Komşuya 110 milyar Euro’luk yardım yapacaklar.
Buna rağmen Yunan halkı öfkeli.
Parlamentoya yürüyor, polisle çatışıyor, ortalığı yakıp yıkıyor.
Kemer sıkmak istemiyor, “laylaylom yaşam”dan vazgeçmeye razı olmuyor.
Ne zamandır bütün ekonomistler komşunun bir gün kafayı duvara toslayacağını söylüyordu.
Ama Yunan halkı çalışmadan yaşamaya alışmıştı.
Sonunda olan oldu ve borçlar ödenemeyecek duruma gelince de kriz patladı.
Yunan halkının tepkisini görünce, tarihi boyunca krizlerle boğuşan, yıllarca kemer sıkma operasyonlarına katlanan cefakâr Türk halkına bir kez daha acıdım.
Ben yazımda, Atatürk Kültür Merkezi’nin kaderine terk edildiğini ve 2010 projesinin tam bir fiyasko olduğunu yazmıştım.
Ayrıca proje için ayrılan paranın oraya buraya saçıldığını eleştirmiş, Başbakan’ın bunun hesabını sormasını bir vatandaş olarak istemiştim.
Bu arada AKM’nin onarımı için ayrılan 75 milyon liranın da ortada olmadığını vurgulamıştım.
Gelen yanıtta benim yazdığım gibi AKM’nin onarım için 2010 Ajansı’nın eline bırakılmadığı vurgulanıyor.
Ama yanıt yazısının iki paragraf altında ise şu cümle yer alıyor:
“AKM’nin onarımına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Arasında İşbirliği Protokolü 8 Ekim 2008 tarihinde imzalanmıştır.”
Sonra da onarım için yaşanan süreç anlatılıyor.
Bunun için İsviçre’nin Lozan kentinde bir konferans toplanmasına karar verildi. Mustafa Kemal çok zorlu geçeceğini bildiği bu konferansta Türkiye’yi İsmet Paşa’nın temsil etmesine karar verdi.
İsmet Paşa askerdi. Diplomasi konusunda bir deneyimi yoktu.
Ama Mustafa Kemal bu genç generalin kurtlar sofrasında Türkiye’nin haklarını sonuna kadar savunacağına inanıyordu.
İsmet Paşa ve heyeti 11 Kasım 1922 akşamı Lozan’a geldi.
Paşa ve beraberindekiler otellerine yerleşti ve hemen çalışmalara başladı.
Ertesi gün Türk baş delegesi yabancı gazetecilere büyük yankı uyandıran ilk demecini verdi ve şöyle dedi:
“İstiklalimizi fethetmek bize pahalıya mal olmuştur. Memleketimiz tahrip edilmiştir. Büyük şehirlerimiz bugün kül halindedir. Türk heyetinin Lozan’a herkesten önce gelmesi Türkiye’nin barış arzusunu göstermektedir.”
Bir İngiliz gazeteci Paşa’ya şu soruyu yöneltti:
Birisi Turizm ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, öteki ise Ayşenur Bahçekapılı’ydı.
İkisi de muhalefete, özellikle de CHP’ye çattı.
AKP adına konuşan bu iki milletvekili de bir zamanların hızlı sosyal demokratlarıydı.
Şimdi ise AKP çizgisinin en ateşli savunucuları...
Ayşenur Hanım’ı tanımam.
Meclis’te yaşananlar akıl alacak gibi değil.
Dünkü gazetelerdeki fotoğrafı ele alalım.
Görüntü, demokratik bir parlamentoya hiç ama hiç yakışmıyor.
Oy verme kulübelerinin önünde AKP’li bir milletvekili durmuş, sıraya giren partisinin milletvekillerinin zarflarını denetliyor.