Tufan Türenç

Tekzibe karşı tekzibimdir

5 Temmuz 2010
YAKLAŞIK 4.5 ay önce 19 Şubat 2010 tarihinde yazdığım “Erzincan gerçeği” başlıklı yazıya bir tekzip geldi.

Üç gün önce de Erzincan’ın İliç İlçesi’nde altın arayan Çukurdere Madencilik San. ve Tic. A.Ş.’nin mahkemeden gelen tekzibini köşemde yayınladım.

Bu tekzip hem haksızdı, hem de yasaya aykırıydı.

O nedenle ben de olayı bütün ayrıntılarıyla ortaya koyan bir tekzip yazdım.

Tekzibe karşı benim tekzibim şöyle:

Yazının Devamını Oku

Neden kirlilik mi eğlenceye fren mi?

3 Temmuz 2010
TÜRKİYE’Yİ yönetenler İstanbul’un değerini bir türlü kavrayamadılar. <br><br>İstanbul’un dünyanın hiçbir metropolünde görülmedik boyutta gökdelenlerle doldurulmasına izin verdiler. Ne yeni yol yaptılar, ne de altyapı...
Ama üst üste gökdelen dikilmesine göz yumdular.
Aslında İstanbul yol bakımından sıkıntılı bir kent.
Bir yerden bir yere ulaşmak için seçenekler çok sınırlı.
Sanırım nüfusu 10 milyonun üzerinde olup metro ağı bakımından bu kadar fakir bir ikinci dünya metropolü yok.
Doğal olarak İstanbul’daki gibi çorbaya dönmüş bir trafik düzeni de yok.
Neyse, İstanbul’un dertleri bitmez. Biz esas konuya girelim.
Başta İstanbul olmak üzere tüm Türkiye’deki ses kirliliğini önlemek için genelge çıkarıldı. 
Çevre ve Orman Bakanı bütün eğlence merkezlerine saat 23.59’dan itibaren müzik yasağı getirdi.
Yani gece yarısına bir kala eğlence mekânları susacak, susmazlarsa kapatılacak.
* * *
İstanbul ve Antalya başta olmak üzere Bodrum, Marmaris, Çeşme, Kuşadası, Alanya ve aklınıza gelen tüm turistik kentler ve bölgelerde gece yarısı müzik kesilecek.
Bakan’ın gerekçesi herkes buralara dinlenmeye geliyormuş. Kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yokmuş filan.
İstanbul dışındaki turizm bölgelerinde eğlence yerleri merkezlerde. Tatil köyleri ise merkezden uzakta deniz kıyılarında.
Oradaki turistlerin gürültüden rahatsız olmaları olanaksız.
Ayrıca bu turistler bol bol eğlenmek de istiyorlar.
İstanbul’a gelince... İstanbul çok özel bir kent.
Tarihi, doğal güzellikleri, kültür yaşamı, alışveriş merkezleri ve de eğlence mekânları...
Turistler sadece doğal güzellikleri, tarihi yapıları, sarayları, kasırları, müzeleri görmek için gelmiyorlar İstanbul’a...
Bu büyülü kentin eğlence yaşamını tatmak, nefis balıklarını yemek istiyorlar.
İstanbul yaşamının içine dalıp doyasıya eğlenmek istiyorlar.
Turizmciler “Dünyada iki kent 24 saat yaşar. Biri İstanbul, biri de Bangkok” derler.
Siz eğlence mekânlarını saat 12’ye bir kala durdurmakla bu kentin bir ayağını kesiyorsunuz.
Bu basiretsizliktir. “Mektepler olmasa Maarif’i ne güzel idare ederim” mantığıdır.
Çağımızda teknolojik olanaklarla müzik sesinin mekândan dışarıya taşmasını önlemek mümkündür.
* * *
Çevre Bakanı’na bir önerim var: İstanbul’da görev yapıp ülkelerine dönmek zorunda kalan yabancılarla konuşsun.
Hepsinin “Güzel, tarih ve kültürle yoğrulmuş, uçsuz bucaksız renkli, kıpır kıpır bir yaşam sunan bu kentten nasıl ayrılacağım?” dediklerine tanık olacaktır.
Boğaz’ı, Beyoğlu’nu, Kumkapı’yı, Etiler’i, Nişantaşı’nı, Bağdat Caddesi’ni, Kadıköy’den Tuzla’ya kadar uzanan, lokanta, bar ve kafelerle cıvıl cıvıl olan sahil şeridini nasıl susturacaksınız?
Oralardaki renkli yaşamları nasıl karartacaksınız?
İktidar, eğlence yerlerini gürültü kirliği yaratmadan insanları eğlendirmeye zorlamalı.
Dediğimiz gibi bugün bunun çareleri var.
Ama amaç eğlenceye fren koymaksa o zaman iş başka.
Çevre Bakanı’na bir ikinci önerim var. Çöplüğe dönen ormanlarımızla, bir bir yok olan cennet koylarımızla ilgilensin.
Oradaki sorun ses kirliliğinden çok daha vahim. 
Yazının Devamını Oku

İlginç bir tekzip

2 Temmuz 2010
Mahkeme kanalıyla aldığımız tekzibi 3 gün içinde yayınlamak zorunluluğu olduğu için bugün yayınlıyorum. Önce Çukurdere Madencilik San. ve Tic. A.Ş’nin tekzibini okuyalım: 

TEKZİP METNİ

1. Hürriyet Gazetesi’nin 19.02.2010 tarihli sayısının 26. sayfasında halen Erzincan-İliç bölgesinde altın madenciliği faaliyeti yürüten müvekkil Çukurdere Madencilik San. ve Tic. A.Ş. ile ilgili “Erzincan gerçeği” başlıklı yazı ile müvekkil şirket hakkında gerçeğe aykırı, haksız ve asılsız beyan ve iddialara yer verilmiş ve müvekkil şirketin ticari itibarı alenen saldırıya uğramıştır.

2. Bu yazı ile Tufan Türenç tarafından “Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner fincancı katırlarını iki kez ürküttüğü için iktidarın ve yandaşlarının hedefi olmuştur. Birincisi şudur: İliç ilçesindeki altın madeni ile ilgili tutumu... Bu madenin sahibi bir Amerikan şirketidir. AKP’ye yakın olan bazı kişiler bu şirkete ortaktır. İliç Adliyesi’nde bu madenle ilgili bir soruşturma yürütülmektedir. O sırada ilçeye genç bir savcı atanır. Başsavcı Cihaner, genç savcıyı maden konusunda dikkatli olması için uyarır. Ancak kısa zamanda genç savcı etki altına alınır. Bunu gören başsavcı devreye girer. Bunun üzerine Adalet Bakanlığı olaya el koyar ve dosyayı başsavcıdan ister. Cihaner dosyayı hızla tamamlayarak bakanlığa gönderir. Dosya Amerikan şirketini ve ortaklarını çok rahatsız eder.” şeklinde asılsız, soyut ve gerçeğe dayalı olmayan beyanlar kullanılmıştır.

3. Müvekkil şirket İliç ilçesinde hiçbir soruşturma ile ilgili olarak hiçbir şekilde yazıda “genç savcı” şeklinde atıfta bulunulan İliç savcısını etki altına almamış ve yazıda adı geçen bu kişi ile ilgili iddia edildiği şekilde hiçbir diyalog kurulmamıştır. Müvekkil şirket hakkında haberde adı geçen kişi ve kurumlara atfen haksız iddialara istinaden kullanılan beyanlar ve yazı içeriği tümüyle müvekkil şirketin kişilik haklarına ve ticari itibarına saldırı boyutuna ulaşmıştır. Yayında müvekkil şirket, ortak ve yetkilileri hakkında yer alan tüm içerik ve unsurlar gerçeğe aykırıdır.

4. Müvekkil Çukurdere Madencilik San. ve Tic. A.Ş. ülkemizdeki altın madenlerini aramak ve işletmek üzere kurulmuş olup aynı zamanda Kanada Toronto Borsası’nda işlem gören ve şirketin çoğunluk hisselerinin sahibi olan Kanadalı bir şirketin Türkiye iştirakidir. Müvekkilimiz Çukurdere Madencilik A.Ş. ve bağlı olduğu uluslararası şirket tüm faaliyetlerini yasalar ve uluslararası anlamda kabul edilmiş en yüksek etik standartlar ve politikalar çerçevesinde yürütmekte olduğu gibi müvekkil Çukurdere Madencilik San. ve Tic. A.Ş. tekzip konusu haberde iddia edilen olaylarda ve eylemlerde hiçbir şekilde yer almamış, müvekkil şirket tarafından kabul edilmek sureti ile uygulanan etik değerlere ve yasal sorumluluklara aykırı eylem ve faaliyetlere karışmamıştır.

5. Kamuoyunu bilgilendirme görevi kamusal bir görev olup, bu görevin hukuk kuralları, basın meslek ilkeleri çerçevesinde yürütülmesi gerekmektedir. Basın meslek ilkelerine aykırı bir şekilde hiçbir araştırma yükümlülüğüne dahil girilmeksizin ve müvekkilimiz şirkette hiçbir şekilde cevap hakkı kullandırılmaksızın yapılan bu yayın ile müvekkilimizin şahsi ve ticari itibarları zedelenmiş, müvekkilin yürütmekte olduğu ticari faaliyetleri zan altında bırakılmıştır. Bu nedenle, sair yasal haklarımız saklı kalmak üzere, müvekkil şirket hakkında yayınlanan gerçek dışı beyanlar içeren bu yayını tekzip eder ve kamuoyuna saygı ile duyururuz.

Çukurdere Madencilik San. ve Tic. A.Ş.
Vekili Av. İsmail BİÇER


* * *

Önemli not: Söz konusu yazımda bu şirketin adını yazmamıştım. Zaten söz konusu olan da şirket değil, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’e kurulan komploydu. Ama tekzip nedense şirketten geldi. Bu meslekte sık sık karşılaştığımız gibi ne yazık ki bazı mahkemeler konuyu tam incelemeden (sanırım dosya yoğunluğundan kaynaklanıyor) tekzip kararı alıyorlar.

En kısa zamanda tekzibe yanıt vereceğim. T.T.    
Yazının Devamını Oku

Dış politika güllük gülistanlık değil

30 Haziran 2010
BAŞBAKAN Erdoğan yurtdışına gittiği zaman siyasetin sesi kısılıveriyor.

Alışmadığımız bir sessizlik çöküyor dünyamıza. 

İtiraf edelim ki bu durgunluğu yadırgıyoruz.

Zaman zaman Başbakan’ın yokluğunda Arınç devreye giriyor ama o bağırmaktan çok iğneleyici konuşmalar yapmaktan hoşlanıyor.

Onun çabaları sessizliği bozmaya yetmiyor.

Yazının Devamını Oku

Tayyip Bey’in valisi...

28 Haziran 2010
VALİLER devletin valisidir.

Valiler Başbakan’ın veya iktidarın valisi değildir.

Eğer olurlarsa devletin o makamında oturmamaları gerekir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin yazılı ve yazılı olmayan yasa, ilke ve kuralları bunu gerektirir.

Kırklareli Valisi Cengiz Aydoğdu, bir cemaatin güdümünde yapılan toplantıya katılarak devletin bu kuralını çiğnemiştir.

Yazının Devamını Oku

Contingency Planning

26 Haziran 2010
BÜTÜN Dünya’nın mayıs sayısında NMC Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Ali Nail Kubalı’nın ilginç bir yazısını okudum. Kubalı Gözlem Gazetesi’nden alınan yazısında Amerika’da yaşadığı bir anıyı anlatıyor.
Yirmili yaşlarında Kansas Eyaleti’nin Wichita kentinde bir kuruluşun yönetim kuruluna organizasyon yapıları ile ilgili bir sunum yapıyor.
Dinleyicilerden Afrika kökenli bir Amerikalı çok akılcı sorular soruyor.
Aynı adam toplantı bitiminde de genç sunumcunun yanına geliyor ve “İngilizcenizde biraz aksan var, nerelisiniz?” diye soruyor.
“Türk’üm” yanıtını alınca akıcı bir Türkçe ile konuşmaya başlıyor.
Kendisinin silahlı kuvvetlerden emekli bir yarbay olduğunu, Türkçeyi ABD kara kuvvetlerinin California’daki dil okulunda öğrendiğini anlatıyor.
Kubalı, “Neden Türkçe” diye soruyor. Amerikalı gülüyor ve şöyle diyor:
“Benim ödev kentim İstanbul. Ben, Amerikan silahlı kuvvetleri İstanbul’a girdiğinde, Türk sivil savunma ekiplerinin yolumuzu şaşıralım diye değiştirecekleri sokak isimlerini yerli yerine takmakla görevliyim. Emekli olmama rağmen her yıl tatilimi İstanbul’da geçiririm. Bunun için ordudan ücret alırım. İstanbul’u en küçük sokaklarına kadar bilirim.”
¡ ¡ ¡
Kubalı adamın anlattıklarını duyunca şaşırıyor, “Ama biz sizin müttefikiniziz, NATO üyesiyiz” diyor.
Yarbay gülüyor “Contingency Planning-Olasılıklar Planları” diyerek bu konuda bilgi veriyor.
ABD silahlı kuvvetlerinin her türlü ihtimale göre böyle yüzlerce planı varmış.
Bunlar hazırlanır, yarın uygulanacakmış gibi çalışılır ve öylece bekletilirmiş.
Bu planlar çok gizliymiş, ayrıntılarını kendisi de bilmiyormuş.
Sonra şöyle demiş:
“Ama bunlar uygulanacak demek değildir. Sadece uygulanmak gereken bir durum olursa hazırlıklı olmak içindir. Ayrıca sırf ‘olay metodu’ ile eğitim egzersizleri yapmak için, içine hatalar yerleştirilmiş planlar da vardır.”
¡ ¡ ¡
Ali Nail Kubalı bu anısını anlattıktan sonra şu yorumu yapıyor:
“Bir gün Amerikalı savcılar ABD genelkurmay binası Pentagon’un kozmik odalarını arasalar ve Amerika’nın en yakın müttefiklerini işgal planlarını bulsalar...
Ya da bir ABD başkanının kafasını üşütüp ülkeyi nükleer savaşa sokmak gibi bir delilik yapmasını engellemek için hazırlanmış bir askeri plan ele geçirseler (General Haig’in Başkan Nixon’un son dönemlerinde Beyaz Saray’da görevlendirilmesi gibi) acaba Amerikan medyası da ‘Vay generaller müttefik bir ülkeyi işgal etmek ya da hükümeti devirmek için planlar yapmışlar’ diye ülkeyi ayağa kaldırırlar mıydı?
Her olasılık için hazırlanan böyle yüzlerce plan, yazıda kaldığı, Amerikan birlikleri fiilen kışlalarından çıkıp uygulamaya kalkmadıkları sürece teşebbüste bulunmuş sayılmazlar, suç işlemiş olmazlar.
Acaba ‘Contingency Planning’ denilen bu konuyu iyi bir öğrensek, ihtilal korkumuzu biraz olsun kontrol altına alabilir miyiz?”
¡ ¡ ¡
Kubalı’nın bu anısını okuduktan sonra Türkiye’de yaşadıklarımızı düşünün.
Sabahın köründe yapılan operasyonları, Ergenekon dalgalarıyla yüzlerce insanın toplandığını ve günlerce gözaltında tutulduğunu...
Savcılıklarda saatlerce süren sorgulamaları, tutuklama kararlarını...
Bu tutuklulukların yıllarca sürdürülmesini...
Ve bir sürü insanın terörist olarak suçlanmalarını düşünün...
Sonra da Türkiye’de yaşananların ne kadar dehşet verici olduğunu anlayın.
Yazının Devamını Oku

Türkiye nasıl bir başbakan özlüyor

25 Haziran 2010
SON zamanlarda hemen herkes Başbakan’ın sert, suçlayıcı, hatta zaman zaman hakaret içeren konuşmalarından şikâyet ediyor.

Başbakan’ın ülkeyi gerdiği, herkesle kavga ettiği algısı toplumda giderek yayılıyor.

Bir de Başbakan’a hayran olan kesim var.

Onlar Erdoğan’ın her söylediğine yürekten katılıyorlar.

Onun her sözcüğünün doğru olduğuna inanıyorlar ve ona destek veriyorlar.

Yazının Devamını Oku

Cumhuriyet’in aydınlanma bilgesiydi

23 Haziran 2010
İLHAN Selçuk bizim mesleğin temel direklerinden biriydi. Babıâli’nin bütün zorluklarına karşı duran, ilkelerinden hiçbir koşul altında ödün vermeyen büyük bir gazeteciyi yitirdik.
Hiç kuşkusuz hepimiz onun bu onurlu duruşunu her zaman arayacağız.
İki yıl önce onu gözaltına alanlar, onu saatlerce sorguya çekenler yaşamının son günlerinde bu bilge insana karşı büyük bir insanlık ayıbı işlediler ve ölümünü hızlandırdılar.
O, dağ gibi yürekli bir insandı.
Gözaltılar, sorgulamalar, hapisler onu hiçbir zaman yıldırmadı.
Ama son gözaltı 83 yaşında ona ağır geldi.
İlhan Selçuk 12 Mart darbesinde de tutuklanıp, cezaevine kapatılmıştı.
Genç ve deneyimsiz bir gazeteci olarak Selimiye Kışlası’ndaki duruşmasını izlemiştim.
Tarihi binanın soğuk ve korkutucu koridorlarından geçerek mahkeme salonuna giderken görmüştüm onu.
Askerlerin arasında dimdik yürüyordu.
Yüzünde ufacık bir tedirginlik, bir korku ya da pişmanlık yoktu.
O vakur duruşu genç bir gazeteci olarak beni çok etkilemişti.
Üzüntümü gören deneyimli adliye muhabiri Vasfiye Özkoçak kulağıma “Sakın üzülme, bunlara alışacaksın” diye fısıldamıştı.
¡ ¡ ¡
Askeri yargıç duruşmada İlhan Selçuk’un orduyla ilgili bir yazısını okudu ve “Bu hakaret dolu yazıyı siz mi yazdınız?” diye sordu.
Verdiği yanıtı hiç unutmam:
“Evet ben yazdım. Yüz kere makinemin başına otursam, yüz kere aynı yazıyı yazarım. Ben bu yazıda Türk ordusuna hakaret etmeyi aklımdan bile geçirmedim. Ayrıca burada tutuklu bulunmaktan da onur duyarım.”
Bizim meslekte, yelkenini rüzgâr nereden eserse o yöne çevirenler çoktur.
Bir de yelkenini milim döndürmeden rüzgâra doğru yürüyenler vardır.
Yelkenini çevirmeye alışık olanlar, çıkarları için iktidarların yanında yer alıverenlerdir.
Çizgilerini kırarlar, ilkelerini, onurlarını bir kenara itiverirler.
Bunu yaptıkları için önlerindeki kapılar anında açılıverir.
Bir anda iyi makamlara, on binlerce dolar maaşlara kavuşurlar.
Para ve mevki uğruna ruhlarını, kişiliklerini, insanlıklarını hiç düşünmeden iktidara övgüler düzerek satarlar.
İlkelerinden, inançlarından, onurlarından en ufak bir ödün vermeye yanaşmayan yazarlar ise rüzgâra karşı yürürler.
Çile üstüne çile çekerek...
İşsiz, parasız kalırlar, sorgulanırlar, hapislere atılırlar.
Ama hiç aldırmazlar. Onlar için önemli olan onurlu bir insan gibi yaşamaktır.
Ruhunu satmamaktır.
İlhan Selçuk işte böyle bir insandı.
O onurlu, ilkeli ve dürüst bir yaşam sürdü.
O bu milletin kalbinde hep yaşayacaktır.

Çok geç, çok...

BİRİNCİSİ, Abdullah Gül terör zirvesini toplamakta çok gecikti.
Cumhurbaşkanı üç aydır ne bekledi anlayamadım.
İkincisi, Barzani’nin PKK konusunda somut adımlar atması için uyarılması kararı alınmasında da çok geç kalındı.
Bu kararı almak için bu kadar insanımızın ölmesi mi gerekiyordu.
Yazık...
Amerika, Irak ve Kuzey Irak yönetimi Türkiye’ye zaman kaybettirdiler.
Artık PKK’nın Kuzey Irak’taki melanet yuvalarını dağıtmak için bir saniye bile beklemememiz gerekir.
Yazının Devamını Oku