Uğur Cebeci

Pilotlar uçakta uyursa

16 Ağustos 2009
Amerikan Ulusal Ulaştırma Emniyet Dairesi, önceki gün ilginç bir kaza raporu açıkladı. Go! Havayolları’na ait uçağın iki pilotu kokpitte uyuyakalınca, uçak ineceği havalimanını tam 48 kilometre geçti. Pencereden dışarıya bakan yolcu, uçakta bir gariplik hissetti. Neredeyse her hafta uçtuğu 40 dakika süren Hawaii’nin başkenti Honolulu-Hilo hattında artık iniş için alçalmaları gerekiyordu. “Belki hava trafiği sıkışıktır” diye aklından geçirdi. Hilo’yu geride bıraktıklarını görünce şaşkınlığı bir kat daha arttı...
Bu sırada kokpitte hava trafik kontrolörünün telsizden pilotlara yaptığı çağrı sürekli yankılanıyordu. Go! Havayolları’na ait uçağın pilotları 18 dakikadır çağrılara cevap vermiyordu. Çünkü iki pilot da uyumuştu. Bombardier CRJ200 tipi bölgesel jet kaderiyle 6 bin 400 metreden uçuşuna devam ediyordu...

Amerikan Ulusal Ulaştırma Emniyet Dairesi (NTSB) önceki gün ilginç bir kaza raporunu kamuoyu ile paylaştı. Geçen yıl 13 Şubat’ta meydana gelen olayda, Go! Havayolları’na ait uçağın iki pilotu kokpitte uyuyakaldı. Uçak, ineceği Hilo’yu tam 48 kilometre geçti. Pilotlar, telsizden gelen ısrarlı çağrılar sonucunda uyandılar. Radar vektörü ile geri dönerek indiler.

DETAYLI ARAŞTIRMA

NTSB kaza-kırım uzmanları olaydaki soru işaretlerinin cevaplarını aramak için detaylı bir çalışma başlattılar. Teknik sorumlular CRJ200’ün kabin havalandırma sistemini, kabin basıncını kontrol etti. Herhangi bir sorun yoktu.
Pilotların son bir yıllık uçuşları ve aylık programları incelendi. Pilotlar havacılık otoritelerinin belirlediği limitler içinde uçmuş ve dinlenme saatleri de ona göre ayarlanmıştı. Uzmanlar 53 yaşındaki kaptan ve 23 yaşındaki ikinci pilotun son 3 gününe odaklandı. İki pilot beraber uçmuştu:

10 ŞUBAT: Sabah 07.40’ta mesai başladı. 4 uçuş yapıldı.
11 ŞUBAT: Sabah 04.00’te kalkıldı. 05.40’ta başlayan mesai 8 uçuş sonrasında 14.45’te sona erdi.
12 ŞUBAT: Sabah 04.00’te kalkan pilotlar 8 uçuş gerçekleştirdi. 14.47’de biten uçuş sonrasında pilotlar otele döndü. Kaptan pilot,
Honolulu’da görevi uzadığı için kiralama süresi biten otomobili iade edip yenisini bulmak için 2 saat uğraştı. Başarılı olamadı. Saat 19.30’da otele döndü. Fast food restoranında yemek yedi. 21.00’de uyudu. İfadesine göre uyuma kalitesi iyiye yakındı. İkinci pilot ise otele geldikten sonra yürüyüş yaptı. Yemeğini 17.30’da yedi. 21.30’da da uyudu. İfadesinde orijinal şekliyle “good sleep”, yani iyi uyku almış durumdaydı.

13 ŞUBAT: Olay günü kaptan 04.00’te, ikinci pilot da 04.50’de kalkmıştı. Geç kaldıkları için otelden kahvaltı yapmadan çıktılar. Kaptan pilot havalimanında yiyecek olarak sadece kurabiye buldu ve satın aldı.

KOKPİTTE KAHVALTI

Uçuş planlamanın hatası nedeniyle pilotlar havalimanında kabin memurunun gelmesini 30 dakika bekledi. Brifing yapıldı, uçağa geçildi. Pilotlar kahvaltılarını kokpitte kurabiye yiyip kahve içerek yaptı.

Saat 09.16’da CRJ200 40 yolcusuyla Honolulu’dan zamanından 4 dakika önce havalandı. Her şey yolunda gidiyordu. Hawaii’nin muhteşem güneşi kokpiti doldurmuştu. Kaptan pilot ifadesinde “Geç kalarak başladığımız günde hızlı çalışarak öne geçmiştik. Hava çok güzeldi. Geriye doğru yaslanıp gevşedim. Birkaç saniyeliğine gözlerimi kapattım” demişti. İkinci pilot da tırmanış tamamlanıp düz uçuşa geçildiğinde rahatlamıştı. İfadesinde tam uyumadığını, ne olup bittiğini takip ettiğini ancak çok ağır tepki verebildiğini söylemişti. Yenilen kurabiyenin benzerleri üzerindeki araştırmalarda bir anormalliğe rastlanmadı.

UYKU BOZUKLUĞU

NTSB uzmanları pilotların detaylı sağlık muayenesinden geçirilmelerini istedi. 53 yaşındaki kaptan pilotta Obstrüktif Uyku Apne Sendromu (OSA-Obstructive Sleep Apnea) tespit edildi. Go! şirketinde diğer pilotlarla yapılan görüşmelerde kaptanın zaman zaman uçuş sırasında kokpitte “şekerleme” yaptığı belirlendi. Bunu 25 bin saat uçuş tecrübesine sahip kaptan pilot da kabul ediyordu. İkinci pilotun ise herhangi bir sağlık sorununa rastlanmadı.

NTSB, havayolu pilotları arasında hemen OSA araştırması başlattı. Pilotların yüzde 0.6’sında OSA görüldüğü belirlendi. Amerikan Hava Kuvvetleri’nin araştırmasında askeri pilotlar arasında OSA oranının yüzde 1 olduğu tespit edilmişti. Normalde 40-60 yaş arasında bu oran erkeklerde yüzde 4, kadınlarda ise yüzde 2.

Olay sonrasında kaptan pilot 60, ikinci pilot da 45 gün uçuştan men cezası aldı. Ayrıca kaptan pilotun Obstrüktif Uyku Apne Sendromu hastalığınının tedavi edilmesi ve yeniden sağlık raporu alması istendi.

HANGİ ÖNLEMLER ALINDI

Özellikle kısa ve yoğun uçuş yapan bölgesel havayolu şirketleri ekipleri diğer havayollarına göre daha fazla yoruluyor. Bunun nedeni yüksek konsantrasyon gerektiren çok sayıda kalkış-iniş yapmaları. Dinlenme sürelerinin artırılması planlanıyor.

Kurallara göre sabah 6’dan önce başlayan mesaide pilotların en az 6 saat uyumaları ve iyi dinlenmeleri gerekiyor.

Kalınan otel standartları, uçuş ekiplerine konforlu dinlenme olanağı sunmalı. Odaların izolasyonu, yatak ve yastık standartlarının yüksek olması gerekiyor. NTSB’ye göre havacılık otoriteleri ekiplerin kaldığı otelleri denetlemeli.

Pilotlar, yemek saatlerini atlamamalı. Beslenmelerine dikkat etmeli.

Pilotlar uyku ve dinlenmelerini uçuşa göre ayarlamalı.

Obstrüktif Uyku Apne Sendromu’na sahip pilotlar sağlık muayeneleri sırasında tespit edilmeli. Sendromun giderilmesi için tedavi başlatılmalı.
Yazının Devamını Oku

Her hava köprüsü yeni bir dostluk kurar

9 Ağustos 2009
Artık Yunanlılar Türkiye’ye ve biz Atina’ya İzmir’den gidip gelebileceğiz. Geçtiğimiz günlerde SunExpress’e ait Boeing 737-800 tipi bir uçak 180 yolcusuyla iki ülke arasındaki en mutlu uçuşunu yaptı. Bu başlangıç, beraberinde yeni bölgesel uçuşları da getirecek. Her hava köprüsü, yeni bir dostluğun başlangıcı. Havadan gibi gelse de bu köprüler gerçek dostluk köprüleri.

İzmir-Atina, Şam-Adana ya da Van-Tahran, Samsun-Odesa seferleri...
Hayallerim gerçek oluyor.
Patlayan iç hat uçak seferlerini şimdi yakın ülkeler arasındaki hava köprüleri alıyor.
Bunlardan en önemlisi, başlangıç uçuşu İzmir-Atina arasında gerçekleşti.
Aslında çok yıllar önce İzmir-Atina arasında uçuşlar vardı. Yakın komşumuz Yunanistan’ın Pire Limanı ile İstanbul’un Büyükdere Limanı arasında da deniz uçakları ile seferler yapılıyordu.
1926 yılına ait siyah-beyaz fotoğraflar, bugün giderek farklı uçuş noktalarında renkleniyor.
Türkiye’nin çok iyi yönetilen bir havayolu şirketidir SunExpress.

Yazının Devamını Oku

En iyi hangi havalimanında uyunur

2 Ağustos 2009
Uçağınız sabah çok erken veya gecenin bir yarısında kalkıyor. Tatilinizin son gününde cebinizde kalan para, otelde konaklamaya yetmiyor. Gecelemek için bir yer lazım... Bağlantılı uçuşunuzu kaçırdınız. Uçağınız için çok uzun bir gecikme bildirdiler. Ya da bir yerden gelip bir başka yere uçacaksınız ve arada gecenin yarısı 5 saat beklemeniz var. Sonuçta bir nedenle saatlerce havalimanında olmak zorundasınız... Terminalde uyur musunuz?

Son yıllarda özellikle gençler arasında havalimanında uyumak veya gecelemek giderek popüler hale geliyor. Kimi bunu macera için, kimi de mecbur kaldığından yapıyor. Daha sonra da gözlemlerini sleepinginairports.net sitesinde yazıyorlar. Çektikleri fotoğrafları basıyorlar. Binlerce üye, bu site üzerinden her yıl uyumak için en iyi ve en kötü havalimanlarını seçiyor.
Yapılan değerlendirmede iki nokta çok önemli: Birincisi havalimanı güvenliği ve çalışanların terminalde uyuyan yolculara bakışı. Bazı meydanlarda veya ülkelerde bu hoş karşılanmıyor. Özellikle güvenlik uzun süre aynı noktada bekleyenleri, gecelemek isteyenleri uyarıyor.

İkinci önemli konu da terminaldeki koltukların ne kadar rahat olduğu. Kol koyma yeri olan, rahatsız tasarımlı koltuklara sahip havalimanları uyumayı engellediği için olumsuz puan alıyor.

TERMİNALDE UYUMA DERSLERİ

Havalimanının yoğun saatlerinde uçacaksanız erken gidin. En iyi yeri, en rahat koltuğu kapmak için önce çevreyi kolaçan edin. Gözünüze kestirdiğiniz yere hemen yerleşin.

Özellikle geceleyecekseniz, çok ortada bir yeri tercih etmeyin. Güvenliğin dikkatini çekmemek için hareketleriniz kontrollü olmalı. Ne kadar çevreye uyarsanız, o kadar daha az ön plana çıkarsınız. Uzun süreli kalışlarda güvenliğin gözü sürekli üzerinizde olacaktır.

Uyunacak koltuk kalmadıysa, yere yatmak zorunda kalabilirsiniz. Üşümemek için zemine sereceğiniz ince bir mat veya uyku tulumuna ihtiyacınız var. Uçaktan ödünç alacağınız (alabilirseniz) battaniye ve yastık da size yardımcı olacaktır.

Etraf gürültülü ve bol ışıklıysa, kulak tıkaçları ve uyuma gözlüğünü unutmayın. Sürekli anonslardan rahatsız olmamak için kulaklığınızı takın, müzik dinleyin. Ya da hiç müzik çalmadan kulaklığı kulaklarınızı kapatan bir araç olarak kullanın.

Uçağınızı kaçırmamak için saatinizin veya cep telefonunuzun alarmını kurmayı unutmayın. Veya oturduğunuz koltuğun kenarına “Beni saat 05.00’te uyandırın” gibi not bırakın. Yaşanan tecrübeler, birinin muhakkak uyuyanı kaldırdığını ortaya koyuyor.

Güvenlik için değerli eşyalarınızı emniyete alın. Bavulunuza, çantanıza, paranıza sahip çıkın. Uykunuz ağırsa, bagajınızı emanete teslim edin.

Yanınızda dizüstü bilgisayar, cep telefonu varsa, bunları şarj etmek için elektrik fişlerinin olduğu yere yakın olun.

Zaman sürekli uyuyarak geçmez. Yanınızda kitap, dergi bulundurun.

Gece birçok havalimanında kafeteryalar kapanır. Yedek su, yiyecek bulundurmakta fayda var.

Özellikle üçüncü dünya ülkelerinde tuvaletlerde temizlik sorunlarıyla sık karşılaşılıyor. Kâğıt mendil ve kolonyalı mendilleri yanınıza almayı unutmayın.

TÜRKİYE’DEKİ DURUM İYİ

Sitede yer alan binlerce yorum arasında Türkiye’de İstanbul Atatürk ve Sabiha Gökçen, Antalya, Ankara Esenboğa, İzmir Adnan Menderes, Dalaman, Gaziantep ve Diyarbakır Havalimanları değerlendirilmiş. Genel intiba iyi. Yabancılar, Türk yolcuların misafirperverliklerinden memnun kalmış. Yapılan yiyecek ve içecek ikramlarına da şaşırmışlar. Kapıdaki güvenlik nedeniyle kendilerini terminal binasında emniyette hissetmişler. Ama bir İngiliz kadın yolcu, giydiği tişört nedeniyle hac döneminde terminalde insanların bakışlarından rahatsız olmuş.

EN İYİ HAVALİMANLARI

1. Singapur Changi
2. Seul Incheon
3. Amsterdam Schiphol
4. Oslo Gardermoen
5. Hong Kong
6. Dubai
7. Frankfurt
8. Münih
9. Vancouver
10. Denver

EN KÖTÜ HAVALİMANLARI

1. Paris Charles de Gaulle
2. Moskova Sheremetyevo
3. New York JFK
4. Los Angeles
5. Delhi
6. Chicago O’Hare
7. Mumbai
8. Manila
9. Roma Fiumicino
10. Londra Heathrow

Murat yüksekten uçtu

Tam on yıldır Kokpit’te bizimle uçuyordu. Türkiye’nin en uzun soluklu televizyon programlarından birine “Yönetmen” imzasını atmıştı. Yaratıcılığı, görüntüleri kare kare özenle montajlayıp, seçtiğini en uygun müzikler ile Kokpit markasının derinliğine imza atmıştı.
Ve ‘bizim Murat’, Murat Özfilizler geçtiğimiz hafta hayatını halkla ilişkiler dünyasında kendisi gibi kariyer sahibi Elif ile birleştirdi.
Ankara Atlıspor Kulübü’ndeki nikâhta Elif’in şahitliğini tiyatro dünyamızın efsane ismi Haldun Dormen, Murat’ın şahitliğini de ben yaptım. Elif ve Murat son zamanlarda gördüğün en güzel fotoğrafı sundular bize. Umarım çok uzun bir yolculuğa çıkarlar ve hep yüksekte mutluluktan uçarlar...

Antalya’ya yeni iç hatlar

Antalya Havalimanı’nda iç hat uçuşlarında daha rahat kullanım sunacak yeni iç hatlar terminal binası inşaatında çelik konstrüksiyondan oluşan ana yapı tamamlandı. Toplam 17 bin metrekare kapalı alana sahip yeni terminalde 4 körük bulunacak. Bina gelecek yıl yaz sezonuna yetiştirilecek.
Mevcut terminalin arkasına inşa edilen yeni iç hatlar, aynı zamanda tüpgeçit ile yan taraftaki 1. Dış Hatlar Terminali’ne de bağlanacak. Böylece transit uçuşlarda terminal değiştirmek daha kolaylaşacak. Yıllık 6 milyon yolcu kapasiteli terminal için işletmeci IC İçtaş-Fraport konsorsiyumu (ICF), 100 milyon Euro’luk yatırım gerçekleştirecek. Terminalin tamamlanmasıyla birlikte eski iç hatlar yıkılacak ve bulunduğu alana uçak park sahası yapılacak.
Yazının Devamını Oku

Kabin eğlence sisteminin yerini iPod alıyor

26 Temmuz 2009
Ekonomik krizle birlikte havayolları uçak başına 2-5 milyon dolar harcadıkları kabin içi eğlence sistemlerini sorguluyor. Bu pahalı sistemler başta iPod olmak üzere taşınabilir cihazların tehdidi altında. Bundan birkaç yıl öncesine kadar yolcular havayolunu seçerken kabin içi eğlence sistemlerine çok önem veriyordu. Şirketler de yolcuları memnun etmek için milyonlarca dolarlık yatırım yapıyordu.

Çılgın bir yarış başlamıştı. Koltuk arkalarındaki ekranlar genişledi, yüksek çözünürlüklü LCD monitörlere geçildi. First ve business yolcular için dış sesi kesen, kaliteli özel kulaklıklar sunulmaya başladı. Bin kanallı sistemde vizyon filmleri, hareketli haritalar, kokpit ve kuyruğa yerleştirilen parmak kamera görüntüleri, yeni nesil uçakların standart donanımları arasına girdi.

Ancak IFE (In-Flight Entertainment) olarak adlandırılan bu kabin içi eğlence sistemleri, başta iPod olmak üzere taşınabilir cihazların tehdidi altında. Yapılan araştırmalar, yolcuların kişisel cihazları kullanarak seçtikleri müziği dinlemek, e-kitap okumak veya filmleri izlemek istediğini ortaya koyuyor. Ekonomik krizle birlikte havayolları uçak başına ciddi rakamlar harcadıkları kabin içi eğlence sistemlerini sorguluyor. Yakın bir gelecekte bu sistemlerin uçaktan kalkması bile gündemde.

Şimdiden bazı havayolu şirketleri iPod veya diğer taşınabilir eğlence cihazları ile uyumlu çalışan sistemlere geçmeye başladı. İlk olarak Singapur Havayolları tarafından hizmete sunulan Panasonic’in geliştirdiği sistemde, iPod’unuzu özel bir kablo ile koltuktaki ekrana bağlayabiliyorsunuz. Bunun için eXPort Smart kablosu satın almanız gerekiyor. Fiyatı ortalama 30 dolar.

KABLOSUZ İNTERNET

Kabin eğlence sistemi konsepti, wi-fi olarak adlandırılan kablosuz internet bağlantısıyla yeni bir boyuta taşınıyor. Yapılan araştırmalar özellikle business class’ta yolcuların yüzde 60’ının uçuşta internete girmek, maillerini kontrol etmek istediğini ortaya koyuyor.
İlk olarak Ağustos 2008’de Amerikan Delta Havayolları tarafından verilmeye başlanan hizmet giderek yaygınlaşıyor. Aircell şirketi tarafından geliştirilen sistem American, AirTran, United, Virgin America Havayolları tarafından kullanılıyor. Yüksek hızda internet bağlantısı sunuyor. Şu ana kadar 600’e yakın yolcu uçağına her biri 100 bin dolara mal olan internet sistemi takıldı. Yolcular internet için 3 saate kadar olan uçuşlarda 9.95, daha uzun uçuşlarda da 12.95 dolar ödüyor. Sistem gelecek yıl Avrupa’da hizmete girecek.

UÇAK BAŞINA MALİYETİ 2-5 MİLYON DOLAR ARASINDA

Uçaklarda kullanılan her malzemede olduğu gibi kabin içi eğlence sistemleri çok özel sertifikasyon testlerinden geçiriliyor. Maliyeti özelliklere bağlı olarak uçak başına 2 ila 5 milyon dolar arasında değişiyor.
Uçağın tipi ve kapasitesine bağlı olarak eğlence sistemi ekran ve kablolama ile birlikte ağırlığı ortalama 750 kilogramla 3 ton arasında artırıyor. Uçağın yakıt maliyetleri yükselirken başta kargo olmak üzere taşıma kapasitesi düşüyor.
Sistemle birlikte kabinde kilometrelerce uzunluğunda kablo döşeniyor. 1999’daki Swissair’in MD11 uçağı, kabin eğlence sisteminde başlayan yangın sonucu düşmüştü.
Her yıl gösterilen film ve sunulan müzikler nedeniyle havayolu şirketleri ciddi miktarda telif ödüyor.
Eğlence sistemiyle ilgili iki önemli şikayet var. Bir koltuktaki arızaya yoğun uçuşlar nedeniyle hemen müdahale edilemiyor. Farklı milliyetlerden yolcular, filmlerde kendi dillerinde seslendirme veya alt yazı bulamamaktan şikayetçi.

Londra’dan tek başına İstanbul’a uçtu

İş adamı Ali İhsan Gören, 17 yıllık hayalini Londra’dan İstanbul’a tek motorlu pervaneli Cirrus SR22 tipi uçağıyla uçarak gerçekleştirdi. Heathrow Havalimanı yakınındaki Denham Meydanı’ndan kalkan Gören, Münih ve Belgrat’ta yakıt ikmaliyle yaparak 8 saat 50 dakika uçuşla İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’na indi. Uçuşunu tek başına, tamamen IFR olarak adlandırılan aletli uçuş şartlarında, havayollarının kullandığı rotaları izleyerek yaptı. Gören’in bundan sonraki hedefi SR22 ile Atlantik Okyanusu’nu aşmak. Londra’da yaşayan Gören, son 2 yıldır SR22 kullanıyor. Saatte 372 kilometre hıza çıkabilen uçakla 2 saatlik uçuşla Fransa, Almanya ve Hollanda’ya hafta içi iş, hafta sonları da eşiyle tatil yapmaya gidiyor.

ÖZGÜR UÇUŞ KULÜBÜ

Gören, Free Flight (Özgür Uçuş) adı verilen kulüpte uçuşlarını yapıyor. Sistem, NetJets gibi iş adamlarına jet hissesi satan büyük organizasyonlarla aynı mantıkta çalışıyor. Ama kâr amacı yok.

Toplam 48 üye, uçakların aynı zamanda hissedarı. Normalde 400 bin dolar verip uçağın bakım, hangar, vergisiyle uğraşmak yerine üyeler sabit maliyetleri paylaşıyorlar. Vergi avantajı nedeniyle aynı teknelerde olduğu gibi uçaklar Amerikan tescilinde.

Uçmak için üyeler internet üzerinden rezervasyon yapıyor. Uçuşlar çakışmıyor.

Üyeler, eskiden düşük performanslı uçaklarla ancak meydan çevresinde dolaşmak zorunda kalırken SR22 sayesinde bir çok iş seyahatini kendi uçarak gerçekleştiriyor. Tolga ÖZBEK
Yazının Devamını Oku

Gazipaşa’ya ilk uçak indi

19 Temmuz 2009
Muz bahçeleri içinde, seralar ortasında bir havalimanı... Türkiye’nin yeni havalimanı... Küçük, şirin ve tropikal ülkelerde görmeye alıştığımız sevimli bir havalimanı... Büyük meydanların curcunasından, karmaşasından uzak. Çiçeklerle uzanan bir yolun sonunda, insanın içini açan, oraya geldiğiniz için sizi mutlu eden bir havalimanı...

Antalya-Alanya’daki Gazipaşa Havalimanı’na ilk jet uçağı inişini yaşadım. Havalimanının inşaatını tamamlayıp, işletmesini üslenen TAV’ın CEO’su Sani Şener’le birlikte bir jet uçağı ile yapılan iniş, doğanın cüretkâr kalbine girmek gibi bir şeydi.
İlk uçuş için, İstanbul Atatürk Havalimanı’nda Sani Şener, İşletmeler Direktörü Murat Örnekol, İş Geliştirme ve Yatırımlar Direktörü Serkan Kaptan ve Strateji Direktörü Dr. Waleed Youssef’la Genel Havacılık Terminali’nde buluştuk. Grubun TC-TAV tescilli Hawker 800XP uçağının kapısında bizi Kaptan Pilotlar Cumhur Güler ve Muzaffer Dörtok ile Kabin Memuru Tuğçe Tuna’dan oluşan uçuş ekibi karşıladı. İlk sefer için tüm hazırlıklar yapılmıştı.

ANTALYA’DAN SOLA DÖNDÜK

Kalkıştan 50 dakika sonra Antalya Havalimanı üzerindeydik. Sola, Gazipaşa’ya doğru döndük. Akdeniz sahilinin 5 kilometre açığından hava trafik kontrol merkezinin verdiği talimatla seyir irtifamız 11 bin metreden ağır ağır alçaldık. Alanya’yı geçtikten sonra sahillerdeki otel ve turistik tesisler, yerini yemyeşil muz bahçelerine bırakmaya başladı. Sol tarafımızda Toros Dağları’nın eteklerini dik kesen Gazipaşa Havalimanı’nı gördüğümüzde irtifamız bin metreydi.

GAZİPAŞA ÜZERİNDEYİZ

Gazipaşa üzerine geldiğimizi kuleye rapor ettik. Sonra VOR olarak adlandırılan yaklaşmayı uygulamaya başladık. Bu prosedür, Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) tarafından çizilmiş ve denemesi de aynı kuruluşa ait kalibrasyon uçakları tarafından 26 Mayıs’ta başarıyla yapılmıştı. DHMİ, prosedürleri tamamladıktan sonra Gazipaşa’nın açıldığı dünyaya ilan edilmişti.
VOR istasyonu üzerinden denize doğru döndük. Meydanı arkamızda bırakarak yaklaşık 10 deniz mili yani 18.5 kilometre açıldık. Dönüşle birlikte pisti 08 yönünde karşıladık. İrtifamız 430 metreye düşerken hızımız saatte 288 kilometredeydi. İniş yapan Cumhur Kaptan önce kanatların daha düşük hızda tutunmalarını sağlayacak flapları, arkasından da iniş takımlarını açtı.

KARAR İRTİFASI 250 METRE

Yazının Devamını Oku

Hava trafik kontrolörleri yetmiyor

12 Temmuz 2009
İstanbul’un tüm uçak trafiğini yöneten hava trafik kontrolörlerinin sayısının yetersiz kalması, sıkıntıya neden oluyor. Bölgede Atatürk, Sabiha Gökçen ve Çorlu Havalimanlarına hizmet veren kontrolörler, Marmara semalarında günde üst geçişlerle birlikte 2 bin uçağı yönetiyor.
Devlet Hava Meydanları İşletmesi’nin (DHMİ) terminal özelleştirmesinde gösterdiği başarıyı daha emniyetli ve hızlı trafik akışı için bu konuda da sağlaması gerekiyor.

BU SORUNLAR ÇÖZÜLMELİ

Personel sayısı az: Örneğin İstanbul’da mevcut kontrolör sayısı, ihtiyacın yarısı kadar. Personel az olduğu gibi iş yükü de fazla. Kontrolörler, yıllık izinlerini bile düzgün kullanamıyorlar. Bir çok kontrolör hem pahalı yaşam şartları hem de yoğun çalışma temposu nedeniyle başka meydanlara tayin oluyor.
Nitelikli aday alınamıyor: Anadolu Üniversitesi’nden lisansıyla mezun olmuş kontrolörler KPSS nedeniyle açıkta kalırken bu stresli ve yüksek donanım gereken meslek için yetiştirilecek aday bulunamıyor. Kontrolör olabilmek için en az 4 yıllık fakülte mezunu olmak ve iyi derecede İngilizce bilmek gerekiyor. Bir kontrolör 1,5 yıllık eğitim ve 4-5 yıl çalıştıktan sonra trafiği idare edecek duruma geliyor.
Çok düşük maaşla mucize yaratıyorlar: Yurtdışında kontrolörler, pilotlar gibi 8-10 bin dolar maaş alırken, Türkiye’de aylık kazançları 2 bin 700 TL. Yeni kontrolör veya 30 yıllık tecrübeli kontrolör arasında fark yok. Hatanın insan canıyla ödendiği, yüksek stresli meslekte istifa nedeniyle kaçış çok.
Meydan kategorisi yok: İstanbul veya yoğun trafiğe sahip bir havalimanında çalışan kontrolör ile günde birkaç uçağın inip-kalktığı havalimanında görev yapan kontrolör arasında fark yok. Meydanlar kategorilendirilebilir, maaşlar bu skalaya göre hazırlanabilir. Örneğin Atatürk Havalimanı gibi yüksek yoğunluktaki meydanlarda kontrolör ücretleri daha yüksek olabilir. Bu giderler üst geçiş ücretlerini toplayan Brüksel merkezli Eurocontrol tarafından zaten DHMİ’ye ödeniyor. Yani bütçeye ek bir yük getirmiyor.
Hava trafik hizmetleri özelleştirilebilir mi: Tüm dünyadaki trend, terminal ve havalimanlarından sonra hava trafik hizmetlerinin de verimli yapılabilmesi için özelleştirilmesi. Bu konuda DHMİ’nin çalışma yapması gerekiyor. Askeri hava trafiği yine koordineli olarak götürülebilir.

ATATÜRK HAVALİMANI’NA OPERASYON ŞART

Kontrolör eksiğinin yanı sıra bölgenin en önemli aktarma noktası haline gelen Atatürk Havalimanı’nın alt yapısı konusunda DHMİ’nin hızla önlem alması gerekiyor.
06-24’e yedek pist yapılmalı: Hava Kuvvetleri ile görüşmeler sonuçlandırılıp mevcut Ataköy-Florya yönündeki 06-24 pistinin yedeği yapılmalı. Buradan korugan olarak adlandırılan shelter’lar, Havacılık Müzesi ve lojmanlar kalkmalı. Ortaya çıkacak araziye pistle birlikte uçak park alanları oluşturulmalı.
Pistlerde hızlı taksi çıkış yolları yok: Uçaklar daha tam durmadan bu taksi yolları sayesinde pisti çabuk ediyor, trafik hızlı akıyor. Her piste ek olarak en az üçer adet hızlı taksi yolu yapılmalı.
Askeri T-41 uçakları Yalova’ya gitmeli: Hava Harp Okulu’na ait tek motorlu T-41 uçakları arka arkaya yaptıkları kalkışlarla Atatürk Havalimanı’nda sıkıntıya neden oluyor. Bu uçakların özellikle yaz aylarında Yalova’ya giderek uçuşlarını buradan yapmalı.
VFR trafik sınırlandırılmalı: Atatürk Havalimanı kalkışlı VFR olarak adlandırılan görerek şartlarda uçan tek motorlu pervaneli uçak trafiği durdurulmalı. Helikopter uçuşları da sınırlandırılmalı.
Yer hizmetleri binaları kalkmalı: Kulenin yanında yer alan Havaş ve Çelebi’ye ait binalar kaldırılmalı ve buraya park sahası yapılmalı.
Işıklandırma yetersiz: Pist ve taksi yolu ışıklandırmaları, daha iyi sinyalizasyon sistemi ile yeterli hale getirilmeli.
İklim değişti, tek piste kalınıyor: Marmara bölgesinde rüzgarların değişmesi nedeniyle Atatürk Havalimanı’nda trafik tek piste kalıyor. Saatlik kapisete 48’den 40 uçağa düşüyor.
Beklemeler farklı irtifada: Sabiha Gökçen’e gelen uçaklar alçakta, Atatürk’e gelen uçaklar yüksekte bekletiliyor. Trafik sıkışıyor.

HAVAYOLLARI TARİFELERİNİ YENİDEN DÜZENLENMELİ

Havayolu şirketleri tarifelerini uçakların kapı kapatma veya körükten ayrılma saatlerine göre ayarlıyor. Gecikme, tüm gün operasyonunu olumsuz etkiliyor. Domino taşı etkisi gibi diğer seferleri de rötar yapmaya başlıyor. Çözüm:
Yolcuyu uçağa 30 dakika önce almak.
Binişi “zone boarding” ile koltuk numaralarına göre yapmak.
Slotlu meydanlara gidiş-gelişte bu kuralları daha sıkı uygulamak.
Havayolları, tarifelerini kalkış saatine göre yapmalı.

SMART ÇÖZÜM OLACAK MI?

2010 sonunda hizmete girecek yeni Türk Hava Trafik Kontrol Sistemi SMART, İtalyan Selex, yer radarı da İspanyol Indra şirketi tarafından geliştiriliyor. Tüm trafik Ankara’da kurulacak merkezden yönetilecek. Yedek merkezler İstanbul, Antalya ve Dalaman’da olacak.
İspanyol şirketin daha önceden Türkiye gibi çok büyük bir hava sahasına sahip ülkeye radar sistemi yapmamış olması bir dezavantaj olarak görülürken kontrolör yetiştirme ve insan kaynakları konusunda hala büyük eksiklik yaşanıyor.

RNAV’A GEÇİLMELİ

Gelişmiş ülkelerde uygulanan RNAV (Area Navigation-Arazi Seyrüseferi) sistemi, hava sahasının yüksek verimlilikle kullanılmasını sağlıyor. Uçaklar VOR gibi seyrüsefer aletleri sinyallerini izleyerek değil, GPS koordinatları ile oluşturulan kontrol noktaları üzerinden uçuyor. RNAV’ın kurulması için DHMİ, yeni kalibrasyon sistemlerine sahip iki Cessna Citation XRS uçağı satın aldı.
Yazının Devamını Oku

2023 yılına hazırlanıyoruz

5 Temmuz 2009
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile yeni havaalanı ve terminal binası projeleriyle artan hava trafiğini karşılayacak SMART projesini konuştuk. Ulaştırma Bakanı “Türkiye dünyanın merkezi. Cumhuriyetimizin 100. yılı 2023’te önemli rakamları telaffuz eder bir hale geleceğiz. Biz onun hazırlığını yapıyoruz” diyor.

Geleneksel siyasetçi anlayışına ve bana göre memleketinize bir havalimanı yapılması gerekiyordu. Bunu İstanbul, Ankara ve İzmir’den hemen sonra yaptırabilirdiniz. Neden bu kadar geciktiniz?/images/100/0x0/55eb0b6ff018fbb8f8a76aa3
-Eskiden siyasetçiler bir an önce gideriz kaygısı ile kararlar alıyorlardı. Artık o dönemler bitti. Türkiye’nin her tarafında işler yaptık. Memlekete şimdi sıra geldi. Daha önce yapsak laf ederlerdi. Bu yıl başlayan projeler Yüksekova-Hakkari, Iğdır ve Şırnak. Bunlar, terminalleriyle, pistleriyle sıfır yani yeni havaalanları olacak. Bir de yeni terminal binası yapılan Kars, Elazığ, Batman, Erzincan Havaalanları var. Bunları yaptığımızda hemen hemen havaalanı konusunda eksiğimiz kalmayacak.

Başka hangi yeni projeler var ?
-Havaalanı olmayan illerde pistler yapacağız. Buralar, 24 saat uçuş yapılan meydanlar değil. Talep doğrultusunda uçulan yerler. Bölgesel havacılığı geliştirmek için gerekli etütleri yapıp bu yerleri tespit edeceğiz.

Bize bölgesel havacılık konusunda çok mail geliyor. Yani kentlerdeki yatırımcılar kendi şirketlerini kurmak istiyorlar. Ulaştırma Bakanlığı’nda bu yatırımcıların danışabileceği bir masa oluşturulabilir mi?
-Bu çok güzel bir öneri. Sitemizde ayrı bir pencere açacağız. Yatırımcımızı yönlendireceğiz. Bizde iki şey karıştırılıyor: Bir havaalanı olacak. Bir de buraya trafik olacak. Bunlar iki ayrı konu. Havaalanını yaparsanız. Ama trafik ticari bir konudur. Kimse tayyare alıp “Vatan-Millet-Sakarya” diyerek bu işe girmez. Ama eski alışkanlıkla bana “Bakanım THY şuraya da uçsun” diyorlardı. Artık soranlara “Nasıl otomobil alıyorsanız, uçak da alın. Belli bir dönem senden konma-konaklama parası almayalım” diyoruz. Bunu anlatıyoruz ama havacılık, uçak alımı dediğinizde insanlar irkiliyor. En mütevazı makarna imalathanesi açmak kadar ucuz bir şey uçak alabilmek. 3 milyon lirayla bu şirketi kurabilirsiniz. Bizim de amacımız bu. Bölgesel yatırımcılarımız, sanayi odalarımız bir araya gelip şirketler kursunlar. Bölgesel taşımacılığı canlandırsınlar. THY’den her şeyi beklemek doğru değil. Bunu özel sektör yapacak. Biz de gereken desteği vereceğiz.

Havaalanı yapmak kolay. Pisti döküyorsunuz ama bir daha bunu kaldırmak çok zor. Örneğin Almanya’da Köln-Bonn gibi Türkiye’de birden fazla ile ortak hizmet veren havalimanı konusunda stratejiniz var mı?
-Bu konuda geçmişte bazı yanlışlıklar yapılmış. Havaalanı istenilen yere yapılmış ama civar iller bundan yararlanamamış. Biz bunu tespit ettik, projelere başladık. Örneğin Altıntaş. Burası, Kütahya, Afyon ve Uşak üçgeninin ortasında. Hepsine 50 kilometre mesafede. İkincisi Çukurova’da planlanıyor. Orta ve uzun vadede bu yönteme geçeceğiz. Orada oluşacak katma değer, çevre illere de katkıda bulunacak.

Tepemizden her gün 3 bine yakın uçak geçiyor. SMART projesi sistemi nasıl düzenleyecek?
-SMART projesi artan trafiği karşılamak üzere geliştirildi. Uçakların hava sahasını daha verimli kullanmalarına imkan verecek. Türk hava sahasını Ankara’nın batısı ve doğusu olmak üzere ikiye ayırıyoruz. Biri Ankara’da, diğeri de İstanbul’da olmak üzere iki ana kontrol merkezi var. Antalya, Bodrum ve Dalaman’da da yan birimler yani yedeklemeleri var. Ayrıca projede bütün radarlar elden geçiriliyor. Yaklaşma, yol kontrol ve kule hizmetleri 24 saat baz hesaplı, ayrım yapılabilecek bir alt yapıya kavuşturulacak. Biz tüm Türkiye olarak hala bir New York, bir Dallas’ın trafiğine ulaşmış değiliz. Burası büyük bir ülke. Yıllardır kıtaların geçiş noktasında. Bir ülke düşünelim 3 saat uçuşla 52 ülkeye ulaşıyorsunuz. Dünyada böyle bir ülke yok. Türkiye dünyanın merkezi. Bulunduğumuz yer de Türkiye’nin merkezi. Dolayısıyla ufkumuzu geniş tutmamız lazım. Havacılık ufuk işidir. Ufkunuz olmazsa, havacılıkta adın olmaz. Türkiye 2023’te önemli rakamları telaffuz eder bir hale gelecek. Biz onun hazırlığını yapıyoruz.

Vatandaş uçacak siyasetçi uçmayacak

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile Erzincan Havaalanı Yeni İç ve Dış Hatlar Terminal Binası temel atma töreninde bir araya geldik. Bakan, havacılıkla ilgili her yatırımda olduğu gibi inanılmaz bir heyecan içindeydi. Terminal inşaatını üslenen firmanın genç patronu Ozan Şener’i tebrik edip en kısa sürede işin bitmesini istedi. Şener de verilen süreden önce Erzincan’ı mükemmel bir terminale kavuşturacağını söyledi.
Türkiye’de havayolu yolculuğunun nereden nereye geldiğini anlatırken gözlerinin içi gülen bakan, “Vatandaş uçacak ama siyasetçi uçmayacak” diyerek havacılığı siyaset üzerinde bir yere taşıdı. Gerçekçi, uygulanabilir ve vizyon getiren bütün havacılık projelerine destek olduklarını ve bunu krizde bile sürdürdüklerini belirtti. İşte Binali Yıldırım, Türk Havacılığı’nın ulaştığı noktayı satır başlarıyla şöyle özetledi:
1. 2003’te iç hatlarda 8.5 milyon kişi uçağa biniyordu. 2009’da 35 milyon kişi havayolu yolculuğu yapıyor.
2. İç ve dış hatlarda 5 yılda toplam yolcu sayısı 34 milyondan 79 milyona çıktı.
3. Tam 8 milyon insanımız hayatlarında ilk kez uçağa bindi.
4. Dünyada havacılık 4 yılda yüzde 89, Türkiye’de yüzde 360 büyüdü.
5. Türk semalarında dolaşan günlük uçak sayısı 3 bini aştı.
6. Havacılıkta Türk modeli oluştu. Terminaller yap-işlet-devret modeliyle yenilendi. Terminal yolcu kapasitesi 3 yılda yüzde 110 artarak 45’ten 100 milyona çıktı.
7. Yap-işlet-devret modelinden sonra terminaller kiraya verildi. Devletin kasası doldu.
8. THY, 5 yılda filosunu 59’dan 130 uçağa, taşıdığı yolcuyu da 8,5 milyondan 22,5 milyona çıkardı.

ERZİNCAN’A 2 MİLYON KAPASİTELİ TERMİNAL

Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) ile Sera Yapı Endüstrisi arasındaki sözleşmeye göre Erzincan Havaalanı’nın yeni terminali 43 milyon 430 bin liraya mal olacak. Yüksek Mimar Yakup Hazan’ın çizdiği son derece modern tasarıma sahip terminalin inşaat süresi 600 gün. Hedef bu süreyi 6 ay öncesine çekerek 2010 sonunda bitirmek.

ÇİKOLATA KUTUSUNA BENZİYOR

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Erzincan Havaalanı İç ve Dış Hatlar Terminali’nin projesini ilk gördüğünde çikolata kutusuna benzettiğini söyledi. Bakan Yıldırım “Değişik bir proje. Erzincanlılar da, ben de merakla bekliyoruz. Bu havalimanları artık öyle bir hale geldi ki, hani AVM (Alışveriş Merkezi) diyorlar ya, burası gelip bir yaşam merkezi olarak vakit geçirmenizi sağlayacak bir yer olacak. Terminal yapıldığında kapasite 2 milyon yolcuya çıkacak. Bu, Erzincan il merkezi nüfusunun 20 katı. Demek ki bir 20-30 yıl Erzincan’ı bu terminal götürür.”

OZAN ŞENER BABASININ İZİNDE

Erzincan Havaalanı Yeni İç ve Dış Hatlar Terminali’nin inşaat projesinin başında TAV’ın CEO’su Sani Şener’in oğlu Ahmet Ozan Şener var. 26 yaşındaki Ozan Şener, İnşaat Mühendisi olduktan sonra Milano Teknik Üniversitesi’nde master yaptı. 1,5 yıl Katar’da TAV’ın Japon ortağı Taise ile Doha Havalimanı Projesi’nde çalıştı. Dubai’deki gökdelen inşaatlarında sorumluluk üslendi. Son bir buçuk yıldır aile şirketi Sera Yapı Endüstrisi’nde İş Geliştirme Koordinatörü ve Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapıyor.
Ozan Şener’in hayatı İstanbul-Dubai-Erzincan üçgeninde geçiyor. Şirket şu an Dubai’de 32 katlı gökdelen yapıyor. Sera’nın devam eden projeleri arasında Muğla Üniversitesi’nin rektörlük binası inşaatı bulunuyor. Şirket geçtiğimiz aylarda Vodafon’un İstanbul Maslak’ta Genel Müdürlük binasınıda tamamladı. Ozan Şener, Erzincan Havaalını terminal inşaatına başlarken babası Sani Şener onu ilk tebrik edip başarı dileyen kişi oldu.
Yazının Devamını Oku

Uçaklara sertifika veren Türk

28 Haziran 2009
ABD’de sertifikasyon işlemlerini Federal Havacılık Dairesi adına yetkili, 10 ayrı dalda uzmanlaşmış, 1700 uçak mühendisi yapıyor. Bunlardan biri de Gökhan Sönmez. 6 kişilik küçük iş jetlerinden 550 yolcu taşıyan A380’e kadar uçaktaki tüm sistem ve ekipmanların onayı ona ait.

Her uçak, daha proje aşamasındayken yani henüz doğmadan önce havacılık otoritelerinin sıkı kontrolüne girer. Gövdedeki minicik bir vidadan tüm tasarıma, aşamalar tek tek otoriteler tarafından yakından takip edilir. Bu zorlu ve pahalı süreç yıllarca sürer. Milyonlarca dolara mal olur./images/100/0x0/55eb0cedf018fbb8f8a7ce3f
Tüm bunlar, yolcuların daha emniyetli uçması, tasarımdan kaynaklanan risklerin ortadan kaldırılabilmesi içindir. Sertifiye olmayan yani otoritelerden onay alamayan bir uçak veya helikopter, ticari olarak üretilemez. Yolcu, kargo taşıyamaz.
ABD’de sertifikasyon işlemlerini, tasarım aşamasındayken havacılık otoritesi FAA (Federal Aviation Administration- Federal Havacılık Dairesi) adına yetkilendirilen temsilciler yapıyor. Toplam 10 ayrı dalda uzmanlaşan, yüksek akademik eğitime sahip, çok tecrübeli 1700 uçak mühendisinden biri de Gökhan Sönmez.

FAA ADINA YETKİLİ

Havacılık sektöründe 24 yıldır çalışan Sönmez, Teksas’ta yaşıyor. Kurduğu danışmanlık şirketi AirCert ile 6 kişilik küçük iş jetlerinden 550 yolcu taşıyan A380’e kadar uzmanlığı olan uçak sistem ve ekipmanlarını FAA adına inceliyor. Onayladığı projenin altına attığı imza, aynı zamanda gelecekte oluşabilecek kazalara karşı hukuksal riskleri de içeriyor.
Dünyanın en zor uçak sertifikasyon süreci ABD’de yaşanıyor. FAA tarafından yılların birikimi ile oluşturulan kurallar çok sıkı. Avrupa’da ise uzun yıllar ayrı ülkeler tarafından yapılan testler, 2003’te kurulan EASA (Avrupa Havacılık Emniyet Ajansı-European Avaiation Safety Agency) ile tek bir çatı altına girdi. Kuralların büyük kısmı FAA’den alındı. Son yıllarda iki havacılık otoritesi de sertifikasyonlarını birlikte yapıyor. Böylece maliyetler azaltılıyor.

İTÜ UÇAK MÜHENDİSLİĞİ’Nİ BİTİRDİ

Gökhan Sönmez, 1981’de Kuleli Askeri Lisesi’ni bitirdi. Eğitimine uçak mühendisi olmak için İstanbul Teknik Üniversitesi’nde devam etti. 1985’te 100 üzerinden 80 ortalama ile mezun oldu. Özel burs ile ABD’ye gitti. Cincinnati’de Uzay Mühendisliği dalında master’ını bitirdi. Dee Howrd, Air Center, Sino Swearingen, Raytheon, Gulfstream şirketlerinde görev aldı. Daha sonra Aircert (Aircraft Certification - Uçak Sertifikasyon) adını verdiği kendi şirketini kurdu. Boeing 787, Hawker, Dassault Falcon uçaklarına sertifikasyon, Landmark Aviation, PATS Aircraft Completions gibi şirketlere de VIP konfigrasyon danışmanlığı yaptı. Halen Kanadalı Bombardier şirketinin yeni uçağı, tamamen kompozit gövdeye sahip Learjet 85 uçağı üzerinde çalışıyor.
Sönmez, Türkiye’ye iş için bir kez geldi. 2003’te NATO tarafından organize edilen toplantıda Ankara’daki TAI tesislerinde Airbus A400M askeri nakliye uçağının sertifikasyon süreciyle ilgili Türk mühendislere kurs verdi.

HANGİ AŞAMALARDAN GEÇİYOR

Sertifikasyon, yeni bir model veya yeni bir imalatçı için ortalama 9-10 yıl sürüyor. Aynı gövdeden geliştirilen modellerdeyse süre 5 yıla iniyor. En zorlu sertifikasyon, Airbus’ın dev uçağı A380 için yapıldı. İki katlı uçağın sertifikasyonu için Airbus FAA’e 1994’te başvurdu. Tam 12 yıl süren çalışmalar sonrasında 12 Aralık 2006’da A380 hem FAA hem de EASA’dan onay aldı. Benzer zorlu süreç, şu an Boeing’in yeni yolcu uçağı 787 Dreamliner için işliyor. İşte sertifikasyon sürecinin adımları:
İmalatçı önce konsepti oluşturuluyor. Uçağın veya helikopterin yolcu-kargo kapasitesi, aerodinamik yapısı ve motor tercihleri belirleniyor. Arkasından havacılık otoriteleri ile temasa geçiliyor.
Tanıtım toplantısı ve resmi başvuru ile zorlu sürece giriliyor. Otorite projeye bir müdür atıyor. İsterse imalatçıya teknik uzman desteğinde de bulunuyor. Uygulanacak kanun maddeleri ve tarihler saptanıyor.
İmalatçı tasarıma başlıyor. Bu süreçte sık sık teknik toplantılar yapılıyor. Gelişmeler FAA temsilcisi tarafından izleniyor. Otoritelerin karşı çıktığı tasarım yeniden gözden geçirilerek onaya sunuluyor.
İmalat başlıyor. Arkasından önce yer, sonra da uçuş testleri gerçekleştiriliyor.
İmalatçının elde ettiği sonuçlar, otoritelerin testleriyle karşılaştırılıyor.
Sonuç olumluysa, uçağa yolcu veya kargo taşımak üzere sertifika veriliyor.

10.5 kilo zayıfladı, uçağa kızının adı verildi

Boeing’den 24 adet 737-800 almak üzere anlaşma imzalayan Pegasus Havayolları, bu uçaklardan beşincisini teslim aldı. Çalışanlarının yeni doğan kız çocuklarının isminin teslim alınan uçaklara verilmesi geleneğine göre Kaptan Doğan Susin’in kızı Selin’in adı uçağa verilecekti. Ama şirketin CEO’su Ali Sabancı, kaptan pilota bir şart getirdi. Eğer 10 kilo zayıflarsa Selin’in adı alınacak ilk uçağa verilmesi kesinleşecekti. Kaptan pilot belli bir süre ve sağlığını bozmadan kurallara uyarak tam 10.5 kilo verdi. Ve kızının adı Selin de yeni gelen B737-800 uçağının üzerine yazıldı. Daha önceden de uçaklara Pegasus çalışanlarının kız çocukları Ece ve Gülce isimleri verilmişti.

UÇUŞTA TANIŞTILAR

Doğan Kaptan, eşi Rym ile Cezayir’de tanıştı. Pegasus, pilotlarıyla birlikte Cezayir Havayolları’na uçak kiralamıştı. Rym de Cezayir Havayolları Air Algeria’da kabin amiri olarak uçuyordu. Arkadaşlıkları evliliğe gitti. 10 aylık olan Selin, anne ve babasıyla şubat ayında Seattle’daki dördüncü uçağın teslimat uçuşuna katılmıştı.
Yazının Devamını Oku