“Benim aklım artık olan biteni almıyor” dedi.
Ses tonunda herhangi bir umutsuzluk yoktu.
Tersine kararlı ama öfkeliydi.
“Türkiye’de işin çığırından çıktığını görüyorum. Yıllarımı bu mesleğe verdim. Çok olaylar yaşadım, bir sürü iktidarlar, darbeler gördüm. Ama inan bana böyle bir dönem yaşadığımı anımsamıyorum.”
İstanbullu sanatseverler çok iyi anımsayacaklar.
İki yıl önce bu bina onarımdan geçirilmek için boşaltılmıştı.
O günlerde başta Kültür Bakanı olmak üzere bütün yetkililere yalvardık.
“Bu onarımı, binadaki etkinlikleri durdurmadan yapın. Dünyada bu tip kültür ve sanat merkezleri etkinlikler durdurulmadan bölüm bölüm elden geçiriliyor” dedik.
Geçenlerde bir münasebetsizlik yaptı ve Başbakan Erdoğan’ı Kaddafi’ye ve Chavez’e benzetti.
Belli ki Lieberman, Tayyip Bey’e kızıyor. Hem de çok kızıyor.
Kızmasının nedeni Tayyip Bey’in Filistinlilere sahip çıkması.
İsrail’i, çoluk çocuk dahil sivil halkı öldürmekle suçlaması.
Polis saldırganları durdurmak için göz yaşartıcı bomba kullanmak zorunda kaldı.
4 Mayıs’ta İstanbul’a gelen İsmet İnönü’nün bu kez de Topkapı girişinde kalabalık bir grup tarafından yolu kesildi.
Saldırganlar küfürler savurarak Paşa’nın otomobilini taş yağmuruna tuttu.
Otomobilin üzerine çıkanlar oldu. Polis müdahale etmedi. Orada tesadüfen bulunan bir küçük askeri birlik süngü takarak kalabalığı dağıttı ve Paşa’yı kurtardı.
Derhal Washington Büyükelçimiz Namık Tan’ı Türkiye’ye çağırtmış, 12 Nisan’daki Amerika ziyaretini de askıya almıştı.
Başbakan daha sonra yaptığı hemen bütün konuşmalarda Washington yönetiminin Türkiye’ye soykırım tasarısının Temsilciler Meclisi’ne gelmeyeceğine dair söz vermesi gerektiğini söylemişti.
Ancak Amerika’nın bu konuda söz verdiğine dair bir haber gelmedi.
Geçen haftaki CHP parti grubunda konuşan Baykal ise bir kehanette bulundu:
“Göreceksiniz Başbakan Washington’dan geri çağırdığı büyükelçiyi de yanına alıp Amerika’ya gidecek. Gidince Baykal demişti dersiniz.”
Onları Türk-İş genel merkezinin yanına bile sokmadı ya!
Vali Bey’i ve kahraman polislerimizi emeğe karşı gösterdikleri saygıdan, sevgiden ve de sonsuz hoşgörülerinden dolayı bütün kalbimle kutluyorum!
Gazaları mübarek olsun.
Yaşanan olaylar nedeniyle polisler dünya işçi tarihinin kara sayfalarına, Tekel işçileri ise ak sayfalarına geçtiler.
“Sevgili Tufan Ağabey,
Tutukluğumun ikinci yılından günleri yiyorum. Ama hâlâ suçumu ve delillerini bilmiyorum. Çünkü bütün başvurularıma hep ‘suçumun söylenmemesine’ kararıyla yanıt verilmiyor.
Delilleri göstermiyorlar. Aslında Ergenekon’da yargılanmak, deniz olmayan yerde vapur beklemek gibi.
Gelmeyecek hukuku ve adaleti beklemeye devam ediyoruz.
1950 seçimlerini kazanan Demokrat Parti, Meclis’te büyük çoğunluk elde etmişti.
Buna güvenerek “Her istediğimi yaparım, ülkeyi dilediğim gibi yönetirim” havasına girmişti.
Haksız İktisap Yasa Tasarısı’nı hazırlayıp Meclis’e getirmişti.
DP’nin amacı muhalefet partisi CHP’nin tüm mallarına el koymaktı.