Makro siyaset Kürt meselesine kitlenmişken başkanlık tartışmaları sanki ikinci plana düştü.
Sayın Başbakan’ın bu iddiadan vazgeçeceğini zannetmiyoruz.
Esasında bu iki proje birbiriyle ilintili.
Başkanlık sistemi, neticede bir anayasal düzenleme gerektiriyor.
Kürt meselesi de aynı şekilde, en azından vatandaşlık tanımı itibariyle yeni bir anayasal tarif icap ettiriyor.
Hal böyle olunca bu iki unsuru da içeren anayasal paket meclise geldiğinde BDP’nin desteğiyle 336 sınırı aşılabilir ve 367 sayısı bulunamasa bile referandumun önü açılmış olur.
Referandum, son yaşanan örnekte olduğu gibi, paketin tamamına yönelik tek bir “evet-hayır” ikilemine indirgeniyor.
“Orta Sınıf Ahlakı” diye bir kavram vardır. Siyasetten ticarete davranış kalıpları belirlenirken kerteriz bu kavramdır.
Oysa toplumlar “mutad”ı zorladıkları zaman faz atlayabilir.
Alışılmışı zorlama imkanına sahip olanlar toplumun değerlendirmesine muhtaçsa genelde bu riski pek almaz.
Bu sebeple, giderek bir “körler sağırlar, birbirini ağırlar” ortamı oluşmaya başlar.
Kalite standartlarını omuzlayan kolonlar, bugünün dünyasında vasatların kardığı harçlara göre şekillenmektedir.
Uzlaşmak, herkesin bir şeylerden vazgeçtiği bir noktada buluşmaktır.
Uzlaşma, aksi durumun daha kötü olacağının idrak edilmesidir.
Uzlaşmanın kalıcılığını temin edebilmek için tarafların her birinin bir ölçüde günün sonunda “buruk” kalıyor olması gerek.
Gönüllerden geçeni tek taraflı bir anlayışla karşı tarafa kabul ettirmek, “uzlaşma” değil “dayatma” olur.
Böylesi bir mutabakata devran değişince yeniden sual açılır ve sorunlu ortama geri dönülür.
Kürt meselesinde işte tam böylesi bir süreç yaşanıyor.
Toplumun çok büyük bir çoğunluğu artık bu sorunu geride bırakmak ve önüne bakmak istiyor.
Maalesef “yok böyle bir dünya”.
En son patırtı İnciraltı EXPO alanında ve Cennetçeşme’de koptu.
Haklılık, haksızlık tartışmalarına girmeden, vatandaş olarak beklentimiz İzmir’e yönelik hizmetlerde aksama yaşanmamasıdır.
Belediye, merkezi hükümetin bir güç olduğunu, kendi asli görevleri de dahil olmak üzere, siyasi iktidarla uyuma mecbur olduğunu bilmelidir. Aksi takdirde bu işten İzmirli zararlı çıkıyor.
CHP’nin bir sonraki seçimi kazanması belki onlar yönünden her şeyden önemli ama İzmirli “neyin neden yapılamadığına” dair ikna edici gerekçeleri duymak yerine icraat istiyor, hizmetin bir biçimde pratiğinin sağlanıp hayatına dahil edilmesini talep ediyor.
Büyükşehir Belediyesi, iktidarın sürekli kendisini bloke ettiğinden söz ediyor, onlara boyun eğmemenin yarattığı olumsuzluklar konusunda bizlerden siyasi anlayış bekliyor.
ABD, Büyük Ortadoğu Projesi ile Müslüman coğrafyada laik – militer yapılar yerine “ılımlı İslam” yönetimleri oluşturmaya çalışıyor.
“Arap Baharı” biraz da bu projenin hayata geçirilmesidir.
Ülkemizde de son on yılda yaşananları bu çerçevede değerlendirebilirsiniz.
Ilımlı İslam Batı’nın liberal değerleriyle çatışmayan Sünni organizasyonlar olarak, kendini en çok “Müslüman Kardeşler” üzerinden ifade ediyor.
Bazı dış gözlemciler Türkiye’de AK Parti, Mısır’da İhvan’ı bu akımın temsilcileri olarak görüyor.
Ilımlı İslam modelinde ortaya mutlaka “sandık” konuluyor.
Demokrasi halkın tercihi ile iktidarı belirlemekse, “din kartını” kullandığınızda Müslüman topraklarda demokratik yoldan iktidara gelmeniz güç olmuyor.
AHMET Altan, Yasemin Çongar ve Neşe Düzel, Taraf Gazetesi’nden ayrıldı.
Taraf, hepimizin büyük bir dikkatle takip etmeye gayret ettiği bir gazetedir.
Yaşadığımız süreçte yazılı ve görsel medyanın bir takım dengeleri gözeterek hareket etmeye çalıştığı hepimizin malumudur.
Taraf bu anlayışın dışında bir yayın politikası uyguluyordu.
Hani, yayın ilkeleri “kediye kedi denir” tarzındaydı.
Ahmet Altan’ı, daha doğrusu Altan Ailesi’ni uzun zamandır takip eden birisi olarak söyleyebilirim ki, onlar tutumlarını “entelektüel namus” kriterine göre inşa ederler.
Batının yüzlerce yılda oluşturduğu demokratik değerlerden süzülüp gelen “birey vicdanından” hareketle meseleleri yorumlarlar.
İzmir sivil toplum dünyası Temel Aycan Şen’i bu süreçte tanıdı. Müthiş metodik, çalışkan, vizyoner bir başkan olduğunu hep birlikte gördük. Genç başkan bundan sonrasında da sivil toplum dünyasında hep bir özel ağırlık taşıyacağını hepimize hissettirdi.
Yeni Başkan Seda Kaya ve ekibine de yeni dönemde başarılar diliyoruz.
Makedonya’da yatırım
MAKEDONYA Cumhuriyeti 2 milyonluk küçük bir balkan ülkesi. Nüfusunun yüzde 5’i Türk asıllı Müslümanlardan oluşuyor. Makedonya 30-40 yıl öncesinin Türkiye’si gibi. Ülke dışından yatırımcı çekmek için çok hevesliler. Bu amaçla devlet, yatırım ajansları kurmuş ve muhtelif ülkelerde, bu arada İzmir’de de bir ofis oluşturmuş. İzmir ofisinin başında genç bir görevli, Alev Sülejman var. Kendisiyle tanıştık. Makedonya’ya yatırımcıları çağırıyor. Ucuz işgücü, düşük vergi, bedava arsa tahsisi, özetle oldukça cazip imkanlar yaratıyorlar. Başta Hazır Giyim üreticilerimiz ve soğuk hava depocularımız olmak üzere, iş dünyamızın dikkatine sunarım.
Kör Hafız
GEÇENLERDE Deniz Sipahi’nin köşesinde Kemeraltı’nın efsanevi çakmak gazı satıcısı Kör Hafız’la ilgili müthiş bir yazı yayınlanmıştı.
EGE Sanayici ve İşadamları derneği (ESİAD) çok önemli işlere imza atmaya devam ediyor. Genç ve deneyimli Başkan Bülent Akgerman’ın önderliğinde, yetkin yönetim kurulu, geçenlerde doğru bilgilenmeye muhtaç olduğumuz bir konuda Hilton Otel’de bir panel düzenledi. Panelin konusu, “Başkasının Projesi mi, Türkiye’nin tercihleri mi? Arap uyanışı sonrasında Türk Dış Politikası” idi.
Sayın başkan bana bin 100 kişiye davetiye çıkardıklarını, ama icabet edenlerin sayısının 100’ü biraz aştığını üzülerek ifade etti.
Yani İzmir, biz seni ne yapacağız, kızmayalım, etmeyelim ama işimiz çok zor.
Panel tek kelimeyle olağanüstüydü. Panelistler Alphan Manas’ın moderatörlüğünde, Soli Özel, Doç. Dr. Gökhan Bacık ve Prof. Dr. İlhan Uzgel’di.
Üç kat milli gelir
Değerli hocaların tespitlerinden bir kısmını aşağıda sizlerle paylaşmak istedim.