18 Nisan 2011
ADAY listeleri içinde en çok AKP’nin Güneydoğu tercihleri dikkat çekti, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın neden böyle bir sıralama yaptığı konuşuldu. İşin özünü en fazla bilecek isimlerden Tarım Bakanı Mehdi Eker, dünkü sohbetimizde pek çok yoruma yanıt getirecek değerlendirmelerde bulundu.
Hemen anımsatalım ki, AKP listesi, sonuncusuna Erdoğan’ın başkanlık ettiği üç aşamalı komisyonların titiz incelemesi sonucu ortaya çıktı.
İlk sözü, “Nöbet değişimi” olan Eker’in tespitleri şu başlıklarda toplanabilir:
- Sivil toplum temsilcileri, gençler ve kadınlar öne çekildi.
- Türkiye’nin sorunlarını güçlü bir AK Parti çözer. O nedenle şahıs odaklı değil kadro odaklı olmalı. Liste iktidar partisinin bir parçası ve bu isimlerle de iyi sonuç alacağız; illa flaş isimler olması gerektiğine inanmıyorum.
- İnsanımız bizi yaptığımız ve yapmayı planladıklarımızla değerlendirecek.
- Türkiye’de ciddi bir sosyolojik değişim var. Kentleşme bireyselleşmeyi getirdi. Güneydoğu’da olan da bu. O nedenle klan siyaseti değil toplumsal katman siyasetini benimsiyoruz.
FAKIBABA 2007 LİSTESİNE TEPKİDİR
TRT 6, toprak toplulaştırması, üniversitelerde Kürt dili bölümleri, köylere götürülen kanalizasyon hizmeti, sulama kanalları başta olmak üzere 2007 seçimlerine göre anlatacakları daha çok icraat bulunduğuna vurgu yapan Eker’e göre, bu gerekçelerle 12 Haziran’da başarıları daha büyük olacak.
Eker’in bu tespitlerine, aday belirlemesinde etkili olan bazı isimlerin, “Başbakanımız, isme değil partiye oy verilmesini esas aldı. Parti için yeterince çalışmadığı görülen, parti faaliyetlerini aşirete yıkmış isimler, yerlerini partiyi öne çıkaracak isimlere bıraktı” dediğini de eklemeliyiz.
Tabloya bir de karşıdan bakanlar var ve ilk örnekleri Şanlıurfa’dan.
2007’de “Ceketimi koysam seçtiririm” imasına rağmen bu ilde AKP’nin 9 milletvekili çıkarmasına güvenmek, şu gerekçelerle, aldatıcı bulunuyor:
“O seçimde alternatif olmadığı için seçmen yine AK Parti’ye yöneldi; ancak Urfalı listeye tavrını belediye seçiminde koydu, Eşref Fakıbaba’yı seçti. Başbakan, ‘BDP’ye tepki duyan, bana kızsa da eninde sonunda gelir oyunu bana verir’ diye düşünüyorsa da yanılabilir. Tamam mutlaka tepkileri düşürecek bir şeyler yapacaktır; ama geçen seçimdeki sonuç çok zor. Çünkü, ‘artık birey var’ deniyorsa ‘kimi koyarsam seçtiririm’ anlayışı olamaz.”
AKILCI OLMAYAN TEZLER
Bölgede BDP’nin iyi bir liste yaptığı gerçeği genel kabul görüyor.
İlaveten Şanlıurfa, Diyarbakır, Bitlis başta olmak üzere, çok güçlü başka bağımsız adaylar çıktığına ve aşiret desteği olmayan AKP’nin mevcut adaylarıyla sandık güvenliğinde çok zorlanacağına da işaret edildi.
CHP’nin iyi organize olması halinde 4-5 ilde en az 1 milletvekili çıkarabileceği hesapları yapan CHP’li olmayan isim de az değil.
Başbakan’a yakın görülen bölgeden bir ismin, “CHP aklını kullanırsa bu kez kendine alan açabilir” sözlerini bir örnek olarak verebiliriz.
Öte yandan, “Başbakan, Öcalan ile anlaştı, bölgeyi BDP’ye terk etti; çünkü anayasa değişikliğini birlikte yapacaklar”, “Başbakan, AKP’yi 367’nin altına çekmek istiyor” tezlerinin akıl dışılığı net, “Hesaplar MHP’nin barajı aşamaması üzerine” değerlendirmesi ise mantıklı.
Bu listenin başarı getirmesi halinde ise bölgenin feodal kalıntılardan arındırılması, aşiret bağı dışında da siyaset yapılabileceğinin kanıtlanması yolunda AKP, iyi bir örnek vermiş, büyük mesafe alınmasını sağlamış olacak.
Yazının Devamını Oku 14 Nisan 2011
LİSTELER sızmadan kaleme aldığım önceki yazımda en çok CHP adaylarının tartışılacağını belirtmiş, başlığı da “Kıyamet koparacak liste” diye atmıştım. Yazının içeriğinde ise başlıktaki ‘kıyamet’ sözcüğü ile CHP’de yaşanacak yenileşmeyi ima edip olumlu anlamda kullandığım görülüyordu.
Ergenekon sanıklarının adaylığının tartışma yaratacağını ise birkaç yazımda zaten dile getirmiştim, sonuç ortada, daha fazla lafa gerek yok, bundan sonrası o isimlerde ısrar eden Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı oy hesabıyla ilgili.
Ancak, sanıklarla ilgili yazılarımda atıf yaptığım CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum’un söylediklerinin gerçekleştiğini belirtip, partideki gücünü teyit ettiğini hakkıyla teslim etmek gerek.
Başbakan Tayyip Erdoğan ve kendisini destekleyen medyanın bu adaylar üzerinde epey siyaset yapacağı daha ilk günden görüldü, herhalde CHP bu konularda da iyi bir hazırlık yapmıştır diyeceğiz, bekleyip göreceğiz.
İNSANLIK DIŞI YÖNTEM
Pek çok TV yayınında, yazımda dile getirdim, AB adayı bir Türkiye’nin, bu komediye son vermesinin zamanı çoktan geldi geçti.
Seçim ve Siyasi Partiler yasalarında demokratik bir ülkeye yakışan düzenlemeler yaparak TBMM’de, liderlerin yerine milleti egemen kılmalı.
Başbakan Erdoğan, aday listesini savunurken, “Uykularım kaçtı” demişti.
Dün kahvaltı yaptığım CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin de “İlk kez bu gece uyudum. İnsanlık dışı bir yöntem” diyerek Erdoğan’a destek verdi.
“O zaman çözün bu işi” dediğimde ise Başbakan’a şu açık çağrıyı yaptı:
“Uykuları kaçmasın, mışıl mışıl uyusun isterim. Gelsin yasayı hemen değiştirelim, adayını da milletin kendisi belirlesin, olsun bitsin.”
Tekin, Başbakan’a bu çağrıyı yaparken CHP örgütüne de; “Söz veriyoruz; 13 Haziran’dan başlayarak çok net adımlar atacağız. Sırada ilk yerel seçim var. En az yüzde 80 önseçim olacak. Milletvekili seçiminde bu oranı da aşarız. Keşke bu kez de daha çok ilde önseçim yapabilseydik” diye seslendi.
GÜNEYDOĞU’DAN TELEFON VAR
Tekin, CHP listesinin mesajını, “Daha yenilikçi, daha kaliteli, daha çok kadın, daha çok genç, daha çok sivil toplum temsilcisi” diye özetledi.
“Hazine, Merkez Bankası, BDDK başta olmak üzere öyle genç bürokratlar Meclis’e gidiyor ki herkes şaşıracak” şeklinde iddialı bir cümle kurdu.
“CHP sağa kaydı” eleştirilerini de yönelttim, şunları dedi:
“CHP, iki kişi ile çizgisini değiştirmez. CHP emekten yana, sosyal demokrat bir parti olma özelliğini güçlendirerek sürdürecektir. Beş tane sendikacıyı TBMM’ye taşıyacak bir CHP, nasıl sağa kayabilir? Kamuoyu, adaylarımızın çoğunu henüz iyi tanımıyor olabilir. Oysa listede geçmişiyle, niteliğiyle sol ve sosyal demokratlığın en iyi örnekleri olan onlarca arkadaşımız var.”
Örgütün yeterince temsil edilmediği eleştirisine ise kısmen katılan Tekin, 30 il başkanının aday gösterildiğini belirtirken, “Yani Parti Meclisi üyelerimiz örgütten değil mi” sorusuyla da savunma yaptı.
Tekin’in Güneydoğu konusunda da iddialı sözleri oldu, “AKP’den daha başarılı olacağız” deyince ister istemez güldüm.
“Şimdi sen gül, sonra da ben sana gülerim” diye ısrar etti.
Ona göre AKP adayları ile yıprandı, CHP ise ilk sıralara güçlü isimler koydu.
“Bölgede AKP ile bağlantılı etkin isimlerden beklenmedik destek telefonları aldık” diyerek iddiasını güçlendirdi, yazmamam kaydıyla isim de verdi.
Yazının Devamını Oku 11 Nisan 2011
BÜTÜN partilerin milletvekili aday listesi bugün gün yüzüne çıkmış olacak. BDP listesini dün açıkladı; orada ciddi bir tepki beklememek gerekiyor.
Göründüğü kadarıyla ve malumu üzere AKP’de ciddi bir tepki yükseleceğini sanmak yanılgı olur; çünkü bu partide herkes kabul ediyor ki, Başbakan Tayyip Erdoğan yoksa oy da yok; yani aday etkisi sıfıra yakın.
MHP’den de parti disiplini nedeniyle ciddi bir ‘küskün haykırışı’ yükselmez gibi; sesi çıkanlar uzun süredir parti ile yollarını ayırmış isimler olabilir. O isimler de MHP seçmeninin bildiği, ‘AKP’ye yakın’ diye nitelediği kişiler. Kanımca, kıyamet koparacak tek liste CHP’den çıkacağı için parti içi itirazlar yüksek olabilecek; ancak listenin seçmenden olumlu kabul görme olasılığı bunun ötesine geçebilir, etkisini kırabilir.
‘KEMAL’E GÜVEN’ KAMPANYASI
Aslında CHP listesi için, gelişmeleri son derece yakından izleyen ve bilen bazı isimler, “Göreceksiniz ‘Devrimci Kemal listesi’ çıkacak” iddiasında bulunsa da ben temkinli davranıp listeyi görelim, diyeceğim.
Ancak gazetelerde çıkan listelere bakıp umutlanan çoğu ‘kelli felli’ ismin sürprizle karşılaşacağını söylemek için kâhin olmamız şart değil.
Buna karşın, kadınlarla gençlerin listede beklenenden daha fazla sayıda olma olasılığı epey yüksek; bazı kontenjanlar dahi bu amaçla kullanılmayabilir.
Aday listesi için kapılar kapatılmadan önce, cuma günü, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bir görüşmem oldu; YGS skandalı ile ilgili bölümünü cumartesi Hürriyet’te okudunuz, seçim ve liste konularını da şimdi aktaralım.
Ama önce bir izlenimimi yazmak isterim; Kılıçdaroğlu sürmekte olan TV reklamlarından çok memnun, aldığı yankılar da son derece olumlu.
Kampanyanın kendi sesinden yürütülmesi de büyük kabul ve destek bulmuş.
İşte bu iki noktadan çıkardığım sonuç, CHP seçim kampanyasını, “Kemal’e güven” üzerine kuracak, seçmene bu çağrıda bulunacak.
Kılıçdaroğlu da bir sorum üzerine, “Vatandaşlardan tek isteğim, bizim samimiyetimize, hizmeti samimiyetle yapacağımıza inanmalarıdır” dedi.
ERGENEKON SANIKLARINA YEŞİL IŞIK
Önceki yazılarımdan hareketle Kılıçdaroğlu’na Ergenekon davası sanıklarının durumunu sormadan geçemezdim, kontra sorularla öyle de yaptım.
Kılıçdaroğlu, bu aday adayları için, “Kamuoyu böyle bir şeye nasıl bakar diye özel bir anket yaptırdık. Sonuçlar bugün gelecek” açıklaması yaptı.
Sonra yeni bir görüşmemiz olmadı; ama anketle ilgilendim, bana söylenen şu:
“Sadece iki isim çıktı. İlk isim sürpriz oldu, ikincisi tahmin edilen isim.”
Kılıçdaroğlu’na, iktidarın bu adaylarla ilgili CHP aleyhinde kampanya yürütme olasılığını anımsattığımda ise aldığım yanıtı şöyle oldu:
“Sanmıyorum. Eğer AKP bunu propaganda malzemesi yaparsa, ‘İnsan haklarını ihlal de ederim, sınırlandırırım da’ demiş olur. Bu kişiler savcılıktan, ‘adaylığa engel yoktur’ belgesi alıp başvuru yapıyor. Yasal olarak da bu duruma karşı çıkmaya hakkınız yok.”
Kılıçdaroğlu’nun, bu isimlere “yeşil ışık yaktığını” sadece bu sözlerinden çıkarmıyorum, “AKP kendi hayali ihracatçılarına baksın, davaları vardı,
yargılanıyorlardı” demesine de dikkat çekiyorum.
Bu isimlerin adaylıkları halinde karşı söylem geliştirmenin hukuk dışılık anlamına geleceğini de anımsatan Kılıçdaroğlu’nun “Böyle bir şey karşı taraf için tazminat hakkı da doğurur” sözleri ise cabası, benden duyurması.
Yazının Devamını Oku 7 Nisan 2011
ERGENEKON davası tutuklularının CHP’den aday gösterilmesiyle ilgili yazılarıma gelen az sayıdaki eleştiriye Cüneyt Arcayürek ağabeyimiz de katıldı. Evet, kendisine adaylık teklif edildiğinde Metin Toker cezaevinde değilmiş; ama bu gerçek, konunun temel gerekçesini ortadan kaldırmıyor.
Aksine Toker’in, “İçeri gireceğimi bilmek, içeride olmaktan daha kötü; ama buna rağmen öneriyi reddediyorum” demesi gerekçeye yeni haklılık ekliyor.
Ayrıca Cüneyt Abimiz, böylesi bir konuyu teyit etmeden yazmayacağımı düşünmemeye devam etsin derken daha ileri bir bilgi de aktarayım.
Gülsün Toker Bilgehan’ın babasıyla ilgili bu örneğin CHP MYK toplantısında, hem de ilginç bir isim tarafından anlatıldığı bilgisini de vermek isterim.
Bunlar işin bir yanı, diğer yanı ise kimse, cezaevindekilerin durumunu anlamadığımı ileri sürememeli; çünkü tavrım, duruşum, eylemlerim ortada.
Ergenekon davasındaki hukuksuzlukları, tecridi, dört duvar arasında iki saniye geçirmenin, çocuğunu koklayamamanın ne demek olduğunu, tutukluluğun cezaya dönüştüğünü anlatan kaç kişiyiz; insaf, derim.
HEDEF TÜM MAĞDURLAR OLMALI
“Tutuklu gazeteci adaylara karşı” sözü de tam bir haksızlık.
Ben sadece gazetecinin, sırf “Aday yapsınlar” diye bir parti lehine haber yapanını, yazı yazanını hiç saygın bulmam, güzel mesleğime layık görmem.
Şamil Tayyar’a atıfla, “AKP, ceza almış bazı gazetecileri aday yapıyor, onlara niye bir şey demiyorsunuz” eleştirisini ise haklı ve doğru buluyorum.
Bakın, 11 Ağustos 2008 günü, sonradan nazik bulmadığım tanım ifademi çıkararak aktarayım, “... çok süratle uçanlar nereye inecekler acaba; örneğin, yılların özlemini gidermek için Meclis’e olabilir mi?” diye yazmışım.
Her yazısıyla iktidarın yanında yer alan bu arkadaşımız, özlemini gidermek üzere ve kendisine başarılar diliyorum; ama “Yargıdan kaçmıyorum”, “Yargıdan kaçırmıyoruz” gibi gerekçeler pek inandırıcı değil.
Tamam kabul, AKP’de tablo bu; ancak unutulmasın CHP, bugüne dek yargıdan kaçanları, dokunulmazlıkları kaldırmayanları eleştirerek haklı bir duruş sergiledi, şimdi bu ilkesinden sapma görüntüsü ülke çıkarına da olmaz.
Yazması zor bir konu biliyorum; ama soruna duygusal değil ilkesel bakmalı.
Birkaç kişinin mağduriyetini gidermekle sorun çözülemez, diğer mağdurlara haksızlık edilir; yapılması gereken tüm mağduriyetleri kökten yok etmektir.
KAMUOYU OLUŞTURMA GÜCÜ
Aday listeleri pazartesi günü belirlenecek, o nedenle konuyu netlikle özetleyeyim:
- Son operasyonlar CHP ile Ergenekon iddiaları arasında bağlantı kurmak isteyen, yarın ne yapacakları belli olmayan güçlü çevrelerin varlığına işaret.
- CHP, kamuoyu oluşturmada iktidara yaklaşamaz dahi; o nedenle CHP, sürekli bu alanda savunma konumuna itilme tehlikesiyle karşı karşıya.
- CHP ve bazı adaylar, ‘doğru ya da yanlış’, açıklanabilecek yeni belgelere, kayıtlara karşı laf yetiştirmekten projelerini anlatmaya zaman bulamayabilir.
- Bu adayların çoğunun, CHP ile en küçük düşünsel bağının olmaması, dışarıdan empoze edilmesi tabanda ciddi kırılma, kırgınlık yaratacak gibi.
- Her parti geniş tabanlı kitle örgütlerine dayandıkça kazanır, kişilere bağlı kaldıkça zaafa uğrar. O nedenle de örneğin, Sezgin Tanrıkulu’nun Diyarbakır adayı yapılmaması da ters mesaj verecektir. Bütün gücünü arkasına koyup Tanrıkulu’nu seçtiren bir CHP’nin kazancı ‘devrim gibi’, kaybı ise ‘hiç’ olur.
- Karar CHP yönetiminin; taban, önseçimle ‘yeni’, ‘genç’ ve ‘kadın’ dedi bile.
Yazının Devamını Oku 4 Nisan 2011
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, Fethullah Gülen’e yaptığı, üzerindeki tartışma ve kuşkuları bitirmesi amacıyla cemaatin faaliyetlerini durdurma/askıya alma çağrısını seçime doğru en önemli gelişmelerden biri görülmeli. Bahçeli, açıklamayı, yöneltilmiş bir soru üzerine veya irticalen yapmadı, “Üzerinde çok düşünüldü” mesajı veren bir yazılı metinle gerçekleştirdi.
Bunun da ötesine geçerek rahatlıkla söylemeli ki, açıklamanın arkasında, Bahçeli’nin kurmaylarının tam desteği, teşviki ve ortak fikri de bulunuyor. Yani ortada, “MHP’nin tek hâkiminin görüşü” diye bakılamayacak bir açıklama var ve mesajlardan bir geri dönüş de beklememeli; aksine, cemaat yeni bir tutum almazsa daha ileri söylem ve adımlar gelebileceğini öngörmeli.
Bahçeli’nin, yaklaşık iki yıl önce, cemaati temsil ettiğini düşündüğü iki akademisyene benzer sayılabilecek mesajlar verdiğini de ayrıca anımsatmalı.
‘HOCAEFENDİ’ HİTABI
Bahçeli’nin nazik bir üslup kullandığı; ‘Hocaefendi’ hitabını seçtiği; cemaatle ilgili olumsuz tartışmaları Gülen’e mal etmediği, onun kontrolünde görmediği; aksine bunların Gülen’e zarar verdiği vurgusu yaptığı ortak kanı.
“Samimiyet ve dostane” diye nitelediği önerilerinin dikkate alınıp alınmaması konusunu da ‘Gülen’in takdirine’ bırakan Bahçeli, açıklamayı Gülen’in, “Biz de kendi üslup ve usulümüze bakalım” mesajı ardından; ama Ergenekon soruşturmasının aralarında partili arkadaşı Abdurrahman Küçük’ün de bulunduğu ilahiyat hocalarına uzandığı bir sırada yaptı.
Dün MHP kurmaylarından, “Seçim öncesi açıklama size zarar vermez mi, Bahçeli bunu düşünmedi mi?” sorusuna yanıt aramaya çalıştım.
Bahçeli’nin, hiç bu hesaplar içinde olmadığı, her taşın altında cemaatin aranır olmasının Türkiye’ye zarar verdiği inancıyla muhatabına, “Siz dini, yardım ve eğitim amaçlı bir organizasyon musunuz, devleti yönetmeye çalışan bir hareket misiniz?” sorusu yönelttiğinin altı ısrarla çizildi.
Yanıt alınana kadar sorularını tekrarlayacağı anlaşılan MHP’de, “Zaman Gazetesi, partiyle sorunlu, partiden atılmış bazı isimler üzerinden Bahçeli’nin sözlerine sert karşılık verdi” tespiti yapılsa da beklenti, “Tespitleriniz haklıdır” ya da “Haksızdır” karşılığının gelmesi.
YENİ ÇIKIŞLAR GELEBİLİR
Bundan sonrasında ise Bahçeli’nin açıklaması şu başlıklarda yorumlanabilir:
- “Haklısınız” deniyorsa; Gülen, yurtdışında kontrolü tam sağlayamadığından bazı çürük elmalar olmuş veya yaşanan olaylarla bağlantılı birileri (dış odak ihtimali de yüksek) cemaatini kullanıyor olabilir. Bu ihtimal karşısında çizgiyi aşanların temizlenmesi cemaatin ve Gülen’in adı için zorunluluktur.
- “Haksızsınız” deniyorsa; cemaatin daha fazla zarar görmemesi için inisiyatif alınmalı, durumun netlikle ortaya çıkması için açıklama yapılmalı.
- Takdir Gülen’in kendisinin; ama artık akıl dışı noktalara geliniyor.
Bahçeli’nin açıklamasında, referandum sürecinde partisine yönelik cemaatle birlikte görülen bazı yayın organlarında yapılan, “Haksız, yıkıcı, kindar’ diye nitelenen eleştirilerin izlerinin olduğu da açık bir durum.
Bu tartışma/çatışma nereye varır, izleyip göreceğiz; ancak MHP kanadında, cemaate yakın unsurların bu partiye yönelik tutumunu aynen sürdürmesi halinde Gülen’le tartışmanın yeni bir zemine kaydırılması, Bahçeli’nin yeni bir strateji çizmesi doğal bir süreç olacak gibi.
Yazının Devamını Oku 31 Mart 2011
ERGENEKON davasının bazı sanıklarının CHP’den milletvekili adayı gösterilmesi konusunu geçen perşembe işlemiştim, ancak yankılarına ve gelişmelere bakıldığında bir yazı daha gerektiği anlaşılıyor. Daha başından söylemeli ki konuya CHP seçmenine en sıcak gelen arkadaşımız Mustafa Balbay dahil olmak üzere ve ‘mağduriyet’ gerçeğini kabul ederek, ama duygusallıktan tamamen arındırarak bakmak gerek.
CHP’de, Balbay dışındaki isimler için ‘Aday gösterelim’ diyen yok, onlarla ilgili talebin parti dışı isimlerden gelmesi CHP’deki tepkiyi daha da artırıyor.
İsimlendirmek istemem, ama şu sözleri CHP kulislerinde sık duyabilirsiniz:
“Merkez sağın güçlü isimleri, eğer bu sanıkları TBMM’ye göndermekte çok istekliyse, güçlerini kendi illerinde göstersin, onları bağımsız seçtirsinler, helal olsun. Daha önce de aynı isimlerin önerdiği kişiler CHP’den milletvekili seçildi. O milletvekilleri, bırakın bugüne dek, seçildikleri dönemin sonuna kadar dahi CHP’de kalmadılar. CHP’nin günahı ne?”
METİN TOKER ÖRNEĞİ
Bu eleştiriye haksız demek mümkün değil ve aslında aday yapılacak isimlerin de sürekli gündemde tutulacakları, bu iş için özel olarak bekleyen bazı çevrelerin yeni yeni iddialarıyla yıpratılacakları da gün gibi aşikâr.
Anlayacağınız adaylık süreci, bazıları uzun süredir sessizliğe gömülmüş bu isimlere, hem hayır getirmeyebilir hem de pişmanlığın âlâsını yaşatabilirler.
Tam CHP, projeleriyle ilk kez savunmadan çıkıp atağa geçmişken kendileri gibi CHP’yi de yeniden savunma konumuna itmeleri ise cabası olacaktır.
“Merkez sağı kucaklayacak isim mi kalmadı” sorusunu da geçip diğer isimlere dönüp kulislere baktığımızda çarpıcı bir örnekle karşılaşıyoruz.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülsün Toker Bilgehan’ın babası, İsmet İnönü’nün damadı, gazeteci rahmetli Metin Toker’den söz ediyoruz.
Toker, yazdıkları nedeniyle cezaevindeyken vekil yapılarak kurtarılmak istenmiş, ama öneriyi, hem Toker hem de İnönü, ‘Asla’ diye reddetmiş.
CHP yönetimi, bu ayrıntıları Gülsün Hanım’a sorar mı, sorarsa yönetimde adaylıkları savunan neredeyse tek isim olan Süheyl Batum başka bir noktaya gelir mi bilemiyorum, ama her CHP’li bu örnek üzerinde düşünmeli.
Sanırım Batum da CHP tarihinde bu çıkışları ile anımsanacak gibi.
Neyse, 11 gün sonra Batum’un CHP’deki ağırlığı, gücü ne kadar göreceğiz?
İL TERCİHLERİNE DE TEPKİ
Tekrarlamakta yarar var, CHP’nin hukuksuzluğu, mağduriyetleri, tecritleri sürekli gündemde tutmasına tek satır itiraz eden yok, aksine destek büyük.
Ancak, hele hele son akıl almaz ‘kitap taslağını imha kararının’, umulmadık kafalarda dahi soru işaretleri yarattığı bir dönemde bu adaylıklar, CHP’yi köşeye sıkıştırmak için Ergenekon’la bağlantılı görmek isteyen güç ve kudret sahibi, kamuoyu yaratma gücü sınırsız iktidara bulunmaz fırsat sunacaktır.
MHP’nin o kadar titizlik gösterdiği bir alanda, CHP’nin kendisini tartışmanın göbeğine sürmesi ne kadar doğru?
Söz adaylıklar üzerineyken bir-iki kulis bilgisini daha özetleyelim.
Bu tartışmalı aday adaylarının bazılarının, seçim çevresi olarak, doğdukları veya görevliyken ünlendikleri illeri değil, art arda dört büyük ili sıralama kolaycılığına düşmesi de CHP’de ayrıca tepki görüyor, eleştiri alıyor.
Bir de yıllarca TBMM’de olmuş, son dönemler dışarıda kalmış bazı isimlerin, ‘akil adamlık’ yerine yeniden sahne almasına kızgınlık büyük, duyurulur.
Yazının Devamını Oku 27 Mart 2011
İKTİDAR çevreleri ne kadar ‘Baraj altı sorunu yaşıyor’ dese de, ne MHP genel merkezinde ne TBMM grubunda ne örgütünde böylesi en küçük kaygı var. Genel merkez, aday adayı başvuru sayısından ve dağılımdan memnun.
Kadın sayısı bu kez daha yukarılara çıkaracak, mevcut durumdaki bazı mesleki grupların eksikliğini de giderecek bir aday liste yapılacak.
Propaganda çalışmalarını bu kez, Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Yalçın’ın başkanlığında, partili isimlerin oluşturduğu, bir ekip üstlendi.
Örneğin, ‘Rep’ ile ‘Mehter Marşı’nı iç içe koyan çalışma bu ekibin eseri.
MHP propagandasını, “İktidar geçmişi, muhalefet ise geleceği ve umudu pazarlar” anlayışı çerçevesinde yürütmeye hazırlanıyor.
KÜRT SORUNUNDA TEK BAŞINA
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, son dönem mitinglerine katılanların, söylem karşısındaki tepkileri yakından izlenerek şu sonuçlar çıkarıldı:
- İşsizlik/geçim sıkıntısı halkın ilk sorunu olduğundan Bahçeli’nin, “Onların çocukları altlarına jip çekti, ya sizinkiler...” sorusu geniş yankı buluyor.
- Katılımcılar, ülkenin bölünme olasılığını ikinci derecede ciddiye alıyor.
Bu konuda, özellikle Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye getirdiği yeni çizginin ardından MHP, farklı politika izleyen tek parti oldu ve bir avantaj yakaladı.
- Bahçeli’nin polise ve askere yönelik her hareketin, hakaretin hesabının sorulacağını belirttiği sözlerin ardından aldığı alkış da bunun göstergesi.
- Bahçeli, bu farklılık nedeniyle diğer partilerin tabanlarında sempati görecek bir söylem de kullanıyor; Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, geçmiş hizmetleri yok saydığı anlayışından hareketle Menderes, Demirel ve Özal’ı, hatta Ecevit’i rahmetle anıp hizmetlerine özel atıf yapıyor, onlara teşekkür ediyor.
MHP kurmayları, güçlü oldukları illerde oy potansiyelinin arttığı kanısında. “Çünkü” ile başlayıp, “AKP bugüne kadar hep ‘yaparız, ederiz’ sözünü sattı. Artık vatandaş, yaşadıkları karşısında bu söylemi hiç yutmuyor. İşte güçlü olduğumuz Güney’de ağaçlara yeni mahsul limon çiçeği oturdu; ama en az yüzde 20’lik eski ürün hâlâ dallarda duruyor” diye bitirdiler.
YAVAŞ, BAHÇELİ’YE GİDİYOR
AKP’nin, bu tablo nedeniyle gündemi, dış politika ve savcılık kararlarıyla doldurduğu savunulan MHP’de, iç sorun ve sıkıntılara da el atılmış durumda.
Partiden kopmuş bazı isimlerin adaylık başvurusu yapması, merkez sağdan Bahattin Şeker, Sümer Oral, Ali Uzun gibi isimler ile bugüne kadar MHP’ye mesafeli durmuş pek çok akademisyenin partiye katılması çok önemseniyor.
“BBP yönetimi iktidara yakın dursa da taban çoktan bize geldi” deniyor.
Doğaldır ki MHP’de önemli bir isim haline gelen Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mansur Yavaş’ın durumu da gözden uzak tutulmuyor.
Herkesin, “Takdir toplamış, şahsiyetli biri” dediği Yavaş, bazı yöneticilere göre acemilik etti, duygusal davrandı; ancak kendisi bu görüşe hiç katılmıyor.
Dünkü görüşmemden edindiğim izlenime göre Yavaş, adının parti aleyhine kullanılmaya başlandığı inancında ve yeni yaklaşım içine girmiş durumda.
Muhtemelen bu hafta Bahçeli ile görüşme yapacak olan Yavaş, “MHP’den ayrılacak biri değil, 13 Haziran hesapları içinde ise hiç değil”.
Yavaş için, hâlâ ilk hedef Ankara Belediye Başkanlığı’nı kazanmak ve bunun da ancak MHP’nin bir seçim zaferi ile mümkün olabileceğini görüyor.
O nedenle, Ankara’da hedefi ‘en az yüzde 15-20’ diye koyuyor, “Böyle biri, partisine zerre zarar vermez, en büyük katkıyı yapar” anlayışını sergiliyor.
Yazının Devamını Oku 24 Mart 2011
SON günlerde Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin başta olmak üzere çok sayıda CHP yöneticisi ve üyesiyle sohbetlerim oldu. Kılıçdaroğlu, seçmene yönelik çalışmalardan ve gelişmelerden çok memnun.
Hem CHP’nin yeterli oy alamadığı toplum kesimleri belirlenmiş hem de açıkladıkları projelerin bu kesimlerde kabul gördüğü sonucuna ulaşılmış.
CHP, kadınlar, esnaf/sanatkârla çiftçiden daha az oy alıyormuş, aile sigortasıyla kadına, sosyal güvenlik projesiyle esnaf-sanatkâra, ucuz mazot vaadi ile de çiftçiye ulaşmaya başladıkları kanısında.
Memur, emekli ve beyaz yakalılardan ‘iyi destek’ bulan CHP’nin bu kesimlere yönelik yeni projeleriyle, oyunu daha da artıracağı düşüncesinde.
‘GenceArtı’ projesinin başarı ile yürüdüğü, gençlerin siyasete ilgisinin arttığı, bunun en iyi yansımasının CHP’de gözleneceği inancı güçlü.
KARARLARI SAVCILAR ALMIYOR
Heyecanla, “10 milyon broşürün dağıtımına başlandı” diyen Kılıçdaroğlu’na göre, yakında açıklanacak program, ekonomiye ilişkin CHP’ye yönelik tüm soruları bitirecek, “Taşeronluğa son” vaadi de büyük yankı yaratacak.
Ergenekon savcısının ifade talebini reddetmiş olan Kılıçdaroğlu, bu sürecin gelişimi konusunda farklı bir yorum ve yaklaşıma da sahip.
“İfadeleri alınacak” haberlerini, ilk hükümete yakın medyanın duyurduğunu, ancak savcının o gün yalanlama yaptığını anımsatarak şunları dedi:
“Medya tebligat organı oldu. Gerçekler böyle ortaya çıkıyor. Yani davaya savcının değil Başbakan’ın baktığını boşuna söylemiyorum. Bu olay dahi kararları savcıların değil başkalarının aldığını gösteriyor.”
Peki, Kılıçdaroğlu, Ergenekon davası sanıklarının adaylığına nasıl bakıyor?
“Verilmiş bir kararımız yok” genel yaklaşımını dillendirmeyi sürdürüyor.
Konu CHP içinde tartışılmaya, değerlendirilmeye devam ettiğinden bu satırdan itibaren yazdıklarım kulis bilgilerimle izlenimlerime dayanacak.
Bazı adaylıklar konusunda Kılıçdaroğlu üzerinde yoğun baskı var ve ilginçtir baskının büyüğü merkez sağın, (ama orayı toparlayamamış) perde önü/perde arkası güçlü isim ve kurumlarından geliyor, CHP’de bunu fark eden çok.
Şunu da eklemeliyim: CHP üzerinde sadece yazılıp çizilen isimler için değil, başka sanıklar için de aynı türde baskılar, yoklamalar yapılıyor.
CHP’YE OY GETİRMEZ
Sanıkların bazılarının CHP ile bugüne dek ideolojik veya üyelik temelli hiçbir yakınlık içinde olmaması, onlara olumlu bakan CHP’li sayısını mumla aranacak düzeye indiriyor, ama itiraz bunun ötesinde daha temelli.
Geçmişte CHP’ye yakın dursa dahi ‘mağdur’ gerekçesiyle ‘sanık aday’a karşı çıkanlar, “Hukuksuzluğa, mağduriyete, tutukluluğun cezaya dönüşmesine, tecride sonuna kadar karşı duralım” deyip, ‘ama’ ile şöyle devam ediyorlar:
“Kişileri kurtararak sonuca ulaşılamaz, hukuksuzluk ortadan kaldırılmalı. CHP ile Ergenekon iddiaları arasında bağ kurma girişimleri AKP’nin seçim politikası. CHP, AKP ile bu tartışma içinde olmamalı, oradan oy gelmez.”
Konunun CHP’de kolay sonuca ulaşmasın beklemeyelim, ancak ‘sanık adaylara’ güçlü bir karşı çıkış olası ve bu sonuç alıcı da olabilir.
Açıkladığı projelerle, en azından tabanında, ciddi bir heyecan yaratmış olan CHP’nin, böylesi tartışmalarda boğularak yol alması pek kolay değil gibi.
Yükün büyüğü Kılıçdaroğlu’nun omzunda ve bakalım konu Parti Meclisi’ne getirilecek mi, getirilirse oradan nasıl bir sonuç çıkacak?
Yazının Devamını Oku