ERGENEKON davası tutuklularının CHP’den aday gösterilmesiyle ilgili yazılarıma gelen az sayıdaki eleştiriye Cüneyt Arcayürek ağabeyimiz de katıldı.
Evet, kendisine adaylık teklif edildiğinde Metin Toker cezaevinde değilmiş; ama bu gerçek, konunun temel gerekçesini ortadan kaldırmıyor. Aksine Toker’in, “İçeri gireceğimi bilmek, içeride olmaktan daha kötü; ama buna rağmen öneriyi reddediyorum” demesi gerekçeye yeni haklılık ekliyor. Ayrıca Cüneyt Abimiz, böylesi bir konuyu teyit etmeden yazmayacağımı düşünmemeye devam etsin derken daha ileri bir bilgi de aktarayım. Gülsün Toker Bilgehan’ın babasıyla ilgili bu örneğin CHP MYK toplantısında, hem de ilginç bir isim tarafından anlatıldığı bilgisini de vermek isterim. Bunlar işin bir yanı, diğer yanı ise kimse, cezaevindekilerin durumunu anlamadığımı ileri sürememeli; çünkü tavrım, duruşum, eylemlerim ortada. Ergenekon davasındaki hukuksuzlukları, tecridi, dört duvar arasında iki saniye geçirmenin, çocuğunu koklayamamanın ne demek olduğunu, tutukluluğun cezaya dönüştüğünü anlatan kaç kişiyiz; insaf, derim.
HEDEF TÜM MAĞDURLAR OLMALI
“Tutuklu gazeteci adaylara karşı” sözü de tam bir haksızlık. Ben sadece gazetecinin, sırf “Aday yapsınlar” diye bir parti lehine haber yapanını, yazı yazanını hiç saygın bulmam, güzel mesleğime layık görmem. Şamil Tayyar’a atıfla, “AKP, ceza almış bazı gazetecileri aday yapıyor, onlara niye bir şey demiyorsunuz” eleştirisini ise haklı ve doğru buluyorum. Bakın, 11 Ağustos 2008 günü, sonradan nazik bulmadığım tanım ifademi çıkararak aktarayım, “... çok süratle uçanlar nereye inecekler acaba; örneğin, yılların özlemini gidermek için Meclis’e olabilir mi?” diye yazmışım. Her yazısıyla iktidarın yanında yer alan bu arkadaşımız, özlemini gidermek üzere ve kendisine başarılar diliyorum; ama “Yargıdan kaçmıyorum”, “Yargıdan kaçırmıyoruz” gibi gerekçeler pek inandırıcı değil. Tamam kabul, AKP’de tablo bu; ancak unutulmasın CHP, bugüne dek yargıdan kaçanları, dokunulmazlıkları kaldırmayanları eleştirerek haklı bir duruş sergiledi, şimdi bu ilkesinden sapma görüntüsü ülke çıkarına da olmaz. Yazması zor bir konu biliyorum; ama soruna duygusal değil ilkesel bakmalı. Birkaç kişinin mağduriyetini gidermekle sorun çözülemez, diğer mağdurlara haksızlık edilir; yapılması gereken tüm mağduriyetleri kökten yok etmektir.
KAMUOYU OLUŞTURMA GÜCÜ
Aday listeleri pazartesi günü belirlenecek, o nedenle konuyu netlikle özetleyeyim: - Son operasyonlar CHP ile Ergenekon iddiaları arasında bağlantı kurmak isteyen, yarın ne yapacakları belli olmayan güçlü çevrelerin varlığına işaret. - CHP, kamuoyu oluşturmada iktidara yaklaşamaz dahi; o nedenle CHP, sürekli bu alanda savunma konumuna itilme tehlikesiyle karşı karşıya. - CHP ve bazı adaylar, ‘doğru ya da yanlış’, açıklanabilecek yeni belgelere, kayıtlara karşı laf yetiştirmekten projelerini anlatmaya zaman bulamayabilir. - Bu adayların çoğunun, CHP ile en küçük düşünsel bağının olmaması, dışarıdan empoze edilmesi tabanda ciddi kırılma, kırgınlık yaratacak gibi. - Her parti geniş tabanlı kitle örgütlerine dayandıkça kazanır, kişilere bağlı kaldıkça zaafa uğrar. O nedenle de örneğin, Sezgin Tanrıkulu’nun Diyarbakır adayı yapılmaması da ters mesaj verecektir. Bütün gücünü arkasına koyup Tanrıkulu’nu seçtiren bir CHP’nin kazancı ‘devrim gibi’, kaybı ise ‘hiç’ olur. - Karar CHP yönetiminin; taban, önseçimle ‘yeni’, ‘genç’ ve ‘kadın’ dedi bile.