İktidar, nasıl ki kendisinin özgürlüğünü savundukları sürece ‘abi’ gördüğü liberalleri, ‘ötekilerin’ özgürlüğüne atıf yaptıklarında ‘tu kaka’ ilan etti; onun hukukuna sahip çıkarken baş tacı gördüğü yargı insanı dostları da ‘hukuk herkes için’ dediği an ‘tarihin çöplüğüne yolladı’.
(Cemaatle 11 yıllık mutlu evliliğin nasıl bir düşmanlığa dönüştüğü de ortada.)
SESSİZ YÜKSEK YARGI VE STK DÜZENİ
Önüne geleni hem de tüm kamu gücünü kullanarak günde 3 vakit döven iktidarın, Kılıç’ın açıklamaları üzerine, ‘Bizi dövdü, haşladı’ diye ağlaşması ise başka bir turnusol sonuç oldu. Oysa Kılıç’ın sözleri gecikmiş açıklamalardır.
Çünkü son bir yılda, defalarca hukuk ve Anayasa ihlali yaşandı; pek çok yargı kararı uygulanmadı; soruşturmayı yürüten savcı, yargıç ve adli kolluk yerinden edildi, tehditlere tabi tutuldu, ne yüksek yargıdan tek söz çıktı ne de Yargıtay’dan, ‘savcılar bunları soruştursun’ diye cesaretlendirme yapıldı.
Daha önce de yazdım; HSYK Yasası’nın Anayasa’ya aykırılığı açık olduğu halde AYM, iptal kararını seçim sonrasına bırakarak, halkın ‘bilme hakkını’ önledi.
Başbakan Erdoğan ve iktidar sözcülerinin yargıya yönelik ağır eleştirileri, “yargı belası” ifadeleri duyulmazdan gelindi.
Seçimden sonra da yazdım, CHP’de bu örnekler yok değil.
Eskişehir, Aydın, Yenimahalle, Sarıyer gibi örnekleri önemsemeli.
Bu dört bölgedeki oy yükselişlerini de bu köşeye taşımıştım.
Bugün de ‘seçim ve CHP’ değerlendirmesini sürdüreceğim, ama bunu Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç’in kampanyası üzerinden yapacağım.
Sadece anımsatayım ki, 2009’da 55 bin 118 oyla seçilen Genç, AKP’nin Şişli’den buraya mahalle kaydırmasına rağmen bu kez 107 bin 886’le zirve yaptı.
Genç, yüzde 92’lik bu artışla AKP’nin yüzde 80’lik yükselişini de geride bıraktı.
SON DAKİKA KAMPANYASI OLMUYOR
Uzatmayalım; CHP’nin, daha sağlıklı bir seçim değerlendirmesi yapması için
Bir kez daha anladık ki CHP yönetimi, sonucu başarı olarak görmüyor, ama bir başarısızlıktan da söz etmiyor, oyların korunmasından dem vuruyor.
Genel algı böyle olmasa da farz edelim ki CHP yönetimi haklı.
Ancak gelin sondan başlayarak şu soruyu yöneltelim:
“En azından bazı önemli illerin kaybedilmesi ciddi bir başarısızlıktır. Peki, onca toplantıdan sonuçlarla ilgili hangi kararlar alındı, o kararlarla ilgili hangi eylem planları yapıldı veya onaylandı?”
HERKES HAKLI
Belki de CHP, en büyük özeleştiriyi bu noktada yapmalı.
Hatta, geriye dönülüp PM ve MYK kaç kez toplanmış, bunlar kaç saat sürmüş, sonuçta ne kararlar çıkmış, koordinasyon ve uygulama nasıl gerçekleşmiş, sonuç ne olmuş, diye bir bakılsa...
Aygün’le görüşmelerim tamamen bir gazetecilik faaliyetiydi.
Son satışı için havuz oluşturulduğu gerekçesiyle 25 Aralık operasyonuna konu olan Sabah grubu, o günlerde TMSF tarafından Çalık grubuna satılmıştı.
1.1 milyar dolarlık satış bedelinin 750 milyon doları kamuya ait Vakıf ve Halk bankalarından sağlanan kredilerle ödenmişti.
Önemli bir kaynağım, “Halkbank genel kurulu yapıldı ve bu krediye itiraz eden 2 üye tasfiye edildi” bilgisini verdi.
BİR HABER GÖRÜŞMESİNİN SONUÇLARI
Şirketlerin genel kurul karar ve sonuçları ticaret odalarına bildirildiği için konuyu Sinan Aygün’e sordum.
20 ve 21 Mayıs 2008 günleri yaptığım üç görüşmem de, geyik sohbeti bölümleri hariç, tamamen bu konuyu içeriyordu.
Sadece ‘occupyCHP’ hareketi dahi bunun küçük bir kanıtıdır.
Görünen o ki bu hareket gençler tarafından oluşturulmuş.
Bugün CHP’yi birileri işgal edecekse buna en çok hakkı olanlar gençler ve kadınlardır; çünkü Tüzük’teki kota hükmüne ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Kadın ve gençler listelerdeki önceliklerimiz olacak” yönündeki sayısız sözüne rağmen ne başkanlıklarda ne de belediye meclislerinde bunu görebildik.
Bilmeli ki CHP, kadın ve genç temsilini yükseltmedikçe ilerleyemeyecek.
Sadece Beşiktaş örneğini vererek ‘Başka söze gerek mi var’ diyeceğim.
CHP’nin yüzde 70 oy aldığı Beşiktaş Belediye Meclisi’nde, kadınlar ilk 10’da yoktu; liste başında eski bir bakan, takibinde ise eski bakan ve başkan çocukları (Herhalde gençleri onlar temsil etti!) vardı.
Son 6 sıradaki isimlerin tamamının kadın olması da ayrı bir ironi.
GÜÇSÜZ, ÖRGÜTSÜZ MİLYONLAR
Önceki gün seçimin ve CHP üzerine değerlendirme yapmıştım; bugün de devam etmeyi planladığım için diğer parti gruplarını izleyip CHP grubuna geçtim.
Yazıma, Kılıçdaroğlu’nun seçim tahlilini dinleyip öyle başlayacaktım.
Biz yıllardır yazıp duruyoruz, TBMM Başkanı Cemil Çiçek de söylemekten yoruldu; ‘grup toplantıları miting meydanlarına döndü, ciddiyet kalmadı’ diye.
O toplantıların sertlik ve öfke merkezine dönüştüğünü de çok yazdık.
CEKETTEKİ YIRTIK YÜZDEKİ ŞOK
Ciddiyet gibi güvenliğin de sıfırlandığı o salonlar hıncahınç dolduğu için biz gazetecilerin oturup liderleri dinleme şansı artık yok.
O nedenle birkaç yıldır, içerideki havaya baktıktan sonra grupları kulisteki TV’den izleyenler arasına biz de katıldık.
Parti yönetiminin şu ana kadar verdiği izlenim, en azından bir başarısızlık görülmediği yönünde, çünkü yönetime göre, CHP oyları 2009 yerel seçimine oranla 5, 2011 genel seçimine oranla da 3 puanlık bir ilerleme göstermiş.
Bu tahlil ne kadar inandırıcı olur bilinmez, ancak CHP için sonucun başarı sayılmaması gerektiği ortada.
CHP, ortamın uygun olmasına rağmen neden yüzde 30 eşiğini aşamadığı üzerinde derin tahliller yapmak, çok gecikmiş olunsa dahi hataların bir kez daha yinelenmemesi için acil önlem almak durumunda.
EKONOMİDE GÜVEN VEREMEMEK
Seçim ortaya koydu ki, CHP açısından ilk ve en büyük sorun/eksik şu:
Halk, olası bir iktidar değişikliği halinde CHP’ye, cebiyle ilgili kaygıları giderecek bir kadro ve söyleme sahip olmadığı gerekçesiyle güven duymuyor.
Oysa halk, ekonomiyle ilgili en küçük istikrarsızlığı yaşamak istemiyor.
Pazartesi günü, seçim sürecinde Cumhuriyet tarihinin pek çok ilkinin yaşandığını belirtip yazımı, “Bütün bunlara rağmen seçmen, öyle veya böyle iradesini ortaya koydu. İki yönlü irade de önemli mesajlar verecek, onu da çarşamba günü irdeleriz” diye bitirdim.
İrdelemeye, seçmen iradesindeki en belirleyici unsuru, ‘cebiyle ilgili istikrarda en küçük kaygıya düşmek istememek’ diye yazarak başlamalı.
Kaygının temeli ise muhalefetin bu konuda ikna edici olamamasıdır.
Ardına ‘daha iyi hizmet veren’ gerçeği eklemeli.
Çok özel nedenler hariç, başarılı hizmet vermiş muhalefet partilerinin başkanlarının, hem de oy artırarak yeniden seçilmesi bunun somut göstergesidir.
İDDİALAR SADECE MUHALEFETE KALINCA