Uğur Cebeci

THY büyük uçağını arıyor

6 Aralık 2009
Kısa dönemli uzun menzilli uçak ihtiyacını Boeing ve Airbus’a verdiği siparişlerle karşılayan THY, yüksek yolcu kapasiteli uçaklar almak üzere harekete geçti. Krizi fırsata çevirmek için, Boeing’den 747-8 Intercontinental, Airbus’tan da A380 tekliflerinin yanı sıra leasing yani finansal kiralama şirketleriyle de görüşmeler yapılıyor. THY ihtiyaç olarak 4 veya 5 uçak düşünüyor.

TEKLİFLER ALINIYOR

Boeing’in 787 teknolojisi kullanarak geliştirdiği 747-8, ilk uçuşunu ocakta yapacak. Uçağın ağırlıklı olarak kargo modeli sipariş aldı. Yolcu da Alman Lufthansa ve Kore Havayolları sipariş verdi. Boeing, satış için THY’ye 787’lerle birlikte paket sunuyor.
Airbus halen 4 havayolu tarafından kullanılan A380 konusunda THY’ye farklı alternatifler verdi. Yüksek kapasiteli uçağın THY açısından kullanılmasının prestij getireceğini belirten Airbus yetkilileri, kendini ispat eden A380’in şansının arttığına inanıyor. Airbus, A380’le birlikte rakibi gibi A350XWB paketi de sunuyor.
THY’nin yeni uzun menzilli uçak için Airbus A350XWB ile Boeing 787 arasında gidip geliyor. Karar Haziran 2010’da açıklanacak.
2012’ye kadar 24 yeni uzun menzilli uçak alacak THY’nin hızla pilot ihtiyacını çözmesi gerekiyor. THY’nin bu uçaklarda görev yapacak pilot ihtiyacı 360 civarında.
Tek koridorlu uçakta karar yıl sonunda açıklanacak. Airbus A319-320-321 ile Boeing 737-800/900 modellerinden yaklaşık 20 civarında uçak alınacak.
Bölgesel uçakta ise Bombardier’den C Series, Embraer ERJ170/190 ailesi, Japon Mitsubishi’den e MRJ için teklif istendi.

A380 ATATÜRK HAVALİMANI’NA SORUNSUZ İNECEK

İki katlı, 550 yolcu kapasiteli A380’in olası THY siparişi için Airbus İstanbul Atatürk Havalimanı için fizibilite raporu hazırladı. Çalışmada havalimanının 3 bin metre uzunluğundaki 18-36 sol ve sağ pistleri tam yüklü A380 kalkışı için yeterli bulundu. 747-8’in de iniş kalkışında sorun yok. Tolga ÖZBEK

Yol arkadaşlarım

Uçuş ekiplerini her zaman “yol arkadaşlarım” olarak görürüm.
Onların kurallarla belirlenmiş özenli hareketleri, uçuşta zamanı iyi kullanmaları, yolculara ikramları, zarif davranışları, üniformalarına gösterdikleri özen beni çok etkiler.
Oturduğum koltukta pilotları kulaklarımla izlerim. Gaz açışları, tırmanış açıları, inişte yan rüzgârlara direnişleri, motorların sesleri, dönüşler, alçalmalar yakın takibimdedir... Birçok uzun uçuşta gözümü kırpmadığım olur. Keyif alırım. Yol arkadaşlarımın yaptığı işleri hayranlıkla izlerim. Detay avcılığı gibi saçma bir hastalığa yakalandığım için kendimi yorarım. Perişan ederim.,

DUBAİ’YE UÇUYORUM

Türk Hava Yolları ile 13 Kasım’da saat 23.50’de kalkan TK1164 seferiyle İstanbul’dan Dubai’ye uçtum. TC-JRB tescil işaretli uçak, Airbus A321’di. Kabin Amiri Murat, sanıyorum eğitimdeki bir hostesle business class’ta yolcuları karşılıyorlardı:
- Yolcular oturduktan sonra kabini kontrol ettiler. Kabin amiri tek tek baş üstü dolaplarını kapamaya başladı. Dolap kapağını öyle sert vuruyordu ki koltuğuna oturur oturmaz uyumaya başlayan birçok yolcu korku ile irkiliyordu. Sıçrayarak uyanıyordu.
- Anlaşılmaz anonsta kaptan pilotumuzun Ömür Gündüz Topçu, ikinci pilotun Şevki Baş, kabin amirinin adının da Murat olduğunu güçlükle duyabildim. Kabin amiri mikrofonu ağzının içine sokarak anons yapıyordu. İri yarı bir kabin amiriydi Murat. Zıp zıp zıplıyordu. Gece yarısı uçuşunun sakinliğini sadece onun hiperaktif davranışları bozuyordu. Yanında önde çalışan ve eğitimde olduğunu sandığım hostese her hareketinde çarpıyordu. Koridorda kendi kendilerini sıkıştırıyorlardı. Biri öne gidiyor, diğeri geri adım atıyor komik bir gösteri yapıyorlardı sanki.
- Uçak kalkmak için pist başına doğru ilerlerlerken ışıklar kısılmadı. Ne zaman tırmandık, yaklaşık 3 bin metreye çıktık kabin amiri anlaşılmaz bir şekilde kumanda panelinden önce ışıkları tamamen kapattı. Sonra hafif açtı. Şaka gibi. Sanki 3 bin metreden sonra karanlık bize çok gerekliydi. Biraz sonra yeniden yaktı. Tahliye sırasında gerekir diye, gözlerimizin uçağın içindeki karanlığa alışması lazım. Ama bu uygulama onun elinde komik bir davranış bozukluğuna dönmüştü.
- Kalkış yaklaşırken kabin amiri ve diğer hostes çıkış kapısındaki ikili ekip koltuğuna oturdu. Kabin amiri bel kemerlerini taktı ama onu ani duruşta tutacak omuz kemerlerini bağlamadı. Kalkış sırasında bacak bacak üstüne atmıştı. Tahliye olsa önce kendisi ileri fırlayacak, toparlansa bile ayağa kalkmakta güçlük çekecekti. Böyle bir durumda kapıyı açıp bizleri nasıl tahliye edecekti?
- Eğitimdeki hostes, uçuşumuz yaklaşık 4 saat süreceği için “amenity kit” dağıtıyordu. İçinde diş fırçası, diş macunu, uyku maskesi bulunan çantaları adeta köpek yavrusunu kulağından tutmuş gibi uzatıyordu. Amenity kitlerin koruyucu plastik örtüleri toz içindeydi. Belli ki depolarda uzun süre tutulmuştu.
- Kemer ikaz lambaları söndükten sonra servis bir türlü başlayamadı. Uçuşun sonraki dakikaları benzer hatalar, garipliklerle sürüp gitti. Keyfim kaçtı. Neyse ki pilotlar mükemmel bir uçuş sundular. İnişimiz çölün ortasındaki Dubai Havalimanı’na yapılabilecek en iyi inişti...

MANCHESTER’A UÇUYORUM

Hayatımda ilk defa bir maça gittim. Ülker Grubu’nun en az şirketi kadar marka olan ismi Zuhal Şeker istedi. Mükemmel bir organizasyon ruhunun neler yarattığını gösterdi bize. Müşteri memnuniyetimizi stratosfere taşıdı. Katmanların ötesi uzaydı zaten.
TK 1995 seferi ile Manchester için havalandık.
Yol arkadaşlarım bu kez kalabalıktı. Uçuş ekibinin dışında zor insanlar vardı. Detaycılar, kolay beğenmeyen, aşırı dikkatli insanlar. Hata yaptıklarında milyonlara rezil olma korkusuyla yaşayanlar. Fikret Ercan, Oray Eğin, Erdoğan Aktaş, Doğan Satmış gibi isimler. Hepsi sorumluluklarının doruğunda insanlar. Onlar da benim kadar her şeyi dikkatle izlediler. Ama bir ekiple karşılaştık ki anlatamam... İzlemekten onur duyduğum “yol arkadaşlarım”dı onlar. Diğer zor arkadaşlarım, yayıncı takımı da çok beğendiler.
Mesul Kaptan Pilot Mehmet Eser, İkinci Pilot Hakan Aslaner, Kabin Amiri Gülay Temel, Kabin Memurları Ferah Sebah, Özgül Akyar, Merve Akınoğlu, Duygu Gül Dönmez. Hepsi bu iş için yaratılmışlardı. Bulundukları 10 bin metreye çok yakışıyorlardı. Atilla Doğudan’ın patronluğunda Turkish Do&Co’nun yemeklerini de öyle bir sundular ki Cipriani gibi bir restoranı bile anahtar teslimi o ekibe bırakırdım.
THY’yi ben yönetsem bu tip ekipleri bulur yakalarına birer yıldız takardım.
Fark edilsinler, iyice görülsünler, havalimanlarında yanımızdan geçerken saygıyla selamlansınlar diye yapardım bunu. Manchester dönüş uçuşumuzda da mükemmel bir ekiple karşılaştık.

KARLITEKİN’DEN MEKTUP

THY Yönetim Kurulu Başkanı Candan Karlıtekin şu günlerde üzerinde hem kendi resmi hem de gönderdiği kabin memurunun resmi olan mektuplar yazıyor. Kabinde her şeyin yolunda gitmesi için önerilerde bulunuyor. Öneriler kadar şirketin de alması gereken önlemler var:
1. Kısa, 2 saatlik veya 4-5 saat süren uçuşlardaki ikram çeşitleri ve servis tekniklerinin de iyi ayarlanması gerekiyor.
2. Tırmanışı ve yaklaşması dahil 40 dakikalık uçuşta, seçenekli business yemekleri, ekiplerin yetişememesine neden oluyor. Kısa uçuşlarda yemekler business’ta tek tek getirilmek yerine troleyle servise çıkılmalı.
3. Son günlerde kabin ekibi sayısı Uzakdoğu, Amerika gibi uzun menzilli uçuşlar dışında bir kişi azaltıldı. Bu hizmet kalitesini aşağı çekmeye başladı.
4. Ankara ya da İzmir gibi yerlere yapılan kısa uçuşlarda ekonomi sınıfı için ikram uçağa binişte dağıtılmalı. Sonra sadece sıcak soğuk içecek servisi yapılmalı, seçenekler azaltılmalı.
5. Uçakta asla ikiden fazla çaylak kabin memuru olmamasına özen gösterilmeli.
6. Kabin memuru eğitimleri işe alıştan sonra daha uzun olmalı. Bütün kabin memurlarının sürekli e-learning sistemiyle eğitimleri yapılmalı, zaman zaman online sınavlarla kontrol edilmeli.
THY kabinde standardını yükseltmek için çaba harcıyor. Buna tanıklık ediyorum. Elini-eğitimini çok çok ama çok çabuk tutması gerekiyor.
Not: Uçaklarımızda genellikle cep telefonları ile ilgili anonsta, “Cep telefonları, uçağımızın uçuş aletlerini etkilemektedir” deniliyor. Alet mekaniktir. Manuel bir yapıya sahiptir. Oysa uçaklar bilgisayar kontrollü, elektronik donanımlı, dijital ve kablolu sistemler topluluğuyla uçuyorlar. Bu anons “Cep telefonları uçağımızın uçuş sistemlerini etkilemektedir” şeklinde yapılmalıdır diye düşünüyorum. Bir de sistem kelimesi ses olarak Türkçe ve İngilizce’de daha güzel geliyor kulağa...
Yazının Devamını Oku

Sisli günler, dertli günler

29 Kasım 2009
Yoğun sis nedeniyle uçuşlar iptal edildiğinde, havalimanlarında kızılca kıyamet kopuyor. Ama bunun suçlusu yolcu değil. Havayolu şirketleri ne yazık ki yolcuyu zamanında iyi bilgilendirmiyor. Bir kez bilgi vermek de yetmiyor. Kısa aralıklarla yolcunun sis durumu ve uçuş planlaması konusunda bilgilendirilmesi, havalimanlarındaki sorunları önlüyor.

Görüş uzaklığının belirlenen şartların altına düşmesi halinde hiçbir pilot uçmaz. Ya da o havalimanına inmez. Hiçbir havayolu şirketi, kuralları zorlamaz. Çünkü en ufak bir kazada doğacak sorumluluk altından kalkılacak gibi değildir. Ayrıca sigorta şirketleri can kaybı olmasa bile doğabilecek uçak hasarları için ödeme yapmazlar. Sivil havacılık otoriteleri, yerel ve uluslararası otoriteler limitleri zorlayan havayollarını takibe alır, asla peşini bırakmazlar.
Uçaklar ve yolcuların ayrı uçuş planları vardır. Sabah İstanbul’dan Adana’ya giden uçak gelip Oslo’ya devam eder. Uçağın yerde uzun süre kalması istenmez. Bu ticari olarak zarardır. Bu yüzden sis nedeniyle bir havayolu seferlerini erteliyor ya da iptal ediyorsa bunu anlayışla karşılamak gerekiyor.
Hiçbir iş ya da keyfine yapılacak yolculuk asla canımızdan kıymetli değildir. Böyle durumlarda her zaman bir uçak kazası fotoğrafını gözlerinizin önüne getirin ve sakinleşin. Dünyanın en güvenli yolculuğunu sunan uçaklar ne yazık ki limitler zorlandığında, kurallar bozulduğunda bir felaket aracı haline gelirler...

HAVAYOLU NE YAPIYOR

Havayolu şiketi 2 saati aşan rötarlarda yolculara soğuk sandviç, 4 saati aşanlarda ise sıcak yemek vermek zorunda. 8 saati aşan rötarlarda ise dış hat uçuşları için otel seçeneği sunuluyor. İstenilen uçuş için ücretsiz olarak bilet değiştirme imkanı veriliyor. Yolcuların belirli aralıklarla sürekli bilgilendirilmesi gerekiyor.
İstanbul Atatürk ve Sabiha Gökçen: En çok sis kasım ayında yaşanıyor.
Ankara Esenboğa: Sis, aralık ve şubatta etkili.

Yazının Devamını Oku

Dubai’de satıcılar ve alıcılar sadece bakıştı

22 Kasım 2009
Her zaman milyarlarca dolarlık uçak alımlarının açıklandığı, bölgenin en büyük havacılık fuarı Dubai Air Show’da satıcılar ve alıcılar bu yıl sadece bakıştılar. Ve geçmişteki anılarını tazelediler. Finansçılar, kredilerin geri ödemelerinin peşindeydiler. Fuarda istihbarat yaparak pazarın bozulan kokusunu soludular.

890 şirketin 125 uçak, helikopter ve insansız hava aracıyla katıldığı fuarın hakimiyeti sivil pazardaydı. Dubai’de büyük siparişler veya son dakika sürprizleri yoktu. Airbus, Ortadoğu’dan 74 uçak siparişi alan dev yolcu uçağı A380’i getirmişti. İki katlı, 555 koltuklu A380, gösterisiyle yine ilgi odağıydı.
Boeing ise ilk uçuşunu 22 Aralık’ta yapması beklenen 787 ile sıkıntılı günleri geride bırakmak istiyordu. Amerikalı imalatçı Jumbo Jet’in en yeni üyesi 747-8 için özellikle kargo ve yolcu pazarında yeni müşteriler aradı. İmalattan sonra boyama işlemleri de tamamlanan 747-8, Ocak 2010’da uçacak. İlk teslimat, önümüzdeki yılın dördüncü çeyreğinde Cargolux Havayolları’na yapılacak.
Bölgesel uçak pazarında Bombardier ve Embraer ise ağırlığını iş jetlerine kaydırmıştı. Rakipleri Dassault, Gulfstream ve Cessna imalat yelpazesindeki tüm uçaklarını getirmişti. Hava taksi şirketleri, jet ortaklık hizmeti veren operatörlerle birlikte Dubai’ye gelen özel uçak sayısı 63’e ulaşmıştı.

THY, İMALATÇILARIN GÖZDESİ OLDU

Fuarda THY’yi Yönetim Kurulu Başkan Vekili Hamdi Topçu, Genel Müdür Temel Kotil, İnsan Kaynaklarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Kazım Çalışkan  temsil etti. İmalatçılarla sürekli toplantılar yapan THY yöneticileri, Dubai’de fırsatları kovaladı.
Hamdi Topçu “2008’de kriz çıkacağını ön görünce küçülme yerine büyümeye karar verdik. Yeni noktalarla, frekans artırımı ile pazarı büyüttük. 105 uçaklık alım planında ise ihale yapmak yerine fırsatları değerlendirdik. 12 777-300ER, 10 A330-300 ve kargoya da 2 A330-200 siparişi verdik. 2011’de uzun menzilli pazarda filomuzu yüzde 80 büyütüyoruz. Kargoda ise daha uzun menzilli ve büyük kapasiteli uçaklar bakıyoruz” dedi. THY, tek koridorlu uçak ihtiyacı için de görüşmelerini Boeing ve Airbus’la sürdürdü.
AIREX BÜYÜMELİ

Yazının Devamını Oku

BoraJet geliyor

15 Kasım 2009
Turboprop yani pervaneli uçaklarla havayolu yolculuğu başka bir keyiftir.<br><br>Avrupa’da vızır vızır işleyen bu uçaklar neden Türkiye’ye getirilmez?

Düşük maliyetlerle küçük havaalanları neden birbirine bağlanmaz?
Neden Adana-Antalya arasında ya da İstanbul-Bursa arasında düzenli seferler olmaz?
Neden hazırda bekleyen Gazipaşa Havalimanı’yla İstanbul ya da Şam arasında seferler düzenlenmez?
Örnekleri Nevşehir’den Siirt’e kadar çoğaltabiliriz...
BoraJet, Türkiye’nin havacılığında yeni bir sayfa açıyor.
Havayolu yolcu taşımacılığının bölgesel boyutu gerçek oluyor...
Yakın gelecekte, 66 koltuklu çift PWC127F motorlu ATR72-500 tipi BoraJet uçakları bizi başka kentlere, görmediğimiz havaalanlarına götürecek.

Yazının Devamını Oku

Nerede o efsane hostesler

8 Kasım 2009
Son 20 gün içinde, orta-uzun çok sayıda uçuş yaptım. Toplam 5 havayolu kullandım. 45 saat havada kaldım. 40 bin kilometre uçtum. Ekonomi ve bazı hatlarda business sınıfında oturdum. Özellikle kabin memurlarını izledim. Gördüm ki birçok havayolu, kabin ekiplerinin kabindeki iş kalitesini alabildiğine yükseltmiş. Lufthansa, kabindeki mekanikleşmeyi yok etmiş. Ama THY, çok başarılı olduğu kabinde kontrolü kaybetmiş. Yeni personel çokluğu kabinde kargaşaya yol açmış, kaliteyi iyice aşağı çekmiş...

Chicago’dan Savannah’a uçuyorum. Uçak, Bombardier CRJ200. Yolcu kapasitesi 50. Önde business class var. Kabinde ise tek bir hostes. Havayolu şirketi United Express. Hostes, şık ve temiz giyimli. Parfümü bütün kabinde esiyor. Biz gelmeden uçağın temizliğini de yapmış./images/100/0x0/55ea54ebf018fbb8f878fb71

Önce güvenlik uyarılarını sesini spiker edasıyla kullanarak, uygun vurgulamalarla hatırlattı. Kalktık, düz uçuşa geçince troleyindeki ikram ürünlerini satmaya başladı. Kısa sürede tamamladı. Birkaç kez arka tuvalete gidip yolcu kullanımından sonra temiz olup olmadığına baktı. Arı gibi...

Uçuş 2 saat 15 dakika. Ben arkada uçuyorum. Yanımdaki boş koltuğa oturdu.

Chicago’da yaşıyormuş. Bazı günler altı bacak uçuş oluyormuş. Yani, altı iniş kalkışlı uçuş yapıyormuş. Seferlerin uzunluğu 35 dakikayla 2 buçuk saat arasında değişiyormuş. Aylık maaşı 1300 Amerikan Doları. Yani yaklaşık 2 bin TL. Sözleşmeli çalışıyormuş ve arkasında güçlü bir sendikası yokmuş.

Tek başına bütün kabini idare etti. Kimse şikayet edecek bir şey bulamadı. Dinlenme anında bile göz ucuyla hakimiyetini kaybetmedi. İnişte yine güvenlik uyarılarını kendi sesiyle yaptı. Biz indikten hemen sonra Savannah-Chicago uçuşu için temizliğe başladı.

İSTANBUL-MÜNİH-NEW YORK

Geçtiğimiz hafta İstanbul’dan Lufthansa ile Münih, oradan da New York Newark Havalimanı’na uçtum. İlk bacakta uçak Airbus A321. Ağzına kadar dolu. 6 kabin memuru var. Biri erkek, steward.

Lufthansa, teknikte ve organizasyonda lider bir şirket ama kabin hizmetinde “mekanikleşme” sorunu yaşıyordu. Yani kabin memurları işlerini iyi yapıyorlar fakat çok katı ve robot görüntüsü sunuyorlardı.
Bu hastalıkla yıllarca boğuştular. İkram sunuşundan, taviz verilmeyen güvenlik kurallarına kadar kabinde gerçek bir profesyonellik sergileniyordu. Hiçbir yolcunun el çantasını yanında, kucağında ya da koltuk arasında tutmasına izin vermiyorlardı, ki doğrusu budur, ama bunu mükemmel davranışlarla baş üstü bagajlarına koyarak yapıyorlardı.

Münih’e giderken tam zamanında ikramı başlattılar ve bitirdiler. Önce içecek ikramı, bir es verdikten sonra yemek ve toparlanma. Münih için alçalma başlamadan çok önce işlerini bitirmişlerdi.

Sonraki bacak Münih-New York Newark arasında. Uçak, Airbus A330-300. 250’den fazla yolcu var. Kabin ekibi aynı kaliteyi sergiliyor. Amsterdam semalarını geçip deniz üstüne geldiğimizde, bir yolcu kalp krizi geçirdi. Kabin ekibi krizi yönetmeye başladı. Doktor yolcu bulundu. Hiç zaman kaybedilmeden uçak Amsterdam Schiphol Havalimanı’na geri döndü. Pilot anonslarıyla mükemmel bilgiler verdi. Yakıtının fazlasını deniz üzerinde “damp” ederek boşalttı.

Dışarıda emergency yani acil durum deklare edildiği için itfaiyeler bizi izledi. Uçak en kısa sürede park pozisyonu aldı. Kabin ekibi hiçbir yolcunun yerinden kalkmamasını istedi. Sağlık ekipleri uçağa girdi. Yolcuya müdahale ettiler. Sedyeyle alıp gittiler. Pilot yine bilgi verdi. Yakıt aldı. Uçuş planını değiştirdi. Ve kalktık. Kabin ekibi bu beklenmeyen olayı mükemmel üstü yönetti.

Uçuş boyu ikram dahil hiçbir şey aksamadı. Okyanus ortalarında pilotun mutlu anonsu geldi: “Amsterdam’da bırakmak zorunda kaldığımız yolcumuz kalp krizini atlatmış. Şimdi haber aldım. Bir sorun kalmamış. Sizin de mutlu olacağınızı bildiğim için uyku zamanı olmasına rağmen bunu açıklamak istedim...”

Ne güzel, hepimiz uykudan uyanıp bu mutlu haberi aldık ve tekrar uyumaya geçtik. Her iki bacakta da kabinde mekanikleşme kalmamıştı. Robot kabin memurları yoktu artık. Kurallara sadık, zamanlaması mükemmel bir servis ve çokça insani sıcaklık hakimdi. Aksayan bir şeyi gözlemek için boşuna didinip durdum. Gözlerimi yordum....

SWISS’LE DÖNÜŞ

İsviçre Havayolu şirketi Swiss adına uçuş yapan Private Air’in Boeing 737-800 BBJ 2 uçağıyla Newark-Zürih arasını uçtum. Orta kapasite, orta menzilli bir uçakla okyanus aşarken hiçbir sorun yaşamadık. Tamamı business uçakta yine aksayan bir şey olmadı.

Swiss ile Zürih-İstanbul uçuşunda kabin amiri bir erkekti. Anonsundan servisine, mükemmel bir uçuş yaşattı bize. Standart dışındaki ikram isteklerimize bile zarafetle yaklaştı ve çözümler üretti. İnişe geçmeden önce Steward’ın “Değerli yolcularımız, İstanbul Atatürk Havalimanı için alçalmaya başlıyoruz. Artık tuvaletleri kullanamazsınız” diye yaptığı hükmedici anonstaki sesi bile müthiş bir profesyonellik sergiliyordu. Hele anonsla Türkiye’nin Cumhuriyet Bayramı’nı kutlaması bizi ayrı bir dünyaya götürdü...

Zürih’te bir süre sohbet ettiğim Swiss’in Orta ve Güney Avrupa Müdürü Lalin Sabuncuoğlu-Janssen haklıydı. Kabin ekiplerinin tümünde çok yüksek bir standart vardı. Mekanikleşmenin önüne geçmek için şirket ekonomik sıkıntılı zamanlarında bile eğitim harcamalarını hiç kısmamıştı. Batıp çıkan şirket, şimdi neredeyse çatısı altındaki Lufthansa’nın ekonomik sorunlarının çözümünde rol oynuyordu. Ona yük olmuyordu. Yükünü paylaşıyordu...

İSTANBUL-CHICAGO UÇUŞU

Türk Hava Yolları ile Chicago’ya uçtum. Uçak A340-300. Şirketin yolcusu var. Uçağı doldurmuş. Mesul Kaptan Pilot, Hayri Kırıtoğlu. Efsane pilot aynı zamanda tek başına şirketin halkla ilişkiler başkanı gibi. Yolcularını selamlıyor, işini doruğa çıkarıyor.

Atatürk Havalimanı’ndan kalktık. Uçakta bir “purser” var. Kabin ekibinin uzun uçuştaki en başı, amiri. Adı Zeynep Şelale Altunbay, muhteşem. İşini nezaketle yapıyor. Kimsenin el çantasını falan önünde tutmasına izin vermiyor. O çantanın bir türbülansta fırlayıp kabinde başıboş kalınca kaç kişinin hayatını söndüreceğini biliyor. Baş üstü bagajlarından açık olanları kendisi kapatıyor ve müthiş bir profesyonellikle kilit dilinin oturup oturmadığını aynı hareket içinde kontrol ediyor. Çevresini saran genç hostesler ve stewardlar onun orkestra şefliğine uyuyor.

Kalkış sonrası içecek servisinden yemeklerin sunumuna kadar aksayan hiçbir şey yok. Ölçülü güler yüzle yolcunun bazen bıktıran soruları yanıtlanıyor, farklı istekleri zarafetle sınırlandırılıyor.

Servis, belirlenmiş kurallara birebir sadık yapılıyor. Yemekler Turkish Do&Co’nun patronu Atilla Doğudan’ın istediği derecelerde ısıtılmış. Sulanmış, kurumuş yemek yok. Güvenlik kurallarının zorunlu, hükmedici yapısının iticiliğiyle insani davranışlar, yaklaşımlar özel bir sevgiyle şekillendiriliyor. Rüya gibi bir uçuş yapıyoruz.
İnişte koridorda sorun yaratmayacağımı bilsem en arkaya kadar gidip tek tek ekibin elini sıkmak istiyorum. Olmuyor tabii. Uçakta bir de emekli hostes var: Yaşmak Hanım. Onunla göz göze geliyoruz. Kabindeki mükemmelliği o da onaylıyor. Böyle altın hostesleri vardır THY’nin. Şimdi anılarını anlatmak için bile onları şirkete çağırmazlar ama o hostesler uzun ve meşakkatli bir devrin en iyi tanıklarıdır. Büyük bir kısmı harika kabin amirleridir, purser’lardır. Adları hala o kabinlerde bir yerde yaşar. Sesleri sessizliğin içinden duyulur...
Chicago’dan dönüyoruz. Kokpit ekibini anonstaki adlarından tanıyorum. Hepsinin iyi olduğunu biliyorum. Bu duyguyu yaşarım. Bildiğim isimler, saçmalık ama bana uçuşta daha bir rahatlık sunar. Onları görmesem bile oturduğum koltuktaki güven konforum artar nedense... Kaptan Pilotlar Can Altınkum ve Kamuran Başoğlu, başlarında bir de mesul kaptan pilot... Oh, ne güzel. Güzel bir uçuş olacak. Türbülanslar falan beni etkilemiyor.

Bir kabin ekibiyle karşılaşıyorum. THY tarihinin en kötüleri. Purser’ından çevresindeki üç kişiye kadar... Gerisini görmedim. Ne güvenlik, ne de ikram hak getire... Sanki hepsi birden ilk defa uçuyorlar. Her nedense suratlar birkaç karış. Banttan yapılanlar dışındaki anonslar felaket. Saçtıkları negatif enerji, Faraday kafesini bile çatlatacak cinsten. Yıkılıyorum. Yemek içmek gelmiyor içimden. Başımı kaldırıp görmesem daha iyi. O savunduğum THY’nin kabin ekibi mi bu? Yemekler geliyor, yarısı yanık. Yarısı kurutulmuş, kimi sulandırılmış. Ne içecek servisinin, ne de tatlı servisinin öncesinde ve sonrasında meymenet yok. Fazla yastık istekleri, kulaklığı çalışmayanların yakınmaları kabin ekibine korkularak söyleniyor.

SİNİRLERİM OYNUYOR

Uçak, Airbus A340-300, TC-JII. Benim Toulouse’dan teslimat sonrası tek yolcu olarak geldiğim uçak. Ellerimde doğmuş gibi sevgiyle baktığım uçak. Sinirlerim oynuyor. 11 saatten fazla bir azap uçuşu yaşıyorum.
Birkaç hafta geriye gidiyorum. Beş uçuştan üçünde kabin ekipleri felaket. Arada Riga’ya uçuyorum. İki bacakta ekip şahane... Daha geriye THY ile yaptığım 10 uçuşumdan 6’sı tüylerimi diken diken etmiş... İşi bilmiyorlar. Öğrendikleri umurlarında değil. Güvenlik dikkatleri, sıfırın altında. Turkish Do&Co’nun müthiş ikramını kabinde rezil ediyorlar. İçecek servisini bile yemekle birleştirip yapıyorlar. Hani arada verilen boşluk, yok. Kenar mahalle restoranlarındaki gibi bir hizmet. Sevgisiz, ilgisiz... Sistem bu çaylakların ellerinde rezil ediliyor. Zamanı bol keseden kullanıyorlar, elleri ayaklarına dolaşıyor.

Alçalma başlıyor. Tepsiler duruyor. Amsterdam kazasında Steward yaklaşmada hala kulaklıkları topluyordu ve ayakta hayatını kaybetti. Sanki bu hiç yaşanmamış gibi alçalıyoruz. İrtifa yerle bir. Kabin memurları ayakta.
Pilot iniş anonsunu yapıyor. Kabin perişan.

Oysa THY Kabin Hizmetleri Başkanı bu işi sıkı tutuyor. THY, kabin memurlarına United’ın verdiği maaşın ortalama en az iki katını veriyor...

Eğitim için şirketin bütün imkanları seferber ediliyor. Türkiye şartlarının üzerinde bir hayat sunuluyor. Uzun uçuşlarda harcırahları birçok havayolundan daha iyi.

Her hostes THY’de uçmak için hayatına hedef koyuyor. Ülkemiz standartlarının çok üzerinde yaptırım gücü olan iyi bir sendikaları var. Birçok ülkedeki havacılık sendikalarından daha kuvvetli ve sektörü disipline etme gücüne sahip.

Ama THY’nin kabin ekibi standardı birbirini tutmuyor. Giderken müthiş bir ekip, dönüşte bir felaket...

Şikayetler artıyor. Çaylaklar ve tecrübeliler dengesi bozuk. Tecrübelilerden de tecrübesi az olanların sayısı fazla. Hovardaca erken emekli edilen otorite purserlar, kabin amirleri evde. Gönderilmesi gereken sorunlu tecrübeliler uçuşta. Bir karmaşa var ortada. Silik, toptancı ruhu tasarımlı üniformalar içinde her şey birbirine karışıyor.

Güvenlik ve konfordan oluşan yolcu memnuniyeti THY kabinlerinde geleneksel kimliğini kayıp mı ediyor?

Tam bu satırları yazarken bir mail geldi

Bir İstanbul-Ankara uçuşu. Yolcu E.S. Esenboğa iniş öncesinden söz ediyor. Ve şöyle diyor: “İnişe geçiyoruz. Anonsla koltukları dik konuma getirmemiz, masaları kapatmamız istendi. Fakat ikram dağıtımı bitimiyle ekip bir daha görünmedi... Uçak, servis masaları açık, üstünde ikram malzemeleri olarak iniş yaptı.”
Kurallar gereği böyle olmamalıydı. Bir kaza sonrası sigortalar bile bu durumda beş kuruş ödemezlerdi. Önce can tabii.

Yazının Devamını Oku

Büyümenin vazgeçilmez güzelliği

1 Kasım 2009
Yer, New York. Bizden çok uzakta, çok farklı bir operasyon yapılıyor ama bizden söz ediliyor. Dünyanın dört yanından gazeteciler sorular soruyor. Soruların tümünde THY’nin büyüme efsanesinin şifreleri var. Dünya markası olmak böyle bir şey işte. İnsana müthiş bir keyif veriyor.

New York’ta Newark Havalimanı’nda Continental Havayolları’nın hangarlarından birindeyim.
Hangarın yarısı perde ile ayrılmış. Havayolları dünyasının lider kadrosu orada. Perde açılıyor. Star Alliance logosu ve rengine boyanmış Continental’in 757’si, spotların altında ışıldıyor. Sonra Lufthansa’dan Singapur Havayolları’na uzanan şirketlerin liderleri çağırılıyor.
THY Genel Müdürü Temel Kotil, bu zincirin lider şirketlerinden önemli birinin genel müdürü olarak karşımıza geliyor. Nereden nereye... Türk Hava Yolları, bulunduğu coğrafyanın lideri, Avrupa havayolları sıralamasındaki yeri ve dünya markası olarak Temel Kotil ile karşımıza dikiliyor... Açık semalarda, sınırlı semalarda mükemmele uçuşun gücü orada THY anonsuyla doruğa çıkıyor.
Benim gibi “THY’nin Türkiye’nin 1 numaralı markası olduğuna inananlar” çok heyecanlanıyorlar. Yer, New York. Star Alliance zincirine katılan şirket, Amerikan havayolu Continental. Bizden çok uzakta, çok farklı bir operasyon yapıyor ama bizden söz ediliyor. Dünya markası olmak böyle bir şey işte. Uzak bir diyarda, bizi ilgilendirmeyen bir şirketin töreninde güçlü ışıkların altında ışıldamak. İnsana müthiş bir keyif veriyor.
THY’YE YOĞUN İLGİ
 Tören bitiyor ve hangarın bir yanındaki masalarda her havayolu şirketinin lideri ayrı ayrı gazetecileri kabul ediyor, soruları cevaplıyor. Temel Kotil, yanında Basın Müşaviri Ali Genç, hoş bir hostesimiz Özlem Öncel, şirketin dâhi çocuğu İş Geliştirme ve Anlaşmalar Başkanı Dr. Haşmet Gökırmak, THY Amerika Müdürü İhsan Baytan... Bir de bakıyorsunuz, önlerinde CNN’in ünlü yüzü Richard Guest’ten başlayarak dünyanın dört yanından gazeteci ve televizyoncular yığılmış sorular soruyor. Soruların tümünde THY’nin büyüme efsanesinin şifreleri var. Temel Kotil profesyonel sorulara profesyonel cevaplar veriyor. Ses tonundan duruşuna kadar özel ayarlar yapıyor. Günlük yaşamdaki halinden Amerikan stili bir davranışla onların karşısında gardını alıyor.
Gözucuyla izlediğim resim benim gibi zor beğenen bir insanı bile etkiliyor.

Yazının Devamını Oku

Havada cepler fora

25 Ekim 2009
Türk Hava Yolları, sipariş verdiği uzun menzilli Boeing 777-300ER ve Airbus A330-300 uçaklarında yolcularının cep telefonlarıyla konuşabilecekleri, canlı televizyon yayını seyredebileceği ve internete girebileceği yeni nesil eğlence sistemleri almak üzere harekete geçti. Panasonic şirketiyle anlaşan THY, pazarlıkların tamamlanmasından sonra sözleşmeyi kasımın ilk haftasında imzalamayı planlıyor.

Uzun menzilde kapasite büyüten THY, sipariş verdiği 12 777-300ER ile 7 A330-300’u Ekim 2010’dan itibaren teslim almaya başlayacak. Bu uçaklarda business ve ekonominin yanı sıra ara sınıf premium ekonomi de bulunacak. First class’tan ise vazgeçildi.

THY tasarımda Lufthansa, Swiss, Virgin gibi dünya devi havayollarına hizmet veren İngiliz Priestmangoode şirketiyle anlaştı. İlk tasarlanan koltuk ve kabin çizimlerini THY’ye sunan Priestmangoode, kumaş ve deri renklerine karar verilmesinden sonra imalatçılarla beraber çalışmaya başlayacak.

İŞTE YENİLİKLER

CEP SERBEST: Yeni sistem, uçakta yolcuların cep telefonları ile konuşmasına, mesaj göndermelerine olanak sağlayacak. Ancak telefonlar uçak seyir yüksekliğine çıktığında çalışabilecek. Sistemin ilk olarak mesajlaşmaya açılması planlanıyor. 10 bin metrede cep telefonuyla konuşmaya ikinci etapta başlanacak.

KABLOSUZ İNTERNET: Panasonic’in “eXConnect” adını verdiği sistemde kabinde kablosuz internet yayını yapılacak. Yolcular dizüstü bilgisayarlarından veya sistemle uyumlu çalışabilen cep telefonlarıyla yüksek hızda internete bağlanabilecek. THY, Lufthansa ile bu sistemin ilk kullanıcılarından biri olacak.

CANLI TELEVİZYON: Uçağın üzerine konulacak özel bir anten ile uzun uçuşlarda uydu üzerinden Türk televizyonlarının yanı sıra seçilen yabancı kanallar da canlı izlenebilecek.

DOKUNMATİK EKRAN: Her koltuktaki ekran dokunmatik olarak planlandı. Yolcu bu ekranı kullanarak mönüden istediği yemeği seçebilecek. Yolcular, iPod gibi taşınabilir eğlence cihazlarını sisteme bağlayıp büyük ekranda kendi filmlerini izleyip müziklerini stereo kulaklıkla yüksek kalitede dinleyebilecek.

Gatwick 2.5 milyar dolara satıldı

Londra’nın yıllık 38.5 milyon uluslararası yolcusuyla en önemli havalimanlarından biri olan Gatwick, 2,5 milyar dolara satıldı. Havalimanının yeni sahibi, kısa pistiyle ünlü London City Havalimanı’nin en büyük ortağı Global Infrastructure Partners oldu. İngiliz hükümeti, Londra’da aynı zamanda Heathrow ve Stansted’i işleten BAA’den rekabeti etkilememesi için Gatwick’i satmasını istemişti.
İngiliz gazetelerinde hükümetinin satış operasyonunda düşük performans gösterdiği tartışılırken, Türkiye’deki terminal özelleştirmelerinde çok başarılı olduğunu, İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nın yap-işlet-devret projesi için 3 milyar 447 milyon dolar alındığına dikkat çekildi.

Havaş yurtdışına açılıyor

TAV Havalimanları Holding, portföyünde yer alan Havaş (Havaalanları Yer Hizmetleri A.Ş.) için HSBC Investment Bank Holdings plc ve İş Girişim Sermayesi ile 180 milyon Euro’luk anlaşma yaptı.
Yeni yapılanmaya göre TAV Havalimanları Holding, TAV İşletme Hizmetleri A.Ş., TAV Bilişim Hizmetleri A.Ş., HSBC Investment Bank Holdings Plc ve İş Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı, bir şirket kuracak. Havaş hisselerinin tamamını bu şirket 180 milyon Euro’ya devralacak. Yeni oluşumda TAV 78 milyon Euro sermaye ile yüzde 65, HSBC yüzde 28.3, İş Girişim de yüzde 6.7’lik hisseye sahip olacak. İşlemlerin tamamlanmasından sonra TAV 102 milyon Euro’luk kaynak elde edecek.

Havaş’ın Türkiye’de 18 havalimanında hizmet verdiğini söyleyen TAV’ın CEO’su Sani Şener “Ekonomik krizin bitip bitmediği yolunda tartışmaların uluslararası boyutta sürdüğü bu dönemde gerçekleştirdiğimiz ortaklık, sektöre ve Havaş’a duyulan güveni yansıtıyor. Hisse satışındaki amacımız TAV Havalimanları Holding seviyesinde borçluluğu azaltmak ve ek kaynak yaratılması” dedi. Halka arz konusunda çalışmaları olduğunu belirten Şener, projeyi orta vadede gerçekleştirmeyi düşündüklerini söyledi.
Yazının Devamını Oku

Uçaklar geleceğe uçuyor

18 Ekim 2009
İmalatçılar, dünyanın en çok satan yolcu uçakları Boeing 737 ve Airbus A320’nin yerini alacak yeni nesil modellerin konsept tasarımlarını kamuoyuyla paylaşmaya başladı. Airbus, A30X projesinde “açık rotor” olarak adlandırılan pervaneli-jet motor seçeneği üzerinde duruyor. Boeing ise tek koridorlu 737’nin yerine yine 150-250 koltuklu ama çift koridorlu, geniş gövdeli bir uçak geliştirmeyi planlıyor. Yepyeni teknolojiler içeren bu çalışmalar, en erken 2020’de havayolları tarafından kullanılmaya başlayacak.

Artık havayolu şirketleri motor, winglet olarak adlandırılan kıvrık kanat ucu gibi ana tasarım değişmeden geliştirilen Boeing 737, Airbus A320’lerin yeni modelleri yerine maliyetleri daha da düşük, yüksek konforlu uçaklar istiyor. İki büyük imalatçı da yeni uçak geliştirmeye sıcak bakıyor. Ancak tasarım maliyetlerinin en az 20-25 milyar dolara çıkması ve henüz rüştünü ispat edememiş motor seçenekleri, Boeing ve Airbus’ı kara kara düşündürüyor. İki havacılık devi resmi olarak 2020’lere kadar 737 ve A320 imalatının devam edeceğini açıklasa da tasarımlar yavaş yavaş kamuoyu ile paylaşılıyor.

AÇIKTA ROTORA DÖNÜŞ

Büyük ilgi gören ilk modelde jet motorlar yerini “Açık Rotor Motor”a bıraktı. Bu konseptte, aynı pervaneli uçaklarda olduğu güç jet motorun içinde üretilip bir tür pervane topluluğu olan rotora veriliyor. Yüzde 30 oranında yakıt tasarrufu sağlanırken uçağın performansı jetlerle aynı oluyor. Benzer yaklaşım, 1980’li yıllarda Boeing tarafından denenmişti. O yılların teknolojisi ile imal edilen açık rotor motor, 727 serisinde test edilmiş ancak teknolojik yetersizlikler ortaya çıkmıştı. Yeni motorda tüm sentetik yakıtlar kullanılabilecek. Çevre dostu bu tür yakıtlarla karbon emisyonu yüzde 80 düşüyor. Gürültünün de yüzde 50 azaltılması planlanıyor.

MOTOR KUYRUKTA

Avrupalı imalatçı Airbus mühendisleri, A30X adını verdiği araştırma projesinde iki farklı uçak tasarımı yaptı. Gelecekte A320 ailesinin yerini alacak konseptte alışılagelmişin dışında bir dizayna gidildi. Önce motorlar kuyruğa alındı. Bunun amacı, yüksek güç için giderek genişleyen kanatlardaki motorların aerodinamik yapıyı bozmasının önüne geçmek ve verimliliği artırmak. Kuyrukta da yenilikçi bir tasarıma gidildi.

KOMPOZİT Mİ, METAL Mİ

Hem Boeing, hem de Airbus yeni uçaklarının gövdesinin tamamen plastik bazlı kompozitten mi, yoksa çok hafif metallerden mi imal edileceğine henüz karar vermedi. Uzmanlar, kısa-orta menzilli uçaklarda tamamen kompozit kullanımının yüksek maliyetleri yanında getireceğine dikkat çekiyor. Airbus yaklaşımını metalden yana kullanırken Boeing’de de bu görüşün öne çıktığı belirtiliyor. Ancak imalatçılar yeni teknolojilere de açık.

KAPASİTE ARTIYOR

Yeni nesil uçaklarda kapasitenin aynı konseptte 250-300 yolcuya kadar çıkarılması planlanıyor. Böylece havayolları mevcut uçaklara göre yüzde 30 düşük maliyetle uçabilecek. Bunun yolcu için anlamı bilet fiyatlarının daha da ucuzlaması.

Geç gelen bagaj tazminatı artacak

Uluslararası Havayolu Taşımacılığı Birliği IATA, yolcu bagaj kaybı veya gecikmesi nedeniyle verilen tazminatların yükseltilmesi için harekete geçti. Son yıllarda havacılıkta yaşanan büyüme ve bağlantılı uçuşların artması nedeniyle kayıplarda yükseliş olduğuna dikkat çeken uzmanlar, yolcuların mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğini belirtti. Özellikle ABD’de yoğun olarak yaşanan olaylarda bagajın 24 saat ve üzeri gecikmesi durumunda yolcuya ödenecek tazminatların 3 bin 300 dolara kadar yükseltilmesini planlıyor. Kayıp bagajda kilogram başına yapılan 20 dolarlık ödemenin artırılması gündemde.

Premium ekonomi fırsatı

İngiliz Havayolları British Airways (BA), uzun menzilde premium ekonomi sınıfında bilet alan İstanbul, Ankara ve İzmir çıkışlı yolcularına Londra’ya kadar business class’ta uçma imkânı sunuyor. Business ve ekonomi arasında yer alan sınıfta Türkiye çıkışlı tüm fiyatlar vergiler dahil New York’a 1323, Los Angeles’a 1586 Euro’dan başlıyor.

Emirates, 26-27 Ekim’de Türkçe web sitesinden bilet satın alan ilk 500 business yolcusuna 200, ilk 500 ekonomi yolcusuna da 100 Euro indirim yapıyor.

Etihad, Güney Afrika’nın turizm başkenti Cape Town’a uçuyor. Her gün karşılıklı yapılan seferlerde İstanbul çıkışlı ekonomi sınıfı fiyatlar 602 Euro’dan başlıyor.

Katar Havayolları, Hindistan’daki 9. uçuş noktası olan Pencap eyaletinin kutsal şehri Amritsar’a sefer yapmaya başladı.

Türkiye eğitim merkezi oluyor

Avrupa hava sahasını yöneten Eurocontrol’ün İstanbul’da yapılan Geçici Konsey Koordinasyon Komitesi toplantısında Türkiye’de eğitim merkezi kurulması için çalışmaların başlatılması kararı alındı. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün (SHGM) ev sahipliğindeki toplantıya Eurocontrol üst yönetiminin yanı sıra İsveç, Fransa, İtalya, Romanya, Almanya, İspanya, İngiltere’nin Sivil Havacılık Genel Müdürleri ile Avrupa Birliği Komisyonu yetkilileri katıldı.

Sandviçlere son tüketim tarihi

THY-Do&Co ortak ikram şirketi, uçaklara günlük olarak hazırlanan ve iç hatlarda verilen sandviçle diğer ürünlerin paketlerine son tüketim tarihi eklemeye başladı. Böylece örnek bir başarı sergilendi. Birçok yolcunun bu ürünleri uçaktan inerken yanında götürdüğü ve özellikle çocuklarına yedirdiğine dikkat çeken uzmanlar, tüketimde doğabilecek riskin önüne geçildiğini belirttiler.
Yazının Devamını Oku