Yakın tarihten izdüşümler...

1959’DA ana muhalefet partisi lideri İsmet İnönü yurt gezisine çıktı. 30 Nisan günü Uşak’a gelen İsmet Paşa bir grubun saldırısına uğradı.

Saldırganlar CHP Genel Başkanı’na ve yanındakilere taş yağdırdı.

Haberin Devamı

Polis saldırganları durdurmak için göz yaşartıcı bomba kullanmak zorunda kaldı.

4 Mayıs’ta İstanbul’a gelen İsmet İnönü’nün bu kez de Topkapı girişinde kalabalık bir grup tarafından yolu kesildi.

Saldırganlar küfürler savurarak Paşa’nın otomobilini taş yağmuruna tuttu.

Otomobilin üzerine çıkanlar oldu. Polis müdahale etmedi. Orada tesadüfen bulunan bir küçük askeri birlik süngü takarak kalabalığı dağıttı ve Paşa’yı kurtardı.

Bunun dışında çeşitli illerde de irili ufaklı pek çok saldırı yapıldı.

Bugün, yakın geçmişteki bu çirkin olayları anımsatan gelişmeler oluyor Türkiye’de...

Dileyelim ki, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a Van’da yapılan saldırılar devam etmesin.

Türk toplumu öyle bir hale getirildi ki, insanlarımız ülke için yaşamsal önemdeki bir sürü olayla ilgili olarak hiçbir tepki koymuyor.

Toplum garip bir vurdumduymazlık içinde.

Oysa Van olayı çok önemli.

CHP’nin iddiaları hükümet tarafından ciddiye alınıp hemen soruşturma başlatılmalıydı.

Bu olayın sorumluları bulunup çıkarılmalıydı.

Gerekli önlemleri almayan yöneticiler için gerekli işlem yapılmalıydı.

* * *

Ama hükümet bu konularda tam bir “Görmedim, duymadım, bilmiyorum” anlayışı içinde.

Hoş AKP hükümeti neyi görüyor, neyi duyuyor, neyi biliyor ki...

Meclis’te yaşanan imza skandalına bakın.

Önce inkâr edip muhalefeti yakışıksız iddialarda bulunmakla suçladılar.

Ama baktılar ki yaptıkları iş yanlış ve Anayasa Mahkemesi tarafından iptal nedeni olabilir.

Apar topar 50 milletvekiline imzalarını çektirerek yasa teklifini geçersiz hale getirdiler.

Metinde bazı değişiklikler de yaptılar ve yeniden imza toplayıp Meclis Başkanlığı’na verdiler.

Tam bir komedi.

Bu olay AKP’nin Anayasa değişikliğini ne kadar ciddiye aldığını gösteriyor.  Demokratik ülkelerde böyle bir skandal hükümetleri kesin götürür.

Türkiye’de ise bu skandal bile gerektiği kadar önemsenmedi.

* * *

Operasyonlara ve yargılamalara gelirsek...

Askere ve muhalif aydınlara yönelik olan operasyon ve yargılamaların sonu olmayacağı belliydi.

Çünkü senaryolar yazılıyor, ona göre belgeler, ses kayıtları oluşturuluyor ve insanlar tutuklanıp içeri atılıyor.

Yayınlanan iddianameler ise şüphelilere yüklenen suçlamaların ve delillerin ne kadar yetersiz olduğunu gösteriyor.

Yargılamalarda mahkemelerin verdikleri birbirine zıt kararlar hukuk devleti açısından endişe verici boyutlarda.

Demokrasilerde geçerli olan çağdaş evrensel hukuk ilkeleri, ancak zorunlu koşullar varsa tutuklamayı öngörür.

Oysa bugün Türkiye’de cezaevlerindeki tutuklu sayısı, hükümlü sayısından fazladır.

Aylarca, yıllarca tutuklu olarak adalet bekleyen insanların aklanmaları durumunda uğrayacakları mağduriyet nasıl giderilecektir?

İşte bu nedenle, çağdaş evrensel hukukun uygulandığı ülkelerde bu konuda Türkiye’nin tam tersi bir duyarlılık vardır.

Çünkü bir hukuk devletinde kin güdülerek adalet dağıtılmaz.  

Yazarın Tüm Yazıları