Amerikalı imalatçı Gulfstream, dünyanın en uzun menzilli ve en hızlı iş jeti G650’yi önümüzdeki günlerde törenle fabrikadan çıkarıyor. Aldığı 200’den fazla kesin siparişle rekor kıran, 57 milyon dolar liste fiyatı ile satışa çıkan G650, ilk uçuşunu aralıkta yapacak. Test ve sertifikasyondan sonra teslimatlar 2012’de başlayacak.
Orta ve uzun menzilli iş jeti pazarında önemli bir paya sahip Gulfstream şirketi, G650’nin geliştirilmesine 1 milyar dolar harcadı. G4 ile başlayan ve serinin en son modeli olan Başbakanlık tarafından da satın alınan G550’deki gövde, yerini
daha geniş ve yüksek bir kabine bıraktı. G650’nin kabini 1.91 metre ile G550’den 8 santimetre daha yüksek. Gövde eni ise 36 santimetre genişletilerek 2.49 metreye çıkartıldı.
Uçağın bir başka avantajı da yüksek sürati. G650, özel motor ve kanat tasarımı sayesinde saatte 982 kilometre hıza çıkabilecek. 12-14 saatlik uzun uçuşlarda G650 yolu bir saat kısaltacak. Uçak, İstanbul çıkışlı Avustralya’da Sydney’e veya Los Angeles’a rahatlıkla uçabilecek.
Performansın artırılmasında kanat tasarımı özel bir yer tutuyor. Gövdede olduğu gibi kanatta da kompozit malzemeler kullanıldı. G550’ye göre açı geriye doğru 6 derece artırıldı. Kanat alanı ise 1 metre uzatıldı.
GENİŞ CAMLARUçakta camların yüksekliği 133, eni ise 71 santimetre. Geniş camlar kabinde ferahlık sağlarken yolcularına da mükemmel bir bakış açısı sunuyor. Uçağın kapısı da genişletildi.
KABİNDE SÜREKLİ TEMİZ HAVAG650’nin en büyük özelliği, kabin basıncının sürekli 1616 metrede tutulması. Normalde yolcu uçaklarında kabin irtifası 2 bin 600 metre. Hava akışı sürekli temiz hava ile yapılıyor. İçerideki hava sirküle edilmiyor. Böylece özellikle uzun uçuşlarda yolcu yorulmuyor. Susuzluk çekmiyor.
YENİ MOTOR
Gulfstream G650 modelinde Rolls Royce’un BR725 motorları kullanıldı. Uçak uzun uçuşta rakiplerine göre 910 kilogram daha az yakıt harcıyor. Çevreci uçak, 4 ton daha az karbon gazı salınımı yapıyor.
ÖZEL KOKPİTPilotlar tüm uçuş verilerini Rockwell-Collins imalatı 5 ekrandan takip edebilecek. İstediği haritaya veya sistemlere yanda bulunan özel kolu kullanarak müdahalede bulunabilecek. 400 düğmeden oluşan sigorta paneli artık dijital.
BAGAJ ALANI BÜYÜDÜUçağın bagaj, G550’den yüzde 11 büyütülerek 5.52 metreküpe ulaştı. Kabin alanı ise yüzde 9 daha geniş. G650, 18 yolcu taşıyabiliyor.
Üsküp çıkarmasıÜsküp Aleksander The Great (Büyük İskender) Havalimanı’nın günlük gelen-giden yolcu sayısı sadece 1740. Günde ortalama 32 uçak iniyor. Yani yılda 600-650 bin civarında bir yolcu hareketi var.
Bölgenin ikinci havalimanı Ohrid St. Paul The Apostle’da günlük gelen-giden yolcu sayısı 137. Toplam günlük uçuş sadece 4. Kapasitesi günde 1000 yolcuyla sınırlı bir terminal var. TAV, bu iki havalimanını da yeniden yapacak. Terminaller, pist uzatmaları için ön anlaşmalar yapılmış. Ayrıca Shtip’e de yeni bir kargo havalimanı inşa edecek. Aslında bu kadar düşük kapasiteler için oralara gitmeye, kredilerle risk almaya değer mi?
Sonunda bölge oturmamış hükümetler, oturmamış yönetimler diyarı... Yolda yürürken çarptığınız bir kişi ya bakan ya da birkaç ay önce bakanlıktan ayrılmış biri olabilir... Her an size verilmiş bir ihale iptal edilebilir. İş yapmak çok zor. Belki de değmez, diye bakılabilir...
HERKES İŞİN PEŞİNDE
Ben böyle düşünürken bir davet aldım. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, TAV Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın, TAV’ın CEO’su Sani Şener’le birlikte Üsküp’e gittim. Baktım kızılca kıyamet kopuyor. Başta Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım olmak üzere bu düşük kapasiteli iki havalimanı için yapılan proje aksamadan yürüsün diye tam anlamıyla işin üzerine çullanmışlar. Gerçek bir profesyonellikle, büyük ülke olmanın sorumluluğu ile toplantılar yapıyorlar.
Havalimanı işinin peşine düşen bu gruba Türk Hava Yolları (THY) da katılmış. Şirketin mali işlerinin en tepesindeki, paranın babası, Yönetim Kurulu Üyesi ve Başkanvekili Hamdi Topçu, ekibini almış, Üsküp’e gelmiş. THY’nin Makedonya Müdürü Sadrettin Tunçer ile her yönden işe saldırmış. İftar yemekleri düzenliyor, ikili temaslar yapıyor. Oruç ağzında sadece THY, alınan uçaklar, işletme şekilleri, ödemeler falan var. Kendini yaşamıyor, şirketiyle nefes alıyor. Ben bu kadar olduğunu bilmiyordum, korktum. İş uğruna aklını oynatacak gibi bir hali vardı... Hiçbir şeydeki küçük terslik ya da talihsizliği kabullenmiyordu. Sonuçta THY buraya günde bir sefer ya yapıyordu ya da yapmıyordu. Ama Topçu, gelecekteki bütün zamanları tutmaya çalışıyordu.
MÜTHİŞ BİR FOTOĞRAFBüyük bir heyecanla koşuşmaları izliyordum. Türkiye’nin Üsküp’teki Büyükelçisi Arslan Hakan Okçal, sonraki durağımız Kosova’daki Büyükelçimiz Metin Hüsrev Ünler hepsi iki-üç küçük havalimanı için koşturuyorlardı. Bir ara görüşmeler sırasında THY çadırında oturan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile Kosova’nın Ekonomiden Sorumlu Bakanı Ahmet Sala’yı yan yana gördüm. Müthiş bir fotoğraftı. Bizim bakan rahatlık içinde oturuyor, Kosovalı bakan diken üstünde, yanında bir öğrenci gibi duruyordu. O fotoğrafta büyük devletin rahatlığının bir karesi vardı...
TAV daha işi almadan önce CEO’su Sani Şener’in olağanüstü organizasyonuyla gelip Üsküp’te ana üssünü kurmuştu. Gencecik bir müdür Nejat Kurt, Üsküp’te yerini almıştı. Merkezden Murat Örnekol, Serkan Kaptan, Mehmet Erdoğan sanki New York JFK Havalimanı inşaat ve işletmesini alacaklarmış gibi bir donanımla koşturuyorlardı. Avrupa’nın içinde, Avrupa’nın iyi bir üçgeninde şimdiden yerlerini almak istiyorlardı. Çok sonraki yıllar için yapılan bir yatırımdı bu aslında. Risklerine değip değmeyeceğine onlar çoktan karar vermişlerdi.
DÜNYAYA BAĞLANMA ŞANSITHY ve TAV, Ulaştırma Bakanı’nın gücü altında iki gün Üsküp’te, Kosova’da Priştine’de bütün imkânları zorladılar. Çadırlardaki iftarlarda bile herkesle konuştular. Yolda karşılaştıkları eski bakanlara, başbakanlara, ticaretle uğraşan sıradan insanlara havalimanı işletmekte nereye geldiğimizi, gücümüzü anlattılar. THY’nin onları nasıl dünyaya bağlayacağını açıkladılar. Üsküp’te konuşlandıracakları uçak sayısına kadar bıkmadan, usanmadan senaryolarını anlattılar. Üsküp, Ohrid ve Shtip garantiye alındı.
Bir an Japonya’daki ünlü bir grubun, dünyada iş peşinde koşan efsane kalabalığının içinde sandım kendimi...