadar kaleci olduğunu pek bilmiyorum. Ama Cordoba varken başkasına da o kazağı vermem. İspanyol oyuncunun transfer işi bitmiş. Tayfun da alındı. Dobra ile bu iş olmaz. Demek ki her ikisi de iyi transfer.
Ben Okan’ı beğenen bir adamım. Belki çok üst seviyede top oynamadı. Ama takımını sahiplendi. Çok iştahlı oynadı. Bence Okan, bu takıma çok faydalı bir oyuncu olacak.
Maçın hakkı buydu
Tabii ki gözardı etmiyorum. Malatya bu ülkenin zor deplasman yerlerinden biri. Uzatma dakikalarında yedikleri gol, onlar için tabii ki üzücü. Ama dışarıdan baktığım kadar, şu maç 40 gün, 40 gece oynansa, kurul kararıyla da puan verilse, ben her iki takıma da birer puan veririm. Çünkü Beşiktaş’ın girdiği pozisyon da fazla. İki direkten dönen topu da caba.
Maçın hakemi bana göre sıfır hatayla maç yönetti. Ne oynayanları rahatsız etti. Ne de tribünde oturanları.
Yazının Devamını Oku 10 Mayıs 2004
<B>İLK </B>önce hemen şunu söyleyeyim, dünkü oyundan bir Beşiktaşlı olarak utandım. Böyle şey olmaz. Ayıp kere ayıp. Bir tek Beşiktaşlı oyuncu, <B>şu maçı nasıl çeviririm, </B>diye adımını atmadı. Bana kimse çıkıp da Beşiktaş’ın zaten ligde işi bitti, hava da sıcak, rakibin de düşme korkusu var, can havliyle oynadı, böyle şeyler olur, demesin.
Beşiktaş’ın forması smokindir. Bu bizim cici çocuklar bunun farkında değil galiba... Yahu bir Allah’ın kulu biraz kımıldamaz mı? Maça hepsi herhalde hafif alkollü çıktı. Kenarda oturan Lucescu’ya, Sinan’a, Feyyaz’a, giden yönetime, takımı bu hale soktunuz derim ama, herhalde dün için bu laflar söylenmez. Kenardaki adamın dünkü oyuna yapacağı hiçbir şey yok. Üstüne üstlük Okan da hakeme ne dedi bilemem, oyundan atıldı. 10 kişi kaldıktan sonra işler daha da sarpa sardı.
Sebat’ın hakkını yiyemem, çok akıllı oynadılar. Sahanın her yerini iyi paylaştılar ve çok iştahlı gözüktüler. Orhan, Oktay, Tunç, Beşiktaş’tan giden oyuncular. Dün, üçü Beşiktaş’ta olsaydı, Beşiktaş maçı kazanırdı. Beşiktaş’ta o hırsla oynayan oyuncu yoktu.
Ramazan ne yapsın?
Kaleci Ramazan’ı öbür oyunculardan ayırıyorum. Yediği gollerde hiçbir kabahati yok. Zaten biri penaltı, öbürü de Beşiktaş’ın hep yediği klasik gollerden. Ne yani çıkıp gol mü atacaktı?
Maçın hakemi, kolay bir oyun yönetti. Ne gördüyse onu çaldı. Verdiği her iki penaltı da doğru karar.
Gelecek yönetimin başı bu takımla çok ağrır. Bu takımı baştan aşağı başka bir ambalajla süslemek lazım. Geleceklerin işleri çok zor. Bu maç için fazla birşeyler yazmaya da gerek yok.
Yazının Devamını Oku 3 Mayıs 2004
<B>BEN </B>bu işin içinde 50 senedir tur atıyorum. Aklımda kalan maçlar tek-tük’dür. Dünkü oyunda hiç unutamayacağım bir futbol günü yaşadım. 2-0 arkada kalmış, ikinci yarı yüreğini bu kadar oyuna koyup, kazanan takıma da az rastladım. Maçın ana fikri, bundan daha iyisi can sağlığı.
Hep der dururum, futbol tuhaf oyundur. Tuhaf tuhaf işler çıkar, ama çok nadirdir. O nadirlerden birini yaşadım. Bursa şehri, potansiyel olarak takımlarının kafaya oynayacak bir kadroya sahip olmasını istiyor. Haklılar da. Bu sene düştükleri iğneli fıçıdan çıkarlarsa, önümüzdeki sezon kendi inancımı söylüyorum, böyle de olacak.
Grozdic faktörü
İlk yarı Ç.Rize’nin iki atağı var, ikisi de gol oldu. Her zaman olacak iş değil. Cuk oturdu. Ama ikinci yarı seyrettiğim Bursaspor maçı çatır-çutur aldı. Bir oyuncu oyuna girip de, oyunu bu kadar değiştirdiğini de ilk defa gördüm. Grozdic’i sokakta görsem, ‘Bu adam güreşçi’ derim. Sahanın içinde futbolcu kere futbolcu. Bir tek adam oyunu bu kadar şekillendirip, bu kadar değiştirebilir. Nejat Biyediç maça, sakat diye onunla başlamadı. Yarım yamalak sakat bile olsan, iyi futbolcuysan oyunu değiştirirsin. Ben dünkü oyunda bu kardeşi böyle gördüm. Her topla birleştiğinde iyi düşünen futbolcu iyi futbolcudur. Bursaspor’a büyük katkısı oldu.
Futbol için kolaylık
Bursa’nın arkasında büyük bir kalabılık var. Tribünler hemen hemen her maç dolu. Ben bütün Anadolu şehirlerine giden bir adamım. Takımının arkasında bu kadar büyük kalabalığı bir tek Bursa’da görüyorum. Bu futbolu oynamak için kolaylıktır. İddianın bir manası da bu. Tribünden bu kadar gürültü çıkarıyorsa, ses getirecek bir takım yapmak şart. Bu büyük seyircinin sezon başlarken düşeceğim hesapları yapmaması lazım. Nasıl ilk 5’e sıkışırım, nasıl başa oynarım, düşüncesi içinde olması gerek.
Dünkü oyunda onu gördüm. Her maçın bağlantısını hakemle yaparım, dün için pas geçiyorum. Ne gördüyse onu çalan, ona göre üfleyen bir hakem seyrettim. Maçın üstüyle başıyla hiç oynamadı. İnşallah bundan sonra bütün hakemlerimiz böyle üflerler.
Yazının Devamını Oku 1 Mayıs 2004
<B>GAZETEME</B> maçtan sonra yazı verme mecburiyetindeyim. <B>Kadir</B> diye çok güzel bir kardeş var. <B>‘Yahu Kadir şu maçı yazmasam’</B> dedim. ‘Ağabey olur mu? Ben bu ‘yazmasam’ı başlık yapayım. Ben yazmaya mecburum, sen de yazdırmaya’ dedi. ‘Tamam be Kadir o zaman gördüklerimi yazdırayım ama içime de bir el girdi iç organlarımı çıkardı.’
İlk önce ayıp kere ayıp. Böyle Beşiktaş olmaz. Yahu cici çocuklar, üstünüzde Beşiktaş forması var, ligin de bir acabası. Üçte üç yaparsanız, Trabzon’un kaybıyla da karşılığında Şampiyonlar Ligi var. Plaj futbolu oynadınız. Ne diyeceğimi hakikaten bilmiyorum.
Koca takımda bir adam olmaz mı? Al birini vur diğerine. Hafta arasındaki yazımda, ‘Bu Sinan niye oynamaz? Okan iyi futbolcu. Ümit bu takımın geleceğinde de var’ diye laflar ürettim. Yahu ben ne dangalakmışım. Ettiğim o lafların hepsini geri alıyorum. Demek ki, bunlar çok iyi 10 kişisi olan bir takımın 11’inci adamları olurlar.
Ayakta duramıyorsun
Okan, bak benim güzel kardeşim. Futbol oynamak için ilk başta, ilk şart ayakta durmaktan geçer. Sen hacıyatmaz gibisin, ayakta duramıyorsun. Sinan, formayı zaman zaman yakaladın, ama elinin tersiyle hep ittin. Ümit, sen de iyi futbolcu gibi duruyorsun ama iyi futbol oynayamıyorsun. Beşiktaş’ın geleceği sizlerde diyoruz. Bir daha da dersem Kur’an çarpsın. Yönetimdi, Lucescu’ydu, Sinan’dı, oralara dalmayacağım. Adanaspor düşmüş bir takım. Parasızlıktan mı, yönetimsizlikten mi bilemiyorum.
Keyif almadım
Benim onlara para verecek halim yok, akıl verecek yaşım var. Çok büyük bir potansiyeli olan Adana’nın zengin insanları bu takıma sahip çıksın. Bu takımı bozmasınlar. Seneye de düştükleri gibi çıkarlar. 11 tane onurlu futbolcu seyrettim. Sakın da yanlış anlaşılmasın. Beşiktaş adına keyif almadım ama Adanaspor’un kazanma arzusuna hürmet ettim.
Maçın hakemi, hakemlik için en kolay maçı yönetti. Beşiktaş’ta kavga eden adam yok. Maçı da, hakemi de zorlayacak hiçbir pozisyon olmadı. Yardımcı hakemin ofsaytı bilmemesinden dolayı Beşiktaş’ın bir golü yendi. Ama bu Beşiktaş’ın kaybına mazeret değil. Beşiktaş’ın elindeki çekirdek kadroyu tespit edip bu takımın ambalajını yapma mecburiyetinde olanlar iyi düşünmeli. Fazla da vıdı vıdı yapmanın alemi yok. Bu kadar.
Yazının Devamını Oku 30 Nisan 2004
<B>GERİDE </B>kalmış sezonun başıydı... Beşiktaş yönetimi, antrenör seçimini <B>Lucescu </B>olarak yaptı. Ben de, ‘Çok iyi yaptınız. G.Saray’ı şampiyon yapmış, ligimizi iyi tanıyan, tek tek futbolcularını bilen bir kardeşle başlamak çok akılcı’ demiştim. İlavem de vardı; ‘Lucescu kendine rakip olarak Fatih Terim ve G.Saray’ı görecektir. İşine de 10 elle sarılacaktır. Buna inancım büyük. 100. yılda sizlerin de iyi bir kadro yapıp, bu takımı şampiyon yapmak istediğinizi biliyorum. Büyük bir ihtimalle de bu takım, şampiyon olur’ demiştim. Aynen de öyle oldu.
Ben dedikodu yazarı değilim. Birebir konuştuğum insanların adlarını, soyadlarını yazarım. Nezaket göstermişlerdi, Vedat ağabeylerine danıştılar. Hüsnü Güreli, Yıldrım Demirören, Haşmet Kürüm, Kıvanç Oktay ile beraber oldum. Bu yaşadığımz sezon için, işini halletmiş bir antrenörün rehavete kapılabileceğini tecrübeme dayanarak söylemiştim. ‘Böyle bir hava sezinlediğiniz zaman direksiyona siz geçin’ diye de uyarmıştım.
Bana göre film, Samsun maçında koptu. Lucescu hakemleri ve medyayı işaret edip, ‘Suç bizlerde değil, işaret ettiğim yerde’ demeye getirdi. Bir de futbolcunun üzerinden futbol oynama mesuliyetini kaldırdı. Futbolcu, ‘Beni zaten hakem ve medya yeniyor’ diye, kaçamak yollara saptı. Futbolda hissi kavramlar yok denilemez. Yapılan iş profesyonel bir iş. Buraya kadar tamam. Ama yapan kim? İNSAN
DİP NOT: Benim bildiğim iyi takım kalabalık oynar. Sezonun ikinci yarısında sahanın içinde bu kalabalığı hiç göremedim. Okan, Ümit, Sinan, Gökhan neden kulübedeydi? Aklım da almış değil.
BÜYÜK TAŞ
BEŞİKTAŞ bu ülkenin büyük taşlarından biri. Ben de onunla yatıp, kalkan biriyim. 3-4 gündür kafamı ‘kimler başkan adayı olur?’ diye yoruyorum. Hemen şunu söylemek isterim, bu büyük camianın o kadar keyifli insanları var ki, kimler aday olursa olsun, hepsi saygı duyulacak insanlar.
Bu ortamda başkanlığa soyunacak 5 isim için duyumlar alıyorum. İçimden de, ‘Keşke 5’i bir yerde olsalar’ diyorum. Çünkü Beşiktaş sevgisi, ortak bir menfaattir. Önümüzdeki hafta bu işe soyunacak olan kardeşlerimle tek tek konuşup, köşemde yazacağım. İhtimaller yarım yamalaktır. Şimdilik net bir şey söylemeye hakkım yok.
Üzgünüm başkan
BİR Fener maçı kaybedildi. Ben de kullandığım sütunlarda başlık olarak ‘HASAR BÜYÜK’ dedim. Stadın çatısında maç yorumu yapıyorum. Sayın Başkan’a oyun içinde yapılanları görmedim de, duymadım da. Akşam televizyonda seyrettiklerim, esas hasarın oyun dışında olduğunu gösterdi. İçim acıdı.
Sevgili Başkan, çok sevdiğim Beşiktaşlı kardeşim, makamına hürmet ettiğim bir insan. Çok ağır çirkinlikleri unutmam mümkün değil. Güzellikleri unutamadığım gibi. Cesaretim bana daima izin vermiştir. Herhalde onun için de ‘Nasılsın ağabey?’ diyenlere, ‘Nasıl olayım ki, hayat bana hep iyi davranıyor’ derim.
Olay beni yordu
Bu olay beni yordu. Alışkanlıktan doğan sevgi geçicidir. Sevgi tek başına bağımlı olmak demektir. Orada sevgili Başkan’a hakaret ve küfür edenlerin Beşiktaş sevgisi taşıdıklarına inanmıyorum. Alışkanlıklarını bile kötüye kullandılar.
Sayın Başkan, ben de olsam aynısını yapardım. Kulübü kongreye götürmek, onurlu iş. Kaçmadığını çok iyi biliyorum. Kaçacak olsaydın, Türkiye’nin çuvalladığında kaçardın. O maddi sıkıntılardan bu kulübü arkadaşlarınla beraber düzlüğe çıkardınız. Holding seviyelerine taşıdınız, gelecek yönetimlerin işini kolaylaştırdınız. Akıllarınıza, cüzdanlarınıza, mesailerinize sağlık.
Yazının Devamını Oku 26 Nisan 2004
<B>DÜN</B> akşamki oyun, Beşiktaş’ın ayıp kapama oyunuydu. Hem F.Bahçe gibi büyük bir rakibini yenecekti, hem de zirve sıcaklığının içinde kalacaktı. İkisi de olmadı. F.Bahçe’nin ligdeki konumuyla, ekstradan berberaberlik alma lüksü var. F.Bahçe, bu maçı kazanmasaydı da, bundan sonraki oyunları kazansa şampiyon olacaktı. Yani stresli taraf Beşiktaş. Onu da dün akşam gördük. Kazanmaya mecbur olduğun maçlarda ekstrem sonuçlar çıkabilir. Böyle de oldu. Ama hep söylüyoruz ya. Beşiktaş’ın kolay gol yeme hastalığı var. Dün akşam da bu devam etti. Çok gol yiyen takımların iki yakası bir araya gelmez.
Kaleci Cordoba’yı kaleye halatla bağlamak lazım. Ama inanıyorum ki bu kaleci bağlasan da durmaz. Şimdi ikincilik de gitti. Paralar da yandı. Beşiktaş’ın santrforu yok. Bir tane vardı, o da sakat, Ahmed Hassan. Dün akşam Ahmed Hassan olsaydı, F.Bahçe defansına sıkıntı taşırdı. Lucescu, F.Bahçe’nin iki kenar adamını, Serhat ile Tuncay’ı, İbrahim ve Kaan Dobra’yla tutarım zannetmiş. Ne Kaan Dobra’nın, ne İbrahim’in, geriye dönerken de, ileriye giderken de bu takıma hiç faydaları yok. Zaten tuttukları adamlar golleri atanlar.
Olacağı buydu
Başka bir şey söylemenin alemi yok. Bu takımın büyük bir revizyona ihtiyacı var. Futboldaki çöküşün tek bir sezon içinde kalmayacağını bilirim. Önümüzdeki yeni sezona da sataşacak. Bu da böyle biline.
Maçın hakemi için hiçbir yorum getirmiyorum. Futboldan anladığı kadarıyla yönetti. F.Bahçe çok zor bir deplasmanını pazar şenliğine çevirdi. Beşiktaş’ın hasarı büyük. Nerelerden nerelere gelindi. Anladıysam arap olayım. Beşiktaş’ın kulübesinde 4 tane genç oyuncu var. Bunlar geçen sene her takımın özendiği futbolcular. Ama maalesef Lucescu, bu gençleri takıma monte edemedi. Yaşlı oyuncuların uzun sezonlarda düşüşü normal. Elinde genç varken dinlendirme diye de bir şey var. Lucescu işin bu tarafına da hiç bakmadı. Olacağı da buydu.
Yazının Devamını Oku 18 Nisan 2004
<B>HAFTALAR</B> önce <B>‘çok gol yiyerek şampiyon olunmaz’ </B>diye iki laf etmiştim. Bunu boşu boşuna söylemedim. Bu, yalnız Beşiktaş için geçerli değildi. Dünyada da böyle. Şampiyon olacak takımlar, ligin en az gol yiyen takımlarıdır. Beşiktaş’ın başına gelenler de bundan dolayı. Hele son iki haftayı üst üste koyuyorum, kopya kağıdı koysan aynısı çıkar. İkişer tane, amatörlerin yiyeceği golleri yiyorsun, ondan sonra tepin dur. Ne pozisyon yetiyor, ne de dakika...
Dün akşamki oyunda bir şeye çok takıldım. Lucescu arkadaşım, dün akşamki oyundan en son çıkacak adam Ahmed Hassan. ‘Gol atar da galip gelirim’ diye mi korktun? Sergen ile Tümer’i oyuna alıyrsun. İyi de ediyorsun. Çünkü top, sende daha fazla kalacak. Daha fazla pozisyon bulacaksın. Bulduğun pozisyonlarda da topu içeri itecek tek adam Ahmed Hassan. Onu da yanına oturtuyorsun. Benim bu yaptığın işe aklım sırrım ermiş değil.
Vallahi Beşiktaş’ı yazmaktan sıkıldım. ‘Şu ligi çabuk oynasalar da çabuk bitsin’ diye dört gözle bekliyorum. Yine de ‘şu iyi oynadı, bu iyi oynadı’ diyemeyeceğim. Ailece kaybediyorlar. Birini birinden ayırayım istemiyorum.
İkincilik çıkmaz sokakta
Emre’nin de gördüğü sarı kartlardan bıktım, usandım. Görmese hayret edeceğim. Konya takımı, ilk 15 dakika iki kolay gol buldu. Sonra, ‘bu maçın üstüne yorgan çekeyim’ diye düşündü. Ama olmadı. Çünkü orta sahaları hiç yok. Beşiktaş rahat geçtiği orta sahayı çabuk oyuna çevirebilse, dün akşam Konyaspor’u mağlup da olabilirdi. Altan, Zafer, Cenk iyi bir üçlü. Birkaç takviye ile Konyaspor önümüzdeki sezon daha üst sıralarda olur.
Hakemler için de bir şeyler söylemekten usandım. Bir pozisyon var. Ogün’ün eline mi çarptı, çarpmadı mı, eliyle mi oynadı? Oturduğum yerden süzmem mümkün değil. Elle oyadıysa penaltı, eline çarptıysa değil. Neticede Beşiktaş, ikinciliği de çıkmaz sokağa soktu. Haa daha dört maç var, hepsini kazanırsan rakipler de kaybederse ne olur diye beklentiye girildi. Ben zor diyorum. Aldanmayı da çok istiyorum.
Yazının Devamını Oku 12 Nisan 2004
<B>DÜN</B> akşamki oyun Beşiktaş için ya devam, ya tamam maçıydı. Beşiktaş, Fener’in kaybından sonra içeride oynayacağı F.Bahçe maçı için dün akşamdan 3 puan çıkarmak mecburiyetindeydi. Fırsat teptiler. Öyle amatörce iki gol yenildi ki, Beşiktaş’a değil, hiçbir takıma yakışmaz. İlk gol Cordoba’nın büyük hatası. Cordoba, böyle bir maçta, böyle bir gol yemeye hakkı olmayan bir kaleci. İkinci gol yine Cordoba ile Ahmet’in ortak yapımı. G.Birliği’nin attığı goller değil, Beşiktaş’ın yediği goller.
G.Birliği iyi takım. 2-0’ı bulduktan sonra oyunun üstüne yorganı çekti. İlk yarının sonunda gelen penaltı, oyunun şeklini de değiştirdi. Lucescu, oynar gibi yapıp oynamayan, hiçbir şey yapamayan İbrahim’i çıkarmakla akıllı davrandı. Sergen ile Ümit’i oyuna almak Beşiktaş’ta topun daha fazla kalması demekti, öyle de oldu. Çünkü hem Sergen, hem Ümit topu yere indiren adamlar. İlk yarı doldur boşaltla geldi geçti.
İkinci yarı Beşiktaş daha iyi top oynadı. Ama bu maçlar kazanma maçları. Kimin iyi oynadığına fazla kulak asılmaz. Beşiktaş’ın bir defans hataları var ki, anlatılır gibi değil. Cami avlusu gibi. Gelenin geçenin haddi hesabı yok.
İkincilik hesabı
G.Birliği ile oynamak hakikaten zor. Basketboldaki gibi taktik fauller yapıyorlar. Bu tabii ki az adamla yakalanmamak için. Ee dünkü hakem gibi bir adam da olursa, ekmeklerine yağ sürülür. Verdiği penaltı Ahmed Hassan’ın çok çabuk bir oyuncu olmasından dolayı. Onu her hakem de verebilir. Ama Sergen’i çektiler. Ona düdüğünü üfleyemedi. O da penaltı.
Emre bu takımın defans balansını bozuyor. Lucescu, onu çıkarmakla da iyi etti. Beşiktaş, bu kayıptan sonra ikincilik hesapları içine girmeli. Çünkü ikincilikte de Şampiyonlar Ligi var. Üçüncü oldun mu, yandı gülüm keten helva. Çünkü orada fazla para da yok. Yani bir yerde, para da yok, hesap da yok.
Beşiktaş seyircisi dün akşam muhteşemdi. 2-0’da bile büyük gürültü çıkardılar. Ben de içimden diyorum ki, takım 11 puan öndeyken nerelerdeydiniz? Evde oturup Beşiktaş’ın yanında olunmaz. Neticede Beşiktaş, fırsat tepti dedik ya. Ben bunu biraz da yenilen iki enayi gole bağlıyorum. Futbolcuların ikinci yarı kazanma çabalarını da beğendiğimi söylüyorum. Tabii ki futbolcular da herkesten fazla kazanmak isterler. Ama dedim ya. Ah o iki gol.
Yazının Devamını Oku